EdebiyatBlog & Online Blog Makale Kurgu Yaz Oku & Efsa Kandemir https://edebiyatblog.com/rss/author/dilan-efsa-kandemir EdebiyatBlog & Online Blog Makale Kurgu Yaz Oku & Efsa Kandemir tr-TR © 2021 | EdebiyatBlog® | Tüm Hakları Saklıdır. SENİ GÖRDÜĞÜM GÜN https://edebiyatblog.com/seni-gordugum-gun https://edebiyatblog.com/seni-gordugum-gun Bugün içimde seninle vedalaşabilmek için çok çabaladım. İzlerinden arınmak için kaç kez ayna karşısında kendimi tokatladım bilmiyorum. Birlikte yürüdüğümüz yolları artık tek başıma yürüdüğüm için kızgınlığımı açmakta olan yeşilliklerden çıkardım mesela.

Sana veda etmek kolay olmayacak. Sen dünyayı gözlerimin önünde gülüşlerinle süslerken, benim seninle vedalaşmam kolay olmayacak. Ellerim sırtını sıvazlamak için uzansa da, parmaklarım çatırdayacak orta yerinden sana dokunamadıkça.

Etrafına umut saçan gözlerinin kıyısını sevemedikçe ben daha da eksiliyor olacağım. Kim bilir belki de birbirimizden habersizce aynı noktaya kilitlenecek gözlerimiz. Bu kez bakışlarımız dahi birbirine yabancı olacak. Tanıştığımızı unutacağız bir anlığına.

Benim çok canım yanacak. Baktığın noktada olamamak giderek belimi bükecek. Güldüğün kişi olamadığım için kendimi suçlayarak geçecek günlerim. Ellerin rastgele bir yerlere değecek, ve tüm o yerlerde senin parmak izlerin çıkacak. Eskiden ezbere bildiğim parmak uçlarına artık yabancı olmak beni gözyaşlarımda boğacak hissediyorum.

Bir gün belki yeniden seninle yan yana geliriz. Ama bu kez sana ilk günlerden daha uzak olmaktan korkuyorum. Sen mesela bulutlara anlamsız şekiller verirken neşe içinde kahkahalar atacaksın ve ben uzaktan öylece seni izliyor olacağım. Göğüs boşluğumda uçuşan kelebekler eriyip yok olacak.

Burnuma dolan kokun artık başka bedenlere sinecek ve ben kilometrelerce uzağına düşüp kurduğumuz hayallerin yok oluşuna şahit olacağım.

Ama her şeye rağmen de kalbimde uyuduğun sürecin huzurunu haykıracağım insanlara. Hep söylerim ve söylemekten de asla sıkılmam.

''Seni gördüğüm gün, ben buldum belamı''

]]>
Tue, 02 May 2023 23:29:36 +0300 Efsa Kandemir
ÖLÜDÜR VE ÖLDÜRÜLMÜŞTÜR BÜTÜN UMUTLAR https://edebiyatblog.com/oludur-ve-oldurulmustur-butun-umutlar https://edebiyatblog.com/oludur-ve-oldurulmustur-butun-umutlar Eskiden gözlerimi parlatan tüm her şey için şu an tırnağımı dahi kıpırdatamıyor olmak ne büyük acı ve korkaklık bir bilseniz. Bir zamanlar göğsümü deliveren o aşk etkisini kaybetmiş, kelebeklerim yarım kalmışlığının sızısında can vermiş. Her gece oturmaktan zevk aldığım o bankta nice çocukluğun kırgınlıkları sıkışmış. Dünya bir kez daha sevilmemişliğine ağlamış çığlık çığlığa, ve ben kendi dünyamın karanlığında hapsolmuşum.

Geçmişe geri dönmek istiyorum, gülüşlerimin parlaklığından gözlerimin kamaştığı günlere geri dönmek istiyorum. Son bir kez bana değer verdiğini iliklerime kadar hissedeyim istiyorum. Son bir kez daha gözlerime baktığında bana o sıcak kollarından akan sevgiyi görebileyim istiyorum. Bunları isterken bir yandan da kendimi sevilmeye layık göremediğimin delicesine farkındayım. Sanırım dünyanın en korkunç duygusuyla boğuşmaya mecbur bırakıldım.

Çaresiz kaldığım gecelerin umarsız uğultusu arasında yine senin sesini bulup sarılmıştım. Ay dönencesinden saçılan ışık kendi etrafını dahi aydınlatmazken, ben gözlerinin parıltısına kapılıp öylece sürüklenmiştim. Kimse seni benim kadar iyi sezinleyip bir o kadar da yabancı olamaz sana.

Seni tanıyabilmek için kendimden vazgeçtiğim anların hesabını birgün verebilir miyim bilmiyorum. Aynadaki gördüğüme öylesine tedirgin gözlerle yaklaşıyorum ki şu sıralar, seni tanımak isterken kendimi unutmuşum. Çaresiz ve kimsesiz hissetim bu yolda. Çaresiz kaldığım geceleri ne sana anlatabildim ne de bir başkasına. Kendime bile itiraf edemedim. Ama anlatabilmek için çok çabaladım, çok ağladım.

Evrenin can yakıcı yaralarını unutmak için bugün yeniden çıkıyorum yola. Bir daha umut etmemek için son kez umut doldum sana. Ama artık biliyorum ki, ölüdür ve öldürülmüştür bütün umutlar. Katil kimdir bilinmez ve bulunmaz. Parmaklardan damlayan kanlar eşliğinde yarım kalmış tüm izlere tutunup yeniden savaşılır.

 

]]>
Thu, 20 Apr 2023 17:14:19 +0300 Efsa Kandemir
ANNELERİN KIRDIĞI KALPLER İYİLEŞMEZ https://edebiyatblog.com/annelerin-kirdigi-kalpler-iyilesmez https://edebiyatblog.com/annelerin-kirdigi-kalpler-iyilesmez Kimse sesimi duymasın diye hıçkırıklarımı susturmaya çalışıp, bir yandan da ardı arkası kesilmek bilmeyen gözyaşlarımı çocuk ellerimle silmek zorunda kaldığımda yeniden yüzleştim yalnızlığımla. Duvar aralarında yarım kalmış hayallerim saklı olan o evin körpe duvarları üzerime yıkıldı. Hem evsiz kaldım kışın soğuğunda, hem de yaralandığımla kalakaldım. Yara izlerimi, ısırmaktan morarttığım dudaklarımın titrek öpüşüyle kendim iyileştirdim.

Hayatım boyunca birçok duygunun eksikliğiyle sınandığımdan yaralı bakıyor belki de gözlerim. Ben sevgiyi bilmiyorum, sevmeyi bilmiyorum. Sevilmek nasıl tatlı bir his onu da bilmiyorum, çünkü herkese sevgi dağıtan o kalbinden bana bir kırıntı dahi vermedin anne. Çevrene gülüşler saçıyorken, beni kalbimin ortasındaki cehennemin kollarına bırakıp gittin. Ben senden öğrendim sevgisizliği. Ben sende gördüm sevmeden öldürmeyi. Katlettiğim bir ruhu sarmamayı senin nefret dolu bakışlarından öğrendim.

Ben gülmeyi bilmiyorum, güldürmeyi bilmiyorum. Saçma sapan bir anda gökyüzüne kahkahalarımı bırakamıyorum, çünkü buna yeltendiğim her an kırdığın kanatlarım sızlıyor anne. Acılarımın üzerinden geçip, bıraktığın yerden hayatıma devam edebilirsem şayet bir gün gülümseyecek bulutlar, yıldızlar tozunu gecenin kör ayazında üzerime serpiştirecek. Tüm her şey aklımın içinde bitiyor, ama aklım benden çok uzaklarda bir uçurumun yamacında sallanıyor.

Ben birine nasıl sığınak olunur, nasıl dört duvarına çatı olunur bilmiyorum. Soğuk havanın rüzgarından bir bedeni korumayı başaramıyorum anne. Ne zaman birine yuva olmak istesem, beni evsiz bıraktığın günün gecesini yaşıyorum. Çocukluğumun karanlığını gömdüğüm o ağacın dibine çöküp geceyi gündüz ediyorum her defasında. Sanırım ben yuvasızlığımın bedelini günahsız insanların saf kalbine ödetmeye devam edecek kadar yara bere doluyum.

Ben birilerinin kalbini gözlerinin içinde attırmayı bilmiyorum. Kalbine dokunduğumda iliklerine kadar kelebekler uçurtmayı başaramıyorum anne. Radyoda rastgele çalan bir şarkının nakaratını mırıldanırken, yoldan geçen bir kedinin tüylerini okşarken ya da gölgemin çizgilerinden yürürken asla bir kalbin içinde saklanamayacağım. Bir daha kör kurşunlara teslim olup aşık olamayacakmışım gibi çaresiz hissediyorum.

Ben bir yerden uzaklaşıp gitmeyi bilmiyorum. Arkama bile bakmadan ait olduğum yerden kaçar adımlarla gidemiyorum anne. Gidişine şahit olduğum günden beri kimseyi terk edemeyecek kadar kırgınım bana bıraktığın hatıralara. Şimdi içimi sızlatan bir yerden gitmek istesem, gittiğin gün beni sınadığın o acıyı bir başkasına yaşatmış olacağımı biliyorum. O acı beni kaç gece uykularımın ortasında kıvrandırdı, kaç gece bilmediğim sokakların kıyı köşesinde yürüttü sen bilemezsin. Kendimi öyle bir kaybetmişim ki, geriye dönüp olduğum insana dair tek bir iz dahi bulamıyorum.

Sen beni benimle sınadın anne. Sen beni içinde boğulup can vereceğimi bildiğin düşüncelerin zindanına hapsettin. Sen beni öyle hiç sevmedin ki, ben hep kendimde aradım sebebini. Gözlerimin rengine mi bu nefretin diye düşündüm, ya da ellerimin küçüklüğüne miydi öfken. Kim bilir, belki de babama olan sonsuz aşkımın kıskançlığı sardı ruhunu da senin içinden bir canavar çıktı bana karşı.

Aynalara küstüm ben. Yüzümün çizgileriyle dertleştim gecelerce. Baktığımda gördüğüm insan gerçekten de ben miyim diye sorguladım kalan gücümle. Herkesi sevebilecek kadar kocaman bir kalbi taşırken, kendimi zerre kadar sevememişim. O kadar güzel küsmüşüm ki kendime, kendimi bile taşıyamadım. Sahip olduğum bütün gücümü içimdeki güçsüzlüklere karşı olan sınavımda kaybetmişim.

Beni adını koyamadığım bir yokluğun içine bırakıp gittin sen anne. Ben tanımadığım yüzlerde seni aradım, ihtiyacım olduğunda sana olan öfkeme rağmen sen diye ağladım. Senden bahsedilen hiçbir cümleye izin vermezken, düştüğüm her kaldırımın kenarına çöküp yeniden sen diye delirdim. Giden herkes bir gün geri dönecek diye diye kapı eşiklerinde sabahlattılar beni. Ben çok bekledim ve sen hiç gelmedin. Kendine kurduğun o ailede bana bir yer bulamadın, koca dünyana beni sığdıramadın.

Sen aslında sevmeyi çok iyi biliyordun. Sen benim dışımda kalan herkesi sevmeyi biliyordun. Sen bir tek beni sevmeyi öğrenemedin. Bir tek bana kol kanat germeyi başaramadın. Ben sadece senin yüreğine sığamadım. Bu senin başarısızlığın, benim de en büyük zaferim olacak günün birinde. Pişmanlığın burukluğu göğsüne yerleştiğinde ben düşeceğim senin aklına. Ama inan bana, o gün geldiğinde ben şimdiye nazaran daha dik duracağım hayata karşı.

Bir yerde okumuştum. ''Annelerin kırdığı kalpler iyileşmez'' yazıyordu cümlenin bitişinde. Ne kadar da doğru diye geçirmiştim içimden. Çocukluğundan yara almış her insan, bir bataklığın çukurunda mücadele verir.

Ben senin kırdığın kalbi iyileştirmek için yaşıyorum anne. Dünyaya sözüm olsun ki, bugünlerde ciğerime batan kalp kırgınlıklarımdan kendi özgürlüğümü inşa edeceğim.

Son defa yazdım sana, son defa ''anne'' diye seslendim sana. Tekrarı olmaz bazı şeylerin. Ben belki de yeniden delirebilirim ama yeniden sen diye delirmem bir sokak ortasında.

Bir daha sakın çıkma yoluma, yüzün düşmesin rüyalarıma. Sen sadece bana yaşattığın kötülüklerle beraber öylece hoşçakal...

 

]]>
Sun, 02 Apr 2023 15:02:48 +0300 Efsa Kandemir
NE KADAR YAKINIM SANA VE NE KADAR UZAK https://edebiyatblog.com/ne-kadar-yakinim-sana-ve-ne-kadar-uzak https://edebiyatblog.com/ne-kadar-yakinim-sana-ve-ne-kadar-uzak İçimde bir yerlerde yaşıyorsun. Belki de benim ütopyamın insanı değilsin, ama benim için yaratılmış gibi özelsin. Benim elmamın yarısı seninmiş. Sen benimmişsin. Girmek istemediğin dünyamın saklı köşesinde yuva kurdum sana. Bugün değilse bile birgün gideceğini bilerek bir yuva kurdum ellerimle.

Uzansam dokunabilirim aslında gözlerine. Bir el uzatsam değebilirim nefesinin sindiği her köşeye. Sana tahmin edemeyeceğin kadar yakınım. Attığın adımların üzerinden yürüyemeyecek kadar seviyor bu kalp seni. Sana yakınken uzağım.

Kendimi sevdirebilmek için uçurum gözlerimden defalarca atladım. Tutmanı beklediğim her saniye daha da aşağıya sürükledi beni bu bilinmezlik. Yükseklerden düşmek hiç bu kadar acıtmamıştı canımı sen kadar. Daha evvel çok düştüm adını bilmediğim tepelerin yamacından. İlk kez bu kadar olduğum yerde beni kıvratan bir darbeyle savaşıyorum.

Birlikte saatlerin nasıl geçtiğini farketmeden yürüdüğümüz sokaklardan bir kez daha geçemeyecek kadar kırdırdın beni bana. Oralardan geçmek istesem anıların kokusu burnumun direğini sızlatır. Nefesim aynı yerden binlerce kez düğümlenir birbirine.

Aklımı karıştırıyor bazı sorular. Mesela kaç kez canın yanmadan bir çırpıda silebildin hatıralarımızı, ya da kaç kez ben senin saçlarında ellerimi gezdirmeden uykunun orta yerine bıraktın kendini. Bu sorulara cevap alamamak daha çok umutlarımı sarsıyor.

Kaç kez o şarkıyı dinlerken istemsizce aklına geldim acaba ? Nakaratında her defasında can verirdim bilirsin. Ben seviyorum diye kısacık zamanda sende kalbine bağlamıştın o şarkıyı. Sahi olur olmadık anlarda seninde dilinde dolanıyor mu o notalar ?

Başka şeyleri hatırlamak uğruna defalarca beni görmezden gelen o gözlerine sırt çevirememek daha da kavurdu. Sen gülerken dünyaya bıraktığım gözyaşlarımın içinde boğuldum. Yardım çığlıklarıma kör kaldın, sağır oldun.

Her kötülüğü affeden kalbim seni de her şeye rağmen affeder. Bir gece dahi küs kalamaz sana biliyorum. Seni affettiğim için seneler sonra kendimi affetmeyeceğime çok eminim.

Huzurla uyu... Sokaklarca ötemde huzur içinde uyu. Ben yine bu gece sana yakınken uzak olmanın sarsıntısına teslim olacağım. Ne kadar da yakınım sana, ve bir o kadar da uzak.

]]>
Mon, 27 Mar 2023 20:53:58 +0300 Efsa Kandemir
SEVGİ DE ÖLÜR AMA CESEDİ BULUNMAZ https://edebiyatblog.com/sevgi-de-olur-ama-cesedi-bulunmaz https://edebiyatblog.com/sevgi-de-olur-ama-cesedi-bulunmaz Yerini yadırgayan bir eşyadan farksızken ben, ait olduğum coğrafyaya sayısızca kez ''keşke'' dolu cümleler bıraktım. Hayatımın merkezine oturttuğum bir bedene delicesine tutku besledi bu titrek yüreğim. Ezbere bildiğim sokaklarda kayboldum, yollarım asla ona çıkmadı. Ki zaten bende pes etmedim ona çıkan yolları aramaktan. Çok düştüm, kalkamadım. Kokusunun izini çok aradım, ellerinin gizemli dokusunu çok aradım. Vazgeçmedim bir an dahi olsa. Bulduğumu zanettiğim kalplerin kavgasında harcandım bunca zaman.

O kadar çok bağladım ki bu aptal kalbimi sana, kendime yabancı oldum. Neyi sevip sevmediğim çıktı hatırımdan. Mesela dün domatese olan alerjimi unutaraktan senin o çok sevdiğin yemekten yedim patlayana kadar. Midem kaburgamın altında hışımla can atıyor gibiydi. Ben yine seni çok sevmeyi tercih ettim. Sevdiğin her şeyi sevebilmek uğruna benliğime acı çektirdim.

Ne acı değil mi böyle söyleyince ? Sen beni sev diye, ben başka bir ruhun kopyasını taşıdım derinlerimde. Sen beni sev diye, ben karanlıktan korktuğumda titrediğimi bilerek sana sarıldım. Sen beni çok sev diye, bilmediğim sokaklarda korkularıma teslim oldum. Sana en unutulmaz yaramı gösterdim. Vurursun diye beklediğim yara izlerimden öptün. İşte o an ''tamam'' dedim kendi kendime. Sevmeye başladı beni. En büyük yanılgım gözlerine baktığımda gördüğüm gerçeksi şifaymış.

Gölgeni takip ettim bir gece sokaklarca. Sisli havanın bulutlarına sinen bakışlarını izledim. Siyahın en beyaz tonu kadar masumiyetle yaklaştım sana. Sen yürüdün, ben farketmeden seninle yürüdüm. Sen sağındaki ışığa bağladın gözlerini, bende sana. Olabilme ihtimaline tutunarak hergün daha çok taradım izlerini. Senin yürüdüğün sokak bana çıkmadı, benim attğım adımlarda sana. Kayboldum inceden, usuldan.

Zamanla bana mezar olan gözlerinin dünyaya umut saçtığını gördüm. Yıkıldı penceremde bir zelzele. Beslediğim sevgimi azaltmayı ne kadar denesem de, başaramadım itiraf ediyorum. Bir gün tam anlamıyla silebilirsem seni hayatımın nakaratından, bana soracağın sorudan o kadar çok eminim ki. Sevgimi sorgulayacaksın. Sana vereceğim cevabı hazırlarken canım çok yanıyor. Diyeceğim ki, ''sevgi de ölür ama cesedi bulunmaz''.

]]>
Thu, 09 Mar 2023 21:17:56 +0300 Efsa Kandemir
SANA BAKARAK BÜTÜN YÜZLERİ UNUTMAK https://edebiyatblog.com/sana-bakarak-butun-yuzleri-unutmak https://edebiyatblog.com/sana-bakarak-butun-yuzleri-unutmak Burası benim karanlık dünyamın parlamayan güneşi gibi solgun bir defterden ibaret benim için. İçimi kanatan acıları kusmak için her defasında buraya gelsem de, bazı acılar kusulmuyor. Bazı yaralar susulmuyor, boğuyor içten içe insanı. Ne geceler gündüz oldu, ne de yıldızlar yerini dolunaya bıraktı. Ben olduğum yerde kalakaldım öylece. Üzüntülerime kucak açarak yaşamayı öğrendim.

Kimsenin okumayacağı bir deftere bile yazılamıyorken bazı şeyler, topladığım tüm cesaretimle buradayım işte. İnsanı kendi kendiyle bile konuşamadığı dertler yiyip bitirir dediklerinde hiçbir zaman kulak asmamıştım. Beni o karmakarışık rüzgar buralara getirdi zaten.

Hissettiğim hissin ilk kez bir tarifi yok gibi hissediyorum, ya da bir adı. Lügattaki 29 harfi yan yana getirsem dahi bendeki duyguyu karşılayabilecek kadar kuvvetli değiller, farkındayım. Derinlerimde bir yerde bir deniz var ve ben orada var gücümle çırpınıyorum. Tam her şeyden vazgeçtim dediğim anda, bir yüzün çizgilerine kapıldım. Dünyanın ekvator çizgisi nereden geçiyor bilmiyorum ama, benim ekvatorumun çizgisi onun güldüğünde kısılan gözleri ve dudağının kıyısındaki gamzelerinde birleşiyordu.

O öyle bir ruhun taşıyıcısı ki, bana yazdığım her satırı yeniden sevdiriyor. Adına kitaplar yazdığım şarkıyı da sevmeye başladı üstelik. Bana öylesine derin bir cümle kurdu ki, bunca zaman bir  başkası tarafından sevilmediğime ikna oldum. Seni tanıdığımdan beri bu şarkıyı çok dinliyorum dedi. Hayatımın en dönülmez dediğim dönüm noktası bir şarkı oldu.

Adını koyamadığım acılarıma dokundu. Bana sahip olduğum gücü yeniden hatırlattı. Bana kötü geleceğini, bana zarar vereceğini düşünse de aslında tam tersiydi. Belki hayatıma değdiği günderi bügüne kelebek ömrü kadar kısacık bir zaman geçti, evet. Ama bu beni harap edeceği anlamına gelmezdi. Korktum, sınandım, savaştım, ağladım, binbir parçaya bölündüm. Ki sonrasında yine ona sarıldığım anlarda duruldum, kalp atışı kulağıma doldukça yatıştım.

Ah anne... Sen görmüyorsun ama kızın adına sevgi dedikleri bir geminin içinde yolcu. Çok isterdim bu zaman dilimime denk gelmeni. Çok isterdim gözlerime baktığında o ışığı görmeni. Sadece istediğimle kalakaldım anne. Ben bekledim ve sen  hiç gelmedin. Çocuk ellerimle kumdan kaleler yaparak seni bekledim.

Gelmeyeceğini o kadar çok iyi biliyorum ki. Mevsimler geldi geçti, ay kaç kez dönümünü tamamladı, gökyüzünden kaç yıldız eksildi sayamadım. Sonucunda sen yine de uğramadın buralara. İyi ki gelmedin anne, iyi ki...

Yokluğunda bende açtığın yara izlerini ruhuma sarılarak saran biriyle kesişti yolum. Sensiz geçirdiğim her güne binlerce kez şükür dedirtti bana. Korktuğum yerlerden sarıldı. Ağladığımda yaşlarımı silmekten bir an olsun vazgeçmedi. Ben onu sana olan öfkem kadar sonsuz bir sevgiye sığdırmza çalışıyorum. Aslında çalışmıyorum da, sevmeye ısınıyor gibiyim.

Kimi zaman canımı çok yaktığın için insanlara kötü gelmekten korkuyorum anne. Beni senin içine sığdırmadığın değerler çerçevesine koyuyorlar. Ben sevildiğimi hissediyorum.

Beni sevmediğin için teşekkür ederim anne. Öyle güzel üzdün ki beni, artık üzülemiyorum. Çyle sızlattın ki kemiklerimi, bir daha sızı hissedemez oldum. Sonsuz teşekkür ederim sana. Bana gidişinle çok özel bağlar kazandırdın. Kötüleştiğimde senin kolların sanıp kendime sarılıyordum. Yine öyle bir gecenin kör ayazında bana sen değil de ''o'' sarıldı anne. Senden daha sıkı, senden daha çok sevgiyle...

Sana ettiğim ilk ve son teşekkürdü anne. Sana ettiğim son, ona edeceğim sonsuz teşekkürle noktalıyorum bu geceyi.

Fazla bir beklentim yoktu aslında hayattan. Bana miras bırakılan tüm acıları unutturacak bir yüzün tebessümüne ihtiyacım var sadece. Ona bakarak kalan tüm yüzlere yabancı olmaya ihtiyacım var.

Birgün bu yazıya değecek olursa gözlerin bil ki, sana bakıp bütün yüzleri unutmak istiyorum. Sağır ve kör olmak istiyorum sen dışındaki her şeye.

Hayatıma girecek misin inan bilmiyorum. Ama yalvarırım, '' ölü biri bir kör sevdi, görmez ama duyar sanmıştı, yanılmıştı'' dedirtme bana.

]]>
Sun, 05 Mar 2023 03:53:28 +0300 Efsa Kandemir
BENİ KÖTÜ HATIRLAMANIZ İMKÂNSIZ https://edebiyatblog.com/beni-kotu-hatirlamaniz-imkansiz https://edebiyatblog.com/beni-kotu-hatirlamaniz-imkansiz BENİ KÖTÜ HATIRLAMANIZ İMKÂNSIZ

Kirlenmiş kalplerinizde filizlenen nefret tohumlarına rağmen, dik duruşumdan asla ödün vermeyeceğim. Gururla tırmandığım başarı merdivenlerini var gücünüzle sallasanız da, olduğum ve ileride olmak istediğim kişiden bir an olsun vazgeçmeyeceğim. Yürüdüğüm yola attığınız her taşı bıkmadan toplayacağım ve o taşlardan kendi kalemi inşa edeceğim. 

Beni kötü hatırlamanız imkânsız... 
Çünkü ben bu yorgun gözlerimle, bir gece vaktinde annemin gidişine şahit oldum. O gecenin sabahında hiçbir şey yaşanmamış gibi, kalbim sızlamıyormuş gibi yaşamaya devam ettim. 

Beni kötü hatırlamanız imkânsız... 
Çünkü ben bu titreyen ellerimle, bana biçilmiş acıların enkazından tırnaklarımla dağı taşı delerek çıktım. Dünyayı sessize aldım, kendimi dinlemeye çalıştım. Kendimi anlamaya çalıştım. 

Beni kötü hatırlamanız imkânsız...
Çünkü ben bu ayaktayken sendeleyen bedenimi, bir yangının ortasından kıl payı kurtardım. Anılarım, kırgınlıklarım, sahip olduklarım o yangında kül olurken; mor göz altlarıma tutunup attım kendimi dışarıya.

Beni kötü hatırlamanız imkânsız...
Çünkü ben yastığıma gömülüp sızlandığım geceleri sırtımı kendim sıvazladım, saçlarımı kendim sevdim, yaşlarımı kendi ellerimle sildim.

O yüzden karanlık ruhlarınıza inat neşemden asla eksiltmeyeceğim. Düşmemi beklediğiniz her fırsatta yeniden ayağa kalkmak için kendime sebepler üreteceğim. 

Hayata dört elle sarılan bir kadının gülüşünü kolayca yok edemezsiniz. Umutlarını siyaha boyayamazsınız. Huzurunu darmaduman edemezsiniz. 

İşte bu yüzden, beni kötü hatırlamanız imkânsız...

]]>
Mon, 01 Aug 2022 21:32:43 +0300 Efsa Kandemir
RUHLARI SEVİN, BEDENLER ÇÜRÜYECEK https://edebiyatblog.com/ruhlari-sevin-bedenler-curuyecek https://edebiyatblog.com/ruhlari-sevin-bedenler-curuyecek RUHLARI SEVİN, BEDENLER ÇÜRÜYECEK

Bugünlerde aklıma dokunan tek telaşım; mürekkebi damlayan kalemimle, zihinlerinizde canlanan yanlış "aşk" kavramının doğrusunu, süslediğim cümlelerle size anlatmak.

Dilimden dökülmesinden acı duyduğum bir cümle var, o da şudur ki; maalesef bu devrin sevme ve sevilme anlayışı çok değersiz. Sevdiği kadar sevilmez hiçbir insan... Ve yine bazı sevmeler hakedilmez.

Adına "aşk" dedikleri bu duygunun; yalnızca güzel bir vücuttan, şekilli saçtan, uzunca boydan ibaret olduğuna inanan bir kesim insanla iç içe yaşıyoruz. Yapmayın kalbini sevdiklerim ! Aşk bu değil, aşk dışarıdan baktığında gördüğün değil. Unutma ki, dışarıdan gördüğün her güzelliğin bir yanıltma payı vardır. Şuan sana etkileyici gelen her dış görünüş özelliği, yarın bambaşka bir görüntünün temeli olabilir. Gördüklerin; aklının sana bir oyunu olabilir. Baktığında gözüne güzel gelen o beden, bir gün toprağa karışacak ve sen sadece bir toprağın aşığı olacaksın.

İlla sevmek istiyorsan bir ruhu sev. Bir kalpte, kalbine dökülen merhametin aşığı ol. İyi niyetine aşık ol mesela. Sonsuzluğu gözlerindeki derin bakışlarında gizleyen birine bağla hislerini. Yanındayken sana her yeri bir ilkbahar sabahıymış gibi hissetiren birinde topla tüm güzel duygularını. Onun çevresindeyken kendini en güvenli bir sığınaktaymışsın gibi düşünebildiğin birini bulduğunda asla kaybetme. Kaybetme, çünkü bir daha sana bu duygunun zirvesini yaşatacak bir ruha rastlaman çok zor gelecektir sana.

Aşk tam olarak bir ruha aşık olmaktan ibaret. Aklına düştüğünde için ısınır ve yüzünde anlamsız gülümsemeler yer edinir. O insan, senin ülkendir. O insan, senin delicesine tutkundur...

Siz, siz olun ve ruhlara aşık olun. Bedenler günün birinde toprağın altında çürüdüğünde, sizinle kalacak tek şey onun ruhudur. Bir ruhun kuş misali uçup süzülüşüne aşık olun.

Ruhları sevin, çünkü bedenler çürüyecek...

]]>
Sat, 11 Jun 2022 19:15:45 +0300 Efsa Kandemir
HAYATINDAKİ HERKESİN KALMASI GEREKMİYOR https://edebiyatblog.com/hayatindaki-herkesin-kalmasi-gerekmiyor https://edebiyatblog.com/hayatindaki-herkesin-kalmasi-gerekmiyor HAYATINDAKİ HERKESİN KALMASI GEREKMİYOR

Bazı anlarda; acınızın, bedeninize dahi hükmedemediği kadar ağırlaştığını farkedersiniz. Bu acı, sizi olduğunuz yerden kımıldatmaz. Bir adım ilerisi zindan, gerisi koca bir okyanus. Tüm hayalleriniz, uğruna nice savaşlar verdiğiniz her şey; bir eylemle, bir cümleyle sonsuzluğun uçsuz bucaksız köşesine doğru yol alır ve siz olduğunuz yerde çivilenmişçesine kalakalırsınız. Gözyaşlarınız sel olup taşsa da bir faydası olmaz artık. Acımasızca akıp giden zaman sizi buna alıştırır. Haftalar, günler, saatler geçer; ve o acı yeniden içinizdeki alevi korlandırır. Aynı tiyatroyu, aynı koltukta, aynı acıyla yeniden izlersiniz. Ama arada tek bir farkla... Artık bir ağlama krizinden sonra, kendinize sarılıp saçlarınızı okşayacak kadar güçlenmişsinizdir. Hayat aslında tekerrürden ibarettir gerçekten de. Belki de yeni gün diye bir olgu yoktur. Her gün, bir öncekinin baştan çevrilmiş hâlidir. Bizler de, sonsuz bir döngünün sıkışmışlığında mücadele veriyoruz.

Benim adım Dilan Efsa Kandemir. Bugün bu satırlarda sizlerle, kendi hayat mücadelemde çok sıkıştığımı hissettiğim bir durumdan bahsetmek istiyorum.

Farkediyorum ki, benim kalbimin derinliklerinde bir kış gecesi saklı. O buzlu havanın titrekliğine rağmen, karlı yollardan yalınayak dans ederek geçtim. Ellerim bedenimden daha çok üşüyordu. Parmak uçlarımın rengi giderek morun en koyu tonuna dönüşüyordu. Şayet bu yolun en başında yalnızlığa terk edilmemiş olsaydım, şuan kendi kendimi sararak ısıtmak zorunda kalmazdım. Bu çaresizlik okyanusunda bir hiç uğruna kulaç atmaya mecbur bırakılışımı affedemiyorum.

Bir hayli yorgun olduğum bir dönemin ortasından geçiyordum. Onsuzluğu aklıma bile getiremeyecek kadar çok sevdiğim biri girmişti hayatıma. Kimselere layık göremediğim sevgimi, senelerce kalbimde saklamıştım. Ta ki o özel insanla yollarımız kesişene kadar... Geçmişinde kaybolmuş beni, yeniden yaşamanın güzelliğine inandırdığı için farklı bir gözle bakmıştım ona.

Onunla yollarımızı birbirine denk düşüren tesadüflere minnet duydum her zaman. Yüreğimi ele geçirdiğini ilk hissettiğimde tarifsiz bir karmaşaya teslim olmuştum. Çünkü ben sevmeyi bilmiyordum. Sevgisizliğin acısını çocuk yaşımda ruhuma kazıdılar. Uzak şehirlerde, hattâ bambaşka ülkelerde yaşamanın hayalini kurduk birlikte. Bana huzurla bakan gözlerinden, hislerimi ele geçiren bir akım vardı sanki. Ellerini ilk tuttuğumda kendimi evimdeymiş gibi görüyordum. Yolumuza saçılan kayaları; ne pahasına olursa olsun birlikte iteleyeceğimize söz vermiştik birbirimize yıldızların altında.

Velhasıl, sonra hiç beklemediğim bir ağustos ayının pazartesi gecesinde bir telefonla yıktı geçti aklımdakileri. Söylediği sözcükleri bin yıl geçse de unutamazdım. İnsan; sevdiği kalbin açtığı savaşta vurulunca, dizlerinde derman kalmıyormuş meğerse. O gün telefonda, aslında bana hiç aşık olmadığını söyledi. Çok denemiş aşık olmayı, ama sevmekten öteye geçememiş. Daha önce böyle bir sızıyla sınanmamıştım. Hissettiklerime cümle kuramadığımda, kendimden de sokaklarca kaçtım. Onun bu beyazdan griye çalan hâlleri, beni bana üzerek kırdırıyor.

O günden sonra, saf sevgiye olan inancım yerle bir oldu. Bir insanla öylesine güzel hayaller kurulmaması gerektiğine inandım. Çünkü herkes birgün mutlaka giderdi, ve her giden mutlaka geri dönmezdi.

Böyle bir tecrübe oldu bu yaşadığım sallantı gelecek yıllarıma. Her gece sayısız güneşler batırdı bu dert bana. Bir daha asla gün doğmayacakmışcasına pes etmiştim. Ama bir gerçeği de canım yana yana öğrendim. Hayatımızdaki herkesin kalması gerekmiyormuş. 

]]>
Tue, 24 May 2022 15:04:29 +0300 Efsa Kandemir
DİKENSİZ BİR HAYAT OLMAZ https://edebiyatblog.com/dikensiz-bir-hayat-olmaz https://edebiyatblog.com/dikensiz-bir-hayat-olmaz DİKENSİZ BİR HAYAT OLMAZ

Günaydın karanlık, günaydın gece... Kafamın içinde uğuldayan bir yabancının sesine teslim oluyor rüyalarım. Fiziksel olarak bir acı hissetmiyorum, ama ruhum siyahın en koyu tonlarını yaşıyor. 

Bu gece, yine güneş doğana kadar; sevildiğimi zannettiğim bir kalbin, kalbimi mağlup edişine ağladım. Ben, adına aşk dedikleri ama beni hergün öldüren bir acıya yakalandım. 

Bundan 2 buçuk yıl önce tanıdım onu. Dokunmadan sevmenin eşsiz huzurunu tattırmıştı bana. O çok farklı ve benim için hayatı eskisinden daha kıymetli kılan biriydi. Kimseyle aynı kefeye koyamadığım, koymalarına dahi izin vermeyecek kadar derin bağlandığım birisiydi. Onun sesinden benim iliklerime doğru süzülen bir çekim kuvveti vardı. Bu yüzden çok seviyordum belki de... Bir ihtimalden kat kat daha fazlasıydı. Evet, sesindeki serçeleri çok sevdiğimdendi bu içimde uçuşan sayısız kelebek hissi. Her kelimesi, bir kelebeğin uçuşuna bedeldi.

Her birimizin hayatında; gitmesinden, kaybetmekten korktuğu bir insan vardır. O da benim için öyleydi. Vakti geldiğinde ben ondan gidecektim. Sonsuzluğun ışığına adım adım ilerleyecektim ama o hiç gitmeden yanı başımda kalacaktı. Bu hikâyedeki gidiş, benim son nefesimi verişim olacaktı. O güne kadar, mesafelere inat bu hissin arkasında durarak sevecektik birbirimizi. Giderse pusulam yönünü şaşırırdı. Doğruyu yanlışı, iyiyi kötüyü ayırt edemezdim.

En çok kelebeğimin kanatlarının kırılmasından korkuyordum. Birlikte gökyüzünü hayallerimizle süslediğimiz insanın, birgün bana çok uzak olmasından korkuyordum. Çünkü eğer uzaklaşırsa, her şey yarım kalırdı. Ben yarım kalırdım. Aslında hiç kalmazdım. 

Ama sonra birdenbire, ansızın sabah oldu ve güneş karanlık doğdu. Ben bu sevginin beni ne kadar yanılttığını anladım. O, benim hayatımdan iyi ki bir yıldız gibi kayıp gitmiş. Kendimden o kadar çok ödün vermişim ki, bunu göremeyecek kadar körleşmişim. Sevgi; sadece mutlulukta, sevinçte, güzel günde yaşanan bir his değildi. Hastalıkta, üzüntüde, en zor anlarda yan yana olmaktı sevgi. Dört duvar arasında; tüm duygu karmaşalarımı tek başıma atlattığım gün, onun benim için yanlış insan olduğunu kabullendim. 

Her kadının hayat yolculuğu, birgün saçma ötesi bir adam sevmekten geçer. Ve yine her kadın, yanlış insana adanmış doğru duyguları yaşamadan olgunluk kazanamaz. Benim en büyük hatam buydu. Hatalarımla olgunlaştım. Artık kalp gözüme güvenecek kadar sağlamlaştım ve kendimin önemini anladım. Size verebileceğim en güzel tavsiye; toz pembe hayallerinizi siyaha boyayan herkesten uzaklaşın, kendinizi bulun.

Satırlarıma son verirken söylemek isterim ki, dikensiz bir hayat olmayacağının hep farkında olun.




]]>
Fri, 20 May 2022 02:02:46 +0300 Efsa Kandemir