ANLATILARDA “ÇATIŞMA” UNSURU

Deneme, Sohbet, edebi tür unsurları

Şubat 3, 2023 - 19:38
 0
ANLATILARDA “ÇATIŞMA” UNSURU

                  Masal, destan, efsane, hikaye, roman aklımıza hemencecik geken anlatı türlerinden bazıları. Sizi bilmem ama bu türlerde anlatılan öykülere insanoğlunun çok ihtiyacı olduğunu uzun zamandır anlatıp diğerlerini ikna etmeye çalışırdım. Evren oraya evrildi şükür. Şimdi çok sık duyuyorum, fen ilimlerinin de her bir öğretisini anlatıya dönüştürerek, öyküleştirerek daha iyi öğrenme sağlandığından tercih edildiğini.

                  Herşeyi, her bilgiyi öyküleştirebilirsiniz. Zira insan beyni öykü seviyor. 22’den 19’u çıkartamıyoruz öyküsüz.’"2'den 9 çıkmaz, komşuya gidip ödünç bir rakam isteriz….” diye anlatıldığında anladık öğrendik. H2SO element simgesini “Hasan 2 Salak Osman 4” deyince hatırlayabilmemiz bundan. Bilimsel öğrenme metodu adı ile çok araştırma var ve “Görsel Hafıza Tekniği” diye pzarlandı bizlere . Hâlâ da pazarlanıyor. Beş duyu ile öyküleştirdiğiniz, hem de acaip olaylar ile sıraya dizerek beyninize yerleştirdikleriniz kolay hatırlanıyor.

                  İşte anlatılarda da yeni türedi bir “çatışma” unsuru eklendi. Her edebi eserin bir çatışma unsuru olsun ki anlatı değer kazansın. Bir derdi olmalı, bir çatışma olmalı diye açıklanıyor bu unsur. Hep vardı eserlerde deniyor. Zengin-yoksul çatışması, asil- sıradan insan çatışması, köylü-kentli çatışması, işçi-patron çatışması, şehirli-köylü, yerli-yabancı, geleneksel-modern, eş-ebeveyn, çocuk-ebeveyn, genç-yaşlı vb. Yani her eserin bir taraf derdi olmalı ve o çatışma dizgelenen olaylar silsilesinde kahramanı etkilemeli değiştirmeli deniyor. Bu kurgu sağlam olursa eserin değer ve niteliği, okur kabulü yükseliyor.

                Konu sanat yaklaşımlarıyla bağlantılı olmasını bir kenara bırakırsak yazı yazma, fikrini paylaşma, başkalarıyla buluşturma isteği ile eyleme dönüşür. Bunu yaparken de ille de bir çatışma kutuplaşma olması gerektiğine bizi inandırmaya çalışıyorlar gibi geliyor. Kutuplaşma günümüzün toplumsal, siyasal bir problemi. Acaba bu kadar zıtlık ile buluşan beyinlerimiz başka türlüsünü yapmayı unutmuyor mu? “Tarafsız olma, bertaraf olursun” sözü ile de buna bir aşağılama var sanki.

                Hiçbir eseri bu mantıkla okumadım, seyretmedim bugüne kadar. Hatta “bir yerde acı olmalı ki, yazılsın çizilsin” mantığı ile yapılan sinema filmleri, tv programları, edebi eserler uzaylı hissettirdi kendimi. “Bu biz olamayız” olamayız dedim her defasında. Reyting uğruna yapılan bu odaklamalar herkesi rahatsız ediyor. Çoğaltmak istediklerimiz mutluluk, iyilik ve güzellik ise neden bunu yapıyoruz veya yapmalıyız?

                Hiçbir acının üstüne huzur, hiçbir fenalığın üstüne iyilik, hiçbir çirkinliğin üstüne güzellik inşa edilemedi bugüne kadar. Hep acının daha da arttığını, fenalıklarla çevrelendiğimizi, çirkinliklerle içimizin karardığını gördük, yaşadık. Zihniyet değişikliği bakış açımızı kökünden etkiler. Felsefe, din, sanat bu insanları daha iyi insan yapmak için icatedilmişse huzura kavuşmak için iyiye, güzele, mutluluğa odaklanmalıyız. Olumsuzlukları görmezden gelmek değil söylemek istediğim, onlarla mücadelemizi kurumsal bazda sürdüreceğiz. Ama sanat zihniyet, ruh işlemeli nakış gibi. Bir tırmanışta soruyorlar “neden bu eziyete katlanıyorsunuz, Everest’e tırmanmak için?” Dağcının cevabı çok vurucu:”Everest’e tırmanıp o manzarayı gözleriyle seyretmeyen suçluluk hissetmeli” diyordu bir dağcı. Güzellikleri yakalamak için eziyete katlanmayı göze alan sanatçılara ve eserlere ihtiyacımız var.

               Herkes güzellikleri avlayamaz, lezzetli sunamaz! Çatışmadan çok güzele iyiye müptelalıklara ihtiyacımız var.

Tepkiniz nedir?

like

dislike

love

funny

angry

sad

wow

GÜMÜŞ SÖZ Sözün gücünü farkedeli epeyce yol aldık hayatta. Tadımız, tesellimiz, yoldaşımız, yârenimiz ve daha niceleri oldu söz benim için. Sözlerle dolu nice kitaplar.... İnsanoğlunun en değerli buluşu herhalde sesi söze, sözü yazıya dökmek....Sahibinin zerresi kalmamışken dünyada sözü yolculuğuna devam eder. Öyle bir sözdür ki o, doğduğu dilin gücünü yansıttığı ölçüde ömrü devam eder. Sözün gücüyle ruhlar inşa etmeyi isteyenlerin paylaşım mecraları bulmaları ne güzel şans!...