EdebiyatBlog & Online Blog Makale Kurgu Yaz Oku & Kasım Çiçeği https://edebiyatblog.com/rss/author/kasim-cicegi EdebiyatBlog & Online Blog Makale Kurgu Yaz Oku & Kasım Çiçeği tr-TR © 2021 | EdebiyatBlog® | Tüm Hakları Saklıdır. 30'lu yaşlarım https://edebiyatblog.com/İşte-o-kafesi-şimdi-çıkarıp-içimden,ruhumu-özgür-bırakıyorum https://edebiyatblog.com/İşte-o-kafesi-şimdi-çıkarıp-içimden,ruhumu-özgür-bırakıyorum 30'lu yaşlarım

Döndüm baktım ardıma,

Bir arpa yol alamamışım

Döndüm tekrar baktım geçen yıllarıma 

Hayal kırıklığı serilmiş yollarıma,

Sormamışım,ne istiyorsun dememişim kendime hiç

Hep başkaları için inmiş başım

Tamamlarla evetlerle olurlarla geçirmişim ömrümü

Hiç sorun çıkarmamış bir çocukken kavga gürültü olmasın diyen,herşeye boyun eğen birine bürünmüşlüğümden 

Kırmayım deyip susuşlarımda nasıl paramparça oluşumdan bahsediyorum

Herkezin istediğini yaparsam sevilirim değilde onlar mutlu olursa,ben zaten mutlu olurum diye geçirmişim ömrümü 

Ama maalesef işler öyle gitmiyormuş.

Amaaa çöp oluyor hepsi bu amadan sonra biliyorum 

Kimseye yaranamıyorsun çünkü 

Kimseyi memnun edemiyorsun 

Hele mutlu hiç edemiyorsun

Edemessin zaten sen mutlu olmadan olamaz kimse 

Ben mis kokmadan veremem kokumu kimselere

Ben ben ben bencillik değil bu inan sen kendini insanların isteklerinde kaybedince sen diye bir şey kalmıyor o yüzden diyorum ki artık ben

Bennn varım benim duygu düşünce ve hislerim senden sizden herkezden önemli

Korkularımmı evet senin saygı duymadığın kaygılarım,senin için korkunç olmayan her neyse beni endişelendiriyorsa bu onun yok olduğu alamına gelmiyor 

Evet ben korkuyorum ve sen saygı duyacaksın yanımda olup anlamıyorsan bile 

               30lu yaşlarım benim 

Ne çocukluğuma gidip o yılları tekrar yaşamak 

Nede 20li yaşlarıma dönüp yaşanmamış yaşananamış onca hayalin kırgınlığına bakamam hayır istemem asla 

İşte tamda bu yaşımda bu aklımla olmak istiyorum

Ben bu yaşlarımı hızla aksada sevdim kendimi bu yıllarda 

Zor oldu belki de

Kendimi herkeze değil de kendime anlatmalıymışım meğer

Daha çok tarayıp saçlarımı yıldızlardan taç yapmalıymışım 

Aynada gözlerime bakıp kendimi yargılamak yerine başkalarının doğrularıyla,

Kendi yanlışlarımdan dolayı akan o göz yaşını silip hatalarımdan ders almalıymışım

Hiç birşeyden memnun olmayan insanlara değilde,baktığımda karşımdaki kadına gülümsemeliymişim

Ennnn çokta öfkemi kusmam gereken yerde ağzımı tıkamamam gerektiğini

Atılacaksa o çığlık avazın çıktığı kadar bağrılacağını

Dur deyip bana dokunma tenime duygularıma düşüncelerime diyebilmeyi işte bu yaşlarımda öğrendim

Evetletim az hayırlarım çok artık bundan sonra 

Paspasın altında olan anahtar değilde, aranan anahtar olmayı da bu yıllarda öğrendim

En çokta kolay olayım derken herkeze kendime nasıl zor olduğumu....

Hep bi tutunacak dal aramışım ben,geç oldu ama dal değilde sarılacak ağacın ta kendisi olduğumu anladım

Gülüşümle yollarıma çiçekler sereceğim artık

Göz yaşlarımı nehir yapıp yüzeceğim acılarımla

Kulaç atacağım kıyılarda değil boğulma korkusu ile uçsuz bucaksız okyanusa dalacağım, gerekirse boğulacağım

Kimsenin nefessiz kalmayı göze alıp ta çıkarmadığı o eşsiz inciyi benn kendim çıkartacağım....

Ben kafeste değilim,kafes benim içimde derdim hep işte o kafesi şimdi çıkartıp içimden, ruhumu özgür bırakıyorum..

Bana Hoşgeldin güzelim,iyiki yeniden doğdun bana..

]]>
Mon, 20 Nov 2023 17:55:26 +0300 Kasım Çiçeği
Vuslat https://edebiyatblog.com/Yıllarca kaçtığı ses işte ruhunu çınlatıyordu şimdi https://edebiyatblog.com/Yıllarca kaçtığı ses işte ruhunu çınlatıyordu şimdi Hasret,taşlarla döşeli dar sessiz ve tenha yolda yavaş yavaş tedirgin adımlarla yürüyor ama sanki nereye gittiğini bilmiyormuş gibi korkak adımlarla ilerliyordu.İç güdüleri onu o ıssız sokak kadar yalnız düşüncelerinden sıyırıp atmak istercesine daha sahile varmadan dalga sesleri ile yok etmeye çalışıyordu.

Küçük adımlarla sahil boyu yürüdü,tıpkı büyülenmiş gibiydi, gelip seslensen belki duymazdı seni..Çünkü dalgaların sesi onu alıp uzaklara götürmüştü çok uzaklara hem de bir gün değil iki gün değil yıllar öncesine çocukluğuna götürmüştü.

Sonra uykudan uyanmışcasına gözlerini ovuşturdu,gördüğünden emin olmak için koca koca açtı gözlerini,uzakta küçük bir kız çocuğu vardı.Oturmuş başını dizleri üzerine koymuş elleriyle bacaklarını kavramış sessizce oturuyordu.

Buraya kadar korkakça attığı küçük adımlarını emin ve büyük adımlara çevirdi hızla yürürken her adım atışında geçmişe gittiğini hissetti ama hayır şu an sadece küçük kızın kim olduğunu merak ediyor,yaklaştıkça da kalbi istemsizce hızla atmaya başlıyordu,kısa bir sürede kendini o küçük kız çocuğunun yanında buldu,diz çöküp omuzuna dokundu hiç düşünmeden.

Küçük kız başını kaldırıp baktığında Hasreti yıllarca bekleyen bir dost gibi...

 -Neredeydin,neden bu kadar geç kaldın,

diye konuştu.

Hasret şaşkınlıkla bakıyordu, kimdi bu kız ilk defa görüyordu ama onu neden bekliyordu, nereye geç kalmıştı,başında bir dertmi vardı acaba,diye düşüncelere dalmışken

Küçük kız ağlamaya başladı,

-Bu kadarmı yabancısın bana,beni neden tanımadın,bu kadar mı uzaksın bana diye kafasını kucağına gömüp hıçkıra hıçkıra ağlamaya devam etti.

Ne olduğunu anlamayan bu olanları aklında bir yerlere oturtamayan Hasret öylece kala kaldı kızın başucunda.

Yüzü donmuş mimiksiz ama ruhu kabarmış dalgalara eşlik ediyordu benliği.Ne oluyordu kimdi bu kız neden beni bekliyordu ben ona ne yapabilirdim ki kendime bile yetemezken,neden geç kaldın demişti kız, kime neye geç kalmıştı ahh işte sinirlenmeye başlamıştı Hasret üstesinden gelemediği her durumda bunu yapmaz mıydı sinirlenir,kaçar bi köşede ağlardı,bu küçük kız çocuğu gibi....

Tekrar diz çöküp kızın iki omzunu kavrayıp,yüzüne düşen kısa saçlarını kulağının arkasına atarak o küçük masum gözleri kendine çevirdi, çenesinden tutarak.Sanki aynaya bakıyormuş gibi hissetti Hasret hayır hayır gibisi fazlaydı öyleydi,aynaya bakıyordu.Minik suratında yüzünü kaplayan o iki cam parçasının arkasından bakıyordu Hasrete.

Boğuk çıkan sesiyle bir kez daha konuştu -Beni hiç mi özlemedin diye inledi sanki..

Kendini yokladı ben seni tanıyamadım ki be güzelim nasıl özleyeyim seni diye sessizce bakıyordu karşısında duran masum temiz küçük kız çocuğuna.Çekingen bir halde konuşmaya çalıştı Hasret, ne diyeceğini bilmez bir halde, yanlış bir şeyler söylemekten çekinerek,

 -İsmin ne senin güzelim dedi ve o an pişman oldu sorduğuna

Elini hızla çekti çenesinden,hırçınlaşarak kalktı ayağa,Hasret neye uğradığını şaşırmış, nedese uygun olurdu bilmiyordu,şuan hiçbir şey bilmiyordu.

Koşarak uzaklaştı çocuk,gayri ihtiyari Hasret de koşmaya başladı,durmuyordıu koşuyordu sanki Hasretten değil kendinden kaçıyordu çocuk,öyle acı öylesine ızdıraplı bir koşuştuki,iki ayrı bedenin tek bir kalpte kavuşma öncesi çektiği ızdıraptı bu.Hasret nefes nefese kalmış ama çocuk hala sahilin sıcak kumlarında koşuyordu,Hasret daha fazla dayanamayıp olduğu yere çöktü ve o da hıçkırıklara boğulmuştu,içinde tarifsiz bir acı hissettiki o biraz önce kız çocuğunu değil kendine koşuyor da kendine yetişemiyordu,bu gününe kadar hiç böyle ağladığını bilmiyordu,

Sadece ağlıyor avuçlarının arasındaki kumları alıp alıp savuruyordu sanki kendini savururcasına...

Zaman durmuş tüm sesler susmuştu o an.Hızla atan kalbinin sesinden başka hiç bir şey duymuyordu..

Küçük kız çoktan gitmiş ve gözden kaybolmuştu yada ona öyle geliyordu.

 -Gitti onu tanıyamadım ,gitti işte gitti,diyerek kızdı kendine,dizlerini döverek..

Beklemiyordu ama küçük kız gelmiş karşısına dikilmişti,bu defa o tutmuştu Hasretin çenesini ,direnmeden kaldırdı başını hıçkırığı kesilmiş ama yaşlar ardın sıra akıyordu.

-Neden ağlıyorsun büyükler ağlarmı ? diyerek yaşlarını sildi usulca ama durmuyordu yaşları Hasretin,yıllarca bu anı beklemişcesine sadece karşısında ki aynaya bakıp ağlıyordu..

-Affet tanıyamadım,ben seni tanıyamadım deyip tekrar hıçkırıklara boğuldu.

Küçük kız çocuğu Hasretin yüzünü avuçlarının arasına alıp,

-Sana ağlama demeyeceğim çünkü ben yıllarca seni bekledim,ağlayıp yaşlarınla kendini temizlemeni bekledim.

Beni hatırlamanı,bana gelmeni çok bekledim.

Ama senn deyip,geri çekti kendini,çattı kaşlarını,şimdi küçük bir kız çocuğu olan Hasretti gözyaşlarıyla ıslanmış yüzünü eğdi -Ama sen ne yaptın diye bağırarak azarlarcasına konuşmasına devam etti.

Hasret sadece suç işlemiş masum bir çocuk edası ile onu izliyordu , kendini izliyordu ve bu yüzdendi karşısındaki isyana sessizce duruşu.

-Sennn beni unuttunnn 

Sen büyümek istedin ve nihayetinde büyüdünde ve senn çocukluğunu ötesi kendini unuttun diye haykırırken,

Hasretin yüreğinde ki yaranın kabuğu düşmüş,kanamaya başlamıştı,acı çektiği her halinden belliydi ama küçük kız acımasız davranıyor ve konuşmaya devam ediyordu.

-Başkaları girdi hayatına,onlara benzemek istedin,onları mutlu etmek istedin ama beni içindeki karanlık zindana hapsettin

-Masumluğumu aldın,saflığımı,berraklığımı aldın benden,sesimi,hayallerimi aldın,sen ne yaptın ha söylesene,susma cevap ver bana, konuş konuş????diye Hasreti sarsıyordu.

Hasrette değil gitmek kıpırdayacak derman kalmamıştı çünkü yıllarca kaçtığı ses işte ruhunu çınlatıyordu şimdi.

Onca kızgınlığına rağmen diz çöktü göz göze geldiler ama başını sallayarak 

-Hayır gözlerine,gözyaşlarına,asla kanmayacağım 

-Söylesene kimi mutlu edebildin,kime kendini verebildin,kime kendini sevdirebildin.

Hepsi boş herkes yalan değil mi ? o yüzden burada karşımda aciz bir haldesin......

Hasret uyuşmuş kendinden geçmişti,ağır gelmişti bu yüzleşme ama susmuyor belliki susmayacak,acıtmaya devam edecekti...

Hasret derin içli bir nefes aldı önce uzun süredir ciğerlerine nefes gitmiyormuş gibi...

+ Ben seni unutmadım,sen hep benimleydin

-Susss..yalan söylüyorsun,ben o attığın zindanda tek başıma ağladım yıllarca,

şimdi bana seni hiç unutmadım diyorsun, büyümek seni yalancıda yapmış..!

Hasret hiç düşünmeden ayağa kalkıp yeter diye çıkıştı 

+ Baksana sen bana şuan ne kadar farklıyız seninle,anlamayacağın şeyler var be çocuk,herşey senin gördüğün gibi değil , düşündüğün gibi hiç değil,hayat güllük gülistan hiç değil,gökkuşağını bilir misin sen,o renkleri alırlar hayatından da siyahla yaşamak zorunda kalırsın,o yüzden ben anlatsam bile sen anlamazsın o masum temiz ruhunla anlayamassın

+ Sen sadece kendi açıından bakıyorsun,çünkü bana kızgınsın,kırgınsın çokta haklısın.

Ama banada hak vermeye çalış,diyerek devam etti,yıllarca içinde biriktirdiği her ne varsa döküyordu Hasret, konuştukça rahatlıyordu..

+ Benden büyümemi istediler büyümek zorundaydım,

Benden yüreğimi aklımı hayallerimi söküp atmamı istediler, öyle de yaptım itaat ettim onlara aptal gibi

Benden kadın olmamı istediler,daha kadın olmayı kavrayamamışken benden Anne olmamı istediler.

Sen içimdeki karanlıktayken ve ben o karanlıktan korkuyorken,dünyaya senin gibi bir çocuk getirmek için yıllarca çaba sarf ettim,halada ediyorum,yaşları dinmiş,yerini öfkeye bırakmıştı,ama bu öfkenin asla bir sahibi yoktu,

+ Büyümek zorundaydım anlıyormusun yoksa bunları yapamazdım,yaşayamazdım, bu dünyanın telaşı çok benim çocuk ruhum bu telaşı kaldırmazdı anlıyormusun büyümek zorundaydımm 

Daha önce öfkesini kusmuş olan küçük kız yumuşamıştı,Hasretin elini tutup asıldı kendine doğru,göz kontağı kurdu konuşmadan önce

-Büyümek zorundaydın ama beni unutmak zorunda değildin,hiç yokmuşum gibi davranmayabilirdin,bende karanlıktan korkuyorum senin gibi, belkide senden daha çok,tut elimi şimdi çıkar beni o karanlık zindandan,gelecek o mucizevi yolcuyu,beraber bekleyelim, bekleyelim ki ne o karanlıkta kalsın ne ben ne de sen..

Bir onay bekliyor du,küçük de olsa bi işaret bi söz ama Hasret uzunca bi süre sustu elleri minik eller arasında öylece kala kaldı.

-Konuşmayacakmısın,bana küsmü gideceksin dedi sessizce boynunu bükerek

Hiç bir şey demeden sımsıkı sarıldı kendine,daha da diyecek bir şey yoktu zaten,öptü kokladı dakikalarca,ağladılar beraber,dünya durmuş,zaman durmuş,tek bir vücut olup,vuslat gerçekleşmişti.

O an farketti Hasret bugüne kadar hiç kimseye hiçbir şeye muhtaç olmadığı kadar muhtaçtı kendisine,çünkü kendisine açtı kendisine susuz, kimseye değil sadece kendisini içindeki karanlık zindandan çıkarmaya ihtiyacı vardı...

]]>
Sun, 27 Nov 2022 23:53:32 +0300 Kasım Çiçeği
Pamuk Prenses https://edebiyatblog.com/On yıldır hayalini kurduğum mutluluğun rüyasını bir hastane odasında ayak üstü uyanıkken gördüm. https://edebiyatblog.com/On yıldır hayalini kurduğum mutluluğun rüyasını bir hastane odasında ayak üstü uyanıkken gördüm.          10yıldır hayalini kurduğum mutluluğun rüyasını 2günde ayak üstü uyanıkken gördüm.

Dünya ya doğduktan yarım saat kırk dakika sonra kucağıma verilen masum bir melek ağlıyor ben şaşkın ben ürkek ne yapacağını bilemez halde bir oturup bir kalkıyordum.Kocaman kollarım arasında küçücük bedeniyle kayboldu,ahhh Allah'ım kokladım mis gibi cennet kokusu dedikleri bumuymuş,çokta haklılarmış,çektim ciğerlerime doyasıya,doymayacağımı bile bile kokladım..

Zemzemini verdik babasıyla hurmasını sürdüm çok az korktum ağlayınca.Ağlamasın hiç bir bebek,hiç bir insan ama o kadar da güzel ağlanmaz ki kıpkırmızı küçük suratı,açılmamış şiş japon gözleri, o titreyen minik çenesi, ağlayınca kocaman açılan o ağzı,hele titreşen o küçük dili yokmu ahh Allah'ım bu yaşadığım gerçekmi? yok yok rüya daha önce gördüğüm uyanınca ruhumun sızladığı o rüyalardan birisi işte tek farkla şimdi uyumuyor aksine uyanık halde görüyordum bu güzel rüyayı..

Annesi gelene kadar ağladı,kucağımda kah tamam anne gelecek az kaldı dayan pamuğum dedim,kah ağla burası dünya istediğin kadar ağla,bir daha asla böyle özgürce ağlayamayacaksın,seni hep bir şeylerle susturacaklar ağlama diye,bak biz senin gibi özgürce ağlayamıyoruz dedim,ağlasakta iki yaşta diner hıçkırıklar içimize gömülür.Annesi geldi ama yaralı ama minik pamuk prenses aç susmuyor beni mest eden ağlayışını sürdürüyor,o ağladıkça bende ağlamak istedim burnumun direği sızladı yaşlar ha indi ha inecek derken ne oluyor kızım bak bu masum senin ellerinde sen ağlarsan o ne yapsın metanetli ol dedim kendime.Annesi ile buluşunca ahh işte annelik bu,benim yarım saatte dindiremediğim yavruyu annesi kokusuyla dindirdi.Rabbim hiçbir anneyi evladından, hiçbir evladıda annesinden ayırmasın????

Karnı doyan yavru uykuya daldı,daldı velakin bir haller oldu bana yerimde duramıyor uyandımı nefes alıyor mu ? diye kıpırdanıp tatlı bir telaşa kondu kuş yürekli kalbim.

Gaz denen bir illet varmış meğer bebekler için,iki yudum süt içip bin dayak yiyen bebek niye ağlamasın ki,o gaz çıkacakmış oyy kuzum omzunda büzüştü sırtına vuruşumda yavaşmış daha hızlı vurmam gerekiyormuş, işte bunu yaparken ağladım.Ne dünyasın be iki lokma süte dayak yedirtiyorsun insan yavrularına ,küçük belli bir sesten sonra rahatlayan gevşeyen bebek,iki pışpışlamayla uykuya daldı, koklaya koklaya koydum yerine...

Dururlar mı hiç neymiş topuk kanıymış omzumda attığı çığlığa sağır oldu kulaklarım bağırta bağırta aldılar bebeklerden ayy ufacık hepsi kırmızı et parçaları,neredeyim ben ya cennete mi düştüm önüm ardım sağım solum miss kokusu dolu,günlerce kapısında beklediğim o kapı bir kaç kat aşağıda burası o kapının bir level üstü, orası gibi sessiz değil,biri susuyor biri başlıyor,düşüncelerime bir girse o karanlık kör kuyuda kaybolacak yine benliğim ama etrafımdaki o tatlı telaş buna engel oluyor,iyiki de oluyor çünkü o kör kuyuda kaybolmak kolay ama çıkması öyle zorki,anlatması imkansız,

Neysee nerede kalmıştım ben, anne iyileşme derdinde,iğneler serumlar ağrılar,bebek nereye geldiğinden habersiz ağlıyor emiyor uyuyor, bense hayalimin içindeki rüyada tadını çıkardığım iki gün geçirdim..

Zamanın durduğunu hissettiğim koca iki gün..

Bir hastane odasında uyumadan ayakta gördüğüm ruyanın tadı ile minik pamuk prensesin burnuma dolan kokusu, kulağıma dolan ağlayışı ile buruk bir kalple uyanıp gözyaşlarıyla kurumuş çorak topraklarımı sulamaya devam edeceğim...

        Hoşgeldin pamuk prensess... hoşgeldin sefalar getirdin.

]]>
Wed, 19 Oct 2022 20:51:47 +0300 Kasım Çiçeği
Otobüs https://edebiyatblog.com/otobus https://edebiyatblog.com/otobus Belediye otobüsüne ilk duraktan bindim benle birlikte bir kaç kişi vardı şoförün dahilinde, o bir kaç kişi ile ilerliyoruz ama diğer koltuklar boş, dolacağı muhakkak ki otobüs her durakta durdukça dolmaya boş koltuktan ziyade adım atacak yer kalmamıştı, hatta birbirine karışmış ter ve parfüm kokuları sıcak bunaltıcı hava(sızlık) sıkılmaya daralmaya ve bir an önce varacağım yere gelip inmek istiyorum tek dileğim bu.

Bu durumu birazda insanoğlunun hayatına benzettim dünyaya geldiğimiz zaman tek başımızaydık,şöförü bizi dünyaya getiren o eşsiz varlık farzedersek diğer binip inen yolcularda hayatımıza giren insanlar olarak düşünsek, bazılarının inmesi otobüsten sizin hayatınızdan çıkması sizin için en güzel olanıdır belkide,yer açılır genişler hayatınız, ferahlarsınız.

Bazıları ise rahatsız etsede sizi sinirlendirip kızdırsada, onu otobüsten indirmenizin imkanı yoktur, taaki istediği durağa geldiğinde inene kadar.Bir de şu varki sevdiğimiz muhabbet kurduğumuz insanın vaktinden önce inmesi (bize göre)çünkü o inmesi gereken durakta indi ve hayatından çıktı daha da aklın o durakta kalmasın artık.Yeni yolculuklar yeni yoldaşlar her biri ayrı değerli ayrı kıymetli almanız gerekeni alın ve gerisini hiç düşünmeden yolunuzun tadını çıkarın ne zamana kadar mı...

Şöför otobüsten inene kadar

]]>
Thu, 11 Aug 2022 22:48:35 +0300 Kasım Çiçeği
OYUNU SEN BAŞLAT https://edebiyatblog.com/Bugün-kendim-için-çok-şey-yaptım https://edebiyatblog.com/Bugün-kendim-için-çok-şey-yaptım Bugün kendim için bir şey yaptım.. Yaşadıklarıma duygularıma ayna tutan bir can ile görüştüm.

Duygularımız alt üst olur bazen hava şartları gibi değişik hallere girer güneş açmışcasına mutlu olur mutluluk saçarız etrafımıza,bir bakarsın kara bulutlar sarmış ruhumuzu susar kapanırız içimize,birde benim yağmura eşlik etmem var tabi bitmeyen duygu seli...

Akla gelebilecek her ne varsa hepsini yaşarız ama bazen öyle haller olur ki neyi ne için ve neden yaşadığımızı bilemeyiz, başka bir bakışa belkide kendimize söyleyemediklerimizi bir başka ağızdan dinlemeye ihtiyaç duyarız.

İşte böylesine bir garip iç savaş halinde iken karşıma bana ayna olacak güzel bir hanım çıktı.

-Dedim ki böyle böyle 

-Dedi ki sen önce kendine gell,

kendini fark et,

kendi değerini bil,

ilk adımı kendine atmakla başla ve sonra çık yola,nereye gitmek istiyorsan ne yapmak istiyorsan yol orada yolcu zaten içinde,hedef belli ki seni buraya getiren çabanın sonucu olacak.

Tıpkı evini ilk kez görmeye gelen misafir misali, sen ona karanlık odalarını gösterirken onun tek tek bütün odaların ışıklarını açıp bu odada bak bu var fark et,bak diğer odanın köşesine saklanıp gizlenmiş bir güzellik var,bak bak işte tam da burada çok güzel bir mücevher kutusu var diye kendi evini sana daha dikkatli gösterdiği gibi bana ayna tutan güzellik te aklımdaki karanlık odaların ışıklarını tek tek yaktı.

Farkındalık oluşturdu diyelim ona,farklı bir pencereden bir insanın sana seni göstermesi bak burada sen varsın işte,sen düşündüğünden ve düşündüklerinden elalemin çok çok daha ötesisin....

Hey sen kendini ertelemekten VAZGEÇ artık,

sen harekete geçmessen hiçbir şey olmayacak anla bunu,her ne yapmak istiyorsan kalk ayağa ve ilk adımı sen at

OYUNU SEN BAŞLAT.....⏳⏳

Bugün kendim için çok şey yaptım????

       

]]>
Thu, 23 Jun 2022 00:07:32 +0300 Kasım Çiçeği
Oscarlık bir oyuncu https://edebiyatblog.com/Hayır-o-ben-değilim https://edebiyatblog.com/Hayır-o-ben-değilim Yıllar önce çekilmiş bir fotoğrafıma bakıyorum şimdi,

Dudağımın kenarında kırık bir tebessüm

Gözlerim gülmüş ama ışık saçmıyor

Ama şaşıyorum neydi acaba o an bana o garip gülüşü verdiren..

Hayır diye baş çekiyor bir ses

Sen değilsin o başkası

Hayır o ben değilim

Şimdi aynada gördüğüm kadın

Resimdeki kadın değil

Kim öyleyse o kim,kim

Neden gülmüş acı acı 

Gülmeye silah zoruyla zorlanmış gibi 

Gözleri haykırıyor ama anlamsızca 

Sesi duyulmuyor

Anlaşılmıyor hisleri

Belkide oscarlık bir oyuncu

Evet evet oyuncu,başkası yapamaz çünkü bunu

İçi yanarken dışına serinlik veren

İçi mahkumken bir çok hisse

Dışarıya Özgürlük türküsü çığıran

]]>
Wed, 02 Mar 2022 23:47:06 +0300 Kasım Çiçeği
Say Koyunları https://edebiyatblog.com/O-iki-gözünü-kapat-ki-dalabilesin-en-güzel-rüyalara https://edebiyatblog.com/O-iki-gözünü-kapat-ki-dalabilesin-en-güzel-rüyalara Ansızın kaçar uykun

Gecenin karanlığında

Olur olmadık düşünceler yoklar seni

Sen sakın kulak verme onlara

Say koyunları bir hızlı gel çabuk

İki oyalanma bak kapacak kurt beni

Üç şşş yavaş atla ürkütme duyguları

Dört,beş hatırlatma şimdi eskileri

Altı başlayacak şimdi tavan bakışmaları

Yedi yemek üzere beni karanlığın korkuları

Sekiz unuttu uyku bana gelen yolları

On gözlerim kapanıyor da nafile

Onbir uykum yok yordum koyunları

O iki gözünü kapat ki dalabilesin en güzel rüyalara..

Onüç hadi ama be uyku gel artık kurudu gözlerim yollarında

O dört gözle beklediğin mucizen el verecek sana 

Onbeş uykunmu kaçtı yoksa umudunmu 

Onaltı söyle hadi önce hangisi gelsin yanına

Onyedi umudun ardında gizli uyku

Onsekiz hadi gelin el ele 

Ondokuz yordu yokluğunuz 

Yirmi hadi bekliyorum

Yirmibir nasıl olsa her gün başa saracağım 

Tekrar birrrrr diye.....

Birrr dua bir umut ötesi bir mucize...

     Bekliyorum seni, biliyorum uykumdan önce GELECEKSİN...

]]>
Tue, 15 Feb 2022 21:53:21 +0300 Kasım Çiçeği
Yamalı Kalbim https://edebiyatblog.com/Bu-kırgınlığım-artık-atmaktan-vazgeçsen-bile-geçmeyecek-ÜZGÜNÜM https://edebiyatblog.com/Bu-kırgınlığım-artık-atmaktan-vazgeçsen-bile-geçmeyecek-ÜZGÜNÜM Ahh kalbim yamalı kalbim

Dursaydın eğer zerrem bile kalmayacaktı bu dünyada,belkide unutulacaktım çoktan.

Zaman akmaya hayat diğer tüm insanlar için devam edecekti,eğer benim zamanım tükenmiş olsaydı.

Ama sen durmadın yamalı bir şekilde bana kan pompalamayı tercih ettin.

Sen kolay olanı seçtin 

Zoru yine bana bıraktın

YAŞAMAYI....

Sevmeyi,kırılmayı üzülmeyi kalbime ağır gelen ne varsa hepsini bana bıraktın sen

Bedenimde bir kaç dikişten ibaret bir yara değilsin senn

Sen benim varlığımın taaa en başından,beni yarım bırakan herşeyi benden esirgeyen,belkide hayallerime yürümeme engel olan küçük bir et parçası...

Geçmişe dönüp bakıyorum da yamalı olup yoluna devam ediyor oluşun benim için pekte bir şey ifade etmiyor şimdi ..

Doktorlarların seni ellerine aldıkları o soğuk oda da gerçekten durmanı bir daha da bedenimde atmamanı dilerdim,

Çünkü sen beni çok yordun,

Çünkü sen beni çok yıprattın ,

Çünkü sen beni hiççç anlamadın,

O yüzden belkide en çok sana yani KENDİME kırgınım

Bu kırgınlığım artık atmaktan vazgeçsen bile geçmeyecek ÜZGÜNÜM..  

                                             Kasım Çiçeği

]]>
Tue, 01 Feb 2022 00:19:07 +0300 Kasım Çiçeği
Kasım Çiçeği https://edebiyatblog.com/Yolculuğumu-bitirip-vuslata-ermem-gerek https://edebiyatblog.com/Yolculuğumu-bitirip-vuslata-ermem-gerek Karlar altında kalan umutlarım

Arşa çıkan dualarım

Sevdaya dair ayrılıklarım var benim

Islak gözlerim de yaşlar dinmez

Matem bulutları yüreğimi hiçç terketmez...

Çetin bir imtihan yakamdan tutar

İliklerime işlemiş benliğimi yutar

Çıkıtığım bu sonsuz yolculukta

Ekmeğime sabrı katık ederim

Geçtiğim tüm yollara güller sererim

İsyan etmeden dünya tünelinden geçmek,yolculuğumu bitirip vuslata ermek tek emelim....

                                                       Kasım Çiçeği

]]>
Mon, 15 Nov 2021 09:53:23 +0300 Kasım Çiçeği
Kalemim https://edebiyatblog.com/Sen-edebiyattan-ne-anlarsın https://edebiyatblog.com/Sen-edebiyattan-ne-anlarsın Sen Edebiyattan ne anlarsın : Evet ben edebiyattan anlamıyorum,eğitimini almadım, amacım edebiyatçıyım diye ortada gezmek değil zaten hele atomu parçalamak hiç değil.Amacım beynimin içinde dönüp dönüp duran beni bir adım bile öteye taşımayan o duyguları dışarıya atmak,sadece yerimde mıh gibi çakılmışçasına beni oturtan, enerjimi tüketen o duyguları sadece beyaz sayfalara dökmek. O yüzden niyetim edebiyattan anlamak değil,benim istediğim sadece bir şeyler yazmak, bu yüzden sadece kalemime fısıldıyorum içimdekileri.Ben yazıyorum başkaları okur ya da okumaz,sever yada sevmez bilemem BENN sadece kalemime fısıldarım o da yazar. Ben ona ağlıyorum,o dinliyor ben ona gülüyorum o tebessüm ediyor. Ben içimin yangınını, yüreğimin serinliğini,sevincimi olduğum gibi sadece ona anlatabiliyorum,sadece o var beni hesapsız yargısız dinleyen, kalemim sen iyi ki varsın sen ki beni anlatan kalem,seni tutan ellerim sanma sakın,seni tutan yüreğim ,seni yazdıran duygularım sen ki bensin aynamdaki yansımamsın.

Ahh kalemim ahh acıların çığlığı, duyguların katibisin,can kalemim,canım kalemim sen benim içimi dışımı dokuyansın,renk renk desen desen çizensin,sen ki ben yokken hislerimi var edecek olan sancaktarsın... 

Yaz kalemim yaz benim özümü bilmeyen gerçek manada tanımayan beni seninle tanısın,yaz ki son nefesimi vermiş olsam bile, Hafizenin acısını tatlısını özünü kabuğunu senin çizdiğin resimde okusunlar. 

Çok konuşurum belki ama parantez içindeki söylemek istediklerim hep bir acı gülüşle dondu kaldı mimiklerimde.

İşte sen parantez içindeki o söyleyemediklerimi söyleyen , çığlık çığlığa haykırmak istediklerimi haykıransın sen,sen ki benim dilimsin,sesimsin.

Sen ki kalabalıklar içinde yalnızlığımda kaybolduğum zamanlarda beni kendime getirensin.. bazen hayallerimin şahidi,bazen de suya düşen hayallerimin kırgınlığısın.Sen ki kursağımda kalan dile gelmemiş onca hevesin yumruk olmuş hali.

]]>
Thu, 11 Nov 2021 00:07:11 +0300 Kasım Çiçeği
Öyle Bir https://edebiyatblog.com/İşte-tek-yaptığım-yapabildiğim-bu-satırları-karalamak-668 https://edebiyatblog.com/İşte-tek-yaptığım-yapabildiğim-bu-satırları-karalamak-668 Öyle bir UMUT ediyorum ki göklere uçacağımı zannediyorum

Öyle bir NEFRET ediyorum ki öfkemden çatlayacağım sanıyorum.

Öyle bir ÜZÜLÜYORUM ki büyük bir acı ruhumu sarıyor ölsem diye düşünüyorum.

Öyle bir SEVİYORUM ki dünyayı kucaklamak istiyorum.

Öyle bir HEYECANlanıyorum ki yamalı kalbim duracak diyorum...

Ama ne umudumdan göklere uçuyor,

Ne öfkemden çatlıyor,

Ne acımdan ölebiliyorum..

Ne sevince dünyayı kucaklıyor,

Ne de heyecandan kalbim duruyor,

İşte tek yaptığım yapabildiğim bu satırları karalamak.. .

Beni paramparça etse de tüm bu duygular işte ben neye direniyorsam artık ;tek tek topluyorum parçalarımi kimi yüreğime batıyor topladıkca.

Kimi aklıma mıh gibi saplanıyor, dayanamıyor diz çöküyorum,yıpanıyor çığlık çığlığa isyan etmek istiyorum.

Kimi ruhuma batıyor takatim kesiliyor,küsüyorum başta kendime herkeze,kırılıyorum ama kime neden,ahhh bennn...Yine ben aynadaki yansımamdan silip yaşlarımı,tutup elimden kaldırıyorum kendimi.Düştüğünü,yıkıldığını,kırıldığını, yıprandığını kimse bilmiyor bilselerdi el uzatmazlarmıydı daha yaş yanağıma düşmeden silmezlermiydi..

Bilecekler ama nefesim kesilince.

Uzatacaklar ama cansız bedenime.

Silecekler ama kendi yaşlarını,mezarım başında...

]]>
Tue, 21 Sep 2021 21:34:05 +0300 Kasım Çiçeği
Oyun https://edebiyatblog.com/Kalbimin-en-güzel-yerinden-sürgün-yedin-artık https://edebiyatblog.com/Kalbimin-en-güzel-yerinden-sürgün-yedin-artık Yine sancılar sardı dört bir yanımı,

Uykularım firar, hayallerim isyan etti.

Neden yoksun bilmiyorum.

Neden yanımda değilsin, kahroluyorum.

Acı çekiyor ruhum, yanıyor benliğim

Gözlerim çaresizce seni arar asla gelmeyeceğin o uzun yollarda,

Biliyorum yoksun, çırpınırım yokluğunda 

Biliyorum susmaz içimdeki o acı çığlık.

Senden çok uzaklarda, ben seni sensiz seviyorum.

Çaresizlik içinde tek çarem, sessizce sensizliğinle yaşamayı öğrenmek oluyor.

Uyuyabilsem gelir misin rüyalarıma?

Gelip de başucuma avutur musun beni?

Geldim işte deyip tutar mısın ellerimden?

Hayalimi hayaline katık eder misin?

Ahh be adam, söyle ben gerçek olmayan bir rüyada mı sevdim seni?

Yoksa ben aşk sahnesine çıkıp kendi kendime mi oynadım bu sevda oyununu?

Seyircisi bile olmadığın oyunumda

Sen arkana bile bakmadan giderken,

Ben kendi kendimi mi alkışladım?

Saf bir sevgi ile çıkmıştım karşına, başka ne yapılırdı bilmiyorum 

Ama oyun bitti.

Küflü bir sandığa kilitleyip kaldırdım seni

Kalbimin en güzel yerinden sürgün yedin artık.

Bunu sen istedin be adam,

Senin sevgine uyuduğum rüyalardan 

Beni yine sen uyandırdın.

Ve sen...

Gittiğin her yerde eksik,

Kabuk tutmamış bir yarayla

Yalan sevgilerde harcanaksın

Bu da senin oyunun olacak

Son perdesi, 

UNUTULDUN olacak.

]]>
Tue, 24 Aug 2021 16:50:05 +0300 Kasım Çiçeği
İmtihan https://edebiyatblog.com/imtihan https://edebiyatblog.com/imtihan Biliriz imtihanda olduğumuzu. Biliriz de ahiret yolculuğunda diken dolu yolda, düşe kalka yürürüz. Bir gün gülersek iki gün ağlarız, bir gün acı çeker, sonraki gün içimiz içimize sığmaz sebepsiz mutlulukla.

Herkes dünya yolunda farklı yolculuklar yapar. Yolculuklarımız nasıl da çeşit çeşit, tıpkı aynı toprakta rengarenk çiçekler gibi. Farklı yolculuklar, tıpkı parmak izimiz gibi.

Azı memnun, çoğu şikayetçi, kimi savaşcı, kimi yorgun, kimi bezgin, kimi çılgın, kimi sadece öylesine... Kimi ölesiye, kimi delicesine, kimi sadece rıza-i ilahi için uzayıp gider bitmez, tükenmez.

İşte, bu değilmi dünyanın gerçeği? 

Bazen bıçak kemiğe dayanır da isyan bayrağını çeker kafamızın içinde hiç bitip susmayan, hiçbir şeyin bastıramadığı o ses. Çeker çekmesine de o isyan da yorar bizi, daha çok acıtır içimizi.

Bazen bırakmak, su gibi akmak, herşeyi olduğu gibi kabullenip EYVALLAH demek, dolu başak gibi yaradana, sadece yaradana boyun bükmek... 

Evet yaşaması yazmak kadar kolay olmuyor belki ama o savaşçı içinde. Ve sen, seni kemiren o vesveseyi susturunca çıkacak ortaya. Sustur o sesi. Çıkar içindeki gücü. Sık yumruğunu ve kalk ayağa. Başın dik, emin adımlarla yürü. Yürü ki açılsın hayra giden tüm yollar, zorluklar diz çöksün önünde.

]]>
Tue, 10 Aug 2021 20:12:20 +0300 Kasım Çiçeği
Ayna https://edebiyatblog.com/ayna https://edebiyatblog.com/ayna Aynaya baktım 

Yansımam kırık,

Gözlerime baktım,kızarık..

Gönlüm,zaten kabarık

Söyle ayna ; varmı benden dargını..

Hayaller arkamdan yansır,

Acılar önümde sırıtır,

Kalbim,zaten sancır

Sen söyle ayna ; varmı benden kırgını..

Gözler yalan söylemez,

Haykırır sana herşeyi,

Bilir,ama kabullenmez gerçeği

Acı çekmek en büyük demrem mi?

Susma ayna ; varmı ben gibi enkazda kalanı..

Çık hadi ordan,

Bakma öyle uzaktan,

Çıkta,hesaplaşalım seninle

Söyle artık,derdin ne benimle

Yumrukluyorum aynayı,

Umuyorum çıkmanı,

Bana sarılmanı,

Söyle ayna ; varmı ben gibi kendini özleyeni..

Öyle bakma bana ,

Sarılsana varlığıma,

İhtiyacım var sana,

Tut beni bırakma ,

İzin ver artık ayna

Çııksın ordan,tutsun beni sıkıca

Susma ayna söyle ; varmı benim gibi,çaresiz kalanı...

]]>
Fri, 06 Aug 2021 15:47:36 +0300 Kasım Çiçeği
Buğday Tanesi https://edebiyatblog.com/bugday-tanesi https://edebiyatblog.com/bugday-tanesi Atıp toprağa gömdüler,

Üstünü örtüp sakladılar,

Sulayıp yalnız bıraktılar,

Karanlıkta kaldı,

Soğukta yattı,

İsyan bile etti,

Ama çok geçmeden,çıktı gün yüzüne,

Gömülüp terkedildiğini zannetti,

Lakin yeniden doğdu,

Güneşe doğru dönüp,

Boy attı,uzadı,gururla dikti başını,

Güneşte yandı,esen rüzgarla sallandı,

Tıpkı beşikte sallanan bir bebek gibi,

Sallana sallana büyüdü,

Rengi değişti, çünkü artık olgunlaşıyordu,

İçi daneleriyle doluydu artık,

Boynunu bükmüştü ağırlığından,

Doğduğu topraktan ayrılmayı bekliyordu

Ve o gün geldi biçildi,koparıldı toprağından,

Elden ele dolaştı,kaç diyarlar gezdi,

Önce yıkandı, serinledi ferahladı,

Lakin çok geçmedi yanmaya başladı,

Sertliğini kaybetti,yumuşamaya başladı,

Hoşuna gitti elbet,her geçirdiği evre başka bir kimlik veriyordu kendisine,

Yumuşadı,sonra kurumaya bırakıldı artık başına ne gelecek diye hayıflanmıyor,tadını çıkarıp güneşleniyordu...

Bu sefer de yumuşaklığını kaybedip sertleşti,

Şaşırmıyordu artık, çıktığı yolculuğun nerede biteceğini bilmese de,

Kaç durakta durup kostüm değiştirecekti,

Yolculuğunu tamamladığında...

Henüz bitmemiş yol virajlarında,bir kez daha renk değiştirmiş bembeyaz olmuştu...

Un diyorlardı adına,saçları ağarmış bir ihtiyardan farkı yoktu artık..

Tekrar suya atıldı,bir kaç yoldaş katıldı yola beraber devam edeceği,

Ne zaman su çıksa yoluna,bilirdi yanacağını,

Kabardıkca kabardı çoğaldı,cömertti artık,

Kaç parçaya bölündü,ama hala kabarıyordu çünkü yolculuğu sürecinde bunu öğrenmişti,

Bir el yordamıyla şekilden şekile giriyordu,

Ve biliyordu artık sona geldiğini,

Bir sıcaklık bir ateş derken son bir kez daha renk değiştirip nar gibi kızardı,

Miss gibi kokuyordu,

Çünkü yaptığı uzun yolculuğun ardından lezzetli bir ekmek olmuştu,

O ekildi,biçildi,pişirildi,kurudu öğütüldü,pişerek EKMEK oldu

Acı tokmağını yemeden,

Ateşle yoğurulmadan,

Çile tezgahından geçmeden,

Ne buğday tanesi ekmek olur,

Nede insan,hamken olgunlaşabilir.

Acıyla imtihan olmadan,

Dumansız ateşlerde yanmadan,

Cam parçası gibi paramparça olmadan,

Sen,sen olmazsın....olamassın..

Önünde aşılması gereken dağlar vardır, Aşmak istersin,ama izin vermezler. Durdurmak isterler seni ,o olmazsa dilleriyle engel olmak isterler.

Tüm bunlara gözünü kulağını kapatırsın.

Bu sefer de ellerine dikenler batar, tepeden güneş yakar, yokuş seni zorlar, dilin kurur, yeter dersin.

 Dinlenmek istersin başını kaldırıp bi bakarsın ki yolun uzun, yolun çetin,ağlarsın. Gözyaşların bir bir engelleri aşmaya yardım eder,

Tüm yorgunluğunu alır,kalkarsın ayağa, devam edersin,yoluna..

Bilirsinki: zirvedeki manzara çektiğin tüm zorluklara değecek...

DEĞECEK.. Yapman gereken kelebeğe dönüşecek tırtıl gibi kendi kabuğuna çekilip beklemek ve sabretmek....

]]>
Mon, 26 Jul 2021 19:26:08 +0300 Kasım Çiçeği
Sabahı bekliyorum https://edebiyatblog.com/sabahi-bekliyorum https://edebiyatblog.com/sabahi-bekliyorum

Gecenin,sessizliği çığlık çığlığa,ruhumu paramparça eden,bin bir düşünce kafamda, okyanustaki damlalar kadar çok kelimelerle, beynime bir hançer gibi saplanmakta,hisler donuk,gözler ıslak,gönül yorgun,sabahı zor bekliyorum...

Gözlerim tavanda hayaller firarda,dil suskun,kalbim kor ateşte...

Ben sensiz sabahı bekliyorum..

Yıldızlar parlar,ay ise aydınlatır kara geceyi, bütün geçmişi yak, artık geleceğe bak, nasıl olsa,batacak bu hüzün dolu gemi..

Ben sessizce sabahı bekliyorum..

Sessizce ama çığlık çığlığa, durgun su misali hoyratça,sevgi dolu ama nefretle,

Ben sabahı iple çekiyorum..

Aklım dağılmış, toparlaması çok güç,unutmak istiyorum ama bu pek gülünç..

Gülerek ben sabahı bekliyorum..

Kahkahalar eşlik eder acıma,güldükçe iner yaşlar yanağıma,sus dedikçe içimdeki kadına,ben geceyi yaşıyorum..

Volkan olup taşıyorum,su olup akıyorum,ama ben sana kanıyorum,aslında ben seni bekliyorum...

Sabah olur mu?Güneş doğar mı? Bilmem ama susacak benliğimi kemiren acı,dinecek ruhumdaki sancı.İşte o zaman olacak bana Gün Aydın..

]]>
Fri, 23 Jul 2021 02:28:51 +0300 Kasım Çiçeği
Geçecek mi ? https://edebiyatblog.com/sahi-tum-bunlar-gececek-mi-kalemim-iftar-edince-lezzetli-bir-sofrada-bana-gulumseyecek-mi-firtinam-dinecek-mi-dusuncelerim-sakinlesecekmi https://edebiyatblog.com/sahi-tum-bunlar-gececek-mi-kalemim-iftar-edince-lezzetli-bir-sofrada-bana-gulumseyecek-mi-firtinam-dinecek-mi-dusuncelerim-sakinlesecekmi Ayını gününü hatırlamıyorum,tek bildiğim yaşadığım o garip anın 2000 yılında olduğu,10-11yaşlarındaydım bir an geldi ve ben o andan itibaren görmeye,duymaya, düşünmeye başlamıştım ondan öncesinde yaşıyor muydum duyuyor,görüyor,düşünüyor muydum inanın hiç bilmiyorum,sadece bir kaç fotoğraf gibi silik kareler.ondan sonrası bir savaş harbi kendi içimde başlayan ve ölene dek bitmeyecek bir savaş,çoğunu kaybettiğim,kazandığımı hiç hatılamadığım ve kafamın içinde hiiç susmayan,durmadan konuşan ses ve düşündükçe çoğalan bir düşünce yumağı,çıldırmamak elde değil.yapmam gereken,yapılması gereken o kadar çok eylem varken,ben düşüncelerle boğuşuyordum.Elbette başetmenin bir yolu muhakkak olmalıydı,bulmalıydım onu,rahatmalıydım,düşüncelerimin sakinleşmesi ve yolumda ilerlemem gerekiyor du.Yazmak......yazdım bende,günlük tuttum,herşeyi yazdım, yaşadıklarımı,hislerimi,duygularımı içimden gelen ne varsa yazdım,benliğimi çıkarmış, olduğum gibi beyaz sayfalara yansıtmıştım.Dedim ki ohh dünya varmış.. Yazmasamda açıp açıp okudum,yazdıklarımı okumak hoşuma gidiyor,tekrar tekrar okumaktan sıkılmıyordum.Yenilerini yazmak varken ben okuyor okuyordum sonra nemi oldu:öfkeme yenik düştüm en hassas günlerimde yazmak varken ben yırtıp sobaya attım.Evet okumalara doyamadığım o güzelim duygularımı nakış nakış işlediğim o günlüğümü hiç acımadan yaktım o yandı ben yandım.O kül oldu ben harlandım.Keşkelerin fayda etmediğini ben ilk,duygularım yanarken öğrendim. Yandı işte bir defter ama benim içim hala yanar , olsaydı bir kerede daha okurdum şimdi.Ama yok ondan sonra kalemim yürümez oldu,beyaz sayfaya düşmez oldu ,oruç tutuyordu sanki çok bekledim iftar etmesini,leziz bir sofrada olduğu gibi saf ve temiz düşüncelerle ben doymasını istedim.Ara ara kalemi aldım elime düşünceler,ahhh bi düşse beyaz sayfalara,neler çıkacak,neler dökülecekti ama sanki bana küsmüş kalemim,ben zaten küskünüm kendime,hafif bir esintiyle yıkılmaya hazır olan benliğim.Hayret ki sallanıyor ama yıkılmıyordu.Ben neye direndiği mi bilmeden ben kendime küskün, kalemim bana kırgın,yaşıyorum hayat denen okyanus da,kırık dökük bir gemi,yırtık yelkeniyle,gözyaşlarımla su almaya başlamış, tek başıma içimde eksik olmayan fırtınaya direnen ruhum...Sahi tüm bunlar geçecek mi ? Kalemim iftar edince lezzetli bir sofrada bana gülümseyecek mi ? Fırtınam dinecek mi ? Düşüncelerim sakinleşecekmi ? belki,belki evet,belki de hayır kim bilir.Sen çık hele yolculuğa,yollar açılır belki sen yürürsün, hayallerin ardın sıra gelir,takati kalmadığı bir anda susayacaktır elbette gönlüne takılıp düşecektir çorak topraklarına,nazlı bir yağmur gibi, belki de tek ihtiyacın olan cesarettir ,yola çıkmak için yada destek ahhhh ahh bunların hepsi senin içinde ve sen farkında değilsin,evet sen senin farkında değilsin hep fırınalarla savrulmuş düşüncelerle kavrulmuş sun sen o yüzden önce git aynada kendine hoş geldin de...

Hoş karşılayacaktır emin ol buna...

]]>
Sun, 18 Jul 2021 01:19:39 +0300 Kasım Çiçeği