EdebiyatBlog & Online Blog Makale Kurgu Yaz Oku & Ezgi Karacan https://edebiyatblog.com/rss/author/ezgi-karacan EdebiyatBlog & Online Blog Makale Kurgu Yaz Oku & Ezgi Karacan tr-TR © 2021 | EdebiyatBlog® | Tüm Hakları Saklıdır. Cavit https://edebiyatblog.com/cavit-371 https://edebiyatblog.com/cavit-371 Cavit, sülalede kime çektiği bilinmeyen çocuklardandı. Sürekli annesi babasının, babası da annesinin sülalesini suçlar dururdu. Kırk yıldır bir baltaya sap olamayışını dert etmediği için bir tek teli bile dökülmeyen siyah, gür saçında bir tane beyaz yoktu. Sürekli evde oturmasına rağmen kilolu da sayılmazdı. Yemek yemek bile zor gelirdi. Çatalı tutmak, peynire, zeytine batırmak, sonra da ağzına götürmek... Düşünürken bile yorulurdu. Çayı bile şekersiz içerdi çay kaşığı kullanıp da yorulmamak için. Elinde olsa günün yirmi dört saatini uzanarak geçirirdi. Ailesinin bu durumdan çok şikayetçi olduğunun farkındaydı ama tepki vermeye bile eriniyordu. 

Annesinin ağlamaklı bakışlarına ve sitem dolu konuşmasına daha fazla direnemeyen Cavit, iş aramak için evden çıktı ve ayaklarını sürüyerek sokak sokak dolaşmaya başladı. Birkaç sokağa böyle girip çıktıktan sonra yürüdüğü sokaklardan nispeten daha geniş olan bir sokağa ulaştı. Sokağın ilerisindeki büyükçe bir binanın önünde uzun bir kuyruk gördü. Elleri cebinde, boş bakışlarla uzun uzun baktı. Düşünmeye bile üşenen Cavit başını kaşıdı ve yine ayaklarını sürüyerek kuyruğun olduğu binaya yaklaştı.

"Merhaba abi. İş bulma kuyruğu mu bu?" dedi konuşmaya bile üşendiği için kelimeleri yuvarlayarak.

"Ne diyorsun be adam! Şarhoş musun nesin. Yürü git belanı arama!" diye dişlerinin arasından konuştu adam. Cavit usulca çekildi adamın yanından. "Şimdi kim kavga edecek? Elimi cebimden çıkaracağım, yumruk atmaya çalışacağım... Ohooo, " diye geçirdi içinden. Kavganın düşüncesi bile yormuştu.

"İyi günler ablacığım. Bir şey soracaktım. Bu ne kuyruğu acaba?" dedi bu sefer tane tane konuşmak için kendisini zorlayarak.
"Nereden ablan oluyormuşum senin? Daha yirmi sekiz buçuk yaşındayım. Terbiyesiz, ne olacak!" diye tersledi kadın. Cavit üşengeçti ama bir kadınla münakaşaya girilemeyeceğini bilecek kadar deneyim sahibiydi. Annesi sağ olsun bu konuda kendisine epey bir deneyim kazandırmıştı.

"Pardon bacım. Bu kuyruk ne kuyruğu acaba?" dedi bu sefer cevap alabileceğini ümit ederek.

" Ne diyorsun abi? Ne bacımı?"

" Pardon birader ya. O kadar uzun ve sık saçın var ki arkadan kadın sandım seni. Anladığım kadarıyla bakıyorsun da saçlarına. Parıl parıl maşallah," dedi. Şaşkınlığını üzerinden atmak istedi ama içindeki eringenlik dürttü onu birden. Şaşırmaktan yorulduğunu fark etti. Gözlerini etrafta gezdirirken çam ağaçlarından oluşan küçük ağaçlığı gördü, ağır adımlarla ilerledi ve yola en yakın ağacın dibine yanlamasına uzandı. Tam o sırada tanıdık bir ses duydu.

" Selamünaleyküm Cavit."

" Aleykümselam Cafer abi."

Çocukluğundan beri tanıdığı simitçi Cafer abisinin sesiydi bu. Cafer, Köy Enstitüsü'nden mezun olduktan sonra aldığı dersler sayesinde uzak yakın demeden memleketin her yerinde öğretmenlik yapmıştı. Emekli olunca da simit satarak evin geçimini biraz daha kolaylaştırmak istemişti. Eşi Sultan da yapmış olduğu elişlerini çeyizlik bohçalar satan bir dükkana satıp evin geçimine katkıda bulunmaya çalışan tonton bir kadındı. Çocukları olmamıştı ama bu durumdan dolayı ne birbirlerini suçlamışlardı ne de birbirlerine olan sevgileri azalmıştı. 

"Hayrola? Kuyrukta çok mu bekledin? Çok yorgun görünüyorsun."

"Yok abi. Geleli çok fazla olmadı. Biraz sokuldum yanlarına ne kuyruğu olduğunu öğrenmek için ama kimse cevap vermedi. Baktım yorulmuşum. Geldim uzandım ağacın gölgesine."

"Öyle birilerine sormaya çalışacağına kafanı kaldırıp da binanın üzerindeki yazıyı okusaydın ya oğlum? Daha az yorulurdun."

Elini yavaşça cebinden çıkardı, başını kaşıdı ve boş gözlerle Cafer'in yüzüne baktı Cavit.

"Hiç aklıma gelmedi. Dur bir doğrulayım. Aman, aman! Belim nasıl ağrımış. Hele bir tut da kalkayım abi," dedi miskinlik kokan bir sesle. Ellerini beline koyup vücudunu öne doğru biraz esnettikten sonra sol elini gözüne siper etti ve binaya baktı.

"Ne? Vergi dairesi mi? Bu kadar insan vergi ödemek için mi kuyruk oluşturmuş? Boşa gitti zamanım desene. Neyse. Bana bir simit bir de ayran versene abi. Annemden alırsın parayı sen," dedi ve tekrar yanlamasına uzanıverdi.

]]>
Sun, 08 Aug 2021 07:11:56 +0300 Ezgi Karacan