Felsefe, Hayatın Yolu - Bölüm 11, Demokritos
İnsan için önemli olan hayatı olabildiği kadar çok neşeyle ve olabildiği kadar az sıkıntıyla geçirmektir.
“Gerçek, atomlar ve atomların hareketleridir.”
Bu sözü Demokritos M.Ö. 5. yüzyılda söylemiş, inanabiliyor musunuz?
Felsefe tarihinde o ve hocası Leukippos “Atom Teorisi”nin kurucu sayılırlar. Muhtemelen bilmeyen yoktur Atom Teorisi’ni ama yine de Wikipedia’daki tanımına bir bakalım:
“Atom Teorisi; maddenin atom adı verilen süreksiz ve ayrık yapılardan oluştuğunu belirten, maddenin doğası üzerine bir bilimsel teoridir. Antik Yunan’da felsefi bir kavram olarak başlayan bu düşünce, 19. yy başlarında kimya alanındaki keşiflerin de maddenin gerçekten atomlardan oluştuğunu destekleyen bulgularıyla kendisine ana akım bilimde yer edinmiştir.”
Bundan 2500 yıl önce, neyi, nasıl inceleyip bu teoriyi yaratmışlar insanın gerçekten dimağı tutuluyor. Bu fikre nasıl ulaştıkları bir yana, her ikisinin, özellikle hocası Leukippos’un yaşamı hakkında bile çok fazla bilgiye sahip değiliz. Meselâ, Demokritos’un doğum yılı tahmin ediliyor, kesin bilgi mevcut değil; M.Ö. 460 olduğuna inanılıyor. Çünkü Anaksagoras’tan 40 yaş küçükmüş. Doğum yeri ise kesin olmamakla beraber bazı kaynaklara göre bugünkü adıyla Sığacık (İzmir) yani Teos, bazı kaynaklara göre ise ömrünü geçirdiği yer olan Batı Trakya’da bulunan Abdera. Bundan sonraki bilgiler biraz daha net. En çok seyahat eden filozofmuş; Yunanistan’ı, Mısır’ı, Anadolu’yu, İran’ı dolaşmış. Hiç siyasetle uğraşmamış. Yaklaşık 100 yıl süren ömrü süresince bilgin hayatı yaşamış. “Bir tanıt bulmayı Pers kralı olmaktan üstün tutarım,” sözü bunu kanıtlar niteliktedir.
Demokritos materyalist bir filozoftur. Atomculuğu tüm felsefesinin temeli oluşturur; arkeyi açıklaması, evren tezahürü, bilgi felsefesi ve hatta ahlak felsefesi. Detaylara girmeden evvel belirtmek isterim ki Demokritos İlk Çağ filozofları arasında felsefe yolumda karşıma çıkan en sevdiğim filozoftur. Öyle ki bir gün zaman makinesi yapılsa, geçmişe gidip birisiyle tanışma fırsatım olsa, tanışmak için Demokritos’u seçerdim. Ancak bir kadın olarak beni çok hoş karşılayacağını düşünmüyorum. Maalesef ki o dönemin pek çok filozofu gibi hakkında cinsiyet ayrımcığı yaptığı söylenmektir. Belki bu kadar ileri görüşlü birine anlatabilirim bu düşüncelerinde haksız olduğunu.
Onun ve hocasının müthiş atomculuğunun ayrıntılarına başlayabiliriz. Yalnız hangi düşüncelerin onun, hangilerinin hocasına ait olduğunu net olmadığı için pek çok kaynakta yer aldığı gibi ben de Demokritos’un fikirleri olarak paylaşacağım sizlerle.
Ona göre arke atomlardır. Her cisim kendisinden geriye gidilmeyecek küçük parçalara bölünebilir. İşte o parçalara “Atom” der. Atomun Yunanca kelime anlamı “Bölünemez”dir. Ona göre, atomların dışında, atomların içinde hareket ettiği boş uzay vardır. Atomlar yaratılmamıştır, ezeli ve edebidirler. Sonsuz sayıdadırlar. Hareketlerinin sebebi ne Empedokles’teki gibi sevgi ve nefrettir ne de Anaksagoras’taki gibi Nous’tur. Ona göre atomların daimi hareketlerinin sebebi mekanik zorunluluktur. Boş uzay sebebiyle atomlar hareket imkânı kazanırlar.
Atomların hepsi cisimseldir, uzayda yer kaplar, ağırlıkları/hafiflikleri, yoğunlukları, sertlik dereceleri ve şekilleri vardır. Renk, sıcaklık/soğukluk, ses gibi nitelikleri yoktur. Onlardaki tek değişiklik boş uzayda yer değiştirmeleridir. İkinci olarak saymış olduğum nitelikler duyu yanılsamalarından kaynaklanır. Duyu bilgisi asıl gerçeği görebilecek kadar kesin değildir, kesin bilgi akılla kavranabilir.
Evren tasarımı çok kesin bir mekanist görüşe sahiptir. Mekanizm, tüm olayları hareket ve hareket yasalarına dayanarak açıklayan görüştür. Atomlar en başından beridir boş uzayda kendiliklerinden hareket ederler yani yer değiştirirler. Bu hareketleri ağırlıkları ile ilgili olarak yavaş ve hızlı olabilir. Hareket halindeki atomlar uzayın belli bir yerinde karşılaşınca bir çevrinti oluşmuş. Bu çevrintiyle ağır ve kaba olanlar ortada toplanıp toprağı meydana getirmiş, hızlı ve ince olanlar yukarıya itilip suyu, havayı ve ateşi oluşturmuş. Gök cisimleri de boşluğa fırlayıp tutuşmuş olan taşlardır. Hatırlarsınız Anaksagoras da az daha ölümüne yol açacak olan gök cisimleri açıklamasını benzer şekilde yapmıştı.
“Rastlantının sözünü etmemiz yalnız bilgisizliğimizden ileri gelir; bir olayın nedenini bilmedik mi, bunu rastlantıyla açıklamaya kalkışırız.”
Yukarıdaki sözünden de anlaşılacağı gibi teleolojik açıklamayı kabul etmez o. Mekanist görüşün kurucusu Demokritos tamamen mekanik sebebi kabul eder. Mekanist görüşün temel sorusu “Olay hangi amaca yaradı?” değil; “Daha önce hangi koşullar olaya yol açtı?” sorusudur. İkinci sorunun cevabı bizi bilimsel bilgiye ulaştırır.
Bu ortaya koyduğu teorilerle yaşadığı dönemin en önemli doğa bilimcisidir Demokritos. Ama o sadece doğa bilimcisi değildir, aynı zamanda kendi döneminin çok önemli ahlak felsefecisidir. Ahlak konusundaki temel görüşleri halen geçerliğini korur.
Kendi değişiyle önemli olan;
“Hayatı olabildiği kadar çok neşeyle ve olabildiği kadar az sıkıntıyla geçirmektir.”
İnsan sürekli bir “iç dinginliğine” (ataraksia) sahip olmalıdır. İnsan iç dinginliğine sahip olursa “iyi bir durumda olma/ruh iyiliği” (euthymia) halinde olur ve mutlu bir yaşam sürebilir. Ayrıca o mutluluğun gelip geçici, bedensel hazlara yönelik, yüzeysel bir duygu olduğunu düşünmez.
Euthymia hali içinse bazı önerileri vardır; İlki, duygulanımları yenmektir. İkincisi ruhta hiçbir korkuya (ölüm korkusu da dahil), boş kuruntuya, tutkuya yer vermemektir. Üçüncüsü ise ölçülü ve dingin bir şekilde yaşamaktır. Bunları uygulayabilmek için özelikle en önemlisi olan ölçülülük için aklımız ve düşünme gücümüz bizlere rehberlik edecektir.
Peki, atomculuğu ile ahlak felsefesinin bağlantısı nedir acaba diye sorabilirsiniz. Demokritos “Tin”in de (ruhun da) atomlardan oluştuğuna inanıyordu.
Müthiş bir sözüyle ahlak felsefesine bakışını kapatayım. “Büyük hazlar güzel eserlerin temaşasından doğarlar.”
Felsefenin yolu, Atomcular (Leukippos ve Demokritos) ile bilimsel yola dönüp çok ileriye taşınmıştır. Ancak bu yol uzunca bir süre devam edememiştir. Sofistler, Sokrates, Platon ve Aristoteles ile başka bir açılıma yönelip (metafiziksel, dinsel…) bilimsel alan dışına çıkmıştır.
Bertrand Russell Batı Felsefe Tarihi isimli eserinde Demokritos’tan sonraki felsefenin gidişatı ile ilgi olarak şöyle yorumlamıştır. “Önceki, eşi görülmemiş başarıya karşın, bu noktada, çöküşün ilk tohumları atılmış, ardından, aşama aşama bir gerileme başlamıştır. Demokritos’tan sonra, en iyi felsefe bile yanlış olan, insan üzerinde, onu evrenle karşılaştırarak gereksiz yere durmaktadır.”
Tepkiniz nedir?