EdebiyatBlog & Online Blog Makale Kurgu Yaz Oku & Gülbeyaz Gürsoy https://edebiyatblog.com/rss/author/beyazgur EdebiyatBlog & Online Blog Makale Kurgu Yaz Oku & Gülbeyaz Gürsoy tr-TR © 2021 | EdebiyatBlog® | Tüm Hakları Saklıdır. KENDİNi ANLAMA ANI https://edebiyatblog.com/Kendini-anlamak,-keşfetmek,-sonuca-gitmek https://edebiyatblog.com/Kendini-anlamak,-keşfetmek,-sonuca-gitmek   İnsanın kendini anlamak adına verdiği çabalar tamamen dış etkenlerden bağımsız,  içe dönüşle mümkündür. İçte olan ne ise dışarı tamamen o yansır.  Kendini dinleyebilmek, anlayabilmek ve kavrayabilmek bazen bir anda bazende belli bir süreçte gerçekleşir. Sihirli dokunuş anı. Kendine ayırdığın, dışarıyı susturduğun o kıymetli zamanlardır. Bunun için bir çok kullanılan teknik ve öğreti olsada , insanın kendine yönelme vakti, her insan adına farklı bir zamanda tezahür eder. Yaş, cinsiyet, eğitim veya başka bir fiziksel tanımlamaya bağımlı ölçüsü yoktur. Kişinin yaşadığı olay örgülerinin, en son noktasında çıkar ortaya nedense? Olumsuz yaşantılar sonucudur çoğunlukla. Geçmişe çekilmek istenen süngerin , yeni adım atılacak olanın mucize frekansıdır. Doğru zamanda atılan ilk heyecanlı adımdır. Coşkuludur, heveslidir ve isteklidir. Tezcanlı insan mizacı bir anda olsun ister herşeyi. Oysa, sır devam etmekte saklıdır. Denge ve istikrarla. Bu gün başladığını hayat amacın haline getirebilmendir. Değişim, kendini anlamak ve olmak istediğin "sen" ve "hayatı" hedef odağına koymak, devam etmekle sağlanır. 

    Basit bir adımla başla. Önce nasıl bir insan olmak, nasıl bir ömür yaşamak istediğine karar ver.  Üşenmezsen yaz bunları. Beyin yazılanı unutmaz. Sen unutur desende bilinçaltın zamanı geldiğinde onu gün yüzüne çıkarır. Kuşkun olmasın. 

    Gün içinde dış dünyaya kapat kendini. Yanlız kal bir süre. Saniyelerle, dakikalarla başla. Kapat güzel gözlerini. Sadece dur öylece. Birşey düşünmeyeceğim diye sakın kasılma. Bu uygulamayı her gün yap. Ama vazgeçme. Bir süre sonra bu sessizlik ve kendinle kalıştan hoşlanacak , süreyi farkında olmadan hoşlanacaksın. 

     Başlar ve istikrarla devam edebilirsen ve soruların olursa bana ulaş. Sevgiyle kal. 

     

]]>
Mon, 16 Oct 2023 16:19:57 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
MUTLU YILLAR https://edebiyatblog.com/mutlu-yillar https://edebiyatblog.com/mutlu-yillar   Başlarken yeni bir yıla, o gelmeden yani bu gün yaz bütün dileklerini. Hiç bir sınır koyma. Hayalini kurduğunu, olmak istediğin seni, maddi manevi ne varsa sırala. Olmuşçasına gir yazdıklarının içine. Öyle coşkuyla heyecanlındır ki yüreğini , başlasın gerçeklerin. Hadi yaz dileklerini.

]]>
Sat, 31 Dec 2022 18:24:50 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
NEDİR https://edebiyatblog.com/nedir https://edebiyatblog.com/nedir Sor sabaha vede geceye.

Ben miyim olan yada hikaye.

Avuçlarımı saran çizgiler.

Neden derinine yalnız ve kendi halinde.

Uzak mı bedenim olana, yalana, herşeye.

Kavrayışa, nedensiz bağlanışa.

Bulamadıkça, kilometrelerce arayışa.

Temiz bir su gibi , sınırsızca dalışa.

Nedir bende olan sende olan.

Nedir aranılan, her bulunduğunda yenisine koşulan.

Tatmin olmakla tamahkârlık arası geçişler.

Yada arkaya gizlenmiş bir avuç yalan.

]]>
Mon, 21 Nov 2022 19:26:47 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
DEĞİŞİM https://edebiyatblog.com/degisim-3769 https://edebiyatblog.com/degisim-3769 Kendinize duygusal ve düşünsel eziyeti bırakın artık. Olmamışla olacaklar arasında kalmış, sıkıştırılmış benliğinizden çıkın. Bir yaprak dökümü kadar kısa geçen bu nadide hayatı,sararmış değil capcanlı yeşil halinizle donanın. Girdap haline gelen, saplantılı, takıntılı düşünce sarmallarından kurtulun. Dökün eteğinizdeki sizi geriye götüren ağır taşları. Yepyeni bir benlikte, yeni bir hayat planlayın kendinize ve tadını çıkarın. Her gün ilmek ilmek işleyin bu hayatı ömrünüze. Büyük hayaller kurun, tekrar tekrar getirin gözünüzün önüne. İnsanlar, durumlar çıkarmasın sizi plânlarınızdan, yeni hayat çizginizden. Israrla  sakin olun, öfke geldiği anda sahiplenin onu bir çocuğu sarar gibi sarın. Farkedin. Genelde hep aynı olana gelmiyor mu bu öfkeler. Sende bıkmadan aynı tepkiye talimli değil misin? Çık bu başı bozuk döngülerden. İçine bak, yüreğine seslen. Yanında olanlarla, sevenlerle işle duygu nakışlarını. Sadece kendi ihtiyacına karşılık arayan, kötü gününde sarmayanları bırak oldukları yerde. Kızmada onlara. Onlarda kendi  bildiği hayatın esiri. Sen yürü kendi yolunda. Değişme huzurla geçen bir anın mutluluğunu hiçbirşeyle. Keşfettikçe güzelliğini, iyiye gidenlerin, başka başka güzelliklerin peşine düş. Sana sunulmuş bu armağan bedenini ve hayatını severek katıl nefes alışlarına. Mutluluktan bağır, kalbin heyecanla çarpsın huzur ve farkındalıkla.

]]>
Sun, 23 Oct 2022 18:13:25 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
GARİP BİR AŞK https://edebiyatblog.com/garip-bir-ask https://edebiyatblog.com/garip-bir-ask Soğuk mavi gözleri

Güneşi hiç görmemiş beyaz teniyle.

Karşılardı beni.

Bir kelam etmezdi çoğu zaman.

Konuşmamı beklerdi.

Bu iletişim yoksulluğunda sevdik birbirimizi.

Ne o hesap sorardı bana.

Ne ben zorlardım ikimizi.

Zamandan, mekandan ayrı.

Bir biz vardık sanki.

Neden sevdik, farkımız neydi?

Öyle tutkulu, ahlara vah bir halimizde yoktu.

Uzun bakışmalar yada mıç mıç sevmeler.

Dingin bir denizin, kıyıya vurmaya üşenen dalgaları gibiydik. 

Gürültüsüz konuşmaların sessiz dinleyicileri.

Akşam vakitleri yürürdük sahile uzun uzun.

Ben denize bakardım, o gökyüzüne.

Ben denize taş atardım.

Oda dalardı taşla beraber derine.

Küçük mutluluklarımız yoktu bizim.

Diretmelerimiz, hırçınlıklarımız.

Yada vazgeçemediğimiz arzularımız.

Sakindik, güzeldik böyle.

Hesapsız ve anlaşılır.

Bir sabah uyandığımda yoktu, gitmişti.

Ne o mutsuzdu bundan nede ben, eminim.

Giden oydu ama, sorun yok.

Mutlu olsun isterim.

]]>
Thu, 11 Aug 2022 23:06:32 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
ONLAR https://edebiyatblog.com/onlar https://edebiyatblog.com/onlar Yoruldum galiba.
Mutsuz insanların inadından.
Bakmayı bilmeyen, sevmeyi bilmeyen yorumlarından.
Kendi kötü duygularına çekmeye çalışmalarından.
İşte, bunlardan.

Bırakın mutlu insanların peşini.
Kendi dünyanızda esirsiniz.
Başkalarınıda çekmeyin.
Yorulduk sizden.
Neyiniz varsa alıp gitseniz.

Bir insan mutsuzluktan beslenmeye alışmışsa.
Dünyayı versen kar etmez.
Güzel cümleler sarfetmeye uğraşma.
Onlarda şikayet bitmez.


Artık uzaklaşmalı onlardan.
Bahar getirmeli hayatına.
Israrda etseler boşver.
Bir nefes alıp, sen devam et yoluna.

]]>
Tue, 12 Jul 2022 20:15:32 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
ZAMANIN ZAMANSIZLIĞI https://edebiyatblog.com/zamanin-zamansizligi https://edebiyatblog.com/zamanin-zamansizligi   Zaman, ölçeklendirilmiş geçmişi ve geleceği ile  karşımıza dikilmiş sayıyor saniyeleri. Bu kavram olmasa diğer canlılar için bir sorun olmazdı ama insan hayatı sanki biraz sekteye uğrardı. Ortalıkta yaşını bilmeyen insanlar, sabah ve akşamı ayıraç olarak kullanan çalışanlar süre mefhumu olmadan geçen yaşantılar. İşte sınırlandırılmış bu zaman gerçekliğinde, insanoğlu zaman kavramına takılıp kalıyor. Yaşı ilerleyip,yaşına bazı eylemleri yakıştırmayanlar, genç olduğunu düşünüp harekete geçemeyenler ve daha başka olanlar. Zaman, önünüzde duran bir kum saati ve sürekli akıyor. Tehditkar ve hatırlatıcı unsurları barındırmıyor aslında, ona bu sıfatı yakıştıran aklı olan beşer. Hiç duydun mu? Aslan gelmiş kırkına, "Bu yaşıma kadar ben avlandım, artık çocuklar avlansında bana getirsin. "Yada bir kuş. "Amann kim yuva yapacak anamın yaptığı yuvada yaşar giderim.  "Gibi. Onlar döngülerini içgüdüsel ve öğrendiği gibi yaşayıp tamamlıyorlar. Bizse kaygı alametleri arasında, basit şeylerin tamahkarlığında bir ömrü yiyoruz. Üstüne basa basa aynı döngülerde kaynaşıyor, ne hatalardan ders alıyor nede özbenliğimizi koruyabiliyoruz. Nasıllar, sebepler ve isteklere gebe beklenti cümbüşü yaratıklarla. Doğamızı biraz rahat bırakıp, şu zaman denilen akışta kalabilsek ve hayatın tadını çıkarabilsek. Her gün yeni bir günün olduğunu bilerek.

]]>
Sun, 19 Jun 2022 10:24:20 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
KİMSE https://edebiyatblog.com/kimse https://edebiyatblog.com/kimse Kimse için kimsesiz hissetme kendini.

Kim çözebilir seni senden başka.

Gözyaşını döktüğün onca kimse, onca olay.

Verebilir mi kaybolan duygularını, ettikten sonra parça parça.

Kalk ve yürü , kimsesiz tek başına bir yerlere.

Kimileri yine çıkar karşına duygulu ve mağrur.

Başlangıç yaptığın yerler senindir.

Gereksiz yere takılmazsan geçmişe, yapmazsan gurur.

Geçmişin izleri tökezletmesin ayağını.

Biten başlangıca yol açar.

İnanmaktır işin felsefesi.

Kimse olmak ancak bundan geçer. 

 

]]>
Thu, 16 Jun 2022 19:40:44 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
HAYATINIZA DEĞER KATAN İNSANLARIN KIYMETİNİ BİLİN https://edebiyatblog.com/hayatiniza-deger-katan-insanlarin-kiymetini-bilin https://edebiyatblog.com/hayatiniza-deger-katan-insanlarin-kiymetini-bilin    İnsan doğası, tezatlıklarla örülü , muamması bol bir yaradılış. Bakışı, yargıları, davranışları açısından bakıldığında, parmakizi gibi her insana göre değişen ,  içinde kaosunda düzenide barındıran bir varoluş. Bana normal gelen diğerine anormal yani düalitenin her durumda kendini gösterdiği anlayış farkları. Bunca eş farklılıklar arasında, ortak noktalarda yok değil. Mesela, insanın insana olan durumu. Ortak yaşam alanları, paylaşımlar, birlikteliklerin zorunlu olduğu buluşmalar. Zorunluluğun olmadığı kendi tercihlerinden oluşan planlı birliktelikler. 

   Konu bu planlı birlikteliklerdeki tutumun. Bakış açınla kolaylaştırdıkların yada zorlaştırdıkların. Kıymet bilmediklerin. Yıllarca kahrını çeken, yanında olan ama haksızlık yaparak görmezden geldiğin, inadına haketmeyenlere değer verdiğin adaletsiz tutumların. Aile, arkadaş kişi tanımı şu veya bu çok önemli değil. Önemli olan Sezarın hakkını Sezara vermek. Ama öyle mi? Hayır. Çiğ süt emmiş insanoğlu dostuyla düşmanını hiç ayıramaz yüzyıllardır. İyinin kıymeti olmaz söylemi o kadar yer ederki insan dimağına, hayata geçirmektede zorlanmaz. 

    Bakışından, çehrenden, sözünden seni bilen, tanıyan , hassas davranan insanlar, nedense, hep yanımda düşüncesiyle hiç önemsenmez. Özenli davranılmaz. O orada çakılmış çivi ya. Nasıl olsa hep oradadır. Sen ne yaparsan yap. Bunun rahatlığı seni gevşetir bir süre sonra farketmezsin bile onu. Onun, dörtte sıfır nokta biri kadar haketmeyen insanlara harcarsın zamanınıda, sevginide.   Gün olur görmediğin dost uzaklaşır. Başın sıkışırda ararsın ya onu. Biten bitmiş, giden gitmiştir. O zaman dank eder kafan. Affedilirsin çünkü karşındakinin sevgisi tamdır. İşte sen bunun egosuyla hep aynı şeyleri yapar durursun. Bir, iki, üç derken karşındakide yılar tavrından, o da seni bırakır o çok kıçını yırtığın yaban ellere. Zamanında hiç anlamamıştın ama , yürekten gitti mi  insan gerisi boş. Bu sebeple olması gerektiği anda bil gerçek dostun kıymetini. Çünkü kayıtsız şartsız  olduğun gibi seven , yanında doğal kalabildiğin insanlara kolay rastlanmıyor.  

]]>
Sat, 28 May 2022 22:11:16 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
SANMAK FİİLİ ÜZERİNE GEÇEN BOŞ HAYATLAR https://edebiyatblog.com/sanmak-fiili-uzerine-gecen-bos-hayatlar https://edebiyatblog.com/sanmak-fiili-uzerine-gecen-bos-hayatlar "Sanmak" fiili,  bir şeyin şöyle ya da böyle olduğunu düşünmek, olabileceğine daha çok inanmak. Adı üstünde, kendi varsayımınla, yorum yapmak, ihtimaller üzerine kendine hayatı dar etmek. 

    Kafanda binlerce, kuyruğu birbirinden  ayrı dolaşan düşüncelerin arasında, dalıp gitmişken kendine, karşına çıkan ilk insanın sana karşı soğuk bir tavrı üzerine binlerce senaryo yazarsın. "Sanırım bana tavır yapıyor." "Sanırım bir şey oldu." Gibi gibi gibi. Oysa olan hiç bir şey yok. Sen olumsuz düşüncelerine o kadar odaklanmışsınki gözünün önünü göremiyorsun. Kendi yarattığın olumsuz evrende, sanmalarınla negatif desenler çiziyorsun. Olan bu.

    İyi olduğun anlara bakalım. Duygular coşmuş, yüreğin pırpır, herşey çiçek gözünde. Öfkelenen birine bile tepkisiz kalabilirsin o an. Niye? Çünkü senin moralin iyi. Şu an sanmak fiiline tabii olumsuz bir tutum ve olay yok. Varda sen istemediğin için yok.

   Olay bu işte dostum. Kendi yaşadığın alemde, kendi kurduğun düşünce öbekleriyle olayları işine geldiği gibi yorumluyorsun. Herşeyi üstüne alınıp, dünyanın en mutsuz kişisi yapıyorsun bir anda kendini. İsteyincede en mutlu.

   İnsanoğlu bunu kafasına bir soksa,  daralta daralta boğduğu yaşamını nasıl güzelleştirecek.

 -Şunu sandım.

-Bunu sandım.

-Öyle sandım.

-Böyle sandım.

    Ben sanmalarımı artık  rafa kaldırdım, akış ve gidiş yönünü değiştirip, uzaktan izlemeye aldım kendimi, sananları, herşeyi. Sanıyorum ki mutluluk bu.???? Tavsiye ederim.

]]>
Sun, 22 May 2022 21:55:10 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
BENCİLLİK https://edebiyatblog.com/bencillik https://edebiyatblog.com/bencillik    İnsan olarak kendinle barışık olmak, duygularının, davranışlarının farkındalağında yol almak güzeldir. Keşif kendinle başlar. Kendini sevmek de güzeldir. Ama ondada bir ölçü olması gerek.

   Bencillik, içsel haklılığını kendine bile daha ispat edememiş, benmerkezci, yanlı tutum. Başıda sonuda ikiliğe neden olan, açıklaması bile bencil olan bencillik. Ortak yaşam alanlarında , birşekilde sorumluluktan kaçan, iş bittikten sonra ortalıklarda varlığıyla salınan kişilikler. Sorumluluk alma yetisini bir türlü başaramamış, davranlarındada haklı yan bulmakta hiç zorlanmayan , sorunlular güruhu. O  kadar alışmışlardırki bu sergiledikleri tutuma , aleştiriyi asla kabul etmezler. Birde kendilerini kabul ettirdikleri yancıları vardır.  Onay eksikliklerinide onlarla giderirler. Çünkü bu yandaş , arizona kertenkeleleri hem onların ayak işlerini yaparak arka çıkarlar, hemde savunma kısmında daha ateşlidirler.  

     Olay şu. Kaytarararak, prenses, prens gibi sürekli görevden kaçarak, birilerini kullanan bu insanlar, yaşattıklarını bin beteriyle yaşayacaklar. Kullandıklarını düşündükleri bizlerde geçip karşılarında, bakacağız sadece. Biz onlar gibi olmadığımız için, onların beslendiği kötülükten beslememeyiz.

      Bencillikten uzak, dost gibi dostlarla yolun kesişmesi dileğiyle.

]]>
Fri, 13 May 2022 20:43:56 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
FARKEDİLMEME KAYGISI https://edebiyatblog.com/farkedilmeme-kaygisi https://edebiyatblog.com/farkedilmeme-kaygisi    Çığlık çığlığa, yürek bağırmaları duyuyorum her yerde. Sessizce yüzüne yansımış, ürkek ve kaygıyla bakan gözlerle bütünleşmiş. "Duyun beni. Farkedin beni. Bak burdayım. Bir sevgi sözcüğü, bir onay hareketi yeter iç benliğimin huzur bulmasına. Görün beni. " 

    İnsan tek başına yaşamak için gelmemiştir evrene. Etkileşim , yaradılışının her atomuna yüklenmiştir.  Akıl ve mantığın, cevapla birleştiği her yerde bu vardır. Ben olmak değil biz olmaktır, düşünebilme yetisinin amacı. Bundandır insanın insana olan beklentisi. Ailede, arkadaşlıkta , kendinin dışında insan olan heryerdedir. Farkedilmek zor değildir ama, karşında gören olması gerekir eylemin gerçekleşmesi için. Onca çaba da bundandır ya. Çoğu zaman basit bir onay içindir, delidivane kendini parçalamalar, gösterme çabaları. Ama farkeden yoksa. İşte o zaman sorun öbekleri, yalnızlık olarak karşılar seni. Sorguların başlar. "Daha ne yapayım ben." İşte cevap bu. Birşey yapma. Hep yapan sen olma. Kendinden ödünler vererek kabule zorlama. Çek kendini. Vermek, vermek nereye kadar? Çabalama. O zaman, eleştirileceksin, değiştin olacak ama. Sonunda ortaya bir sen çıkacak. Dengelemenin doğası bu. Bir tarafta fazlalık varsa , diğer uca doğru hareket etmen gerek. Farkedilmen böyle mümkün. "O yapar, o gelir, o verir." tanımlarından çıkar, seninde bir kişiliğinin olduğunun bilincine varır karşıdakiler. Dengede kal. Gerektiği kadarını karşıla, hep sen değil. Düşün, anla, uygula. Sonuç kesin ve olası. 

]]>
Sat, 30 Apr 2022 23:25:09 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
ÖNCE, SONRA https://edebiyatblog.com/once-sonra https://edebiyatblog.com/once-sonra    Öfke, kırgınlıkların zannıydı sadece.   Verilmemiş değerin, eleştirilerek yorumlanan kişiliklerin bitmeyen, dışavurum çabasıydı. Yürekte yanan duyguların, sevgisizlikle örüldüğü hırçın bir yorumdu. Neydi bu kadar, bu duyguyu sindiremeyen olmuşluk. Neden, bir türlü kendini ikna edemiyordu insan. İçsel yorumlamalar yanlızdıda ondan. Tek başına izbe bir kuytuda farkedilmeyi bekliyordu. Sinmiş, pısmış bir hesaplaşmanın, sesine yol bulamayan hezeyanlarıydı sadece. Uzanan eller kendi olgularında, aynı düzleme çizik atmaya çalışan boş kalemlerdi. Yıpratılan, güvenilmeyen bir   halden çıkan, vurdumduymazlık ve galesizlikti. Ben egosunda boğulan sen olmaya erişememiş, empatisiz, bencil karşılanışlardı. Onlardan geriye ne mi kaldı? Hiç. Zorla sevgisizliğe örülmüş, yoksun ilmeklerin,   umursamazlığı. Onlar gibi olmayı öğrenmek, kendine dönmek ve yeniden yeşermek için filizlenen küçük adımlar. Büyümek ve nötürlük. Bu kadar. Kalan bunlar.

]]>
Wed, 27 Apr 2022 02:09:13 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
İÇİNDEKİ ÇOCUK https://edebiyatblog.com/icindeki-cocuk https://edebiyatblog.com/icindeki-cocuk Çocukluk. Adanılmış saf duyguların, oyunlarda hayat bulduğu,  samimi zamanlar. Tek derdimizin arkadaşımıza küsmek olduğu, barışmayla hayatın yeniden güzelliklere aktığı kaygısız yıllar. "Nede çabuk geçti." demelere doyamadığımız özlemli hatıralar. 

  " İçindeki çocuğu öldürme." diyorlar ya, aslında o çocuk hep orda. Varlığını bir kırgınlıkta, bir sevinçte gösteriyor çoğu zaman. Bu gün yaşanılanlar, geçmiş çocukluğun izdüşümleri değil mi? Şimdi adına travma dedikleri, tamamlanmamış hayal kırıklıklarının, debelenen yankıları. Ne kadar öğretildiyso kadar karışıyor hayata. Kendini bilmek bir erdemse,  yüklemi koyabilmek, tamamen geçmişin gölgesinde kalan hayatları kurtarabilmekle mümkün. Olgunlaşmak, olmak, büyümek, küçük bedenlere sığdırılmış coşkuların uzantılarıyla karışıyor ileri zamana. Yalan yanlış hatırlanan hayali kareler , bir davranışta çıkıyor ortaya. Alakasız bir anda tetikliyor zihnini. Kendin bile anlam veremiyorsun olanlara. Sebebi nette, bilinçaltı zarfını açmayı başarabilirsen , gönderebiliyorsun mutluluğa giden mektupları pullarıyla. Oda sessiz, kendinle kalmaların sonucunda mümkün. İster saatlerce istersen bir anda.  Kapanan gözlerin dinginliğinde, sakin ve ferah bir nefesin ardından. Dinle dinle dinle. Dön kendine, izle ve bak yüreğine, saklı düşüncelerine. O zaman buluşacak içindeki çocuk şu anki senle.

]]>
Wed, 27 Apr 2022 01:00:40 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
UYANIŞ https://edebiyatblog.com/uyanis https://edebiyatblog.com/uyanis Sarılmamış yaralarım var benim.

Bir çocuk edasında, yalnız ve sessiz.

Her tetiklenişinde akan öfke nöbetleri.

Bağırmaktan yorulmuş iç sesim, kimsesiz.

Uyanmakla uyumak arası gidiş gelişler.

Kör bir yanına tutulmuş , dokunsuz eller.

Bir çiçek açışı kadar narin.

Solgun tenine dem vuran bedenler.   

Her "hadi" dediğimde, yalancı sözcükler.

Kandırırcasına, yoklar yüreğimi.

Kendimle başbaşa kalmak lazım.

Bulmak adına sorularımın gerçeğini. 

]]>
Wed, 27 Apr 2022 00:05:14 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
KENDİN OLABİLMEK https://edebiyatblog.com/kendini-ifade-etmek-zorunda-kalmamak https://edebiyatblog.com/kendini-ifade-etmek-zorunda-kalmamak      İnsan hayatında aile ile başlayan  sosyalleşme toplumla devam eder.  Sürekli birbiriyle etkileşim halinde olan birey , tepkilerini belirlerken yaşadığı sürecin birikimlerini taşır ilişkilerine. Devamında gelen kendini ifade etme tarzı, bir tutumdur aslında. Öğrendiğin, kadarını taşırsın davranışlarına ve konuşma tarzına.

  Maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisinde en üst basamak kendini gerçekleştirmektir. Buda değer ve güven duygusuyla yakından ilişkili fikrimce. Çünkü özgüven arttıkça gerçekleştirir insan kendini. Aile ile olan iletişim ilk basamağıdır değerin. Eksik kalmış, hırpalanmış bir bilinçle gelişen benlik , dışarıya karşı hep ispat halindedir. Her cümle içinden didik didik aranıp bulunacak savunma mekanizmalarıdır onun için. Öğrenilmiş çaresizliğin, bam teline basıla basıla çıkan sesleridir bu savunmalar, ısrarlar. Karşıdakini memnun etme çabası, değer görmek adına yapılan "Beni sevin, bana değer verin." iç sesinin , yankısız çığlıklarıdır. Görebilen azdır bunu, göreninde işine gelirde, sessiz kalır, nasıl olsa memnun edilen odur.

    Oysa ne güzeldir, olduğun gibi , kasmadan , kendin olmak. Davranışlarını, düşüncelerini gerilmeden, iç huzuruyla sergileyebilmek. Yanlış anlaşılma korkusunun zirvelerinden, rahatlığın yamacına inebilmek.

   Yazdıklarım sizi yanıltmasın. Daha bir kaç zaman önce bende böyleydim. Sürekli memnun etme çabası, savunmalar. Geçte olsa öğrenmek , üstündeki bütün yükleri attırıyor insana. Doğallık güzel, olduğun gibi, abartmadan, kırmadan, dökmeden. 

  Çocuk yetiştirirken hassas olmalı insan. Arzularını, komplekslerini, eksikliklerini, çocukların üzerinden iyileştirmeye çalışmamalı. Ben olamadım sen ol, ben yapamadım sen yap. Çocuğunuz bile olsa, kimse sizin eksik kalmış yanlarınızın tamamlayıcısı değil. Sen sensin, o da o. Yanında yürüyen ol, öğüt veren değil, seven ol , üstüne titreyen değil,  öğreten ol ama test makinası değil. Değil değil değil. 

    Güven ve değer verilerek yetişen bireyler, kendileri olabiliyorlar. Memnun etme çabası içinde, değersizlik savaşlarından çıkamamış insansa, tiyatral bir dünyada her gün farklı bir rolle debelenip duruyor, birilerinde kabul görmek adına. Eksik yanlarımız, öğrenilmemiş çocukluğumuzun çığlıkları. Sevilmemiş yürek çarpıntıları. Boşa geçen zamanların,  iç çekişleri. Olan bundan ibaret. Değerin güvenle harmanlandığı , mutluluk gülüşleriyle naralanan, sevgi sözcükleriyle dillenen insanların çok olması dileğiyle.

]]>
Sat, 23 Apr 2022 20:22:45 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
AİLEN VE "BEN" BİLİNCİ https://edebiyatblog.com/ailen-ve-sen https://edebiyatblog.com/ailen-ve-sen    Doğmak eyleminin , kadersel bağı olan aile. Mutluluk ve mutsuzluk olgularının yükleme yapıldığı başlangıç yeri. Bilinç kazanana kadar bağımlı olduğun, aklının kendine yettiğini düşündüğün andan itibaren , bağımlılıkla bağımsızlık arası gitgelli duyguların hesap düzlemi. Yapilan hataların, suçu başkasına atma egosunun ilk alıştırma kurumu. 

   İnsan doğasının iklimi bu sanırım, şu an benim yaptığım. Birşeylerden birilerine hüküm biçmek. Buda genelde aile olur nedense. Güçsüzlüğünün, şanssızlığının,başarısızlığının ve ne kadar olumsuzluk varsa hepsi. İyi olanda vardır elbet yaşadıklarında ama sahiplenme kendinedir " Ben başardım, ben yaptım gibi."  İyi gitmeyen her durumda yükleyecek biri ve birileri kolay bulunur. İnsan egosu kendine düşkündür, çünkü. Eğitmedikçede bir ömür gider salına salına. 

    Kendin olmayı öğrendiğinde, sorumlununda ,yön vereminde "sen" olduğunu anlarsın. Düşünsel gücünün tamamen senin kontrolünde olduğunu kavramak kolaylaştırır.  "Düşünüyorum, öyleyse varım."  sözünün anlamıda budur belki. Sen olduğunda vardır görünen, düşünülen. 

    Yani, özün sözü hangi aileden olduğun, neye sahip olduğun maddi yada manevi , çokta önemli olmamalı. Erdem, kendini bilmenin gücünde.  Suçlu aramak yerine , olanın bilincine varıp, en iyi seni bulmakta. Takıntılardan , suçlamalardan arınarak mutlu bir yol haritası çıkarmak adına gereken bu. Yoksa, insan benzer döngüler içinde yuvarlanıp duruyor ve girdap olmuş halde çıkış yolu dahada zorlaşıyor. 

]]>
Thu, 21 Apr 2022 14:08:13 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
GERÇEK https://edebiyatblog.com/gercek-2121 https://edebiyatblog.com/gercek-2121 Hayalin hayata karıştığı yerdedir acılar
Bitirilmiş bir öfkenin yamacında
Doğuma uyanan gözler kısık
Yalancıdır geçmiş,kalır  anın kuytularında.

Bir kendine dönersin cesur ve narin.
Birde yüzüne bakarsın aynanın yalnızlığında.
Adımların hızlanır, yetişemez nefesin.
Son noktayı koyduğun kararlarında.

Yalın, yakarışlı düğümlü boğazın.
Kustuğu nefretlerden arınır.
Atılmış onca yükün kudreti.
Sende sadece bir anı olarak kalır.

]]>
Mon, 18 Apr 2022 23:35:09 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
ELEŞTİRMEKTEN VAZGEÇMEK https://edebiyatblog.com/elestirmekten-vazgecmek https://edebiyatblog.com/elestirmekten-vazgecmek İnsan, kendini keşfetmeyi ve çözümlemeyi öğrendiğinde başlıyor, bilinçaltına erişimi. Sadece tepkisel bilinçle ortaya koyulan davranışlar,  otomatik olarak gerçekleşen tutumlardır çünkü. İnsan , özüne inmeyi başardığında başlar, sorgulamalar ve irdelemeler. 
  Sürekli  eleştirel  bakmak, kusur aramak özde olan eksikliklerin dışavurumudur.  Kendini bilmek için, ufak bir adıma niyetlenmen bile  açar kapıları ağır ağır. Uyanmak isteyen önce kendini uyandırmak ister. Bilir, yansıma içten dışadır. Sorgular kendini, davranışlarını. İşte bu noktaya geldiğinde ilk vazgeçmen gereken davranışyır , eleştirmek, kusur aramak. Başarılı bir değişimin bana göre ilk adımıdır bu.  Alışkanlıkları değiştirmek çaba gerektirir.Üzerinde durulmalı ve çalışılmalı,yılmadan vazgeçmeden.  En ufak bir iz kalmayıncaya kadar devam edilmeli çalışmaya. Bunu iç sesinizle dahi yapmayı bıraktığınızda tamamlanır, iyileşme. 
  Ve başlar kabul, olanı olduğuyla. İzlersin sakin bir varoluşla. Başarmış olmanın verdiği huzurla  yürürsün , yeni olana.

]]>
Fri, 25 Mar 2022 13:03:17 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
HAYATIN TADINI ÇIKAR https://edebiyatblog.com/hayatin-tadini-cikar https://edebiyatblog.com/hayatin-tadini-cikar   Şu kısacık, geldim gidiyorumlu hayat kesitinde, karakter oyunculara  fazla anlam yükleyerek , ne kadar yıpratıyor insanlar kendini. Oysa ki gerçek karakter ta kendisi. Olaylara , insanlara ne kadar anlam vereceğin kendi ölçülerine göre. Alınmak, kırılmak, kendi bakış açınla herşeye ederinden fazla mana yüklemek , tamamen senin  düşünsel dünyanla ilgili. Onun için abartmadan, sakin  adımlarla ilerle. Gereksiz takıntılarla hayatını heba etme. HAYATININ TADINI ÇIKAR. Mutlu olmanın anlamı, ölçüsü senin için neyse, ona hedeflen. Bırak adımların küçük olsun ama onları öyle eminlikle atki geride şüpheye yer bırakma. Olay benmerkezcilik değil, inan bana. Çünkü insan kendini mutlu edebilirse, güzelleştirir dünyayı. Ve mutlu olacak sebeplerde öyle bulur seni. Sürekli negatiflikle ne kadar pozitife odaklanabilir insan.  Daldığın denizde yüz artık, nefes almayı öğren ve sev kendini, sev dünyayı. Değişim başlasın istiyorsan, sen değiş, dünyan değişsin. Çözüm bu.

     

]]>
Tue, 22 Mar 2022 16:18:26 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
TOPARLANMA ZAMANI https://edebiyatblog.com/toparlanma-zamani https://edebiyatblog.com/toparlanma-zamani   Yıllara sığdırılan bu zaman dilimlerinde , üç yılına bakarsak ki eğer, bana kattıkları toplam hayatımdan daha fazladır. İnsanları tanımakla öğünen "Ben" , olayın bu olmadığını daha yeni kavramışım aslında. İnsanlar, akrabalar, arkadaşlar, kafamda aynı resme sığdırılmış topluluklar. Söyledikleri, yaptıkları,duyarsızlıkları, iyilikleri, kötülükleri, kısacası davranışa dönüşmüş her düşünceleri benim düşüncelerimden ibaretmiş oysa.  Ben kendi düşüncelerimin tohumlarını onlara ekmiş, büyütmüşte büyütmüşüm.

     Aydınlanma çağım geldi artık.  Geçmişin ayak izlerinde dolaşmayı bırakıp , yeni yollara, yeni başlangıçlara  merhaba zamanı. O evde , bu evde benim gibi bölünmüş tüm eşyalarımı topluyorum , yeni mekana ve yeni düşünlere. Hoşgeldin yeni ben. Hoşgeldin güzel olan herşey. Bereketle ve huzurla gel. 

    Kendi eğitimime yol aldığım başlangıcım, eğiteceğim yeni insanlarla yola devam edecek. En güzeliyle. Başlangıçlar huzur versin, herşey kolaylıkla olsun, bütün dostlarla.

]]>
Sat, 19 Mar 2022 09:34:14 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
KADIN DÜNYASI https://edebiyatblog.com/kadin-dunyasi https://edebiyatblog.com/kadin-dunyasi    Özel bir güne sıkıştırılarak, anlam verilmeye çalışılan bu günde, değer ölçüsünün biçimlendirildiği kutlama vari anışlar.  

   Kadınların kimyasına bakmak gerek, bir gün değil her gün. Anlamak, ulaşmak adına değeri her zaman katabilmek gerek. Karmaşık olarak tanımlanan, ince zekâlarında saklı , detaylı düşünme şekilleri algılanmalarında yanlışlıklar doğuruyor. Şu ana özgü olmasada geçmiş kuşakların kadınları çocukluktan başlayan öğretilmişliklerle,koşullandırılmalarla doludur. Duygusal bakış kimi zaman etkin olsada, çoğu zaman bir çok sorumluluğa bindirilmiş kadın , kimliğini unutmuş, başkalarına adanmış hayatlarda kendi yerini bile anlamlandıramamıştır. Eğitim bir yere kadar bu düşünüşe ve davranışa bilinç katıyor gibi gözüksede, genele vurulduğunda kadın toplumda , ailede daha fazla sorumluluğa mecbur bırakılmıştır. Naralar atan, kadın hakları diye konuşan bir çok kişi , işin özüne inemeden kalıp cümlelerle konuşur. Bu konuda yorum yapabilmek adına, kadının iç dünyasını, yetiştiği çevreyi, yaşadıklarını ölçüp biçip  , bilgi sahibi olmak gerek, anlamak adına.

    Her kadın önce kendi değerini bilmek adına bilinçlenmeli, kendini eğitmeli. İmkansızlık içinde , imkan yaratan nice hemcinsini  örnek almalı. Neden mi?

     Kadın, hayatın kimlik kazandıran yanıdır. Doğuş, oluş onun biyolojisiyle süreğenlik kazanır. Kadın ince düşüncenin, değerliliğin,özel olmanın diğer adıdır. 

      Benim dünyamda , özel gün diye bir kavram olmasada , adını verdikleri bu günden itibaren anlaşıldığınız,  değerinize değer katılan bir dünyada yaşamanız dileğiyle. Hepinize saygı ve sevgiyle.

     

]]>
Tue, 08 Mar 2022 13:43:43 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
DÖNGÜLER https://edebiyatblog.com/donguler https://edebiyatblog.com/donguler   Yaşarken , tekrarlanan döngüler, ders alman gereken bir şeye dikkat çekmek istiyordur. Dersini al ve aynıyı tekrar yaşama. İnsanoğlu ısrarla bu durumu , bahtsızlık, kötü şans olarâk isimlendirsede, yanılıyordur aslında. Yolu açman için sinyal veriyordur vede uyanman adına. 

    Ders öğrenilene kadar imtihan eder hayat seni. Üstüne basa basa noktalar koyar. Ama sen virgül koyarak devam edersin aynı hataları yapmaya. Söylenmeyi seversin çünkü, ondan beslenirsin.   Bunun adıda , kendine acımaya bahaneler yaratmaktır. Konuşacak, yakınacak durumların olması seni tamamlar. Döngü alışkanlık yapmıştır bilinçaltında, beyin korumaya alır seni tekrarları gözeterek.

   Bu hep böyledir, inan. Artık dur deyip , döngülerden çıkabilirsin. Eminlikle, isteyerek  ve düşünerek. Olmasını istediğin herşey için bilinçaltını eğiterek. Ancak yeniye bu şekilde yer açarsın, yada açılacak kapılar önüne çıkar.

]]>
Sun, 06 Mar 2022 15:45:05 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
SEVGİYLE https://edebiyatblog.com/sevgiyle https://edebiyatblog.com/sevgiyle Hayatı kusurlu görmek değil, yaşamak.

Yada nefretle örmek her anlamı.

Başlangıç ve bitişte değil  olan.

Nefeste işin özü ve devamı.

Geçmiş gelecek kaygılarında boğulmak,

Hiç değil.

Yaşamak anda saklı,

Sen olduğunda.

Güzel olan algıda.

Keramet .

Hoş düşünmekte.

Anlamakta.

Sevgiyle.

Özveriyle.

]]>
Sun, 06 Mar 2022 13:45:55 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
SEN GİDİNCE https://edebiyatblog.com/sen-gidince https://edebiyatblog.com/sen-gidince Sen gidince bu şehirden.

Ne gündüzü aydınlatıyor içimi,

Nede bahaneler bulabiliyorum sevmeye.

Ürkmüş çocukluğumda kalıyor bedenim.

Annemin akşam oyundan çağırışı gibi  mahsun.

Bir o kadarda keyifsizim.

Gözlerinin görmediği bir çiçeği koklamam artık.

Yada yolda oynadığın çocukları göresin gelmez.

İki eli iki yanına düşmüş bir avareyim artık.

Bırak nefes almayı, yüreğim gülmez.

Gitme bu şehirden.

Selam söyle sadece, gideceğin yerlere .

Ama sen  gitme.

Yüreğimden git, olsun.

Bari bedeninle terketme.

]]>
Thu, 10 Feb 2022 19:41:02 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
AKIŞTA KAL https://edebiyatblog.com/akista-kal https://edebiyatblog.com/akista-kal    Yaşamın kalemi, sen onu yazmaya başladığın anda yazar ve noktasını koyar. Neyin ne kadar bilincinde ve farkında isen anlamı vardır. Dikkatini vermediğin hiç bir şey algında, hayatında yer etmez.  Yani, işin özü sen bilincini nerede tutuyorsan zaman, mekân, an orasıdır. Tepkilerin, tepkimelerin,  olayı ve kişiyi algılama biçimin, yorumun , tepkin tamamen seninle bir, sana bağlı. Öfke, sakinlik hepsi senin elinde.

    Aynı edebiyatı yapma kendine. Bahanelere sığına sığına, kendini haklı göre göre, egolu , öfkeli bir kişilik olma. Akiş diye bir durum var. Herşeye müdahale  etmeye, inatlaşmaya çalışma. Bazende akışın ellerine bırak kendini. Belki senin göremediğin  daha güzel bir olasılık vardır. Hayatın dilini çöz artık. Sakince bak uzaktan. Akışta kalmak bu işte. Olanı kabul ve  en iyi yaşamaya odaklanmak, devam etmek. 

]]>
Mon, 31 Jan 2022 16:49:19 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
YALANCI https://edebiyatblog.com/yalanci https://edebiyatblog.com/yalanci Bana mutlu olduğunu söyleyen yalancı.

Hangi hayal aleminin, kaçıncı katındasın.

Süründüğün,  çıkamadığın boş egolarla.

Adını koymaya bile korktuğun , duygulardasın.

Savrulan  hazan yaprağı gibi bir beden.

Sevgisizlikten, yosun bağlamış.

Kandırdın kaç yüreği belki kibrinle.

Ama , hiç bir varlığın sende adam olamamış.

Karanlık gidişlere  saklı ayak izlerin.

Dönüşü olmayan boş bir hayalde.

Yanacak sözlerin seninde birgün.

Karşılıksız bakan, görmeyen gözlerde.

 

]]>
Fri, 21 Jan 2022 00:20:18 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
KADINA DAİR(KİMSESİZLİK) https://edebiyatblog.com/kadina-dairkimsesizlik https://edebiyatblog.com/kadina-dairkimsesizlik Kadının adıdır çoğu zaman kimsesizlik.
Hep veren olmanın, adanılmış bir ömrün ikilemi.
Temizlenmiş mekanların kırık kalpli çocuğudur o.
Takdir edilmeyenin dildeki yalnızlığı.
Evlat sevgisinde büyüttüğü umutların , nihavend makamı,
Kuytusu kaldığı aşkların, tek taraflı seveni.
Söyleyemediği cümlelerin içe atışıdır o .

Kimi zaman zorla gülen dudakların,

Yalancı mutlulukların , kendine yalanı.

Kimi zamanda abarttığı sözlerin.

Duyulmayan çığlığıdır o.

Kalk, yürü arşınladığın  ömrü yeniden.

Soluksuzca koş kendi baharına.

Bir isim koyma artık.

O  olmak değil, sen olmak yakışır hayatına.

 

]]>
Thu, 20 Jan 2022 17:51:54 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
KİMSE(SİZLİK) https://edebiyatblog.com/kimsesizlik-1513 https://edebiyatblog.com/kimsesizlik-1513 Küçük bir köprüden geçiyor yalnızlığım.

Sabah ve akşam kalabalığına inat.

Çocuk, balonunu uçuruyor yüreğime.

Sonra , arabalar geçiyor beynimden

Bıraktıkları  insan izlerine içerliyorum.

Kimsesizliğime inat yaparcasına.

Kalbime koşuyorlar gürültülü ve sorgusuz.

Taşlar atıyorum denize, sektirerek.

Bir balıkçı geçmişimi koyuyor kovasına.

Misinanın ucundayım belkide.

Dalıyorum geleceğin derin sularına.

Dost yüzlü , karanlık çehreler var ellerimde.

Tırnaklarımı  taşlarda törpülüyorum.

Ay batıyor, güneş yine doğuyor.

Ya ben.

Aynı köprünün üstünden.

Kimse olmak için koşuyorum.

]]>
Wed, 19 Jan 2022 23:42:47 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
KİMSESİZLİK https://edebiyatblog.com/kimsesizlik-1509 https://edebiyatblog.com/kimsesizlik-1509     Uzun yılların ardından , tek başına kaldığı bu tek odalı evde, aynada gördüğü kendi aksinden başka , hiç nefes yoktu. Yazdığı kitapları , rafda yerli yerinde duruyor, üzerindeki toz zamanın hangi tarihinden kalıpta biriktiği konusunda bir fikir vermiyordu. Boş gözlerle baktı herbirini, sıradan tarayarak. Eşi hayatta olsa değil toz , esamesi bile okunmazdı.  Onu kaybettiği yılları bile saymayı bırakmıştı artık,  kendi yaşıyla bile ilgilenmezken.

    Şöhretin, kalabalığın, çocuklarının ,  çok güzel geçen yılların , dinlenme hediyesi şu anki yalnızlığı idi. Arada meraklı bir okuyucu yada röpörtaj  için gelen birileri haricinde kapısı pek çalmazdı. Oğlu, dostlar alışverişte görsün misali, bayramdan bayrama on dakikalığına uğrardı.  Oğluyla arası her zaman iyi olmuştu ama annesinin ölümünden sonra biraz uzaklaşmışlardı birbirlerinden. Oğlu hiç evlenmemiş,  ünlü bir yazar olmuştu ama, topladığı kalabalık içindeki kimsesizliği yok edememişti.  Hiç bir zaman sorunlu bir çocuk olmamıştı, mutluydu da.  Ama yıllar içine yazma aşkını ekledikçe, insanlara olan ilgisini de  eksiltmişti. 

    Kendi haline koyduğu isim yalnızlık, oğlunun ki ise kimsesizlikti.  O dolu dolu yaşamıştı bu hayatı ya oğlu. Genç yaşta, ilk romanıyla üne kavuşmuş , hatırı sayılır paralarda kazanmıştı ama öyle evinde kendi halinde yaşayan  biyolojik yaşı genç, ruh yaşı ihtiyar bir adama dönüşmüştü.  Son günlerde bu konu aklından çıkmıyordu. Ne hata yapmıştı oğlunu yetiştirirken,hangi duygusunu eksik bırakmıştı? Bu konuyu oğluylada konuşmuştu ama dişe dokunur bir cevap  alamamıştı. Günlerce düşündü ve bulduğu tek cevap, kendi ününün ve hareketli hayatının içinde oğlunu eksik bırakmıştı. Hafta sonları biraraya gelinen kahvaltı ve öğleden sonra ailece yapılan klasik etkinlikler. Oğlunun okuluna hiç gitmemişti mesela, maçlarına, yada başka bir şeylere. Bir düzine ebeveynlere ders veren  yazdığı kitap vardı ama gözünün önündeki kendi çocuğuna baba olamamıştı.  Çocukluğunda ve gençliğinde kimsesiz bıraktığı oğlu şimdide kimsesizlik içinde kendi romanını yazıyordu. 

   Oğluna telefon açtı. "Oğlum artık birarada kalsak olmaz mı? İkimizde yalnızız. "  Oğlu sessizdi.  Ne demeliydi bilmiyordu, kırmakta istemiyordu. Belki babasının son günleriydi. "Tamam baba. Ama sen bana taşın, senin eve sığamayız." Baba mutluydu. Hızlıca dertop ettiği valiziyle yarım saate oğlunun kapısındaydı. Bir dakika bile kaçırmak istemiyordu. 

   İçeri girdiğinde evin temizliği ve düzeni karşısında şaşırırdı. Annesi gibiydi. 

-Annen gibi düzenlisin.

-Nerde baba, bu gün temizlik günü, tesadüf ettin. Teyze daha yeni gitti. Nerden çıktı bu birlikte oturma merakı..

   Baba uzun uzun duygularını anlattı, eksik bıraktıklarını. Oğlu bilinçsizce daldı, babasına gülümsedi. 

- Baba inan ben bunların eksikliğini hiç duymadım. 

- Pekiyi oğlum, neden yalnızsın.

-Babaaa ,  sende yazarsın anlaman gerek. Yazmak için yalnızım.

- Yapma oğlum yalnız olabilirsin ama kimsesizlik ayrı. Bir sevgilin bile yok. 

- Oldu ama şu an yok. Samimiyetsiz , ün sevdalısı buluyor , ondan vazgeçtim.

   Babası  birşey söylemedi. Belliki oğlu çok konuşmak istemiyordu. Odasına geçti. Kapısı çaldı.

-Baba ben ölüyorum. Direk böyle demek istemezdim ama nasıl olsa öğreneceksin. Uzun konuşmalar yapmak istemiyorum. Sadece sönüm yakın bunu biliyorum.

    Babası sustu sustu. Oğlu kapıyı kapatıp çıktı. Öylece kaldı. Kimsesiz dediği oğlu şimdi onu kimsesiz bırakıp gidecekti. Ağlamak istedi ama olmadı. Sadece ılık nefesinin azaldığını hissetti. 

]]>
Wed, 19 Jan 2022 22:37:05 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
DEĞERSİZLİK https://edebiyatblog.com/sevgi-vemerhamet https://edebiyatblog.com/sevgi-vemerhamet    Hangi duygudur ki bu, insanı içsel bir yanlızlığa ve kimsesizlik karanlığına mahkum eder. Bir buhran halinde gelir, kafandaki sonu gelmez yankılı iç sesler huzurdan alır götürür. Aynı olayları , aynı insanları yüz kere geçirirsin beyninin film karelerinden. Arada içini çekerek , biraz teselli bulmak istersin,  ama nafile. Kalbinle yaptığın gürültülü, fakat dışarıya sessiz konuşmalarla kandıramazsın kendini. "Medet ." Dersin. Nedir beni bu duygu dehlizlerinde koşturan, yok mu bir gün ışığı, gözlerime gözlerden yansıyan. Uzun soruların ardı arkası kesilmez. Ki, sen"Durrr." diyene kadar.

   Bu acı çekmelerin, kendini sevgisiz hissetmelerin bir tek  tanımı vardır. DEĞERSİZLİK DUYGUSU.  Çocukluğundan yada hayatının bir kesitinden alınmış  travmandır  o senin.  Yaptıkların görülmemiş, takdir edilmemiş ve ikinci plana atılmış hissettiğin  bir anda yerleşmiştir içine asalak gibi. Sen onu iyileştirmedikçede  en ufak duygu düşüşlerindede tetikler seni. O kadar hazır beklerki açıklarını asla affetmez. Yapışır beynine, yapışır düşüncelerine.

    Tek çözümü var, kendin. Bir duyguyu, kişiyi sen önemsediğin için seninledir. Bunu sakın  unutma.  Kafanda onu o kadar büyütmesen , terkeder giderde,  senin buna gönüllü olman gerek. İşin özü , bu duyguların üzerine gitmek ve barışmaktır. 

   Kendine sürekli değerli olduğunu söyle. İçinde, kendi değerini anlamlı hale getiremediğin zaman, karşında en olumsuz tavırda, yeniden düşersin moral bozukluklarına. Kimseye bu hakkı verme. Kendi eksikliklerini, hoyrat bencilliklerini senin üzerinde ıslah etmeye çalışan insanlara bu fırsatı verme. Güne uyandığın andan itibaren kontrol et ,gelen geçen iç seslerini. Olumsuz olanı farket ve iyileştir. Bir çocuk gibi sar onu ve sakinleştir. "Ben değerleyim , bundan sonra kimse benim değerimi düşüremez, kendimi seviyorum." de. Yoğunlaş değerin üzerine. Sakin, yanlız anlarında sürekli tekrarla bunu. Değerini öğret, önce kendine sonrada diğerlerine.

]]>
Wed, 12 Jan 2022 20:49:05 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
KEŞFET, FARK ET https://edebiyatblog.com/kesfet-farket https://edebiyatblog.com/kesfet-farket   Sanma ki bu dünya böyle geçip gidecek. Evet, aslında gidecek. Sen öyle möö kıvamında tren seyreder gibi bakarsan, gerçekten gidecek. Sürekli yakınarak, şikayet ederek, kendin mükemmelmişsin gibi herkese kusur bularak yaşarsan geçecek. Yani. Başka ne beklenebilir ki, böylesi hayatlardan. Ansız, zamansız, bir duyguda, olguda, insanda takılı kalan  zihniyetten.

    Dünya bas bas  bağırıyor, yenilen, yenilen, farket, düşün, kendini keşfet diye. Bizim insan takmış , "Yok armudun sapı, üzümün kara kaşı kara gözü, portakalın şunusu bunusu."  hicivle belirttiğim, gibi gibi şeyler.  Bir bakın kendinize, iyiliğe, güzelliğe, anlamlarına . Bakın ve görün yaratılan canlı ve cansız mucizeleri. Hiç gördün mü insann harici şikayet eden birşey.  Ağaç diyor mu?  " Amannn yaz kış şu yapraklarla uğraş dur, dök çıkar, dök çıkar." Yada bir arı. " Ben kendim bile yemiyorum, ne bal yapacağım." Yani. Doğaya bir dön, keşfet.  Kaşif ol. Herşeyi birilerinin senin için hazır hale getirmesini bekleme. Anla , kusursuz işleyişi ve detaylarını.

    Hayat sana istediğin ve hayal ettiğin kadarını verir. Öyle iki kolu bağlı beklersen, sana gelecek iki kolu bağlı diğer insanlar. Araştır, keşfet, kucakla bilgiyi ve anla. Beyni öğren mesela. Bilginin içine girdiğinde , gerçekten araştırdığın da bulacaksın ipuçlarını.  Ve şükredeceksin, anlayabildiysen. İnsan olmanın erdemi tam bu işte. İlim, öğrenmek, anlamak, keşfetmek, farketmek...

]]>
Mon, 10 Jan 2022 21:56:55 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
YAĞMUR VE GERÇEKLİK https://edebiyatblog.com/yagmur-ve-gerceklik https://edebiyatblog.com/yagmur-ve-gerceklik   Yağmur, göz gözü  görmeyen sis eşliğinde yağarken, gökyüzünü kaplamış gri bulutlar ne güzel yer değiştirir, sakince. Islanan çam iğnelerinin yere sakin sakin düşen damlaları, toprağın bereketine ilham olur. Yağmur, suyun en güzel halidir. Canlılığı besleyen , karşılık beklemeden döngüsüne devam eden ne güzel bir lütuftur.

   Yağmur yağarken  havada gördüğüm tek kuş çeşidi karga galiba,   Yada bizim buralarda çok çeşit olmadığından göremiyorumdur. Öyle ağır ağır süzülürken rüzgârın ritmiyle, banyo yapıyordur, kimbilir.  

     Alt katın çılgın kedisi yine dışarda ve karşının değişik havlayan minyatür köpeği. İkiside yağmura kafa tutuyor gibi , koşturup duruyorlar bahçelerinde. İnsanlarsa sıkışıp kaldıkları daire icadında, gayri ihtiyari bakıp , yeniden iç hayatlarına dönüyorlar. Bense ne severim yağmuru. Saatlerce izlerken gördüğüm detaylar beni iyiden iyiye doğa hayranı eder. Torosların, bana gülümseyen, bazı yerde maki, bazı  yerde çamlı yeşillikleri  bakmayı bilene ne kusursuzluklar gösterir.  

    Doğa hükmedici ,  emin. Rotası belli ve sürekli. Kendi halinde olduğunda mazbut ve  kadim. Bozulmadığı, yok edilmediği sürece yenileyen, yenilenen ve hayat veren. Kıymeti bilindiğinde dost, doyuran, ısıtan, giydiren. 

     Sevgili yağmur,  bütün oluşu imzanla süreklileştiriyor, şekillendiriyorsun.  Bir o kadar ihtişamlı  bir o kadar güzellikte sadesin. Bir damlanda bile hayat var senin. Kıymetini bilene vede  görene.  

 

]]>
Sat, 08 Jan 2022 19:16:41 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
SENİN https://edebiyatblog.com/senin https://edebiyatblog.com/senin Gün doğumu gibi.

Kusursuz gülüşün.

Aya inat, yakamozlu bakışların var senin.

Çehren güneşi bile ısıtırken ışığıyla.

Tatlı tatlı konuşan, küçük alfabelerin var senin.

İnce hissiyatların, ruha dokunuşların

İçe ılık ılık esem sesinle.

Kimi zamanda hezeyanlı yakarışınla.

Kara bulutlu gamzelerin var senin.

Çiçeği baharına küstüren.

Beyaz tenin var senin.

Yansıyan mavi göz süzmelerinle.

Denize adını veren rengin var senin.

Başka türlü anlatmakta zor.

Harflere sığmayan.

Lügatın var senin.

]]>
Sat, 08 Jan 2022 00:51:52 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
AŞK https://edebiyatblog.com/ask https://edebiyatblog.com/ask Aşk!

Gördüklerinde  değil.

Göremediklerinde saklıdır.

Anlam ararken, nokta koyamadıklarında.

Ve bir iç çekişi ferahlığında,

Gözlerine yansıyan gülüşdedir "Aşk."

Seni seviyorumlu cümlelerin.

Coşkulu  söyleyişlerinde değil,

Düşünülmenin inceliğindedir.

"Aşk."

En ufak kaygıda , veryansın etmeyen.

Derinine irdeleyen anlayışta.

Ve.

Kalpten kalbe bir olandadır "Aşk.".

Zamansızlıktır.

Her anına , kıymet verilen.

İçindeki saf tutkuyla sevgiye eşlik eden.

Başlangıçsız bir sondur "Aşk.". 

]]>
Tue, 04 Jan 2022 17:27:18 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
ŞİMDİ TAMAM https://edebiyatblog.com/simdi-tamam https://edebiyatblog.com/simdi-tamam Sat, 01 Jan 2022 22:57:12 +0300 Gülbeyaz Gürsoy HER ŞEY OLABİLİR MİSİN? https://edebiyatblog.com/hersey-olabilir-misin https://edebiyatblog.com/hersey-olabilir-misin    Ahhh, gönül gözüyle bakan, cesur , sevgi dolu benlik,  herşey  olabilmeye hazır mısın?

   Uyandığın günün güneşine teşekkür et ve gecesinde aya. Burnuna gelen güzel kokuya,  gülümseyen çocuğa, kollarını açmış uzanan ağaca teşekkür et.  Varlığınla anlam katarken yaşadığın her ana, yüreğine teşekkür et. Sonra giy başka yürekleri kendi yüreğin gibi. Bırak gereksiz yargılamayı ve olumsuzluk adına herşeyi.

  Bu gün herrşey ol. Anla her birini. Sokakta ıslanan kuş ol, üşü onun gibi, camekana alamadığı oyuncağa bakan çocuk ol, iliklerine kadar hisset özlemini, oksijen ol , dol ciğerlere nefes gibi, tomurcuk  ol , aç yeni hayatına yaprak gibi.

 Ol, sadece ol, güzel ol , iyi ol, seven ol. Karşılık beklemeden ol. Sadece hisset ve ol. Teşekkür et, Şükret ve ol. 

 

]]>
Thu, 30 Dec 2021 17:16:28 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
ŞÜPHE https://edebiyatblog.com/suphe https://edebiyatblog.com/suphe Şüpheye mahal verdi mi yürek.

Dehlizlerden taşan su misali boğulur için.

Çarptıkça çarpar,  kuşkularla düşer derinlere.

Kendini kandırmak istersin, yalan bir doğruda boğulmak istercesine.

İnkâr ve kabul ıkiz ruhudur , kaybolmaların.

Yürümek istersin, dizlerin çöker karanlığına 

Ayakların taşınmaz bir bedenin yongalarıdır artık.

Bir baştan bir sona  uyanır  gidiş gelişler.

Tüketir , serer çarşaf gibi nefretlerini.

Ayağa kalkarsın ama.

Yitik bir sorguda anlarsın gerçeklerini.

]]>
Mon, 27 Dec 2021 15:57:11 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
KENDİ DEĞERİNİ BİLMEK https://edebiyatblog.com/kendi-degerini-bilmek https://edebiyatblog.com/kendi-degerini-bilmek     Benlik, o sensin. O olmazsa sen olmazsın.  Algıladığın, gördüğün , tepkin hepsi seninle anlamlı. O yüzden farkına var kendinin. Hayat düzleminde, sapmalar olsada , kendinin farkındaysan , ya barışırsın yaşamınla, yada küfrederek, kahrederek tökezleye tökezleye ilerlemeye çalışıp  yerinde sayarsın, aynı  şeyleri tekrar tekrar yaşayarak.

Hayatın eğitmenlik şartı bu. Hatalarından ders almaz isen , kendi kıymetini bilmeden, yürürsen bu yolu, kafana vura vura öğretir tekrarlar.  Amaaa ya öğrenirsen , yeni deneyimler, yeni bir bakış açısı çıkar önüne. Bunlar nasıl mümkün?

    Kendini dinlemeyi öğrenmek ve dinginleşmekle.

   Gün içinde muhakkak kendine , tamamen kendine ayıracağın  özel zamanlarım olsun. Kapan içine, keşfet ruhunu. Sor kendine, ruhuna, derinleş.

Mutlu muyum?

Huzurlu muyum?

Ben ne istiyorum?

Doğru yerde miyim?

Hayatımdaki insanlar beni tökezletiyor mu, ileriye mi götürüyor?

Daha iyi bir ben nasıl olabilirim?

   Her gün yap bunu, yaz , kendine sor, cevaplar ızamanla  tek tek bulacaksın. Değer kat kendine. En iyi halin için çalış. Yeni şeyler öğren , hiç bir şeyi engel olarak görme kendine.

   Kendini sev , saygı duy ve şımart. Hep barışık ol, hatalar yaptığında horlama kendini, kabule geç, ayağa kalk ve yeniden başla kendini keşfetmeye.

  Herşey seninle başlar, sen iyiysen dünyanda iyileşir. Sen olumluysan dünyanda da  olumlu olan seni bulur. Sen ışıksan ışıkta, karanlıksan karanlıkta bulursun kendini. Bu gün, şimdi hadi uyan ve başla en iyi seni bulmaya. 

    Başaramadığını düşünürsen yaz, ben destek olmaya çalışırım sana. Sen yeter ki işte. O zaman gelir yardımda , mutlulukta. Sevgiyle.

  

]]>
Wed, 22 Dec 2021 15:35:00 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
HADİ ORDAN https://edebiyatblog.com/hadi-ordan https://edebiyatblog.com/hadi-ordan Bunca yaşanan, bunca aşılan duygunun ardından.

Arkadaş kalmakta ne demek?

Ben miyim yani bu aşkın bertaraf edileni.

Ahmak gibi bir köşeye itileni.

Ne oldu da , duyguların bu kadar değişti.

Daha dün , aşk naraları atan senken,

Geride duran bendim.

Sabahlara kadar uyutulmayan.

Erkenden işe gidende bendim.

Sen sıcak yatağında uyurken.

Soğuk denizlere açılan yine bendim.

Sonra aşkının merkezine çektin.

Beni kendine vazgeçilmez ettin.

Bir hafta sonu , o iğrenç mesajla.

Ayrılığa mahkum yine sen ettin.

Kusura bakma, severken arkadaş olamam ben.

Bakamam öyle gözlerine dost gibi.

Mademki bu kadar eminsin.

Cesurca çık hayatımdan, geldiğin gibi.

]]>
Mon, 20 Dec 2021 20:47:57 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
GERÇEK https://edebiyatblog.com/gercek https://edebiyatblog.com/gercek  Bu gün mü?

Anladığın, sevdiğin , gözlediğin.

Gerçek.

Zemherin mi yoksa?

Bilemediğin,  dallarında kuruduğun. 

Özün mü?

Nefret, ayrılık, şikayet.

Sonucun.

Zamanın kargaşasına uzanmış tarifsizlik.

Gözünü açmakla kapamak süresi.

Rüyaya doğan uyku hali, 

Belirsizlik.

]]>
Sun, 19 Dec 2021 16:35:34 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
BEYNİN İŞLEYİŞİ VE İŞLEVSELLİĞİNİ ARTIRMAK https://edebiyatblog.com/beynin-isleyisi https://edebiyatblog.com/beynin-isleyisi    BEYİN! Fiziksel ve işlevsel muammasıyla , açıklandığı kadar, keşfedilmemiş yanlarıda hala mevcuttur.

   %80'ı şu olan beyin, yetişkin bir insanda yaklaşık 1,4 kg ağırlığındadır. İnsan vücut ağırlığının %2'sini oluşturur. Vücutta oksijenin %25'ını,  kalorinin %20'sini,  dolaşan kanın %15'ını kullanır.  Yani oksijen ve şekerin %25'ını kullanır.

     Beynimizdeki sinir hücresi yani nöronlar 100 milyar kadardır. Uzunluk olarak 45 bin km yi bulur. Beynin  bir gramında bulunan nöronların bağlantı kapasitesi dünyanın toplam telefon ağından fazladır.

    İnsanların zihinsel kapasitesi nöron sayısına değil, nöronların  arasındaki bağlantıya bağlıdır.

   Vücudumuzdaki çeşitli noktalardan beyne saniyede milyonlarca sinyal ve ileti gönderilir. Beyin bunları nöronları sayesinde alır, ayrıştırır, eski bilgilerle karşılaştırıp , nöronlar arası yeni bağlantılar kurar. Nöronlar bilgi içerir fakat diğer bir nöronla  bağlantıya  girmediği sürece bir anlamı olmaz. 

    Beyni fiziksel olarak  anlatmayı şimdilik bırakıp , işlevselliği artırmak adına neler yapılabilir bunun üzerinde durmak isterim. 

    NEFES: Günlük düzenli nefes egzersizleri  yapmak çok önemli. İnsanlar doğru nefes almayı genelde ihmal ederler. Ağızdan alınıp ağızdan verilen nefes tarzında. Burundan alıp ağızdan vermektir doğru olan. Gün içinde diyafram nefesi çalışmak önemlidir. Farklı nefes teknikleri vardır ve günlük 15 dakika dahi yapılsa, beynin çalışma kapasitesini artırır. 

  ÇEŞİTLİ EGZERSİZLERİ : Sürekli kullandığınız eli değiştirin, dış fırçalarken, yazı yazarken vs. Sağ elle işe solu kullanın. 

  Araştırma yapın, yeni şeyler öğrenin. Ama bırakmayın. Bir konu belirleyin ve bu konuyu detaylıca araştırıp herşeyini öğrenin.

    Günlük yazı rutini oluşturun. Yazar olmak şart değil aklınıza gelenleri yazın. Ama her gün yazın.

ANDA KALIN: Beyin ya geçmişte bir olaya takılır yada gelecekle ilgili plan yapar. ANDA kalma oyunu oynayın. Çevrenize dikkatlice bakın, gözlerinizi kapatın ve çevrenizdekileri yerleri ile birlikte ismiyle hatırlayın. Bu basit gibi görünse de önemli bir egzersizdir.

SPOR ALIŞKANLIĞI EDİNİN:Yürüyüş, pilates veya başkası, hangisi hoşunuza gidiyorsa bunu sürekli hale getirin. 

İŞLENMİŞ GIDAYI AZALTIN: Daha sağlıklı besinler tüketin. İşlenmiş gıdalar yerine kendiniz hazırlayın, üşenmeyin. Sebzeleri pişirirken anasını ağlayarak değilde, uygun yıkayın ve pişirin.

UYKU DÜZENİ: Özellikle melatonin gece 2 ile 4 arası salgılanır. Bu hormon  vücudun biyolojik saatini korur ve ritmi ayarlar. Yani bu saatlerde uykuda olun.

ERKEN KALKIN: Üşengeçlik şikayetiniz varsa bununla mücadele edin. İşe erken kalkarak başlayın. Bu sizi zinde ve başarılı kılar. Gün içinde daha çok zamanınız olur. 

DOĞAYLA BAĞ KUR: Hergün yapamasanda haftada bir kaç gün yeşil alan bul kendine ve izle. Bir ağaca sarıl mesela. Hisset enerjisini. Sende olan ona onda olan sana aksın. Bak beynin nasıl dinginleşiyor  ve huzur buluyor.

   Bunlar naçizane tavsiyelerim. Umarım faydası olur. Sevgiyle.

]]>
Mon, 13 Dec 2021 14:30:36 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
Kısa sözler https://edebiyatblog.com/kisa-sozler https://edebiyatblog.com/kisa-sozler

Yaş kemale erdi ama tecrübesizliğim hala çocuk.

]]>
Tue, 07 Dec 2021 13:25:59 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
İNSANA VE HAYATA DAİR https://edebiyatblog.com/umuda-dair-382 https://edebiyatblog.com/umuda-dair-382 Yaşanmışlıkların neticesinde bir kuru gürültü kaldı hayatımıza dair. Yüreğimizin çırpınışının son gürültüleri. Sessiz , cılız ve bir o kadarda kimsesiz. Bir çok kereler son bir dirençle yeniden başlanmak istenen ve sonucu görülemeyen gürültüler. Kaç yüz insan farklı hayatlarının içinde ne de çok yaşıyor bu gürültülü çöküntüleri. Elinde olarak ya da olmayarak. Talih kimilerine bol kepçeli sunuşlarda, kimilerini de sınama da. Hani şükür mekanizmasını devreden çıkartsan yaşamak adına kırıntılı mutluluk izleri bulursun bol bol. Diyorum ya şükür.

  İnsan bunca bitirişlerin yeniden doğuşunu bu yolla bulmuyor mu?

  Tanıdığım niceleri varki hayatın bir yerinde kaybolmuş, kendi elinden başka tutacak ikinci eli bulamamış. Bu yalnızlık sendromları, kendini önemsiz hissetmeler, hep anlaşılamama düşüncesi ; beynin dipsiz kuyularında saklı kimsesizlik hissiyatından değil de ne? Bir insanın kimsesizliğine kimse olmak zor olmasa gerek. Biraz dinlemek, biraz anlamak, birazda empati. Hissedebilmek bir başkasının yerine ve insan olmak.

    Demem o ki insan, kendine insan olmamalı sadece. Görmeli ve anlamalı ,adını koyabileceği her duyguyu, insanı ve insana dair hayatı. Bazen uzanmak boş kalan bir ele, bazen de hiçliklerle boğuşan yüreklere. Bunları başarmanın ilk şartı kendini anlamak ve sevmek.  Çünkü kendini sevmeyen, nasıl dokunabilir başka yüreklere.Yalnızlık duygusunun her köşe başını boşluğa düşmeden dönebilmek.

 Yakınında, uzağında kimse yok mu? Kendini dibe çekme. Dipler hele ki; duygusal boşluğun dipleri ıssız sonu da, yalnızlık ve kimsesizlik olur. Ben de yıllarca diplerde dolaşmış biri olarak biliyorum ki akıllı bakarsan bir yükselti çıkıveriyor karşına. Ama görmek istersen,kendini sever ve önemsersen. Ve de kendini hayatın tozlu raflarına kaldırmazsan mutlaka bir el uzanır sana, görmeyi başarırsan, sevmeyi bilirsen.

      Hayata sevgiyle bakan yüreklere selam olsun.

]]>
Mon, 22 Nov 2021 17:52:58 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
ŞİİRSEL_SANAT https://edebiyatblog.com/siirsel_sanat https://edebiyatblog.com/siirsel_sanat Wed, 17 Nov 2021 23:34:31 +0300 Gülbeyaz Gürsoy SEVME https://edebiyatblog.com/sevme https://edebiyatblog.com/sevme

]]>
Mon, 15 Nov 2021 18:51:54 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
DR. JOE DİSPENZA https://edebiyatblog.com/dr-joe-dispenza https://edebiyatblog.com/dr-joe-dispenza Hayata ve kendine uyanmak. Anlam bulmak ve anlamlıca yaşamak.  Gelişmek, öğrenmek, geri dönmeden, en güzele anla yol almak. Yol alışlarda beynine bir ışık çakan ve kalbine lambayı yakan bir “USTA”  o.

 Kitaplarının ismi bile  tek cümleyle kendini sorgulatıyor. “KENDİNİZ OLMA ALIŞKANLIĞINI KIRMAK”  Muhteşem bir öğretici. Bilimsel olarakda bu işi bildiği için sebep-sonuç muama değil. Net ve anlaşılır.  Bütün kitapları Türkçeye çevrilmiş durumda.

 Dr Joe Dispenza, Fen Bilimleri Lisans derecesine sahiptir ve Kayropraktik Doktorudur. Yüksek lisans eğitimi, sinirbilim ve nöroplastisite, kantitatif elektroensefalogram (QEEG) ölçümleri, epigenetik, zihin-vücut tıbbı ve beyin / kalp uyumu alanlarını içerir. Bir araştırmacıdır aynı zamanda.   Kendini tanımak, mükemmelliğe yol almak istiyorsan kitaplarını okumak iyi olur. Türkçeye çevrilmiş bir çok youtube videosuda var. İzledikçe anlayacaksın ve bulacaksın eksiklerini iyileşmesi gereken acılarını. Kendin olmak ve sevmek ne demek kavrayacaksın. O bunu öyle güzel ve bilimsel anlatıyor ki. 

 Algı ve anlamak. Önce beyni tanımak gerek anlamak ve idrak için. DR. JOE Dispenza’nın kitaplarında beyninizi tanıyacak, alışkanlıklarınızın kökenine inecek ve kendinizi tanıma yolunda doğru yolu adımlayacaksınız. Araştırarak ve öğrenerek ilerlemek daha kalıcı ve uygulanabilir. 

 BU gün bir iyilik yap kendine ve başla kendin olmaya, gerçek “BEN” ‘ini bulmaya. Yolun açık olsun ve sevgiyle.

]]>
Sat, 13 Nov 2021 00:01:24 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
RESİMLERLE ATATÜRK 2 https://edebiyatblog.com/resimlerle-ataturk-2 https://edebiyatblog.com/resimlerle-ataturk-2 Wed, 10 Nov 2021 00:03:20 +0300 Gülbeyaz Gürsoy MUSTAFA KEMAL'İ SEVMEK https://edebiyatblog.com/mustafa-kemali-sevmek https://edebiyatblog.com/mustafa-kemali-sevmek     Geçmiş zamanlar, yorgun toprak, sömürge vatan,sessiz çığlıklar.Çarıklı yada çıplak çocuklar, yiğit analar va adamlar "Umutsuzluk yok, durmak yok" diyen koca yürekli Mustafa Kemal.  Nasıl bir inanca ve yüreğe sahipsin, nasıl bir ufukdur ki gözlerin attığın her adımda doğru çıktı öngörülerin.

    Seni anlamak , yaptıklarını durmadan anlatmak değil, özüne inebilmek, yaşantına , düşüncene yansıtabilmek. Her gelen kuşağı bu bilinçle yetiştirebilmek. 

   Düşündüğümde beni en çok üzen nedir? Biliyor musun?  Cepheden cepheye koşan, sürekli zorluklarla geçen ömründe , seni anlamak istemeyen kişilere üzülüyorum. Tamam! Sevmesinler, ondada değilim. Ne olur biraz saygılı olsa herkes sana ve seni sevene. 

      Bu vatan evladı yürüdüğü toprağın azametini, fikirlerinin ne anlama geldiğini, neyi ne sebeple yaptığını anladığı gün hissedecek seni. Ve o zaman anlam bulacak, çektiğin onca sıkıntılı ömrün izleri.

]]>
Wed, 10 Nov 2021 00:02:50 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
SİLDİM TAKVİMLERDEN 19 ∞ https://edebiyatblog.com/sildim-takvimlerden-19 https://edebiyatblog.com/sildim-takvimlerden-19 Zaman yok , o yılda, ayda, günde ve saatte.

Savanora Atasını son selâmla, kıyıya demirlemekte.

Dolmabahçe suskun, insanlar sessiz, çaresizce beklemekte.

Tek bir silah sesi, Salih Bozok hayata veda etmekte.

Nasıl bir gün Yarabbi, olmaz akşamları sabahların.

Acı bir ağlayış bu,yükseliyor hıçkırıkları insanların.

Bitiyor mevsim, kışa yükleniyor sonbahar apansızın.

Sensiz nasıl olacak Mustafa, olacak mı umudu  yarınların.

Hangi duyguya karşılık gelecek artık sensizlik.

Anlatmanın bir tarifi var mı, bilen söylesin.

Yürek yangını , yokoluşta, bedbaht duygular.

Onu anlamayan ne olur mezarınada gelmesin.

]]>
Tue, 09 Nov 2021 23:12:02 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
RESİMLERLE ATATÜRK 1 https://edebiyatblog.com/resimlerle-ataturk-1 https://edebiyatblog.com/resimlerle-ataturk-1 Tue, 09 Nov 2021 17:07:18 +0300 Gülbeyaz Gürsoy ATATÜRK'E AİT BİLİNMEYEN YANLARI https://edebiyatblog.com/ataturke-ait-bilinmeyen-gercekler https://edebiyatblog.com/ataturke-ait-bilinmeyen-gercekler & En büyük hayali dünya turuna çıkmaktı.

& 4000'e yakın kitap okuyan Atatürk'ün en sevdiği kitap Çalıkuşu idi ve asla yanından ayırmazdı.

& Simetri takıntısı vardı, eğri eşyaları muhakkak düzeltirdi.

&Kuşları çok severdi.

& Beyaz renk haricinde, başka renk gömlek giymezdi.

& Lacivert takım sevmezdi.

& Türkçeyi iyi kullanırdı fakat arada Rumeli şivesine dili takılırdı.

& Kapıda karşıladığı tek insan Fevzi Çakmak'tı.

& Yanında para taşımazdı.

& Uyumadan 48 saat çalışırdı

]]>
Tue, 09 Nov 2021 00:14:01 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
GARİP BİR HİS https://edebiyatblog.com/garip-bir-his https://edebiyatblog.com/garip-bir-his

]]>
Mon, 08 Nov 2021 23:03:47 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
MEDİTASYON NASIL YAPILIR?(2) https://edebiyatblog.com/meditasyon-nasil-yapilir2 https://edebiyatblog.com/meditasyon-nasil-yapilir2 Meditasyonla kazanacakların

- Konsantrasyon

- Farkındalık

-Hayat amacını bulmak ve kendini keşfetmek

-Anda kalmayı öğrenmek.

Meditasyona Hazırlık

- Rahat kıyafetler giymek, dar ve esnek olmayan kıyafetler zorlayıcı olur.

- ortam sessiz olmalı, yeni başlayanlar için gerekli, bu işte ilerledikçe oda sorun olmayacak. İstersen sözsüz meditasyon müzikleri dinleyebilirsin.

-Ne kadar süre meditasyon yapacağına karar ver. İlk olarak 5 dakika idealdir, ilerledikçe süreyi zaten kendin uzatacaksın.

- Rahat bir pozisyonda bağdaş kurarak  yere otur, zor geliyorsa sandalyedede oturabilirsin.

-Omurganı düz hale getir.  Yani sırtın tam düz olsun.

-Gözlerini kapat.

- Diyafram nefesleri almaya başka. 6 ya kadar sayarak bir çiçeği koklar gibi burnundan çek, 4 e kadar say ve nefesi vermeden bekle, 8 e kadar sayarak bir mumu üfler gibi nefesi ağzından ver. İki nefes arası yine 4 say bekle ve ikinci nefese geç.

- 10 adet diyafram nefesi al bu şekilde.

- Daha sonra normal nefes al ve nefesine odaklan. Kafana düşünceler gelecek, umursama , o anda yeniden nefesine odaklan. Bu şekilde 5 dakika bu çalışmayı yap. 

      Yavaş yavaş meditasyona alışıp ilerlediğinde meditasyon süreni uzat. 

   Farklı meditasyon çeşitlerinde uygulayacağız, zamanla. Önce Temel  Meditasyonla başlıyoruz. Sevgiler.

-

]]>
Mon, 08 Nov 2021 20:36:26 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
SADECE SEN https://edebiyatblog.com/sadece-sen https://edebiyatblog.com/sadece-sen Öksüz  ve sensiz gecelerde
Yalnızlığa derinine yaklaşmak. 
Gamlı hislerde vedalaşırken sana, 
Sonsuz uçurumları adımlamak. 
Sadece seni, 
Ahlar çekerek ve özümseyerek
Uzak bir yıldıza dokunur gibi
Yavaş, yavaş hissederek yaşamak. 
Sadece seni, 
Uzaklarda oluşuna lanet okuyarak, 
Şiirlere kusmak. 
Kimsem olamadığını bile bile, 
Kalbimin gizli bir yerlerinde, 
İçten içe yanarak sevmek ve ağlamak. 
Sen, 
Yaşanılacak aşkların gerçek sesi. 
Öğütülecek duyguların, değirmenisin. 
Sen
Sonsuz mutluluğunda duyguların kendisi, 
Bir ömür adanılacak aşkın gerçeğisin. 
]]>
Sun, 07 Nov 2021 21:48:42 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
SENİNLE https://edebiyatblog.com/seninle https://edebiyatblog.com/seninle Sabaha mutlu uyanmak gibi sana bakmak.
Gülen çehrende bulmak, hayatın izlerini.
Dokundum mu ellerine birdaha bırakmamak.
Sende izlemek kendimi, anlamak gizlerimi.

Bahardan kalma bir akşam üstü bakışmak uzun uzun.
Geçmişinle barışmak , seninle konuşurken.
Gelecek hayali kurmak mahçup ve mahzun.
Onay duymak kelimelerinden, titrek titrek hecelerken.

Her kızdığında, çatılan kaşlarını ezberlemek.
Sana ulaşmanın mutluluğunda.
Ve bir tatlı sözle gözlerini güldürmek.
Başını dizime koyup oturduğunda.

Bahardan kalma bir akşam üstü bakışmak uzun uzun.
Geçmişinle barışmak , seninle konuşurken.
Gelecek hayali kurmak mahçup ve mahzun.
Onay duymak kelimelerinden, titrek titrek hecelerken.

]]>
Sun, 07 Nov 2021 17:18:28 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
ANNE https://edebiyatblog.com/anne https://edebiyatblog.com/anne Anne. Kelime olarak bile ne yumuşak bir tınısı var,dilden dökülürken. Herkesin sahip olduğu ama kıymetle kıymetsizlik arası gelip gidici duygularda seslendiği sözcük. Kimilerinden çocuk azarında çıkan "ANNEEE", kimilerinden güzel ve kibar dökülen "ANNECİĞİM". Kelime aynı ama beynin ve kalbin birleştirdiği yerdeki çıkış çok farklı. İnsan dilinden çıkarırken katıyor sözcüğe anlamını. Ben pek kattığımı da sanmıyorum.  Benim gibi nicesi de var eminim.
        Anne olmak ne demek? Bunu yorumlamak her kişinin harcı mı? Onu da  bilmiyorum. Bildiğim Annenin ailenin bütün temel direklerini elinde tutan kişi olduğu. Anne yapıcı ve olumlu ise aile de çıkmaz sokak yok.Anne kendi hesaplaşmalarını bitirememişse aile karmaşık ve düzensiz.İkincisine çokça şahit olduğumu biliyorum. Cehaletin hata yaptırdığı ve bunu bir türlü kabul edemeyen bir annenin evladıyım ben. Sevgi pahada ağır ama hakkını verirsen. Hani evlatlar arasında ayrım yapan ve bunu hiç kabul edemeyen bir düşüncenin tohumlarından olduk  biz. Yargılıyor muyum derseniz. Artık hayır. Diyorum ya cehaletin ve gençliğini eziyetin ve ezilmişliğin pençesinden anca bu kadar kurtarabilmiş nice kadından biri benim annem.Yüzü gülmeyen bir başkasını ne kadar güldürebilir ki.  Bu noktada kopmuyor mu her şey. Ya anlayacaksın neyin neden olduğunu ve yargılarken de adil olacaksın. Bunu kimi zaman başarsak da boşluk çok oluyor. İnsan gem vuramıyor ki tüm duygularına. Öffff diyorsun neden her şeyi ben hoş görmek  zorundayım biraz da onlar anlasın beni.  Bu mümkün değil. Anlatmak cehaletin kara pençesinde kalıyor. Kendini haklı görmekte ısrarcı olan bir zihniyeti ne kadar ikna edebilirsin ki. Hiç bi zaman. Onun için yargıyı da yitmişliği de bırak gitsin. İnsanları yetmişinden sonra değiştirmek benim ne haddime. Mutlu olmak istiyorsan en güzeli geçmişini ve geçmişinde hayatında boşluklara sebep olan nicesini hoş görmek. Olay bundan ibaret. Hesaplaşmaya bir düşersen debelenir durursun benim gibi. Her şey olduğunca güzel. Gerisi de masal zaten. 

]]>
Sat, 06 Nov 2021 00:19:29 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
MUCİZE DEĞİŞİM https://edebiyatblog.com/mucize-degisim https://edebiyatblog.com/mucize-degisim   Hayatında ilerleme ve hayallerine kavuşmam adına bazı şeyleri her gün yap ve bilinçaltını yeni hayatına kodla.

]]>
Sat, 06 Nov 2021 00:01:57 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
DOST YALNIZLIĞIM https://edebiyatblog.com/dost-yalnizligim https://edebiyatblog.com/dost-yalnizligim Yalnızlığım hiç ihanet etmedi bana,

Sadık bir dosttur, bekler her an.

Yargılamadan dinler sessizliğimi.

Eleştirmeden, yorum yapmadan.

Arada vazgeçişlerimizde olur birbirimizden.

Kalabalık insan siluetlerinde kaybederiz anları.

O vazgeçmez, yinede bekler beni.

Her dinginlikte paylaşırız olanları.

Bilir huzur anlarının kendi olduğunu.

Ben gibi sarar kimsesiz hallerini.

Zaman yoktur nazarımızda

Ve bilir ona her zaman geri geldiğimi.

]]>
Thu, 04 Nov 2021 16:45:48 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
SINIRLARINI BELİRLE https://edebiyatblog.com/sinirlarini-belirle https://edebiyatblog.com/sinirlarini-belirle Dünyaya geldiğin andan itibaren , çevre denilen bu âlemle etkileşime geçer ve ailenle açarsın pencereni hayata yada aile olanlarla. Kimlik oluştukça öğrenirsin herşeyi, algılamayı, olumlu yada olumsuz herşeyi. Bakış açın, sınırların  büyüdüğün ortamla şekillenmeye başlar ve doğuştan gelen karakteristik özelliklerin belirler devamını. Çok gelgitlerin olur duygusal bağlamda. İnişler, çıkışlar, huzur, mutsuzluk anlık değişimlerle alır yerini hayatında. Sen sen misin? Artık. Yoksa aile, çevre ve yaşantındaki  oluşumların değişemeyen bir  paydası mı?  Kişi kendi benliğinin anlamına erişmeyi başarırsa buluyor cevapları. Farkındalık yoksa öyle boş devinimlerle geçiyor olan.

      Aynaya bak, kendine, yüreğine, herşeyine. Yargına, düşüncene, tepkine, sevincine uzun uzun bak. Dış gözlemci gibi. Başka biri gibi. Kendini yorumla.

    Yaşadığın olumsuzlukları düşün. Çoğu koyamadığım sınırlarla ilişkili değil mi? Gördüğün haksızlık, alanına girenler, saygısız davranışlar. Bunların yegane sebebi kendinsin, suçlu arama. Zamanında belirlenmeyen bu sınırlar yüzünden kaç kere üzülmedin mi, kaç gece uykusuz gecelerde bin kere aynı senaryoyu yaşayıp, yemedin mi beynini. Sınırların ölçüsü davranışın şeklinide belirliyor. Yakın, uzak, saygılı, saygısız , ölçülü, ölçüsüz. 

      Her kötü davranışa sebep, kendinle ilgili bir hesaplaşma olabiliyor bazen. Boyutuda daha önceki ilişki sınırına göre belirleniyor. Çok samimi ise , karşıdakinin kişiliğine göre kırıcı, yada yumuşak bir ifadeyle olabiliyor. Ne kadar sevsende, can ciğer olsada, davranışsal ölçüleri kendimiz belirlemeli ve sonunda hayal kırıklığı yaşamamak adına sürpriz yaratmamalıyız.

    Bunlar benim fikirlerim tabi.  Belki yıllarca yaşadığım aynı döngülere dayanan insan ilişkilerinin kıssadan hisseleridir. Herkesin içinde bir iyilik var deniliyor ya , o iyilik önce kendi içindeki sınırla doğru orantılı. İçteki ayna dışa yansıyor zaten. Önemli olan bakmak ve görmek. 

     Sevgiyle.

]]>
Thu, 04 Nov 2021 12:11:40 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
BAŞLA https://edebiyatblog.com/basla https://edebiyatblog.com/basla Kapalı camlardan bakmak.

Isıtmaz seni.

Dışarı çık, bak güneşe.

Aldığın nefestir gerçekliğin.

Çek içine içine.

Umut dol, sevgi ol, yaşla sırtını.

Yüreğiyle sevene.

Adımlarından korkma,

At ulaşabileceği en ileriyle.

Kalbini ve beynini aynı anda odakla.

Gün senin günün.

Yeniden başla herşeye

]]>
Thu, 04 Nov 2021 00:27:18 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
GARİBAN DÜŞÜNCELER https://edebiyatblog.com/gariban-dusunceler https://edebiyatblog.com/gariban-dusunceler Zamanı gölgelere sığdırdım artık. Yıldızlar puslu gönüllerde yanıp sönüyor. Hele birde güneş doğmadı mı, ay yüzlerin karanlık bekçisi oluyorsun biçare. Kendini anlatamamanın verdiği umutsuz yolculuk seni uzak yüzlerden selamlıyor. Kimsesizlik, yalnızlık birde umutsuzluk ekledin mi üstüne kara toprağın yedi kat dibine gömüyorsun kendini. Aramayan dost bildiğin dostların düşüncesi yok mu, kendi kendinin teselli defterini bile yazamıyorsun. Yalnız odaların, ışık vuran camlarından bakıyor, duyamadığın ayak seslerine küfrediyorsun.

Ulaşamadığımız, umut ettiğimiz dost bahçelerinin meyvesini yer olmuşuz. Her ısırıkta kurdun yarısı kalmış dişimizin arasında. Nefrete sarılmış bu düşünceler fesatlığın pençesinde tırmalamış beynimizi. Ya sen adı dost olan arkadaş. Sadece telefon ahizelerinde mi kalmalı sesin. Çare olamıyor musun bu zehir akıtan bedene. Seviliyorsun ama bilemiyorsun, çünkü bencilsin sevildiğin yere.

]]>
Thu, 04 Nov 2021 00:26:13 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
KADINA VE ERKEĞE DAİR https://edebiyatblog.com/kadina-ve-erkege-dair https://edebiyatblog.com/kadina-ve-erkege-dair Bir yere ait olmak ve bunu koşulsuz şartsız hissedebilmek. Eksilmeden, yanılmadan ve kimsesizlik duymadan. Ne çok kimsesi olan ama dört duvara boş gözlere bakan, ne çok kimsesiz insanlar var. Kimisi kadın, kimisi erkek, insan gölgesiyle aydınlanmamış karamsar yüzler. Hayallerin sunduğu yalan hayatlar,yaşantıda olan boşlukta ki gerçekler. Ezilmiş egolarını başka insanlarda törpüleyen düşüncesizler.

Kaçımız her güne bir umutla başlayıp yeniden yeniden kaybolmuyoruz. Hep anlaşılamamak hep anlatamamak, yüreğiyle dinleyene hasret olmak. Ve bu döngüde gitmekkk gelmekkk.

Kadınlar anlaşılamamaktan erkekler anlatamamaktan bu kadar muzdaripken noktayı nereye koyacağımı bilemiyorum ki. Biz kadınların en büyük hatası çok lafla az şey anlatma yeteneği. Ve alışılmış olanı duymaktan bıkmış olan biz. "DIRDIRCI KADIN." Demeyin bunu kardeşim. Siz dinlemeyi anlamayı bilmezken biz neden çok konuşan oluyoruz. Aklınız, bizi dinlerken hep başka yerler de olduğu için suçlu yine biziz. Dinlenilmediğini anlayan insan ne yapar? Sinirlenir ve daha çok söylenir. Bu noktaya getirmeden azıcık dinlesen , anlasan ve kendini hissettirsen ne olur. Az cümleli konuşma istemek için dinlemek şart. Biz kadınlar fikrimizin anlaşıldığını illa ki görmek isteriz. Dinlediğini ispatlayan bir mimik, bir onay sözü yeter de artar bile. Bunu yapmak bu kadar mı zor? Ondan sonra başlıyorsunuz dırda dır, dır dır dır. Kadınları (hepsi için olmamakla birlikte) dinlemeyi öğrendiğiniz gün hayatınızda yeni bir kapı aralandığını anlayacaksınız. Benden söylemesi. Ver yansınlar dan uzak huzura hasretlik savunan vurdumduymaz irkekler ; azıcık anlayış ve sevgiyi hissettiren dolu dolu bakışlar sizi o istediğiniz huzura götürür...Olay buuu.

Biz kadınlar da bazen abartmıyor muyuz. Tabi ki abartıyoruz. Kimilerimiz var ki yetinmekten bihaber. Oldukça, istiyor, önemsendikçe abartıyor. Sahip olduğuna kıymet biçmeli insan. Çocukluğumdan bu yana onca zorluğu yaşamış olan ben, çoğu şeyi daha da iyi idrak etme yetisine sahibim. Bir insana kaç kere tektaş yüzük alınabilir ki. Ben beş tane olanı biliyorum. Arsızlığı yüzsüzlük haline getiren nicelerini tanıyorum. Yetin, yetin,yetin! Bilmiyorsan bir bilene sor öğren. Al al nereye kadar. Sadece tüketen olma. Bırak beşini, birine sahip olmayan hemcinsin o kadar çok ki. İşte duygudada maddiyatta da doymayı bilmeyen bir kaç zihniyet yüzünden çamura sokulup çalıya asılan hepimiz. Dudaklar büzük;"Beni sevmiyosuunn, herkesin şunu var benim yokkk, beni anlamıyosuunnnn." Bi yol geçiniz bunları. Emin olun bunları ardı ardına sıralayan kadınlar daha çok şeye sahipler. Kapris yapmak alfabeleri olduğu için ifade a dan z ye hep aynı. Kimi kadınsa aklını ve zamanını sadece çocuklarının ihtiyaçlarını nasıl karşılayacağının hesabını yapmaktan, kendini unutmuş durumda.Bunlar kadın değil mi. Evet onlar çocukları için kadınlıklarını unutmuş ANNELER.

Dünya tezatlıklar üstüne kurulu zaten. Titiz erkeğe pasaklı, duygusal kadına da odun düşer. Sözün özü iki taraflı saygı ve sağduyu. Başa kakmadan, hesap sormadan! Severek ve sevdiğini özümseyerek , gerisi de hikaye zaten.

]]>
Wed, 03 Nov 2021 00:33:47 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
DAVRANIŞSAL VEFA https://edebiyatblog.com/davranissal-vefa https://edebiyatblog.com/davranissal-vefa İnsan Olmanın Ilmini Anlayabilmek Için, Içe Dönüş Şart. İyileşme Süreci Önce Benlikten Başlar. Kim Olduğunun Altına Attığın Imza Tamamen Sana Ait. Sosyal Ve Ailesel Etkileşmenin Izdüşümlerini Ne Kadar Taşısak Da Sorgulayan Bir Beyin Doğru Olanı Kendinde Yola Getirecektir. Yeter Ki Iyi Olanı Istemek Ve Uygulamak Erdemine Ulaşsın.  

   İnsanın, insana, doğaya kısaca herşeye davranışı ve bakışıdır yaratılışındaki yüceliğin incelikleri. Bencillikten ve yabani duygulardan arınan bir varoluşla bütünleşmelidir davranışlar. Nasıl ki anlaşılmayı bekliyorsan karşıdan, sende ne kadar anladığına bakmalısın denklik açısından.

  Güzel davranışlara sahip olmak, yaradılanı sevmek, kızgınlık anında kırmadan kendine hakim olmak, duygusal ve fiziksel hiç bir eziyette bulunmamaktır, davranışsal vefa. Vefa demem şundandır ki.  Gerçekten sevmeyi bilen vefa gösterir, düşünüşüne de, davranışına da. Vefa, bağlılıktır sürekliliği sağladığında. Hep aynı olan olgun yapıda kalıp, sevgini devam ettirdiğinde. Ödün vermeden, devamlılığı başardığında.

  Üç gün sokak hayvanlarına yiyecek ve su verip dördüncü gün bırakmadığında. Her davranışını her gün sükunetle kontral altına aldığında, kızmadığında, kırmadığında ve insan olma sanatını ömrün boyunca sergileyebildiğinde. Ancak o zaman yakalayabilirsin vefayı. Güzel olana, iyi olana kilitlen ki açan anahtarda getirsin sana vefakar olanı.

     Tüm vefalı, yüreği sevgiden geçen dostlara.

   

]]>
Tue, 02 Nov 2021 16:13:24 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
OLUMLAYIN https://edebiyatblog.com/olumlayin https://edebiyatblog.com/olumlayin Kendi hedefleri, idealleri olmak zamana, yaşa veya bir duruma bağlı değildir. Bu heves içinizde olduğu sürece, aşılacak yollar ve ümit vardır. Hedefsiz ve amaçsız olmak boşluğa atılan boş imza gibidir.

Genç, yaşlı fark etmez kaç olursan ol yaşamın içine kat kendini. İllaki bu zenginlik, lüks yapılarda yaşamak, kariyer demek değil. Her şeyin hedefi olabilir. İstikrarla yapılan her şey hedeftir bana göre.

Dil öğrenmek, yeni yerler gezmek, kitap okumak, yardım için çalışmak ve daha nice konular. Zevk, beceri ve heves doğrultusunda adını kendin koyabilirsin. Yeter ki istekli ve istikrarlı ol.

Bir işe başlayıp yarısında vaz geçmek geçiyorsa içinden bir es ver. Ve bu es süresinde kendini motive et. Hatta bunu o an değil her zaman yap. Motivasyonun en iyi arkadaşı olumlu düşünme ve kendini olumlamaktır.

Kendine ait olumlu cümleler yaz, bunu telefonuna kaydet ve her gün dinle. Kullandığın yüklemler şimdiki zamanda, cümlede tamamen olumlu olsun.

"Ben her yaptığım işi başarırım."

"Ben çok güçlü ve çalışkanım."

Hangi konuda eksik hissediyorsan bunu olumlu cümlelere dök. Para, zenginlik, ders, iş ne olursa olsun. O konuyla ilgili kendini dönüştürecek cümleler bul. Cümle seni tanımlasın, okuduğunda ruhuna cevap versin. Hazır olumlama bulabileceğin yerlerde var. Ama kendini kendin daha iyi tanıdığına göre, bu cümleler senin buldukların olursa daha kolay motive olursun.

Yıllardır olumlamalar üzerine çalışan insanlar var. Etkili olmasa bu kadar ısrarcı olmazlardı. Uyku öncesi ve sabah ilk uyanılan anlar bilinçaltını en güzel kodlayacağın zamanlardır. Kaydettiğin kendi sesini sabah akşam dinle. Ve bunu yaparken gülümse. Gülümsemek pozitif düşünmeye ilaçtır. Beynini bile kandırırsın.

Çaresiz ve kala kaldığın anlarda bir gülümseme patlat kendine. Otomatik psikolojin değişecek. Ve arkasından şöyle diyebilirsin." Benim moralimi hiç bir şey ve kimse bozamaz. Ben değerliyim ve hayat çok güzel." Gülümsemeye devam et bu arada.

Bende şu an beklentilerimin içinde kendimi dönüştürmeye çaba harcıyorum. Geçen yıla göre çok iyiyim. Hedeflerime ulaşıyorum. Bir iki şeyde oldu mu halim süper.  Bu arada olumlamaların faydasını çok gördüm. Kendinize iyi bakın dostlar.

]]>
Tue, 02 Nov 2021 15:49:17 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
SEV https://edebiyatblog.com/sev https://edebiyatblog.com/sev İnsanların duygularını eksiltmeden sevebildiğin gün insansın. Özünü, sözünü bozmadan. Kendine hesap sordurmadan. Sevmek çoğalmak değil midir? Duygularda, varoluşta, bitirilmişliğe üç kala.

Karşılık beklenmeden söylenen sevgi sözcüklerinden daha güzeli var mı? İnsan yeniden tutunmuyor mu hayata bu sözcükleri duyarak. Ve sevesi gelmiyor mu her şeyi.

Güne "Günaydın, güzel insan." diyen biri uyandırsa sizi ,eminim o gününüz güzel insan olarak geçer. Olumsuz bir sözcük, mutsuz bir yüz ifadesi koparıyor bizi bağ kurmaya çalıştığımız var olandan. Kirlenmiş, kötü sözleri kusmamalı insan. Ölçmeli, biçmeli ve öyle demeli herşeyi.

Anlaşılamadığını düşünmek, dışlanmış hissedişin yadigarıdır bence. Ben mutlu edildiğimde şakıyorum ve oradan biliyorum bunu. Biraz empati, biraz sağduyu, birazda incelik. Zor olmasa gerek. Sevmeye niyet et yeter ki .

]]>
Tue, 02 Nov 2021 15:43:48 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
MEDİTASYON NEDİR VE NASIL YAPILIR? (I.BÖLÜM) https://edebiyatblog.com/https:youtube.complaylistlistPLmmLeydupP9FMX3v7LgzGSbCA6tZkN2yV https://edebiyatblog.com/https:youtube.complaylistlistPLmmLeydupP9FMX3v7LgzGSbCA6tZkN2yV    MEDİTASYON, kelimesinin etimolojisine bakarsak Latince "meditatio" kökünden gelir ve "derin düşünme"anlamını taşır. Başka bir bakışta "medicine" ilaç kelimesiyle ortak kökenlidirler. Bir nevi  zihne ilaç da diyebiliriz, neticede  ilaçta vücuttaki bir hastalığı iyileştirmek içindir.  Tasavvufta "istiğrak" olarak isimlendirilir.

     İşin özü denge, iç ve dış uyumu bedensel boyutta yaşayabilmek,  ruhsal, duygusal ve zihinsel olarak dengelenmiş huzuru eterik  yani fiziksel bedene taşıyabilmektir. 

      Bir çok kadim öğretilerde, meditasyonun yeri her zaman vardır. Düaliteden yani ikilikten , birliğe açılan kapıdır meditasyon. Beden dediğimiz mucizenin içinde yaşıyoruz fakat onunla olan ilişkimizin farkında mıyız bilinmez.  Otonom sinir sistemi sen komut vermeden vücudunun canlılığını devam ettirirken, bilemezsin içerde neler olduğunu. Nefes alırsın, kalp atar, yemekler sindirilir ve daha nicesi. Bu mükemmel işleyişte senin yapman gereken farkındlığındır.İşte meditasyon yapmak farkındalık bilincinin basamaklarını aydınlatır sana, kök çakranla topraklandığın hayat taç çakranla seni Yaradanınla buluşturur. 

   Bu kadar farklı konulara girmem tefekkür içindir. Hafife almaman için. Basit kalıplarla bağdaş kur, otur , nefesine odaklan, zihni boşalt galesi değildir yanlızca. Yaradılış amacına binaen halifesi olarak yaratıldığın bu âlemde değerini bilmen, hiçlik makamını adımlayacaksan yolunu düşünerek, erdemine vararak bulmandır.

     Meditasyon yapmaya başladığım ilk zamanlar sıkılacak, kendine verdiğin zaman diliminin bitmesine odaklanacaksın. Sakın vazgeçme, attığın ilk adım seni uyanışa giden huzurun, aydınlanma bilincine ulaştıracak.  

   İlk olarak odaklanma çalışılmalı kesinlikle. Bunu hiç bir meditasyon eğiticisinden duymadım. Basit alıştırmalarla başla . Önce gözleri açık bir nesneye  odaklan. Bak uzun uzun ama dikkatini ondan ayırma. İlk anlarda 5 dakika bak. Sonra uzat süreyi.   Birde derin diyafram nefesleri al, bunu sırtüstü uzanarak yap. Çiçek koklar gibi burundan al , göğsünü değil karnının şişmesi gerek, sonra bir mumu üfler gibi aldığından daha uzun bir sürede ver nefesini ağzından.Nefes bilince açılan kapıdır. Önce  10 nefesle başla giderek artır. Bu konuda daha önce çalışman yoksa baş dönmesi, öksürük vs. olabilir, ama bunlarda yaptıkça gider. 

   Direkt meditasyonla başlamak istiyorsan sana nasıl doğru meditasyonu yapacağını, meditasyon çeşitlerini detaylıca anlatacağım. Ama bunun öncesinde hayatın nasıldır bilemem ama şükür bilincini beynine yerleştir. Şükür herşeyi çoğaltır. İsyankar bir bilinçaltı , meditasyonda zorlar seni. Ben biraz derin giriyorum mevzuya ama ben böyle en iyi yolu aldım çünkü.  

    Diğer yazımda meditasyonu a dan z ye tanıtacağım. Görüşmek dileğiyle ve sevgiyle.

]]>
Tue, 02 Nov 2021 12:05:40 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
AYIŞIĞI SONATI ( BESTENİN HİKAYESİ) BEETHOVEN https://edebiyatblog.com/ayisigi-sonati-bestenin-hikayesi-beethoven https://edebiyatblog.com/ayisigi-sonati-bestenin-hikayesi-beethoven  Beethoven arkadaşıyla sokakta yürürken, bir evden gelen piyano sesini duyar ve oraya yönelir. Kapıyı çaldığında Beethoven'ı gören kadın heyecanlanır. 

Beethoven: Piyanoyu kim çalıyor diye sorar.

Kadın: Kızım der.

Kızın yanına yöneldiklerinde kadın kızına "Beethoven burda." Deyince küçük kız çok sevinir. Beethoven kızın gözlerinin görmediğini farkeder ve sorar.

-Lütfen benden bir şey isteyin.

 Der, maddi birşeyler isteyeceğini düşünerek.

Kız:-Ben ayışığını  hiç görmedim, bana anlatır mısınız?

    Beethoven bunun üzerine ünlü " AYIŞIĞI SONATI"'nı besteler.

]]>
Mon, 01 Nov 2021 00:42:59 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
BEYAZCA NOKTA ATIŞLAR https://edebiyatblog.com/beyazca-nokta-atislar-856 https://edebiyatblog.com/beyazca-nokta-atislar-856 Sun, 31 Oct 2021 21:07:20 +0300 Gülbeyaz Gürsoy BEYAZCA NOKTA ATIŞLAR https://edebiyatblog.com/beyazca-nokta-atislar https://edebiyatblog.com/beyazca-nokta-atislar Sun, 31 Oct 2021 20:47:50 +0300 Gülbeyaz Gürsoy GEÇMİŞLE BAĞLARI KOPARMAK https://edebiyatblog.com/https:youtu.beY7os4EOPc7w https://edebiyatblog.com/https:youtu.beY7os4EOPc7w Fri, 29 Oct 2021 23:42:12 +0300 Gülbeyaz Gürsoy OBSESİF KOMPULSİF AKKUŞ NİNE https://edebiyatblog.com/obsesif-kompulsif-akkus-nine https://edebiyatblog.com/obsesif-kompulsif-akkus-nine Akkuş nine, İç  Anadolu'nun yanık bağrından filizlenmiş , yaşı kemale ermiş bayağıda geçmiş   yurdum insanı. Ama saplantılı, takıntılı bir kişilik. Hastalığının adı bir uzman tarafından koyulmamış , çevresinde titiz ve takıntılı olarak tanınmış. Ben kendisini şahsen tanımam. Torunu bir dönem tanıdığım bir insan. Onun anlattıklarına istinaden yazmak geldi içimden. Komik ve sıradışı bir nine olduğundan buna değer sanırım. Gelelim Akkuş Ninenin maceralarına.

         Köy evinde saray ettiği yaşantı yeri adını çıkarmış, titizlik adına. Camlarını her gün silen , bahçeyi suladıktan sonra  toprak sıçrayan bitkileri taşıma suyla yıkayan, eve gelenleri kapıda soyup yeni kıyafetler veren bir insan. Bunlar titizlik kısmı birde takıntıları var ki kafayı yedirten cinsten. Çekmece veya bir yere bir şey yerleştirdiğinde takıntı gelirse yedi kere alıp geri koyan, yürüdüğü yerde aklına kötü bir şey gelirse aynı yolu dönüp besmeleyle tekrar yürüyen, sayıları  ona kadar saymayı bildiğinden her şeyi sadece ona kadar sayan, kıl düşmanlığı yüzünden eşine her yerini jiletle aldırıp adamın adını köseye çıkartan ve bunlar gibi bir çok  yaşanan olaylar.

       Arkadaşım korkusundan ninesini pek evine çağıramazdı. Çünkü evini kırklayıp herşeyi yıkayacağından  korkuyordu. Arkadaşımın eşi doğuştan kürke sahip bir adam. Akkuş Nine geldiği anda adamı kesin evden kovar yada tıraş ettirirdi. Arkadaşım bunları bildiğinden çağırmaya cesaret edemiyordu ama olan oldu. Ninenin içine gelenler geldi ve torununu ziyaret etmeye karar verdi. Kızcağız evde hayatında yapmadığı temizliği yaptı. Doksan metrekare ev bir haftada zor temizlendi. Nine kapıdan içeri girer girmez pek mutlu olmuş, kullanılan altı kutu çamaşır suyunun kokusu burnuna buram buram gelince. Bilmiyor ki bizim kızın kimyasalların kokusundan sesinin kısıldığını. 

        Bavullarını açınca olan olmuş , bana bunları sonradan anlattı tabi. Akkuş Nine paçalı donlarını köyde unut , bak sen şimdi. 

"Nine buradan alırız."

"Aynısını bulamayız."

"Nasıl olması lazım ki?"

"Beyaz olacak, üzerinde pembe çiçekler olacak , yaprakları iki tane vede yeşil olacak. Köyündeki  dükkanda bu deseni bir kere görmüş ve yıllardır aynısını alıyormuş. Dükkan sahibi çalıştığı toptancıya sıkı sıkı tembih edermiş "Aman aynısı olsun." diye. Adam yaşlanıp dükkanı oğluna devredince oda aynı titizlikle getiriyormuş bu desenli donları. Toptancı bir ara deseni karıştırıp beyaz üzerine kırmızı çiçeklisini getirmiş , Akkuş Nine kıyameti koparmış,"Pempe de Pembe ." diye.

     Diğer gün epey aramışlar Nine torun dükkanları. Yok Allah yok. Beyaz var, pempe çiçeklisi de var yaprağı yok. Yaprağı var pembesi yok, torun sinirden kafayı sıyırmak üzereyken kendi mahallesinde ki tuhafiyeye geldiklerinde "Bari en son buraya da  bakalım ."demiş. Bütün Antalya'yı çarşı pazar dolaş, en son kendi mahallende bul. Ninem bedeni ne olursa olsun umursamadan hepiciğini almış. Nine iki haftaya yakın kalmış gitmeseydi en son kocası boşayacakmış zaten. Adamı delirtmiş. İşten yorgun argın gelip uzandığında yok ayağın yastığa değdi, yok elini burnuna soktun, kılların döküldü diye diye adam gelip direk odasına kapanır olmuş.  Size Akkuş Ninenin günlük ritüellerini az çok yazmaya çalışayım.

 - Sabah altı kalk "Abdestim tam olmadı." diye  on kere tekrarlamalı abdest al.

-Evi topla, kirli su çıkmayana kadar her yeri sil. Sivri bir şeyin ucuna tülbent geçir herşeyin iç kısımlarına doğru didik didik sil. 

-Temizlikte kirlendim diye duşunu al. 

-Sayısını hesaplayamayacağın kadar sebzeleri yıka ve yemek yap. (Kıymayı bile pis diye yıkayan ve beyaz hale getiren biri gerisini siz hesap edin.)

-Gençliğinde çocukları dışarıda oynarsa kapının önüne kazan yakar orada yıkar ve içeri alırmış. Kızlar büyüyünce artık utanmaya başladığından kapalı hamam yaptırmış. 

-Kızları regli olduğunda mundarsınız diye bir odadan çıkarmaz, yemeklerini bile oraya verirmiş. Kendi hasta olduğunda da aynısını kendine yaptırırmış. 

      İşte böyle. Akkuş nine obsesif  yaşantısı boyunca herkese hayatı dar etmiş.   İki kızı bıkkınlıktan olsa gerek temizlik bile yapmazmış. Valla hak vermemek elde değil. Akkuş Ninenin varisi oğlu imiş. Aynı annesinin yaptıklarını yaptığından üç kere evlenip ayrılmış. 

  Onu bunu bilmem ufakta olsa takıntılarınız varsa silmek adına üzerine gidin. Abartıp yapmaya devam ettikçe büyür. Sonu malum. Akkuş  Nine gibi olursanız karışmam.

]]>
Fri, 29 Oct 2021 00:49:58 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
NARGİLE NARGİLE! https://edebiyatblog.com/nargile-nargile https://edebiyatblog.com/nargile-nargile Sigara içmeden nargileye başlayan sayın gençler!  Amaç ne? Bi söyleyin gözünü sevdiklerim.

         Niye bir anda bu kadar moda oldu bu nargile bilemedim. Daha yaş on üç-on dört veya ilerisi. Sigara içmiyor ama okul çıkışı nargile içmeye gidiyor. A kuzum! Onun dumanı dahada beter ya. Yazık değil mi tazecik ciğerlerine. Nargile içince yaşında büyümüyor egonda. Aklınca hava attığını sananlar var."Bakın heyt nasıl nargile içiyorum. Ben büyüdüm." gibilerinden mi hissediyorsunuz.  Güya ağzının değdiği yer değiştiriliyormuş. Ha ha ha. Değiştirilse kaç yazar, içini ne yapcaz.  Herkes aynı nefesi içeri veriyorrr, çekiyorr. Ucu değişince temiz mi oldu. Nah temiz oldu. Milletin pis nefesini çek dur içine. Akşam kelle paça içti ver nefesi içine, alkol aldı içti ver nefesi içine, bir ton sakatat yedi ver nefesi içine. Sende gencecik ağzını ve ciğerlerini dayıyorsun sipsiye. Ne kadar pisss hava varsa içerde sende toptan hepsini çekiyorsun. Ucu değişse ne olacak. Sanki nargilenin her yanı sterilizasyon makinesinden mi geçiyor. De get looo.

          Size annecük tavsiyesi özendiğiniz şeyler maddesel olmasın, gösterişe dayalı ve bencil. Nargile içmekmiş, sigara, alkol bunların sana getirisi sağlığından gidenler.  Biz deyince size basit geliyor ama yaşınız ilerlediğinde aynen şunu diyeceksiniz."Keşke içmeseydim." Hele birde sağlık sorunu olsa Allah esirgesin o zaman daha çok veryansın edeceksiniz. Taze başlayanlar bırakın bu dumanlı eğlence araçlarını. Onlara harcadığınız parayı gidin yeyin , için, üst baş alın. Ailenizde mutlu olsun sizde. Hem giden paralara yazık, hemde sağlığınıza.

        Bu gencecik insanları bir şey içerken görünce yüreğim sızlıyor. Yazık dumanla kirlenen genç bedenlere. Allah hepinizi uzak tutsun, eğitimli, sağlıklı gençler olun inşallah.

]]>
Fri, 29 Oct 2021 00:36:55 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
SINAV SINAV YİTER BEE! https://edebiyatblog.com/sinav-sinav-yiter-bee https://edebiyatblog.com/sinav-sinav-yiter-bee "Günlük olarak derslerine çalışırsan sınavlarda daha yüksek not alırsın. Sınavdan bir gün önce o kadar çok konuya çalışmak zorunda kalmazsın."

              Bu benim dilime pelesenk olmuş söz dizisi. Dilimde çıkan tüyler uzasa çorabımın içine sokulacak boya gelirdi. Anlatabildim mi? Nayırrr.  Her okul açılışı yapılan klasik konuşmalar , alınan kararlar, iki haftaya unutulan , yutulan sözler. 

              Bir arkadaşın kızı o kadar çok ders çalışıyor ki oyalansın diye bilgisayar aldılar. Daha açma düğmesine basmamış. Bu android serisi, bizim evdekinden değil.

              Bir diğer seri evde hiç ders çalışmayıp, okulda dersi iyi dinleyen , yüksek alan androidler. Bizim evdeki bundan da değil. Ne hikmetse ilkokul birden beri matematiği hep ben anlatmak zorundayım. Dersi tam dinlemediğinden öğretmenden anlamadığını iddia ediyor.

              Kopyayla geçen gurup ayrı bir tartışma konusu. Yıllarca beslendikleri kaynak üniversite sınavında olamadığından bilgisizlikleri tokat gibi vuruyor yüzlerine.. O zaman başlıyorlar işte. "Keşke çalışsaydım, keşke keşke. "  

               Bizim evdeki seri, sınavdan önceki gün laf olsun diye şöyle bir kitap açan , zeki, fakat tembel çocuklar. Yıllar var ki bu sözü duymaktan içime kal geldi. Çok zeki ama çalışmıyor. Kardeş çok zekiyse bir çöz ya sırrını. Bende isterim başarılı olmasını. Eğitimci sensin. Zekiyse bu işin yolu neee?  Aldığı notlar ortaokulda iyiydi. Birde hocaların verdiği notların yanındaki yüzlerden ortalama tepelere çıkıyordu,lisede notlarda kıt. Zekiyse niye nota yansımıyor. Bir bilen varsa söylesin imanım gevredi.

             Gelsin sınav haftası beklenen 90-95 alınan 50,60,70 ve 75 arası. İnsan verdiği cevabı , alacağı notu bilmez mi yaaa. İyi kötü üç aşağı beş yukarı bilir. Bizimkinin dediği notla aldığı not arasında yirmi otuz kadar puan farkı var ne olacak ki? Ha elli ha doksan ne farkı var? Her zaman dediğimiz üzre canları sağolsun. Kızsan da ne kar eder . Bizim köyün atasözü. "Aleykinden kel Hasan , Sen söyle sen usan."

           Bizim zamanımızda okul bitimleri , yeni okul geçişleri bu kadar stresli değildi.Bi üniversite sınavını dert ederdik.Şimdilerde öyle mi? Sınav sınav sınav. Yakında anaokulu da sınavla alınacak. Parmak boyasını kim iyi yapıyor, en iyi kim resim yaptı vs.  Ortaokula geçiş bir ayrı dert . Biz Teogla liseye giren guruptanız. Biz niye diyorum? Oğlanla birlikte teog konularını sular seller gibi bende öğrendim . Ulan üniversite sınavına bu kadar çalışsam tokdur olurdum be. İyi kötü liseye yerleştiler, o zaman yaptığımız stres çok gereksizmiş. Boşuna eziyet.  Bu söz dibine kadar doğru anasını satayım. Okuyacak çocuk heryerde okur. Benim yeğenim en vasat liselerin birinden hemde hiç dershane yüzü görmeden üniversite sınavında iyi bir yer kazandı. Okuyacak çocuk gozünden belli oluyor. Ya ben, okusun diye verdiğim gaz yüzünden kendime yetecek gazım kalmadı. Relaks çocuk zor yav. Sınıfın en yüksek notuna göre değerlendirince "Düşük alanları niye görmüyorsun?" diyor, zayıf alsa "Benden daha düşükleri var ."diyor. Her söze bir karşılığı var. Aman olduğu kadar ne yapayım. 

          Okul süreleri uzun ,çocuklar feleği şaşmış, beyin nakavt eve geliyorlar. Bizde bıt bıt bıt. Çalış da çalış, çalış da çalış. Hayatları sınav. Çocukluklarına, gençliklerine el birliğiyle el koyduk. Anlamına varamadan üniversiteye başlıyor gariplerim. Dediğimi dinleseler günlük çalışsalar bu kadar eziyet çekmeyecekler, herşeye ayıracak zamanları da kalacak. Ama nerdeee. Hem stres yapıyorlar, hemde icraat yok. Düzenli ve planlı çalışmayı öğretebilsek ne çocukluklarını ellerinden alırız, nede gençliklerini.   Umarım herşey gönüllerince olur...

]]>
Fri, 29 Oct 2021 00:08:07 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
GİT ARTIK https://edebiyatblog.com/git-artik https://edebiyatblog.com/git-artik Şans mısın  yoksa ikilemim mi?

Hangi duyguda kayboldum bir sor.

Beynim kendini çoktan sorguladı.

Kandırma şu benliği.

Yanmasın yürek kor kor.

Unut , savrul rüzgar gibi hayatımdan.

Gecelerine girdap olma artık.

Bu duygularda çok dolaştım.

Çok savaştım ben.

Kalmadı bende mantık.

Boş bir anında mi sevdin beni.

Zaman mi doldurandım ben.

Hayalin bile huzur vermiyor.

Nefretim mi oldun.

Ama bunu bilemezsin sen.

]]>
Thu, 28 Oct 2021 22:54:25 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
FAKİR AİLELERİN PAHALI AYAKKABILI DELÜĞANLILARI! https://edebiyatblog.com/fakir-ailelerin-pahali-ayakkabili-deluganlilari https://edebiyatblog.com/fakir-ailelerin-pahali-ayakkabili-deluganlilari    İnsanlar, aileler ve çocuklar. Belli miktar ekonomilere sahip  çoğunada sahip, azıylada geçinen herkes.Çevremde zenginde var fakirde , orta hallide. Ekonomik gelir düzeyleri farklı ama yaşananlar hep aynı.  Daha şikayet etmeyeni duymadım vesselam. 

          Özellikle bu ergenlik dönemi sanırım paradox. Çözebilen varsa buyursun. Hani analar, babalar "Benim zamanımda şöyleydi, biz böyle yapmazdık. Dı dı dı!" Zaten sorun burda kardişş. Sen milattan öncede kaldın. Artık onların zamanı. Sende ailenle o döneme göre aynı sorunları yaşadın ama nedense çabuk unuttun. Bi kendine gel beeee!  Bu gençleri dinleyin, anlayın. Yargısız infaz yapa yapa evden uzaklaştırıyorsunuz. Sonrada şikayet cabası. 

"Ay vallahi söz geçiremiyorum."

"Bu kız böyle giderse or... olur."

"Bu oğlan karısına bile bakamaz."

          Daha neler neler. Pışşık. Yarın görürsün adam olurlarda sende tükürdüğünü yalarsın. 

    Ne istiyonuz lokma kadar çocuklardan anlamıyorum. Karınızla, kocanızla kavga ediyonuz hırsı çocuklarınızdan çıkıyo, komşunun çocuğu hata yapıyo, sanki sizinki yapmış gibi azar işitiyo. Durun artık ya. Bunların geneli okuyan gençler. Yani mürekkep yalamışlar. Okuma yazmaları da var şükür. Bir konuşmayı dene Yarabbim.  Onun gözünden bak. Anlamaya çalış. Tamam ekstrem  çok hataları olabiliyor, ama ne yapalım. Atalım mı? Yoksa pazarda satalım mı? Çocuk bizim. Altıda bu üstü de bu. Anlayışşş, empatiii, olaylara onların penceresinden bakabilmek. Ne kadar bağırır, eleştirirsen o kadar kaçarlar benden söylemesi.

          Gelelim spor ayakkabılarına. Fakir olup kaliteli marka spor ayakkabı almak zorunda olan aileler var. Şimdi gençlerde haklı ne yaparsın. Bütün arkadaşları giyiyor , niye hep bakan o olsun. Haklı. Fakir diye hep ucuz mu giyinsin. Ben olaya şöyle çözüm buldum. Üç beş tane ucuz ayakkabı alacağıma (Çünkü hemen eskiyor ve astarı kılıfından pahalıya geliyor.) bir tane kaliteli ve bir numara büyük alıyorum. Tecrübeyle sabit olup, denemişliğim çoktur , daha da ucuza geliyor. Çocuk mutlu, ben mutlu.  Beş tane denüşük ayakkabı olacağına sağlam ve bir ayakkabı yetiyor. Haaa tek istemeyip üç beş olsun diyen gençlerde var. Ona da sen çözüm bul kardeşim. Ben oğluma durumu anlatıyorum oda kabul ediyor. Bende isterim çeşit çeşit giysin ama imkanlar bu ölçü dahilinde. İnsan gibi anlatırsan anlıyorlar. Hakaret ette gör nasıl ters tepiyor.O zaman gençte ısrar ediyor, isterimde isterim. Niye? Böğüren ana babaya inat olsun. 

       Bana gençlere taviz veren tarzın var deseler yalan derim. İki kız yeğen ve bir oğlan büyüttüm. Onlara herşeyi uzun uzun konuşarak anlattım ve hiç ters tepki almadım. Anladılar ve ona göre davrandılar.Aksini çok şükür hiç yaşamadım.

       Benim oğlan basket oynadığından daha çok pahalı ayakkabı almak zorunda kalıyoruz. Ergen delüğanlı ya hemen büyüyor ayaklar. Bu garip ne yapsın. Alıyor ve almak zorunda. Uyduruk ayakkabıyla sahada bale mi yapacak sağa sola kayarak. Mecbur iyi olanını alacaksın.

         Gençlere şans tanımak gerek. Onun içinnnnnn  dinle, anla, rencide etme, sev ve empati kur. Finishhhh. The end.

]]>
Thu, 28 Oct 2021 21:10:50 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
MUTLU MUTSUZ https://edebiyatblog.com/mutlu-mutsuz https://edebiyatblog.com/mutlu-mutsuz Dolabın içinde saklı kaldı çocukluğum,

Annemin terliklerine karşılık alınan leblebi ve keçi boynuzu.

Çantamı kızak yaptığım o yüksek tepe.

İkisindende dayak yediğim hatırımda kalan mutluluğum.

Kızların bebek, benim misket oynadığım erkek sokaklar.

Üzerimden yaz kış çıkarmadığım yatak pijamalarım.

Kıtlık getiren beştaş oyunu.

Hurafeliğine bir türlü inandıramadığım.

Meyve dolu düş bahçesi.

Kavganın getirdiği ergen çocuklar.

Sıkıntıda bile mutluluk vardı.

Tertemizdi sokaklar ve insanlar.

Erken uyanamadığımız bayram sabahları.

Ağlamalı kahvaltılar, kavga ocakları.

Mutluluğa giyilen, mutsuz bayramlıklar.

Herşeye rağmen sevdim ben o yılları.

]]>
Thu, 28 Oct 2021 20:49:11 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
ADIN AŞK OLSUN https://edebiyatblog.com/adin-ask-olsun https://edebiyatblog.com/adin-ask-olsun

  Yürek  dillenir de söyleyemez  gönüle. İçin için atar, yanar da ses etmez. Çarpınır durur. Görünce meylettiğini , içlenir  sessiz sessiz. Gözden bir bakışla kıvılcım olur duygular. Şair eder, seyyah eder, filozof eder. Bir söz olur dilde, adına aşk der.

   Aşk…Ben sevmesem seni, anılır mıydı adın?  Her görende kıpırdamasa içim yanar mıydın sende benim gibi? Anlar mıydın iç hesaplarımı ve kimsesizliğimi.  Uzanan titrek ellere vurur muydun yüreğinin zincirlerini. Güneş mi olurdun karanlık gözlerime yoksa ay mı? Saatlerce  düşünmelerime an olur muydun? İsabet eder miydin on ikiden, sevmelerinle beni.

   Ben olmasam sende hiç olurdun. Kuru bir ifadeyle adın kalırdı. Sana can veren bir yürek olmasa kıymetini kim anlardı? Ondandır şımarıklığın. Sevildikçe, böbürlenişin vede umarsızlığın. Adını ben koydum senin. Aşksan aşksın, yorma artık beni.  Ben varsam  gerçek, yoksa koca bir yalansın.

]]>
Thu, 28 Oct 2021 00:58:20 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
LÜTFEN VAZGEÇME! https://edebiyatblog.com/lutfen-vazgecme https://edebiyatblog.com/lutfen-vazgecme Akşamları yalnızlığını yorgan gibi çekerken üstüne, bir biri ardına sıralanmış olumsuz düşüncelerin beynini yeyip bitirdiği anlar çok oldu, belki halada devam ediyor.Bir nefes ararken derdine imdat olan, kapanmış soluk benizli kapılar vuruldu yüzüne. Hiç oldun, parasız kaldın, kimsesiz hissettin her yorulduğunda. Ailene kızdın yada seni geride kalmana sebep olan bir çok şeye. Eş oldun, aşk olamadın belki, belki üniversite okudun hala dikili bir ağacın yok, İş aramaktan, geri dönen başvurulardan, onlarca kariyer sitesinde cv oluşturup umutla beklerken yılların yitip gittiğinden yoruldun. Yada evlisin, maddi sorunlar boğazına kadar düğümlemiş seni ve yarın çocuğuna nasıl harçlık vereceğini düşünüyorsun kara kara.

Yaşamak olgusunun, hayata dökülürken karmaşık ve bazende içinden çıkılmaz olduğunu düşündüğün zamanlar. Bunları çoğumuz yaşıyoruz bir yerlerde şu anda yada yaşadık. Bilemezsin kimin ne yaşadığını, içinde kavrulan ateşe eş düşüncelerini, zorluklarını, mücadelesini. İyi olanı da kötü olanı da bilemezsin. Bildiğini sanırsın ama yalan. Kimseyi kendi baktığı gözle görmen mümkün olmaz çoğu zaman. Karşındaki izin verdiği kadar yaklaşabilirsin yüreğine ve yaşanmışlıklarına.

İşte bundardır demem. Yalnız değilsin. İzin verirsen anlar birileri kederini. İzin ver.Önce kendine izin ver. Neye inanıyorsun bilemem. Yaradana izin ver, yüreğindeki öze izin ver. Zor değil. Kendini dipsiz kuyulara ne kadar gömersen o kadar debelenirsin görmek adına.Dipler, hele ki duygusal boşluğun dipleri, ıssız, sonu da yalnızlık ve kimsesiz hissetmektir. Diplerde çok dolaşmış biri olarak söylüyorum bunu sana. Ben bu yaşımda başarmışsam sende başarabilirsin. Korkma, inan yalnız değilsin. Rahman öyle incelikle yaratmış ki bu beyni ve bedeni, biraz sorgularsan bulursun çıkışı ve nedeni.

Yargısız kal, eleştirme. Otur ve düşün yaşadıklarını. Çok müdahele eder ve kızgın olursan göremiyorsun işaretleri. Bazen zehirdeki balı, kızdığın bir insanda kendi hatanı görüyorsun. Sadece kendine güven, özünü sev. Olan ne varsa söylenme kabul et. Merdivenin ilk basamağına adım  at ne olur. Gerisi sen zorlamadan gelecek zaten. Bekleme Yaradandan başka kimseden bir şey.  Tam teslimiyetle Rabbine, doğaya neye inanıyorsan ona bırak kendini. Akışa güven. Senin için hazırlanan güzel bir şeyler inan var. Bunca çektiğin sıkıntı, iyi günlerinin habercisi.

Yaşadım ve gördüm, ondandır rahat konuşmam. Yıllarca beş kuruşu bir araya getirmek için mücadele verdim. Hırs edindim her şeyi. Haa şu an zengin falan değilim ama inançlıyım. Kendimi aştığım yolları sana anlatsam kesin ortak paydada buluştuğumuz bir yer olur. Ben Rabbime güveniyorum ve inan cevapları bulmaya çoktan başladım.Belki şu yazıyı yazabilmek bile bir lütuftur, onca küfretmelerimin ardından. Artık küfür bile etmiyorum. Herkes olduğu yerde eskiden de olduğu gibi duruyor. Onlar aynı, aynı umutsuz iklim, aynı şikayetçi yalnızlık. Hiçbirini iplemiyorum artık. Herkes izin verdiğim kadar hayatımda.

Bunca zaman ne çok değer verip kendimi yangın yeri yapmışım. Ama artık yok. Kendimi daha çok seviyorum. Mükemmel olan bene yöneldim. Amaçlarımı tazeledim. Harekete geçtim.

LÜTFEN VAZGEÇME! LÜTFEN VAZGEÇME! LÜTFEN VAZGEÇME!  Sende al kararlarını eline, iyi olana güzel olana yaz kendini. Görmek istediğin ışık o zaman aydınlatacak seni, bütün yansımasıyla. Sevgiyle kal Güzel Dost. İnan yalnız değilsin.

]]>
Thu, 28 Oct 2021 00:48:57 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
GEÇ OLDU AMA ÖĞRENDİM. https://edebiyatblog.com/gec-oldu-ama-ogrendim https://edebiyatblog.com/gec-oldu-ama-ogrendim

    Gençlik elinden giderken, öğrendiğini sandığın hayat kodları boş boş el sallar sana. Bildiğini sandığını öğrenmediğini, egolu hal zamanlarının yersizliğini, davranışlara ve olaylara  verdiğin gereksiz tepkilerini  oturur uzun uzun tararsın ,beyninde kalan yarı yanlış yarı doğru anımsamalarınla.  Yargının ve eleştirinin bol olduğu zamanlardır onlar. Akıllı olduğunu sandığın akılsız karar yıllarıdır.

   Kuru gürültüye pabuç bırakmadığın, ahkam kesmekte bir sıfır önde olmak için kendini kandırdığın yıllar. Derler de her nesil, inanan olmaz yeni nesilden. Ancak yaşaya yaşaya öğrenir, kafana vura vura alırsın derslerini benim gibi.

Öfkelenmek, kendi fikrini kabul ettirmek için kızmaların, karşındakini alaşağı etmek adına girdiğin uzun tartışmalar ne yorucu, ne ömür tüketen tepkilermiş. Haklı çıkmasaydım kafama taş mı düşerdi, bıraksaydım onlar haklı olsaydı boyum mu kısalırdı. Ömre erdem gerek. İşte,  gençlikte düşünmek yaşlılıkta yapabilmek denilen tam işte bu. 

    Kendini sükunetle izlemek o kadar ferah bir duygu ki. Kızmak, öfke, hırs, haklılık çabası, bunların  hiçbiri olmadan hayat pek güzel. Şimdilerde onun keyfiyle huzur doluyum. Dingin, sakin, olanı olduğuyla kabule geçmiş durumda. Artık kimse ne moralimi bozabilir nede beni aşağı çekebilir. Çünkü izin vermem. 

    Her insanı olduğu gibi kabul edip,yargı ve eleştiriden uzağım. Mutluyum , izlemedeyim dünyayı. Ve amaçlarıma hedeflenmiş durumda, kendime odaklıyım. Kimseyi geliştirmek gibi bir galem yok, ben kendi özüme dönmüşüm. Kendimi keşfediyorum. Tavsiye ederim

 Sevgiyle Güzel Dostlar.

]]>
Thu, 28 Oct 2021 00:36:55 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
DENEMELER https://edebiyatblog.com/denemeler https://edebiyatblog.com/denemeler Yürüdüğü yollar gittikçe belirsizleşiyor, ayışığının  yön veren aydınlıkla karışık karanlığını bile algılamıyordu. Evden çıkalı bir saatten fazla olmuştu. Sokak terliklerini geçirdiği gibi ayağına yürümüşde yürümüştü.  Kafasına aksi çalınan düşünceler, betimsiz, girdap halinde dolanıyor, kaygılı bir uzaklık hayaliyle sadece yürüyordu. Nereye, kime yürüyordu, sorsalar ona bile cevap veremezdi. Hafiften çileyen yağmurla ıslanmaya başlayan incecik tişört üzerine yapışmış,  üşümenin seyrini görüntüsel olarakta artırıyordu. Üşümek bile istemiyordu şu halde. Hiç bir duyguyu yaşamak, tepki vermek, hissel dünyalara dalmak istemiyordu. Varoluşu, yaşamakla gitmek gelmek arasında sıkışmış bir eylemdi sadece.

Kendine acımıyordu, bu duygular ondan ötürü değildi. Boş boş gelip giden, beynindeki kayıtsız metinler, yada yaşanmış olanların son kalıntılarıydı. Amaçsızdı. 35 yaşında ama yolun yarısında değildi. O yarısına bile gelecek bir ömür sürmemişti. En son dakika bile yoktu hatırında. Neden çıkmıştı alelacele de, ev kıyafetleri  üzerinde kalmıştı. Bir pantolon bile giymemişti. Çamaşır suyu kullanmaktan yer yer ağarmış şortla, atmıştı kendini. Bir yüz adım daha atsa terlikler koptu kopacak haldeydi. Komik olan parmak arası terliklerinin içindeki babet çoraplardı. Ayak baş parmağı tavşan dudağına benzemişti bu haliyle.

Bir an gülümsedi. İki dakikalık komşu uğramalarına giderdi böyle, aynı avluya bakan evin çevresinde. Oysa, şu an ne komşu vardı ortada nede tanıdık bir çehre. Kafasını kaldırıp çevreye baktığında buraları pek tanıdık gelmedi. Ana yoldan ayrılmıştı ama hangi ara. Gece yarısı başına bir şey gelse, kimsenin ruhu duymazdı. Hızlıca geri dönüp aynı yoldan yürümeye başladı. Hala tanıdık bir çevre değildi. Saat kaçdan beri yürüyordu ki bu kadar yol almıştı.  "DELİ MİYİM, NEYİM?" Diye düşündü. Hızlı hızlı yürürken gördüğü gence "Buralar neresi?" diye sordu. Genç güldü."Paris ablaaa. Az daha gidersen Londra önüne çıkar," Karşılık vermeden yoluna yürüdü. Telefonda yoktu ki yanında hiç olmazsa nerede olduğunu bilirdi. Eğer eve ulaşabilirse telefonunu asla yanından ayırmama kararı aldı. Saati sorsaydı keşke hiç olmazsa zamanı bilirdi. Burası neresiydi ki böyle daha önceleri hiç geçmemişti. Mahallesinden çokta uzak olmasa gerekti.

Uzun yol otobüslerinde camdan baktığı karanlık ovalar gibiydi. Işık çok ileride gözüküyordu. Şortunun ceplerine baktı. Bir mandalla, lastik buldu. Evet bunlar çok gerekli şeylerdi. Hele ki mandal hayat kurtarırdı. Araba bile geçmemişti hiç. Geçse de iyi mi olacaktı?  Onu bu halde gören birileri durabilir, ters durumlarda olabilirdi. Işık o yürüdükçe sanki daha çok uzaklaşıyordu. Neydi bu şimdi? Yoksa yatağında karabasanın içinde miydi? Bu kadar gerçekçi olamazdı heralde. Karabasanın içinde paris, Londra diye bir zevzeklik olamazdı. Biraz önce gördüğü genç bisikletle yine önünden geçti.

-Durrr, bir dakika.

-Ablam Allah aşkına söyle burası neresi.

-Abla be senin kafa güzel, sarhoş mu oldun?

-Yok çocuk yok. Öyle değil. Bir cevap vereceksin .

-Esen mah.

-Hangi semt burası.

-Yeşilalan.

-Şükür yaaa. Sağol.

    Neyseki evine yakındı. Biraz daha yürüyünce tanıdık birşeyler gördü. Hayır tanıdık değildi. Çocuğun yalan söyleyecek hali yoktu . Yürümeye devam etti. Adresinide yanlış hatırlamıyordu ya. İlerledikçe tek tük evler belirdi. Burayı biliyordu sanki. Evet burada eski işyerinin muhasebe müdürü oturuyordu. Servisle bu yolda bırakırlardı onu. Ama ne alakası vardı buranın kendi eviyle, arada en az  yirmi otuz dakikalık mesafe demekti bu.  Kaç saat yürümüştü acaba ki. Taksiye binse, eve dönse adama mandal mı verecekti.  Evden niye ayrıldığı bir türlü aklına gelmiyordu, ama neden? Beyin o kısmını silmiş bir türlüde hatırlatma taraftarı değildi. Küçükken de böyleydi. Babası abisini saatlerce bir yerlerini kanatana kadar döverken kendine sakin bir divan altı bulur olaylar hiç yaşanmamış gibi davranırdı. Şarkı mırıldanır sesleri dahi duymazdı. Annesi onu oradan alana kadar çıkmazdı.  O babasından hiç dayak yememişti. Sevmezdi, öpmezdi ama dayak da atmazdı. Bağırır "Gözüm görmesin seni sidikli." derdi.

Beş yaşına kadar altına işediği içindi bu söz. Babası kendi zulmü yüzünden, korku kaynaklı olduğunu bilmiyordu sanki. Korktuğunda altına salıyordu hemen. Babasından yemediği dayağı annesinden yiyordu o zaman. İlkokula başladığında, ilk gün, öğretmen yanlış sıraya oturduğu içinde  azarladığında da altına işemişti.  Arkadaşları adını o an bulmuştu. Sidikli. Evde bu söze alışkındı ama dışarıda söylenince çok ağırına gitmişti. Öğretmen dışarıda bekleyen anneye kızını götürmüş, eve göndermişti. Evde güzel bir dayak yemiş bu sefer hepten altına salmış, hüngür hüngür ağlamıştı. Abisi bezle bunu diye dalga geçmişti. Diğer gün okula gitmemek için ağlasa da annesi zorla göndermişti. Sınıfın en iri çocuğu Şemsettin ; -Gel sidikli, git sidikli kafayı ona takmıştı. Üstümüze işersin diye dalga geçmiş ve yanına kimse oturmamıştı. En arkada tek başına oturuyor ve kimseyle konuşmuyordu.

      Karanlığın içinde yürürken o günlere dönmek istedi. Hiç olmazsa bildiği bir çevrede ve güvendeydi. Ya şimdi, gecenin köründe mal mal yürüyordu.  Annesinin merak içinde delirdiğini düşünerek adımlarını sıklaştırdı. Hah tamam. Terlik de  kopmuştu.  Yalın ayak yürü artık aptalll. Dedi kendi kendine. Daha beş adım atmadan ayağını cart diye bir şey kesti attı. Kanı göremiyordu ama kanadığının farkındaydı.  Umursamadan yürümeye devam etti. Karşıda bir gölge sezinledi, irkildi. Baktı . Abisi. - Tövbe, bismillah nerden çıkmıştı şimdi, ama olsun iyiki çıkmıştı. Yanyana geldiklerinde abisi okkalı bir tokat yapıştırdı ve birde tekme. Yola savruldu. Ne olduğunu bile anlamamıştı. - Or...  gece yarısı delirtcen mi adamı. Çıktın gittin. Acaba niye çıkmış gitmişti? Hatırlamıyordu.

- Ben niye çıktım ki?

-Lan sen içtin mi?

-Saçmalama be, ne içmesi.

- Kalk hızlı yürü, anam meraktadır iyice.

- Terliğim koptu hızlı yürüyemem.

- Bana ne lan , hadi delirtme beni.

]]>
Tue, 26 Oct 2021 00:14:42 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
TEDİRGİN https://edebiyatblog.com/tedirgin https://edebiyatblog.com/tedirgin Uzun bir döngünün ardından, başladığın yeni yaşantı seni zorunlu mekanlara çeker. Ayakların yıllarca arşınladığı bildik tozu bırakır, yeni olanı biriktirir. Çaresizce bir kaosun içinde debelenir, çözümsüz kaldıkça geçmişine, geleceğine söylenirken bulursun kendini. Yeni olan ürkektir vede korkaktır hareket ederken. Zorunlu işlevlerin seni mecbur kılar olanı kabullenmeye. Yediğin ekmekten korkarsın fazla mı oldu diye. Yada hareket ederken iki kere düşünürsün vede konuşurken. Karşındakine mecburiyetin çaresiz bırakır elini kolunu. Ki bu ailende olsa. Arada inançlarında olur umuda dair. Bir nefes alımlık süreçlerde rahatlatırsın kendini. Şükür bilincin ve inancın durur beyninin loplarında. "Rabbim bir yol göster." duaları yankılanır kendi sesinle, kulaklarında. Yaş kemale erse de hayaller ve umutlar hep çocuktur. 

   "Nereden nereye? dersin bilinmez yazgının kanatlarında. Bir ses bir nefes ararsın dost yüzlerde yada sandıklarında. Onlar senden dahada karamsar tuz olur yüreğine, buz kesersin. Yalnız olduğunu düşündüğünde bile yalnız değilsindir. Yaradan nefesinden yakındır ama sen acele edersin tutunmak adına hayata. Uzun bekleyişlerin tecellisindendir bu yitip gitmelerin. Artık başlasın dersin benim için iyi olan. Bir kere olsun yolunda gitsin moral yerlerde yuvarlanmadan. Hep uğraş verirsin, artık kolaylaşsın dersin. Yorgunluk iz bırakır ak düşmüş saçaklarına. Küçük umutlarda yeşerttiğin küçük adımlar büyük olsun diye niyet edersin.

   Doğrul, akşam oldu. Yarına Allah Kerim. 

 

]]>
Fri, 22 Oct 2021 08:23:10 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
TEZAT https://edebiyatblog.com/tezat https://edebiyatblog.com/tezat Kendini sevmekle başlar her şey. 

Kırılgan ve onca olanla bir.

Adım atmazken bir başka gönüle.

Terslik en olmadık zamanda gelir.

Bir bahardır hazanın gölgesinde.

Annesiz uyanmaktır yalnızlığın.

Kendine kurduğun cümleler bile saçma.

Adı hayattır yaşanmış bahtsızlığın.

Göz olursun bir başka göze.

Anlamsız sorgulanırsın.

Tam ki adım attığın o benliğe.

Alışamaz kuytu kalırsın.

Umudun yüceleştirdiği kandırılmalar.

Seni bir anda satı verir.

Kendini inandırdığın sahte hayatlar.

Düştüğünde tekme vurmaya gelir.

]]>
Wed, 20 Oct 2021 12:21:51 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
SEN KİMSİN? https://edebiyatblog.com/sen-kimsin https://edebiyatblog.com/sen-kimsin Hadi duruyor musun öylece?c Mucize denilen, hala inanmakta güçlük çektiğin gerçek, inandıramadı mı seni. Neden inandıramadı? Sorun sende mi ki? Ne dersin? 

   Sabah güne uyanman bile onca ertelenmişlikle on ikilerde olmuyor mu? Her gün yeni bir karar alıp, iki dakika yetmiyor mu, yarın başlarım bahanelerine. Başında annen varken bir şekilde uyanıyordun hazır kahvaltıya. Şimdilerde yalnız, duvara ve aynaya yansıyan aksinle  baş başa bahanelerin var sana arkadaş. Birde kendini acındırma konusunda uzmanlaşmış benliğin. Gerçi kahvaltıyla veda edeli çok zaman oldu, filtre kahveyle filörtleşmeye başladığından beri. 

   Hala gün aydın değil sana. Hep geceden kalıp öğlen uyandığından. İnternet saatlerini yedi, haberinde var zaten. Biraz hasetlendin birilerinin gözüne sokarak yayınladığı mutluluk resimlerine. Biraz evlenenlere söylendin gülücüklü çocuk resimlerine bakarak. Hani onlarla aynı yaştasın ya. Zamanında erken dediğin yaşın bak otuz oldu. Hala kavrulan beyninin savrulan düşüncelerinde otur sen. Gökten üç elma düşmüştü ya biri sana da düşer elbet. Bekle sen. Ne kendine inancın var nede olana. Uyannnn. Hişşşt. Uyan, uyan.

   Evet.. Önce sabaha uyan. Biraz erken kalk. Tamam altı yedide olmasın. Sen dokuzda uyan. Hafif bir kahvaltı et kendince. Kalori hesabını boş ver gitsin. Birazdan yürüyüşe çıkacaksın ya. İnternet sensiz kalsın bir güncük. Bakmayı ver resimlere. Bakmadıkça belki daha mutlu olacaksın. Sporda aradan çıktı ohhh.

   Hani diyorlar ya. Değiş, geliş, oku. İşin özü harekete geç. Bu gün bir şeyle başla yarın o iki olur. Ertelenen, üşenilen her adım yaşınla mukabil ayrılıyor senden. Unutma coşku hareketle gelir. Bu gün dışarı attığın bir adım, yarınki geleceğinin izdüşümleri olur.  İçin biraz kıpırdasın. Erteleme, üşenme sakın. Geri adım yok. İnanç, senin adın. Yaşaman, nefes alman en güzel olan. 

      Sen kimsin? Oturmaya mı geldin? Kalk artık. Kıpırda. Bak ne güzelsin.

      Önce şükret, derin bir nefessss. Ohhhh. Hoş geldin…. 

 

]]>
Tue, 19 Oct 2021 22:36:06 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
VEDA https://edebiyatblog.com/veda-754 https://edebiyatblog.com/veda-754   İçimi tüketen, şükretmeyi bilmeyen , sürekli kusur arayan, hayatımda ne kadar insan varsa, hepsiyle vedalaşıyorum. Köstek, kıskanç, hazımsız, beni kişiliğimin sakin  kimliğinden  çıkaran herkesle vedalaşıyorum ve hepsine iyilikler diliyorum. Ben artık özgürüm, yolları açık olsun.

      Yıllardır kendimde başardığım şeylerin üzerine ekleyebilmek  için uzaklaşıyorum bu insanlardan. Çevrendeki insanlar seni motive etmeliki, iyinin  daha iyisini bulabil. Sürekli negatif ortamlarda kalmak enerjini tüketiyor. Auran bozuluyor. Bunu engellemenin en güzel yolu bu. Bu negatifliklerde  harcayacağınm zihinsel, duygusal ve bedensel eforu, kendime saklamak gerek. Tekdüze, sabah akşam aynı kelimeleri konuşan, sevgili çevrem güle güle. Ben değiştim, sizinde değişmeniz dileğiyle. 

]]>
Tue, 12 Oct 2021 12:50:43 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
KENDİN İSTEDİN https://edebiyatblog.com/kendin-istedin https://edebiyatblog.com/kendin-istedin Nasıl sevmektir bu.

Duygular yüreğinde liğme liğme ,

Hırçın dilin kirada sanki.

Konuşmuyor ki, aşk adına bir kaç kelime.

Neye küstün, neden?

Bu içine içine serzenişlerin.

Hangi duyguyu hunharca yaşadın da.

Habersizce hep gidişlerin.

Tamam, kal kendine, 

Tek tanıdık yüz.

Aynadaki yansımam olsun.

Sende gittin yüreğimden.

Tabiki anlamıyorsun.

]]>
Tue, 12 Oct 2021 00:34:27 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
GÜVEN https://edebiyatblog.com/guven https://edebiyatblog.com/guven Yaşadığın kadar hayalsin gerçeklere.

Bir elinde umut, diğeri beklemede.

Gözün açıldıkça kapanır.

Gerçekleşmeyen niyetlere.

Sabah ayazı gibi soğumuş tenin.

Duygulara sarılır sıcak ve galesiz.

Bastığında ayağın soğuk zemine.

Dünden kalan izler takipte, sessiz sessiz.

Yine bu gün dünün aynısı mı?

Neyi tutmak gerek ucundan biraz.

İnanç olsun adı kararlarının.

Güven yavaş yavaş olana biraz.

]]>
Sun, 10 Oct 2021 18:17:02 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
FESAT İNSANLARIN ZİNCİRİNE HALKA OLMAYIN https://edebiyatblog.com/fesat-insanlarin-zincirine-halka-olmayin https://edebiyatblog.com/fesat-insanlarin-zincirine-halka-olmayin Uzun yıllar varki, insanları tanımak adına çok yol katettim. Kimisi hoş bir sedayla, kimisi boş bir hatırlanmayla geçti ömrümden.  Adını koyduklarım dost, koyamadıklarım da isimsiz kaldı. Küskünlüklerim, kırgınlıklarım, yanlış anlaşılmışlıklarım vede anladıklarım.

     Ömür hatıra ve gelecek arasındaki çizgide adını yaşamak olarak aldı. Bunca geçen yıl çok şey öğretti, örseleye örseleye, yanılta, pekiştire. En çok insanlar oyalıyor ömrü kendi baktığın pencereden. Heleki fesatları. Her olura bir olmaz bulan, olumsuzluk elçileri. Üzerine basa basa yaşamak istediğin güzel bir ömrü, konuşmalarıyla, hareketleriyle kirleten, ezen fesatlar. Onlar kendi haz denizlerinin  dalgasıyla sallanırken, sen ortada ve kendini hiç gibi bulursun. Onlar kötü cümleli kusmuklarını galesizce bırakıp giderler üzerinde, duygularında ve yüreğinde. İşte bundandır söylemim. FESAT İNSANLARIN ZİNCİRİNE HALKA OLMA diye. 

    En iyi öğrendiğim kendi doğrun sağlamsa, kimsenin bunu yıkmasına izin verme. Kıskanç insan, eksik yanlarını seni ezerek bertaraf etmeye çalışıyor. Öğüt veren arkadaş maskesinin gerçeğini aslında görüyorsun. Bakışlar, o fetbaz bakışlar asla yanıltmıyor. Yandan yandan, samimiyetsiz bakışlar.  Bu insanlara karşı yürekte uyarıyor zaten. Eminsen , asla pirim verme bu insanlara, besleme fesat ve hazımsız duygularını. Kendi dünyasında kalsın, yorma güzel kalbini bu insanlar için. Bir dakika bile zaman harcama. Mutluluk işte tam o anda başlayacak vede huzur. 

Hepinize  sevgiyle.

 

]]>
Fri, 08 Oct 2021 13:52:36 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
SAMİMİ MİSİNİZ? KİŞİSEL GELİŞİM EĞİTMENLERİNE BİR NOT https://edebiyatblog.com/samimi-misiniz-kisisel-gelisim-egitmenlerine-bir-not https://edebiyatblog.com/samimi-misiniz-kisisel-gelisim-egitmenlerine-bir-not

 Uzun yıllardır inceliyor ve izliyorum. Bizzat bu konuyla kendi meşguliyetim de olduğu için daha iyi gözlem yapma şansına sahip oldum diyebilirim. Neyse edebiyatı bırakıp konunun ucundan dalış yapalım.

   Kişisel gelişimci topluluğu.

   Bu konuda sayı vermek çok zor. Yüzlerce kişisel gelişimci var. Söylemlerini ve videolarını mercek altına aldığınızda hepsinin üç aşağı beş yukarı aynı çizgide farklı yaklaşımlarını görürsünüz. Kimisi belli tekniklere bağlı kalarak yorumlamış, kimisi daha inançsal boyutlara taşımış eğitme biçimini. Onların öğreti ve eğitimlerinin kalitesini tartışmak gibi bir niyetim yok. Benim sorun gördüğüm nokta başka.

   Ne kadar samimiler?

   Kendi hayatlarını anlattıklarında, aydınlanma frekansını yakalayana kadar çok çile çektiklerinden, parasız kaldıklarından ve benzeri konulardan dem vuruyorlar. İşte sorun bu? Ne kadarı gerçek. Kendilerine bir kitle oluşturmak adına insanların duygularıyla mı oynanıyor bilemiyorum. Gerçek olanları vardır tabi ki ama olmayanı da çok. Bu kişileri takibe alıp sosyal medyalarından incelerseniz ne dediğimi daha iyi anlarsınız. 

   İllaki insanlara şirin gözükmek için arabesk takılmaya gerek yok. İşin buysa ver eğitimini, acitasyon yaparak: "Bende çok fakirlik çektim, terkedildim." demek zorunlu mu? Resimlerine bakıyorum yıllardır aynı kişiyle birlikte. Ekonomi eskiden de iç güveysinden halliceymiş, şimdide. Tamam, insanın halinden o derdi çeken bilir de. Sen çekmemişsin ki. Bu samimiyetsizlik niye. 

  " Dibi gördüm." Senin algın da ki dibin ölçüsü ne? Ben sana dibi anlatayım. Bak dip bu. Yıllarca  aynı döngünün içinde çare aradın , ekonomik sıkıntıyı sıfırla yaşadın mi vs vs. Yaşadıysan amennah. Yaşamadıysan da kendi dünyanın ölçütleriyle anlat kendini. Başkalarının acılarından beslenerek cebini doldurma. Kişiliğimizi geliştireceksek önce insana saygılı ve samimi olmak şart. Olmadığı hayatı yaşamışcasına göstermekte kandırmak ve kandırılmak. 

    Güzel olana iyi olana niyet biçtiysen önce kendin güzel ol iyi ol. 

    Bu yolda emek veren gerçek uzmanları ayrı tutarım. Saygıyla.

]]>
Fri, 08 Oct 2021 13:36:58 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
AT İÇİNDEKİ ZEHR&İ https://edebiyatblog.com/at-icindeki-zehr-i https://edebiyatblog.com/at-icindeki-zehr-i Thu, 07 Oct 2021 13:13:06 +0300 Gülbeyaz Gürsoy OLUR YA https://edebiyatblog.com/olur-ya https://edebiyatblog.com/olur-ya Çekmesen gözlerini benden.
Baksan içine içine.
Yaslansam, ağlasam omzunda.
Bıraksam herşeyi geride.
Dönmesem geçmişe geçmişe.

Bir anımsamalık hayaller kursam.
Gerçek olsa yada hiç uyanmasam.
Gri ile beyazın buluştuğu yerde.
Masmavi bir renk olsam , boyansam.

Kırılmış bir kalbin,
Onulmaz en noktasına
Aşkı yeniden mühürlesem, çivilesem, hatırlatsam.
Kapandığım, iç çekişerimi unutsam.
Bahara uyansam.
Güçlü bir ayağa kalkışla.
Kendimi yeniden keşfetsem, yaşasam, mutlu olsam.

]]>
Thu, 07 Oct 2021 11:33:29 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
YALNIZ KALPLER CAMEKANI https://edebiyatblog.com/yalniz-kalpler-camekani-732 https://edebiyatblog.com/yalniz-kalpler-camekani-732 Bakışlar manasiz, boş ve hep keder.

Bir kıpırtı olsun, mucize, bitsin herşey.

Geçmiş unutulsun, başlasın, en güzel yeniler.

Mutsuz bakışlar görmeyelim artık.

Donuk, bitkin, umutsuz.

Yeşile çalsin kalemler.

Olmuyor böyle, huzursuz.

Hoyratça nefrete boğulmasın bedenler.

İnsan insana yürek olsun.

Yalniz kalmış kalpler camekanı.

Kırsın girdabını, iyiye yol olsun

]]>
Thu, 07 Oct 2021 11:28:10 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
VAH GIZZZ AYŞE https://edebiyatblog.com/vah-gizzz-ayse https://edebiyatblog.com/vah-gizzz-ayse Gızz Ayşe!
Ne etdin yine.
Yakmışın yemeği,
Sağmamışın ineği,
Annen geliyor küfürle.

Senin derdin ne.
El el üstünde,
Uzanmışın somyaya,
Kurmuşsun hayalleri.
Keyfinde yerinde.

Artizmişin, boyalı bebekmişin,
Geziyormuşun sahilde.
Gızzzz Ayşe.
Anan çağırıyo.
Uyan gerçeğe.

Buban sana dimemiş,
Kesmiş sözü Halil'e.
Yaş on altı mı olmuş.
Evde galmışın gızzz.
Büyü kendi bebenle.

Hayallerin varımış,
Okumak istemişin.
Sen anlat dur
Bunlar kimin neyine.

Düğünün de yapılır,
Girersin gaynana evine,
Hayalinide gömersin
Çeyiz sandığınla derine.

Gün olur ağlarsın,
Gün olur yanarsın.
Yeni Ayşelerde ağlıyor.
Yaşıyor, aynısını.
Biryerlerde senin yerine.

]]>
Wed, 06 Oct 2021 12:09:33 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
BİZ https://edebiyatblog.com/biz https://edebiyatblog.com/biz Kendi savaşına yenik düşmüş insanlardık biz.

Deve yüküyle çöktüğümüz çaresizliklerde.

Bir kıvılcımdı çakılan ama görülmeyen.

Biteviye doğan aydınlıkların körlüğünde.

Ben biz olmadı hayatta yanıltarak.

Sandığımız kişiler değildi inanılan.

Sarıldığımız yalan kimsesizler vardı.

Kara kaplı telli defterlerin sayfalarında kalan.

Yanılınan hasretlerin sevgi tomurcuğunda açmadık hiç.

Büyüttüğümüz yalanın,  aşk inanışlarında kandırdık kendimizi.

Buruk bir bakıştı altında başka yalanlar olan.

Hiç uğruna hiç edilen dokunuşlarda harcadık herşeyimizi.

]]>
Wed, 06 Oct 2021 11:52:15 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
NEDEN BU KADAR YALNIZSIN? https://edebiyatblog.com/neden-bu-kadar-yalnizsin https://edebiyatblog.com/neden-bu-kadar-yalnizsin Gözlerin, gülüşün yalancı bir ifadeye tutunmuş. Saklamak istercesine, inadına gülüyor dudakların. Yüreğindeki yangınlar sönmüyor böyle. Kaçtığın duyguların insafsızca çıkarıyor seni  o arsız gülüşlerinle ortaya.  Sözlerin zaten zehir olmuş, sürekli kusuyor içine içine.  Yaklaşmak istedikçe kaçıyorsun insanlardan. Birbirine tezat iki  benlik var sende. Biri iyi ol diye uğraşırken diğeri hep küfürde.  İnatlaşmaların, ispatların hep çocukluğunun sevgisiz kalmış uçurumları. Bilerek ve isteyerek her an bırakıyorsun kendini bu uçurumlardan. Tutan ele gözün kör olmuş. Onuda çekmeye çalışıyorsun kendi mekanlarına. Belki bıraksan kendini, tutunacaksın bir dala. Ama nerde? Bu inatçı tavırların seni narsist yapmış. Eleştirilip, doğrular yüzüne vurulduğunda , söylemlerin, tavırların iyice hırçınlaşmış. 

      Seni kimse sevmedi mi çocuk? Bu isyanın, yalnızlığın ve kimsesiz oluşun ondan değil mi?  Kayıtsızca, yargılamadan, tam bir kabulle kimse sevmemiş seni. Ve yıllarca kendi kendine kalman , iyiden iyiye gömmüş içine kimliğini. Öyle çok gaz vermişsin ki bu yalnızlıklarında kendine, yüreğin katılaşmış, kabulsüz olmuşsun herşeyi. Dinlemeyi unutmuşsun insanları. Gerçek dostları bile ayıramaz olmuşsun. 

   Seni kimse sevmedi mi çocuk? Bir Allah’ın kulu bile. O güzel sesin sevgi sözcüklerini ne güzel söylüyor oysa. İyi olduğun zamanlarda bakıyor gözlerin sıcacık ve güveni içine doldururcasına. İyileş artık. Samimi ol kendine. Pek kabulün değil ama yalniz değilsin.  Birileri dua ediyor,”İYi Ol.” diye sana.

]]>
Tue, 05 Oct 2021 16:28:37 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
SENİ SEVMEK https://edebiyatblog.com/seni-sevmek https://edebiyatblog.com/seni-sevmek Ne güzeldir seni sevmek.

Vede anlamak.

Bir tebessümünle,

Güne uyanmak.

Hırçınlıklarında olur bilirim,

Söylenmelerin, hükmedişlerin.

Onlarada alışırım belki.

Sonunda yoksa gidişlerin.

Kahvede içerim seninle.

Ama on tane değil.

Bir taneye talibim.

Yüreğinle bir.

Kavga da ederiz eminim.

Direttiğin ıspatlarında.

Ben yinede dinlerim. 

Huzur bulduğum o ses tonunda.

Sadece sen yorgun değilsin.

Bu bendede olan.

Bir aradaysak ne hükmü var.

Adı aşk olsun, yada yalan. 

]]>
Tue, 05 Oct 2021 13:53:33 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
GERÇEK MİSİN? https://edebiyatblog.com/gercek-misin https://edebiyatblog.com/gercek-misin Hayatın, bir dakika sonrasının sana neler sunacağını bilemiyorsun. Geçmişin izlerini hazine gibi taşırken yüreğinde, hiç tanımadığın o ses bir anda nefesin oluyor. Yıpranmış , geçmiş heyecanlar bir anda yeniden diriliyor umutlarında. Coşkulu hallerin şımartıyor seni. Dinlemediğin müziklere tekrar, mırıldanma ekliyor, her söze bir anlam yüklüyorsun. Adını koyamadığım duygularda savrulurken , kendine bile itiraf etmeye korkuyorsun belkide. Nereden çıktın? Gerçek misin? Yoksa bir hayalin izdüşümümü. 

   Hangi boşluğumu, hangi kimsesizliğimi sarmaya geldin uzaklardan. Yalan mıydın gerçek mi, bir  rüyadan uyanılan. Tatlı tatlı konuşurken mi vazgeçtik yanlızlığımızdan. Kimdin sen? Karanlıklar içinden, hiç ışık olmayan, görünmeyen bir yoldan sadece yüreğiyle gözlerime ışıldayan.Yada ben yürek yangını kayboluşlarda söndürüyordum özlemlerimi , korkmadan.

   Hangi duygu, hangi çaresiz kapanışlarım savurmuştu beni sana. Kimseye gösteremediğin , tek benimle olan kibarlığın mı, geçmişine olan küskünlüğüne ve isyanına derman aramalarım mi? İkimizinde aynı yaşanmışlıklara gebe iç çekişlerimiz mi?  İç dünyanı sakladığın onca acının, bir anda coşmasıyla gözünden düşen damlalar mı? Neydi söyle. Ben bulmaya çalıştıkça batıyorum beynimin karanlıklarına. Sana çare olmaya çalışırken bile çaresizdim ben. Sendin çaresizliğim. Çözüm bulamadığım yakarışlarındı. Hırçın ve galesiz görünmeye çalışan benliğinle.

      Neyse. Yaşanılanı, geleni kabulle başlar hayat. Yargılamadan, sorgulamadan, olanla bir, olması gerektiği gibi. Bir rüzgar gibi essende ömrümden,  şikayetim yok benim, tek korkum senin kendinden, hesaplaşamadığın gerçeğinden.

  Olsun, varsın olsun. Bu bir anlık uyanış bile yeter gönlüme. Bir kıpırtıyla canlanan kalp, alır yolunu kendince. Olsanda olmasanda, varlığın başka şehirlerde adımlarken kaldırımları, düşünüşlerin uzakta olsa benden, bir deniz kıyısı gezintisin de belki hatırlarsın sohbetlerimizi. Anlıkta olsa gülüşüm kalsın aklında.  Ve üstüste dinlediğimiz aynı şarkılar. Ben hep aynı yerdeyim, ama seni hayattan çekmesin sakın ,düştüğün o yalnızlıklar.

]]>
Thu, 30 Sep 2021 09:21:43 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
KİŞİSEL GELİŞİMDE NASIL YOL ALINIR? https://edebiyatblog.com/kisisel-gelisimde-nasil-yol-alinir https://edebiyatblog.com/kisisel-gelisimde-nasil-yol-alinir     İnsan, yaşadıkları, kırgınlıkları, kararları, pişmanlıkları,duygu gelgitleri ile bir bilinmez de   sürüklendiğini düşünebilir. Olan bu değildir aslında. Bilinçsiz bir ağla bağlanmaya çalışmaktır, kabulsüz ve yargıyla. Bilinç, bilmek, hissetmek ve anlamlandırabilmektir gerçek. Her hücreni taşıyabilmek, beyin ve kalp arasındaki dengeyi tam kurabilmektir gerçek olan. Aldığın o kusursuz nefesin tadına varabilmek, sorgulamadan, olanı kabule geçiştir hayat ve sen.

     Kişisel gelişmek, kendini bilmek, huzuru adımlayabilmek  şahsi çabanla doğru orantılı. Bu konuda yol almak istiyorsan herşeye kendini koyacaksın, eleştiri, yargı, kızgınlık, hırs , olanı kabul etmemek, kendinle ve çevrenle barışamamak, silinecek beyin hücrelerinden. Bunu kendin yapacaksın, azmederek, çalışarak kendinle ve yılmayarak.

     Birinci adımda sensin, aldığın yolun her adımıda sen. İlerledikçe anlayacaksın , sen iyileştikçe, yaşamında iyileştiğini ve güzelleştiğini.  Bir çok teknik var bu yolda, bir çok kişinin geliştirdiği isimlerle dolu bir dünya. Ama hepsi aynı kapının önünde bekliyor, "KİŞİSEL GELİŞİM VE DÖNÜŞÜM". Birileriyle yada kendin devam edebilirsin bu yola. İllaki deli paralar dökmene gerek yok gelişmek adına. Youtube, instagram vs bir çok medya kanalı bu kişilerin ücretsiz videoları ile dolu. Sen önce çalışmaya başla, biraz yol al. Baktın ilerleyemedin o zaman çalışırsın bir uzmanla.

    Yapacağın ilk şey, kendini değiştirmeye karar vermek. Eksik gördüğün yanların, zaafların, öfken , geçmişinle barışamadıkların vs. üzerinde çalışmak. 

     Ben önce kendim başladım.  Herkes kendini bilir. Neye kızdığını, alevlendiğini, ne zaman değersiz hissettiğini, mutlu olduğunu. Ben önce eksik gördüğüm yanlarımı bir bir belirledim ve her gün üzerine gittim. Örneğin öfke. Beni kızdıran kişi ve konularla uğraşmayı yavaş yavaş bıraktım. Sessizlik. En iyi öğretmen. Sessiz kaldım, içimden şarkı söyledim bir şekilde o öfke anının geçmesini bekledim. Yıllardır aynı şeyler zaten. Bu öfke bana yol aldırdı mi? Hayır. Boşuna zamanımı çaldı. İnsan karşıda neye kızarsa inanın o kendi eksik yani.  Ben bunlarla hesaplaşa hesaplaşa , şu an sinirleri alınmış bir insan oldum. Ailem bile şaşırıyor tepkisizliğime. Oysa, önceleri kızılca kıyamet kopardı, aynı konu için. 

    Biraz uzun oldu ama, istek olursa bir yol haritası çizeriz gelişmek adına. Konu derin ve uzun. Sevgiyle.

]]>
Thu, 30 Sep 2021 09:10:31 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
GERÇEK HAYATLARDAN KISA BİR KESİT https://edebiyatblog.com/gercek-hayatlardan-kisa-bir-kesit https://edebiyatblog.com/gercek-hayatlardan-kisa-bir-kesit Dolabı açtığında yarı çürük bir domates, bir yumurta ve küçük bir parça katıyağ buldu. Altı yaşındaki kızı Allah'tan önüne geleni yiyordu da uydurmasyon hazırladığı yiyeceklere ses çıkarmıyordu. Melemen görünümlü melemeni kızına yedirdi. Eşinin vurdumduymazlığı, abuk sabuk işlerde geçirdiği vakit, bir hafta doldurduğu dolabı diğer haftalarda boş bırakıyordu. İşte bu yokluk zamanlarında kadın mutfakta çağ atlıyor neyi bir araya getirsemde yemek yapsam diye kara kara düşünüyordu. Gel zaman git zaman kocasının ağır konuşmalarıda sinirini bozmaya başladı. Git iş bul, beğenmiyorsan kendine yeni koca bul vs vs.. Yıllarca yokluk çekmiş gık bile dememişti. Ödülüde ağır sözlerdi. İlkokul mezunu kadının yapacağı tek iş ya temizlik ya temizlikti. Oda iyi kötü bir kaç kişiye haber verip, çocuğuyla kabul edilebileceği bir iş aradı. Ailesinin bir yakını ona yatılı temizlik işi buldu. Ailenin kendi çocuğuda olduğu için kızına da ses çıkarmadılar. Dubleks, altı odalı bir evin hizmetçiliğine başladı. Hem ailenin ikiz oğlan çocuklarıyla ilgileniyor hemde işini yapıyordu. Kızıda bol bol yiyor içiyor, oyuncaklarla oynuyordu. Halinden memnundu ve babasını unutmuştu bile. Kadın bir ay sonra boşanma davası açtı ve eşide yükten kurtulduğu için hızlıca boşandılar. Kadın bu evde çalışmaktan çok mutluydu. Tek rahatsızlığı evin hanımı manita yapmış, gizli gizli onunla buluşuyordu. Bu kadar mükemmel bir evlilikte insan neden bunu yapar diye düşünüyor, hanımına kızıyordu. O böyle bir eş için ömrünü verirdi ama ya öbürü gitmiş başka adam buluyordu. Evin beyi naif, saygılı ve çok sosyaldi. Aman karısı sıkılmasın, yorulmasın diye hayatını kolaylaştırmaya çalışıyordu. Çocukları kreşe o bırakıyor, alışverişi yapıyor ve onlar için sürekli dışarıda programlar planlıyordu. Azgın eş bunlarla yetinmemiş ve kendine yeni mutluluklar aramıştı, bulmuştuda. Bu şekilde bir iki yıl geçti. Bizimki aileyle, evle o kadar iyi ilgileniyordu ki maaşına zam onada sigorta yaptılar. Bizimki bakımsızlığından dikkat çekmiyordu ama kumral, ela gözlü, orta boylu hoş bir kadındı. Evin hanımı onu hep paçoz gördüğünden ve kocasını gözden çıkardığı için pek dikkatini çekmedi. Bir gün kadının telefonu çaldı. Arayan bayan ismiyle yazılmış sevgilisiydi. Panikle yanlarından ayrıldı. "Yarın yarın" diyordu. Kocası "Ne yarın?" dedi. Oda "Kızlarla birşeyler planlıyoruz da." dedi ve konuyu kapattı. Yarın geldi ve evin hanımı eve dönmedi. Uzun uğraşlar sonucu sevgilisiyle Hollanda'ya gittiği öğrenildi. Eş hızlı bir boşanma devresiyle, çocuklarıda göstermemek şartı ile bu konuyu kapattı. Bizimki orada çalışmaya devam etti. Olaylar tam nasıl gelişti bilmiyorum ama bizimki bir kart atarak beni nikahına çağırdı. Şu an hizmetçisi olduğu evin beyiyle mutlu bir evliliği var. Arada ziyaretlerine gidiyorum ve geçen sıkıntılı on yıllık bir evlilikten sonra onunda mutlu olması benide mutlu ediyor. En son resimlerini facee Prag'dan attılar. Eski eşlerde hasetlerinden çatlıyordur eminim. Oh canıma değsin.
Ha bu arada unuttum. İki çocukları daha oldu. Şu an onlar yedi kişilik mutlu bir aile. Kıymeti bilinmeyenin kıymetini bilen birileri mutlaka çıkar diyorum ve noktayı koyuyorum.

]]>
Tue, 28 Sep 2021 19:28:44 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
SUS ARTIK! https://edebiyatblog.com/sus-artik https://edebiyatblog.com/sus-artik Üniversiteyi bitireceği sene tanıştığı Mercan onu nede çok heyecanlandırmıştı. Yanından bir d,akika olsun ayrılmak istemiyor, devamsızlık hakkını sonuna kadar kullanıyor ve sınavlara çalışmadan giriyordu. Mercan bu durumdan şikayet etmiyor, dahada ilgi istiyordu. Haluk en son annesinin ihtarlarıyla kendini topladı ve mezun olmasına az bir zaman kaldığını bildiğinden derslerine ağırlık verdi. Mercan Güzel Sanatlar bölümünde yüksek lisans yapıyordu ve biraz daha rahattı. Haluk ona sabretmesini , okul bitince nasıl olsa daha sık görüşeceklerini söylüyor ama Mercan anlamak istemiyordu. Haluk onu kırmadan , üzmeden sürekli telkinde bulunuyor, parasının son kuruşuna kadarda ona hediyeler alıyor, "Yeterki mutlu ol." diyordu. O kadar tatlı tatlı anlatıyordu ki halini kızmak mümkün değildi. Mercansa sürekli kapris yapıyor, herşeye kusur buluyor, Haluk'a hayatı dar ediyordu. Severken gözü kör olan gençlik bunları hoşgörüyle karşılıyor ve sabır gösteriyordu. Bizim kör aşık okulu bitirdi ve Mercan'la evlendi. Haluk'un ailesinin hali vakti yerinde olunca şatafatlı bir düğün yapıldı. Balayı tam bal-ayı oldu. Hayatında hiç ülke dışına çıkmamış Mercan bu sayede İspanya, İtalya bütün Akdenizi dolaştı. Annesi Haluk'a düşkündü. Çocukluğundan beri bir dediği iki edilmemiş , buna rağmen efendiliği hiç bozulmamış, naif , saygılı bir kişilikti. Ablasının istenmeyen evliliğine bile onun sayesinde rıza gösterilmiş, ekonomik durumu vahim olan enişte böylece aileye girmişti. Sonunda hırslı enişte bunu kendine ar bilmiş almış yürümüş, onlardan bile zengin olmuştu. Bizimkilerin evliliğinin iki ayı yine Haluk'un alttan almalarıyla bitti. Bizim Mercan ne yemek yapıyor, ne evle ilgileniyor nede bir işe yarıyordu. Dışarıdan yemeyi çok seviyor, Haluk evde pişirelim deyince kızılca kıyamet kopuyordu. Haluk dışarıdan yemekten bıktığı için İstediklerini annesine söylüyor öğle aralarında soluğu annesinin evinde alıyordu. Bir iki zaman sonra annesi bu durumdan rahatsız oldu ve geliniyle konuştu."Kızım bilmiyorsan öğretilir, her gün dışarıdan yenilir mi, buna hem ekonomi hemde mide dayanmaz." dedi. Mercan yorum yapmadı, sustu. Suskunluğunu kocası gelince bozdu ve içindeki canavarı salıverdi. Haluk ne dese dinletemedi. O ne annesini eşine nede eşini annesine ezdirmeyen erkek gibi erkek olduğu için en son, "Annem bizim iyiliğimizi düşünüyor, artık başka bir şey söyleme." dedi ve odasına gitti. Mercan susmadı; bıt bıt bıt .... ütüledi de ütüledi. "Senin annen bizim aile hayatımıza ne karışır, sen mi şikayet ediyosun. Terbiyesizler ..." İşte o sözü söylemekle hata etti ama geç oldu. Haluk açtı ağzını yumdu gözünü. Hayatında lügatına almayacağı sözcüklerle hakaret etti." Sen mi terbiyeden bahsediyorsun, seni tanıdığım halde evlenmekte acele ettim. Çıktığımızdan beri çenenden yoruldum. SUS ARTIKKKK." dedi ve ceketini aldığı gibi evden çıktı gitti Bir daha da dönmeyecekti zaten. Mercan çok yalvardı ama Haluk ona ikinci şansı vermedi. Mercan kendinden daha dırdırcı bi koca buldu. Eski eşini çok aradığına dair duyumlar aldık ama geçen geçmiş, giden çoktan gitmişti. Umarım Haluk kendisine ve ailesine yakışan bir eş bulmuştur. Çünkü o bunu sonuna kadar hak eden , nadir insanlardan biridir. 

]]>
Tue, 28 Sep 2021 19:01:48 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
İKİ YILIN MAHZUN ÇOCUKLARI: ÖSYM SINAVLARI https://edebiyatblog.com/iki-yilin-mahzun-cocuklari-osym-sinavlari https://edebiyatblog.com/iki-yilin-mahzun-cocuklari-osym-sinavlari

İKİ YILIN MAHZUN ÇOCUKLARI: ÖSYM SINAVLARI

Ah sınavlar ahhh. Hayaller, idealler, gelecek, her şeyin bir çırpıda, saat dilimine sığdırıldığı kaygılı süreçler. Testler, zamana karşı yarışmalar ve gençlerden çok ailelerin yarıştırdığı proje kişilikler.

Pandemiden dolayı alınamamış eksik derslerle, yarım yamalak gidilebilmiş dershanelerle ne yapacak bu gençler? Gerek lise gerek üniversite giriş sınavı olsun nasıl hazırlandığını anlayamadan, nasıl tercih yapacaklar? Paranın bile pek fazla hükmü yok bu yıl.  Yüz yüze özel ders de alamadı çoğu genç. Online ne kadar etkilidir tartışılır. Çünkü bizzat yaşadım, içindeyim. Çoğu yüz yüze daha iyi olacağı kanaatinde.

Okullar dönem dönem açıldı ve de dershaneler. Çoğu veli göndermek istemedi haliyle. Programlı ve idealist çalışan gençler de çok. Youtube videolarıyla yol haritası çizen, hiç görmediği matematik konularını kendi kendine çalışan... Anlamayınca öfkelenen, anlayınca sevinen mahzun gençler. Sizin için çok zor iki yıl oldu. Arkadaşlarınızdan uzak, evde geçen uzun saatler, hani sıkılınca kafa dağıtacak ortamların olmaması sizi çok yordu.

Varsın olsun be genç kuşak. Sağlığınız yerindeyse çok da strese girmeyin. Hazırlanabildiyseniz yolunuz açık ola. Değilse de  bir yıl daha planla ve programla bu işi aşarsınız. Yeter ki her şeyi sorun öbeği haline getirip hayallerinizden ve çalışmaktan vazgeçmeyin. Allah hepiniz için en güzelini, en kolay olanını versin. Yüreğim sizinle. Yolunuz açık olsun. Sevgiyle.

]]>
Wed, 18 Aug 2021 19:02:38 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
ÜÇ BOYUTLU ÖKÜZLER https://edebiyatblog.com/uc-boyutlu-okuzler https://edebiyatblog.com/uc-boyutlu-okuzler Hayatımız   zorluklarla, mücadelelerle ve ekonomik hesaplaşmalarla geçip gidiyor.İnsan bu kadar sıkıntıların yanı başında  küçücük  ,ufacık tefecik, hayata tutunma sebepleri yaratıyor kendine. Bazen başarılı oluyor bazen bodoslama dalıyor karamsarlığa. Sonuç ne olursa olsun fakirin ekmeği umut ki, onuda yıkmamak gerek. Allah insanları bu kadar mükemmel yaratmış ama biz hala yaradılışımızın bilincine bile varamadık. Kendimizin düşmanı yine kendi cinsimiz. İnsan olabilmenin erdemini azıcık,minnacıkkk algılayabilsek hayat daha yaşanır olacak.

          Nerden geldik bu konuya dersek. Şu sıralar kaba davranışları ve söylevleri olan insanlar gozüme gozüme batıyor. Özellikle evli arkedeşlerin yaşadıkları. Kadın nesli anlayış bekledikçe inadına tersi olan irkekler adamı zıvanadan çıkartıyor. Ahanda üç boyutlu öküzlerin bir kısmını bunlar oluşturuyor. Bizim toplumumuzda bir gurup kadın var ki kılı kırk yararak evinin ekonomisini ayakta tutmaya çalışıyor.  Eşi sabah giderkene kırk lira yada yirmi lira bıraktı gitti. Kadın oldu ki o gün fazla para harcadı. İşte bu malum hayvanatlar sana bu kadar verdim geri kalanını nerden aldın diye sormuyor bile. İşte o kahraman ev hatunları bunu başarıyor. Bir köşedeee para bırakıyor ekstra ,süprüz harcamalar için.

         İşte arkidiş bu üç boyutlu öküzler ; konuşmalarıyla,davranışlarıyla ve kaba düşünceleriyle kazanıyor bu boyutu.

          Kadın kibar, ağzından "Salak." bile çıkmıyor. Ya adam sayıyor,sövüyor,küfürün biri bin para. Ulen insan bu kadar kibar bayana nasıl camış gibi davranır. Nasıl kıyıyorsunuz onun gözyaşlarına. Sizden artı bir beklentisi yok.Yıllardır çocukları için üstüne çul çaput bile alamamış,idare etmiş. İla cadaloz, yırtık mı olacak. Bağıracak,çağıracak o zaman mı kıymetli olacak. Bu güzel huylu insanların kıymetini bilseniz noludu. Nerdeeee?

         Üç boyutluluk sadece erkeklere münhasır değilll! Bazı kadınlarımızda da varrrrr. Adam kibar, "Aşkım, bebeğim,canım."kadınsa vallaha çenesiyle ev yıkar. Dırdırdırrrrrrrrrrrr. Allah rızası için susta motorun soğusun. Bu kadar konuşacak, uzatacak şeyi nerenden çıkarıyon. Edep yahu.İnsan azcık kadınlığına istinaden kibar olur. Çenenle adamı yıldırmışın. Garip akşama kadar çalışmış gelmiş ,sen yemiş içmiş yatmış basen büyütmüşsün.Daha ne istiyon. Adam harcadığını kısmıyor,yediğin önünde yemediğin baseninde. Allah!tan başka ne istiyon bi de hele. 

       Davranış örnekleri artırılabilir. Bunlar gerçeklerden alıntı örnekler. Aklıma geldikçe sizlerle paylaşırım. Daha ne tipitipler var . Kıymet bilmez, eleştirmek için bahane arayan, huzursuzluk çıkarmayınca o gününü boş geçti sayan.Allah akıl , fikir versin ne deyim. 

]]>
Sun, 15 Aug 2021 13:07:35 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
KARAR ANI KADER ANI https://edebiyatblog.com/karar-ani-kader-ani https://edebiyatblog.com/karar-ani-kader-ani İnsan. Yaşam döngüsünde, düşünceleri ve hareketleriyle kendine yer edinmeye çalışan,  bazen başaran bazen de boşlukta kaldığını düşünen canlı. Karmaşık beyin sarmalında çözemediği bir varoluşun amacını arayanlar topluluğu. 

Kavramsal boyutta yaşama dair çoğu oluşumu açıklayabildiğimizi düşünsek de spiritüel boyutta cevapları tam bulamadığımızı düşünüyorum. Ya da kabul etmekte zorlandığımızı.

İnsan hep bir anlam arayışı içindedir. Ailesine, başına gelenlere, işine, yaşam şekline... Kısaca nefes aldığı her anın gerisinde kalana ya da ileride olana. Bilmez ki benlik denilen tamamen insanın kendi varlığıdır, orada sadece o vardır. Bir başkası değil. Attığı adımın sahibi kendisidir, düşüncelerinin de. Olumsuz olanı sahiplenmeme, suçlu arama herkeste olandır. Kendini kandırmanın öbür adıdır. Bir cümlede adı ya kader olarak geçer ya da bahane. 

Evlenirsin mutsuz olursun, basiret bağlanır. Kızarsın, kırarsın, yakar geçersin, kaderim böyleymiş. Rabbim bize bu aklı o zaman niye vermiş? Bir sorsak kendimize. İstisnai durumları bilemem ama insanın hayat düzleminin doğrusu yine kendisi değil mi? Karar anlarına dön bir bak, başka biri miydi o? Hayır sendin. Bunu gör. Artık sahip çık kendine, kararlarına ve kaderine. Bunu birilerine, birşeylere bağlayarak kaçırma anı. Mutsuzsan kendine sor, başaramadıysan, yalnızsan, hiçlikteysen. Sadece kendine inan, benliğine güven. Doğrul ve derin bir nefes al. “Ben, ben olduğum için varım,” de. Anlam yükle kendine ve güzele. Kendini sev artık bahaneler bulma her kötüde kaderine.

]]>
Mon, 09 Aug 2021 14:03:19 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
SEN DE YOKSUN https://edebiyatblog.com/sende-yoksun https://edebiyatblog.com/sende-yoksun Umut kapıları kapandı, yarınlarda hüzün var.

Çilekeş mevzularda buluşuyoruz hep.

Ne benden sükut ne senden söz var çehrede.

Bizi biz yapan biz değiliz, başka birileri var.

Sabahları,güneş ışıklarına sığdıramadık ki.

Kendi karanlığımızın içinde biçare.

Aydınlatmak istediğimiz kadar aydınlattığımız.

Buruk dünyanın küçük yerlerinde.

Sende yoksun demek kolay geliyor.

Sığdıramadım seni ne beyne nede yüreğe.

Zaman ilerlemesin boş ver.

Birlikteliğin hakkını verebilenlere.

]]>
Sat, 07 Aug 2021 19:00:03 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
ÖFKE https://edebiyatblog.com/Öfke https://edebiyatblog.com/Öfke Ağzına kadar dolu kül tablası,

Boşaltılmaya üşenilmiş kötü duygular,

Ahlara vah gereken içleniş,

Zembereği dost, düşman kapılar.

Yukarı çekilmeli insan, aşağılık paranoyasından.

Üstüne örtülmemeli, kahpe sözcükler.

Yanılmazlık diye bir şey yok.

Herşey insandadır; katlanılamasa da gerçekler.

Gözü kapalı hoyrat çirkinlik,

Beyaz bir düş bile paklamaz seni.

Yüreğe dost gerek, biraz içtenlik.

Ben pişmişim külde, ırgalamazsın beni.

Son yok , sonuç yok izbe kederde.

Bir “ah” sesi kalır titrek bedende.

Bulduğunu sandığın vasat nedende.

Karanlıktır yüreğin, her gidende

]]>
Fri, 06 Aug 2021 15:23:04 +0300 Gülbeyaz Gürsoy
İSTEME, NİYET ET! https://edebiyatblog.com/isteme-niyet-et https://edebiyatblog.com/isteme-niyet-et Kişisel gelişim. Son yılların en revaç konusu. Maddiyatın giderek arttığı bu hayat  yolunda maneviyatını arayan insanlar. Binlerce yol ve tek bir amaç, kendini bulmak, içe dönüş ve huzur. 

      Kendine dönmek, tanımak öyle basite alınacak bir dönüşüm değil. İnanmak ve bırakmamak şart. Yıllarca birikmiş kırılmışlıkları, travmaları, kayboluşları bulmak zaman ve istikrar gerektiriyor.

     Yol alırken, kendinle barışık ol. Neye ne tepki verdiğini gözlemle. Öfkeni, tepkini, mutluluğunu, isteklerini, amaçlarını seyirci edasıyla gözlemle. İçten içe tanı kendini. Bir süre kapat dış sesleri ve konuşan iç sesini.”Durun.” de. “Artık ben geldim, burdayım. Kendimi seviyorum ve bu andan itibaren kendimi daha çok seveceğim. Değerliyim.”de.  Gerçekten söyle bunu kendine. Pozitif bir duygu yoğunla heyecanlansın, öyle atsın yüreğin ve bu başlangıcın olsun. Arada isteksizliğin de olacak. Olsun takılma. Her duyguyu hisset. İyide olsa kötüde olsa. Yarım kalma duygularında. Adını tam koy bu duygunun ki seni bir daha yakaladığında şaşırtmasın. Gelsin vede geçsin. Sadece izin ver. 

 İnsan her zaman yüreğiyle, beyniyle isteme halinde. Maddi manevi . İşte sorun tamda bu noktada. Uğraş isteme halini geçip, dilediklerine tam bir odaklanma da gizli. Netlik. İstediğin ne ise bunu tam olarak belirle. Belirsizlik isteği geriye çeker. İstediğin her neyse net ol. Enine boyuna düşün.  Hayalini gerçek bir algıyla biçimlendir. Ve sonra söyle, Niyet ettim….. diye. Öyle bir inançla kalben etki beynin arka dağlarında gizli bilinçaltın şüphe duymadan kabul etsin.

Sevgiyle

]]>
Wed, 04 Aug 2021 11:52:04 +0300 Gülbeyaz Gürsoy