EdebiyatBlog & Online Blog Makale Kurgu Yaz Oku & Mehmetkvk https://edebiyatblog.com/rss/author/mehmetkvk EdebiyatBlog & Online Blog Makale Kurgu Yaz Oku & Mehmetkvk tr-TR © 2021 | EdebiyatBlog® | Tüm Hakları Saklıdır. Yalnızlıgın Kıyıları https://edebiyatblog.com/yalnizligin-kiyilari https://edebiyatblog.com/yalnizligin-kiyilari Mon, 18 Apr 2022 16:46:01 +0300 Mehmetkvk Hayatın Arka Perdesi https://edebiyatblog.com/hayatin-arka-perdesi https://edebiyatblog.com/hayatin-arka-perdesi Okuldan arda kalan vakitlerinde çalışmak zorunda olan Sinan’ın aklına yeni bir fikir daha gelmişti ve evinin arka tarafında kalan küçük alanda bir şeyler yetiştirip satacaktı. Elbette bu konu hakkında pek bir bilgisi yoktu ama öğrenmesinin zor olmayacağını tahmin edebiliyordu. Okul, ödev ve bulabildiği herhangi bir işte çalışmak dışında boş kalan tüm zamanlarını bahçeye ayıracak böylece pazarda bir şeyler satarak ailesine yardımcı olabilecekti. Belki biraz fazla kazanır ve küçük kardeşine bir bayramlık bile alabilirdi. Kendisi başkalarının verdiği eski kıyafetleri giymeye alışmıştı ama kardeşi yılda bir defa bile olsa yeni elbiseler giymek istiyordu. Komşusundan emanet aldığı el arabasıyla pazarda küçük taşıma işleri yapıyor ve akşamları tezgahları toplamaya yardım ediyor böylelikle eline biraz para geçiriyordu. Bu defa kazandığı parayla biraz tohum satın almış ve kafasına koyduğu şeyi yapmak için yola koyulmuştu. Evi uzaktı ve yürüyerek gelmek zorunda olduğu için çok yorulmuştu. Annesi ona dinlenmesini tembih etmişti ama o hemen bahçeye koştu ve orayı çapalamaya başladı daha sonra tohumları ekerek hafifçe suladı. Sıra ödevini yapmaya gelmişti ama ödevini yaparken uyuyakalacak kadar yorgundu. Ödevinin başında bir süre uyuduktan sonra gece yarısı uyanmıştı ve hemen kaldığı yerden devam etmiş, ödevini aksatmamıştı. Zaten onun okulda başarılı olmasının en önemli sebeplerinden biri derslerine ve ödevlerine özen göstermesiydi. 

 Aradan belirli bir süre geçmiş ve domatesler satılacak kıvama gelmişti. Üstelik gayet bereketli bir toprağı vardı bu yüzden beklediğinden daha fazla domates yetişmişti. Heyecanla bunları pazara götürdü. Küçük bir tezgah açmıştı ve biriktirdiği temiz poşetleri kullanıyordu. Poşetlerin hepsinin aynı renk olmasına özenle dikkat etmişti çünkü insanlar farklılıktan dolayı temiz olmadığını düşünebilir ve ondan satın almazlardı o zamanda bütün emeği ve günü boşa gider, hayalleri suya düşerdi. Neyse ki ilk müşterisi gelmişti ve yanda bulunan tezgahın terazisini kullanarak ilk satışını yapmıştı. O gün güzel satış olmuş ve oradan memnun ayrılmıştı. Sonrasında süreç aynı şekilde devam etti,  hatta o kadar iyi gidiyordu ki kardeşiyle birlikte annesi ve kendisine de bayramlık almayı düşünecek duruma gelmişti. Evin ihtiyaçlarına katkı sağlıyor bir yandan da para biriktiriyordu. Yaptığı hesap doğru ilerlerse bayrama kalmadan kıyafet paraları tamam olacaktı.

 Yine pazarda tezgah açtığı bir günün akşamıydı ve bayram yaklaşıyordu. Elindeki tüm domatesleri satmasına rağmen paranın yetersiz kalmasından korktu ve eskiden yaptığı gibi tezgahları toplamaları yardım etmek istediğini söyledi. Pazarcılar kabul etmişlerdi, zaten onlarında yardıma ihtiyacı vardı. Nihayet eline bir miktar para geçmişti. Yine saat çok geç olmuştu ve eve yürüyerek gitmesi gerekiyordu. Çünkü evin masrafları vardı ve bayramlık alacağına da söz vermişti. Aslında taksi o kadar pahalı değildi ama yine de onu sarsabilirdi. Yolu yarılamıştı ama yine de şehir merkezinden oldukça uzaktaydı. Sokağın ıssızlığı ve yanıp sönen sokak lambaları insanın içine işliyordu. Üstelik etraftan gelen köpek seslerini de gittikçe yaklaşıyor gibi hissediyordu. Sinan’ın elini cebine götürüp paraların orada olduğunu hissetmesi ve bayramlıkları düşlemesi içine işleyen korkuları yok etmeye yetmemişti. İçinde kötü bir his vardı ve yanılmamıştı. Karşıdan 25-30 yaşlarında üç sarhoş geliyordu ve niyetleri gayet açıktı. Önce birisi ona omuz attı ve önüne baksana diyerek suçu ona yüklemeye çalıştı ancak Sinan oradan kurtulmak için arkasına bile bakmadan özür dilemiş ve yoluna devam etmeye çalışmıştı. Arkasından yaklaşan adam, dur bakalım öyle çarpıp kaçmak var mı ? kuru bir özürle kurtulamazsın diyerek omzuna yapıştı. Diğeri ona eşlik ederek bu seferlik seni affedebiliriz ancak bize bir miktar ödeme yapman gerekiyor dedi. Ama hiç param yok ki diyen Sinan kendini inandıramadı ve burnunun tam ortasına yediği kafa darbesiyle savruldu. Tam kafasını kaldırıyordu ki diğeri gözüne bir yumruk savurdu neyse ki sıyırmıştı. Hemen doğrulup kaçmak istedi ama bu mümkün değildi. Son çırpınışlarla karşı koymaya çalışarak birisini yere devirdi. Ama kalıplı olan diğer adam onu yakaladı ve öldüresiye dövdü. Sıra parasını almaya gelmişti ama Sinan çok inat etti. Bu sırada yerde yatan adam kalmış ve dayak yemeyi hazmedememişti. Cebinden çıkardığı bir çakıyı Sinan’a sapladı. Onlar hemen kaçıştılar ama Sinan yere düşüp kaldı elinde tuttuğu paralar kanlar içerisindeydi. Uzaktan yanan ışıkları ve bağırış seslerini duyuyordu. Parasının elinde olduğunu hissederek gülümsedi ve gözleri kapandı.

]]>
Sat, 16 Apr 2022 23:59:19 +0300 Mehmetkvk
Seninle gelen bahar https://edebiyatblog.com/seninle-gelen-bahar https://edebiyatblog.com/seninle-gelen-bahar Sana koşmak için atıyorum adımlarımı, 

Yürüdüğüm yollarda adın yazıyor.

Sen ekiyorsun gönlüme sevda tohumlarını 

Gözyaşlarımla suluyorum onları 

Şimdi her dalında ayrı bir sen yetişiyor.

Gülüşünle gelen baharlar,

İçimde aşkını yeşertiyor.

Öyle büyüyorsun içimde 

Ve uzanıyorsun gökyüzüne bitmeyen güzelliğinle.

Ruhuma aşk mevsimi geliyor...

Sevdanın meyvelerinde hep çürüğe denk geliyorum, 

Sonunda tüm şansımı seninle harcadığımı anlıyorum.

Öyle güzel açıyorsun ki içimde,

Kıyamıyorum seni sevmeye bile.

Sonbahar geliyor gidişinle 

Ve ben yine seni bekliyorum 

Güneşin doğduğu o güzel yerlerde.

]]>
Thu, 14 Apr 2022 16:23:54 +0300 Mehmetkvk
BARIŞ MANÇO https://edebiyatblog.com/baris-manco https://edebiyatblog.com/baris-manco Tue, 01 Feb 2022 14:02:13 +0300 Mehmetkvk ÖZDEMİR ASAF https://edebiyatblog.com/ozdemir-asaf https://edebiyatblog.com/ozdemir-asaf Fri, 28 Jan 2022 11:50:24 +0300 Mehmetkvk UYANMAK https://edebiyatblog.com/uyanmak https://edebiyatblog.com/uyanmak Küçükken ninnilerle uyutuluruz, bir gün gerçeklerle uyanacağımızı bilmeden. Gerçekleri öğrenmeye başladıkça ne kadar uyutulduğumuzu daha iyi anlarız. Sonra nasıl uyutulmaya devam ettiğimizi ve kendimizi nasıl uyandıracağımızı. Önce bol bol araştırarak başlarız uyanmaya, gerçek sandığımız onca şeyin bir yalan olduğunu öğrenerek uyanırız. Sonra gerçekleri öğrenir ve inandığımız her şeye şüpheyle yaklaşırız. Bazen uyanmanın verdiği acıdan şikayet etsek bile gerçeklerle aydınlanmaktan vazgeçemeyiz. Biz büyüdükçe uyutma çeşitlerini de değiştirir insanlar. Bazılarımızı yalanlarla uyuturken bazılarımızı gerçeklerin farklı yorumlanmasını sağlayarak uyuturlar. Bu uykular insanların hayatlarının birer rüyadan ibaret olmasına sebep olur. Kimimiz korkuyla uyanırız bu uykudan, kimimiz dinç bir şekilde. Korkuyla uyananlarımız geç kalmanın verdiği korkunun pençesinden bir ömür uyanamaz. Dinç uyananlarımız ise zamanında uyanmanın ve güçlü olmanın verdiği cesaretle doğrulardan korkmayız. Bazılarımız ise ömür boyu uyur ama asla büyüyemezler. Peki biz, biz ne zaman uyanırız? 

]]>
Wed, 26 Jan 2022 01:06:51 +0300 Mehmetkvk
Ömrümüzün Değeri https://edebiyatblog.com/omrumuzun-degeri https://edebiyatblog.com/omrumuzun-degeri Hayatın anlamını sorgulamadan yürüdüğüm sokaklarda sen yoksun artık ve o sokaklarda sensizliğin acı soğuğu işliyor bedenime. Yüzümde hayatın ne kadar kısa olduğunu anımsatan kısa bir tebessüm oluşuyor. Her şeyi dün yaşamış gibi hissediyorum, oysa üzerinden yıllar geçti. Artık sorgulamaya başlıyorum hayatı, kısacık ömrümüzü ne uğruna harcadığımızı. Ömür denilen bu sürede bizi üzen ve mutlu eden şeylerin gerçek değerinin ne olduğunu düşünüyorum. Neye göre değer veriyoruz hayatımızdaki şeylere? Değer verdiğimiz şeylerin bizi ne için mutlu ettiğini ve ne için üzdüğünü düşünüyorumda elimizde bu kadar imkan varken mutluluğu neden hep bir köşeye ittiğimizi anlamıyorum. Gerçekten ölmekten mi korkuyoruz yoksa yaşayamadığımız bu hayatı geride bırakmaktan mı? Cevabını bilmiyorum ama ben bu hayatı terk etmeden önce yaşamak istiyorum. 

]]>
Mon, 24 Jan 2022 15:30:54 +0300 Mehmetkvk
Sorgulamak https://edebiyatblog.com/sorgulamak https://edebiyatblog.com/sorgulamak Milyonlarca hatta milyarlarca insan neden var olduğunu bilmeden, sorgulamadan yaşıyorlar. Bir hedefleri, bir amaçları hatta bir fikirleri bile yok. Sadece hayatın akıp giden olağan sıradanlığına ayak uydurma çabasıyla yaşıyor. Basit korkular, basit heyecanlar ve olabildiğince az riskle yaşıyorlar hayatlarını. Hayatlarından bir beklentileri yok. Uğrunda can verdiği değerler bile alışkanlıkları olmuş çoğu kişilerin ve araştırma duyguları körelerek yok olmuş. Hayatlarının bir döneminde düşünüyorlar belki ama sonra yine herkes gibi hayata karışıp gidiyorlar. Basit şeyler yetiyor onları mutlu etmeye ve gereksiz şeyler için üzülüyorlar. İnandıkları ve sevdikleri şeylerin yanlış ya da doğru olmasıyla ilgilenmiyorlar. Bu da bir risk onlar için çünkü eğer yanlış çıkarsa hayatlarını değiştirmeleri gerekecek. O yüzden hiç sorgulamadan yaşamanın güzel olduğunu sanarak tüketiyorlar ömürlerini. İnanmak istediklerinize değil gerçeklere inanın sevgili okur belki hayatınız değişir ama bir yalanla mutlu olmak yerine gerçeklerle yaşar hayatın tadına varırsınız. Seçim size ait ve ömür bitiyor.

]]>
Sat, 22 Jan 2022 20:09:56 +0300 Mehmetkvk
Hüzün içeren kelime "KİMSESİZLİK" https://edebiyatblog.com/huzun-iceren-kelime-kimsesizlik https://edebiyatblog.com/huzun-iceren-kelime-kimsesizlik Bazen kimsesiz kalır insan. Ne tutunabileceği bir dal, ne de düştüğünde onu tutabilecek bir el bulamaz. Gözyaşlarını silen, derdini dinleyen kimsesi olmaz. İşte o an ne bir sevgili, ne bir dost, ne de bir akraba bulabilir kendisine yardım edebilecek. O an anlar gerçek çaresizliği ve bu çaresizlik halinin insanda ne büyük yıkımlara sebep olduğunu. Denizin ortasında susuz kalmak gibidir bu. Etrafın su doludur ama sana faydası yok. Kimsesizlikte böyledir işte, nice kalabalıklar içerisindesindir ama sana yardımı olacak tek bir kişi bile bulamazsın. Odanı aydınlatan ışığın sönmesi gibidir. Dünyan kararır, yolunu bulamazsın. İnsan kimsesiz kalmadan anlayamaz etrafındakilerin değerini, kimsesiz kaldığında ise çok geç olur. Bir garibin dörtlüğünde dediği gibi;  

Kimsesizlik bir su idi, ben boğuldum

Işıklarım bir bir karardı, ben kayboldum

Yokmuş dünyada böyle bir acı, bilmiyordum

Kimsesizliğin adını ben ölüm koydum. 

]]>
Wed, 19 Jan 2022 22:36:44 +0300 Mehmetkvk
Nazım Hikmet https://edebiyatblog.com/nazim-hikmet-1469 https://edebiyatblog.com/nazim-hikmet-1469 Sat, 15 Jan 2022 17:36:56 +0300 Mehmetkvk KORKU https://edebiyatblog.com/korku https://edebiyatblog.com/korku Korku genellikle henüz başına gelmeyen ama geldiğinde acı çekeceğini düşündüğün ( ya da bildiğin) olaylar karşısında hissettiğin şeydir. Korku başarının düşmanıdır. Korkan insan harekete geçemez ve bu yüzden başarılı olamaz. Korkunun üstüne gitmek bazen kazandırır, bazen kaybettirir ama hiçbir şey yapmadan duran ve devamlı korkan insan zaten kaybetmiştir. Somut bir örnekle açıklamak için köpekten korkan bir çocuğu inceleyebiliriz. Bu çocuk kapısının önünde dolaşan bir köpek gördüğünde evinden çıkamaz ve yapmak istediği şeyi erteler. Ama korkusu olmayan bir çocuk dışarı çıkabilir ve istediği gibi hareket edebilir. Korku her zaman kaybettirir ancak burada dikkat edilmesi gereken ince bir çizgi vardır. Bu çizgi korkunun üstüne gidip kazanmak mı yoksa risk almak mı olduğunu bilerek hareket etmektir. Korku karşısında yapılması gereken en önemli şey doğru zamanda cesaret göstermektir. Belki korkularımızdan kurtulamayız ama onları azaltabiliriz. Korkuları azaltmak daha yaşanabilir bir hayat demektir. Cesaret korkunun özgürlüğe zincir vurmasına izin vermemektir. Ayrıca dikkat edilmesi gereken bir diğer konu ise aptallıkla cesareti karıştırmamaktır.

]]>
Thu, 13 Jan 2022 19:52:32 +0300 Mehmetkvk
Öğüt https://edebiyatblog.com/ogut https://edebiyatblog.com/ogut Bazen gitmek değil kalmak gerekir

Bir hoş sözle gönül almak gerekir

Sözünde bal mı var zehir mi?

Söyle bunu kim bilebilir

Susmak çözüm değil anlatmak gerekir

Anlamayanı dinlemek daha iyidir

Anlatmak mı istiyor yoksa konuşmak mı?

Söyle sence hangisi daha iyidir

Hayal değil gerçek gerekir

Bazı hayaller gerçek gibidir

Hayal mi güzel yoksa gerçek mi?

Söyle hangisi sana göredir

]]>
Wed, 12 Jan 2022 21:57:01 +0300 Mehmetkvk
Baba ve kızı https://edebiyatblog.com/baba-ve-kizi https://edebiyatblog.com/baba-ve-kizi Her zaman başkalarından duyduğu pazartesi sendromunu hiç tadamamış bir insan olarak hayatını devam ettirmeye çalışan adam maaşının azlığını, geçim sıkıntısını ve yokluğun ne olduğunu çocuklarına asla yansıtmıyordu. Pazartesi onun için bir sendrom değil ailesinin geçimini kazanmak için bir işi olduğuna sevinme günüydü. Bazen iki işte çalıştığı olmuş yine de hiç şikayet etmemişti. Hep daha fazlasını isteyen ama aynı zamanda elinde bulunanla yetinmeyi bilen bir insandı. Gençliğinde her zaman özgürlük peşinde koşan bu adam çocukları için kabul ettiği esaretin mutluluğu yaşıyordu ama içerisinde her zaman özlemini duyduğu başka bir hayat vardı. Daha rahat, daha güzel ve daha özgür bir dünyanın mümkün olduğunu bildiği halde bu şekilde yaşamak onda gizli bir öfkeye sebep oluyordu. İçerisinde biriken öfke yaşadığı ilginç bir olayla patlama gösterdi. Kızı bir akşam eve nefes nefese kalmış ve korkmuş bir halde geldi. Ne olduğu sorulduğunda yolda bir adamın onu takip ettiğini söylemiş ve yolda yürümenin bile tehlikeli olduğunu bilerek yaşamanın acımasızlığından uzun uzun bahsetmişti. Sabah gazetede o adamın bir kadını öldürüp kaçtığı haberini okuduğunda bir süre kendine gelememişti. Sonra babası onu ikna etmiş ve okuluna bırakmıştı. Akşam işten izin alamadığı için onu okuldan almaya gidemeyen baba, o gün o katilin yeni kurbanının kızı olacağını bilmiyordu. Bu olaydan sonra adam sinir krizi geçirdi. Sonra "ben kızımla özğürlüğümüze koşmaya gidiyorum kahrol dünya!" yazan bir not bırakarak ortalıktan kayboldu. O adama ne olduğu ise bilinmeyen bir soru işareti olarak kaldı.

]]>
Wed, 12 Jan 2022 20:28:33 +0300 Mehmetkvk
Yorgunluk https://edebiyatblog.com/yorgunluk https://edebiyatblog.com/yorgunluk Gerçek yorgunluk nedir hiç düşündünüz mü? Sadece bedenimizde hissettiğimiz şeye mi yorgunluk denir? Eğer öyleyse zihnimizi yıpratan olaylar ve düşünceler nedir? Bence gerçek yorgunluk endişedir. İnsan endişelendikçe korkar, korktukça düşünür ve bir süre sonra durumlar içinden çıkılamayan bir hal alır. İşte bu hale geldiğinde hissettiğin o şey gerçek yorgunluktur. Gerçek yorgunluk insanı yıpratır, eritir ve hatta yok eder. Siz siz olun kendinizi yorgunluğun kollarına bırakmayın. Tek yorgunluğunuz dinlenince geçecek olan ağrılarınızdan ibaret olsun. Endişe yarındır o yüzden yarını düşünerek yorulmayın ve anın tadını çıkarmaya çalışın.

]]>
Tue, 11 Jan 2022 22:03:54 +0300 Mehmetkvk