İnsan Arayan İhsan

Ararken kendinde kaybolur insan böylesi bir çağda İnsan ararken. İhsan’ın sonunu bu hali getirdi. Hiç insan aranır mı kendiyle yüzleşmeden? İhsan hep var olsun, tesir etsin okuyanına.

Aralık 9, 2022 - 23:34
 0
İnsan Arayan İhsan

Ağlayan onca insan var çevresinde zihninde ise tek bir ses. Uzaklaş buradan. Gidebiliyorsan koca şehirden git. Kalabalıkların arasında zihnindeki sesi susturamayan birisi tam şuan ne yapsın? Ne imkânsız bir şey yaşamak. Ağlayan insanlara bakış atıyor, etrafı izliyor duygusuz bir ifadeyle sanki ağlayamadığı için suçluymuş gibi hissediyor. Koşarak uzaklaştı o kadar hızlı bir şekilde kalktı ki oturduğu yerden arkadaşları bir şey oldu sandı. Kendini uzun süre lavaboya kapattı kustu, elini yüzünü yıkadı bolca ağladı. Sessizce. İnsan kütlesinin ortasında diğerleri gibi cesurca ağlayamazdı. Bunun için çok utandı. Kapıyı açtığı gibi terk etti orayı. Arabasına atladığı gibi uzaklaştı. Yüksekçe bir yere çekti arabasını manzarayı seyretmek için arabadan bile inmedi bir sigara yaktı dumanın arabanın içinde dans ederek süzülüşünü izledi. Ciğerleri acı çekiyordu, ruhu gibi. Arkadaşları sürekli onu arıyordu haliyle korktular. Onun hakkında merak ediyorlardı. Bir insan ablasının cenazesinden neden bir hışımla giderdi ki? Hiç mi üzülmedi?

 Ne bir ismim olsun. Ne de bir milliyetim. Amaçsızca yaşamak isterim. Sevgi bu kadar ucuz ise. Nefretin asli oluşuna da küserim. Bu yeryüzü bana ait değil ya da ben eğretiyim tanrıya.

Telefonunu kapadı, terk ettiği yere dönmek için yola koyuldu. Vardığında sadece ailesinden birkaç kişi ve arkadaşları vardı. Toprağı birisi suluyordu yüzünü seçemedi. Arkadaşları ona sarıldı ve teker teker veda ettiler. Herkes gitti omzuna dokunarak kimileri öperek terk ettiler onu. Mezar taşına eğildi sadece tek bir buse kondurdu taşa sonrasında arabada içip eline söndürdüğü izmariti toprağına bırakıp biriktirdiği külleri serpiştirdi üstüne. Yakılmak vasiyetiydi ablasının. Ama ülkede böyle bir hizmet yoktu. Nefesinden arta kalan külleri ile vasiyetini yerine getirdi. Şimdi hayatın ilerlemesi gerekiyor. Arkasına dönmeden hiç ağlamadan sırtını ablasına verip yürüdü. İnsan arayan İhsan’ın bir Pazar öğleden sonrası.

Yağmur yağıyor, otobüsün ön camına vuruyor. Şoförün önündeki cam durmadan kendini temizliyor. Otobüsün içinde yoğun bir hava. Bu yüzyılın ağırlığı tüm otobüse sığmış gibi. Önde iki erkek var yan yana oturuyorlar, kulak verdim yarın ki maç hakkında konuşuyorlar. Arkalarında iki arkadaş var aynı ırktan olduklarını hemen anladım, birbirleri arasında çat pat anladığım anadilleri ile konuşuyorlardı. Ben en arkadayım hepsini duyuyor ve gözlem yapabiliyorum. Benim önümde bir kadın kulaklıkla şarkı dinliyor ne dinlediğini duyamıyorum kendini herkese kapatan bir tek o var. İki kişi bindi sonraki durakta. İki erkek aralarına bir boşluk bırakarak oturdular. Yeni insanlık düzeninin özetiydi o boşluk. Artık herkes bir başkasıyla arasına bir koltuk boşluk bırakarak ilerliyor hayatta. En sonunda bende sıkıldım tek başına oturup düşünmekten. Kulaklığımı takıp önümdeki kadın gibi kapatmak istedim kendimi. Şu sıralar çok sevdiğim bir şarkıyı açıp yol boyunca gözlerimi kapadım.

Bi' jilet havuzunda olimpik yüzücüyüm
Uzaktan lunapark yakından üzücüyüm
Gün battı, güneşsiz derdimi sakladım
Sokağın omzunda sabaha kadar ağladım

-Gaye Su Akyol – Bu Izdırabın Panzehiri

 

Anılar acı verir bazı anlarda. Çok oldu diye düşündü mutluluğunu tüketeli artık gülemiyordu neşesini katlayamıyor vazgeçiyordu rol yapmaktan. Bir süredir insanlar sebepsiz şekilde hayatından çıkıyor. Kimisi söz verdi tutmadı, kimisi sessizlikte safını belli etmedi arada değil apaçık ortada yalnız bıraktı İhsan’ı sevdikleri. Herkese küsmemek için direniyor zor tutuyordu kendini bir şey söylememek ve yapmamak için. Telefonu da çalmıyor ne zamandır. Bütün yalnızlıkları toplamış evine getirmiş gibiydi. Bir yerlerde yanlış yapmış ya da hala devam ediyordu aynı yanlışa. Düşünüyordu. Acı çekiyordu. Neden bırakır gider bir insan? “Kalmadı önceki benden kimse ya değiştiklerinden ya da benden ama kesin suçlu yozlaşmaktan” diye geçirdi içinden. Araba sürerken bunları düşündü donuktu, hep düşünüyor ve çehresine tesiri oluyordu. Yemek için güvendiği arkadaşının iş yerine çekti arabasını. Rakı balık yapmak geldi içinden. Siparişini verdi güzelce bir salata da istedi ortaya. Siparişini ilkokul arkadaşı Hilmi getirdi. Sabahta cenazeye uğramış onun adına üzülmüştü. Çekinerek oturdu karşısına. Ne yapsa da sökemedi İhsan’ın dilini. İyi tanırdı arkadaşını Hilmi, hep içine dönük ve sessiz biriydi ama çok güzel gülerdi. Yakın zamanda sevdikleri hasretti gülüşüne. Balığı çok beğendi yanıltmazdı zaten Hilmi, rakısından yudumlar ile keyiflendi. “Giden gidiyor yaşamı kaçırmamak gerek” diye geçirdi içinden. Hilmi’nin aklına sorular bırakarak evinin yolunu tuttu çok içmemişti çok tatlı başı dönüyordu ama sürebilirdi arabayı. Eve girdi ve duşa attı kendini. Çıplak bedenine vuran su ile günün yorgunluğunu attı. Üstünü giyinmeye çalışmadan uzandı yatağa ve uykuya daldı. “ Bugünün bitmesi gerekiyor, noktaladım” diye iç sesini duydu.

“Er ya da geç söyleyecek sözlerim var. Sözlerim sahipsiz kalabilir ama havada asılı kalmasına izin vermem, elbet bilir değeceği yerleri.”

Saatin kaç olduğuna bakmak için eli telefona gitti İhsan’ın kaç saattir uyuyordu iki günün yorgunluğu vardı üzerinde. Duşa girdi, bitki çayı yaptı kendine sabahın hızlı akmasını ve bitmesini diledi aslında ona kalsaydı dünyada ki yaşantı tamamen bitmeli. Günlerin öneminin kalmadığını söylerdi. Korktuğu başına geldi İhsan’ın eski neşesi ve merakı yok hayata karşı. Yaşadığı yıkıntıları biriktirmesi onun tek hatasıydı. Sessiz çığlıkları canını yaktı hep külü bile yandı artık alev almaz hale geldi. Bu yüzyılda hala insan kalabilmiş birisi arıyordu İhsan. Kendisi gibi aitsiz, kendisi gibi kendine öteki.  Kahvaltı yapmak için annesine uğramak istedi. Dün cenaze sonrası hiç arayıp sormadığını anımsadı. Sitem dolu bir saat geçirdi annesinin evinde. Hiç mutlu ayrılmazdı bu evden zaten hep bunalımdı annesi. Ablasının kaybı büyük ama sitemleri için tek sebep değildi. Çocukluğunun geçtiği sokaklarda yürümek istedi bir kafe gördü oturmak istedi. Öğle sonrası kahve iyi gelecekti. Karşı masadaki iki kişi dikkatini çekti. Tepeden kelleşen arka saçlarını uzatıp toplayan bir erkek ve kırmızı ruju ile onu dikkatlice dinleyen bir kız. Kulak veriyor sohbetlerine.

- Yaşamın ağırlığını taşımak zordur, Afet. Nasılını öğrenir insan ağırlıkla başa çıkabilmeyi de hep başa sarar acıları darbe alınca.

- Gürkan, üst üste gelen bu kayıplarıma ne diyeceksin?

- Kayıplar hep olacak, buna çare bulunsa kimse bizi hiçbir şekilde terk etmediği dünya da artık eskimiş ilişkileri taşımanın zorluğunu yaşarız.

- Ne yani? Her bağ baki değil midir?

- Öyle ya da değil diyemem fakat ortada bir ayrılık var ise bu son değil vakitli bir kopuş olduğu fikrine varmak en zararsızı diye düşünüyorum.

- Bilemiyorum kafamın içi susmuyor o gittiğinden beridir.

Kısa bir diyalog etkiledi İhsan’ı özellikle Gürkan’ın söyledikleri. İnsan ömrü baki değilken bağlar eskidiyse vakitlice koparmak en mantıklısı. Sevimsiz duygular ile ilerleyemez. Arabada nereye gideceğini bilmeden ablasının mezar taşında otururken buldu kendini. En son Afet ve Gürkan’ı dinliyordu. Ne ara buraya gelmişti bilmiyordu. Toprağı sıktı hafif nemliydi. Bir arı uçtu çiçeklerin arasından hafif irkildi. Ablası ve İhsan arılardan hiç hoşlanmazdı. Şimdi İhsan irkildi ama ablası çok hareketsizdi. Bu durumu düşünürken bir anda ağlamaya başladı İhsan. Sanki ablası şuan gitmiş gibi ağlıyordu. Düzensiz nefes almaya başladı. Susmaya çalıştı imkansız bir şeydi şuan. Kontrolden çıkmış gibiydi bedeni. Uzunca uzandı ablasının toprağı üzerine. “Yakılmak isterdin fakat gömüldün, sevilmek istedin ama hiç okşanmadı başın. Üzülmek istemezdin hiç en küçük sarsıntı mahvederdi seni hayatında. Sen kendinle kalabildiğin sürece mutluydun fakat beni sensiz bıraktın. Şimdi sen toprağa emanet ben aitsizliğime emanetim.” Ağlaması kesilmedi bunları söylerken. İşte o gün İhsan terk etti ablasını ve onunla birlikte her şeyi. Bağlarını kesti. Sahneden inmeyi bekledi.

Ararken kendinde kaybolur insan böylesi bir çağda İnsan ararken. İhsan’ın sonunu bu hali getirdi. Hiç insan aranır mı kendiyle yüzleşmeden?

İhsan hep var olsun, tesir etsin okuyanına.

Tepkiniz nedir?

like

dislike

love

funny

angry

sad

wow

Mete Çebi Sık okur, seyrek yazar. Münzevi ve aykırı birey.