Geçmişe itafen
Geçmişe itafen
Aklında veya yüreğinde olan bine itafen...
Hayat ne kadar da acımasız belki de... Belki de... İnsanlardır asıl acımasız olan. Hayatınızın merkezine hiç birini koydunuz mu? Onu ölesiye sevdiniz mi? Ya da... Hiç vazgeçtim dediğiniz anda aklınıza o geldi mi? Ben Hayal vazgeçemediğim onca kişi var diyemem tek bir kişi var. O da benden çok uzakta aramızda kilometreler var, onu geçtim onca insan var... Ona uzaktan bakmak zorundayım çünkü; hayatından kovdu beni! Hem de bir hiç uğruna... Hiç gecelerce, hatta yıllarca birine sadık kalamamanın yaşandığı bu devirde siz onun için gözyaşları döktünüz mü? Tahmin edebiliyorum az çok insanlar dökmüştür. Bende bu insanlar içerisindeyim ve kaybolmak üzereyim... Adımın Hayal olduğuna bakmayın onca hayali kırılan hatta paramparça olan bir gençlik var karşınızda. Ben gömeceğim bir mezara anılarımı çünkü böylesi daha da acı... Ellerimde olan ve bakmaya kıyamadığım o fotoğrafları koskocaman bir kutuya koydum, ardından en sevmiş olduğum çikolataları almıştı yemeyip saklamıştım onları da ekledim kutuya, sonrasında ona aldığım kazakları, saatleri, gömlekleri koydum. En sevdiği hep gözlerimdi hep seni seviyorum demek istemişti ve bir kere bile gelememiş hep bir bahane uydurmuştu. Bende şimdi beni diri diri gömmüş olduğu o mezarın yanına gömecektim bunları, onsuz yapamam dediğin kişiyi hayattan çıkaran birinden bahsediyoruz şuan çıkarmış ve hiç bir şey yokmuşcasına hayatına devam ediyordu. Bense yıllardır aynı acıyı çekiyordum, giden geride neden bir tane kırgın bir insan bırakırdı? Huy muydu veya acı çektirmek için olan bir eylem miydi? Her şey o kadar saçma geliyordu ki ben bile iyi değildim kendimi geçtim herkes böyle miydi? Boşversene Hayal dedi içimdeki ses ve kutuyu doldurmaya devam ettim. Bana sipariş ettiği kazağı, minik küpeleri ve sevgili bilekliğini de içine koydum. Hep derdi ki; 'Bir gün geleceğim ve o sevgili bilekliğinin tekini alacağım.' ne de inanmışım derken kıkırdadım. Kutu dolmuştu ağzını bant yardımıyla kapattım, daha sonrasında ise montumu giyip dışarı çıktım. Gömeceğimi biliyordum o yüzden arabama binip uzaklaştım evimden ve radyodan herhangi bir müzik açtım.
'Kabuklarım çocukluğumdan yana.'
Diyordu sanatçı, evet öyleydi... Anne yok başımda aynı şekilde baba da yoktu başımda tek başıma hayata tutunmaya çalıştım olmadı, olduramadım.
'Gitmek isteyene bir teker yetermiş.'
Dedi bu sefer de sanatçı, gelmek isteyen her şekilde geliyordu o yüzden vazgeçtim beklemekten de. Eşyaları gömeceğim yere gelince radyodan müziğin sesini iyice açtım ve indim arabadan. Gözlerim artık görmek istemiyordu bunları... Bağajdan kazma ve küreği alıp ormanlık alanın en girişindeki yere gelip kazmaya başladım. Kazma işi bir kaç şarkı sonrasında bitti kutuyu içine koyup tekrardan üstünü kapatmaya başladım.
"Vazgeçmedim diyemem, vazgeçtim de diyemem ama gelsen de affetmem..."
Her şey işte bitmişti gözlerim görmeyecekti. Üstünü kapatma işi bitince etrafıma baktım kimse yoktu ve hava iyice bozmuştu yağmur geliyorum diyordu resmen. Hızla arabaya bindim üstümün çamur olmasına takılmadan ve geldiğim yolu tekrardan döndüm. Hayat hatırlamak derler hep, bence hayat hatırlamaktan çok yeni anlar içindir. Vazgeçemeyen tüm kadınlar/ erkekler hayat her daim yüzünüze gülmeyecek, siz çabalayın bir şeyler için yoksa çok canınız yanacak ve canınızı canım dediğiniz kişiler yakacak.
Tepkiniz nedir?