MEHMET ÂKİF ERSOY

İstiklal Marşı Şairi ve Çanakkale Destanı Şairi, Mehmet Akif Ersoy'u tanıyalım.

Mart 19, 2022 - 19:30
 0
MEHMET ÂKİF ERSOY

Doğumu ve ölümü Aralık ayında (20 Aralık 1873 - 27 Aralık 1936) bir önemli şahsiyeti Aralık ayında gündem yapıp tanıtmak makul bir tercih olurdu. Ama bakın ki Mehmet Akif'i Aralık ayında değil Mart ayında önümüzde buluruz, tanırız, her defasında hayran olunacak başka bir yönünü keşfederiz. Çünkü biz İSTİKLAL MARŞI ŞAİR'ini sevmek için hazırda beklemekteyız.

12 Mart İstiklal Marşı'nın kabulü ve 18 Mart Çanakkale Şehitlerini Anma  ve Çanakkale Zaferi kutlama gününde hatırlanır Mehmet Akif Ersoy… Türk Milletinin her törende birlik bilinci onun dizeleriyle kazınır ruhumuza;

"Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak!"

Türk Milleti lafzını bu coğrafyada yaşayan ve yaşama isteğine gelecekte de bağlı olan her yurttaşı kastettiğimiz bilinmelidir. Zira tarihçilerimizden öğreniyoruz ki; Osmanlı Devleti de hüküm sürerken bu topraklarda yaşayan herkesi Batılılar "Türk" olarak tarif etmekte eserlerinde de öyle isimlendirmektedirler.. Batılılar bu payeyi verirken milletin unsurlarının menşei, dini veya kültürü takıldığı bir ayrıntı değildir. Türk lafzı bu durumda belirli bir ırkı değil, temsil ettiği devlet ve kültür anlayışına bağlı kişileri kastediyor olduğu anlaşılmaktadır. Yani Osmanlı vatandaşı demiyor kaynaklar, Türkler diye genelliyor doğudaki komşusunu. Tıpkı Ruslar dediğimizde topraklarında sadece Rus kökenlilerin olmadığı gibi… Amerikalılar dediğimizde daha iyi anlaşılacak.Gerçek Amerikalı hepimizin bildiği gibi Kızılderililer… Amerikalı dediğimizde ise günümüzde belirli bir coğrafyadaki devlete vatandaşlık bağı ile bağlı olanları kastediyoruz. Osmanlı Devleti'ni kuranlar Oğuzlar idi. Menşe olarak Oğuzların çeşitli boyları ve bu boyların isimleri var. "Türkler" ile göçerlik kültüründen yeni yerlere kolay uyum sağlayan, devlet birliğini en üstün sayan, devlet organizesini kolaylıkla yapan, bağımsızlığına düşkün …vb. özelliklerdeki gruplar kastedilmektedir.

Mehmet Akif 'in İslamiyet inanışı temelinde birlik ve bağımsızlık anlayışı vardır. Kurtuluş Savaşı'na il il, cami cami gezerek vaazlarıyla eşsiz katkılar sağlamıştır. Bu şafaklarda bağımsızlık sembolümüzün dalgalanmasına yürekten inanmıştır. Ve zaferle bunu yaşamıştır.

"Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak"

Tek  bir ocak da kalsa, bağımsızlıktan vazgeçilmeyecektir. Bu lafı güzaf bir söz değildir. Mehmet Akif her birimiz adına hissederek, and içercesine bu sözü söylemiş, bizlere söyletmektedir.

"Hakkıdır, hakka tapan milletimin istiklâl!"

Bağımsızlık verilmez, alınır. Her bir adım toprağın altında sayısız şehit kanı olduğunu biliyoruz. Şehit kanının renginden alan kırmızısını, göklerde dalgalanarak bunu tüm dünyaya ilan ediyor bayrağımız. Yurdun her bir köşesinde göndere her çekilişinde, "bağımsızım, bu benim hakkım, doğruluğa ve tek bir İlah'a tapan bizleri Hak da  tarihin her bir devresinde bağımsız yaşatarak hakkını teslim etmiştir" diye ilan etmektedir.

Mehmet Akif Ersoy'u sevmenize veya takdir etmenize İstiklal Marşı  kâfi gelir. Ama Mehmet Akif Ersoy "Çanakkale Şehitleri'ne" eseri ile de destanlaşmıştır.

"Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın

'Gömelim gel seni tarihe' desem sığmazsın"

Şehitlere söylenmiş daha yüceltici bir söz olmadı Çanakkale için, bana göre. Cephede destan yazan şehitler yıllarca sahipsiz vatan toprağında değer görmeyi bekleyerek yattılar. Onların elbette Hakk huzurunda en değerli mertebedeler. Ama dünyadaki bizler için, uyanık kalmak, bu belalara yeniden düçar olamamak için mezar taşlarına, anıtlara, destanlara ihtiyacımız var. 2007 yılında abide ve etrafı düzenlemelerinin bitirildiğini kısa bir araştırma söyleyecektir size. Yardımlarla 1943' te başlatılan abide yapımı 1962 de ancak tamamlanmış, etrafı üzerindeki rölyefler için  zaman 2007'lere kadar uzamıştır.Fransız, Anzak şehitliklerinin 1919 sonrası hemen yapımına geçildiğini söylersem geçmişe sahip çıkma becerimiz ve geçmişten ders almadaki beceriksizliğimiz ortaya çıkar zaten.

Mehmet Akif Ersoy şiirini Çanakkale Savaşları sürerken uzaktan takipte, taaa ruhuna kadar hissederek yazmıştır bu şiiri. Zira o devirde 1916 başlarında Teşkilat-ı Mahsusa tarafından Arabistan'a gönderilmişti. Görevi, bu topraklardaki Arapları Osmanlı'ya karşı kışkırtan İngiliz propagandası ile mücadele etmek için "karşı propaganda" yapmaktı. Zafer haberini aldığında duyduğu büyük coşku ona bu şiiri yazdırmıştır.

Mehmet Akif Ersoy hakkında yazılanlara gömülün. Bir ruhu keşfedeceksiniz: İnanan, milletini dert edinmiş, samimi,… Hayatı önünüze serildiğinde eşlik eden tarihinizi öğreneceksiniz. Bir amaca bağlandığında bir kişilik önünüze serilecek.

İmam çocuğu olarak dünyaya gelip, çocukluğunun bir bölümünün geçtiği Çanakkale topraklarına bağlılığını anlayacaksınız. Baba kökeni Arnavutluğa, anne kökeni Buhara'ya uzanan geniş bir kültür yelpazesinin ürünü olduğunu göreceksiniz. Mülkiye İdadisi'nde okurken yanan evlerinin ve baba vefatının düşürdüğü yoksullukla Ziraat ve Baytar mektebine geçiş yaptığını böylece okul yıllarında başlayan edebiyat sevgisiyle, veteriner- şair kimliği ile hayatını devam ettirdiğine tanık olacaksınız. İnsan tanıması da bu görev sebebiyle şehir şehir gezmesinden. Bir de birincilikle bitirdiği okuldan sonra müfettiş olarak başladığından gezmelerde olduğunu belirtelim. Sonra bitirdiği okula edebiyat öğretmeni oluyor Mehmet Akif. İstanbul da yaşamak ona eserlerini okura ulaştırma imkanı da sunuyor. Balkan yenilgisi, Arnavut geçmişi de belki onu etkileyerek çok üzüyor. 1913 'te yurt savunmasına davet eden Beyazıt ve Fatih Cami kürsüsü konuşmaları devlet ile ters düşmesine sebep oluyor. Memuriyetten ayrılıyor. Bir Almanya seyahati var. İslam birliğini kurmak gibi bir amaca hizmet için, Almanlara esir düşmüş kamplarda Müslüman ve İngilizlerin, Fransızların yanında savaşan askerlerle ilgileniyor, bilgilendirme yapıyor. İstanbul'a dönüşünde 1916'da Arabistan'a bu defa İngilizlere karşı propoganda görevi ile gönderiliyor.1.Dünya savaşı dolayısıyla Çanakkale o zamanlar uzaktan sıkı takip ettiği kendi cephesinde mücadele ettiği yıllar… Arap diyarında İslam birliği hizmetleri genel olarak bu çalışmalar… Yayın ve bilgilendirme kapsamlı hizmetleri var. Kurtuluş Savaşı başladığında yer almak istiyor. Balıkesir'de vaaz ederken buluyoruz. İstanbul'da Mustafa Kemal'de davet alması üzerine Ankara'ya geçiyor.Ailesini de aldırıyor. Milletvekili olarak da çeşitli görevleri var.Taceddin Dergahı'na yerleşiyor. İstiklal Marşı yazımı bu sıralara rastlıyor. Ödül nedeniyle katılmadığını sonra ikna edildiğini biliyorsunuz. Ödülü de Hilal-i Ahmer'e bağışlıyor.Yani Kızılay'a…

Zengin değil Mehmet Âkif…Gönlü zenginlerden. Yakın arkadaşlarınınbirinin öldürülmesi haberi on u endişelendiriyor. Milletvekilliğinden ayrılıp gelen teklifi değerlendirerek Mısır'a gidiyor. Bir süre kışın Mısır'da yazın İstanbul'da geçiriyor. Onun gidişini Cumhuriyet'in kimi yenilikleriyle bağdaşamadığı yorumları olsa da yazan çizen birisi olarak hiçbir ifadesi ile bu delillendirilmiş değildir. Karşı olduğuna dair ya da desteğine dair bir beyanı yoktur. İslam ruhu ile kimliklenmiş bir kişinin yapılan her hamleye katılması zaten işin doğasına aykırıdır. Mutlaka muhalefet edeceği hususlar olmuş ama tepkisiz kalmayı seçmiştir.

Kur'an meali görevi de onun endişeleri ile gerçekleşmemiş 1932'de mukavelesini feshetmiştir.1925-1936 onun Mısır'da Türkçe ve edebiyat dersleri vermekle meşgul olduğu yıllardır.Hastalandığı 1936 yılında İstanbul'a döndükten altı ay sonra vefat ediyor. Emekli maaşından borcu mahsup edilerek kalan ailesine verilmiş. Çünkü iki ay alabilmiş o maaşı. Edirnekapı'daki mezarlığını yaptıran da ölümünden iki yıl sonra üniversiteli gençler…

Sekiz kitap halindeki eserleri günümüzde SAFAHAT adıyla tek eser olarak basılıyor. Bu eseri okumadan İslami düşüncenin milli değerlerle, halk sevgisiyle yoğrulmuş halini, gençlik ideallerinin ne olması gerektiğini, tarihi perspektiften geleceğe vizyon çizmeyi hakkıyla beceremeyiz!...

-----------------

KAYNAK:

Nurettin Topçu, Mehmet Âkif, Dergah Yayınları, İstanbul Kasım 2021,s.103

https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/234614#:~:text=%C4%B0lk%20olarak%2C%2010%20Tem%20muz,diyaloglardan%20olu%C5%9Fan%20uzun%20bir%20metindir.

https://tr.wikipedia.org/wiki/Mehmet_%C3%82kif_Ersoy

https://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%87anakkale_%C5%9Eehitleri_An%C4%B1t%C4%B1

Tepkiniz nedir?

like

dislike

love

funny

angry

sad

wow

GÜMÜŞ SÖZ Sözün gücünü farkedeli epeyce yol aldık hayatta. Tadımız, tesellimiz, yoldaşımız, yârenimiz ve daha niceleri oldu söz benim için. Sözlerle dolu nice kitaplar.... İnsanoğlunun en değerli buluşu herhalde sesi söze, sözü yazıya dökmek....Sahibinin zerresi kalmamışken dünyada sözü yolculuğuna devam eder. Öyle bir sözdür ki o, doğduğu dilin gücünü yansıttığı ölçüde ömrü devam eder. Sözün gücüyle ruhlar inşa etmeyi isteyenlerin paylaşım mecraları bulmaları ne güzel şans!...