O ve Bay Tin - İnsanın Üç Zenginliği

B.B.
Ağustos 12, 2023 - 15:51
 0
O ve Bay Tin - İnsanın Üç Zenginliği

"Dizine ne oldu senin?" Bay Tin, O'nun olduğu yöne kısaca bakıp başını yeniden elinde tuttuğu gazetesine çevirdi. O yine gürültüsüyle geldiğini belli etmişti.

"Düştüm, Bay Tin." O'nun yüzü yine sirke satıyordu. Bu kez haklı gibiydi de. Düşmüştü ve pantolonu yırtılmıştı. Dizinde hafif bir sıyrık olsa da o canının yandığına üzülmüyordu. En sevdiği pantolonu yırtılmıştı ve annesi ona çok kızacaktı. Sanki düşmek O'nun suçuydu? O, bankta Bay Tin'in yanına oturdu. Uflayıp pufluyordu. Yine çok mutsuzdu. Herkesten, her şeyden nasıl nefret ettiğini düşünüyordu. Özellikle de okulda ona zorbalık yapan çocuklardan... Hepsi onların suçuydu. 

O ağlamamak için kendini zor tutuyordu.

"Çok mu acıyor?" Bay Tin gazetesinden başını kaldırmadan sormuştu bu soruyu.

"Evet, Bay Tin ama annem çok kızacak. Ben de eve gitmeye korkuyorum." O'nun alt dudağı aşağıya düştükçe düştü. "Benim suçum değil ki. Sanki bilerek düştüm." O'nun sesi çatallandı. "Hepsi o pis çocukların suçu. Özellikle de Koza'nın..."

Bay Tin asıl sebebi, O söylemese de anlamıştı. Ne canı acıdığından üzülüyordu ne de annesinin ona kızacağından korkuyordu. Sınıftaki çocuklar yine canını sıkmıştı. Ah tabii ki özellikle Koza...

"Biliyorsun ki yaran iyileşecek, annen biraz kızsa da sana yeni bir pantolon alacak." Bay Tin, yumuşak bir ses tonuyla gazetesinden başını kaldırmadan O'yu teskin etmeye çalıştı. 

O, içli bir nefes çekti içine.

Bay Tin yine haklıydı.

O, Bay Tin'in üzerinde gezdirdi bakışlarını. Bay Tin'in de üstü başı yırtık pırtıktı ama o buna hiç üzülmüyordu. Belki de alışmıştı. O, Bay Tin'i hiç güzel elbiseler içinde görmediğini düşünürken yalnızca bir kez güzel bir takım elbise giydiğini anımsadı. O gün de bir yere gidiyordu. O, merakla nereye gittiğini sorsa da Bay Tin ilk defa bir sorusunu cevaplamamıştı. O, buna çok kırılmış olsa da Bay Tin'e saygı duymuş ve kızmamıştı.

"Sor, O." Bay Tin, gazetesinin bir sayfasını çevirirken O'ya bir bakış attı. Bay Tin, O'nun nefes alışveriş hızından bile artık onun tepkilerini anlayabiliyordu. 

O, Bay Tin'in onun soru sormak istediğini nereden anladığını düşündü kısaca ama pek üzerinde durmadı. Bay Tin'in çok farklı yetenekleri olduğunu düşünüyordu. Boşuna kendine "Hayat Kahramanı" demiyordu. "Bay Tin, sizin kıyafetleriniz neden hep böyle şey..." dedi ve duraksadı, O. Bir an ne dese doğru olur, diye düşündü. Daha doğrusu, ne dese Bay Tin'i rencide etmiş olmazdı?

"Ne?" Bay Tin de artık O'ya bakıyordu sadece.

"Şey işte... Eski, yırtık pırtık, yamalı..." O, ne gördüyse onu sıralıyordu. Pis değildi ama Bay Tin hiç pis bir adam değildi. Mesela hiç kötü kokmazdı. O, bu sorusuna cevap beklemeden hemen diğer sorusuna geçti. Bazen o kadar hızlı düşünüyordu ki sorularının arasında cevap beklemeyi bırakın, nefes almayı bile unutuyordu. "Sizin hiç paranız yok mu, Bay Tin? Ondan mı yeni kıyafetler alamıyorsunuz? Siz fakir misiniz?"

Bay Tin bir kahkaha attı. Gazetesini bir kenara bırakıp başını O'ya çevirdi. O, bu tepkiyi beklemiyordu. Utandı ve yanakları kızardı. Sanki komik bir şey mi söylemişti? O önüne döndü, Bay Tin'e bakamıyordu.

"O, bunu da nereden çıkardın?"

O, Bay Tin'e gözlerini kırpıştırarak baktı. "Kıyafetleriniz çok eski ve yırtık, üstelik bir eviniz bile yok, barakada yaşıyorsunuz." O, çocukça bir açık sözlülükle Bay Tin'in madden sahip olduğunu bildiği her şeyi sıraladı bir çırpıda. Sonra da dönüp Bay Tin'in yüzüne baktı. Kırılmış mıydı acaba?

Lakin Bay Tin kırılmaktan çok uzaktaydı. Yaşlı adam O'nun ardı ardına sıraladığı sorularının ardından gülümsemişti. "Bütün bunlara sahip olmam ya da olamamam (!) beni fakir bir adam mı yapıyor yani?" Bay Tin tek kaşını kaldırıp O'ya bu soruyu yöneltmişti.

O, terlediğini hissetti. Bay Tin'in bazı soruları O'ya zor gelebiliyordu. Bazı sorularından kaçmak istediği bile oluyordu. "Ne yani zengin misiniz?" diye soruyu soruyla cevaplayıp kaçmaya çalıştı. Aklı iyice karışmıştı.

Bay Tin, küçük dostunun zorlandığını fark ettiğinde daha fazla onu sıkıştırmadı. "Hayır, O. Ben ne zenginim ne de fakir... Buna ben karar veremem." 

"Peki kim karar verir?"

"Kimse... Kimse karar veremez O. Çünkü sandığın gibi, sanıldığı gibi en büyük zenginlik para değildir."

O, gözlerini kocaman açtı. "Peki ya ne, nedir Bay Tin?" O, yine sabırsızlanmıştı. Bay Tin, O'nun bu hallerini seviyordu.

"Ne değil, neler..." Bay Tin duraksadı ve ardından devam etti. "Bir insanın sahip olabileceği üç zenginlik vardır: sağlık, aile, ahlak." Bay Tin sakalını avuçladı, düşünceli bir şekilde denize bakıyordu. Muhtemelen nasıl anlatacağını düşündü. Nasıl anlatırsa küçük dostu onu daha iyi anlardı? Aklına gelen fikirle yeniden başını O'ya çevirdi. "Sağlığı olan çalışır, karnı aç kalmaz. Gerçek bir ailesi olanın sırtı sıvazlıdır, ruhu aç kalmaz." Rüzgardan yaprakları savrulmak üzere olan gazetesini kolunun altına sıkıştırdı, Bay Tin. Küçük dostu sabırsızlanmıştı iyice, bunun farkındaydı ve onu daha fazla bekletmeden sözlerini sonlandırdı. "İnsanı asıl doyuran ise ahlaktır. Ahlakı güzel olanın gözü de toktur gönlü de..."

O, duyduğu son sözlerle önce birkaç saniye sessiz kaldı, sonra da gözlerini fal taşı gibi açıp yerinden sıçradı. Çok endişeli bir yüz ifadesiyle Bay Tin'e döndü ve "Eyvah!" diye bağırdı.

Bay Tin de şaşırmıştı. "Ne oldu O?"

"Annem..." O yutkundu. "Annem, babama kızdığında hep 'ahlaksız adam' der." dedi nefes nefese kalmış bir şekilde ve ardından dizinin acısını unuturak evine doğru koştu.

Bay Tin ise bir süre O'nun ardından bakakaldı ve en sonunda kendini tutamayarak büyük bir kahkaha kopardı.

Tepkiniz nedir?

like

dislike

love

funny

angry

sad

wow