EdebiyatBlog & Online Blog Makale Kurgu Yaz Oku & Bella Ellie Hall https://edebiyatblog.com/rss/author/bellaelliehall EdebiyatBlog & Online Blog Makale Kurgu Yaz Oku & Bella Ellie Hall tr-TR © 2021 | EdebiyatBlog® | Tüm Hakları Saklıdır. Kara Sevda&Barış Manço https://edebiyatblog.com/müzik-bellaelliehall-4012 https://edebiyatblog.com/müzik-bellaelliehall-4012 Fri, 09 Dec 2022 03:07:49 +0300 Bella Ellie Hall Friends Bilgi Testi https://edebiyatblog.com/Friends https://edebiyatblog.com/Friends Tue, 18 Oct 2022 23:32:33 +0300 Bella Ellie Hall How I Met Your Mother Bilgi Testi https://edebiyatblog.com/Howımetyourmother-bellaelliehall https://edebiyatblog.com/Howımetyourmother-bellaelliehall Sat, 10 Sep 2022 00:41:43 +0300 Bella Ellie Hall Harry Potter Bilgi Testi https://edebiyatblog.com/Harrypotter - bellaelliehall https://edebiyatblog.com/Harrypotter - bellaelliehall Fri, 09 Sep 2022 18:36:36 +0300 Bella Ellie Hall Kar Tanesi 9.Bölüm https://edebiyatblog.com/kar-tanesi-bellaelliehall-3581 https://edebiyatblog.com/kar-tanesi-bellaelliehall-3581                                  - KASIRGA -

Tıpkı bir kasırganın merkezindeki sakin bölge gibi durgun bomboştum, çevremdeki  karmaşanın içinde yuvarlanıp gidiyordum. 

Şarkılar :Eksik-Batu Akdeniz

Keyifli Okumalar!! 

Yutkunarak gözlerimi araladım etrafa bakındım sabah olmuştu güneşin ışığı gözüme çarpıp gözümü kısmama neden oluyordu.Dün gece aklıma geldi ve yataktan ellerimle destek alarak kalktım. Başımın arkası çok kötü ağrıyordu. Odada kimse yoktu ve buraya nasıl geldiğime dair fikrim yoktu. Saate baktım, gözlerim şaşkınlıkla açtım.Saat 8 olmuştu, sınavım vardı. Beni neden uyandırmadılar ve nasıl buraya geldim, herkes nerede diye düşünürken üstümü değiştirip çantamı ve botlarımı alıp odadan hızla indim. Tırabzanlardan düşmemek için tutundum, yerler ıslaktı. 

"Merhaba Lavin, tekrardan görüşmek ne güzel."

"Senin ne işin var burada, sendin değil mi?" 

"Evet Lavin, yine çok zekisin." dedi alayla gülümseyip. 

"Zack nerede, onlara ne yaptın?" gülümsedi ve bana doğru bir adım attı. Elini uzattı, ürkerek geri adım attım. 

"Bilmem, evden bir saat önce çıktılar hepsi. Seni de okulda zannediyorlar büyük ihtimalle." kaşlarımı çattım anlam veremeyerek. Bu kadın nasıl bunlara cesaret ederdi. 

Kalbim sıkışıyordu, gözlerim sulandı. O kabuslarla savaş içindeydim yine. Yutkundum, güçlü olmaya çalıştım. Dik duruşumu bozmadım. Bahçe kapısının açılma sesiyle oraya doğru döndük ikimiz de. 

"Lavin!" Lois gelmişti, beni arıyordu.

"Annenin son bakışlarını hatırlıyor musun gözlerinin önündeki yaşam çırpınışlarını, kimsenin yardım etmeyişini?" Cebinden çıkardığı telefonunda o günün görüntüleri vardı. “Sen bunları hak ettin Lavin." sustu... 

"Lavin" Yanımıza nefes nefese gelen Lois 'i görünce telefonu cebine atıp koşup gitti. Giderken yine aynı cümleyi kurdu. Yalnızsın Lavin. Bunlar senin seçimin, sen bunları hak ettin."Lavin özür dilerim." elimi tuttu. "Lavin iyi misin? Tepki ver, sana ne dedi?" Beni omuzlarımdan tutup sarstı. 

"Benim sadece sınava yetişmem gerek." deyip arabama doğru koştum. Bu son şansımdı. Arabama bindim, anahtarı çevirdim. Gaza bastım, son 30 dakika kalmıştı sınavın başlamasına. Son hızla okula doğru gidiyordum. Arkamdan Lois de geliyordu, arabasının kornasına basıyordu. Onu şu an umursayamazdım. Neler olduğuna dair kafamda soru işaretleri geziniyordu… 

Okula varmıştım, sadece 3 dakikam kalmıştı. Bütün emeklerimin karşılığını almam için okulun kapısını hızla açtım. Herkes bana baktı, onların arasından hızla koşup merdivenlere yöneldim. Gözlerim yaşarıyordu içimdeki endişe ve korkudan dolayı. Nefes nefese sınavımın olduğu sınıfa geldiğimde saatin tam 9 olduğunu gördüm, sınıfın kapısının kolunu çevirdiğimde benim gibi sınava geç kalan birkaç kişinin sınıfta yerlerini aldıklarını gördüm. Gözetmen öğretmen kağıtlarını dağıtırken bana ters bir bakış atıp kağıtları dağıtmaya devam etti. Sırama kendimi yorgunlukla bıraktım, elim ayağım titriyordu.

"Bu sondu, ciddiyetsizliğinize bir daha müsaade etmeyeceğim Bayan Lavin." dedi önüme kâğıdı verirken gözetmen öğretmen.

Kağıdımı teslim edip sınıftan çıktım. Karşı duvara yaslanmış beni bekleyen Lois’i görmeden merdivenlere yöneldim. 

"Zeynep." arkama döndüm, bana yine o ruhuma dokunan bakışını attı. Elini uzattı, elini çekinerek tuttum. “Özür dilerim. “Beni kendine çekip sarıldı aniden. Omzumda bir ıslaklık hissettim. 

" Lois korkutuyorsun beni, ne oldu?"

"Annenin ölüm videosu, onu bulduk Lavin. Ben emin değilim, izlemeni istemiyorum. Bunu bir daha yaşamanı istemiyorum. “Yüzüne nasıl baktım bilmiyorum ama daha da endişeyle baktı yüzüme. Koluma elini koydu, okşadı tenimi." Lavin yanında olmadığım için üzgünüm."

" Be.. ben izleyeceğim, katilini bulacağım. İzlemem gerek ve üzgün olmanı gerektirecek bir şey yok, ben yalnızdım ve yalnız olacağım hep.. Bu kaderim." Elini kolumdan çekti ve önümden hızlıca geçip gitti. Ağır mı konuşmuştum bilmiyorum, sadece kimsemin olmamasına alışkınım, olsa da gideceğine alışkınım. 

Kapalı otoparka inmiştim. Arabamın olduğu tarafa yönelirken birine çarptım. Çarptığım kişinin elindekiler yere saçıldı. 

"Çok üzgünüm, yardım edeyim." Yere saçılan kitapları ve kağıtları toplarken yanımda duran kişinin yüzüne baktım. Gözlüklü, saçları bal rengi, beyaz tenli, çilli tatlı bir kız vardı. Muhtemelen 15 yaşlarındaydı.

"Şey önemli değil." dedi bana bakıp gülümseyerek ve ayağa kalktı, elimdeki kitapları aldı. Bir şey demeden ilerledi. Arabama yönelirken yerde kalan kâğıdı fark ettim. 

"Bakar mısın?" Arkasına bakmadan ilerledi, duymadı diye düşünüp tekrardan bağırdım. Yine bakmadı, ona yetişmeye çalıştım ama yetişemedim. Elimdeki kağıtla öylece arkasından baktım. Kâğıdı alıp arabama geri dönerken merak uyandı içimde, kâğıdın üstünde yazan yazılara göz attım. 

Zeynep lütfen beni affet. Yarın Florida Island Cafe’de saat 14:30'da buluşalım, konuşmamız gerekenler var. 

Kâğıdın arka sayfasının kenarına büyük harflerle bu not yazılmıştı. 

"Lavin." Lois arkamda dikilmiş elimdeki kâğıda bakıyordu. Nefesi tenime çarpıyordu. Ürpererek arkama döndüm. "Sesini duydum, yanına geldim. Sana bir şey oldu sandım. “Arkama döndüğümde aramızdaki mesafe parmak mesafesi kadardı. Gözlerim elmacık kemiklerine kaydı. Yüzünü süzdüm. Gözlerim boynundaki dövmeye sabitlendi, şah damarının üzerinde küçük bir dövme vardı. Dövmesine baktığımı fark etti, eli direkt dövmesine gitti. “Gidelim mi?" Dikkatimi dövmesinden yüzüne çevirdim. 

"Kendi arabamla gelirim hem benim biraz daha işim var okulda istersen sen eve git."

"Senin işin hallolana kadar burada senin yanında olmayı tercih ederim Lavin, seni yalnız bırakmak istemiyorum." 

"Ben iyiyim gerek .." Konuşurken cebimde bir şey titremeye başladı. Elimi cebime attım, cebimde bana ait olmayan bir telefon vardı ve biri arıyordu. Bilinmeyen Numara yazıyordu, telefonu direkt açtım belki sahibidir diye ama niye bilinmeyen numaradan arasın diye düşündüm. Ses veren olmadı, benim konuşmamı bekledi diğer taraf. 

:Merhaba

:Zeynep 

:Kimsiniz? 

:Yarın Florida Island’da seni bekliyor olacağım. Bu telefondan bana ulaşabilirsin ve unutma yanında kimse olmayacak. Tek gel, ikimiz olalım. Aramızda.. 

Telefon yüzüme kapandı. 

Instagram -Tiktok:bellaelliehall

Lütfen  ifade bırakmayı ve yorum yapmayı unutmayın. Destek olmak için takip ederseniz sevinirim. :)

Size güzel bir gün dilerimm. 

]]>
Fri, 09 Sep 2022 16:34:41 +0300 Bella Ellie Hall
Dünyaya Bir Kere Mi Geldik? https://edebiyatblog.com/Şiir-bellaelliehall-3556 https://edebiyatblog.com/Şiir-bellaelliehall-3556                 - DÜNYAYA BİR KERE Mİ GELDİK-

Dünyaya bir kere mi geldik? 

O zaman söyle neden bu hüzün, 

Neden bu yalanlar? 

Söyle çocukken baktığın kayan yıldızlar nerede?

Dünyaya bir kere mi geldik? 

Neden bu savaşlar, 

Neden bu göz yummalar? 

Söyle çocukken uzattığın yardım eli nerede?  

Dünyaya bir kere mi geldik? 

Neden bu hasret, 

Neden gökyüzü siyah? 

Söyle çocukken bindiğin salıncaktaki kahkahalar nerede ?

Dünyaya bir kere mi geldik? 

Neden bu gözyaşı, 

Neden bu kalp kırıklığı? 

Söyle bana söyle neden bu kadar umutsuzsun? 

]]>
Sat, 03 Sep 2022 17:42:32 +0300 Bella Ellie Hall
Running Up That Hill&Kate Bush https://edebiyatblog.com/müzik-bellaelliehall-3553 https://edebiyatblog.com/müzik-bellaelliehall-3553 Fri, 02 Sep 2022 20:19:05 +0300 Bella Ellie Hall Dip&Madrigal https://edebiyatblog.com/müzik-bellaelliehall-3552 https://edebiyatblog.com/müzik-bellaelliehall-3552 Fri, 02 Sep 2022 20:09:12 +0300 Bella Ellie Hall Birden Geldin Aklıma&Tuna Kiremitçi, Sena Şener https://edebiyatblog.com/müzik-bellaelliehall-3181 https://edebiyatblog.com/müzik-bellaelliehall-3181 Mon, 18 Jul 2022 00:57:04 +0300 Bella Ellie Hall Kar Tanesi Tanıtım https://edebiyatblog.com/kartanesi-bellaelliehall-3162 https://edebiyatblog.com/kartanesi-bellaelliehall-3162 Gökten düşen pamuk şekerlere gülümsedi. Annesine döndü ve işaret parmağıyla göğü gösterdi. Annesi ona gülümsedi.Avucunu açıp sokağın ortasında gökten yağan pamuk şekerleri yakalamaya çalıştı, avucuna düşen kar tanelerine baktı ve avucundaki kar taneleri kırmızıya bulandı.Bu kar tanesinin kırmızıya bulandığı yolda yeni aşklar ve yeni aileler bulunacaktı..

]]>
Thu, 14 Jul 2022 16:04:48 +0300 Bella Ellie Hall
Meyhaneler Sen&Gece Yolcuları https://edebiyatblog.com/müzik-bellaelliehall-3161 https://edebiyatblog.com/müzik-bellaelliehall-3161 Thu, 14 Jul 2022 15:54:30 +0300 Bella Ellie Hall Back To You & Flower Face https://edebiyatblog.com/müzik-bellaelliehall-3143 https://edebiyatblog.com/müzik-bellaelliehall-3143 Mon, 11 Jul 2022 17:39:55 +0300 Bella Ellie Hall Kar Tanesi 8.Bölüm https://edebiyatblog.com/kartanesi-bellaelliehall-3142 https://edebiyatblog.com/kartanesi-bellaelliehall-3142 -KAR TANESİ - 

ŞARKILAR :BACK TO YO - FLOWER FACE

Keyifli Okumalar!! 

Beni hiç mi sevmedin BABA? 

Günün ilk ışıklarıyla gözlerimi araladım.Yanımda duran telefona baktım.Gece telefonda gezinirken uyuyakalmıştım ve telefon da yanımda kalmıştı. Gözlerimi yeniden kapadım ve gelen telefon sesiyle telefonu alıp kulağıma götürdüm. 

"Merhaba Bayan Lavin ,sizi devamsızlığınızın sınırda olduğunu söylemek için aramıştım ve girmediğiniz sınavlar bulunmakta efendim." 

"Tamam teşekkür ederim Bayan Rose."

"Rica ederim efendim, rahatsız ettiysem kusura bakmayın. İyi günler dilerim."

"İyi günler Bayan Rose."Telefon kapandıktan sonra bıkkınlıkla nefes verdim. Hayatım altüst olmuştu. Okulu günlerce asmıştım ve şimdi de sınavlar çıkmıştı başıma. Bunları düşünürken yatakta uzanmış tavanı izliyordum. 

" Günaydın Lavin."diyerek neşeyle girdi içeri Zack. İzin istemeden yatağa oturdu, bana baktı kaşlarını çatarak."Noldu kuzen?" 

"Okuldan aradılar sınavlar ve devamsızlığım için. “dedim yüzümü ona döndürüp. 

"Ve sen hâlâ yatakta boş boş tavanı izliyorsun, kalk çabuk. “dedi, kollarımdan tutup yataktan çıkardı. “Çabuk duşa gir, sana atıştırmalık hazırlıyorum. Buradan okuluna 1 saat sürer, hadi hadi. “dedi, bu sefer banyoya sürükleyerek götürdü. Ona gözlerimi devirdim.

 Sıcak bir duş alıp uykum açıldıktan sonra üstüme dolaptan siyah jeans ve siyah boğazlı kazak giydim.Saçlarımı at kuyruğu yapıp kabanımı alıp odadan çıktım.Zack elinde küçük bir kese kağıdı ile bekliyordu, bana doğru uzattı ve kapıya doğru yöneldi.Girişteki odaya girip oradan uzun deri siyah çizmeleri ayağıma geçirip hızla arkasından çıktım.

Okula doğru arabayla giderken Zack'in hazırladıklarını yedim. Çok acıkmıştım. İçine ilaçlarımı da koymuştu, onları da içtim. 

"Zack ben yokken araştırmaya devam et sen, ben de okulda boş zamanlarımda devam edeceğim." 

"Tamam..Bak şurada turuncu sweatshirt giyen kıvırcık kızı görüyor musun? O baban tarafından görevlendirilmiş ve şu çimlerde oturmuş siyah kısa saçlı, üstüne babaannem tarz giyinmiş siyah saçlı kız da ve onun yanındakiler de.Ayrıca Profesör Marshall da baban için çalışıyor.“Bu dediklerini ağzım açık dinlemiştim, onca zamandır bana çok yakın davranmalarının nedeni buymuş demek. Sinirlenerek arabadan indim. “Dikkatli ol”. diye arkamdan seslendi. 

Kampüse hızlı adımlarla ilerledim. Merdivenlerden çıkarken az kalsın birine çarpıyordum. "Pardon. “diyerek hızla merdivenden çıktım. Sınıfa varınca en arkalarda köşe bulup kendimi oraya attım. Birkaç göz bana bakıp aralarında konuşmaya başladı, onlara göz devirip çantamdan telefonumu çıkardım, gezinmeye başladım ders başlayana kadar.

"Merhaba, oturabilir miyim?" kafamı kaldırmam ile onun ela gözleriyle buluşmam bir oldu.Lois Henderson yine karşımda gülümseyerek bakıyordu bana. 

"Hayır. “dedim, ona sinirle bakıp telefonuma geri döndüm ama o dediğimi anlamak istememiş olacak ki yanıma oturdu. Beni izlemeye başladı, yüzündeki o sırıtışı hayal edebiliyordum. Ona bakmadan" Galiba anlamanda sorun var. "dedim.

"Hayır, aslında gayet iyiyimdir Lavin."Onu ittirip başka bir yere geçtim, yanıma da ardından Noah geldi.Onunla çok az sohbetimiz vardı ama samimi biriydi. 

"Merhaba Lavin. Uzun zamandır göremedim, seni iyi misin? "dedi elini koluma koyarak, gözüm bu hareketten sonra Lois'e kaymıştı. ize sinirle bakıyordu.

"Evet iyiyim, teşekkür ederim Noah."

"Lavin ben Zack'in arkadaşıyım, seni burada koruyacak kişi benim. “dedi kulağıma doğru yaklaşarak. Nefesi yanağıma çarptı.Ürperdim, geri çekildim. 

"Sağ ol ama kendimi koruyabilirim."

"Öyle demek istemedim.Sadece biz artık yani arkadaşız, işte ekibiz.Ben de araştırmaya katıldım." 

"Neden benim haberim yok? "

"Ben istemedim, kendim sana söylemek istedim sadece.Sakın Zack'e kızma." 

Her şeyi konuştuktan sonra bana kendinden bahsetti. O an anladım ki çok eğlenceli bir kişiliği vardı.Onun anlattıklarını dinlerken gülmemi durduramıyordum. Ara sıra Lois'e bakıyordum. Bizi sinirle izliyordu. İçinden Noah'a neler dediğini merak ettim. Profesör geldiğinde zar zor gülmemi durdurup derse odaklandım. 

Ders bittikten sonra Noah kütüphaneden kitap alıp geleceğini söyledi, onu beklemek için bahçeye indim.Ders bitiminde Lois'i gözlerim aramıştı ama onu görememiştim. Bahçede ona bakınırken orada kız grubuyla konuştuğunu gördüm.Beni görünce onlarla vedalaşıp yanıma geldi. 

"Ahh Lavin, seni bekliyordum ben de."

"Neden?" dedim, umursamazca ona baktım. "Hem sen neden geldin?" 

"Göz.. Gözlerin çok güzeller." dedi, sanki beni duymuyor gibiydi. 

"Soruma cevap ver Lois." dedim onu kolundan biraz sarsarak ama dengesi bile bozulmadı. 

"Lavin ben.." Sözünü yarıda kestim. 

"Hem sen burada mı okuyordun?"

"Evet, kaç defa senin dikkatini çekmeye çalıştım. Seninle konuşmaya çalıştım ama olmadı. “dedi bana hüzünle bakarak. “Gözlerinle gözlerim buluşunca kalbimin atışını bir duysan senin de kalbinde benimki gibi atar mıydı? “dedi, bir anda ben ona şaşkın şaşkın bakarken Noah geldi yanımıza. 

"Hadi gidelim Lavin."dedi koluma girerken. Lois ona bakıp yumruğunu sıkıyordu. 

"Tamam. “dedim Lois'e bakarken, o ise ağzımdan başka şeyler çıkmasını bekler gibi baktı bana. Yanından geçip gittim. Kalbim acıdı onu öyle bırakınca ama o bir yalancıydı, beni tuzağa düşürmüşlerdi, üstüne birde beni yanına çağırıp gelmemi istememişti.

Okulda hiç boş zamanım olmamıştı, profesörleri tekrar sınavlara girmek için ikna etmeye çalışmıştım. Bazı sınavlara girmiştim pek başarılı olmasam da. Kapalı garaja gittik Noah ile. Zack beni arayıp onunla eve gelmemi söylemişti.

Zack bizi bahçede bekliyordu.Yağmur atıştırmaya başlamıştı yolda.Yanına gidip ona sarıldım. 

"Ne mutluluk?" dedi, bu halimi uzun zamandır göremiyordu. Ben de pek böyle hissetmezdim aslında. 

"Hiç, mutlu olmak geldi içimden. “Aslında düşününce bugün Lois'i görmüştüm, o zamandan beri içimde bir mutluluk vardı. Hem sinirli hem kırgın hem de mutlu etmişti beni gelmesi. Yüzüme birazcık sorgulayıcı bakış atıp üstümden gözlerini çekip Noah çevirdi. Ona baktı ve gülümsedi. Ayağa kalktı ve Noah 'a sarıldı. Normalde samimi davranmayı sevmezdi. “Keşke bana da söyleseydin. “dedim sitem ederek. 

Sarılmayı bırakıp bana döndü. “Sana desem izin verir miydin?" 

"Hayır." 

"Bundan demedim." 

"Birinin beni korumasına ihtiyacım yok Zack, şu zamana kadar tektim ve kendimi korudum. “Ona kaşlarımı çatarak baktım. 

"Her zaman güçlü olmak zorunda değilsin Lavin."dedi yanıma yaklaşarak. “Ve Lavin şunu da demem gerekiyor son yaptığım şeyden dolayı.." Sözünü kestim. 

"Yine ne yaptın?" 

"Lois ve ekibi burada bizim evde kalacaklar. “Ona baktım ve yutkundum. O gün aklıma geldi ve neşem yok oldu.“Yalnızsın Lavin, onlar da seni bıraktı." 

"Sen onları nasıl çağırırsın Zack, onlar beni öldürmek istediler. “dedim gözyaşları içinde.Noah yanıma yaklaştı, omzuma elini koydu."Zack hani sen de inanmıyordun onlara! “Onları orada bırakıp ormana doğru hızlı adımlarla ilerledim. 

Ne yapacağımı bilmiyorum. Kime inanmam gerektiğini bilmiyorum. Ait olmadığım bir çağın ortasına düşmüş, talihsiz bir kuşaktanım.Hayat kopup gidiyor ve ben uyum sağlayamıyorum... 

Ellerimi saçlarımı geçirdim, ormana doğru haykırdım. 

"Lavin."Göz kapaklarımı kapattım sinirle. “Al bak sana biz tuzak kurmadık, al bu videoyu izle." Arkama döndüm, elindeki telefonu bana doğru uzattı. Şüpheyle ona bakıp telefonu elime aldım. Oynatma tuşuna bastım ve benim vurulduğum andı bu.Kendi kendime konuşuyordum, gülüyordum karşıya bakıp. Lois’in bana doğru koşarken yere yığılışını gördüm, Theo ona doğru koştu.Kolundan sıyırıp geçti kurşun, Lois bana bakıyordu yerde kanlar içinde.Kamera açısına o  babam ve Carolina Carter ve adamları girdi. Gözyaşlarım artık yanağımdan süzülüp gidiyordu. Babamdı, bunları yapan babamdı.Yanıma geldi ve karnıma bir tane daha kurşun sıktı. Acıdan kıvranıyordum.Telefon titreyerek elimden kaydı ve toprağa düştü. Dudaklarımı birbirine bastırdım, ağzımdan hıçkırıkların kaçmaması için.Yanımdaki ağacın dibine çöktüm. 

"Baba. “Ağzımdan tek bu kelime çıktı.Her zaman babamdan beni gerçekten kızı olarak görmesini istemiştim.

Lois de yanıma çöktü. “Gel yaralarını ben sarayım." dedi titreyen ellerimi kavrarken.

Ona doğru yaşlı gözlerimi kırpıştırırak baktım. “Benim yaralarımı sarmak seni yaralar Lois. Bak babam yaptı bunların hepsini, o vurdu seni."

Beni kendine doğru çekti. “Sana yardım edeceğiz Lavin, o küçük kız çocuğunu annesiz bırakanları bulacağız. “saçımda ellerini gezdirdi. “Bana güven Lavin, ben sana zarar vermem."

"Bir anda kimseye güvenemem Lois, bunca şeyleri yaşadıktan sonra o olaydan sonra ve başta söylediğin yalan var birde."

"Benim için sorun değil, güveneceğin zamana kadar beklerim."

"Lavin iyi misin?"Noah bize doğru koşarak geliyordu. Nefes nefese kalmıştı. Yanımıza yaklaştı, bana doğru elini uzattı ve ayağa kaldırdı.

"Evet, iyiyim Noah."dedim ona gülümsemeye çalışarak. 

"Hadi hava soğudu, eve geçelim. “dedi üstündeki ceketi üstüme atarken.

Birlikte eve doğru ilerleme başladık. Eve vardığımızda hepsi toplanmış bahçede bizi bekliyordu. “Ben odama gidiyorum, çalışmam gereken sınavlarım var. “Masada duran çantamı da alıp yukarı çıktım. Odama geçip kapıyı kilitledim. Dolaptan pijamalarımı alıp yatağa koydum. Üstümdekileri de çıkarıp kirli sepetine atıp üstümü giyinip balkona çıktım.Oldukça büyüktü ve her yeri görüyordu.

Hepsi aşağıda oturmuş bir şeyler konuşup gülüşüyordu. Onlara el salladım ve masada duran bardakları alıp geri odaya girdim, komodinin üstüne bıraktım.Çantamdan telefonumu, kulaklığımı ve kitaplarımı da alıp balkona geri döndüm.Kulaklığımı takıp ders çalışmaya başladım. Rüzgar arkamdan esip saçlarımı savuruyordu.Saçlarımı sinirle bağladım, gözüm aşağıda oturan Lois’e kaydı.Gözlerini bana dikmiş izliyordu, ona baktığımı fark ettiğinde göz temasını kesmedi. İlk kesen ben oldum.Önümdeki kitabı kapatıp diğer kitabı açtım.Okumaya başladım bu ders ne kadar da zordu ve yarın sınavıma odaklanmam gerek odaklanmam gerek diye içimden geçirdim ama kendime yenik düşüp bahçeye göz attım ama orta da kimse kalmamıştı.

Gece olmuştu, artık göz kapaklarımı açmakta zorlanıyordum.Masadaki eşyalarımı topladım, balkondan ayrılacakken ormana giden Noah'ı gördüm.Elinde fenerle ormana doğru ilerliyordu. Eşyalarımı alıp odama döndüm.Onları bırakıp ben de Noah'ın peşinden ilerledim. Ne karıştırıyordu gecenin bu saatinde özellikle  de ormanda. Peşinden hızla ben de ormana girdim.Nereye gittiğini bilmiyordum ama ilerlemeye başladım. Yerdeki kırılan dal seslerinin çıtırtı sesleri biraz daha ürpermemi sağlıyordu, sanki çalıların arasından biri beni çekip karanlığın içine hapsedecek gibiydi.İlerliyordum ama onun nereye gittiğini bilmiyordum, bu cesaretim nereden geliyor onu hiç bilmiyordum. Kurtların uluma seslerinin daha  da yaklaştığını duydum ve hızlı adımlarla ilerledim. İşte oradan beyaz ışık gördüm, adımlarımı oraya doğru yönelttim..Noah durdu, ben de yanımdaki ağacın ardına saklandım. 

Yanıma simsiyah bir siluet geldi ve yerde kendimi buldum. “Uyu küçük kız, uyu. “Saçlarımda parmaklarını hissediyordum, gözlerim kim olduğunu çözemeden ağırlaşarak kapandı. 

Okuduğunuz için teşekkür ederim.Umarım sizde okurken keyif almışsınızdır.Ve lütfen ifade,yorum bırakmayı unutmayın.

]]>
Mon, 11 Jul 2022 17:31:50 +0300 Bella Ellie Hall
&Meleğim & https://edebiyatblog.com/Şiir-bellaelliehall-2454 https://edebiyatblog.com/Şiir-bellaelliehall-2454 -Meleğim-

Meleğim eğer beni görüyorsan yukarıda yine o sevimli gülümsemenle bana el sallıyorsan.

Bil ki ben de sana her zaman burada o minik ellerimi sallayacağım. 

Sevde hiçbir ad bu kadar yakışır mı meleğim?

Yakışır meleğim sana dünyada gördüğüm en güzel gülümsemeli ve temiz kalpli meleğime yakışır.

Bana ordan el salla meleğim.

El salla ki güvende olduğunu bileyim gülümse ki orda mutlu olduğunu bu dünyada olmadığından mutlu olduğunu göreyim.

Unutma ben burdayım sana el sallıyorum en parlak yıldızım meleğim. 

]]>
Thu, 12 May 2022 17:01:25 +0300 Bella Ellie Hall
Kar Tanesi 7.Bölüm https://edebiyatblog.com/Kartanesi-bellaelliehall-2314 https://edebiyatblog.com/Kartanesi-bellaelliehall-2314 -KAFESE DÖNÜŞ-

Keyifli Okumalar! 

Şarkılar:Mor ve Ötesi - Bir derdim Var

Kafamın içinde sesler patlıyordu. Vücudumun kasıldığını hissediyordum.Yerden kendimi kaldırmaya çalıştım, gözlerimi aralayıp o an ne yaşandığını anladım. Bu bir tuzaktı ve ben bir sıvının üstünde yatıyordum.Vurulmuştum ve çok kan kaybediyordum. Canım acısa da öğrendiğim gibi vurabildiğimi vuracaktım.Gözümün önünde Lois ve Theo adamlarla çatışıyorlardı.Ormanlıktan gelen bir adamı gördüm, Theo'ya doğru nişan alırken kalan son gücümle ona doğru silahı doğrulttum ve nişan aldım. Adam yere yığıldığında elimde titreyerek tuttuğum silahı yere düşürdüm. Kendimi rüyanın kollarına bıraktım. 

Burası ne kadar da güzeldi, sıcak ve samimi. Annem yanıma geldi, beni kollarımdan tutup kaldırdı.Güneş açmıştı, çatışma bitmişti. Etrafta kimse yoktu, sadece ikimizdik. Vücuduma bakındım, yaram geçmişti. 

"Anne "Annem bana gülümseyerek saçlarımı okşadı. 

"Hadi kalk Zeynep, üşüyeceksin burada." 

"ANNE! "Artık güneş batmıştı. Gökyüzünden düşen kar taneleri vardı. Annem yoktu, gitmişti. Ayağa kalktım, annemi çağırmaya başladım. Ormanlığa doğru yürüdüm. Bana el sallıyordu, gelmem için eliyle işaret yaptı. Anneme durmasını söyledim ama durmadı, ilerliyordu.Hızımı arttırdım ama bu sefer de rüzgar hızını arttırıyordu, o kadar güçlüydü ki kendimi yerde buldum. 

Derin bir nefes verdim, ağzımdan kan aktı elime.Gözlerimi zar zor açtığımda etrafta kimse kalmadığını gördüm. Yerimde kımıldamaya çalıştım ama bedenim uyuşuktu, bacaklarım hareket etmiyordu. Bedenimin sarsılmasıyla başımı kaldırdım. Tepemde biri sırıtarak can çekişimi izliyordu.

"Yalnızsın Lavin, onlar da seni bıraktı." Ardından bir kahkaha patlattı. Yutkunmaya çalıştım, ağzımdan yine kan akmaya başladı. Tepemdeki kişinin görüntüsü yavaş yavaş yok oluyordu. Son düşündüğüm ise Lois 'in bana yalan söylediğiydi. Ona güvenmemem gerekti, çok pişmandım.

Canım çok yanıyor anne. Söyle, neredesin?

Neredesin? 

                                            & 

Bip bip bip kulağıma gelen bu ses de neydi, neredeydim acaba? Gözlerimi açmaya çalıştım ama gücüm yoktu.

"Lavin" Bu sesi duyduğumda içimde nefret alevi yandı. Sesi yine aynıydı sert, tok ve nefret dolu. Eli elime dokundu. Baş parmağıyla okşadı elimin tersini. "Bak Lavin yine biz bizeyiz, onlar da seni bıraktı. Sana demiştim Lavin, babandan başkası seni sevemez. Değil mi Lavin?" Güldü." O yanında dolaşan çocuk seni sevmiyor Lavin. Eğer beni duyuyorsan Hector ile artık siz nişanlısınız, bütün magazin bunu konuşuyor. O çocukla da videolarını sildirdim her yerden. Canım Kızım benim, annen seni bu halde görse ne derdi? "Bir süre sessiz kaldı ve elini elimden çekti, kapı kapanma sesi duydum en son. Yine kafese tıkılmıştım. Geri dönmüştüm. Kollarımda olan kelepçeleri hissediyordum. Hareket edemiyordum, orada kısılmış put gibi yatıyordum. 

Günlerce o yatakta yattım hiçbir şey diyemeden. Keşke şu ses sussa dedim, kalp atışlarımı duymaktan nefret ediyordum.

Kimse senin ne dalgalarla boğuştuğunu bilmez. 

2 gün önce hastaneden taburcu olmuştum. Eve geldiğimde duş aldıktan sonra odamda gördüğüm manzara hiç şaşırtmamıştı. Kameralar, ışıklandırmalar hazırlanmıştı. 

"Hadi giyin, gel. Az sonra da Hector gelir, çekim başlar. Herkes seni merak etti. Bir şey olduğunu anlayacaklar. Hızlı ol" Bıkkın bıkkın yürüyerek giyinme odama gittim. Dolaptan siyah sweatshirt ve şort çıkartıp üstüme geçirdim. Arkamda duran aynada kendime bakındım. Bu ben değildim, eski gülümseyen yüzünde ışık olan ben gittikçe kaybolmuş onun yerine ölümünü bekleyen ve dileyen kız gelmişti.

"Lavin!"Hector gelmişti, kapının ardında beni bekliyordu. Gözümden akan yaşı sildim ve kapının kilidini çevirdim. "Canım iyi misin? Sana bir şey olacak diye aklım çıktı." Elini belime koydu ve saçıma buse kondurdu. Onu ittirdim, yüzüne tiksinir gibi bakıp hızlıca ilerledim. Arkamdan söyleniyordu bir şeyler ama umursamadım. 

Odaya girdiğimde her şey hazırdı. Herkes bizi bekliyordu. Hapsoldum zindanlara. Burası soğuk ve ıssız, beni kurtaracak biri yok. Canım o kadar yanıyordu ki.Gözlerim yaşardı, onlara belli etmemeye çalıştım. Yatağa oturdum ve ardımdan yanıma Hector geldi.Yine sırnaşmaya çalışıyordu, yataktan kalkıp başka yete oturdum. 

"Çekime başlayalım mı?" dedim, sesim titremişti. 

"Bu halde başlayamayız yüzün kireç gibi. Hemen makyaj masasına geç, geliyorum. "dedi Emily. 

Makyajımı tamamladıktan sonra çekim başladı ve yalanları sıraladık. Lupus hastalığım yüzünden iyi olmadığımı sıraladım, Hector'un bu dönemde beni yalnız bırakmadığını söyledim ve çekim bittikten sonra hepsi ortadan toz oldu.

Kendimi çıkışı olmayan bir yolda hissediyordum...

Giyinme odama hızlıca gittim, oradan gitarımı aldım. Geri odama gelip kapımı kilitledim. Yatağıma oturdum. Yatağımın yanındaki komodinden kulaklığımı çıkarıp kulağıma taktım.

Bir derdim var artık, tutamam içimde

Gitsem nereye kadar, kalsam neye yarar?

Hiç anlatamadım, hiç anlamadılar

Herkes neden düşman, herkes neden düşman?

Unuttuk hepsini, Nuh'un nefesini

Gelme yanıma, sen başkasın, ben başka

Bir derdim var artık, tutamam içimde

Gitsem nereye kadar, kalsam neye yarar?

Hiç anlatamadım, hiç anlamadılar

Bak bu son perde, oyun yok bundan sonra

Işık yok, hiçbir şey yok, yok, yok, yok

Bir derdim var

(Bir derdim var) Bir derdim var

(Bir derdim var) Bir derdim var

(Tutamam) içimde

Bir derdim var artık, tutamam içimde

Gözyaşlarımı sildim ve yanımda duran telefonu elime aldım. Gelen mesajlara baktım. Bilinmeyen numaradan mesaj gelmişti. Daha önceden sohbetimiz de yoktu. 

Bilinmeyen Numara;Selam!

L:Kimsin? 

BN:Theo. 

L:Beni rahatsız etmeyin, canımı alamadınız. Üzgünüm. 

BN:Lavin ne seni rahatsız etmek için mesaj attım ne de biz senin canın almak istedik. Bunu yapan şu an senin aynı havayı soluduğun baban. 

L:Yalan söylüyorsun, beni rahatsız etmeyi kes. 

BN:Yalan söylemiyorum, ister inan ister inanma. 

İnanmak istemiyordum, babam her ne kadar kötü bir adam olsa da bana yıllarca acı çektirse de beni kızını yani öldürmek istemezdi.

L:Babam asla yapmaz.

Mesajıma görüldü attı ama hâlâ onlinedı.Cevap vermesini bekliyordum, beklerken de tırnaklarımı avucumun içine fazlaca bastırıyordum. Babam yapamazdı değil mi o? Elim yeniden telefonun üstünde gezindi, yeni bir mesaj yazdım.

L:Lois ile siz bana komplo kurdunuz değil mi, beni orada bu yüzden bıraktınız?

BN:Hayır, öyle bir şey planlamıyordum. Yani onlar için demem gerek, seni öldürmek isterdim ama sen beni kurtardın.Ayrıca Harry ortalıkta yoktu, çarpışma esnasında kızlar onu aramaya giderken biz seni korumaya çalıştık.Taşırken baban gelip Lois 'i vurdu.O an seni seçmemi bekleyemezdin herhalde. Kardeşimi de alıp gittim.Suç benim, onları suçlama ve sana yazmamda 2 neden vardı: sana can borcum var ve Lois seni görmek isterdi eminim ki ya da sesini duymak isterdi demeliyim, o şuan yoğun bakımda Lavin.

L:Tabi haklısın, sana inanmalıyım. Daha seni kaç gündür tanıyorum da inanacağım.

BN:Sana dediğim gibi Lavin ister inan ister inanma ama babanı sen de biliyorsun, o adam sana ne yaptı biliyorsun. 

Telefonu kapatıp gözyaşları içinde yatağa fırlattım. Kime inanmam gerek bilmiyordum. Odada volta atmaya başladım. Ellerimi saçımın arasına geçirdim. Durdum yatağın tam karşında ve annemin fotoğrafına baktım.

"Anne babam bunu yapmaz değil mi? Anne bana yardım et, anne neden beni terk ettin!"Duvara yasladım kendimi, annemin fotoğrafına bakarak ağladım. 

Gece 3 olmuştu. Kendimi yerden destek alarak zar zor kaldırdım, dolabımda kalan son bira şişesini alıp kafama diktim. Bazen hatta çoğunlukla çözümüm buydu: hissizlik. 

Sabah olmuştu, telefonumun çalma sesiyle gözlerimi araladım ve nerede olduğumu fark ettim. Yatağın karşındaki zemine yatmış, annemin fotoğrafına bakarak uyuyakalmıştım. Gözlerimi yeniden kapadım. Gece baya içmiştim. Telefon ısrarla çalışıyordu. Ağzımdan küfür kaçtı ve sallana sallana yatakta duran telefonu aldım ve kulağıma götürdüm. 

"Lavin."Sesiyle sanki akciğerlerimi yeniden hava dolmuştu. Gözyaşlarıma engel olamadım."Lavin beni duyuyorsun değil mi? Aklını karıştırmalarına izin verme, ben sana zarar vermem. "Nefesini verdi, cevap vermemi bekledi."Lavin benden sesini esirgeme. Kaç gündür kabuslarımdasın, yeni uyandım ve seni arıyorum. Susacak mısın böyle, iyiyim de Lavin iyiyim bir kelime bile konuşmayacak mısın?" bekledi yine ve arkadan kapı açılma sesi geldi ve Buse'nin sesini duydum."Lavin iyi misin? Seni görmek istiyorum, lütfen kabul et."Odaya Hector girdi, elinde güllerle yüzünde pis sırıtışı ile bana baktı. 

"Aşkım kimle konuşuyorsun?" Yanıma gelip oturdu. Telefon direkt yüzüme kapandı bunun ardından.

"Yanıma bile yaklaşma Hector, odamdan defol git." 

"Hayır Lavin gitmiyorum. Ben senin nişanlınım, ne istersem yaparım." 

"Kes sesini. "Yüzüne tokat yapıştırıp odadan çıkarttım zorla. 

Kapıyı kilitledim ardından. Lois 'i yeniden aradım. Açmadı, birkaç defa daha aradıktan sonra açtı. 

"Lois" Bu sefer ilk konuşan ben oldum. 

"Lavin, iyi misin?" 

"İyiyim merak etme yanına geleceğim Lois, size inandığımı düşünmeyin ama buradan çıkamam, bana yardım etsin Theo. Can borcu varmış öyle dedi, böyle ödesin. Seni görmek istiyorum, ben de iyi olduğunu bilmek istiyorum." 

"Lavin buraya gelemezsin sen." 

"Beni görmek istediğini söylüyorsun, şimdi de gelemezsin diyorsun. Ne demeye çalışıyorsun!"diye ona bağırdım. 

"Lavin gelemezsin buraya evet çünkü burası Fransa değil, güvenliğimiz için hepimize başka bir ülkede yer ayarlamıştım olası şeyler için ve oldu. Sana söyleyemem." 

"Peki o zaman elveda, kendine iyi bak. Ben sadece iyi olduğunu bilmek istedim ama boş ver.Güvenmiyorsun, güvenmiyorsunuz. Bizim işimiz bitti, kendim hallederim." 

"Elveda, ben gayet iyiyim. "Telefonu yüzüme kapattı, bu da neydi?

Telefonu kapandıktan sonra artık asıl amacıma ulaşmam için çalışmam gerektiğini anladım.Telefon rehberimde adını aramaya başladım. Zack sonunda bulmuştum yüzlerce kişinin arasından.

"Ahoy kaptan." 

"Zack sana işim düştü, bana yardım etmen lazım."

"Tabi ne istersen Lavin." 

"Bana ev ayarlaman lazım, şehir merkezinden uzak sahile yakın bir yerde olsun. Hesabına parayı atarım ve bir süre sen de kalsam sorun olur mu?" 

"Seni almaya gelirim, 5'te hazır ol."

"Tamam her zamanki yerde buluşuyoruz."

"Evet." 

"Teşekkür ederim Zack." 

"Kes sesini minik surat, görüşürüz o zaman 5'te." 

"Görüşürüz. "

Saat 4'e kadar odamdan çıkmadım. Eşyalarımı toplamakla uğraştım.

"Lavin aşkım, hadi kapıyı aç."

"Hector babam gitti mi?" 

"Evet Lavin, hadi biraz baş başa kalalım kapıyı aç da. "Kapıyı açtım içeri girmesini sağladım."Lavin niye eşyalarını topladın?"Kafasına elimdeki vazoyla vurdum. Yere yığıldı.Bunları yaparken çok sakindim,benden beklenmeyecek şekilde.

Evden bu sefer kolayca çıkmıştım. Yoldan geçen taksiye elimle işaret yaptım. Arabama el konulduğu için mecburen taksi ile gidecektim.Taksi durduğunda bagaja eşyalarımı yerleştirdim. Ardından hızlıca evin önünden ayrıldık.

Tuileries Bahçesi 'nin önünde durdu taksi. Açık pencereden etrafa göz gezdirdim, işte orada duruyordu araba.

"Pouvez-vous vous approcher de cette voiture rouge devant vous ?"(Öndeki kırmızı arabaya yaklaşabilir misin?) Kırmızı arabaya yaklaştık ve korna çaldık, arabadan indim. Sürücü koltuğunun yanına oturdum. Zack arabadan inip bagajdaki eşyaları alıp parayı ödedi. 

"Lavin bunun içinde ne var bu kadar ağır kızım? "dedi eşyaları arka koltuğa koyarken. 

"Zack ev bulabildin mi?" 

"Buldum buldum da kızım, sen neden ben de kalmıyorsun başka eve ne gerek var?!" dedi kırgınlıkla.

"Zack yeterince başında iş var, zaten bir de benimle uğraşma. "Ağzını açacakken ona sinirli bakış attım, söyleyeceğini söylememeye karar verdi. 

Yol boyu bir daha konuşmadık. Camdan dışarıyı seyrettim.

Zamana ait değilim ne bu zaman ne başka zaman, savruluyorum öyle boşlukta. Kim kurtulacak bu bataklıktan kim batıp yok olacak... 

2 gün sonra;

2 gün boyunca odamdan çıkmamıştım. Kendimi o kadar yorgun hissediyordum ki yataktan çıkamamıştım.Telefonum birkaç kez çalmıştı ama telefonu kapatıp dolaba koymuştum.Bu 2 günün ardından artık gerçek amacım için kendimi zorladım.Yataktan ayaklarımı sarkıttım, karşımda duran aynaya baktım ve bu kim dedim içimden, kaşlarımı çattım ve ayağa kalktım. Merdivenlerden indim, Zack 'e seslendim ama ses vermedi. Bütün odaları gezdim yoktu, en son kış bahçesine bakmaya karar verdim. Köşedeki koltuğa sinmiş. Elindeki viskiyi yudumluyordu. Yanına doğru yürüdüm, geldiğimi fark etmemişti. Yandaki koltuğa kendimi bıraktım, o an geldiğimi fark edip yüzüme korkmuş gibi baktı. 

"Kızım ödümü koparsın ya. "Haline bakıp kahkaha patlattım."Çok mu komik? "Koltuktan kalktı ve üstüme doğru gelmeye başladı. 

"Tamam, hayır hayır gelme. Komik değil. "Göz devirip geri oturdu koltuğa. 

"Ölmemişsin Lavincim, görmeyeli baya oldu. Aklına gelmiyor herhalde yemek yemek. "

"Canım istemiyor." deyip kestirip attım. 

"İlaçlarını içmen gerek hastalığın ilerleyecek, bekle sen burada. Hemen bir şeyler hazırlayıp geliyorum. "deyip yerinden kalktı ve gitti. Mutfaktan sesler geliyordu. İstemsizce dudaklarım yana doğru kıvrıldı. 

Masanın üstündeki albüme takıldı gözüm.Elime aldım ve incelemeye başladım. Zack ve annem vardı fotoğrafta. Daha bebekti, annem ona biberon ile beslerken çekilmişti.Zack benden 5 yaş büyüktü. Annemle çok fazla zaman geçirmişti benden daha fazla, göz pınarlarıma gelen yaşları gözlerimi sıkıp akmamasını sağladım. Diğer sayfayı çevirdim.Burada Zack uyuyordu ve üvey teyzem ile annem başında gülümseyerek poz vermişti. Zack ile çok az görüşürdük ama son olayları duymuş ve gelmişti, kimden duyduğunu bilmiyordum.Hastaneye gelmişti benimle görüşmek için. Sayfayı tekrardan çevirdim, babam annem, üvey teyzem ve birkaç tanımadığım insan şık elbiseler içinde poz vermişti ve babam gülüyordu, ilk defa gülerken gördüm onu. Albümü karıştırmayı devam ederken Zack elinde kocaman bir tepsi ile geldi. Albümü elimden aldı ve yanıma oturdu. "Önce yemek, ilaçlarını da bekle getireyim. "deyip tekrardan yanımdan ayrıldı. Önümdeki yemeklere baktığımda ve acıktığımı fark ettim. Yemekleri yemeye başladım, aynı zamanda midem çok bulanıyordu.Belki de günlerdir ağzıma birkaç lokmadan başka bir şey almadığım içindir diye düşünüp yemeye devam ettim. Zack elinde ilaçlarım ile yanıma geldi. 

"Nasıl beğendin mi?" dedi sürahinden su doldururken. Kafamı salladım. Ağzımdaki yemeklerin lezzeti beni büyülemişti. 

"Sen bunları yapmayı nereden öğrendin, ben bile bu kadar güzel yapamıyorum? "Dedim ağzımdakileri yutmaya çalışırken, bu halime bakıp güldü. Omzuna yumruk vurdum. 

"Şef olduğum için olabilir mi acaba?"

"Artık senden yemeklerim, çok çok güzel bunlar."Yanımdaki albümü aldı ve sayfalarında gezindi gözleri. Annesini buldu gözleri ve parmağıyla yüzünü okşadı. 

"Annem seni son bir kez görmek çok istemişti ama baban izin vermedi. Seni kaç defa aradım, ulaşamadım. "Sesli nefes verdi. "Teyzem ve annem bana çok iyi baktılar, onlarla bir sürü anı biriktirdim. Senin onlarla çok az vakit geçirmen haksızlık. "Elimdeki kaşığı tabağa bırakıp ona sımsıkı sarıldım. Ağlamaya başladım, çocukluğumdan beri birinin bunu demesini bekledim, bu haksızlık benimle o kadar az vakit geçirdin ki yüzünü fotoğraflardan  hatırlıyorum. 

Wattpad-Instagram -Tiktok:bellaelliehall

Size güzel bir gün dilerimm.

]]>
Fri, 06 May 2022 19:03:07 +0300 Bella Ellie Hall
Kar Tanesi 6.Bölüm https://edebiyatblog.com/kartanesi-bellaelliehall- https://edebiyatblog.com/kartanesi-bellaelliehall- -SALINCAK-

Keyifli Okumalar!

Şarkılar:İkilem,Bu Saatten Sonra

"Kaç yaşında olursan ol, uyuyunca geçecekmiş gibi gelecek. Kaç yaşında olursan ol, uyuyunca geçmeyecek." 

-Cesare Pavese-

"Kızım sen nesin böyle? Üstüme döktün, ahh bacağım!" Theo sandalyesini arkaya doğru ittirdi ve ayağa kalktı, kahve onun da üstüne dökülmüştü. Bense duvara boş boş bakıyordum. Ellerim çok fazla titriyordu, sanki dünya dönüyor ve yer ayağımın altından çekiliyordu. Biri beni ittirdiğinde sandalyeyle birlikte yere yığıldım. 

"Theo!" Lois ona bağırdı ve onu ittirip yanıma geldi. Bense vücudum titrediği için kalksam da geri yalpalayıp yere düştüm." Lavin titriyorsun gel bana tuttun." Kafamı iki yana salladım. Elimle masadan destek aldım ve zor da olsa kalktım. 

"Sorun yok iyiyim. Sadece bir an kahve elime dökülünce.."Theo odadan sinirle çıktı ve Buse ile Elena da ardından çıktı. 

"Elini uzat. "Harry yanıma küçük bir çantayla geldi. Ona elimi uzatmayınca elimi kendine çekti. "Merak etme, el fantezim yok. Sadece elin çok kötü yandı, merhem sürmem gerek." 

"Ben gerek yok lütfen, SANA GEREK YOK! "Ona karşı ani bir tepki vermiştim ama belki de yaşadıklarımdan o görüntü aklıma geldikçe.." Şey özür dilerim ben aniden dokununca rahatsız oldum, lütfen yanlış anlama. "

"Sorun değil. "deyip çantayı masaya bırakıp gitti. Onun ardından öylece baktım. Bir süre aklıma geldi yine görüntüler. Daha çocuktum, bizler daha çocuktuk bunlar için ve dahası için.. 

"Alışacaklar, merak etme."

"Lois sence ben normal biri miyim? Yani saçma bir soru oldu ama çevremdeki insanlar bu hareketlerimi garip bulurdu, kabuslarımdan bıkan erkek arkadaşlarım bir sabah baktım gitmiş olurdu, şimdi de Harry sence ben normal biri miyim?" 

"Lavin Vanessa sen gayet normal birisin. Sadece yaşadıkların sende yara bırakmış, bu yaralar tabi acıyacak, var olmak da zorlanacaksın ama ben buradayım, sana yardımcı olacağım, ben burada olacağım." Aramızda bir süre sessizlik hâkim oldu. 

"Bana neden yardım ediyorsun kimse beni istemezken burada, neden?" Yüzüme birkaç saniye bakıp cebinden sigara paketini çıkardı, içinde son kalan sigarayı çıkarıp çakmağı ile yaktı, boş kutuyu ve çakmağı masanın üzerine bıraktı. Ve verandaya çıktı. Sigarasını dudaklarının arasından çekip dumanı üfledi." Neden? "Bana bakmadan verandanın merdivenlerinden inip bahçede yürümeye başladı. "Sana diyorum Lois Henderson!" 

"Güvenmeyi öğrenmelisin, senden birşey istemiyoruz. Sadece annenin katilini bulacağız, bunu istiyoruz anladın mı?" 

Ormanın derinliklerine doğru ilerledi, ardından ben de ilerdim. Göğe kafamı çevirdim ve yukarıda uçuşan kuşlara baktım gülümsedim. Ara sıra ormanın içinden uluma sesleri gelse de umursamadım, arkasından ilerledim. Bir anda durdu. Kırık bir salıncağın önüne gelmiştik.İki ağacın arasında en güneş alan yere kurulmuştu ama o salıncağa baktığımda sanki her ne kadar güneş alsa da sıcak değil gibiydi, orası soğuktu. Yalnızlık vardı orada.

"Lavin bu salıncağı hatırlıyor musun?" Kafamı hayır anlamında salladım. "Bu salıncak 23 Mayıs 2007'de kırıldı. Bunu biz kırdık. Hâlâ hatırlamıyorsun galiba. 23 Mayıs 2007'de baban senin için büyük bir doğum günü partisi vermişti. Her yerde balonlar pembe pembe süsler vardı. Baban senin için prensler, palyaçolar getirtmişti. Bizim yurt müdürümüz Bayan Rachel da davetliydi, o gün sabah hızla bizim odaya girdi. "Gülümsedi." Beni yataktan bir kaldırışı vardı görmen lazım; yangın var sanmıştım, kadın öyle bir telaşlıydı ki davetiyeyi o gün dosyaların arasında bulmuş, ben de çok zeki olduğum için yani övünmek gibi olmasın. "Boğazını temizledi, koluna yumruk vurdum." Acımadı hahaha neyse, babandan burs alabilirim belki diye beni de götürdü. Üstüme yeni aldığı kıyafetleri giydirdi, o benim ilk hediyemdi. Senin doğum günü davetiyenle oldu. Eve geldiğimizde sen bahçede kenarda oturmuş, ellerini çenene koymuş somurtuyordun. Üstünde mor ince zarif kuyruklu kuyruğunda simler olan bir elbiseyleydin, etrafında insanlar dönüp dolaşıyordu ama sen umursamadan kaşlarını çatıp oturuyordun. Bayan Rachel beni orada bırakıp babana bakmaya gitti. Bense kenara geçtim ve koşuşturan çocukları izledim. Bir çocuk yere düşmüştü, annesi endişeyle yanına koşmuştu. Sen bunu görüp bu geldiğimiz yoldan koşarak gittin. Sadece arkandan ben geldim, diğerleri umursamadı bile. Senin yanına geldiğimde şu karşında gördüğün salıncakta ağlıyordun. "

(

" Sen kimsin? "dedi Lavin burnunu çekerek. 

"Lois, Lois Henderson." 

"Burada ne arıyorsun peki? Senin evin de mi burada yoksa?" 

"Benim evim yok." 

"Nasıl yani evsiz misin?" 

"Evet, yetimhanede kalıyorum." 

"Senin de mi annen yok?" 

"Annem ve babam yok." Lavin salıncaktan inip boynu eğik Lois'in yanına geldi. Lois'in çenesinden tutup kaldırdı. Ağlıyordu, Lavin ona elindeki çantasından mendil çıkarıp verdi.

"Lois, Lois Henderson benim babam da beni sevmiyor. Zaten babalar galiba hep kötü olur, bu yüzden baban olmaması daha iyi. Üzülme Lois, sen de benim gibi hayal et; mesela benim annem gece ortaya çıkar, annem en parlak yıldızdır, onunla gece buraya gelip konuşurum."Lavin ağlayarak ona bakan Lois'e sarıldı. "Hayal et Lois, biz yaralı çocuklara tanrı en büyük nimeti vermiş: hayal etmek." 

"Ve biz seninle saatlerce konuştuk birlikte, sallandık. Burada tam ta ki salıncak ortadan ikiye kırılana dek. İlk defa yere düştüğümde ağlamadım, güldüm. Beni sen güldürdün."

"Ama sen bana babamın okulundan burs aldığını.." Cümlemi yarıda kesti. 

"Yalandı. O an korktum, neden bilmiyorum ama korktum inanmazsın diye galiba." 

"Lois, Lois Henderson. Sensin, ben bu çocuğu nasıl unuturum? Babam bizi burada basmıştı ve sizi kovmuştu, o gün çok ağlamıştım. Hatırladım evet, hatta sen de bir emanetim olacaktı.

Cebinden anahtarı çıkarıp uzattı," Bir gün sana bu anahtarı vereceğim günü hayal ettim Lavin.."Elime doğru uzandı, gülümsedi. Ben de ona gülümsedim, elimi okşadı ve diğer elimi gözümden akan yaşları silmek için yanağıma uzattı. 

"Neden ben gidiyorum,beyin kusan çocuk nerelerdesin, duyuyor musun beni? "Bizi gördü ve koşarak yanımıza geldi."Upss yanlış zaman seni salak Harry. Miyop olmanın kötülüğü kusuruma bakmayın, hemen yok oluyorum. "Sırıtarak arkasını döndü ve yürümeye başladı. 

"Harry bizi de bekle."Lois onun yanına doğru yürümeye başladı, bense hala orada durmuş o çocuğun Lois olmasının şaşkınlığı içindeydim." Lavin gelmiyor musun? "

"Hıh tabi, geliyorum."

"Doğru söyle ne yapıyordunuz, burada gizli fantezilerinizi mi konuşuyordunuz? " Lois 'e gülerek omuz attı, bana da bakıp kaş göz yapıyordu. 

"Hayır Harry, şimdi işine bak. "Kafasına yavaşça vurdu.Harry ona dil çıkartıp kollarını önüne bağlayıp önden yürümeye başladı. 

Elimi cebime götürdüm. Cebimdeki anahtarı cebimde oynadım, yüzümde bir sırıtma vardı. Şu an çok mutluydum, bu anahtara sahiptim." Teşekkür ederim. "Durdu, bana baktı ve yüzüne yine huzur veren bir gülümseme yerleşti. Sonra önüne dönüp Harry'e yetişti. Harry ona trip atıyordu, Lois de ona gülüyordu. Bense onları uzaktan izleyen yaralı bir çocuktum. 

                                          & 

Verandanın merdiveninin tırabzanlarından tutundum ve verandayı inceledim. Ellerim biraz titriyordu, daha sıkı tutundum ve cebimden anahtarı çıkardım, baktım. Onu sıkıcı tutup göğsüme bastırdım.

"Lavin hadi gel, toplantıya devam edeceğiz. "Buse verandada bir anda belirdi, ne ara geldiğini anlayamamıştım. Ona kafamı salladım ve elimdeki anahtarı hızla cebime sakladım, bana şüpheli bir bakış attı. Ona bakmadan yanından geçtim. Herkes masanın etrafında toplanmıştı. Theo ve Harry'nin yanı boştu, hemen Harry'nin yanına kendimi attım. Buse de geldikten sonra Lois konuşmaya başladı. 

"Carolina Carter'da bize ait olan bir şey var, onu oradan almalıyız. Bu dosya hayati önem taşıyor ve bu dosyanın ne içerdiğini sadece ben ve Theo biliyor, diğerleri size şuan da bir şey açıklamak için erken ama dediğim gibi bu dosya çok korunaklı bir evde. Bu yüzden hepinize vereceğim görevleri doğruca uygulayın. Elena sen pizzacısın, sakın Elena sorgulama yok. "Elena ağzını açacakken susturdu. "Sen onlarla kavga çıkartacaksın, olabildiğince uzat Harry ormanlıkta silahını defalarca havaya sık. Ön ve arkayı böyle temizleyeceğiz. Kalan adamları Theo, Lavin ve ben halladeceğiz. Eve girdikten sonra işler daha zor olacak, Buse sen kasayı patlatacaksın ve asla dediklerimden çıkmayın."

"Silahlarınızı alın şimdi masadan, gidiyoruz. "dedi Buse, masadan ortada duran silahlardan birini alıp beline koyup Lois'in arkasından gitti. 

"Aslında sana konfeti fırlatan şu oyuncak silah vermek lazım değil mi prenses?" dedi Theo kulağıma yaklaşarak fısıldadı, sonra gülüp gitti. 

"Aptal."Arkasından bağırdım.

Yola çıkmıştık. Theo sürücü koltuğunda yan tarafında da Lois oturuyordu. Biz arkaya 4 kişi sıkışmıştık. Harry arabaya biner binmez uyuklamaya başlamıştı, omzuma başı düştü ve uyumaya başladı omzumda.Uyurken aynı zamanda sayıklıyordu da. 

"Elena, Ella."

"Harry kapa çeneni. "dedi Theo ona sinirle. 

"Siz sevgili misiniz?" dedim Elena'ya sırıtarak. 

"Hayır asla! "Hiddetle bağırdı, gözlerini bana pörtleterek baktı. Sonra kaşlarını çatıp kollarını önüne bağlayıp arkasına yaslandı. 

"Peki. Bir şey demedim ya." 

Yol boyunca başka konuşma olmadı. Yine ıssız ormanlığın içinde bir konuma gelmiştik ama burası farklıydı. Evin etrafı teller çevriliydi, sanki yasaklı bölge gibi ya da hapishane gibi duruyordu. Tellerin ardında 4 katlı, siyah boyalı, eski bir ev vardı. Düşündüğüm gibi çıkmamıştı, onu tanıdığım kadarıyla lüks düşkünü biriydi, şaşırtmıştı. Lois eliyle bir yeri işaret etti. Aramızdan Elena ayrıldı, ters yöne doğru gitti. Geri kalanlarımız gösterilen yöne doğru yürüdü. Tellere doğru yaklaştıkça evin etrafında bir sürü adam olduğunu gördüm, Lois'in anlattığı kadar vardı. Hepimiz belinden silahlarını çıkardı. Tellerin etrafında çevrili sarmaşıkların ardında sürüne sürüne ilerledik. Lois bir yerde durduğunda orada açılmış bir insanın geçebileceği boşluk vardı.

Delikten hepimiz geçmiştik, ayağımızın altındaki çamur yürümemizi zorlaştırıyordu. Çamura bata çıka Lois'i takip ettik ve Harry aramızdan ayrıldı. Olabildiğince hızlı koşuyordu ve aynı zamanda çok komik gözüküyordu, koşarken kıvırcık uzun saçları hava da uçuyordu. Ellerini havaya kaldırmış koşuyordu, gülmeden edemedim. Ön taraftan Elena'nın bağırma sesleri geliyordu.Harry'nin silah sesini bekliyorduk artık ama o daha görünen mesafedeyken silah sesleri duyulmaya başladı ve çığlık sesleri duydum en son.. 

002

Instagram -Tiktok:bellaelliehall

]]>
Thu, 28 Apr 2022 07:40:58 +0300 Bella Ellie Hall
Kar Tanesi 5.Bölüm https://edebiyatblog.com/kartanesi-bellaelliehall https://edebiyatblog.com/kartanesi-bellaelliehall -CAROLİNA CARTER - 

İnsanı sessiz kalmaya zorlayan acı, onu bağırmaya zorlayan acısından çok daha ağırdır... 

Derin bir nefes verdim, yataktan fırlayarak kalktım. Annem donuk yüzüyle morgda yatıyordu ve ona doğru yürüyordum. O küçük zavallı kız ama bir anda kendini boş sokaklarda buldu. Sokak lambasının altındaydı, başını göğe çevirdi ve kar yağıyordu. Onlardan kaçmaya çalıştı ama başaramadı, çıplak ayaklarının altındaki kara baktı ve hepsi kırmızıya bulanmıştı, gökten kırmızı kar taneleri düşüyordu. "ANNE! "diye bağırdım beni bu kabustan kurtarması için ama gelmedi ve kırmızı kar tanelerinin arasında boğuldum... 

"Lavin ben buradayım, geçecek. Gel buraya."Karanlıkta onun sesini duydum, yatağın yanındaki küçük abajurun ışığı ile gözlerimi kıstım. Yanıma yaklaştı ve beni göğsüne bastırdı.

"Peki her zaman olacak mısın?" dedim göğsünden başımı ayırarak. 

"Lavin Vanessa senin her zaman yanında olacağım. "Beni tekrar göğsüne bastırdı, saçımdan öptü." Seni anlıyorum, acını anlıyorum. Çok zor biliyorum ve her böyle hissettiğinde senin için burada olacağım." 

"Söz ver, sen de gitmeyeceksin. Lütfen güveneceğim sana ve gitme, bu çocuk buna dayanamaz." Dayanamaz bu çocuk buna, dayanamaz Lois.. 

"Söz. "Bir süre sessizce yatakta oturduk. Işığı söndürdü ve beni göğsüne yatırdı. 

"Sen de onlar gibi beni bırakma." Sol gözümden bir damla yaş yanağımdan süzülüp gitti. Uykunun kollarına geri döndüm. Bedenim her ne kadar canlı olsa da ruhum ölmüştü. 

Kıkırtılar ve fotoğraf makinesinin deklanşörünün sesiyle gözlerimi açtım. Etrafıma bakındım ve 3 yüzle karşılaştım. Elena elindeki fotoğraf makinesi ile bizi çekiyordu, neden çektiğini anlamak için başımı yana çevirdim.Lois'in kollarında uyuyakalmıştım, hemen kollarının arasından sıyrılıp yataktan fırladım.

"Günaydın Lavin." dedi Buse gülerek. Elena elindeki fotoğraf makinesini bana doğru salladı. 

"Günaydın billboard güzeli. Bunları da billboardlarda görmek ister misin? Çok tatlı çıktılar değil mi Harry?" Yataktan yastık alıp onlara doğru fırlattım. O an çevreme bakındım ve kendi odamda değildim. Bunu şu an fark etmem garipti ama dün gece bunu fark edebilecek halim yoktu, kendimde değildim. 

"Sen ne yaptığını zannediyorsun?" Attığım yastık odaya giren Theo'nun yüzüne gelmişti. Sinirle bana baktı ve üstüme yürümeye başladı. 

"Ahh minik ayı da gelmiş." Ben de ona doğru adımlarımı attım ve yüzüne nefretle baktım. 

"Ayrılın bakayım siz."Lois uyanmıştı ya da uyanıktı ama uyuyor numarası yapıyordu, bilmiyorum. Keçiler gibi kafalarımızı tokuşturmuş birbirimize nefretle bakarken Lois aramızda girdi ve bizi ayırdı. "Çocuk gibi davranmayın, bundan sonra Lavin de bizim ekibimizde Theo ona göre davran!"

"O hiçbir zaman bizim ekibimize dahil olamaz Lois! Bunu o kafana sok." Lois sakince onu dinliyordu, bu Theo'yu daha da sinirlendiriyordu.Lois dediklerine tepki vermedi. Theo ona göz devirip kapıyı çarpıp odadan çıktı, diğerleri de onun ardından çıktı.Odada Lois ile ben kalmıştım. 

"Sadece annemin katilini bulsak yeter, kavga etmenizi istemem."

"Lavin sen buraya aitsin."Gözyaşlarım yine akmaya başlamıştı. Niye şu aptal gözyaşlarımı tutamıyordum. 

"Ben sadece neyse boş ver. "Gözyaşlarımı elimin tersiyle sildim."Banyo ne tarafta? Duş alsam iyi olacak. " 

"Buse'nin odasındaki kullan çünkü artık orası senin de odan, çatıyı tamir edene kadar yani." Bana odaya kadar eşlik etti. "Şu yatak senin, üstünde temiz kıyafetler de var." dedi ve ardından kapıyı ardımdan kapatıp gitti.

Banyoya girdim ve kapısını ardımdan kilitledim. Üstümdeki elbiseyi iğrenerek kollarımdan indirdim. Alkol kokuyordu. Sadece bir anlık her şeyi unutmak için yaptığım ve sonra pişman olduğum bir şeydi ama yapmayı da bırakamıyordum. Bu ilaçlar ve alkolü bırakırsam sanki yaşayamazmışım gibiydi. Gerçekle yüzleşemezmişim gibiydi. İç çamaşırlarımı da çıkardıktan sonra aynada kendime baktım. Bu kimdi emin değildim ne Lavin Vanessa ne de Zeynep. Yüzümde yaram olmasa da gözlerim beni açığa vuruyordu, o koyu halkalar ve ışığı sönmüş bir çift göz..Başımı aşağı eğdim ve karnımdaki izlere baktım, bir sürü çizik doluydu ve kasığımda olan yara yıllar önce Lupus teşhisi konulduğunda olmuştu.O ameliyatla yaşadım.. 

"Lavin 1 saate aşağı da ol, ekip toplantısı olacak." Buse kapıyı tıklattı ve cümlesini söyleyip bir süre kapı da ses vermemi bekledi, onun orada olduğunu biliyordum. 

"Buse senden bir şey isteyebilir miyim ama sakın kimseye söyleme. " 

"Tabi ki Lavin." 

"Valizimden bana siyah küçük makyaj çantasındaki merhemleri getirir misin?"

"Getiririm tabi. Yatağın üstüne koyarım ben, sen hadi duşa gir."Bir şey demedim, elim yaralarıma gitti. Gözümden yaş geldi ve yine ağlıyordum. Canım yanıyordu; fiziksel değil, ruhsaldı. Bedenimdeki yaralardan daha fazlası vardı içimde saklı. Ah kederli ruhum, ah benim yalnız ve yaralı çocukluğum şimdi beni gördüğünde ne derdin? Düşlerim bazen şimdi gelsem, kollarıma alsam, seni sarsam seni oradan "Bak ben buradayım, yalnız değilsin. Düşlerinde gördüğün o seni kurtaran prens dergilerdeki insanlar değil benim.. "desem ve seni sımsıkı tutup bırakmasam. 

Suyun altında sessiz çığlıklar içindeydim...

Bornozumu yatağımın üstüne bıraktım ve yatakta duran merhemlerden birini alıp karnıma sürdüm. Yanıyordu, çok yanıyordu. Mikrop kapmış olmalıydı, dişlerimi sıktım. Kapı tıklatıldı. 

"Girebilir miyim?"Lois gelmişti.

"Bir dakika beklemen gerek. "Hemen yataktaki kıyafetleri üstüme geçirdim. Yaram hâlâ yanıyordu, çenemi kırılacak kadar sıktığımı fark ettim ve biraz gevşemeye çalıştım.

"Girebilirsin. "İçeri girdi, beni baştan aşağı süzdü. Üstümde pijama vardı ve çok saçma bir haldeydim. Üstünde Ayı Yogi vardı.

"Yakışmış. "dedi alayla gülerek. Bende gülümsemesine karşılık verip göz devirdim. 

"Ama sana daha çok yakışır Lois, bir de senin üstünde görelim istersen. "

"Maalesef o bana olmaz, sıska şey seni. "Yüzüm düşmüştü, bu kadar zayıf olmamın nedeni hastalığımdı; bir türlü kilo alamıyordum, yakın zamanda çok fazla kilo kaybı yaşamıştım.

"Kötü bir şey mi dedim? "

"Hayır neyse hadi sen git, ben geleceğim az sonra." Onu çevirip sırtından ittirdim ve kapıyı yüzüne kapattım. Ardından yatağın üstündeki tarağı alıp aynanın karşısına geçtim, saçlarımı taradım. Saçlarım uzatmıştı hem de baya. Anneme benziyordum, aynı annemin saçlarıydı saçlarım dadım böyle derdi. 

Merdivenlerden inerken içeride bir şeyler konuşulduğunu duydum, Theo ile Buse kavga ediyordu.

"Onu neden çağırdın, o bu ekibe dâhil bile değil!"Artık merdivenden inmiş onları kapının kenarından izliyordum, Theo masaya yumruğunu vurdu ve pencereye doğru ilerledi. 

"Benimle problemin ne?" Odanın ortasına doğru yürüdüm, Theo hariç herkes bana baktı. 

"Çünkü sana güvenmiyorum." 

"Lavin de geldiğine göre başlayım, Theo sen de gel buraya Mızmız Myrtle gibi dikilme orada." dedi Harry, onu kolundan çekip oturturdu sandalyeye. Yanıma oturmuştu. Ona bakmadım, doğruca Lois'i izliyordum.

"Evet bu gece sizinle bir eve girmemiz gerek ama bu ev öyle bir ev değil, güvenlikler dolu. Her yerden her an her şey çıkabilir. "Cümlesini yarıda kesti Harry. 

"Kurt adam da çıkar mı Lois ? Lütfen çıksın. "Elena ile birbirlerine bakıp kahkaha attılar, bense onları tek kaşımı kaldırıp bir bakış attım.

"Bu evden bir dosyayı almamız gerekiyor. Başka bir gün değil, sadece bugün yapabiliriz. Daha sabah öğrendiğime göre ev bu gece boş olacak, aylardır bunu bekliyorduk."Bu sefer cümlesini yarıda kesen ben oldum.

"Peki kimin evi? "Önümdeki kahveye uzandı elim.Lois yüzüme baktı söylemek için emin değilmiş gibi."Lois o eve gireceksem kimin evi olduğunu bilmeliyim." 

"Carolina Carter." Elimdeki kahve fincanını masaya düşürdüm, kahve üstüme döküldü.Ellerim titriyordu, masanın altına gizlemeye çalıştım. Kafamda onun ismi dönüyordu. Carolina Carter...

Instagram -Tiktok:bellaelliehall

Size güzel bir gün dilerimm :). 

]]>
Thu, 21 Apr 2022 17:02:06 +0300 Bella Ellie Hall
Gözlerin&Barış Akarsu https://edebiyatblog.com/müzik-bellaelliehall-2011 https://edebiyatblog.com/müzik-bellaelliehall-2011 Wed, 23 Mar 2022 22:04:36 +0300 Bella Ellie Hall Kar Tanesi 4.Bölüm https://edebiyatblog.com/kar-tanesi-bellaelliehall-2010 https://edebiyatblog.com/kar-tanesi-bellaelliehall-2010 -O Beni Anladı-

Keyifli Okumalar! 

Şarkılar;Sezen Aksu, Düş Bahçeleri

Perdenin Ardındakiler, Gökyüzü

Tuğkan, Yazık

Bilmem kaç saattir odamda oturuyordum, kapının çalınmasıyla kendime geldim. Hâlâ kıyafetlerimi yerleştirmemiştim, öylece bavulu kenara atıp yatağa oturup pencereden dışarıyı izlemiştim. İçeri Buse girdi.

"Lavin, hadi yemek yiyeceğiz. Sana seslendim ama duymadın galiba." Arkam dönüktü, ona başımı onaylarcasına salladım." Bavulunu boşaltmana yardım etmemi ister misin?" 

"Teşekkürler, gerek yok ve aç değilim, sadece biraz yalnız kalmak istiyorum."Cevabıma kırıldı mı acaba bana sinirlendi mi?Aklımda yine düşünceler dolanıyordu. Bir şey demeden odadan çıktı, gittikten sonra kapıyı ardından kilitledim. Kendimi dışarıda çiseleyen yağmuru izlemeye bıraktım. Burası şehir merkezine çok uzaktı. Her yer ağaçlarla doluydu ve görünürde başka bir evde yoktu. Burası neresiydi, bilmiyorum ama hafızamın bir yerlerinde bu ev var... 

Yağmur şiddetini artırmıştı.Yanağıma bir damlacık düşmesiyle irkildim. Kafamı yukarı kaldırdım ve çatıdan su damladığını gördüm.İleride gördüğüm boş saksıyı alıp yatağın üstüne koydum. Bir süre saksının içine düşen damlaların sesini dinledim. Cebimde bir şey titriyordu, elimi cebime götürdüm ve babamın beni aradığını gördüm. Ellerim yine titriyordu. Telefonu yatağın üstüne bıraktım. Yataktan kalktım, odanın içinde dolanmaya başladım. Hâlâ telefon titriyordu. Ellerimi saçlarıma geçirdim ve hızlı adımlarla odada dolandım, bir oraya bir buraya giderken telefonun o titreme sesi beni deli ediyordu. Nefes alışverişlerim hızlanmıştı. artık çıldırmış gibi hissediyordum. Gözümün önüne yine yine aynı görüntüler geliyordu. Şimşek çakmasıyla irkildim ve artık bu da son damla olmuşçasına görüntüler beni ele geçirmişti. Telefonu elime aldım, duvara fırlattım. Telefonun parçaları etrafa saçıldı. Duvara haykırıyordum, kendimde değildim. 

"Bırak. Hayır. İstemiyorum. Çekil lütfen. HAYIR GELME ÜSTÜME." Yatağın kenarına yığılmış, çığlıklar içinde ağlıyordum.

Kapı vurulma sesleri zihnimdeki görüntülerin arasına karışmıştı. Birinin omzuma dokunmasıyla geriye düştüm. "Bana yaklaşma istemiyorum, dokunma!" Duvarın köşesine sindim ve bağırıyordum, saçlarımın arasındaki ellerim saçlarımı diplerinden çekiyordu. Nefesim gittikçe hızlanıyordu. Lois yavaşça yaklaştı.

"Zeynep bana bak. Ben Lois, sana asla zarar vermem ve diğerleri de burada, güvendesin. Lütfen sana yaklaşmamıza izin ver, kendine zarar veriyorsun." Onayımı bekliyormuş gibi bakıyordu. 

"Lois."Ağzımdan çıkan isimle birlikte o an nerede olduğumu anlamıştım. Zihnimdeki o kötü görüntülerden uyanmış ve karşımda Lois 'i görüyordum. Saçlarımın arasından ellerimi indirip yere bıraktım, sırtımı duvara yaslayıp gözyaşları içerisinde karşıda duran çocukluğumu izledim. Lois yanıma geldi ve beni kollarının arasına aldı. Titriyordum hiç olmadığım kadar, o an da gibiydim. Korkuyordum.

"Zeynep sana zarar vermelerine izin vermeyeceğim. Artık güvendesin, benim yanımdasın.Seni ne pahasına olursa olsun koruyacağım."

LOİS HENDERSON ;

Kollarımın arasında titreyen bu beden sen neler yaşadın? Seni kim incitti? Seni kimler kırdı? Canını kimler yaktı? O çocuğa kimler bunları yaptı?

Yanağından yaşlar akıp tişörtümü ıslatıyordu. Saçlarını okşadım ve öptüm. Bana Zeynep'i gösterdi. "İşte bak tam karşımızda, kamburuyla orada yalnız başına bütün yükleri üstlenmiş ağlıyor."Senin bu incinmiş kalbini onaracağım, sana söz veriyorum.

Onu yavaşça yerden kaldırıp kucağıma aldım ve yatağa yatırdım. Hâlâ gözlerini duvardan ayırmıyordu. Ona sakinleştirici getirmek için gidecekken kolumdan tuttu."Gitme. "dedi, ardından elimi tuttu ve geri yatağa oturtturdu. "Annemi özledim. Annemi unutmaktan çok korkuyorum; yüzünü, kokusunu unutmaktan korkuyorum. Anneme kavuşmak için bir gün daha bitmesine seviniyorum, ölmek istiyorum. Evet her şey bitsin istiyorum, dursun ama durmuyor. Öyle bir his ki bu bitmeyecek gibi, hiçbir şey son bulmayacak hep bu karanlığa mahkûm gibiyim. Neden iyi bir oyuncuyum çünkü o sahneler gerçekti, o karakter bendim. Yaşadıklarımı yazdım orada, kimse anlamadı. Siz bile beni umursamaz sanıyorsunuz, kimse bilmiyor ki çok umursuyorum. Her gece hıçkırıklarımda boğuluyorum, onların dediği bir cümle aklımdan çıkmıyor hem de günlerce aklımda dolanıyor. Belki bir annem olsa bana öğretirdi, doğru ve yanlışı kimse bana öğretmedi. Bu yüzden okul hayatım boyunca aşağılandım, hayat öğretti bana ama acıtarak.." Artık konuşamayacaktı, anlatamıyordu. Onu o kadar iyi anladım ki çok zordu, devamını anlatabilecek cümle yoktu ve hiçbir zaman olamazdı. Bir insanın dili vardır konuşmak için ama her cümle için yoktur o organ ile bazı hisler anlatılmaz, o acıyı ben de biliyorum. Zeynep ya da Lavin mi demeliyim sana? Annesizlik çok zor, evet. Ben de biliyorum çünkü benim hiç ailem olmadı Lavin. 

"Kaçıncı uykundasın, hangi rüzgar aldı seni? "Yatakta uzanmış halde duvara bakarken yeşil gözleriyle gözüm buluştu. Ellerim ellerine uzandı.

"Sen?" 

"Benim hiçbir zaman ailem olmadı. Bu acıyı geçirecek çözümler aradım yıllarca. Acımı dindirecek şarkılar, kitaplar bulmaya çalıştım ama olmadı, bulamadım. Bu sözü de o dönem de öğrendim. Her şeyin durmasını istiyordum. Yani insanların, hayatın durmasını istiyordum. Seni çok iyi anlıyorum. Anneni geri getiremem belki ama annenin katilini bulacağız. Söz veriyorum. "Nefesini titreyerek verdi. Ellerimi daha sıkı tuttu. 

LAVİN VANESSA ;

Ona güveniyor muyum, bilmiyorum ama o beni anladı, bunu biliyorum. Kimsenin yapmak istemediğini yaptı. Lois Henderson o beni anladı. Titreyen bedenimin titremesini geçirdi. Lois Henderson o da benim gibiydi. Yaralarımızı sarmamız gerekti ya da birbirimize yardım etmemiz... 

Instagram -Tiktok:bellaelliehall

Size güzel bir gün dilerimm.

]]>
Wed, 23 Mar 2022 21:59:23 +0300 Bella Ellie Hall
Yağmurlar&Şebnem Ferah https://edebiyatblog.com/müzik-bellaelliehall-1998 https://edebiyatblog.com/müzik-bellaelliehall-1998 Wed, 23 Mar 2022 01:21:41 +0300 Bella Ellie Hall Aşk Yasal Cinayet&Emir Can İğrek https://edebiyatblog.com/müzik-bellaelliehall-1996 https://edebiyatblog.com/müzik-bellaelliehall-1996 Mon, 21 Mar 2022 22:17:37 +0300 Bella Ellie Hall Haydi Gel Benimle Ol&Sezen Aksu https://edebiyatblog.com/müzik-bellaelliehall-1992 https://edebiyatblog.com/müzik-bellaelliehall-1992 Mon, 21 Mar 2022 16:28:17 +0300 Bella Ellie Hall Biliyorsun&Sezen Aksu https://edebiyatblog.com/müzik-bellaelliehall-1984 https://edebiyatblog.com/müzik-bellaelliehall-1984 Sun, 20 Mar 2022 23:20:32 +0300 Bella Ellie Hall Gökkuşağı https://edebiyatblog.com/Şiir-bellaelliehall https://edebiyatblog.com/Şiir-bellaelliehall -Gökkuşağı-

Sevgilim seni yağmur yağdıktan sonra çıkan  gökkuşağına benzetirim.                                             

Onun kadar renkli gelirsin zor günlerden sonra.         

Ama hep zor günden sonra iyi günlerin meleği zor günlerin oyunbozanı.                                                   

Şimdi işte tek doğduğum gibi öleceğim .                     

Zor günümde ve tek sevgilim.                                       

Artık gökkuşağını göremeyecek kadar  güçsüzüm yatakta gördüğüm tek görüntü tavan bu senin eserin sevgilim.                                                                         

Olsun senin suçun değildir  sonuçta sen iyi günlerin gökkuşağısın.

]]>
Sat, 19 Mar 2022 14:55:13 +0300 Bella Ellie Hall
Her Gece&Perdenin Ardındakiler https://edebiyatblog.com/müzik-bellaelliehall-1964 https://edebiyatblog.com/müzik-bellaelliehall-1964 Sat, 19 Mar 2022 14:44:47 +0300 Bella Ellie Hall Her Şeyi Yak&Duman https://edebiyatblog.com/müzik-bellaelliehall-1949 https://edebiyatblog.com/müzik-bellaelliehall-1949 Fri, 18 Mar 2022 16:47:17 +0300 Bella Ellie Hall Dursun Zaman&Rei 6 https://edebiyatblog.com/müzik-bellaelliehall-1936 https://edebiyatblog.com/müzik-bellaelliehall-1936 Thu, 17 Mar 2022 20:13:17 +0300 Bella Ellie Hall Kadıköy Kızı & Yüzyüzeyken Konuşuruz https://edebiyatblog.com/müzik-bellaelliehall https://edebiyatblog.com/müzik-bellaelliehall Wed, 16 Mar 2022 20:00:35 +0300 Bella Ellie Hall Kar Tanesi 3. Bölüm https://edebiyatblog.com/kar-tanesi-bellaelliehall-1924 https://edebiyatblog.com/kar-tanesi-bellaelliehall-1924 ¦Bulutlar Yüklü ¦

Keyifli Okumalar!

Sen kasırgalara dayanmışsın, rüzgarla mı yıkılacaksın! Başka çaren yok yüreğim, dosta düşmana karşı ayakta kalacaksın.

Etrafımdaki insanların arasından sıyrılarak ona doğru adım attım.Ağlamak istiyordum, kendimi ilk defa bu kadar güçsüz hissediyordum. Yutkundum, boğazımda öyle bir acı vardı ki yutkunsam da geçmedi. Nefes alamıyordum sanki. "Bana kimse yardım edemez, o çocuğa kimse yardım edemez." Boğazımda oluşan hisse rağmen nefes alıyordum, yüzüme usulca bir gülümseme yerleştirdim.

"Ben sana yardım edebilirim Zeynep. Bu senin gerçek adın değil mi Zeynep? O kız çocuğunu birlikte kurtarabiliriz." Artık etrafımız çevrelenmişti, herkes elindeki telefonla bizi çekiyordu.Sadece o an gerçekten birine güvenmek istedim ama yine aynı şeyleri yaşamaktan korktum.Elini bana doğru uzattı. Eline baktım, ardından yüzüne baktım.Annemin katilini bulmak istiyorsam Fransa'da kalmalıydım ve bunu birçok kez denemiştim ama dosya kaybolmuştu ve bulabildiklerim de elle tutulur şeyler değildi.

"Teklifini kabul ediyorum ama sizin kazancınız ne olacak?"

"Hiçbir şey."Cümlesini bitirdikten sonra korna sesini duydum. Biri son ses şarkı açmış, sürekli kornaya basıyordu. Lois gözleriyle elini işaret etti.Elini uzanıp tuttum.Beni çekiştirmeye başladı kalabalığın arasından sıyrılmak için. Artık koşmaya başlamıştık.Elimi sıkıca kavradı ve daha da hızlı koşmaya başladık.


Az önce kornaya basan arabanın yanına gelmiştik.Sürücü koltuğunda beni tutan Theo denen adam vardı. Yan koltukta da turuncu saçlı bir kız oturuyordu.

"Ne bekliyorsunuz, binsenize!" dedi Theo. Ona göz devirip kapıyı açıp koltuğa kendimi bıraktım. Yanımda Elena vardı, bana boş gözlerle bakarken sakız çiğniyordu. Yanıma Lois oturduğunda artık arka tarafta sıkışmıştık.

"Theo bas gaza!"diye haykırdı Elena.Theo gaza bastı ve hızlıca arabayı sürmeye başladı.O kadar hızlı sürüyordu ki midem ağzıma gelmişti." Naber güzellik ? Anlaşılan kendin becerememişsin. "dedi Elena saçlarımda ellerini gezdirirken.

"Rahat bırak onu Elena. "Ön koltuktaki turuncu saçlı kız arkasına döndü ve saçıma dokunan eline yavaşça vurdu. Ardından bana döndü, gülümsedi." Merhaba, adım Buse. Tanıştığıma memnun oldum." deyip geri önüne döndü.

"Merhaba, Buse. Ben de memnun oldum."

"Bu da Harry." dedi Lois Elena'nın yanındaki adamı göstererek. Harry sadece başıyla selam vermekle yetindi.

Gece yarısı olmuştu ama hala da varamamıştık gideceğimiz yere. Theo, Lois ve ben sadece uyanıktık, diğerleri uyuyakalmıştı. Benim de uykum vardı ama kendimi uykunun kollarına teslim etmek istemiyordum. Bu yüzden cebimden telefonumu çıkardım ve İnstagram'da gezinmeye başladım, etiketlendiğim gönderilerin çoğunda Lois ve ben vardık.Tabi ki çarpıtılmış haberlerle doluydu sayfam. "Çok yakışıyorsunuz." Uykulu bir sesle Elena'nın telefonumdan neye baktığımı izlediğini gördüm.

"Biz sevgili değiliz!" İkimiz de aynı anda bağırmıştık.Elena göz devirip önüne döndü.Telefonu kapatıp geri cebime koydum..

Sabah olmuştu, Lois'in seslenmesiyle uyandım. Gözlerimi yavaşça açtım, burnuma keskin bir sigara kokusu geliyordu.Gözlerimi ovaladım ve günün aydığını anladım, kafamı yasladığım yere baktığımda hışımla başımı kaldırdım.Lois'in omzunda uyuyakalmıştım.Lois gülümsüyordu.

"Ben özür dilerim."

"Sorun yok, istersen geri yatabilirsin."

"Ha hayır, gerek yok. Ben aa şey diyecektim, gelmedik mi?" Yine saçmalamıştım, böyle biri değilim. Ne oluyor bana?

"Geldik, hadi inin arabadan. Asıl şimdi işimiz başladı."dedi Theo sigarasının dumanını üflerken. Dışarıda 2 katlı bir villa vardı.Vanilya tonlarında boyası eskimişti, burası bana bir yeri anımsatıyordu ama çözememiştim.

" Sanki önceden buraya gelmişim gibi. "dedim arabadan inerken.

" Kim bilir. "dedi Buse elini omzuma atarak.

Wattpad-İnstagram-Tiktok:bellaelliehall

Sevgilerle, musmutlu bir gün dilerim.

]]>
Mon, 14 Mar 2022 17:29:31 +0300 Bella Ellie Hall
Kar Tanesi 2.Bölüm https://edebiyatblog.com/kar-tanesi-bellaelliehall https://edebiyatblog.com/kar-tanesi-bellaelliehall   -Kendim İçin Yaşamak -

Keyifli Okumalar! 

"SAKIN SESİNİ ÇIKARMA !"Biri gözlerimi bağlamıştı, beni sımsıkı tutuyordu. Çırpınsam da kurtulamıyordum... 

"Theo, onu hemen rahat bırak.Ne yaptığınızı zannediyorsunuz?" Odaya biri girmişti, bu ses Lois'e aitti. Beni tutan kişi serbest bırakınca gözümdeki kumaşı çıkardım.Lois sinirle arkamdaki kişiye bakıyordu, arkama kafamı çevirmek isteyince arkamdaki kişi omzuma sertçe bastırdı. 

"İşini bitirmeyecek miyiz, sen neyden bahsediyorsun, ailesinden para mı alacağız yoksa?" Omzuma daha da bastırdı, acıyla inledim. Lois yanıma gelip kolumdan çekti beni yanına doğru.

"Bunların hiçbirini yapmayacağız!"dedi hiddetle.Odadaki diğer kişiler şimdi tam karşımıza geçmiş, bize öfkeyle bakıyorlardı.

" Lois yeni yatağına atacağın kızlardan biri mi? "dedi karşımızda duran dört kişiden en kısa olanı. Lois'e nefretle bakıyor gibiydi, elindeki elmasından bir ısırık aldı ve benim yanıma geldi. Omzuma elini koydu."Ben bu kızı bir yerden tanıyorum, siz çocuklar?" Başını hepsi salladı. Sırıtarak bize bakıyorlardı."ahh doğru, billboard güzeli Lavin Vanessa. Bizim Lois ile ilişkisi var demek ama pek cesur değil galiba, pozları çok cesurdu halbuki."Eliyle saçlarımı okşuyordu, ardından önüme geçti ve dudaklarını büzdü. Yüzümü inceledi, Lois'e döndü. "Lois neden susuyorsun yoksa doğru mu tahmin ettim?" Lois' e yaklaşıp burnunun ucuna vurdu ve yerine geri döndü.

"Elena saçmalamayı kes, o benim kız arkadaşım falan değil." Bana döndü ve gülümsedi. Bense ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Sadece dün gece kendi evimde parti veriyordum, bunu biliyordum.Gerisi yoktu."Sizi çağırdım, evet çünkü Lavin 'in annesinin katilini bulacağız."

Az önce beni sımsıkı tutan kaslı uzun adam sinirle Lois'e doğru yürüdü. "Bundan bize ne, gitsin kendisi bulsun.Parası var değil mi? Kendine adam tutsun, biz onun kölesi değiliz. Hem annesinin katilini bu kadar yıl öğrenmemiş, pek umursuyor gibi değil. Baksana; partiler, billboardlar eğleniyor prenses."Ayaklarımın ucuna bakan gözlerimi hızlıca ona doğrulttum. Ona nasıl baktığımı bilmiyordum ama içimde sadece onu şu duvara yaslayıp boğazlamak geçiyordu.

"Kes sesini, iğrenç ağzından benim hakkımda bir laf daha duyarsam sana yapacaklarıma aklın ermez."Ona doğru yürüdüm, aramızda az mesafe kalmıştı. Yüzüne doğru haykırdım.O bana baktı ve omzumdan itekleyip kahkaha attı.

"Ne yaparsın güzellik, söyle. Babana mı şikayet edersin?" Yanındakilerde kahkaha atmaya başladı, tiksinerek onlara baktım.Tam ağzımı araladığım sırada Selena odaya daldı, bana doğru koştu. Bacaklarıma sarıldı."Annem kahvaltıya çağırıyor sizi." dedi parmaklarıyla.

Hepsi odadan çıktı bana gülümseyerek. Sadece Lois ben Selena kalmıştık."Özür dilerim, ben..ben sadece sana yardım etmek istedim."Onun yüzüne baktım, gerçekten mahcup gözüküyordu ama şu an bu umrumda değildi.

" Selena canım ben sonra yine uğrayacağım."Eğilip yanaklarından öptüm ve sarılıp Lois'e bakmadan odadan hızla çıktım.Arkamdan anneleri seslendi ama umursamadan çıktım.

Apartmandan çıkmıştım, kendimi direkt yola attım ve fren sesiyle kendime geldim.Arabadan biri indi ve yanıma geldi, bir şeyler diyordu ama algılarım kapanmıştı.Yanıma başka biri daha geldi.

"Lavin, abicim bana bak. Noldu sana?" Gözyaşları içinde ona baktım ve sarıldım. Abim yanıma gelen adama teşekkür edip beni yürüttü. "Dün gece neredeydin Lavin, beni endişelendiriyorsun. Bir açıklama yap. Babam evde seni bekliyor, çok sinirli. Seni korumam için bir şey söyle Lavin." Ona baktım, kaşlarımı çattım.

"Yeter rahat bırak beni abi, Türkiye 'ye geri döneceğim." Apartmana hızlıca girdim, onu beklemeden merdivenlerden hızla çıktım.

Zile bastım.Evden bağırma sesleri geliyordu, klasik babamdı. Kapıyı Marie açtı. Beni kolumdan sıkıca tuttu, duvara doğru itti."où étais-tu salope?" (Neredeydin ##? ) Onu umursamadan yürüdüm. Babam beni bekliyordu, bağırıyor ayılıp bayılma numaraları yapıyor yine, beni görünce ayağa kalktı."Çekimlere geciktin, senin yüzünden paralarımı kaybedemem.Hemen stüdyoya git.Rezil ettin beni."Abim arkamda nefes nefesiydi, başımı iki yana salladım.

Odama gittim. Kapıyı kilitledim.Yatağın altına eğilip alttaki bavulumu çekip yatağın üstüne koydum. Sonra giyinme odasının kapısını açıp kıyafetlerimi toplayacaktım ama içerisi karmakarışıktı. Marie yine bir şeyler almak için girmişti anlaşılan, gözlerimi kapatıp burnumdan nefesimi verdim.Aralarından ihtiyacım olanları alıp bavuluma katlayıp koydum.Odama geri baktım kapıdan çıkmadan önce; bu ev, bu oda annemindi. Annemin küçüklük eviydi. Gözümden bir damla yaş düştü, elimin tersiyle sildim.Bavulumu duvarın kenarına bıraktım. Yere çöktüm, başımı kapıya yasladım. Gözyaşlarımın akmasına izin verdim.Şimdi daha iyi anlıyordum anne. Dünya da yalnızdım , her ne kadar çevrem dolu olsa da gerçek yalnızlığı şimdi tadıyordum.Geceleri anne diye ağlardım, abim gelip bakar saçımdan öper geçecek derdi. Ardından evden çıkar giderdi.Biri hep yanımda gibiydi. Şimdi anlıyorum, hep yalnızdım.

Gece saatleri olmuştu.Kapıyı açmamı kaç defa söylemişlerdi ama açmadım. Yoksa yine aynı yere göndereceklerdi, buna bu sefer izin vermem.Bu yüzden onların bilmedikleri özelliğimi kullandım, beni oraya gönderdiklerinde yaşamak için binlerce kez plan yapmam gerekmişti.Giyinme odama gittim ve ağzı açık kalmış kasamdan silahımı aldım.Kapının kilidini yavaşça çevirdim. Kapıyı açtığımda abim ve babam kapıda bekliyorlardı. Oturdukları yerden kalkıp üstüme doğru yürümeye başladılar. Belimden silahı çıkardım, kafama dayadım. 

"Lavin!" Abimin ağzından sadece bu kelime çıktı. Bavulumu da alıp bu sefer ben onların üstüne yürüdüm. Babam onu vururum korkusuyla abimin arkasına saklandı.Marie de sesleri duyup üstündeki geceliği ile esneyerek bize doğru geliyordu, elimdeki silahı görünce gözlerini şaşkınla kocaman açtı."Bu kız delirmiş Tommy bebeğim ve Emir sen de uzaklaş ,uzaklaşın o kızdan."

"HAKLI UZAKLAŞIN BENDEN YOKSA SİLAH BENDEN BAKARSINIZ SİZE DOĞRU DÖNMÜŞ OLUR!" Bağırdım onlara. Abim bana doğru yaklaşıyordu, aklınca silahı alıp kurtarıp babama cesur oğlunu gösterecekti.Silahı ona doğrulttum. Hepsi kenara çekildiler, babam her ne kadar Emir'e git dese de Emir korkudan yanıma yaklaşamıyordu.Yavaşça onlardan uzaklaşarak kapıya doğru koştum, bavulumu da alıp kapıyı hızla çekip asansöre bindim.Kalbim çok hızlı atıyordu.Ellerimin ve vücudumun titrediğini fark ettim, elimdeki silah asansörün zeminine sertçe düştü.Yavaş yavaş asansör inerken arkamdaki aynaya döndüm, gözlerim kıpkırmızı olmuştu. Üstümde hala dün geceden kalma elbisemle duruyordum, üstünde şarap lekesi vardı ama bunun ne zaman olduğunu bilmiyordum.Kendimi aynada izlerken asansörün kapısı açıldı ve arkamı hemen döndüm. Karşımda Bayan Emma ve oğlu duruyordu.Bir bana baktı, ardından yerdeki silaha. Kaşlarını çattı, oğlunu arkasına aldı.Ağzını açacağı sırada hemen yerden silahı alıp belime koydum ve hızla apartmandan çıktım.Bir süre etrafa bakındım ne yapacağımı bilmiyordum. Sadece o an boş gözlerle sokağı izliyordum. Cebimdeki telefonun bildirim sesiyle kendime geldim. Hızlıca cebimden çıkardım ve gelen mesaja baktım, bilinmeyen numaradandı. 

Bilinmeyen Numara;

Daha ne kadar devam edeceksin sokağı boş gözlerle izlemeye?

Çevrimiçiydi ve profili yoktu.Etrafıma bakındım ama kim olduğunu çözemedim ve ardından tekrar telefonumdan bildirim sesi geldi. 

Bilinmeyen Numara ;

Karşı apartmana bak, sana el sallıyorum.

Başımı kaldırdığımda Lois'in bana el salladığını gördüm.Ona kaşlarımı çatarak baktım ve telefonu geri cebime koydum.

Karşıdan gelen taksiye seslendim ama geçip gitti.Halbuki içi boştu.Sinirle yürümeye başladım.Telefonuma bildirimler geliyordu ama umursamadım, yürümeye devam ettim. Eyfel kulesinin önüne gelmiştim.Çimlere oturdum ve Eyfel'i izlemeye başladım.Geceleri Eyfel daha da güzel oluyordu.Kendimi onun büyüsüne bıraktım. 

"Geceleri buraya gelmeyi ben de severim." Yanıma birinin oturmasıyla kendime geldim.Bu ses Lois'e aitti.Gözlerimi Eyfel'den ayırmadım. 

"Pek vakit bulamam, sadece 2 kere geldim buraya. Onlar da çekimler içindi. Sadece evimin balkonundan izlerdim." 

"Özgürlüğü hiç tatmamışsın. Hep başkalarının mutluluğu için uğraştın, neden?" Elimde elinin sıcak dokunuşunu hissettim. Baş parmağıyla okşadı elimin tersini. 

"Belki beni de severler diye bekledim, kimse beni ben olduğum için sevmedi. "Ona doğru döndüm.Eyfel 'i izliyordu.Elimi elinin altından çektim ve ayağa kalktım."Ama artık kendim için yaşayacağım." 

"O zaman yardım etmeme izin ver." 

"Gerek yok, dediğiniz gibi neden kendim yapmıyorum ki!" Hızlıca bavulumu da alıp oradan uzaklaştım, yanıma gelen birkaç kişi fotoğraf çekilmek istediği için hızım yavaşlamıştı. 

"Ben yani biz çok üzgünüz Lavin. Lütfen gitme, sana yardım etmeme izin ver." diye arkamdan haykırdı.Yanımdaki hayranlarımla ona doğru döndük, birkaç kişi bizi videoya almaya başlamıştı bile.. 

Sevgilerle, musmutlu bir gün dilerim.

:)

]]>
Thu, 10 Mar 2022 19:23:48 +0300 Bella Ellie Hall
&Sordu Tanrım & https://edebiyatblog.com/kar-tanesi-bellaelliehall-1893 https://edebiyatblog.com/kar-tanesi-bellaelliehall-1893 -SORDU TANRIM-

Sordu, Tanrım

Bu yeşil gözler ve kahkahalar mıydı hayatın?

Cevabım ise sendi ilk aşkım

Kalp atışlarım ve kelebekler sana yaklaşınca garipleşiyor. 

Sordu, Tanrım

Bu saçlar ve ses miydi hayatın? 

Cevabım ise sendi ilk aşkım sendi

Rüyalarımda görürdüm seni yeşil gözlerinle ve elinde güllerinle.

Sordu, Tanrım

Bu koku ve sahte davranış mıydı hayatın? 

Cevabım ise sendi ilk ve son aşkım

Her ne kadar kalbin beni görünce çarpmasa da benim atışlarım yeter. 

Bana sahte gül benimle alay geç ama bu kalp her zaman aynı. 

]]>
Thu, 10 Mar 2022 18:43:09 +0300 Bella Ellie Hall
Kar Tanesi 1.Bölüm https://edebiyatblog.com/kar-tanesi-bellaelliehall-1865 https://edebiyatblog.com/kar-tanesi-bellaelliehall-1865 -Kar Tanesi-

Keyifli Okumalar! 

Sokakta yürüyen insanlar aceleyle oradan oraya gidiyorlardı.Annesinin elini tutmuş, kumral hafif dalgalı saçlı minik kız çocuğu göğe yüzünü çevirdi. Gökten düşen pamuk şekerlere gülümsedi. Annesine döndü ve işaret parmağıyla göğü gösterdi. Annesi ona gülümsedi.Avucunu açıp sokağın ortasında gökten yağan pamuk şekerleri yakalamaya çalıştı, avucuna düşen kar tanelerine baktı ve avucundaki kar taneleri kırmızıya bulandı. Çığlıklar ve yere düşen beden daha 4 yaşındaki bir kız için çok ağırdı. Sadece para için yapılan şeyler acıydı. Elleri ve yüzü annesinin kanına bulanmıştı.Yere düşen bedene baktı ve elinde kalan kana. Zaman çok kısaydı, bir kar tanesi gibi eriyip giderdi...

"ANNE!"Mağazadan elinde poşetlerle gülümseyerek onlara ilerleyen abisi poşetleri yere fırlatıp annesine koştu. Gözyaşları içinde annesini uyandırmaya çalışıyordu. Çevredekilerden 30'lu yaşlarında olan adam ambulansı aramış, küçük kıza doğru ilerliyordu." Anne? "annesine soru sorarcasına yaklaştı. Abisi ne yapıyorsa o da aynısını yapıp annesinin dizlerinin yanına çöküp gözyaşları döküp anne diye çığlık atıyordu.Adam küçük kıza yaklaştı ve onu oradan uzaklaştırmaya çalıştı ama küçük kız artık anlamıştı; geri dönülmeyecek şeyler yaşanmıştı ,artık annesi ona gülmüyordu, saçlarını okşamıyordu.Kar taneleri beyaz değil ve saf değildi, kıpkırmızıydı...

"10, 9,8,7,6,5,4,3,2,1" Sokakta toplanmış bir grup genç yeni yıl için son sayımlarını yapıyordu.Havai fişekler patladı.Bu yıl için hayallerimi yazdığım defteri kenara koyup balkona çıktım, karşıdan Eyfel gözüküyordu. Gözyaşlarımı tutamadım, her zamanki gibi neden ağladığımı bilmiyordum.Ağlamak geliyordu içimden, durduramıyordum.Karşı binada siyah saçları örülmüş, kırmızı fırfırlı elbise ile beni izleyen minik kız bana öpücük atarak el sallıyordu.Yüzüme uzun zamandır antidepresan gülümsemesi hariç bir gülümseme yerleşti, ona gözyaşları içinde el salladım. Kendi küçüklüğüme çok benziyordu bu neşe, bu gülüş. Ben minik kıza el sallarken balkon kapısı açıldı. Abim yanıma gelip bana sarıldı, o da minik kıza el salladı. Minik bize kocaman gülümseme ile gökyüzünden düşen kar tanelerini gösterdi. "Mutlu yıllar kelebeğim." Yavaşça arkama doğru döndüm ve boynuna kafamı gömdüm. "Lavin Vanessa, seni çok seven abin için lütfen dayan." Ona sımsıkı sarıldım, hala da 4 yaşında anne diye çığlıklar içinde bağıran küçük kız çocuğu vardı içimde .

Sabah olmuştu.Kapı çarpma sesiyle uyandım.Maria tatilinden dönmüştü.Bilerek mi yapıyor diye düşündüm ve homurdanıp yastığı kafama kapadım, uyamaya çalıştım ama odama kadar sigara kokusu geliyordu. Bu kadın neden böyleydi, babam onda ne buluyordu anlamıyorum.Yataktan hızla fırladım, dolaptan spor kıyafetlerimi yatağa fırlattım ve pijamalarımı çıkartıp sepete attım, fazlaca alkol kokuyorlardı. Dün gece yatmadan önce yaptıklarımı düşündüm ve başımı iki yana salladım, yerdeki şişeleri alıp odamdaki banyoya doğru ilerledim. Banyomdaki çöp içki şişeleri ile dolup taşıyordu, şişeleri de içine atıp geri banyodan çıktım. Üstümü giyinip odadan çıktım. Marie sabah müziğini açmıştı ve berbat bir kulağı vardı."Buna daha fazla katlanamam" dedim, sessizce evden çıktım.

Yaşadıklarımı unutmak istiyorum. Yeni bir yıl, yeni bir yaşam planlıyorum..

Apartmandan ayrılırken telefonumu unuttuğumu fark ettim ama geri dönmek için çok geçti.Bu yüzden yürüyüşe devam ettim. Akıllı saatime gelen bildirimlerden mesajlarımı okuyordum ki en sevdiğim fırının önüne gelmiştim, kruvasanımı alıp oradaki masalardan birine oturdum...

Aklımda düşünceler dolaşmaya başladı. Hızla ilerlerken birine çarptım."Ço çok özür dilerim."dedim ve dün gece gördüğüm minik kıza çarptığımı anladım.Dizlerimin üstüne çökerek saçını okşadım ve ardından bize doğru koşan kişiyi gördüm. Araba sesleri ve yine endişe ile koşan bir yüz. Küçük kız çocuğuna koşarak sarıldı. Kafamda yine aynı gün canlanıyordu, ellerim titremeye başlamıştı. "İyi misiniz?" Titreyen ellerimi fark etmişti, gözlerim dolmuştu.Gözümde yine aynı gün canlanıyordu. Başım dönüyordu ama toparlamam gerekti. "Evet, iyiyim." dedim kısa keserek. Geriye doğru dalgın dalgın yürümeye başladım. "Gitme, yani kız kardeşim gitmeni istemiyor. Zamanın varsa bir cafeye gidelim mi?" Karşımdaki yüzün kusursuzluğunu daha yeni fark etmiştim.Kahverengi ve dağınık saçları ve yüz hatları çok güzeldi. Kimdi bu bilmiyordum ama gülüşü içimi huzur doldurmuştu.Başımı salladım ve küçük kıza doğru ilerledim yapmacık bir gülümsemeyle. Hala kalbim çarpıyordu, aklımda aynı sahneler geçiyordu.'Saçmalamayı kes Lavin Vanessa. Hani söz vermiştin; kendine, ana odaklanacaktın. Pozitif ol, pozitif.' kafamda kendimle bir konuşma yaptıktan sonra ana odaklanmaya çalıştım. " Adın ne minik? "İşaret dili ile ismini söyledi.

"İsmi.." Sözü yarıda kestim.Fransa'ya ailemin yanına taşınmadan önce İngiltere'de eğitim almıştım, aynı zamanda işaret dilini öğrenmiştim.

"İsmi Selena, çok güzel bir ismin var." minik kız gülümsedi ve elini bana doğru uzattı, elini tuttum, diğer elini de abisine uzattı. İster istemez bu tabloya gülümsedim, başımı yana çevirdim ve göz göze geldik. Hemen gözlerimi kaçırdım.Aslında böyle biri değilim ama.. "Yakınlarda bildiğim çok güzel turta yapan cafe var isterseniz oraya gidelim." dedi. Bende ona bakmayarak kafamı usulca salladım.Caddede ilerlerken geçen birkaç insan bana başıyla selam verdi, ben de onlara selam verdim ama hiçbirini tanımıyordum, ya babamın arkadaşlarının çocukları ya da abimin serseri arkadaşlarından biriydi..

Cafeye girmiştik.Kalabalık değildi günün erken saatleri olduğu için.Daha önce abimle buraya gelmiştik ve tatlılarına bayılmıştım.Tam karşımda duran saate baktım ve geç kalmıştım okula ama bugün canım hiçbir şey yapmak istemiyordu, sadece eğlenmek ve yeni yılımı mutlu geçirmeye odaklanmıştım.Masalardan birini seçip oraya geçtik.Daha adını bilmediğim yabancı sandalyemi çekip huzur veren gülümsemesini gösterdi.

"Teşekkürler nazik yabancı."Gülümsemesine karşılık vererek.

"Lois.İsmim Lois, sen de Lavin Vanessa."

"Adımı nereden biliyorsun?" Saçma bir soruydu aslında, birçok kez billboarda çıkmıştım.Popüler bir oyuncuydum, tabi bunların hepsi babamın isteğiyle.

"Babanın okulunda burs alıyordum, senle küçükken tanışmıştık."Bu cevabı beni çok şaşırtmıştı.

"Nasıl ama ben çocukken hiç Fransa'ya gelmedim, yani biz tanışmadık."

"Yanlış hatırlıyorumdur belki..."dedi gelen garson sözünü böldü.

" Hoş geldiniz, ne alacağınıza karar verdiniz mi?" Lois Fransızca bir şeyler söyledi ve garson gülümseyip gitti. Fransa'ya taşınalı 2 yıl oldu ama Fransızca'da istediğim seviyede değildim.

" Peki bahsettiğin kişi nasıl biriydi, yüzünü hatırlıyor musun? "Bozuk Fransızcam ile sordum.Sesim titremişti ve ellerim de titriyordu, masanın altına gizledim. "

Evet de niye soruyorsun, yüzündeki endişenin sebebi ne?"Fransızcamın iyi olmadığını anladığı için İngilizce konuşmaya başladı.Ellerim titreyerek ceketimin cebinde telefonumu aramaya başladım ama sonradan telefonumu evde unuttuğum aklıma geldi.

"Be be ben şey kalkmam gerek. Selena başka bir zaman yine görüşsek olur mu?" Selena "Neden, iyi misin? Seni bir daha nerede bulacağım? " dedi.Başımı iyiyim anlamında sallayıp gülümsedim."Lois, telefonunu verebilir misin?" Telefonunu ikiletmeden uzattı ve numaramı ellerim titrerken zar zor girdim. "Buradan bana ulaşabilirsiniz. Üzgünüm, gitmem gerek." Arkamı döndüm ve elinde turtalar ile gelen garsona çarptım, çıkan büyük gürültü ile bütün herkes bana bakıyordu.Gözyaşları içerisinde çıkan gürültüden korka korka cafeden kendimi attım. Bütün gözler bana bakıyordu, bu da daha da korkmamı sağlıyordu.Bunlara alışıktım, gözlerin üzerimde olmasına ama bu beni incitmişti, ben hata yapmazdım. Babam bana hep derdi "hata yapamazsın, asla!" diye. Cafeden çıktıktan sonra hızlıca koşmaya başladım.Arkamdan biri adımı sesleniyordu ama duymamazlıktan gelerek daha da hızlı koştum.

Kalabalıkta insanlar çarpışa çarpışa dans ediyorlardı. Kenarda uyuyakalmış birkaç sarhoş insan vardı. Ben kenarda duvarı izlerken viskimi yudumluyordum.Yanıma bir grup gelip beni aralarına sıkıştırdı.Varlığımdan bile emin olduklarına şüpheliyim."Ooo, bardaklar dans ediyor." dedi yanımdaki sarhoş kız. Benim de kafam pek yerinde değildi, kahkahayı bastım. Bir anda kız bana dönüp "Aaa, yanımda Hermione Granger oturuyor. Lütfen beni de Hogwarts'a götür, mektubuma herhalde yolda bir şey oldu" Kız bana sarılmaya çalışıyordu, hemen oradan kahkahalar içinde kalktım.Evin içindeki yüksek sesten dolayı başım ağrımıştı. Başımın üstünde dönen renkli ışık sinirimi bozuyordu, abim bunu niye astı diye söylenirken kalabalığın arasına girdim ve biri beni belimden kavradı, piste çıkardı. Piste çıktıktan sonra müziğin sesi daha çok yükseldi, herkes alkışlamaya başladı.Herkes bize bağırıyordu ama nedenini onlar da bilmiyordu.Beni buraya çıkaran kişi elimden tuttu ,onunla dans etmeye başladım. Bu abimin arkadaşlarından biriydi, aynı zamanda eski sevgilimdi.Bunu anladığımda ondan uzaklaşmaya çalıştım. "Hector beni rahat bırak, kız arkadaşının yanına git."Yüzümde sahte gülümseme vardı, eğleniyormuş gibi yapıyordum çünkü asla olay çıkaramazdım.Ellerinden kurtulmaya çalışıyordum ama rahat bırakmıyordu. Pistte sadece ikimiz vardık, diğerleri bizi izliyordu.

Bir süre dans ettik, onun boş anını bulduğum an pisti terk ettim.Diğerleri üzgün bir ses çıkardılar, sonra yine hiçbir şey olmamış gibi piste çıkıp dans etmeye başladılar.Başımı iki yana salladım onların bu hallerine.Kalabalığın arasından sıyrılarak balkona çıktım, artık müzik sesi daha az geliyordu.Balkondaki insanları umursamadan kenara oturdum ve geçen garsonun elindeki şişeyi alıp kafama diktim, birinin eli şişeyi elimden aldı, yandaki masaya koydu. "Lois hıhı burada değilsin, şimdi yanımdaki kişi kimsin adını söyle?" Bu gece kaç shot atmıştım sayamıyordum, artık beynimi kullanabilecek halde değildim.Lois ile tanıştıktan sonra onu düşünmeden kendini alıkoyamıyordum.

"Ben Lois ama sen Lavin Vanessa değil gibisin.." Yüzümü uzun süre inceledi.

"Hıhı, sen beni nerden tanıyorsun ki beni kimse tanımıyor ve anlamıyor!"Hiddetle yüzüne haykırdım.Lois benim böyle bir tepki vereceğimi düşünmüyordu, bu yüzden kaşlarını çattı ve bana baktı. İnsanlar bize bakıyordu, onları umursamadan ayağa kalktım, dengesizce insanlara çarpa çarpa yürüyordum. Arada yüzlerine bakıp seni tanıyorum diyip gülüp geçiyordum.Biri koluma girdi, yüzünü net olarak göremiyordum. Evde boş oda arıyorduk galiba, yanımdaki kişi bana odamı soruyordu, ben de ona kendimi tanıtıyordum ve kahkaha atıyordum...

"Haha uçuyorum ama burası benim evim değil, sokakta ne arıyorum ve sen ne arıyorsun?" Gülerken ağlamaya başlamıştım, bu benim en çekilmez alkol almış kişiliğimdi.Yanımdaki kişi artık dayanamayarak beni kucağına aldı ve beni bir yere getirdi.

Herkes uyuyordu ama en küçük ses herkesin uyanması için yeterliydi. "Sessiz ol, sakın sesini çıkarma tamam mı?" Kafamı salladım.Göğsüne başımı yasladım ve çocuk gibi ona baktım. Kafasını iki yana sallayıp gülümsedi, gülüşü çok güzeldi. Bu yabancının odasının kapısının zaten açık olduğunu gördü ve ayağıyla itip yatağa beni bırakıp çıktı.Bende direkt uykuya geçtim.

Sabah mıydı gece miydi bilmiyordum, günlerden ne onu da bilmiyordum, burası kimin odası onu hiç bilmiyordum ama umursamıyordum da.Ceketimin cebinden telefonumu çıkardım saatin kaç olduğuna bakmak için, saat 4'tü daha ve telefonun üstünden bir bildirim geldi. "Ünlü oyuncu evinde verdiği partide eski sevgilisi Hector ile yakınlaştı..." Başlığı gördükten sonra gülmeye başladım ve ardından sebepsizce ağlamaya başladım.Odanın kapısı açıldı, bu Lois'di. Ama 2 taneydi. "Lois." Sesim titremişti."Ben dayanamıyorum, bu çok zor. Yalnız olmak, her gün kalkıp maskeni takmak, gülümsemek içinde yaralar varken gülmek daha da acıtıyor; yaraları tekrar açıp kanatıyor, sonra birine bunları anlatıp seni anlamasını beklerken klasik cevapları almak zor sadece kendi hayatın mı zor cevabını beklemezken.."Kapıyı sessizce kapattı ve yatağa oturdu."Önceden ilaçların beni düzeltip yeniden doğmuş tertemiz mutlu bir insana dönüştüreceğini düşünürdüm ama gördüğüm gibi aynıyım. Ben 4 yaşındayken saf, masum sokağın ortasında kar tanelerini yakalarken annem gözlerimin önünde vuruldu. Elimdeki kar taneleri kırmızıya bulandı, erimeye başladı, eridi ve eridi. Elimde annemin kanı kaldı.Herkesin annesi özel günlerde, okul çıkışlarında geldi ama benim annem yoktu ve ona bunu yapan geziyor. Babam hiçbir zaman gelmedi çünkü o işleri ile meşgul, babama teşekkür etmeliymişim çünkü kariyerimi o kurmuş. Ben bunları sana neden anlatıyorum bilmiyorum, büyük ihtimalle çok sarhoşum ve sabah hatırlamayacağım ama olsun ne yapmalıyım, zamanı geri alamam." Ağlıyordum hem de deli gibi , gözümden düşen yaşları silerken elime akmış maskaram bulaştı, umursamadım. Lois bana yaklaştı ve sımsıkı sarıldı.Ben de ona sımsıkı sarıldım.Anlatmaya devam ettim, şimdi hem gülüyordum hem de ağlıyordum "Çoğunlukla gecenin bir köründe işim varmış gibi uyanır, balkona çıkar ve sokağa boş gözlerle izlerim. Ara sıra da geçenlere el sallarım, bazıları hatta bana el sallar. Çok sevimli bir hareket ,içimi ısıtır. Bazıları benim gibi yetişkin, insanın bu davranışlarını garipser ama bilmiyorlar ki ben çocukluğumu yaşamadım.Benim dışım büyüdü, içim değil. Kimsem yok benim, yaslanacak bir omuzum yok. Şu dünyada yalnızım. Birilerinin gözüne hep baktım, gözümdeki acıyı görüp beni sarıp sarmalasın ama olmadı ben de vazgeçtim. Gözlerime yalan duvarlarını ördüm, benim gözüme bakanlar taş kesilsin istedim, korksun. Bana iyiliği dokunmayacak madem kötülüğü de dokunmasın istedim. Haplar mutlu eder sandım, bırakacağım zamanı düşünüp hep korktum. Şimdi ise bırakamayacağım diye korkuyorum onları. Beni iyileştirmedi sadece şu çılgın dünyaya adapte olmamı sağladı ama bunu da istemiyorum, saçma gelebilir ama istemiyorum çünkü ben kendimle olmak istiyorum. Sadece bu dünyadaki şeylere değil, kendime ihtiyacım var."Yanımda duran saçı başı dağınık ağlayan minik kıza baktım."Çocukluğuma bak bak, yanımda duruyor. Her zaman burada beni izliyor gözyaşı içinde, bir gün başarıp onun saçlarından öpüp sarılıp başardık diyeceğim ve o zaman o da huzur içinde gidecek ama ben kendime güvenmiyorum. Baksana halime, daha 1 kere gördüğüm insanın yanındayım, daha neresi burası bilmiyorum."Beni kendinden ayırdı ve çenemden tutup yüzüne bakmamı sağladı. Elinin tersiyle gözyaşlarımı sildi.Büyülenmiş gibiydim, gözlerimi kırpıştırıp ona bakıyordum sonra saçma bir hareket yaparak omzuna elimi koyup."Eee sen niye susuyorsun ya hep ben anlattım. Evet, biraz çılgınımdır, deli de olabilirim ama ne yaparsın?" dedim, omuzlarımı indirip kaldırdım dudağımı sarkıtarak."Bu arada tütsünün kokusuna bayıldım. Bir ara ben de almalıyım, hangi koku?" Değişimime kaşlarını kaldırmış, yüzünde şaşkın ifadeyle bakıyordu.Şimdi komik espriler yapıp gülüyordum ama o yüzüme şaşkın şaşkın bakıyordu gülerken gözlerimden hala yaşlar akıyordu ..

Kapı bir anda açıldı ve ikimizin yüzü direkt kapıya döndü.40 'lı yaşlarında, siyah kıvırcık saçlı, toplu bir kadın içeri girdi. Arkasından da esneyerek Selena girdi. Bana baktı gözlerini kırpıştırdı, sonra bir daha baktı ve bana koşup sarıldı. Lois içeri giren kadına sanırım annesiydi, mahcup mahcup bakıyordu. Bize kısa bir bakış atıp gülümsedi Lois ve annesine doğru yürüdü. Annesi bizi inceliyordu, daha doğrusu beni inceliyordu. Gözlerini kıstı, Lois 'e döndü. Kapının dışını kaş göz yaparak gösterdi.Onlar kapıyı kapatıp çıktılar.

Selena ardından eline yatağın yanındaki komodinin üstünde duran tarağı aldı ve saçımı taradı.Saçımı tararken aynı zamanda okşuyordu.Tarağı yatağın üstüne bıraktı, omzuma dokundu. Ona dönünce "Saçların çok güzel, ekrandakinden daha güzel Lavin " dedi parmaklarıyla." Ve sen niye abimin odasındasın? "yüzüne sinsi bir gülümseme yerleşti.Tam ağzımı araladığımda Lois ve annesi odaya girdi.Annesi elindeki bardakla bana doğru geliyordu. Bense kafamda binlerce kurgu hazırlamıştım, en olağan gelen kafamdan aşağı su döküp beni evden atmasıydı.

" Lavincim sana özel iksirimden getirdim, ayılmana yardımcı olur." hiç beklediğim gibi olmadı, bana gülümseyip bardağı komodine koydu. Ardından Selena'yı yanına çağırdı, Selena yanağımdan öpüp yataktan atlayıp koşarak kapıdan çıktı. Annesi de arkasından çıktı ve kapıyı kapattı.Ben hala şaşkındım, bana hiçbir zaman böyle davranılmamıştı.

"İçsene, ne duruyorsun?" diye Lois bardağı bana uzattı, bense hala şaşkın kapıya bakıyordum. Beni dürttü, elindeki bardağı aldım ve burnuma yaklaştırdım. Çok kötü kokuyordu, direkt burnumdan çektim.

"Ama bu çok çok kötü kokuyor.İçinde ne var? "

"Bunu hiç kimse bilmez sır, hadi artık içsene." Burnumun ucunu sıktım ve kafama diktim. Boğazımı yakmıştı her ne varsa içinde, ayrıca tadı da kokusu kadar kötüydü.Yutkundum ve Lois 'e baktım, bana gülümseyerek bakıyordu.Omzuna yumruk attım.

"Çok komik. Sen de içince görürsün ama içmişsindir sen tabi annen olduğu için içtin. Off ben iyice saçmaladım, bu ne zaman etki eder?"Boğazımı sanki bir şey sıkıyordu, ağlamak istemiyordum ama annemin şu an yanımda olması... "Benim tabi annem yok. Neden yok biliyor musun, annemi kim öldürdü biliyor musun? Hayır, dışarıda geziyor. O geziyor. Annemse gitti, yok. O hiçbir zaman olmayacak yanımda, üniversiteden mezun olduğumu doktor olduğumu görmeyecek.O yok, annem anne.." Lois beni kendine çekti, bağrına bastı. Hayır, ağlamak istemiyordum. Babam bana böyle öğretti, ağlamak güçsüzlüktü ama sikerim kuralları"Annemi çok özledim." ilk defa bunu kendime itiraf ediyordum, kendime bile söyleyemezken düşünmezken bir anda ağzımdan çıkmıştı. Lois daha sıkı sarıldı.Saçımı okşadı, evet o saçımı okşadı. Daha doğru düzgün tanımadığım yabancının evindeydim ama artık çok yorulmuştum."Buradan gitmek istiyorum, annemin yanına gitmek istiyorum. Sadece anne sevgisi istedim, ben bunları hak etmedim baba."

"Sen hiç ama hiç hak etmedin, biliyorum.Lavin bunları hak etmedi ama onu iyileştireceğim, bunu yapacağım. Emin ol, güven bana."Onun kucağında ağlayarak uyuyakalmıştım.

"SAKIN SESİNİ ÇIKARMA !"Biri gözlerimi bağlamıştı, beni sımsıkı tutuyordu. Çırpınsam da kurtulamıyordum...

Sevgilerle, musmutlu bir gün dilerim.

]]>
Sun, 06 Mar 2022 13:31:56 +0300 Bella Ellie Hall