EdebiyatBlog & Online Blog Makale Kurgu Yaz Oku & Denizdensesler https://edebiyatblog.com/rss/author/denizdensesler EdebiyatBlog & Online Blog Makale Kurgu Yaz Oku & Denizdensesler tr-TR © 2021 | EdebiyatBlog® | Tüm Hakları Saklıdır. Bir Serencam / Deniz Sargut & Denizden Sesler https://edebiyatblog.com/bir-serencam-deniz-sargut-denizden-sesler https://edebiyatblog.com/bir-serencam-deniz-sargut-denizden-sesler Bir Serencam 

Bir rüzgarın kanadına takılarak aşarsın gerçeği

Kimi sevdiğini ya da sevmediğini. 

Kırık bir kol gibi acıtır yüreğini 

Batar sancısı göğsüne 

Aşık oldum sanarsın önceleri

Kimliği belirsiz bir serencamda kalırsın

Doğru ya da yanlış baştan yazar kendini 

Beyhude bir çabayla yol alırsın 

Ruhunda nice yiğitlere taş çıkartan gücünle

Meydan okumanın anlamsızlığına saplanırsın

Karanlık sarar yüreğini

Kendi yüreğinin yedi kat dibine boylar kalırsın

Seni, kendi karanlığından kurtarabilecek bir şey var mı sanırsın?

]]>
Tue, 15 Nov 2022 01:06:56 +0300 Denizdensesler
DİANE'NİN LANETİ FİNAL / DENİZ SARGUT & DENİZDEN SESLER https://edebiyatblog.com/dianenin-laneti-final-deniz-sargut-denizden-sesler https://edebiyatblog.com/dianenin-laneti-final-deniz-sargut-denizden-sesler DİANE’NİN LANETİ FİNAL

Kan kırmızısı duvarların arasında ihtişamla parlayan altın şamdanların sardığı bir odaydı burası. Uzandığım yatağın dört köşesinde asılı olan tül perdeler, pencereden içeriye giren rüzgara eşlik ediyordu. Her şey hem çok berrak hem de bulanıktı. Onca şatafatın arasında geçmiş, bir toz bulutuyla örtülmüş gibiydi. Nerede olduğumu çok iyi biliyordum ama buraya nasıl geldiğimi bir türlü anımsayamıyordum. Sessizce yerimden kalkarak kapıya doğru yöneldim. Dışarıdan hararetle tartışan insanların sesleri geliyordu. Ne dediklerini anlamaya çalışırken bana doğru gelen ayak seslerini işittim. Telaşla yatağa geri dönüp uyuyor taklidi yapmak isterken kitaplarla dolu bir rafa çarparak hepsinin ortalığa dökülmesine neden oldum. Sakarlığım sonucu ortaya çıkan bu sesi duyan kişiler hızla odaya girdiler. İşte şimdi tam karşımdaydılar…

Kinsey ve Ulrich’in karşıma dikilmesi benim için bile hiç sürpriz değildi. Benden nefret ettiklerini anlamak pek de zor değildi.

“Sonunda kendine gelmişsin” dedi Kinsey üstten bir bakış atarak.

“Benden ne istiyorsunuz?” diye bağırdım anlamsızca.

“Senden çok fazla şey isteyeceğiz ama ilk olarak gerçeği itiraf ederek başlayabilirsin” dedi Ulrich gülerek.

“Ne gerçeğinden bahsediyorsunuz?” dedim gergin bir sesle.

“Bu kadar oyun yeter” dedi Kinsey yüksek sesle ve devam etti “Kim olduğunu bilecek kadar şahidimiz var dedi. Cümlesini bitirirken eliyle çenemi geriye doğru itmişti. İçimden yükselen öfkenin dinmesini diledim.

“Bu saçmalığa daha fazla katlanmayacağım, kesin artık!” diyerek kapıya yöneldim. Ulrich, beni kolumdan tuttuğu gibi duvara fırlattı. Hissettiğim acıyla gözlerimin dolması bir olmuştu.

“Neden burada olduğunu merak ediyorsan söyleyeyim. O çok sevdiğin dostun Keitha seni sattığı için buradasın” dedi tükürürcesine. Beynimden vurulmuşa dönmüştüm. Ne? Ama nasıl? Keitha bile benim hakkımdaki gerçeği bilmiyordu ki. Bana bunu nasıl yapmıştı?

“Üstelik yalnızca o da değil” dedi Kinsey, yılan gibi tıslayarak. Bu konuşmadan oldukça keyif aldığı ortadaydı. “Yıllardır aradığımız o kahin bize kendi ayaklarıyla geldi biliyor musun? Hem de o çok sevdiğin Darian sayesinde” dedi acımasızca.

“Darian mı?” diye fısıldayabildim yalnızca. Ruhum bedenimden çekilmiş gibi hissediyordum.

“Ne yoksa o küçük kalbin kırıldı mı?” diyerek kahkaha attı.

 

                                                                   * * *

Ateş ve su. İmkansızlıkların mümkün olabileceğinin bir göstergesi gibiydi. Kayalıkların üzerinde dudaklarımız birleştiğinde sanki tüm dünya önümüze serilmişti. Gözlerimi açtığımda Darian ile göz göze geldik. Artık her şey çok netti. En büyük düşmanım tam da şu an gözlerimin içine bakıyordu.

 

                                    

                                                                                                                                                            DENİZ SARGUT

]]>
Mon, 27 Jun 2022 02:55:51 +0300 Denizdensesler
DİANE'NİN LANETİ 11 / DENİZ SARGUT & DENİZDEN SESLER https://edebiyatblog.com/dianenin-laneti-11-deniz-sargut-denizden-sesler https://edebiyatblog.com/dianenin-laneti-11-deniz-sargut-denizden-sesler DİANE’NİN LANETİ – 11

           “Kehanet”

O gün dersin nasıl geçtiğini hiç anlayamadım. Zaman su gibi akıp gidiyordu. Riley’in birkaç kez beni dürterek “Bu da ne oluyor” bakışı attığını hatırlıyorum. Darian’a durumu fark ettirmeden çözmem imkansızdı. Ben de “Sonra anlatırım” demekle yetindim. Dersin bitmesini ve insanların ardı arkası kesilmeyen sorularını dinlemeyi hiç istemiyordum. Zilin çalmasıyla birlikte gözler üzerimize çevrilmişti ancak sonuç hiçte beklediğim gibi olmadı. Alacağı cevaptan korkan insanlar tek bir soru bile sormadı. Riley, hayal kırıklığına uğramış vaziyette sınıfı terk etti. Arkasından seslensem de beni duymazlıktan geldi. Üstelik bu hayatta en çok nefret ettiğim şeyin duyulmamak olduğunu da gayet iyi biliyordu.

Boşalan sınıfların arasından bahçenin öteki yanına geçtik. Ne Kinsey ne de başka biri o günün tadını kaçıramazdı. Darian ile birlikte ormanın derinliklerinde bir koy bulmuştuk. Bu kadar güzel bir yeri bunca yıldır nasıl görememiştik? Üstelik burayı o kadar kolay bulmuştuk ki sanki her gün buraya geliyorduk. Darian’ın ellerini saçlarımın içinden geçirip usulca yanağımı okşayışını izledim. Gözlerimi kapatsam dünyadaki tüm huzuru ben çalacak gibiydim.

“Okuldaki saldırılar devam ediyormuş” dedi vereceğim tepkiyi merak edercesine.

“Hala hayatta olduğumuz için şanslıyız” dedim omuz silkerek.

“Bunların bir nedeni olmalı” diye fısıldadı. Güzelim hava kapanmaya başlamıştı. Griye dönen gökyüzü, her an ağlamaya başlayabilirdi. Zaman ne kadar da çabuk geçiyordu.

               Darian bana “Sana eve kadar eşlik edeyim” dediğinde üşümeye başlamıştım. Her zamanki yol ayrımına kadar beraber yürümüştük. Vücudumdan bir ürperti geçti. Anın içinde kalmakta epey zorlanıyordum. Yüzüme düşen bir damla yaşı göstererek “Gitsen iyi olur, birazdan yağmur bastıracak” dedim. Veda etmek için bana sarıldığında bir hayalet misali içimden geçişini izledim. Ona başka bir şey söylemeden doğruca eve gittim. Saatler gece yarısını gösterdiğinde gökyüzü son derece gergindi. Ardı arkası kesilmeyen şimşeklerin nereye indiği de belli değildi. Yağmur, damlaları son süratle yere düşerken vardıkları noktada küçük bir göl oluşturuyorlardı. İşte yine ordaydılar. Gölgeler… Perdelerin arkasına saklanmış bir halde onları izliyordum. Bu gece çok öfkeliydiler neredeyse hızlarına yetişemiyordum. O gece yatağa girdiğimde yüreğime geceden kalma kabuslar hakimdi. Korkularıma meydan okumaktan başka şansım yoktu. Ama bir şey çok garipti. Hiçbir duygu gerçekten tenime işlemiyordu.

 Sabah uyandığımda gözümü daha önce hiç görmediğim bir yerde açtım. İhtişamlı bir avizenin tam altında yatıyordum. Güneş, odayı henüz yeni aydınlatmaya başlamışken ben, bu koca sarayda ne işim olduğunu düşünüyordum.

 

 

                                                                                                                      DENİZ SARGUT

]]>
Mon, 20 Jun 2022 04:16:10 +0300 Denizdensesler
DİANE'NİN LANETİ & BÖLÜM 10 / DENİZ SARGUT & DENİZDEN SESLER https://edebiyatblog.com/dianenin-laneti-bolum-10-deniz-sargut-denizden-sesler https://edebiyatblog.com/dianenin-laneti-bolum-10-deniz-sargut-denizden-sesler DİANE’NİN LANETİ- BÖLÜM 10

    “Aşkın Gölgesinde”

       Ertesi gün okula giderken müthiş bir hisle doluydum. Sanki güneşin yakıcı rengi tenimde geziniyor ama bana dokunamıyordu. Ben oradaydım. Çiçekler daha canlı, renkler daha cazipti. Kuşların cıvıltısı bir melodi gibi çınlıyordu kulaklarımda. Nehrin çok uzaklardan şırıl şırıl akışını duyuyordum. Ben de o yolda usulca yürüyor ama ne havaya dokunabiliyor ne de o sıcaklığı hissedebiliyordum.

Thedora’nın Bahçesi’ne vardığımda ise buranın daha önce hiç olmadığı kadar dingin göründüğünü düşündüm. Huzur, bir hayalet gibi etrafımızda kol geziyordu sanki. Tam sınıfa gireceğim anda Darian’ın dışarıya çıkıyor oluşu aramızda olan bu ilginç durumu daha heyecanlı bir hale getirmişti.

“Ben de seni bekliyordum” dedi usulca. Gözlerinde kendi yansımamı görebiliyordum. Ah, o gözleri… Geceyi aydınlatan bir ay gibi ışıl ışıldı. O gün o gözlerde yalnızca kendimi gördüğümü sanmıştım. Benim için bu kadar parladığını… Ama onun yalnızca bakışlarının güzel olabileceğini hiç düşünmemiştim.

“Sanki uzun zaman geçti gibi” dedim telaşlanarak. Dün nehrin kenarındayken beni öptüğü anı aklımdan çıkaramıyordum.

“Sensiz geçen her an öyleydi” dedi ve elimi tutarak sınıftan içeriye çekti. Ben daha o anın şaşkınlığı ve utancı içindeyken sınıftaki herkesin bizi izlediğini fark ettim. Ben, sınıfın hangi köşesine doğru gideceğimizi merak ederken o, beni bir kez daha şaşırttı. İlk defa kendi grubundan, soylulardan uzak bir noktada duruyordu. Riley’in ondan nefret eden bakışlarını görmezden gelmiş, Keitha’yı da geçerek sıranın en arka tarafına oturmuştu. Beni de kendi yanına çekti. Sınıftaki herkes meraklarını saklama gereği bile duymadan kafalarını çevirmiş bize bakıyordu. Belki bu durum herkesin kafasını karıştırmıştı belki de şaşkına uğratmıştı. Ancak bir tek Kinsey’in bakışları nefret doluydu.

 

 

                                                                                                                                     DENİZ SARGUT

]]>
Mon, 13 Jun 2022 16:11:26 +0300 Denizdensesler
DİANE'NİN LANETİ 9 "İHANET" & DENİZ SARGUT / DENİZDEN SESLER https://edebiyatblog.com/dianenin-laneti-9-ihanet-deniz-sargut-denizden-sesler https://edebiyatblog.com/dianenin-laneti-9-ihanet-deniz-sargut-denizden-sesler DİANE’NİN LANETİ BÖLÜM -9

“İHANET”

        Keitha, her zamanki gibi sabah yürüyüşü yapmak için ormana çıkmıştı. Yolda bulduğu şifalı otları da toplayarak akşam için dinlendirici bir çay yapmayı planlıyordu. Sınırların dışına çıkmayı sevmese de çizginin üzerinde yürümek hoşuna gidiyordu. Yine de eski günleri düşlemekten kendini alamıyordu. Thedora’nın düzeni olmasaydı hayatı nasıl olurdu? Bu soruyu düşünüp duruyordu. Belki özgürce orman perilerinin arasına karışırdı. Uzun saçlarını savurarak çayırlarda yalınayak dolaşırdı. Aldığı her nefes, dünyaya bir armağan olurdu. Doğayla birlikte doğar ve büyürdü. İyileştirme gücünü tüm insanlığa ulaştırabilmek için elinden geleni yapardı. Belki o zaman bir hikayenin baş kahramanı olabilirdi. Kendi hikayesini yazardı ve yüzyıllar boyunca onun hikayesi anlatılırdı. Ne hayal ama… Oysa şimdi tek yaptığı kendisini ait hissetmediği bir yerde dört duvar arasında kapılı kalmaktı. Bu konuda yalnız olmadığını biliyordu. Yalnızca kimsenin yüksek sesle konuşmaya cesareti yoktu. Ancak Kinsey… Burnu yere düşse eğilip almayan Altın Saraylı, ona gelmişti. Hem de onunla arkadaş olmak istemişti. Bu arkadaşlık içinse elbette bir şartı vardı. Gizlilik… Hiç kimse onların bu yakınlığı bilmeyecekti. Tek şartı buydu. Bu durum Keitha için onur kırıcı olsa da onu reddedememişti. Bir soyluyla vakit geçirmek onun için yeterli olmalıydı. Bu durum ne zaman canını sıksa en azından o beni anlıyor diye düşünüyordu. Ancak durumun hiçte sandığı gibi olmadığını anladığında çok geç kalmıştı. Bu “gizli” arkadaşlıkları başladıktan çok kısa bir süre sonra Kinsey niyetini açık etmişti. Keitha’dan birini izlemesini ve ona rapor vermesini istiyordu. Üstelik bu bir rica da değildi. Keitha, onun için basit bir kuklaydı. Onu, asıl hedefine ulaşmak için kullanmıştı. İlk başlarda biraz dirense de Kinsey’in baskılarına dayanamayarak o, ne derse yapmaya başlamıştı. Yalnızca Kinsey’in Daphne ile neden bu kadar ilgilendiğini anlamlandıramıyordu.

 

 

                                                                                        

                                                                                                                                     DENİZ SARGUT

]]>
Mon, 06 Jun 2022 03:47:37 +0300 Denizdensesler
DİANE'NİN LANETİ BÖLÜM 8 & DENİZ SARGUT / DENİZDEN SESLER https://edebiyatblog.com/dianenin-laneti-bolum-8-deniz-sargut-denizden-sesler https://edebiyatblog.com/dianenin-laneti-bolum-8-deniz-sargut-denizden-sesler                                                DİANE'NİN LANETİ BÖLÜM 8 - "AŞK"

        Yıllardır okula aynı yoldan gidip geliyordum ama bu yolun ne kadar güzel olduğunu Darian sayesinde keşfetmiştim. Ona bakmadan yürümeye çalışırken etrafımdaki güzellikleri yeni fark ediyordum. Yolun iki yanına sıralanmış yaşlı ağaçlar bilgece bizi izliyordu sanki. Bir altın saraylının geçtiği bu yol onları da heyecanlandırmıştı. Tabi bu konuda kimse beni geçemezdi. Darian, düşüncelerimi fark etmişçesine birden duraksadı.

“Nehrin sesini duyuyor musun?” diye mırıldandı. Ağaçların arasından elen sese kulak kesilerek.

“Evet, ormanın içinden küçük bir nehir geçiyor. Bilmiyor muydun?” dedim şaşırarak.

“Bu civara pek gelmiyorum” dedi. Haklıydı. Onun burada ne işi olurdu ki?

“Görmek ister misin?” diye sordum.

“İyi olur. Hem biraz dinleniriz” diyerek ağaçların arasına daldı. Ben de onu peşinden ilerledim. Yolumuzu kesen dalları atlattıktan sonra enfes bir alana gelmiştik. Sıkışık kayalıkların arasından fışkıran nehrin gürültüsü ve yemyeşil orman örtüsüyle harika bir tablonun içerisindeydik. Sanki usta bir ressam bizi yıllar önce çizip kendisinden başka hiç kimsenin bilmediği bir yere gizlemişti. Özeldik biz. Özel ve önemli. Sanki bizi izlemek için gelecek onlarca sevenimiz olacaktı.

“Biraz oturalım mı?” diyerek kayalıkları işaret etti. Ben de kabul ettim. Şimdi ortam daha gergindi. Yürürken en azından birbirimizin yüzüne bakmak zorunda kalmıyorduk. Yine de derin bakışlarının nehre dalması sonucu yüzünü rahatlıkla inceleyebilmiştim. Keskin yüz hatları sayesinde beyaz teni olduğundan daha sert duruyordu. Buz mavisi gözleri hüzünle gölgelenmiş gibiydi. “Neden?” diye sordu içimden defalarca. Neden buradasın? Gözlerindeki keder miydi seni bana getiren?

“Sana olan bu ilgimin nedenini merak ediyorsundur” dedi aniden başını bana doğru çevirerek. Bu ani çıkışı, başımı sallayarak geçiştirdim.

“Aslına bakarsan bu sorunun cevabını ben de merak ediyordum. Uzun zamandır seni izliyorum” dedi manidar bir gülüşle.

“Ne demek istiyorsun?” diye sordum. Kafam iyice karışmıştı.

“Sen diğer herkesten farklısın” dedi tek kaşını havaya kaldırarak. Ağzında yarım bir gülüş vardı. Gerildiğimi hissettim.

“Enerjin, gülüşün, göz alıcı güzelliğin…” Derin bir nefes aldığımı hissetim ancak nefesim beni yarı yolda bıraktı. Darian, ayağa kalkarak yanıma gelmiş, aramızdaki mesafeyi kapatmıştı. Onun bu kadar yakınımda olması bana kendimi çok iyi hissediyordu. Hem ateş hem de su gibiydi. Yüksek aurası benim içimdeki ateşi de canlandırıyordu.

Dudaklarımız birleşirken gözlerimi kapadım. Yanımda o varken başka bir şey görmeye ihtiyacım yok gibi hissediyordum. Ruhumuzdaki ateş, gerçekleri göremeyeceğimiz kadar bizi kör edene dek bedenlerimizi sarmaya devam etti.

 

                                                                                                                                     DENİZ SARGUT

]]>
Mon, 30 May 2022 01:43:50 +0300 Denizdensesler
DİANE'NİN LANETİ BÖLÜM 7 / DENİZ SARGUT& DENİZDEN SESLER https://edebiyatblog.com/dianenin-laneti-bolum-7-deniz-sargut-denizden-sesler https://edebiyatblog.com/dianenin-laneti-bolum-7-deniz-sargut-denizden-sesler DİANE’NİN LANETİ BÖLÜM 7

“Kurban”

Leydi Sarah’ın beti benzi atmış bir haldeydi. Ayakta durmakta zorlanıyor gibiydi. Sınıftaki herkes az sonra duyacaklarından dolayı oldukça gergindi. Konunun ne olduğu malumdu ama Leydi bize neyi açıklayacaktı?

“Bildiğiniz üzere dün kötü bir olay yaşadık” dedi kısık bir sesle. Sınıftan yükselen fısıltılar konunun herkesi etkisi altına aldığını bir kez daha gösterdi. Eliyle gürültüyü susturarak konuşmasına devam etti.

“Dün bulduğumuz ceset alt sınıflardan Bonnie’ye aitti. Kim tarafından yapıldığı henüz bilinmese de kendisi vahşice katledildi. Yapılan araştırmalara göre üç parmak tekniğiyle ruhunun çalındığı tespit edildi. Üstelik Bonnie, bulduğumuz tek kurban da değildi” dedi. Yaşanan o korkunç olayın bir kere ile sınırlı kalmaması beni derinden sarsmıştı. Bu durum sınıftaki herkesi şok etmişti. Peki, diğer kurbanlar kimdi?

“Okulu boşalttıktan sonra bodrum katı ve yangın merdivenleri olmak üzere iki kurban daha tespit ettik. Yangın merdivenlerinde bulduğumuz ceset Mary’ye aitti. Onu da dün, gün içerisinde kaybettiğimizi düşünüyorum. Ancak bodrum katında bulduğumuz ceset birkaç gün önce yaşamını yitirmişti. Onun adı da Alex” dedi. Alex’in adını söylerken sesi giderek kısılmıştı. Alex mi? Alt sınıflardan bir öğrenciydi o da. Ancak öyle hayat dolu ve neşeliydi ki okulda onu tanımayan hatta sevmeyen bile yoktu. En azından ben öyle düşünürdüm. Durum hiçte benim sandığım gibi değilmiş. Onun kadar harika bir insanın bir gün ölebileceğine inanmayan herkesin benimle aynı acıyı paylaştığını hissediyordum.

“Bu cinayetler için bir şüpheliniz vardır herhalde” diye araya girdi Riley, öfkeyle dişlerini sıkıyordu. Leydi Sarah, aptal biri değildi. Geçmişte bu olayları kimin başlattığını da Riley’in kimleri suçladığını da çok iyi biliyordu. Ancak bunu yüksek sesle söylemenin ne yeri ne de zamanıydı.

“Henüz elimizde hiç ipucu yok maalesef. Yalnızca bunu yapan kişilerin aradığı bir şey olduğundan eminiz. Onu bulana kadar da durmayacak” dedi net bir şekilde. Biraz çekinerek de olsa Altın Saraylıların olduğu yöne doğru baktım. Yüzleri ifadesiz görünüyordu. Onlar da bizim gibi bu korkunç olayın etkisindeydi sanki. Hiç telaşlanmamış, kendilerini savunmak zorunda hissetmemişlerdi. Kendilerini suçlu hissetmiyorlardı. Belki de suçlu değillerdi. Darian, aniden başını çevirerek bana baktığında uzun süredir onları izlediğimi fark ettim. Kahretsin. Daha dikkatli olmalıydım. Onlar çok profesyoneldi. Bense telaşlanarak önüme dönmekle yetindim.

“Bu durumun sorumluları ortaya çıkana kadar hepinizin tehdit altında olduğunu üzülerek itiraf ediyorum. Thedora’nın Bahçesi’ndeki tüm önlemleri arttıracağız ama sizden de ayrıca dikkatli olmanızı istemekle görevliyiz. Ancak önemli bir ayrıntıyı unutmamak gerekir. Thedora, vakti zamanında tüm bu pislikleri temizlerken onlar gibi olmamaya yemin etti. Kimse kara büyüye elini sürmeyecek. Onlara benzediğiniz vakit onlar gibi yargılanma vaktiniz de gelmiştir diyerek bir hışımla sınıftan dışarı çıktı Leydi. Onu ilk defa böyle öfkeli görüyordum. Sınıftan çıkmadan önce göz ucuyla Kinsey’e baktığına yemin edebilirdim. Kurallarına sıkı sıkı bağlı yaşayan Leydi Sarah, elbette düzeninin bozulmasından hiç hoşlanmamıştı. Yoksa bu okuldaki hiç kimsenin artık bizi gerçekten umursadığını düşünmüyordum.

               Okuldan çıkarken Darian’ın yine benim peşime takıldığını fark ettim. Adımlarımı hızlandırmak istesem de az sonra bu fikirden caydım. Bana yetiştiğinde “Eve kadar eşlik edeyim” dedi. Onaylarcasına yürümeye başladım.

 

                                                                                                                                        DENİZ SARGUT

]]>
Tue, 24 May 2022 00:50:25 +0300 Denizdensesler
DİANE'NİN LANETİ BÖLÜM 6 / DENİZ SARGUT& DENİZDEN SESLER https://edebiyatblog.com/dianenin-laneti-bolum-6-deniz-sargut-denizden-sesler https://edebiyatblog.com/dianenin-laneti-bolum-6-deniz-sargut-denizden-sesler

                               DİANE'NİN LANETİ BÖLÜM 6

Darian ile birlikte sınıfa doğru yürürken tüm gözlerin üzerimizde olduğunu hissediyordum. Bu ikilinin kolay kolay yan yana gelmediğini düşünürsek bu durum pek de şaşırtıcı değildi. 

 " Yüzündeki ifadenin nedenini söylemeyecek misin?" diye sorduğunda dün gece olanları bildiğinden şüphelendim. Bahçede gördüğüm gölgelerle onun bir ilgisi olabilir miydi? 

 "Korkunç bir kabusla başladığım bir gündü, hepsi bu" dedim umursamaz bir ifadeyle.

 "Belki günün geri kalanı güzel olur" dedi hafifçe sırıtarak.

 "Belki" diye mırıldandığımda çoktan sınıfa gelmiştik. Ona daha fazla bir şey söylemeden kendi yerime geçtim. Bu duruma bir tepki gösterdiyse de farketmemiştim. Ancak durumu asla gözünden kaçırmayacak birkaç kişi her zamanki yerimizde beni bekliyordu. Riley, Darian ile beni yan yana gördüğü için oldukça gergin duruyordu. Sonuçta bir Altın Saraylı ile ne gibi bir işim olabilirdi ki?

 "Sana bir şey mi söyledi?" derken öfkesini kontrol etmeye çalışıyor gibi görünüyordu. Ancak benim sabırsız orman kızım henüz benim cevabımı beklemeden ortaya atılmıştı.

 "Umarım, tahmin ettiğim tarzda bir şey söylemiştir" diye kıkırdadı.

 "Onlarla aramızda hiçbir şey olamaz" diyerek sözünü kesti Riley. 

 "Hey, ben de burdayım" diyerek dikkatlerini tekrar üzerime çektim. 

"Evet, seni dinliyoruz" dediler hep bir ağızdan. Ben de dün olanları biraz eksik bir şekilde anlattım. Söyleyeceklerim bittiğinde hepsi oldukça şaşkın görünüyordu.

"Henüz biz bile evine gelmemişken Darian'ın seni eve bırakmasına nasıl izin verebildin ?" dedi Riley. Dün onun teklifinin reddettiğim için bu duruma daha fazla içerlemişti. 

"Bunu ben istemedim, olaylar birden o şekilde gelişti" diyerek kendimi savundum. Leydi Sarah'ın içeri girmesiyle kimse daha fazla üzerime gelemedi. Ancak Leydi'nin yüzündeki kasvet tüm sınıfın içine işlemişti. 

"Size açıklamam gereken bir konu var" dediğinde sesi titriyordu. Duyacaklarıma henüz hazır değildim ama bundan başka çarem yoktu. Gerçekler hiç kimse için kaçınılmaz değildi.

                                                                                            DENİZ SARGUT

]]>
Mon, 16 May 2022 01:43:53 +0300 Denizdensesler
DİANE'NİN LANETİ & BÖLÜM 5 / DENİZ SARGUT& DENİZDEN SESLER https://edebiyatblog.com/dianenin-laneti-bolum-5-deniz-sargut-denizden-sesler https://edebiyatblog.com/dianenin-laneti-bolum-5-deniz-sargut-denizden-sesler DİANE’NİN LANETİ

               Riley’i görmeyi beklerken Darian ile karşılaşmak görmeyi beklediğim en son şeydi. Yıllardır eve gidip gelirken bu yolu kullanırdım. Onu daha önce buradan geçerken hiç görmemiştim. Aslında bu yolda herhangi birini görmek de pek mümkün değildi. İnsanlardan oldukça uzak doğayla iç içe bir yerdeydim. Darian ise yanından geçmeye bile cesaret edemediğim Altın Saray’da yaşardı. Hoş artık eski şatafatından eser yoktu ama yine de buraya çok uzaktı. Hem de çok. Buna rağmen aniden arkamı dönüşüm onu hiç şaşırtmamıştı. Neredeyse bu anı beklediğini düşünmeye başlamıştım ki sözcükler dudaklarını aşmayı başardı.

“Hey, ormanda yürürken seni görüncee selam vermek istedim. Okuldaki olaydan oldukça etkilenmiş görünüyordun” dedi. Darian, benimle gözlerimin içine bakarak konuşsa da aramızda camdan bir duvar vardı. O, beni aynanın öteki tarafından izliyordu.

“Hey, sanırım herkes için zor bir gündü” diyebildim. Okulun bahçesinde Riley ile olan konuşmalarımızı duymuş olabilir miydi? Umarım duymamıştır diye düşündüm.

“Birlikte yürüyelim mi?” dedi ve cevabımı beklemeden yürümeye başladı. Ben de ona eşlik ettim. Birkaç yıldır aynı sınıfta olmamıza rağmen zorunda kalmadıkça hiç konuşmamıştık. Bazı zamanlar beni izlerken yakalardım onu. Sadece o kadardı.

“Bugün yaşananlar herkesi derinden sarsmış olmalı” dedi az önceki fikrime katılarak.

“Sen oldukça iyi duruyorsun” dedim kendimi tutamayarak. Bunu bir iltifat olarak almış olmalı ki gülümsedi.

“Duygularımı belli etmeyi pek sevmem” dedi usulca. Suda kendi yansımama bakıyor gibiydim ama o su, benim üzerime gelmemeliydi.

“Fark ettiğin üzere benim duygularımı da herkes görebilir” dedim “herkes” kelimesine vurgu yaparak. Bundan pek hoşlanmamış gibi görünüyordu.

“Arkadaşın da senin için oldukça endişelenmiş görünüyordu” dedi Riley’i kastederek.

“Evet, iyi olduğumdan emin olmak istedi. Bu yüzden gelenin o olduğunu zannettim” dedim.

“Ama gelen bendim” dedi aralarındaki gizli husumeti fısıldarcasına. Ağzımızdan çıkan sözcükler hızlı adımlarımıza pek yetişememişti. Ormanın sonundaki yol ayrımına gelmiştik. Burası bir karar verme yeriydi.

“Ne taraftan gidiyorsun?” diye sordu. Tepedeki evleri göstererek sol taraftaki yolu işaret ettim.

“O halde benim geri dönme vaktim geldi, iyi olduğuna sevindim” dedi. Yüzü gülüyordu peki ya gözleri?

“Yarın görüşürüz” diyerek ona işaret ettiğim yoldan yürümeye başladım. Arkama hiç bakmamalıydım. Benden şüphelenmesine izin veremezdim. Doğruca tepedeki evlere doğru tırmanmaya başladım. Bugün eve dönüş yolu biraz zahmetli olacaktı. Yokuşu bitirdiğimde yavaşça bir evin kapısına doğru yaklaştım. Anahtarımı arama bahanesiyle çantamı karıştırırken arkama baktım. Ortalarda kimsecikler yoktu. Henüz orman yolundan çıkmamış olma ihtimalinden dolayı geri dönmeyi göze alamadım. Tepeyi aşarak yol ayrımın öteki tarafına geçtim. Yaşanan bu zorlu günün ardından oldukça yorulmuş, nefes nefese kalmıştım. Darian’a söylediğimin aksine yol ayrımının sağ tarafında kalan karanlık ormanın derinliklerinde iki katlı ahşap bir evde oturuyordum. Bu ev, bana büyükannemden yadigar kalmıştı. Benim dışımda da burayı bilen hiç kimse yoktu. böylesi herkes için daha iyi olurdu. Yoksa hiçliğin ortasındaki bu ev, herkesin başını derde sokabilirdi.

     Eve girdikten sonraki birkaç saat boyunca düşünmemi engelleyecek işler ile kendimi oyaladım. Evi baştan aşağıya temizleyerek tütsüledim. Akşam yemeği için lezzetli yiyecekler hazırladım. Ardından da kendimi sıcak su dolu bir küvete bıraktım. Su bana iyi gelecek ve tüm kötü düşüncelerimi götürecekti.

     Saatler gece yarısını geçtiğinde yatağıma çekilerek biraz kitap okumak istedim. Ancak bu isteğim ormanda yankılanan bir uğultuyla son buldu. Yavaşça yatağımdan çıkarak pencereye yöneldim. Perdeyi aralayarak uğultunun geldiği yeri görmeye çalıştım. Yere çöken sis, tüm görüş alanıma engel oluyordu. Uğultulara eklenen uluma sesiyle yerimden sıçradım. Hemen balkona çıkarak gelen kişinin kim olduğunu çözmeye çalıştım ama bir sonuç alamadım. Bu sorunun cevabını öğrenmek zorundaydım. Tüm cesaretimi toplayarak evden dışarıya çıktım. Sisler adeta benimle alay edercesine etrafımda dönüp duruyordu. Gördüğüm tek şey ağaçların arasından geçen gölgeler oldu…

     Ertesi sabah, güne korkunç bir baş ağrısıyla başladım. Gece boyunca düşünmekten uyuyamamıştım. Gölgeleri gördüğüm anda sisler, yanlarına ulumalarını da alarak kaybolmuşlardı. Geriye yalnızca ben kalmıştım. Thedora’nın Bahçesi’ne vardığımda her zamanki neşemden eser yoktu. Düşüncelerimin arasında kaybolduğum için tüm yolu nasıl geldiğimi de hiç anlamamıştım. Bizimkilerden birini görme umuduyla bahçenin kapısından geçtim. Bugün ortalık epey sessiz duruyordu. Riley nerede diye etrafıma bakınırken onun sesiyle irkildim.

“Hey, oldukça solgun görünüyorsun yoksa yolda gelirken bir hayalet mi gördün?” dedi dalga geçercesine.

“Henüz değil” diye yanıt verdim. Henüz değil ama her an olabilir.

 

                                                                                                      

                                                                                                                                          DENİZ SARGUT

]]>
Mon, 09 May 2022 01:56:51 +0300 Denizdensesler
DİANE'NİN LANETİ & BÖLÜM 4 / DENİZ SARGUT & DENİZDEN SESLER https://edebiyatblog.com/dianenin-laneti-bolum-4-deniz-sargut-denizden-sesler https://edebiyatblog.com/dianenin-laneti-bolum-4-deniz-sargut-denizden-sesler                                                        DİANE'NİN LANETİ -  BÖLÜM 4

                  İçimde yükselen korkuları bastırabilmeyi çok isterdim. O an orada hiçbir şey yokmuşçasına durabilmeyi… Ancak gencecik bir kızın cansız bedeni havada asılı dururken bu pek mümkün değildi. Üstelik bu kız olabilecek en kötü şekilde ruhu çalınarak ölmüştü. Birinin ruhunu çalmak demek onun etiyle kemiğini birbirinden ayırmak demekti. Hatta çok daha fazlası. Birini öldürmenin en vahşi yollarından biriydi. Herkesin cesaret edebileceği bir iş de değildi. Birinin ruhunu çaldığınızda kendi ruhunuzda da onarılamayacak bir delik açardınız. Bunu ancak çizginin öteki tarafında olanlar, karanlığın en dibinde olanlar göze alabilirdi. Bu yöntem çok uzun zaman önce Altın Saraylılar’ın kendilerinden olmayanlara uyguladığı bir teknikti. Kendilerinden olmayanlara ve onlara istedikleri kehaneti vermeyenlere… Birinin ruhunu çalmak onlar için hem bir düşmanı alt etmek hem de kendi güçlerini arttırmak demekti. Bu yüzden de üç parmak izi karanlık dönemlerde oldukça popülerdi. Thedora’ya kadar…

               Gördüğüm korkunç manzaranın üstüne Darian ile çarpışmamız ben de şok etkisi yaratmıştı. İçimden bir ses bana “kaç” diye fısıldıyordu. Ben ise o sese inat edercesine yerimde durmuş onun gözlerinin içine bakıyordum. Aramızda görünmez, soğuk bir duvar vardı. Ancak o konuşup buzları eritmek yerine soğuk bakışlarıyla içimi kazıyordu. Sanki baktığı gözlerim değil de ruhum gibiydi. Her şeyi biliyormuşçasına sessizce bana hesap soruyordu.  Onun karşısında kendimi çok savunmasız hissediyordum. Tek kelime dahi etmeden bahçeye çıktığımda koridordan çığlıklar yükseliyordu. Fırtına öncesinin sessizliği dineli uzun zaman olmuştu. Artık kimse güvende olmadığını biliyordu ancak ben bundan emindim. Herkes bu vahşetten kimleri sorumlu tutması gerektiğini gayet iyi biliyordu. Ancak bu durum her zamanki gibi yine kapalı kapılar ardında kalacaktı. Çünkü henüz kimsenin başını kaldırmaya niyeti yoktu.

               Öğrencilerin neredeyse hepsi benim ardımdan bahçeye fırladı. Korkudan şoka girmiş yüzler git gide yükselen çığlıklara eşlik ediyordu. Gördükleri manzara, yüzyıllar öncesinde kalması gerekirken günümüze kadar gelmişti. Birçoğu geçmişte yaşanan bu olayları ailelerinden duyar ve bir efsane olduğuna kanaat getirirdi. Ancak bugün işlerin hiçte öyle olmadığını fark etmişlerdi. Onlar için bunu kabullenmek oldukça zordu. Benim için de öyle. Her ne kadar hatırlamak istemesem de daha önce de böyle bir durumla karşı karşıya kalmıştım. Üstelik o zamanlar yapayalnızdım. Hem yaşadığım korkunç trajediyi anlatabileceğim kimsem yoktu hem de çevrem insanlarla doluydu. Neden diye sormuştum kendime yalnızca. Bunu neden yaşadın? Aldığım cevaptan hiç hoşlanmadığım için de o konuyu sonsuza kadar kapattığımı sanmıştım. Meğer her şey buraya kadarmış. Şimdi ruhumdan dışarıya çıkmayı bekleyen her ne varsa giderek yükseliyor. Duygularımın taşmasından ve kendimi kaybetmekten çok korkuyorum.

               Riley’in beni kolumdan çekiştirmesiyle kendime geldim. Beni tutup kalabalıktan uzağa bahçenin tenha bir köşesine getirdi. Sonunda rahat bir nefes alabilmiştim. Ben kargaşaya uzaktan bakmaya daha alışkındım. Bu tarz durumların içine düştüğümde ne yapacağımı bilemiyordum.

“Kimlerin yaptığını biliyorsun değil mi? Bu sefer kolay kurtulamayacaklar” dedi sinirle.

“Hey, sessiz ol! Seni duyacaklar” dedim telaşla.

“İlk kez bu kadar büyük bir hamle yaptılar. Bu cesareti nereden alıyorlar?” dedi daha sessiz bir sesle.

“Onlar hanedan mensubu. Elini kolunu sallayan herkes onlara ithamda bulunamaz” dedim.

“Ben herkes değilim” dedi net bir şekilde. Doğru söylüyordu, değildi. Çok güçlü ve eski bir ailenin soyundan geliyordu. Ancak elimizde hiç kanıt yoktu. Biz yalnızca biliyorduk.

“Ben de en az senin kadar öfkeliyim. Ama burası yeri ve zamanı değil” dedim sözcüklerimin onu sakinleştirmesini ümit ederek.  Tam bir şey daha söyleyecekti ki Leydi Sarah’ın bahçeye çıkmasıyla tüm dikkatler ona çevrildi. Kendisi bize bu olay karşısında soğuk kanlılığımızı korumamızı, bildiklerimizi anlatmamızı ve olayın zanlısı bulunana kadar kendimizi korumamızı nasihat ediyordu.  Güvenli sınırlarla diye de eklemeyi unutmamıştı. Kendinizi güvenli sınırlarla koruyun. Kısacası Thedora’nın kurallarının dışına çıkmadan sihrinizi kullanın demişti. Ardından da hepimizi evlerimize gönderdi. Riley, eve dönüş yolunda bana eşlik etmek için çok ısrar etse de sonunda onu, buna ihtiyacım olmadığı konusunda ikna etmeyi başarabildim. Biraz yalnız kalmaya ihtiyacım vardı.

     Ağzıma takılan bir şarkıyı mırıldanarak eve doğru yürümeye başladım. Gözüm kalabalıkta ondan başka hiç kimseyi görmemişti. Şimdi de başka hiç kimseyi görmek istemiyordu. Bu yüzden de hiç oyalanmadan eve gitmek istemiştim. Tamamen kendim olabildiğim yere. Bir süre sonra arkamdan gelen ayak seslerini işittim. Biri bana yetişmeye çalışıyordu. Riley’in beni yalnız bırakmak istemeyeceğini biliyordum. Sitemkar bir gülümsemeyle ona döndüm. Gülüşüm yarım bir şekilde havada asılı kaldı. Karşımda görmeyi hiç beklemediğim biri vardı. Darian belki de hayatında ilk kez birinin ardından geliyordu.

                                                                                                                                                                     DENİZ SARGUT

 

 

]]>
Mon, 02 May 2022 02:47:46 +0300 Denizdensesler
DİANE'NİN LANETİ & DENİZ SARGUT https://edebiyatblog.com/dianenin-laneti-deniz-sargut https://edebiyatblog.com/dianenin-laneti-deniz-sargut Denizden Sesler'den herkese merhaba! Her hafta pazartesi günü yayınlanan "Diane'nin laneti" adlı fantastik hikayeye biraz yakından bakmaya ne dersiniz?

Ya en büyük düşmanınız şu anda gözlerinizin içine bakıyorsa?

Bu güzel video ve seslendirme için Ertuğrul Hilmi Kaya'ya teşekkür ederim. Kendisini merak ediyorsanız İnstagram : Artugrulll

]]>
Sun, 01 May 2022 00:12:32 +0300 Denizdensesler
DIANE'NİN LANETİ BÖLÜM 3 https://edebiyatblog.com/dianenin-laneti-bolum-3 https://edebiyatblog.com/dianenin-laneti-bolum-3  

DIANE'NIN LANETİ - BÖLÜM 3

        Darian’ın her zamanki umursamaz haliyle başını çevirip önüne dönmesini bekledim. Bunu çok sık yapardı. Onu arada bana bakarken yakaladığım zamanlar çoktu ama Darian ile uzun süre göz göze kalmak havayı yakalamakla eş değerdi. Leydi Sarah’ın ani bir şekilde sınıfa girmesiyle başımı çevirmek zorunda kaldım. Ancak onun gözlerinin hala üzerimde olduğunu biliyordum. Yalnızca bunun nedenini merak ediyordum. Leydi Sarah’ın elindeki çubuğu tahtaya vurmasıyla herkes yerine geçti. Keitha az sonra gireceği sınavdan dolayı gergin bir şekilde yerine geçti. Benim arkamda, Vincey’in yanında oturuyordu. Vincey, telekinezi yoluyla nesneleri harekete geçirebiliyordu. Beşer olan her nesnenin gücü onun iki parmağının arasındaydı. Sınıfımızın dahilerinden biriydi. Thedora’nın Bahçesi’nde kendini daha çok yeni icatlar bulmaya adamış olsa da bazı geceler küçük kaçamaklar yaptığını biliyordum. İlk günkü kadar taze olmasa da içinde hala bir parça sihir vardı. O sihre tutunduğu sürece de parlamaya devam edecekti. Benim yanımda da Riley oturuyordu. Riley benim bu dünya üzerindeki en yakın arkadaşlarımdan biriydi. Kalbimde taşıdığım yalanla birine karşı ne kadar yakın olunabilirse onunla da o kadar yakındım. Kendisi Altın Saraylılar kadar olmasa da asil bir aileden geliyordu. Bir hanedan üyesi olmayabilirdi ama en az onlar kadar zengindi. Herkül’ün soyundan gelen kalabalık bir aileye mensuptu. Ailesi, Altın Saraylılar’ın can düşmanıydı. Onun sihri ise sahip olduğu güçlü kollarıydı. Güçlerini kontrol altında tutmak adına kendisini spora vermişti. Ancak dövüş sporlarında karşısına çıkmaya cesaret edebilen pek rakibi yoktu. Okulun hem en sevilen hem de en çok korkulan öğrencilerinden biriydi. Dikkatimi Keitha’a geri çevirdim. Heyecandan teni bembeyaz olmuştu.

Ona destek olmak için koluna dokunarak “Hey, sakin ol. Bu soruların hepsi senin için çocuk oyuncağı. Kendine güven” dedim. Cümlemim bitişiyle kendimi bir ormanın kıyısında buldum. Sessizliğin hüküm sürdüğü karanlık bir ormandı. Burayı daha önce hiç görmemiştim. Keitha’nın yaşadığı topraklara da hiç benzemiyordu. Ormanın derinliklerine doğru birkaç adım attım. Tanıdık bir sesin fısıltılarını işitiyordum. Sese doğru yürümeye başladım. Ağlayan bir kadının sesiydi. Karşısında ona bağırıp çağıran bir kadın daha vardı. “Bize yalan söyledin” cümlesi tüm ormanda yankılandı.

Leydi Sarah’ın Keitha’yı tahtaya kaldırmasıyla ben de sınıfa geri döndüm. Sıranın üzerinde açık duran defterimi karalamaya başladım. Ana geri dönmem gerekiyordu. Nasılsa Keitha birazdan tahtada harikalar yaratacaktı. Henüz birkaç dakika bile geçmediğini düşünürken “Zil çaldı” diyen Riley’in sesiyle irkildim. Keitha, sınavına bitirmiş ve tam puan almıştı. Ben ise bu süre zarfında yalnızca defterimi karalamıştım. Zaman benim ezeli düşmanımdı.

Sınıftan ilk çıkan kişi Leydi Sarah oldu. Koridora çıkmasıyla çığlığının tüm okulu inletmesi bir oldu. Telaşla peşinden koşarak biz de koridora çıktık. Gördüğüm manzara tek kelimeyle korkunçtu. Üst sınıflardan adını bilmediğim bir kız, pencerenin önünde asılı bulunmuştu. Ancak dehşet verici anın asıl sebebi bu değildi. Genç kızın vücudundaki tüm kan çekilmişti. Bedeni sanki yıllar önce ölmüş birinin cesediymişçesine havada asılı duruyordu. Alnının tam ortasında da üç parmaklık bir iz vardı. Biri onun ruhunu çalmıştı.

İrkilerek geri çekilmeye çalışırken ona çarptım. Kime çarptığımı görmek isterken gözlerimiz tekrar buluştu. Darian sanki her şeyi biliyormuşçasına gözlerimin içine bakıyordu.

                                                                                                                                                  DENİZ SARGUT

]]>
Mon, 25 Apr 2022 03:43:46 +0300 Denizdensesler
DİANE'NİN LANETİ & BÖLÜM 2 https://edebiyatblog.com/dianenin-laneti-bolum-2 https://edebiyatblog.com/dianenin-laneti-bolum-2 DIANE’NIN LANETİ BÖLÜM 2

 

Okulun bahçesinden içeriye girdiğimde ortalık her zamanki gibi gürültülüydü. Gerçeklikten kopuk sahte samimiyetler ortalıkta kol geziyordu. Birçok grup birbiriyle kaynaşmış gibi gözükse de bu durum sadece yüzeyseldi. İçten içe herkes birbirinden üstün olduğunu düşünüyordu. Ama ne yazık ki birçoğu bu üstünlüğü sağlayacak donanıma sahip değildi. Çoğu kişinin yetenekleri körelmiş, bitme noktasına gelmişti. Eski sihirbazlar efsanelerde kalmıştı. Bu durumu bir yana koyarsak tüm bu insanların hem fikir olduğu tek bir konu vardı. O da Altın Saraylılar… Kendileri dünyamızı yönetmiş eski bir ailenin soyundan geliyorlar. Karanlık günlerin yegane sahipleri… Güç uğruna yapmayacakları bir şey yok. Öyle ki adete acımasızlık kelimesinin suretine bürünmüşler. Uzun zamandır oynanan bu tatlı oyunu kabullenmiş gözükseler de bunun gerçek olduğuna pek inanan yok. Herkes onların zamanı gelene kadar rol yaptıklarını düşünüyorlar. Pek haksız da sayılmazlar. Ancak insanları ortak bir fikirde buluşturan konu bu değil. Onların dünyamızın geri kalanından apayrı ir dünya yaşamalarının hiç adil olmaması… Kraliyet soyundan geldikleri için istedikleri her şeye hemen sahip olabiliyorlar. Buna hiç eksilmeyen güçleri de dahil. Bu aile geçmişte ne yapmış olursa olsun bugün hala aynı statülerini korumaya devam edebiliyor. Hatta herkesin bildiği ama sadece kapalı kapılar ardında konuşulan bir söylentiye göre kendi bölgelerinde kara büyü yapmaya devam ediyorlar. Ancak nasıl oluyorsa günün sonunda hiçbir şey yokmuş gibi aramızda gezmeye geliyorlar. Onlarda bu durumun farkında. Ne olursa olsun herkes Thedora’nın kurallarına uymak zorunda. Uymayanlar ya da uymadıkları açığa çıkanlar bunun sonucuna katlanmak zorunda kalacaklardır. Eh, henüz eline asıl gücü geçirmeyen hiç kimse de bunun olmasını istemez öyle değil mi?

Sınıftan içeriye girmeden önce sınıf kapısından şöyle bir içeriye baktım. Burayı benim için yaşanılır kılan yegane insanlardan biri olan Keitha, tahtanın önünde durarak karmaşık bir matematik problemini çözmeye çalışıyordu. Benim güzeller güzel orman kızım bir dahiydi. Esmer bir teni ve gür kıvırcık saçları vardı. Doğanın o vahşi ve özgür kadınlarından biriydi. Ormanın derinliklerinde yaşarlar, eski dilde şarkılar söylerler ve doğanın sunduğunu insanlara çoğaltarak verirlerdi. Ancak son zamanlarda o da eskisi gibi değildi. İçindeki özgür ruhu neredeyse kaybetmek üzereydi. O güzel saçlarını bile sımsıkı tepeden toplar, sabahtan akşama kadar matematik – fizik problemleriyle uğraşırdı. Thedora’nın bize miras olarak bıraktığı şeylerden biri de buydu. Canımızı kurtarmak için ruhumuzu feda etmek zorundaydık. Eskiden onu daha iyi anlıyordum ama son zamanlarda içimde anlamlandıramadığım bir öfke vardı. Keitha’nın başını sorulardan asla kaldırmayacağını fark ettiğimde yanına giderek selam verdim. Bugün oldukça gergin görünüyordu. Hatta bana selam vermek yerine şikayet ederek konuşmaya başladı.

“Ah, bugün yine harika görünüyorsun tabi tüm gece problemlerle boğuşan sen değildin” dedi elini başına koyarak.

“Tüm problemlere rağmen sen de çok hoş görünüyorsun” dedim elimle tahtayı işaret ederek. Biraz yalan söylemiş olabilirim ama henüz bu yalanın rengine karar vermek için çok erkendi.

“Her neyse, nerede kaldın? Bir an için bugün hiç gelmeyeceğini düşündüm” dedi. Sanki öyle bir şansım varmış gibi.  Arada kaçaklık yaptığım doğruydu ama nedeni hiçte onların düşündüğü gibi bir şey değildi.

“Uyuyakalmışım” diyerek kendi sırama geçtim. Birazdan Leydi Sarah gelecek ve beynimizi işe yaramaz şeylerle dolduracaktı. Çantamın içinden eşyalarımı almaya çalışırken sağ çaprazımdaki gruba gözüm takıldı. Altın Saraylılar her zamanki gibi duvar köşesine geçmiş kendi aralarında konuşuyorlardı. Etraflarında dolaşan hava gibi onların bizden farkını ortaya koymaya yeterdi. Dört kişiydiler: Üç erkek, bir kız… İsimleri; Darian, Owen, Ulrich ve Kinsey’di. Gerçekten de isimlerine yakışır şekilde altın gibi parlıyorlardı. Kinsey’in beline kadar gelen altın sarısı saçları vardı. Burnu hep havadaydı. Kendi grubundan olanlar dışında hiç kimseyle muhatap olmazdı. Owen’ın her halinden Kinsey’e aşık olduğu ortadaydı. Ancak bu durumun Kinsey’in pek umrunda olduğunu düşünmüyorum. Ulrich ise grubun en eğlenceli adamıydı. Hatta bazen sınıftakilerle bile konuştuğu olurdu. Darian ise… Darian tam da şuan gözlerimin içine bakıyordu.

                                                                                                                                                                              DENİZ SARGUT

]]>
Mon, 18 Apr 2022 02:38:36 +0300 Denizdensesler
DIANE'NİN LANETİ https://edebiyatblog.com/dianenin-laneti https://edebiyatblog.com/dianenin-laneti                 Thedora’nın Bahçesi… Mavi kayalıkların ardında saklı kalmış bir cennet. Dalgaların sesi çok yakından gelse de henüz görmek pek mümkün değil. Onun için biraz daha yol gideceğiz. Az ileride güneşin bizi selamlayacağından eminim. Yüzyıl kadar önce Leydi Thedora’nın elleriyle işlenmişti burası. Kendisi bizim dünyamızın kurtarıcısı ve birleştiricisiydi. Biz kim miyiz? Bizler, tepeden tırnağa sihirle donatılmış olanlarız. Her birimizin kendine has bir yeteneği var. Gökkuşağının farklı renkleriyiz sadece. Ama hepimiz o ışığı içimizde taşıyoruz. Bazılarımız biraz fazla parlıyor, bazılarımızın ışığı ise sönmek üzere. Ben de sönmek üzere olan yıldızlardan biriyim. Saklı yeteneğimi bilen pek kişi yok. Diğerleri sadece gösterdiğim kadarını görebilirler. Buna rağmen yalnızım, diğerleri gibi değilim. Ama herkes beni çok sever, ben yalnızca onlara ait değilim. Bu sırrı herkesten saklamak zorundayım. O yüzden de onlara farklı bir yönümü gösteriyorum. Gerçek sandıkları her şey küçük bir yansımadan ibaret yalnızca.

               Çok uzun bir zaman önce yeteneklerini parlatmak yerine başka yetenekleri yakıp geçmek isteyenler vardı. Altın Saraylılar… Dünyamıza hükmederek kendilerinden olmayan herkesi ortadan kaldırdılar. Yüzyıllar boyunca onların esareti altında yaşadık. Benim soyumdan gelenlerin birçoğu onların hırslarına kurban edildi. Bu yüzden kendimi iyi saklamalıyım. Bu Thedora’nın son arzusuydu. İşlerin iyice çığırından çıktığı bir günde Thedora herkesi bir araya toplayacak hayalin peşindeydi. Altın Saraylılar da onun peşinde… Leydi Thedora bu hayali gerçekleştirmek için çok kanlı bir savaşa girdi. Çok kayıp verdik. Birçok yetenek yok olmanın eşiğine geldi. Birçoğu da mazinin kalbine saplı kaldı. Ama sonunda istediği zaferi elde ettik. Tabi ki bunun da bir bedeli olacaktı. Eski karanlık günlerimize geri dönmemek için her şeyi yapmaya hazırdık. Bu fikir pek çoğunun hoşuna gitmedi. Çünkü kontrolsüz gücü bırakacak ve yeteneklerini ehlileştireceklerdi. Ancak Thedora artık eskisi kadar sabırlı değildi. Onları, bunu yapmaya mecbur etti. Nasıl yaptığı konusuna sonra değineceğim. Çünkü ben geçmişte, gelecekte ve her yerdeyim.

               Şimdi hepimiz bir arada Thedora’nın Bahçesi denilen bu okulda eğitim görüyoruz. Kaçacak bir yerimiz, kendimize ait bir şeyimiz yok. Sahip olduğumuz yetenekleri modern bilime uyarlıyor ve olabildiğince yokmuş gibi davranıyoruz. Birçok kişinin ışığı sönme noktasında. Kim olduklarını ve olabileceklerini hatırlayamıyorlar. Ancak bu durumu halen kabullenmeyenler de var. Altın Saraylılar… Onların soyundan gelen bir grup öğrenci de bizimle birlikte eğitim görüyor. İçlerimizde en güçlüleri hala onlar ama bu oyunu kabul etmiş görünüyorlar. Rüzgar yön değiştirmeye başladı. Fırtına tüm bahçemizi talan etmek üzere. Herkesin aradığı ve sakladığı bir şey varken kime güvenebilirsin? Ben Daphne, size tüm gerçekleri anlatmayı geldim.

                                                                                                                                                                                       DENİZ SARGUT

                                                                                                                                                                                       Devam edecek...

]]>
Mon, 21 Mar 2022 03:55:45 +0300 Denizdensesler
BİRİLERİ https://edebiyatblog.com/birileri https://edebiyatblog.com/birileri BİRİLERİ

Birileri vardır elbet. Birileri hep olur zaten. Bazen hayatınızın aralık kalan kapısından bakarlar bazen de çarptıkları kapıdan içeriye girmeye cüret ederler. Onlar da bilirler ki kapıyı çalsalar asla içeriye alınmayacaklar. O yüzden de kendilerince bir boşluk yaratırlar. Bir korkak gibi saklanarak sizi izlerler. Göz göze gelmeyi beceremezler. Onun yerine hayatınızda bir boşluk açıp sizi de o boşluktan itmeyi düşlerler. Böylesi onlara daha çok yakışır.

Birileri vardır elbet ama isimleri yoktur. Onlar bir ismin manasını karşılayamazlar. Bu yüzden de karanlığa dair ne varsa içlerine alırlar. Kendilerini de farklı tabirlerle tanıtırlar. Kendileri gibi olmadıkları her yer onlar için çok güvenlidir. Maskelerinin ardına sığınırlar. Kat kat örterler içlerini. Kimse göremez gözlerindekini. Belki dünyanın en güzel gözlerine sahiptir ama o gözlerde sizi bekleyenin ne olduğunu hiç bilemezsiniz. Aşk mı yoksa ihanet mi? Birileri bunu bilmenize hiç izin vermez.

 

 

                                                                                                                                                           DENİZ SARGUT

]]>
Tue, 15 Mar 2022 16:27:27 +0300 Denizdensesler
GECENİN SESİ https://edebiyatblog.com/gecenin-sesi https://edebiyatblog.com/gecenin-sesi                GECENİN SESİ

“Sana anlatmam gereken bir hikaye var” diyerek konuşmasına başladı. Kalbindeki telaş sesinde yankılanıyordu.  Sanki içinden geçenleri bu gece söyleyemezse bir daha hiç söyleyemeyecekti. Ruhunun kilitli kapılarını açmaya hiç bu kadar yakın olmamıştı. Narin kolları geçmişin yükünü daha fazla kaldıramıyordu artık. Yüreğinde biriken eski hatıralar paslanmaya yakındı. Onları daha fazla orada bırakmayacak bir hışımda yüreğinden söküp atacaktı. Kararlıydı. O gece verdiği bu kararı, hayatı boyunca unutmayacaktı.

Konuşmaya nasıl başlaması gerektiğinden emin değildi. Karşısındaki adama baktı uzunca. Yıllardır beklediği kişi o muydu sahiden? Ruhunda asılı olan kilitleri o mu sökecekti birer birer? Ruhunun anahtarı onun ellerinde miydi? İlk defa soru sormaktan korkmuyordu çünkü alacağı cevaptan çok emindi. Sakin ama derin bir bakış attı. O an, tamda olması gereken yerdeydi. Bunu tüm kalbiyle bruh, iliyordu.

Bir ömrü hikaye etmek, bir hikayeyi de ömre çevirmek herkese nasip olmaz elbette. Ancak o gece yolda yürürken fark etmişti ki artık bir hikaye yazmak istemiyor, o hikayenin ta kendisi olmak istiyordu. Derin bir nefes alarak kendisini ait olduğu gecenin kollarına bıraktı. “Sana anlatmam gereken bir hikaye var” diye de tekrarladı. Karşısındaki adam uzanarak elini tuttu. “Anlatacağın tüm hikayeleri dinlemeye hazırım” dedi. Kadın o an kendini anlatmasına gerek kalmadığını fark etti. “Bu hikayeyi beraber yaşayalım” dedi.

 

 

DENİZ SARGUT

]]>
Mon, 07 Mar 2022 02:02:07 +0300 Denizdensesler
BİR ÖĞÜN YEMEK, BİR ÖMÜR YAZMAK https://edebiyatblog.com/bir-ogun-yemek-bir-omur-yazmak https://edebiyatblog.com/bir-ogun-yemek-bir-omur-yazmak                                                                  BİR ÖĞÜN YEMEK, BİR ÖMÜR YAZMAK

 

              Yazdıkça çoğalırsın. Sözcüklerin kalemine sığmayınca anlatırsın hikayeni. Anlattıkça da hikayenin farklı bir versiyonuna ulaşırsın. Masanın başına yeni oturmuş bir yazarla o masadan kalkan bir yazarın aynı kişi olması beklenemez.  Bir yazar oluşturduğu karakterle birlikte büyüyerek güçlenir. Onunla aynı yollardan geçip aynı ekmeği, suyu yiyip içersiniz. Aynı adama aşık olup, aynı acıyı çekersiniz. Yazmak yalnızca içinizdeki duyguları değil, dünyada var olan bütün duyguların yansımasıdır.

               Her bir duyguyu azami ölçüde alarak düşüncelerinizle yoğurmanız gerekir. Duygu ve düşüncelerinizden oluşan bu hamuru bir müddet bekletmelisiniz ki bu karışımı doğru bir şekilde ifade edebilesiniz. Doğru an geldiğinde mayalanan fikirleriniz ona en uygun edebi türde yayılacaktır. Uygun pişirme ortamında her eser hak ettiği kıvama kavuşur. Böylece duygu düşünce birikimlerinizin karışımından oluşan bu eser okuyucusuyla buluşmaya hazır hale gelir. Gerisi ise okuyucunun damak tadına kalmıştır.

               Herkesin yemek zevkinin farklı olduğu gibi her okuyucunun da okuma tarzı farklıdır. Bu durumda okuyucular farklı konulara yönelebileceği gibi aynı konuyu da farklı bir servis şekliyle okuma arzusu içinde olabilirler. Yazarın vazifesi ise kendi yemeğini en lezzetli şekilde okuyucunun önüne getirmektir.

]]>
Mon, 28 Feb 2022 16:07:05 +0300 Denizdensesler
SESLERİN VURGUNU https://edebiyatblog.com/seslerin-vurgunu https://edebiyatblog.com/seslerin-vurgunu SESLERİN VURGUNU

Bir ses duydum çok uzaklardan. Benim adımı fısıldıyordu. Dudaklarından dökülen her kelime benim birkaç adım ötemde yankılanıyordu. Bir ses duydum ben o gece. Kara ormanın içinde. “Son bir şans daha” diyordu. Kendi canı için mi merhamet istiyordu yoksa benim canımı mı almak istiyordu? Hiçbir zaman emin olamayacaktım. Onu, yüzüne bakacak kadar tanımıyordum. Ama arkamı da dönemezdim. Ona güvenmiyordum. Bütün ikilemleri bir araya getirmiştim. İnsanın en çaresiz anları seçim yapmak zorunda kaldığı anlarda mı saklıydı? Ya henüz vakti değilse? Doğru anı kendi ellerimle var edecektim ama şimdi değil. Onların oyununun piyonu olmayacaktım. Ben kendi oyunumu kuracak ve tek hamlede onları mat edecektim.

Bir ses duydum kalbimin tam içinde. Var gücüyle adımı haykırıyordu. Bense derin dalgaların içinde kaybolmuş bir halde onun sesini duymazdan geliyordum. Kendimi arıyordum dipsiz kuyularda. Kaybettiğim her şeyi derinlerde bulacağıma inanıyordum. Başımı suyun yüzeyine çıkarmak aklıma bile gelmiyordu. Oysa derin bir nefes alsam her şey nasıl da yerini bulacaktı. Boşa çırpınıp dibe batmak yerine nasıl da gökyüzüne dokunacaktım. Onca telaşımın arasında bir ses duydum yine. Boğuk ama inatçı bir ses. Ciğerlerimde kalan son nefesle beni suyun üstüne taşıyacak bir ses. Bana ait bir ses.

Bir ses yankılandı gecenin tam içinde, saatin yirmi üçünde. Yelkovanın akrebe yetişmesi an meselesiydi. Kapı her an çalabilirdi. Gelen kişi kimdi? Ona güvenebilir miydim? Duyduğum bu sesleri susturabilir miydi? Yoksa bana seslenen kendisi miydi? Kendi canı için mi merhamet istiyordu yoksa benim canımı mı almaya gelecekti? Kim bilir..

Kapı çalındı gecenin kör saatinde. Gelen kişinin kim olduğunu biliyordum. Ama o beni tanıyor muydu? Hiç sanmam.

]]>
Sun, 20 Feb 2022 03:42:56 +0300 Denizdensesler