EdebiyatBlog & Online Blog Makale Kurgu Yaz Oku & Ayşenur Targal https://edebiyatblog.com/rss/author/aysenur-targal EdebiyatBlog & Online Blog Makale Kurgu Yaz Oku & Ayşenur Targal tr-TR © 2021 | EdebiyatBlog® | Tüm Hakları Saklıdır. YETİŞKİNLERE MASALLAR: Kaplumbağa, Fil ve Su Aygırı https://edebiyatblog.com/yetiskinlere-masallar-kaplumbaga-fil-ve-su-aygiri https://edebiyatblog.com/yetiskinlere-masallar-kaplumbaga-fil-ve-su-aygiri                                                     KAPLUMBAĞA, FİL VE SU AYGIRI

Bir gün kaplumbağa fille karşılaşır,fil, "Yolumdan çekil ufaklık! Üzerine basabilirim!" diye bağırır. Kaplumbağa korkmaz ve olduğu yerde kalır, böylece fil üzerine basar ama onu ezemez. "Böbürlenme Bay Fil, ben de en az senin kadar güçlüyüm!" der kaplumbağa, ama fil yalnızca kahkahalarla güler. Kaplumbağa ondan ertesi sabah kendisinin bulunduğu tepeye gelmesini ister. 

Ertesi gün, güneş doğmadan kaplumbağa tepeden aşağı nehre doğru iner. Orada gece yemeğini yedikten sonra, orada gece yemeğini yedikten sonra tekrar suya dönmek üzere olan suaygırı ile karşılaşır. "Bay Suaygırı seninle halat çekme oyunu oynayalım mı? Senin kadar güçlü olduğuma bahse girerim!" der kaplumbağa. Suaygırı bu saçma fikre güler ama kabul eder. Kaplumbağa uzun bir ip getirir ve suaygırına kendisi "Hey!" diyene kadar ağzında tutmasını söyler. Kaplumbağa tepeye çıkar, sabırsızlanmaya başlayan fili bulur. File ipin diğer ucunu verir ve, "Hey' dediğim zaman ipi çekeceksin ve hangimizin daha güçlü olduğunu göreceksi," der. Sonra tepenin yarısına kadar inip görünmeyeceği bir yere saklanarak bağırır. "Hey!". Fil ve suaygırı ipi çekerler, çekerler, ama hiçbiri diğerini kıpırdatamaz, ikisinin de gücü eşittir. İkisi de kaplumbağanın kendisi kadar güçlü olduğuna karar verir. Hiçbir zaman başkalarının sizin için yapabileceği bir şeyi yapmayın. Kaplumbağa, işi başkalarının yapmasını sağlayarak övgüyü kendi topladı.
 
                                                                                                                      ZAİRE MASALI

Kabul edilmeli ki, eğer bir avcı at arabasının emniyetine güvenir, altı atın bacaklarını kullanırsa ve birinin dizginleri tutmasını sağlarsa kendini yormaz ve çevik hayvanları apansız yakalayabilir. Diyelim ki arabasının avantajlarını bir kenara bıraktı,  atlarının yararlı bacaklarından ve dizginleri tutanın becerisinden vazgeçti ve hayvanların peşinden koşmaya başladı. O zaman bacakları ne kadar hızlı olursa olsun hayvanları yakalayamaz.
                                                                            HAN-FEİ-TZU, ÇİNLİ FİLOZOF, M.Ö. III. YÜZYIL
                                                                                                                

                                                                                                       

]]>
Wed, 17 Nov 2021 16:54:06 +0300 Ayşenur Targal
TANRI'DAN SON KEZ TOHUM DİLEDİM https://edebiyatblog.com/tanridan-son-kez-tohum-diledim https://edebiyatblog.com/tanridan-son-kez-tohum-diledim
                                                      TANRI'DANTOHUM İSTEDİM

Ruhsal parçalanmaların ne tür acılarla gerçekleştiğini biliyorum. Bazen bu hayatta sıkışıp kalmış, sürgün edilmiş gibi hissediyorum. Bunun ne kadar doğru olduğuna dair ciddi şüphelerim de yok değil. Emin olduğum ve tartışmaya kapalı tek bir gerçek var ki o da benim buraya ait hissetmeme şiddetimin her gün ciddi miktarda arttığı. Duygularıma tercüme olacak kelimeleri seçmekte bile zorlanıyorum artık çoğu zaman, zira fazla anlamsız gibi, fazla rastgele seçilmiş bir hayat adeta. Nereye varacağını bilmediğim bazı yol ayrımları var ancak hepsinin sonunda ruhum acı ile çığlık atacak ve bunu bildiğimden dümdüz ilerlemeyi tercih ediyorum alıştığım acılarım ile beraber. İnsanları anlamak gittikçe zorlaşıyor sevgili dostum, bana yol göstermesi için koca adama birçok kez seslendim en azından denedim ama beni duyduğundan şüpheliyim ya da beni kesik kesik duyuyor olmalı. Belki böylece neden yanlış şeyler yaşadığıma açıklık getirebilirim. Günahlarım parazit mi yapıyor dualarıma dersin?
 
 
 Kulağımın dibinde biri durmadan söyleniyor ve diğer kulağımda ise biri durmadan şükrediyor. İkisini de dinlemek zorunda olmak düşündüğünden daha yorucu bir hal aldı. Zihnimin içinde bir ton sesin arasında kendimi duyamıyorum çünkü tüm enerjimi duyduklarımı anlamaya ve anlayıp yok etmeye veriyorum. Ne kadarımızın dayanmaya gücü kaldı ki! İç dünyasında bulunan çorak toprakları sulamak için kaçımız gözyaşı nehirlerini kuruttu ve bir sonuç alamadan yağmur bekledi amansızca, çaresizce... Gözyaşlarını feda etmiş, çiçeksiz kalan çiçek bahçelerinin sahiplerine bakın, gözlerine bakın. Gözaltlarındaki morluktan yayılan umutsuzluğun çürük kokusunu alabilir ruhunuz.  
 
Rica ederim bana çiçek ekmeyi deneyip denemediğimi sormayın, toprağıma asit yağmurları yağarken nasıl kıyabilirdim ki o tohumlara? Canlandırıp ölmeleri için beklemekten farksızdı bu! Henüz o kadar delirmedim. Yani sanırım... Tanrı’dan son kez tohum diledim, onun için gözyaşı biriktirmekteyim. Sen söyle, delirmiş miyim? 

]]>
Tue, 16 Nov 2021 16:51:04 +0300 Ayşenur Targal
YETİŞKİNLERE MASALLAR : Yılan, Çiftçi ve Balıkçıl Kuşu https://edebiyatblog.com/yetiskinlere-masallar-yilan-ciftci-ve-balikcil-kusu https://edebiyatblog.com/yetiskinlere-masallar-yilan-ciftci-ve-balikcil-kusu                                                   YILAN, ÇİFTÇİ VE BALIKÇIL KUŞU

Avcıların kovaladığı yılan çiftçiden hayatını kurtarmasını ister. Onu kovalayanlardan kurtarmak için çiftçi diz çöküp yılanın karnına girmesine izin verir. Ama tehlike geçip yılandan dışarı çıkmasını istediğinde yılan çıkmayı reddeder. Bulunduğu yer sıcak ve güvenlidir. Adam eve dönerken gördüğü balıkçıl kuşuna fısıldayarak olanları anlatır. Balıkçıl ona çömelip yılanı dışarı çıkarmak için gerinmesini söyler. Yılanın başı dışarı çıkınca balıkçıl onu yakalayıp öldürür. Çiftçi yılanın zehrinin hâlâ içinde olmasından korkar. Balıkçıl, yılan zehrinden kurtulmanın yolunun altı beyaz kuşu pişirip yemek olduğunu söyler. "Sen beyaz bir kuşsun," der çiftçi. "Sen ilki olacaksın." Balıkçılı yakalayıp torbasına koyar, eve gelir. Karısına olanları anlatırken torbayı kapıya asar. "Bu yaptığına çok şaşırdım,"der karısı. "Kuş sana bir iyilik yapmış, karnındaki kötülükten kurtulmanı sağlamış,hatta hayatını kurtarmış, ama sen onu yakalamışsın ve öldürmekten söz ediyorsun." Adam hemen balıkçılı bırakır, o da uçarak gider. Ama giderken kadının gözlerini oyar. Suyun yukarı doğru aktığını gördüğünüzde birisi bir iyiliğin karşılığını ödüyor demektir.

                                                                                                                             AFRİKA HALK MASALI 

İnsanlar bir iyilikten çok, incinmenin karşılığını vermeye hazırdırlar, çünkü minettarlık bir yüktür, intikam ise zevk.       
                                                                                                                        TACİTUS,M.S. 55-120

]]>
Tue, 16 Nov 2021 15:14:50 +0300 Ayşenur Targal
BÜYÜMENİN KAYBOLUŞ DÖNENCESİ https://edebiyatblog.com/buyumenin-kaybolus-donencesi https://edebiyatblog.com/buyumenin-kaybolus-donencesi

Halâ buradayım... Çıkmazın en güzel gül kokan dikenli sokağında. Halâ bulamadım zira kendimi. Kendimi bulabilmenin bu kadar zor olacağını söylemeye çalışsaydı biri gülüp geçebilirdim, ne kadar zor olabileceğini sorgular ardından kendini bulamayan herkese adına alayla gülümsemek için gerilirdi dudaklarım. Büyüdükçe anladım. Kaosun göbeğine çekilen ruhun karamsarlığın pençesinde can çekişirken, insanın kendisini bulmak şöyle kenarda dursun yaşadığını bile unutabiliyordu. Kaygılar kişiliğe bürünüyor, sorumluluğun yüküyle ilk kez karşılaşan içimizdeki çocuk afallıyordu. İlk yaramızı böyle alıyorduk hayattan ve kaybettiğimiz ilk savaşın adına büyümek diyordu bu yaşam denen kavram. İnsanların bizi anlamaktan yoksun olduğunu görüyorduk, çocukluğumuzun masumiyetinin gittiğini, herkesin kendi derdi ile boşluğa baktığında anlıyorduk. Çocukluk o anda, o bakılan boşlukta hayatını kaybediyor ve koşulsuz mutlu olabilmek ile gömülüyordu. 

Peki bu savaşı nasıl gizliden gizliye yaşıyoruz, herkes aynı şeyi yaşarken nasıl böyle kutsal bir sır gibi örtülüyor üstü? İşte o da büyümenin ilk dersi. Böyle gizliden gizliye öğretiyor hayat tek başına başa çıkabilmeyi. Ne acıklı kendi hayatımıza meydan okumak ve her defasında sadakât ile boyun eğmek! Size bunun bir serüven olduğunu söyleyeceklerdir, hangi pencereden baktıklarına bağlı olarak değişir bu savaşa verilen isim. Bir çok ismi var bu savaşın ancak yetişkinler buna büyümek diyor. Mağlup olmuşlar, hissizleşmişler, gözlerinde ruhsuzluk var ve biraz da hayalsizler. Kendimizi bulmak için çıktığımız bu sözde serüvenin adı büyümek ancak insan nasıl olurda kendini bulmak için çıktığı yolda kendini kaybeder? En kötüsü de bir zamanlar zihninde oradan oraya koşup topladığı hayallerini unutup siyah beyaz bir evrene boyun eğer? 

Korku hikâyesinden hallice olduğunu anlatamadım kimseye, herkes ikna olmuş gibi bu duruma. Sessizce reddediyorum bunu, büyümeden de büyüyebilir insan diyorum. Sanırım giderek deliriyorum... Belki bu savaşın kazananı delilerdir, belki bir gün kazanıp deliririz.

]]>
Tue, 29 Jun 2021 11:44:57 +0300 Ayşenur Targal