NF - Let Me Go

Şaheser?

Nisan 16, 2023 - 18:52
Nisan 16, 2023 - 23:29
 0
NF - Let Me Go
: :
playing

Talk to you with my hands tied

[Ellerim bağlı senle konuşuyorum.]

Walk towards you on a fine line

[İnce bir ip üzerinde sana doğru yürüyorum.]

Everybody has a dark side

[Herkesin karanlık bir tarafı vardır.]

I feel embarrassed when they see mine

[Benimkini gördüklerinde utanıyorum.]

Rain falling from my dark skies

[Yağmur karanlık göklerimden düşüyor.]

Clouds parting, but it's all lies

[Bulutlar ayrılıyor ama bunların hepsi yalan.]

Shouldn't I see the sunshine now?

[Gün ışığını görmemeli miyim şimdi?]

Wonder how I look in God's eyes

[Tanrı'nın gözlerine nasıl göründüğümü merak ediyorum.]

Am I a good person or a lost one?

[İyi bir insan mıyım yoksa kayıp mıyım?]

Will this feel worth it when I'm all done?

[İşim bittiğinde hepsine değecek mi?]

Will I feel ashamed or like who I was?

[Utanacak mıyım yoksa "Kimdim ben?" gibi mi olacağım?]

Will the pain vanish or will more come?

[Acı dinecek mi yoksa dahası mı gelecek?]

Will I stay numb or regain love?

[Hissiz mi kalacağım yoksa sevgiyi tekrar kazanacak mıyım?]

Maybe someday have a taste of freedom?

[Belki bir gün özgürlüğü tadarım?]

Will I take the poison out of my blood?

[Zehri kanımdan atacak mıyım?]

Or just leave it there inside of my lungs?

[Yoksa ciğerlerimin içine mi bırakacağım?]

I (Know know, know)

[Ben (Biliyorum, biliyorum, biliyorum)]

I should let you go, hands are feeling cold

[Gitmene izin vermeliyim, ellerin soğuk hissettiriyor.]

Just leave me alone (No, no, no)

[Sadece beni yalnız bırak. (Hayır, hayır, hayır)]

I just want control, I feel so exposed

[Sadece kontrol istiyorum, çok savunmasız hissediyorum.]

Liars in my home (No, no, no)

[Yalancılar evimde (Hayır, hayır, hayır)]

Please do not provoke, noose around my soul, I cut down a rope

[Lütfen kışkırtma, kendini ruhumun yanına as, ipi ben keserim.]

They don't want me happy, they don't want me fixed

[Mutlu olmamı istemiyorlar, düzelmemi istemiyorlar.]

They don't want me better, they just want me broke

[Daha iyi olmamı istemiyorlar, sadece kırılmamı istiyorlar.]

Talk but never listen, at least I admit it

[Konuş ama asla dinleme, ben en azından itiraf ediyorum.]

Block out all my vision, watchin' me diminish

[Tüm görüşümü görmezden gel, küçülüşümü izle.]

That's my favorite pastime, I know nothing different

[Bu benim en sevdiğim uğraşım, farklı bir şey bilmiyorum.]

Tell me something different, I don't see the difference

[Bana farklı bir şey söyle, fark göremiyorum.]

I just feel offended, I just feel defensive

[Sadece kırgınım, sadece savunmacıyım.]

Why don't you accept me? I just need acceptance

[Neden beni kabul etmiyorsun? Sadece kabullenilmeye ihtiyacım var.]

Time is of the essence, don't like how we spend it

[Zaman kıymetlidir, harcayış şeklimizi sevmiyorum.]

You just want perfection, I need you to let me

[Sen sadece mükemmel olmamı istiyorsun, benim izin vermene ihtiyacım var.]

Let me go, let me go, let me go, let me go

[Gitmeme izin ver, gitmeme izin ver, gitmeme izin ver.]

Let me go, let me go, let me go, let me go

[Gitmeme izin ver, gitmeme izin ver, gitmeme izin ver.]

Let me go, let me go, let me go, let me go

[Gitmeme izin ver, gitmeme izin ver, gitmeme izin ver.]

Let me go, let me go, let me go, let me go

[Gitmeme izin ver, gitmeme izin ver, gitmeme izin ver.]

Why'd you say I don't belong here? (Huh?)

[Neden buraya ait olmadığımı söyledin? (Hah?)]

Fill a bucket full of my tears (Huh?)

[Bir kovayı gözyaşlarımla doldur. (Hah?)]

Pour it out the water, all of my insecurities whenever I'm scared

[Ne zaman korksam sudan tüm güvensizliklerimi dök.]

I watch 'em grow and say I don't care

[Büyüyüşlerini izleyeceğim ve umursamadığımı söyleyeceğim.]

I pray to God to ask if hope's real

[Tanrı'ya umudun gerçek olup olmadığını sormak için dua ediyorum.]

And if it is, then I was thinking maybe you could introduce us, we ain't met still

[Ve eğer gerçekse, düşünüyordum da belki bizi tanıştırabilirsin, hâlâ tanışmadık.]

Yeah, my chest feels like a blade's in it

[Evet, göğsüm içinde bir bıçak varmış gibi hissettiriyor.]

Who put it there? I think they did it

[Kim koydu onu oraya? Bence onlar yaptı.]

Out the cell now, where am I headed?

[Hücrenin dışındayım şimdi, nereye gidiyorum?]

Am I Hell-bound? Will I find Heaven?

[Cehenneme mahkum muyum? Cenneti bulacak mıyım?]

Will I feel better or just regret it?

[Daha iyi hissedecek miyim yoksa pişman mı olacağım?]

If I let you go and find the seven letters

[Eğer gitmene izin verirsem ve yedi harfi bulursan]

I've been looking for, it's like it's never endin'

[Ben aradım, sanki hiç sona ermeyecekmiş gibi.]

Open all the doors and let the peace enter

[Tüm kapıları aç ve huzurun içeri girmesine izin ver.]

I'm (So, so, so)

[Ben (Çok, çok, çok)]

Pitiful at times, miserable inside

[Acınacak halde oluyorum bazen, içten içe zavallıyım.]

They want me to hide (No, no, no)

[Benden saklanmamı istiyorlar. (Hayır, hayır, hayır)]

How can I survive? Change your state of mind

[Nasıl hayatta kalabilirim? Ruh halini değiştir.]

I should say goodbye (No, no, no)

[Elveda demeliyim. (Hayır, hayır, hayır)]

They want me to beg, they want me to plead, they want me to die

[Benden yalvarmamı, diz çökmemi, ölmemi istiyorlar.]

They just want me dead, they just want me hurt

[Beni sadece ölü istiyorlar, beni sadece yaralı istiyorlar.]

Don't want me to live, don't want me alive

[Benden yaşamamı istemiyorlar, beni canlı istemiyorlar.]

Stop with the pretending, I don't feel respected

[Rol yapmayı kes, saygı duyulduğunu hissetmiyorum.]

I just feel rejected, I don't like rejection

[Sadece reddedilmiş hissediyorum, reddedilmeyi sevmem.]

You promise protection, I don't feel protected

[Koruma sözü veriyorsun, korunmuş hissetmiyorum.]

I just feel neglected, how can I respect it?

[Sadece ihmal edilmiş hissediyorum, nasıl saygı duyabilirim?]

I'll teach them a lesson, I pick up the weapon

[Onlara bir ders vereceğim, silahı elime alıyorum.]

Aim in your direction, shoot at my reflection

[Senin yönünü nişan alıyorum, yansımama ateş ediyorum.]

Shatter my perception, hate it when I'm desperate

[Algımı parçalıyorum, çaresiz kaldığımda bundan nefret ediyorum.]

You just want perfection, I want you to let me

[Sen sadece mükemmel olmamı istiyorsun, benim izin vermene ihtiyacım var.]

Let me go, let me go, let me go, let me go

[Gitmeme izin ver, gitmeme izin ver, gitmeme izin ver.]

Let me go, let me go, let me go, let me go

[Gitmeme izin ver, gitmeme izin ver, gitmeme izin ver.]

Let me go, let me go, let me go, let me go

[Gitmeme izin ver, gitmeme izin ver, gitmeme izin ver.]

Let me go, let me go, let me go, let me go (Let me go)

[Gitmeme izin ver, gitmeme izin ver, gitmeme izin ver (Gitmeme izin ver.)]

*Yedi harf: F-R-E-E-D-O-M (Özgürlük)

Tepkiniz nedir?

like

dislike

love

funny

angry

sad

wow

iremcoskun Kalbindeki kusur gözlerinde can bulur. Bu yüzden ya mükemmel ol ya da kör! -Kusursuz Hekkat