EdebiyatBlog & Online Blog Makale Kurgu Yaz Oku & Banu Katırcıoğlu https://edebiyatblog.com/rss/author/banu-katircioglu EdebiyatBlog & Online Blog Makale Kurgu Yaz Oku & Banu Katırcıoğlu tr-TR © 2021 | EdebiyatBlog® | Tüm Hakları Saklıdır. Lacivert Koltuk https://edebiyatblog.com/lacivert-koltuk https://edebiyatblog.com/lacivert-koltuk LACİVERT KOLTUK

                 Yataktan  kalkıp  mutfağa  doğru hızlı ama tedirgin adımlarla ilerledi genç kadın. Ayağına bir şeyler takılıp sendeledi. Koridordaki halıydı... “ Bu halı da nereden çıktı ?” diye geçirdi aklından. Evde halı sevmezdi ki. Mutfağından alışkın olmadığı sesler geliyordu.  Mutfağının kapısından baktı. Kendi mutfağı değildi burası .  Kahvaltı hazırlanmış  , çay demlenmiş , taze simit kokusu mutfağın baş köşesine kurulmuştu. Arkası dönük adam , evyede bir şeyler yıkıyordu. Ürperdi genç kadın. Yıkadığı domatesleri masaya koymak üzere döndüğü an adamla göz göze geldi. Kumral , hafif dalgalı saçları beyaz keten gömleğinin yakasında geziniyordu. Kot pantolonu sanki boyunu daha da uzun göstermiş gibiydi.  Adam, reverans hareketi ile genç kadını masaya davet etti. Genç kadın çığlık atmak istedi. Neler olduğunu anlayamıyordu. Hazır kahvaltı masasına oturmuş , çayı önüne gelmişti. Evlendiği günden beri ilk defa böyle bir manzara ile karşılaşıyordu.  Bu hoş adam kimdi ve nasıl böyle rahat  davranabiliyordu ?  Kocası neredeydi ?

         Adam, işe çok geç kaldığını ,kahvaltıda ona eşlik edemeyeceğini , onun güzel gözlerinden gün boyu uzak kalacağından dolayı mutsuz olduğunu söyledi . Genç kadın , uykusundan daha ayılamadığını , gördüğü rüyanın devam ettiğini düşündü. Adam evden ayrılıncaya kadar sevgi sözcükleri havalarda uçuşuyordu. Genç kadın, kapanan kapının ardından bakakaldı.

         Bulunduğu mutfak kendi mutfağı değildi. Yavaşça oturduğu yerden kalktı. Korku dolu adımlarla salona doğru ilerledi. Burası kendi evi değildi. Üzerine baktı. Şık bir gecelik vardı. Hiç gecelik giymezdi ki. Lacivert saten gecelik ve takımı olan sabahlık ile  uçuş uçuş bir havası vardı.  

         Hoş görünümlü bir salondaydı. Küf  yeşili duvarlara lacivert koltuklar çok yakışmış diye hızlıca düşünüverdi. Duvarlardaki tablolar, sehpaların üzerinde fotoğraf  çerçeveleri , televizyondan biraz uzakta  duran renkli yer minderleri , nişlere serpiştirilmiş mumlar , tam köşede küçük bir kitaplık , masanın üzerinde büyükçe bir cam vazo içerisinde papatyalar vardı. Papatyalar canlıydı. Cam vazonun içine beyaz çakıl taşları ve bir tane de nazar boncuğu bırakılmıştı. Aslında salona bakarken ,salonun kendisine hiç de yabancı gelmediğini fark etti genç kadın. Televizyonun siyah ekranında birden yansımasını gördü. Dişiliği hissedilen bir kadın duruyordu karşısında. Pijama ve eşofmandan oluşan dar hayatını kocası çizmişti.  Hoşuna gitti bu yeni görüntüsü.

         Papatyaların yanında duran büyükçe bir zarf dikkatini çekti. Zarfı almak için ilerlerken fotoğraf çerçevelerine daha da yaklaşmıştı. Fotoğraflarda  biraz önce mutfaktaki adamla  kendisini gördü genç kadın. Korkudan elleri titreyerek zarfı açtı .

“ Şaşırdın değil mi ? Okuduğun kitaptaki salonun ortasındasın işte. Kendi evinde de yer minderleri  kullanmak istemiştin o satırları okurken . İmrenmiştin. Artık  sen de canlı çiçek alacaktın evine ve cam vazonun içine çakıl taşları koyacaktın.  Anlamış olman gerekli ,ben okuduğun kitaptaki baş karakterim. Sen şimdi korkudan bayılırsın . Bilirim ben seni . Git mutfağa da bi bardak su iç. Sakinleş biraz. Kitabı,  benden iğrenerek okuyorsun . Ben sadece kitaptaki karakterlerin değil senin de düşüncelerini okuyabiliyorum. İnsanların mutsuzluklarından keyifle beslendiğimi ve her fırsatta kötülük yaparak kendi mutluluğumu artırdığımı da  biliyorsun. İşte, ben de senin benden nefret ettiğini biliyorum. Dedim ya , sen kitabı okurken düşündüğün her şeyi biliyorum. “Kitaptaki adamla evli olsam keşke” demiştin kendi kocana bakarak. Lacivert koltuklarda kahve içmeyi, yer minderlerinde televizyon izlemeyi istemiştin. İşte hepsine sahipsin şimdi. Ne oldu ? Aklın başına geldi mi biraz ? ”

Genç kadının elleri hâlâ titriyordu. Başkarakterin söylediği her şey doğruydu. Evet öncelikle bir bardak su içmeliydi. Mutfakta sürahiyi almak üzereyken bir zarf daha gördü. Biraz daha sakin bir şekilde zarfı açıp okudu.

“ Umarım en önemli kısmı hatırlıyorsundur ? Kitapta , senin karşı komşunun gözü sabah ki hoş adam diye içinden geçirdiğin  kocandaydı . Senin yerine geçebilmek için ne planladığını okumuştun. İşte şimdi korkmaya başlayabilirsin.”

Baş karakter doğru söylüyordu. Psikopat bir kadındı karşı komşusu . Kitaptaki kocasına göz koymuş ve türlü planlar yaparak genç kadını öldürmeyi hedeflemişti.

Genç kadın bu oyunun bir parçası olmayı kabul etmiş gibi hemen yatak odasına gitti. Koridordaki halıyı ayağı ile kenara ittirdi. Uçuş uçuş olan geceliğini çok sevmişti. Üzerini değiştirdi. Yeni haliyle günlük kıyafetleri bile önceden  giydiklerinden daha güzeldi. Kendisini özel hissetti.

 

 Akıllıca davranmalıydı. Çok zamanı yoktu. Başkarakter ile iş birliği yapabilirdi. En önemlisi de psikopat komşu , onun planlarını bildiğini bilmiyordu.

Yatak odasından çıkıp banyoya gittiğinde aynaya yapıştırılmış bir zarf daha gördü.  Sakinleşmişti artık.

“ Bir an önce tansiyon  ilaçlarını içmelisin. Geçen gün unuttuğunda ne sıkıntılar yaşadığını hatırla. Bu arada acaba ben seninle iş birliği yapacak   mıyım ? Bunu da düşün istersen .”

 Düşüncelerini okuduğunu bir an için unutmuştu. Kitaptaki eşi ,mutfakta ilacını tazecik simidin yanına bir bardak su ile hazırlamıştı. İlacını içerken kitaptaki kocasının, sabahki hoş görüntüsünü içi titreyerek tekrar hatırladı.

Çayını alıp,  lacivert koltuklara oturup plan yapacaktı. Güzel salonuna geçtiğinde bir zarf daha ;

“Yeni hayatına ve yeni kocana ışıltılı  gözlerle  bakarken  kitabı okumayı akıl edemedin. Aptal seni. İlacını dikkatsizce içiverdin. Sence o doğru ilaç mıydı?  Psikopat komşun, kitaptaki kocan simit almaya gittiğinde eve sessizce girip değiştirdi ilacını. On sayfa sonrasındaki planını uyguladı. Yazık olacak sana .  Şimdi git ve hayalindeki salonunda lacivert koltuğuna otur . Çayını içerken de kendi cenaze törenini planla . Bir parça da simit alsaydın bari . Sen seversin çayının yanına simidi .”

                                                                   Banu  KATIRCIOĞLU

 

]]>
Fri, 15 Apr 2022 14:29:00 +0300 Banu Katırcıoğlu
Tarhana Çorbası https://edebiyatblog.com/banu-katircioglu https://edebiyatblog.com/banu-katircioglu TARHANA ÇORBASI Hep isterdi aslında evlenmeyi ... Sobası çıtır çıtır yanan sıcacık evinde onu bekleyen bir eşin hayali ile dolanır dururdu. Fabrika çıkışı taze ekmek alıp da eve geldiğinde eşi açmalıydı kapıyı. Eşinden sonra onu karşılayan mutfaktan gelen sarımsaklı tarhana çorbasının kokusu nasıl da güzel olurdu. Üzerine tereyağlı, salçalı ve hafif naneli bir sos. Biraz da pul biber. Az ama. Acıyı pek sevmezdi. Hayal etmekten hiç vazgeçmedi Ethem. Hayal de Ethem ‘den. Fabrikaya işçi olarak girdiğinde “Burada çalışan hanımlar arasında illaki kendime göre birisi çıkar” diye düşünmüştü. Fabrikadan önce çalıştığı hastanedeki temizlik işinde de , mahalle kahvesinde esnafa çay dağıtırken de, meydandaki lokantada bulaşık yıkarken de odun ,kömür çuvallarını taşırken de ,park eden arabalara değnekçilik yaparken de hayal etmekten hiç vazgeçmedi Ethem . Hayal de Ethem’den. Yaşlı anasının Ethem’e kız bakacak sağlığı kalmamıştı. Aslında sağlığı kalmadığından değil de Ethem’ine kimseleri layık göremediğindendi. Anasının yanında hiç sesini çıkaramıyordu ki Ethem. Anasının yaptığı vıcık vıcık yağlı patatesli böreği , çiğ soğanlı taze fasulyeyi, diri kalmış makarnayı , salçası hafif küf kokan pırasayı “Ellerine sağlık” diyerek yerdi de tarhana çorbasını içemezdi. Yapamıyordu işte anası. Sarımsaklı , tereyağlı ,salçalı , hafif naneli yapamıyordu . Anasının çorbası , çorba gibi kokmuyordu. Anası bütün gün evde yatıyordu. Hasta olduğundan değil tembelliğinden. Babası da inşaatta çalışırken sakarlığından beşinci kattan düşüp de öldükten sonra hepten tembelleşmişti. Yatmadığı zamanlarda da kapının önünde komşularıyla oturup konuşur da konuşurdu. Anasının bu davranışlarını sevmezdi Ethem. Evi temizlese, kenarları iplik iplik çıkmış ,rengi solmuş halıları çırpsa, bulaşıkları yağlı yağlı kokmadan yıkasa, televizyonun tozunu alıp üzerine dantel bir örtü örtüp ucunu ekranının önüne sarkıtsa, yatağını toplasa , çarşafını silkeleyip katlasa , sobayı düzgün yakmadığı için evin her tarafına dağılan külleri silse,süpürse diye düşünürken de hayal etmekten hiç vazgeçmedi Ethem. Hayal de Ethem’den. Ablası vardı bir de Ethem’in. İki sokak ötede otururdu. Damı akan , pencerelerinden bıçak gibi soğuk giren, kapı önü yazın bile çamurlu bir evde ; pısırık ,tıknaz, hiçbir işi kendisine yakıştıramadığı için bir türlü iş bulamayan , günün birinde at yarışlarından vurgunu vuracağını düşünen bir adamla yaşardı. Hiç şikayet etmezdi kocasından. İçki içmiyor , dövmüyordu ya . Yetiyordu ablasına . Kocası taş dizerken kahvede o da evde yatıyordu tıpkı anası gibi . Çocukları olmamıştı . Önceleri pek üzülmüştü. Ama sonradan rahata alışmış kocası da ses etmeyince ablası da kabullenmişti . Ablasının evinde de güzel yemek kokuları olmazdı. “ Hiç değilse ablamın evinde tarhana çorbası içebilsem” diye düşünürken de hayal etmekten hiç vazgeçmedi Ethem. Hayal de Ethem’den. Birkaç kız göstermişti ablası . Ethem beğenmiş ama kızların hiç birisi yanaşmamıştı tanışmaya. Ethem’in şaşı gözleri mi , traktör kazasında kısa kalan bacağı mı yoksa çocukluğunda sobanın üzerine döktüğü kolonyadan parlayan alevlerin yüzüne hediye olsun diye serpiştiriverdiği izler miydi bu tanışmaya engel olan ? Çalışmaya yeni başladığı fabrika , iyi bir başlangıç olabilirdi Ethem için. Hanım hanımcık , aklı başında , evinin içini mis gibi sarımsaklı tarhana çorbası kokusu ile dolduracak , yüzündeki yanık izlerini tiksinmeden öpecek bir hanım bulabilirdi. Bir de akşamları diğerinden kısa olan bacağının ağrısını hafifletebilmek için kantaron yağı sürmeliydi. Yazın birlikte topladıkları kantarondan yapmalıydı hanımı bu yağı. “Ethem’im senin için yapıyorum” demeliydi. Hem de gözlerinin içine bakarak diye düşünürken hayal etmekten hiç vazgeçmedi Ethem. Hayal de Ethem’den. Yemekten sonra sobanın yanına oturduğunda kahvesini de getirmeliydi hanımı. Mutfakta işini hemencecik bitirip o da yanına gelip oturmalıydı. Birlikte televizyona bakarken ekranın üstünden hafifçe sarkan dantel örtüyü kaldırmak için yerinden doğrulurken , hanımı Ethem’ine kıyamayıp kendisi düzeltivermeliydi. Hazır ayaktayken bu sefer de mutfaktan elma tabağı getirmeliydi. Kabuğunu incecik soyduğu elma dilimlerini tabağa yerleştirip ikisinin arasına koymalıydı. Elma alırken tabaktan ara sıra birbirlerine değmeliydi elleri. Hanımı yer minderinin yanında duran boş kahve fincanını fark edip hemen almaya niyetlenmeli biraz mahcup bakmalıydı Ethem’inin gözlerine. Şimdi de Ethem kıyamamalıydı . “ Boş ver kalkma, koyuver yana” deyip sıcacık elini tutmalıydı. Bir taraftan da hanımının akşamüzeri aceleyle yıkayıp soba borusunu üzerindeki demir çubuklara gelişigüzel bırakıverdiği Ethem’inin çoraplarının ucundan zaman zaman su damlamalı ,soba cossss diye cevap vermeliydi çoraplara. Hayal etmekten hiç vazgeçmedi Ethem . Hayal de Ethem ‘den. Banu KATIRCIOĞLU 18.03.2022 Niğde

]]>
Fri, 18 Mar 2022 17:18:36 +0300 Banu Katırcıoğlu