RAMAZAN HİSSİYATI…
İnandıklarımıza bireysel bir bakış.
İnançlarımız bu hayatın beklenmedik katlanılmazlıklarıyla toslaştığımızda bizi ayakta tutan askerlerimiz adeta…İbadetlerimiz ise o askerleri her daim savaşa hazır tutan talimler… Denebilir ki, bu tasavvurda “Yaratan” nerede?...Benim cevabım çok basit: Heryerde, heryerimde, herşeyimde…
Bir arkadaş sordu “Oruçlu iken işini zorlanmadan yapabiliyor musun?” Aslında soru böyle değildi: “Ben zorlanıyorum, size oruçlu iken daha zor oluyordur.” Ona “tutmazsam eğer, hakkıyla hiçbir şeyi yaptığımı düşünemem, aslında o zaman çok rahatsız olurum” diye cevap verdim. Kendiliğinden bu kelimeler dökülmüştü.
İnanmak, bilinç, beynimiz, öğrenmek, düşünmek gibi daha da ekleyebileceğim mefhumlar beni hep uğraştırdı. Nerede bunlarla ilgili bir bilgiye kavuşsam, paylaşım görsem arkamı dönüp gidemem. Dünyadaki tüm inançlara ilgim, belki bu yüzden. İslamiyeti kapsayıcı değerlendirmenin rahatlığı içinde bütün inançları inceleyebiliyorum. Ve ben dünyaya baktığımda sadece benimle aynı yolu koşan "yaradılmış"lar görüyorum. Farklı yollar gibi görünebilir. Toplulukların öne çıkardığı ritüeller önyargılarımızı tetiklerken insanın iç dünyasının bambaşka olduğunu atlamamalıyız. İnsan küçük âlemdir. Bütün kainatın özetidir. Öyleyse bize öğretilenlerden sıyrılmayı başarıp ara sıra bu pencereden sadece insana bakmamız gerekir. Katillerini affeden insanlar duydukça hayretten hayrete düşmüştüm. Leo Buscaglia’nın “Yaşamak, Öğrenmek ve Sevmek Sanatı” isimli eserinde gerçek hayatlardan alıntılarla bunu söylüyordu. Benim kitabımda da insanın insana bırakıldığı düzende ortaya çıkan onlarca berbat öykü anlatılıyor, ders almamız isteniyordu. Yaradan yarattığının en iyi şekilde yaşaması için kılavuz göndermişti. Mükemmel yaradılışımız olduğuna şüphe yok, ancak yaradılmışlıktan gelen kusurlarımız bizi çabucak yoldan çıkarıyor. İstikrarla hayat yolunda ilerlememiz ve bu hayattan mezuniyetimizin en iyi olması için kendimizden gayrısına faydalı olmayı seçmemiz yeterli. Bunu İslamiyet, Hristiyanlık, Musevilik, Budizm, Şintoizm… nice inanma akidelerini rehber edinerek yapabiliriz. Aslolan insanın bireysel açılımları ve yolculuğudur. Namaz kılarken, oruç tutarken ulaştığın huşu ya da Rabbine yakınlığı diğer dinlerin ibadet ritüellerinde mesela bir budistin “vihara” sında ulaşmadığını nerden bilebiliriz?
Kaldı ki ibadetler kişisel ama, inançlar tümüyle toplumu dizayn eden akidelerdir. İbadetlere takınık olduğumuz için bu pencereden ele almayı seçtim. “Bu ibadetimi yaparken neyi amaçlıyorum? Kendimde farklı olan neyi oluşturacağım ve bunun için Allah’tan yardım isteyeceğim? “ Sorusunun cevabını aramalıyım. Biliyorum ki, sadece bir görev algısı ile yaptığım ibadet, sadece sabah işe gitmek için evden çıkıp hiçbir iş yapmadan eve dönmek gibidir. Suçlu durumuna düşmem. Başkalarının algısı en kötüsü de elalem için eylemlerde bulunmuş olurum. Bu beni daha iyi bir kul yapar mı?
Nedense dualarımızda maddi taleplerimiz öne geçiyor. Mal mülk sahibi olmak, başarı elde etmek, ölen yakınlarımızı hatırladığımızı göstermek, bilincinde olmadan yaptığımız günahlar için af dilemek… Bunlar olmasın demiyorum, yetmez diyorum. Sen İlah’a yakınlık elde etmeden dualarına torpil yapılmaz. Bir nükte sever dostumuz “bu yılbaşı en büyük ikramiye bana çıksa keşke” diye hayıflanmıştı. Sordum “ne yaparsın bu kadar para ile?” . Cevabı “önce karımı boşar, bir dizime Ahu Tuğba, bir dizime Hülya Avşar’ı oturturum” demek olmuştu. Şaka yoktur benim için: “ Rabbim seni niye nemalandırsın, açıkça yoldan çıkarım diyorsun, Allah seni senden çok düşünüyor,azdırmıyor, vermiyor” diye cevap verdim.
Karşılıksız iyi bir kul olmaya odaklanmak lazım. Haz alacaklarından vazgeçebilmen lazım. Kimsenin bilmediği, sadece senin bildiğin günahlardan vazgeçmek, düşüncelerindeki bencilliğinden arınmak lazım. Felaketler yaşatıldığımızda tekrar tutunabilmek için teslimiyet lazım. Allah’ın kainatındaki düzeninde bilmediğimiz nedenlerle olanları acizliğimize vermek, bilmeyi nasip etmesini dilemek lazım. İnsan bedeninden çıkan atıklara bilim bir gün çözüm bulup durdurmayı istese belki de yaparlar. Ama bunu yapmanın akıllılık olmayacağını bildikleri için denemezler.
Kainat nizamının işlemesi için belki sevdiklerimizin gücüne ilahi alemde ihtiyaç vardır, belki onların bildiğimiz dünyada vakitleri dolmuş, mezun olarak yeni bir yapıda dönüşümleri bizi terketmelerine değecek kadar güzeldir. Kendimiz için de yolculuğumuz bitene kadar en iyi dönüşümleri gerçekleştirmeyi Allah’tan dilerim.
Tepkiniz nedir?