Bugünden Bir İki Satır

Bugün benim doğum günüm. Her ne kadar içime sinmemiş olsa dahi, mevzubahis zamanın akışına dair estetik kaygıyla değil, gerçekten içimden dökülen üç beş kelimeyi yan yana getirdim. Bu günde yazdım ki, yarınlarda okumak için.

Temmuz 10, 2024 - 13:49
Haziran 8, 2024 - 23:18
 0
Bugünden Bir İki Satır

     8 Haziran 2024 Cumartesi 

Ben bugün 16 oldum. Şu an yatsı ezanı okunuyor. Saat 22.26 ve ileride bunları göz yaşları içerisinde okurkenki bana bu dönemi telmih etmeye istinaden bazı gündemlerden bahsedeceğim. 22.30'da Ali Koç ve Aziz Yıldırım bir oturum gerçekleştirecek babam içeride telefonuyla meşgul. Fenerbahçe Jose Mourinho ile anlaştı şu sıra biraz o gündemi meşgul ediyor. Filistin İsrail savaşı hala devam ediyor. Bu günü hatırlamak için ise sabah Büşra ile FIFA oynamaya gittiğimizi söylemek yetsin. Geri kalanını anlatmak istemiyorum. Hayır, burası günlük veya günün özeti değil. Ezanın yarısı bitti sayılır. Annem içeriden az önce ben bu satırları yazarken seslendi istersen çekirdek alabilirsin diye. Odamdayım. Bazı şeylerden söz etmek istiyorum.

Ben bugün 16 oldum. Annemle her hafta sonu gibi yine birbirimize yeterince ses yükselttik. Anneme ve babama dair yüzüme insafsızca çarpan bir gerçeklik var son birkaç aydır. Farkına varmak bile o kadar acı ki! Az önce telefon oynamak yerine anneme her hafta sonu yaptığım masaj seansını yaklaşık 10 dakika kadar daha arttırdım. Annem bazı sentezlerde bulundu bu süreçte. Dönüp baktığında bu evde geçirdiği süre ana ocağında geçirdiği süreden iki yıl kadar fazlaymış sanırsam. Babam 60 ına merdiven vurdu ve annem ise 50 sine. Bunu yazarken bile babam kısmında 50 sine yazdım ve dönüp 60 diye düzelttim. Ailem yaşlanıyor. Annemle her tartışmamızda kimse istediğini alamıyor. Israrla bazı şeyleri anlamak istemiyor. Artık bunu ilerleyen yaşına veriyorum. Ama bunu yapmak da zoruma gidiyor. Ne kadar çöktüğünden bahsetti masaj yaparken. Mamafih, hayır dualarını da eksik etmedi. Dualarından biri de "Bazen böyle çabuk parlıyorsun ya, heh Allah o hızlı çıkışlarını alsın inşallah" idi. Her tartışmamızda haklı olduğum yerleri söylesem bile her sözüm yanlış anlaşılıyor. Bu değil annem, babam için de geçerli her ne kadar daha bilinçli de olsa. Arada ufak bir ders muhabbeti açıldı. Haftasonuna ödev verdi Mustafa hoca ve ben o ödevi yurtta bıraktım. Bununla başlayan konuşmada babam araya girdi ve "Tamam karı, bırak şimdi bazen bazı şeyleri yanlış söylüyo'sun" dedi. Annemin bunu yanlış bile anlamış olmadığına o kadar eminim ki. Yanlış anlamış olsa muhakkak ters bir tepki verirdi. Artık ne kadar dikine gitseler de onlara karşılık vermeyerek onları geçiştirmem gerektiğinin farkındayım. Ailemin bu çöküşünü gözlerimle görmek zoruma gidiyor. Ne kadar hakkım olan bazı şeyleri inkar edip beni şu on altı yaşımda kısıtlasalar da onlara karşı gelmek yerine onları teskin etmeyi öğrenmeliyim. Çünkü biliyorum ki bu yaştan sonra düzelmeyecekler.

Şu son cümleyi yazarken ağladım. Göz yaşlarımdan biri ağazıma girdi ve göz yaşının tuzlu bir tada sahip olduğunu yaşım ilerlemeden tecrübe etmiş oldum.

Ailem düzelmeyecek. Allah kahretmesin ki düzelmeyecekler. Bu yaştan sonra bir kelamımı bile doğru anlıyorsalar bu benim için yetmeli. Daha fazlasını istemem muhakkak bencillik olur. Baksana, babamın yüzü çöktü artık. Çocukken "Baba senin yaşın kaç?" Diye sorduğumda mübalağa ile cevap verdiği yaşa sahip artık. Elli beş. Akranlarım arasında en yaşlı aileye ben sahibim. Beni asıl üzen bu yaştan sonra annemin hem fiziksel hem zihinsel çöküşünü gözlerimle izlemek olacak. Yani sanıyorum ki. Bu yazıyı göz yaşlarımla okuyacağım yarınlara göz yaşlarımla yazıyorum. Ama hayat bu ya, yarınlara değil de yarın okumak da nasip olabilir. (Allah gecinden versin) 

Abim de bitirdi artık fakültesini. Hoca oldu bile. Bayrama gelemeyecekmiş. Abimsiz bir bayram he? Hayır! Ben abimi de istiyorum bayramda! Yalnız kaldım aile içinde demek? Bana yaş babında en yakın kişi abimle bile aramda yedi yıl var ve abimin de işi başından aşkın. Çok değil yedi yıl sonra benim de böyle olacağım gerçeği beni ızdırap içerisinde bırakıyor. Abim beni hepsinden iyi tanımıştı halbuki. "Yaşanmamışlıklarımız" ise epey benzer üstelik. Ama artık bir şeyler yapmak gerekiyor. Tek başıma kalmayı öğrenmeliyim.

Anne babamdan önce endişe etmem gereken babaannem ve anneannem var elbette. Bir gün ansızın giderseler eğer, -ki bu değil yarın bu günün içerisinde de olabilir- tıpkı dedemin cenazesinde ağlayamadığım gibi onlarda da ağlayamaz mıyım acaba? Allah gecinden versin demekle mükellefim.

Artık annem de zamanla babaannem gibi ağrılarından rahatsızlıklarından dem vurmaya başlayacak. Babamın saçlarının dökülüşünü düşünmek bile istemiyorum. Yüzü iyice çöktü. Onlara sabretmeliyim. Onlara sabretmeliyim.

Biraz daha onların istediği olmalı. Sanki onlara hastalıklı birine merhamet eder gözüyle bakıyor olmam, onların bana yapmakla yükümlü oldukları şeyleri yaptıklarını gördükçe azap çektiriyor.

Gözyaşım kurudu artık. Dışarı çıksam çok belli olur mu ağladığım? Bilmiyorum. Şimdi nasıl çekirdek almaya kalkıca'm? Yine bilmiyorum. Üstelik vakit çok geç olmadan yatsıyı da kılmalıyım. Ezan 26 geçe başlamış ve şu an 56 geçiyor. Baksana, yirmi dakika geçmiş bile. Hatta elli yedi oldu. Fazla ironik. Zamanı durduramadığım gibi zamanın azizliğine uğrayan bünyemin alacağı hasarı da azaltamıyorum. Yeterli, ziyadesiyle yeterli.

Şükran kesîraa.

Tepkiniz nedir?

like

dislike

love

funny

angry

sad

wow

Mesayihnoyann Kendime dair hazmedemediğim bazı durumları kalemimle sindirmek için...