Ben İyi Bir İnsanım Esasında
Midemdeki iri top böceği ansızın uykusundan uyanıp ayaklarını kıpırdatmaya başlıyor. Sonra yemek borumdan yukarıya doğru tırmanıyor. Boğazıma gelip top olup tıkıyor. Ağzımın içi tükürükle doluyor. Ellerim, ayaklarım buz kesiyor, kimsenin dışarıdan anlayamadığı bir titreme sarıyor içimi. İşte o sırada...

Yedi gece önce uyumadan evvel hayatımda ilk defa tövbe ettim. Ben iyi bir insanım esasında. Kimseye zararım yok. Sadece ufacık bir kusurum var. Parlak, üstünde güzel resim olan kâğıtları, defterleri, kitapları görünce midemdeki iri top böceği ansızın uykusundan uyanıp ayaklarını kıpırdatmaya başlıyor. Sonra yemek borumdan yukarıya doğru tırmanıyor. Boğazıma gelip top olup tıkıyor. Ağzımın içi tükürükle doluyor. Ellerim, ayaklarım buz kesiyor, kimsenin dışarıdan anlayamadığı bir titreme sarıyor içimi. İşte o sırada elim sayesinde o güzelim eşyalar yer değiştiriyor.
Tam olarak ne zaman o top böceğinin mideme yerleştiğini bilmiyorum. Ben çocukken ailemin arkadaşlarının evine gitmiştik. Onların da benim yaşımda bir oğlu vardı. İşte ilk defa o evde hissettim midemdeki o yaratığı. Çocuk beni odasına çağırdı. Gittim tabii. Oyuncaklarını, kitaplığına dizdiği kitaplarını, pul defterlerini gösterdi bana. Masasına oturduk. Tek tek alıp raftan açtı defterlerini. O güzelim pullar özenle yerleştirilmişti yerlerine; boyları birbirinden farklı, rengârenk, pek çoğu pürüzsüz, az birazının üstünde damgalardan kalan izler. O kadar çoklardı ki! Başladı anlatmaya; bu şu ülkenin, bu bilmem hangi ülkenin pulları diye. Sayfaların bir tanesinin tam ortasında kocaman, kenarları tırtıklı, su yeşili zemin üstünde bembeyaz bir kuğu resmi! Hiç canlısını görmemiş olsam da kuğuları çok severdim. O yaşıma kadar, böyle güzel resmini de hiç görmemiştim. Onu bana hediye eder misin, diye sorduğumda güldü. Hepsinin koleksiyonun bir parçası olduğunu ve asla bir tekini bile o defterlerden çıkarmayacağını söyledi. Koleksiyonun ne olduğunu bilmiyordum ben. Ukala ukala, koleksiyon, dedi, kişinin kendi isteğiyle toplayıp derleyip sakladığı şeylermiş, onun pulları gibi. Ertesi akşam evimizde yemek yerken pul koleksiyonu yapmak istediğimi söyledim bizimkilere. Hiç umursamadılar. Israr ettim. Aman boş işlermiş onlar, toplayıp toplayıp ne yapacaksın, dediler. Zaten hemen sıkılırmışım, koleksiyonculuk bana göre değilmiş, maymun iştahımla iki günde bıkarmışım! Bir daha gittik o çocuğun evine. Odasında yalnız kaldığımda ilk defa hissettim o midemdeki iri top böceğini. Bir anda uykusundan uyandı, yavaş yavaş ayaklarını kıpırdatmaya başladı, midem kımıl kımıl oldu. Yemek borumdan yukarıya doğru tırmandı, boğazıma gelip top oldu, tıkadı. Ellerim titrerken uzanıp aldım defterin içindekini. Beyaz kuğu parmaklarımın arasındaydı. Koridordan ayak sesini duydum. Defteri rafındaki yerine koydum, kuğuyu cebime. Kitaplarının önüne geçtim, onlara bakıyormuş gibi yaptım. O elinde iki paket bisküviyle girdi içeri, hangisini istediğimi sordu. Yüzüne bakmadan elimle gösterdim tekini. Yanıma geldi. Ne yaptın oğlum amma da terlemişsin, dedi. Omuzlarımı silktim. Konuşmadan bisküvilerimizi yerken o odasındaki eşyalarına tek tek baktı. Ne yaptığımı anlayamadı.
Zaman içerisinde benim de bir koleksiyonum olmaya başladı hep minik şeylerden oluşan. Evdeki boş bir kutuya doldurdum. Yerde bulduğum parlak paket kâğıdı, arkadaşımın defterinden renkli bir sayfa, üstü güzel resimli minik not defterleri… Hatta bir keresinde çöpten aldığım minik tebrik kartını bile ekledim. Bütün bu kutunun içindeki koleksiyonuma hiç para vermedim. Hep o top böceğinin kımıldanmasıydı ellerimi harekete geçiren.
Yaşım ilerledikçe koleksiyonum çoğaldı, kutuların sayısı arttı. Nereye taşınsam hep yanımda taşıdım kutularımı, onları hiç bırakmadım. Aldığım insanlarda kalsalardı o güzelim eşyalar ne olurlardı? Mesela o çocuk o pul defterlerini ne yapmıştı acaba?
Ben iyi bir insanım esasında. Kimseye zararım yok. Yolda gözüme çarpıp aldıklarım ya da çöpün içinden topladıklarım zaten kimsenin değil. Başkalarının da çok değerli şeylerini hiç almadım. Hep ufak tefek şeyler, hep yerine tekrar konulabilecek şeyler.
Sadece bir defasında o koca kütüphanede minnacık eski bir kitap görmüştüm. Görevliye bu kitaptan nereden alacağımı sorabilirdim belki, ama sormadım. Biliyordum ki o kitap esasında oraya değil bana aitti, hatta benim kutularıma. Sadece yanlış yerde bulunuyordu.
Uzunca bir süre düşündüm nasıl tövbe edilir diye. Daha önce hiç ihtiyaç duymamıştım. Ben iyi bir insanım esasında. Ne demeliydim? Tövbe ediyorum, bir daha kutularıma tek bir parça bile ilave etmeyeceğim mi? Bir daha asla böyle davranmayacağım Allah’ım beni affet mi? Kendime söz veriyorum hep doğru yolda olacağım, diye mi?
Geçen sonbaharda şehrin büyük parkında dolaşıyordum. Bankların birinde uçuk mavi kalın kapaklı bir defter fark ettim. Öyle kimsenin falan değil, yürüyüş yolunun sağında solunda bulunan banklardan birinde tek başına duruyor. Yanına yaklaştım, çevreme bakındım, kimse bana bakmıyordu. O yaşımda bile hissediyordum o midemdeki kıpırtıyı, o benim gibi yaşlı top böceğini. Yine hareket etti, yine boğazımı tıkadı, yine ellerim titredi. Eğilip hızlıca aldım. Alır almaz da veledin birini yanımda durmuş bana bakarken buldum. Tam dönüp gidecektim ki üniformamın kolundan çekiştirdi. Gözleriyle defteri işaret etti. Açtım içindeki pulları gösterdim. Benim, burada unutmuşum, diyebildim yaşlı titrek sesimle. Çocuk gözlerimin içine içine baktı söylediklerime inanmadan. Bir an o pul defterinin onun olmasından korktum. Sonra bir kadın sesi duyduk. Annesi onu çağırıyormuş. Uzaktan bana başıyla selam verdi bayan. Yürü bakayım annenin yanına, diye payladım çocuğu, döndüm arkamı gittim.
İşte o gün bugündür ta ki yedi gece öncesine değin, çocuğun o bakışları zihnimde takıldı kaldı. Ne düşünsem, ne yapsam, ne kadar dua etsem yok çıkmıyor aklımdan. Ben iyi bir insanım esasında. Yok kimseye bir zararım. Oturdum bütün kutularımı açtım önüme, tek tek boşalttım içindekileri. Bütün gece baktım onlara. Sabah olunca koca kalın siyah çöp torbalarından aldım, içlerini koleksiyonumla doldurdum. Sonra doğru çöp konteynırına.
Şimdi burada, bu hasta yatağımda yatarken, tepemden bana bakan gözlerin altında, dudaklardan dökülen dualar odamın içini doldururken az biraz huzurluyum. Ben iyi bir insanım. Artık önümde bir saatim bile yok, farkındayım. Ama olsaydı bin bir günüm daha, midemdeki o top böceğinin tek bir ayak kımıldatmasına bile izin vermeyeceğimi, şu an bir çöp sahasında yok olmayı bekleyen koleksiyonuma topladığım tüm o nesnelerin ne olduğunu bildiğim kadar net biliyorum.
Tepkiniz nedir?






