Edebiyat Perspektifi Olarak "Nietzsche"izm

Şubat 5, 2025 - 05:05
Şubat 6, 2025 - 03:04
 0
Edebiyat Perspektifi Olarak "Nietzsche"izm

Eğer bir yazıyı (bu yazı roman, şiir, hikâye olabilir.) herhangi bir yazarın bakış açısından okursak, o bakış açısının yazarına dair şeyler (bu şeyler belki felsefe, ideoloji ya da farklı düşünceler olabilir.) bulabiliriz. 

Ve bu çok faydalıdır. Çünkü, eğer birisi farklı yazarları okursa, o farklı bakış açıları kazanır. O bunu öğrenir. Ve tüm insanların bunu öğrenmesi lazım. Ve bu yazıda Nietzsche’nin felsefesi ve bazı Türk edebiyatından romanlar ve hikayeler yardımıyla bu konuyu açıklayacağım. Ve son olarak. Türk Edebiyatında Nietzsche’nin fikirlerini bulacağız. İyi okumalar…

Nietzsche Kimdir Ve neyi savunur?

Friedrich Nietzsche (1844-1900) ünlü Alman filolog, şair, müzik bestecisi ve filozoftur. Friedrich Nietzsche, tekdüzeleşmiş kurallara, toplumsal ahlak yasalarına, tanrı anlayışına pek karşıdır. İnsanların kendilerine ait kurallarının, düşüncelerinin, yaşantılarının olmasını, doğrudan doğruya insanların kendi hayatlarının tanrısı olması gerektiğini savunur. Friedrich Nietzsche’nin literatürüne göre bu tip insan üstinsan olarak geçer. Bu duruma dediğimiz gibi, bir nevi insanların tanrılaştırılması diyebiliriz.

Nietzsche’ye göre üstinsan olmak, her türlü toplumsal ahlak yasasına karşı çıkmaktan geçer ve Nietzsche de eserlerinde bu ahlak yaslarına sonuna kadar karşıdır.

Tabi bunu Böyle Söyledi Zerdüşt, İyinin ve Kötünün Ötesinde, Gelecekteki Felsefe gibi eserlerinde farklı farklı konulara değinerek (insan sevgisi, tanrının ölümü, erkek-kadın, eğitim vb. konular) anlatmaktadır.

Nietzsche’nin birazcık ağır bir dili vardır. Nietzsche’yi okumadan evvel öncelikle onun neye karşı çıktığını ve neyi savunduğunu öğrenmelisiniz ve eserlerini okumaya kolay anlaşılır olan kitaplarından başlamalısınız. Bu yazıda kullanılan eserlerinden en kolay anlaşılır olanı Gelecekteki Felsefe adlı eseridir ve bu eser Nietzsche’nin konferanslarından oluşmaktadır.

Nietzsche’yi tam anlamamak onun parantez içinde belirttiğimiz konuları genellikle yanlış anlaşılmasına yol açar. Nietzsche’yi okuyanlar genellikle onu bir kadın düşmanı olduğunu ilan ederler fakat bu kanı yanlıştır. Nietzsche’nin düşmanlığı kadına değil, kadına düşmanlık besleyenleredir. Bir başka teori de Lou Salome'u kendisini kabul etmemesinden sonra kadınlara ön yargılı oluşudur.

Nietzsche'nin bazı anlayışlarını bu yazıda dikkatlice gözlem yaparak Türk edebiyatındaki bazı romanlarda yakalamaya çalışacağız. İyi okumalar.

 Dikkat Edildiğinde Nietzsche’den Etkiler Görebileceğimiz Eserler

            Birçok yazar ve devlet adamı Nietzsche’den etkilenmiştir. Bunlardan birisi de Nasyonal Sosyalist Almanya’nın kurucusu Adolf Hitler, Nietzsche’nin hümanizm anlayışından etkilenmiş birisidir. Nietzsche’nin insan sevgisi hakkında düşüncesi Kâhin adlı eserde kusurlu ya da eksik yaratılan insanların mahvedilmesi gerektiği ve bu yolda onlara yardımcı olunmaları gerektiği şeklinde belirtilmiştir.

            Bu satırlar apaçık olarak Adolf Hitler’in Yahudileri aşağılık ırk olarak görüp onlara zarar vermesini ve hastalıklı olarak doğmuş çocukları bir odaya tıkıp onları öldürmesini akıllara getirir.

Türk Edebiyatından da kesin olmamakla birlikte Ömer Seyfettin’in hikayelerinde, özellikle de Beyaz Lale adlı hikayesinde de Nietzsche’nin hümanizm anlayışını görmekteyiz. Radko Balkaneski’nin fırında insan yakması örnek verilebilir.

Halide Edip Adıvar’ın da Vurun Kahpeye ve Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun Yaban adlı eserinde ise Nietzsche’nin rahipler için dediği sözü burada din tüccarı hacılarda görmekteyiz.

Ayrıca Nietzsche’nin Gelecekteki Felsefe kitabında olduğu gibi, Vurun Kahpeye ve Yaban romanlarında da tekdüze eğitime karşı bir eleştiri vardır.

            Bunları yazımızda daha detaylı olarak belirteceğiz.            

Türk Edebiyatından Eserler

Yazımızın başında da dediğimiz gibi; yazarlar, başka bir yazardan etkilenip de o yazarın etkilerini eserine yansıtır ya da yansıtsa dahi yazar bu durumun farkında olmaz. Yani etkilenmemiş fakat başka yazarın düşünceleri bulunulabilir bir eserde. Türk Edebiyatında Friedrich Nietzsche’nin etkilerinin bulunduğu eserleri incelemeye geçelim.

 Ömer Seyfettin-Beyaz Lale

Ömer Seyfettin Türkçü bir yazardır. Ve eserlerinde de Türk milletinin yaşadıklarını, siyasi ve sosyolojik olaylara da sıklıkla yer verir. Hürriyet Bayrakları hikayesinde 2. Meşrutiyet Devrimi ve insanların onun için duyduğu sevinci, Beyaz Lale hikayesinde de Balkan Harbi esnalarında İstanbul’a giren Bulgar ordusunun Türk milletine (özellikle kadınlara) çektirdiği işkencelere yer vermektedir.

Bulgar ordusunun başı olan Radko’nun yaptıklarını okuduğunuz zaman bir nevi daha yakın tarihte Adolf Hitler’in Yahudilere yaptığı şeyleri görmüş olabilirsiniz. Bu noktada da bu hikâyede Nietzsche’nin hümanizmini göreceksiniz.

Radko Balkaneski’ye göre Türkler, kötü, yanlış yaratılmış, olmaması gereken bir topluluktur ve planladığı Büyük Bulgaristan planına da büyük bir engeldi. Ondaki hümanizm milliyetçiliğe dayalı bir hümanizmdir. Ve kendi insanlarını sevme ayağına Türklere işkence ve hatta soykırıma gidecek kadar kötülükler etmektedir. Fırında insan yakmak gibi işkenceler yapmaktadır.

 Halide Edip Adıvar - Vurun Kahpeye

Millî Mücadele döneminin en usta kalemlerinden birisi olan Halide Edip Adıvar, eserlerinde Türk Kurtuluş Savaşı’na da sıklıkla yer vermiş, savaş döneminde yaşanan sosyolojik ve siyasi olayları da yansıtmıştır.

Vurun Kahpeye romanında da mekân Anadoludur ve konu olarak da Anadolu halkının Millî Mücadele muhalifliği ve dini kullanan din tüccarlığını ele almaktadır.

Romanı incelemeye geçerken Nietzsche’nin Kâhin kitabındaki şu sözle başlamak isterim:

“Rahip, kendini insanın en yüksek tipi olarak geçerli olmayı kabul ettirmek, hükmetmek ister. O dokunulmaz olmak ister, saldırılmaz olmak ister, iktidarı ellerinde tutanlara da hükmetmek ister.” (NİETZSCHE 126)

Vurun Kahpeye romanında da buradaki rahip ile özdeşleşebilecek kişi din tüccarı olan Hacı Fettah Efendidir. 

Hacı Fettah ve onun gibi tipler bir nevi Tanrı’nın katilleridirler. Hangi dinde olursa olsun ister rahip ister hoca olsun, Tanrı’ya değil de dini sözcükleri ağızlarından düşürmeyenlere, dini usullere göre giyinenlere rağbet gösterirler ve hatta taparlardır. Veya dinleri kendileri yeniden uydurup da bazı kişileri putlaştırırlar. Bunun örneği de Hristiyanlık dininde bir peygamber olan İsa’yı insanlar tanrı sıfatına sokar ve ona tapmaya başlarlar.

Vurun Kahpeye’de bu masallar o kadar tehlikeli hale gelmiştir ki; İslam dinini sadece kadınların kara peçe, çarşaf giymekten ibaret olduğunu savunurlar. "Halbuki İstanbul'dan yeni gelenler kendi yüzleri açık geziyorlar. Şimdi on üç yaşında ergen kızlar saçlarını açıyorlar. Artık bunların terbiyesi sayenizde inşallah verilir de..." (ADIVAR 32) O dönemde Anadolu’daki eğitim, Gelecekteki Felsefe kitabındaki şu cümle ile özetlenebilir:

“Tamamen tecrübesiz ve kötü eğitilmiştik.” (NİETZSCHE 24)

Gelecekteki Felsefe kitabında da dönemin Prusya Krallığı’ndaki eğitim, bir nevi robot yetiştirmeye benzetilebilir. Yalnızca Krallığın kendisine bağlı, hizmetkar olacak kişiler yetiştirmeyi planlayan bir eğitim anlayışı vardır. Ve böyle insanlar yetiştiriliyordur.

Nietzsche’ye göre bu tip insanlar asla gelişemez. Çünkü kendi hayatlarında asla kendi kuralları olmayacak ve kendilerini geliştiremeyeceklerdir. Çünkü insanlara özgür bir tine sahip olma hakkı verilmemiştir ve sadece özgür tine sadece güçlü insanlar sahip olabilir. 

Bir kere bütün insanlığa hitap eden bir kitap (normal kitap veya ideolojik bir dogma da olabilir) insanları tekdüzeliğe sokan, bağımsız düşünmesini engelleyen en büyük şeylerden biridir. Vurun Kahpeye romanında da Hacı Fettah ve onun gibilerin amaçlarından birisi de bu tekdüze insan yetiştirmektir.

Yakup Kadri Karaosmanoğlu - Yaban

Yaban romanı ile Vurun Kahpeye romanları çok ama çok benzerdirler. Vurun Kahpeye romanının ilk yarısı Yaban romanının yarısıdır resmen. Çünkü iki roman da Millî Mücadele yıllarında geçmektedir, iki romanda da köylülerin cahilliği ve köylülerin Millî Mücadele’ye karşı tavırları anlatılmaktadır, iki romanda da yaşanılan olaylar birer aydın gözünden incelenir, iki romanda da olayların geçtiği köyleri Yunan ordusu basar ve iki romanda da köylerde din tüccarı hacılar vardır.

Bu romanda da, Nietzsche’nin rahibi ile bir tutulacak olan kişi Şeyh Yusuf’tur. Bu romanı da çözümlerken birazcık Vurun Kahpeye romanını görebilirsiniz.

Ve bu Şeyh Yusuf, dini öyle güzel kullanmıştır ki; artık mazlum, cahil bırakılmış köy halkının gözünün önüne gerçekleri görmelerini engelleyen bir perde olarak gelmiştir. 

Yani burada din, çok tehlikeli bir silah haline gelmiştir. Ayrıca dinin korkutucu ve tehlikeli olduğundan bahseder Nietzsche. Zaten Nietzsche’nin felsefesinde din; bilim karşıtı bir kavramdır. Ve insanı körleştirecek bir şeydir. Vurun Kahpeye ve Yaban romanlarında da insanlar adeta basit bir din tüccarının kölesi olmuş durumdalardır. Kâhin kitabında şöyle ifade etmiştir:

            “Bir inanç düsturu onun için binlerce kez çürütülmüş bile olsa, eğer onun ona gerek gösterdiği varsayılırsa, onu daima doğru ve 'gerçek' kabul edecektir.” (NİETZSCHE 120)

Ayrıca bu kısımlarda karşımıza 2 farklı ahlak türü olan, efendi ahlakı ile köle ahlakı çıkacaktır. Bu iki farklı ahlak türünü kısaca açıklamak gerekirse; Efendi-ahlakı, insanları kendi tanılarına bağlamak, kendi düşüncelerini kölelere aşılamak amacı vardır. Köle-ahlakında da kölelerin zayıf taraflarını ört bas etmeleridir.

Ömer Seyfettin-Türk Çocuğu Primo

Ömer Seyfettin’in Beyaz Lale adlı hikayesinden sonra sıra Türk Çocuğu Primoda. Kitap kısaca, Birinci Dünya Savaşı zamanlarında Selanik’in düşman işgaline maruz kalmasını, Türklük bilincinin uyandırılmasını, Türk olmanın verdiği şerefi anlatır.

 Nietzsche’nin İyinin ve Kötünün Ötesinde adlı eserinde insanların sahtelik ve basitlik (özellikle sahtelik) içinde yaşadığı  hakkındaki söyleminin mükemmel bir örneği Türk Çocuğu Primo’da hem İngiltere’nin hem de Fransızların insaniyet narası atıp fakat özünde iki devletinde sömürgeci olduğu anlatılır.

Bilindiği üzere; İngiltere, Fransa, Belçika gibi ülkeler emperyalist, özellikle Afrika kıtasındaki ülkeleri kendi sömürgeleri yapmayı seven ülkelerdir. Ve bittabi bunu yaparken de sömürülecek ülkeleri çok güzel kandırırlar. Keza İngiltere tarihin en büyük sömürge imparatorluğuna sahiptir. Buna rağmen kitapta Fransızlardan daha iyi insanlık fikri biraz trajikomiktir.

Tarihten örnek verilirse, Küba; ilk olarak İspanya İmparatorluğu’nun adayı keşfi üzerine, İspanyol sömürgesi olmuştur. Amerika’da Küba’ya bağımsızlık yolunda yardım edeceğini söyler fakat daha sonra Amerika Küba’nın iç işlerine karışacaktır. Yani tam olarak bağımsız olamaz.

Tekrardan Türk Çocuğu Primo’ya geçersek, İngilizler işin içine insaniyeti, barışı sokarak, aslında “insaniyet” ve “barış” kelimelerini sokarak kendi menfaatlerini düşünüp ona göre davranırlardı. Yani devletlerin özde yalancı (sahte) olduğu belirtilmiştir.

Sonuç

 Bir yazar başka bir yazardan etkilenip onun etkilerini yazdığı bir eserde etkilendiği kişinin fikirlerini, etkilerini yansıtmamış olsa da dikkatli okunduğunda o konularda çıkarımlarda bulunulabilinir. Mesela F. Moretti'nin Dracula ve Freinkeistein karakterleri üzerinden işçi sınıfı, sınıfsal çatışmalar, aristokrasi sınıfı, patron-işçi meselesi gibi durumları görmesi gibi...

 KAYNAKÇA

ADIVAR, Halide Edip, Vurun Kahpeye. İstanbul: Can Yayınları, 2022

NİETZSCHE, Friedrich. Kâhin. Haz. Ebubekir Demir. Ankara: Fol Yayınları, 2019

NİETZSCHE, Friedrich. Gelecekteki Felsefe. Haz. Ebubekir Demir. Ankara: Fol Yayınları, 2019   

 

 

Tepkiniz nedir?

like

dislike

love

funny

angry

sad

wow