EdebiyatBlog & Online Blog Makale Kurgu Yaz Oku & Mavifrezya https://edebiyatblog.com/rss/author/mavifrezya EdebiyatBlog & Online Blog Makale Kurgu Yaz Oku & Mavifrezya tr-TR © 2021 | EdebiyatBlog® | Tüm Hakları Saklıdır. 29 Eylül Sabahı https://edebiyatblog.com/29-eylul-sabahi https://edebiyatblog.com/29-eylul-sabahi 29 Eylül sabahı sevdiğim adamın kollarında ölü bulundum. Özür dilerim çığlıklarının arkasına saklanmış nefreti delip geçerken bedenimi çoktan tek etmiş ruhumu, gözyaşları kireç beyazına dönmüş yüzüme damlıyordu. O yeşil gözlü bir caniden başkası değildi. Bir eli ensemin altındaydı. Düşmemen için kavrıyordu sıkı sıkıya sanki düşsem canım acıyacak, yaralanacakmışım gibi. Diğer elinde tuttuğu tabancası bile lanet okuyordu ona, haberi yoktu. Sevgi diye bahsettiği şeyin benim kalbimi durdurduğundan haberi yoktu. "Ne yapacaksın, ne yapabilirsin?" diye meydan okumuştum ona, elimdeki telefonu çekip almaya çalışırken. "Kimse olamaz benden başka." diye fısıldamıştı. Kimse yoktu. Bunu birine anlatmaya çalışsam yine suçlu çıkacaktım. Yine aldatıyormuş damgası yiyecek, yine iğrenç ithamların pençesinde can çekişecektim. "Sana anlattım." dedim dolu gözlerime eşlik eden çatallaşmış sesimle. "Sana anlattım yeşil, sadece arkadaşım. Milyon kez kontrol ettin, neden böyle yapıyorsun?". Gözlerini bir süre benim son kez göreceğim gökyüzüne kilitleyip belindeki silahına sarıldı."Tek kurşun var içinde." dedi gözlerime nefretle bakarken. "Ya telefonunu bana vereceksin ve hiçbir şey olmamış gibi yolumuza devam edeceğiz, ya da burada toprağa ait olacaksın."" Vermeyeceğim." dedim alnıma dayalı silahla bakışırken, "Senin kazanmana izin vermeyeceğim."" Sen bilirsin." diyip tetiği çektiğinde etrafa akbabalar misali derin bir sessizlik üşüştü. Sessizliği parçalayan tek şey acımasız namlunun çığlığıydı. Ben 19 yaşında, hayat kurtarmak için canını dişine takıp okuyan genç bir kızdım. Bir 29 Eylül sabahı beni sevdiğini sandığım bir caninin kollarında ölü bulundum. İzbe bir sokak, siren seslerine karışmış bir kalabalık vardı. Öldüren o, döven o, hayatımı zindana çeviren yine oydu. Gazeteler kıskanç sevgili cinayeti diye yazdı. Hakim cinnet bahanesinin arkasına sığınarak ceza indirimi verdi. Herkes beni sevgilisini aldatan kötü bir kadın olarak tanıdı. Bana tek kollarını açan öldürüldüğüm caddede duyulan mis gibi toprak kokusuydu. Adalet bir tek yerin altında geçmiş, adalet bir tek yaradanın nezlinde gerçekleşmişti

]]>
Sat, 29 Jan 2022 18:37:06 +0300 Mavifrezya
Kazayla Ölmek https://edebiyatblog.com/kazayla-olmek https://edebiyatblog.com/kazayla-olmek Ölüm kalbimi ele geçiriyor gitgide. Minik bir kızın çığlıkları yankılanıyor kalbimin her köşesinde. Bir trafik kazası gibi. Olay yeri güya güvenli ve paramedikler gelip kurtarmaya çalışıyor kazazedeleri. Oradaki siyah kodlu bir hastayım ben. Çabaya ihtiyaç duyulmayan ve öylece bırakılıp diğer hastaya geçilen. Olay yeri güvenli mi cidden? Kimse elimden tutmayacak mı ben öylece ölüp giderken? Nabız ve solunumu alınamıyor. Ruhuma bakın diyemiyorum. Orada bir yerlerde hala canlı birkaç parçam var diye haykıramıyorum. Anlatamıyorum kendimi. Kaybediyorum gittikçe son kalan ruh parçamı. Buraya kadar mıydı yani her şey? Siyah kod diyip bir ceset torbasına konmamı mı izleyecek herkes? Evet öyle mavi frezya. Sen de kaybedilenlerdensin artık. Her sene sadece bir gün hatırlanacaksın. Kimsenin en büyük acısı olacak kadar değer görmedin ve görmeyeceksin. Es geçilen bir hayattı seninkisi. Es geçilip yok sayılan, hatalarla dolu bir kadınsın. Ölüm en çok da sevilmemenin kendini hatırlattığı zamanlarda geliyor aklına, biliyorum. Seni ancak ben anlıyor ve en çok ben dinliyorum. Seni en çok ben seviyorum. Ben ölüme terkedilen ruhunum mavi frezya. İçimdeki cılız sesle tekrar tekrar konuşuyorum. Kimsem yok biliyorum. Yanıma yaklaşan görevliler alıyor bedenimi ve ceset torbasına koyup tekrar yaşatıyorlar bana karanlığı. Her gece onsuz uyuyamadığım karanlık şimdi beni korkutuyor. Üşüyorum. Vücudumda kendini belli eden ölüm katılığı var. Morarmaya başlamış parmaklarım neden hala yazmak istiyor? Bilmiyorum. Saçma sapan cümleler bunlar aslında. Birbirinden ayrı düşmüş kelimeler feryat ediyor benliğimde. Sayfalarca saçmalamak istiyorum. Boğaz ağrım oldukça belirgin ve beni kaza yerinden gerçek hayata çekiyor. Kulağımdaki müzik kendi kendime kalmamı istiyor. Düşüncelerimse kendi kendime kalırsam intihar edeceğimi söylüyor. Edemeyeceğimi biliyorum. Sadece bundan emin bile olabilirim. Haykırmak istiyorum fakat tahriş olmuş ses tellerim buna izin vermiyor. Son sözlerimi ruhuma ithaf etmek istiyorum: ' Seni seviyorum kayıp ruhum. Sırf sen varsın diye yaşıyorum.'

]]>
Fri, 28 Jan 2022 00:29:02 +0300 Mavifrezya
Kimsesizliğin Ezgisi https://edebiyatblog.com/kimsesizligin-ezgisi https://edebiyatblog.com/kimsesizligin-ezgisi Yağmur yağıyordu. Bardaktan boşalırcasına değil de hüngür hüngür ağlarcasına. Ağlarını yalnızlığa atıyor ve her seferinde biraz daha hüzün tutuyordu. Derya kuzuları değildi bunlar. Bunlar hayatın keskin kırıklarıydı. Şişman, sivilceli ve ölüme aşık kız yağmuru izliyordu okul denen hapishanenin penceresinden. Dün gece yediği dayaktan ötürü ayakları tutmuyor gibiydi fakat biraz daha yağmuru izlemek için direniyordu çünkü yağmur onun yerine ağlıyordu. Omzunda ağlayacağı tek bir arkadaşı bile yoktu ki nemrut misali ifadesizlik takındığı yüzüne kimsenin bakmasını da beklemiyordu. Acılarını sakladığı bu maske onu hissizleştirmeye yetmiyor aksine yalnızlığını hatırlatıp harlıyordu alevini. Bir ihtimal daha olabilirdi diye geçirdi içinden. Belki birilerine anlatır ve birinin omzunda ağlardı. Belki bu derman olurdu fakat kimdi o kişi? Kimin cesareti vardı ki onun acılarını paylaşmaya. Acılarının yarısı bile yeterdi bir insanı yakmaya. Kimseye bu kötülüğü yapmaya hakkı yoktu. Kimsesizliğini çıkardı gönlündeki sandıklardan. Yağmuru izlerkem bir yandan da anlattı kimsesizliğine yalnızlığını. Tek sırdaşı o kalmıştı. Bir daha sandığa koymamak üzere çıkarmıştı kimsesizliğini ve bir daha olmayacaktı kimse onun kimsesi. Anlatacakları bir türlü bitmiyor, yağmur bir türlü dinmiyordu. Susmuyordu inadına ilerleyen akrep ve yelkovan. On dakikalık kısa bir ara yetemezdi ona. Her şeyi öldürmek istedi içinde ama o zaman kimsesizliğini de gömmesi gerekirdi. Kim dinlerdi o zaman onu ki? Saçmalıyordu. Zil çaldığında topallayarak sınıfa adımladı. Yağmur hâlâ yağıyordu. Orada bıraktı tüm kırıklarını. Yağmura tembihlemişti kimseye anlatmaması için acılarını. Yağmur dinlemedi ve bağır çağır haykırdı herkese. Yağmur kendini yırtarak yağdı ve duyurdu herkese fakat bunun acılar olduğunu anlayamadı hiçkimse.​

]]>
Wed, 19 Jan 2022 22:53:09 +0300 Mavifrezya