İNSANA DAİR BİRTAKIM DÜŞÜNCELER…
İnsan, Dil, Yabancı
Tek bir kelime ile harekete geçmek. Beynimin hangi düğmesine basılıyorsa bu oldu az önce. Bir filmde kullanılan “history” kelimesini anlamam yetti. Anlamak, bilmek bir şeye sihirle sahip olmaktan bile daha güzel…
Dil öğrenmeliyim. Keşke bütün dünya dillerini biliyor olsaydım. İnsan her yerde, her zaman insan. Birbirimize benziyoruz. Hayat deneyimlemelerini anlatma şeklimiz farklı da olsa hisler aynı. Birinin gönlüne biri düşüyor mesela, bir anne için evladı en değerlisi, savaş hepimizi aynı dağlıyor, anasız-babasızlık boynu bükük her yerde…
Her ülke tek dostunun yine kendisi olduğunu söyler, diğer ulusların düşman olduğunu ilan eder böylece. Oysa devletlerin düşmanları var, halkların düşmanı olamıyor. İnsandan insana gönül köprüleri kurmak için tanımak yeterli. Biraz öyküsünü, hikayesini, historysini bildiniz mi, artık o size tanıdık geliyor. Yakın oluyorsunuz.
Dil öğrenme yeni internet ortamında bir sorun olmaktan çıktı. Merak ettiklerinizi, otomatik programla çevrildiğini görüyor, kullanıyoruz. Ama insan insanı karşılıklı anlamak, anlaşmak ne kadar değerli. Ses kaydı, çeviri sistemi bunu da mümkün kılıyor ama diyorlar ya her insanın, kelimelerin hikayesi var. Onu çözmeden sadece yüzeysel iletişimler mümkün. Oysa gönül köprüleri kurulmasının önceliğine inanıyorum.
Sınırlar şeffaflaştı. En azından bizim ülkemizde… Artık her yerde anlamadığımız dili konuşan birileri ile rastlaşıyoruz. Bir davranışına, bakışına, giyinişine anlamlar yükleyip sevebiliyor veya nefret edebiliyoruz. Üstelik bunu öyle yoğun yapıyor olmalıyız ki gençlerimizi artık bu şablonların içinde buluyoruz.
Bir yer… Arap kökenli insanlar yoğun. Hepsi aynı devletten mi, aynı amaçla mı gelmişler bilmiyoruz. “Bunları doldurdular ülkeye…….artık……..ne mümkün!” cümleleri kurmaya başlıyoruz. Şaşırtıcı değil. Bir adım sınır dışına çıkın, bizler için de o ülkenin vatandaşları aynı şeyleri düşünüyor, söylüyor.
Aslında herbirimiz insanız. Hasbelkader bir yerde doğduk. Fırsatlarımız az veya çok oldu. İyiye sevdalı olmak yaradılışımızda var. İyi yaşamak, mutlu olmak, huzur duymak istiyoruz. “Ama……insanların niyetlerini nasıl bilebiliriz? Belki………..kötülüğü yapacak” Yargılar sonsuz. Aslında öngörüler için tedbir almak zor değil. Bu devletlerin işi. Bir insanın niyetini dost olursanız mı daha iyi anlarsınız düşman olursanız mı? Halk olarak dostluğu seçmekten yanayım. Kural dışı davrananların milliyetlerine bakılmadan gereği yapılmalı. Ama her yabancıyı potansiyel suçlu ilan edip ötekileştirilmemeli. Almanya, Fransa ‘daki yurttaşlarımıza aynısı yapılıyor diye rahatsız oluyorum? Biz öyle değiliz diyerek sıyrılamayız. Misillemeyi hiç aklınızdan geçirmeyin. Başa dönmüş kendimizi önyargılara teslim etmiş oluruz.
Dünyanın nokta kadar yer kapladığı bir evrende paylaşamadığımız şeylerin önemi olmadığını görüyorum. Bir felaket -mesela deprem- bizi nasıl biraraya getiriyor. Bütün farklılıkları unutuyoruz. Felaket yaşamadan bu güzelliği başarabileceğimize inanıyorum. Geçici veya sürekli yer değiştirmelerin açık ve net kuralları oluşturulduktan sonra harika bir dünya yaratamaz mıyız? Umarım bunu başaracak kişiler ülkelerin başına lider olarak seçilirler.
Tepkiniz nedir?