EdebiyatBlog & Online Blog Makale Kurgu Yaz Oku & Merve Yağmur https://edebiyatblog.com/rss/author/merve-yagmur EdebiyatBlog & Online Blog Makale Kurgu Yaz Oku & Merve Yağmur tr-TR © 2021 | EdebiyatBlog® | Tüm Hakları Saklıdır. İzin Ver Zamana https://edebiyatblog.com/izin-ver-zamana https://edebiyatblog.com/izin-ver-zamana Bitirdiysen içindeki yarım kalmışlıkları

Sildiysen mazideki içi boşaltılmış hatıraları

Başla yeniden ve son kez

İzin ver zamana

Serbest bırak ruhunu

Hazırsan

Kalk yerinden ve ilerle

Son kez ve sonsuza…

20/10/2022

]]>
Tue, 04 Jul 2023 01:44:25 +0300 Merve Yağmur
Hayat Yolu https://edebiyatblog.com/hayat-yolu https://edebiyatblog.com/hayat-yolu Rüyalar görüyorum bazen.

Gerçekleşmesi mümkün olmayan.

Gerçekleşse de bu dünyaya yakışmayacak kadar güzel olan.

 

Masallar dinliyorum.

Zamandan da mekandan da oldukça uzak.

Bu evrene oldukça ters biçimde hep mutlu sonla biten.

 

Rüyalar, masallar ve daha tüm soyutlukların aksine avucumda bir hayat var.

Yaşamam gereken. 

Yürümem, üzerine düşünmem gereken bir hayat yolu.

Bunu kendime en yakışan şekilde başaracağım.

Bundan eminim.

Ancak neresinden başlayacağım.

Tereddütteyim.

]]>
Sun, 02 Apr 2023 02:10:50 +0300 Merve Yağmur
Uyurgezer https://edebiyatblog.com/uyurgezer https://edebiyatblog.com/uyurgezer Uyurgezer

Aldığın nefesi ciğerlerinde hissedemezsin

Belki de nefes bile almıyorsundur bilemezsin

Buna rağmen yaşama devam etmeyi denersin

Her şeyin düzelmesini dilersin

Kendine çeşitli sözler verirsin

Ama yine duygularına yenilirsin

Yenildikçe kendine kızarsın

Kızınca eline bir şey geçmez bilirsin

Sonunu bile bile aynı döngüye devam edersin

Bir gün aldığın soluğu ciğerlerinde hissettiğinde 

Anlarsın

Uyanmışsın.

 

13.11.2022

]]>
Tue, 28 Mar 2023 13:52:52 +0300 Merve Yağmur
Bilmediği Yolların Sarrafı https://edebiyatblog.com/bilmedigi-yollarin-sarrafi https://edebiyatblog.com/bilmedigi-yollarin-sarrafi Bazen hiç bilmediğim bir şehrin yine hiç bilmediğim bir sokağında aklım bir karış havada dolanmak istiyorum. Kafamdaki tüm düşüncelerden oldukça uzakta ve bilinçsiz bir şekilde karış karış gezmek istiyorum o sokağı. Sonra ansızın sokağın köşesindeki o sahafın önünde durup dükkanın camından içeriyi incelemeye başlamak. İçeride tüm sorularımın tek bir cevabının saklı olduğunu iliklerime kadar hissedip anlık bir kararla içeriye dalmak. Herhangi bir dolabın herhangi bir rafından rastgele bir kitap seçip aynı rastgelelikle bir sayfa açarak o sayfada dünyanın sırrını bulmak istiyorum. Evren tarafından bana gönderilen bir büyülü cümle tek istediğim. Ama o kadar rastgele olsun ki bunun planlı olduğunu hissetmeyeyim. Bilmeyeyim ki inanayım. İnanıp ona göre yön vereyim bu ikircikli yaşantıma. 

Oysa şimdi bu kağıdın başında bunu isterken bile ikileme düşüyorum. Bu olayın yaşanması bana geçici bir haz mı verir yoksa olay sonrasında farklı bir evrenin kapıları mı bana açılır? Olmamış bir olayın araladığı ihtimal kapılarını değerlendirip rastgelelikten söz edecek kadar da git gelliyim bir yandan.  Ne olacak, yolun sonu nereye varacak bilmiyorum ama bir ayrımdayım bu açık. Seç bakalım tarafını, oluştur rotanı ve ilerle kolaysa şayet.  Her ihtimalde de bil ki savaşacaksın çünkü o sokakların bir tabelası yok, o sahaf hiç var olmadı ve o sözü yazacak bilge henüz yolun sonuna ulaşmadı.

23.03.2023 ~12.47

]]>
Thu, 23 Mar 2023 14:25:01 +0300 Merve Yağmur
Neşe Ağacı https://edebiyatblog.com/nese-agaci https://edebiyatblog.com/nese-agaci Neşe ağacıdır onun adı. Ne zaman baksan etrafında onlarca insan vardır. Yaşam enerjisini kaybetmiş, yeni umut ışığı arayan ve soluğu bu ağacın yanında alan insanlar topluluğu. 

 

Gövdesi olabildiğine geniş ve upuzun. Sanki yanına gelen herkese kucak açabilmek için  bu şekildeymiş gibi.

 

Dalları çıt kırıldım biraz. İnsanların saçlarının  arasından geçirip saçlarıyla oynamak ve onları huzurlu hissettirebilmek için bence.

 

Yaprakları renk renk. Kimin hangi renge sevdası olduğunu bilmediğinden serpiştirivermiş eline geçen her renkten bir parça.

 

Duruşu, hareketi, konuşması, suskunluğu, tebessümü kısaca baştan aşağıya her şeyiyle neşe kaynağıdır bu ağaç.

Gövdesine yaslanan, yaprakları altında uzanıp gökyüzünü izleyen her insan bitmez bir neşeyle dolar garip bir şekilde. 

Vakti zamanında genç bir delikanlı keşfetmiş bu ağacı. Ve ne zaman neşesini kaybetse buraya gelmiş. Yaş kemale erip yürüyemeyecek hale gelene kadar sürdürmüş buraya gelmeyi. En son Neşe ağacı ona kendi dallarından en güçlü ve kuvvetlisini hediye etmiş. "Bana gelemesen bile benden bir parçayı taşı yamacında. Sana hep neşe versin." demiş. O andan sonra o yaşlı amca o kocaman daldan kendine bir baston yapmış ve hep yanında taşımaya başlamış ve kendince bu ağaca Neşe ağacı demeye başlamış.

O yaşlı amcanın adı da Umut'tur. Umut dede. Bir keresinde bu ağacın gölgesinde dinlenirken bana bu hikayeyi anlatmıştı. O zamandan beridir bende hep bu ağaca gelir Neşe dolarım. 

 

Bir kere bile neşesi kalbinde yeşermiş her insan bu ağacı görebilir. Uzaklarda değil kalbinizde görebileceğiniz bir ağaçtır.

 Neşeniz bol ağacınız görkemli olsun her zaman.

 

]]>
Wed, 17 Aug 2022 16:44:22 +0300 Merve Yağmur
Eve Kanat Çırpmak https://edebiyatblog.com/eve-kanat-cirpmak https://edebiyatblog.com/eve-kanat-cirpmak İlham veren şarkı: To Build A Home- The Cinematic Orchestra, Patrick Watson

İnsan bazı zamanlarda evini özlüyor. Daha doğrusu evim dediklerini... Yanında huzuru, neşeyi bulduğu, rahat bir nefes alabildiği o evi özlüyor.

Var gücüyle kanat çırparak evine ulaşmak istiyor. Çünkü biliyor ki evine ulaşırsa her şey düzelecek kendiliğinden. Dertler bitmese bile dayanma gücü olacak. Sorunlarını çözebilecek şuuru, eyvallah diyebilecek sabrı olacak. Ama hayat gayesi işte. İnsanı evinden uzaklaştırıyor bazen. Sürüklüyor bilinmez diyarlara. Maceradan maceraya koşarken bir yandan da evine olan özlemiyle sınanıyor insan. İhtiyaç duydukça mesafeler, dağlar giriyor araya. Daha da sınanıyor. Sınandıkça özlüyor, özledikçe daha çok ihtiyaç duyuyor.

İçinden çıkılamaz bu paradoksla yapılacak en iyi şey yazmak şimdi. Kağıtla kalemi kavuşturmak birbirine. Duygularının tercümesi, özleminin şahidi olmalarına izin vermek. Ancak o zaman rahatlar bir nebze için. Kâğıt ve kalem eşlik ederse bu özleme, o zaman belki yalnız olmadığını hissedersin. Yazdıkça yazar, doldurdukça doldurursun sayfaları. Sen kanat çırpıp uçamıyorsan, o kağıtlardan uçak yapar onları uçurursun evine. Sen kavuşamıyorsun sözlerin kavuşsun istersin. Senin yerine onlar sarılsın sevdiklerine...

]]>
Mon, 13 Jun 2022 15:04:58 +0300 Merve Yağmur
Yaralarımızdan Birleşiyoruz https://edebiyatblog.com/yaralarimizdan-birlesiyoruz https://edebiyatblog.com/yaralarimizdan-birlesiyoruz İlham veren şarkı: Lonely - Yael Naim

Puzzle’ın parçaları gibiyiz biz, yaralarımızdan birleşiyoruz. Gerek hayata gerekse hayatımıza aldığımız insanlara. Ortak yönlerimizde olsa bizi birbirimize sımsıkı bağlayan görünmez ipler hep yaralarımız aslında. Çünkü her duyguyu tahmin edebilirsin de acıyı ve sende bıraktığı yarayı tahmin edemezsin. Yalnızca yaşayanlar, onu taşıyanlar bilirler ve bunun etkilerini hayatlarında da gösterirler.

Kendileriyle aynı acıyı, yara izini taşıyan birini gördüklerindeyse onunla diğerleriyle kuramayacakları türden bir bağ kurarlar. O insana daha hassas, daha toleranslı davranırlar. Bilirler çünkü yanlışta yapıyor olsa yaralarından kaynaklıdır. Eksikse bazı şeyler zamanında tamamlayamadığındandır.

Yaralar gariptir. Seni hem güçlü hem de savunmasız kılarlar. Güçlüsündür çünkü o yarayı aldığın zamanlarda sergilediğin tavır ve o yarayı taşımaktan korkmamış, çekinmemiş olman cesaret gerektiren bir şeydir. İnsanlar sana imrenir. “Bunca şeye rağmen nasıl ayakta kalabiliyor acaba?” diye düşünürler.

 Ancak seninle aynı yaraya sahip biriyle karşılaşırsan işler değişir. Çünkü o kişi senin o yarayı nasıl aldığını, hayatında nelerin eksik nelerin sorun olduğunu anlar. Senin canını nasıl yakacağını da yine en iyi o bilir. Kendi canı da aynı yerden yanıyordur, yarası aynı yerden kanıyordur da ondan. Bir nevi hayata karşı en büyük, en gizli sırlarını paylaşırsın. Sırdaşsınızdır tam anlamıyla. Tüm maskelerinden, kılıflarından arınırsın. Savunmasız kalışında bundandır zaten.

İşin özünde sen ve seninle aynı yara izini taşıyan insan ya da insanlarla görünmez sicimlerle birbirinize bağlısınız. İsteseniz de istemeseniz de o bağı koparıp atamazsınız. Sizi birbirinize yakınlaştıran, farklı yaklaşmanıza sebep olan şey de bu iplerdir.

Dediğim gibi; “Puzzle’ın parçaları gibiyiz biz, yaralarımızdan birleşiyoruz.” Yaralarımızdan birleşip tutunuyoruz hayata. Yaralar, yaralarımız güzeller aslında. Bizi biz yapan, diğerlerinden ayıran, benzerlerimizi bulmamızı sağlayan yegane parçalarımız onlar. Zordur ama siz yine de sevin onları. Kanarsa şayet yara bandı da olacak birisi bulunur. Hatta o birisi bizzat seninle aynı yarayı taşıyan olur.

]]>
Sun, 29 May 2022 12:48:16 +0300 Merve Yağmur
Mucize Avcılığı https://edebiyatblog.com/mucize-avciligi https://edebiyatblog.com/mucize-avciligi İlham veren şarkı: Open Fields- Faelt

Mucize, ne garip bir olay değil mi? Elde edemeyeceğimize inandığımız ama ona rağmen hala umutla beklediğimiz. Hem olsun istediğimiz hem de olursa hayatın geri kalanının o an kadar kıymetli olmayacağından endişe ettiğimiz. Gelip yıkacaksa düzeni, bir anda bizi göklere çıkarıp ardından atacaksa uçurumlardan, neden istiyoruz ki gelmesini? Bence yanlış anlamlandırıyoruz ve bana kızmayın ama fazla büyütüyoruz gözümüzde mucizeyi.

Yaşamın kendisi mucizeyken neden ısrarla göz ardı ediyoruz? Çünkü elde etmesi imkansız değil. Aslında bu dünyaya gelişimiz belki de elde ettiğimiz en büyük şans hayatta ama bunu göremiyoruz. Bu bedenin içine özenle yerleştirilmiş olan ruhlarımız bir mucize. Ruhumuzun bedenimizle bütün olarak hareket etmesi, ruhumuzun bir eşinin olması, evrenin sonsuzluğu, aynı sonsuzluğun zihnimizde de olması ve daha birçok şey mucize aslında. Elimizde olması onları mucize olmaktan çıkarmaz ki, sadece elde edilmiş kılar o kadar.

Mucizeler vardır ve aslında şanslıyız ki bir kısmına sahip olarak dünyaya gelmişiz. Hatta dünyaya gelmemiz bile mucize. O da ayrı bir paradoks zaten ya, neyse. Neden diğer mucize olarak saydığımız şeylerde gerçek olmasın peki? Buna engel olan nedir? Bence zihnimizdir. Çevremiz, maddiyat, maneviyat… Biliyor musunuz hepsini değiştirebilmek mümkün aslında. Zor demiyorum ama mümkün diyorum. Sadece cesaret edemiyoruz belki de sandığımız kadar inanmıyoruz mucizelere.

Mucizelere yalnızca inanmayın zaten. Mucizeleri kovalayın. Kovaladıkça bulma olasılığınız artar ve o olasılık arttıkça yaşama olan tutkunuzda artacaktır. Hele bir de sonunda o mucize gerçekleşirse artık sizi tutabilecek hiçbir şey yoktur.

Bir paradoks daha vardır tabii. O da mucizelerin diğer mucizelere ev sahipliği yapması. Mucizelerin yeni mucizelere gebe olması. Yani aslında bir tanesini yakalarsanız diğerlerine de sahip olmaya adaysınızdır.

O halde mucize avcılığına ne zaman başlıyoruz?

]]>
Wed, 25 May 2022 11:32:03 +0300 Merve Yağmur
Yağmur'un Külleri https://edebiyatblog.com/yagmurun-kulleri https://edebiyatblog.com/yagmurun-kulleri İlham Veren Şarkı : Endless Time- Roberto Cacciapaglia

Yağmur üzerime tüm ihtişamıyla yağarken ben o sokağın ortasına çökmüş tüm dertlerimi, hayata olan bıkkınlığımı, pişmanlıklarımı düşünüyordum. Her bir yağmur tanesi kalbimin birer parçasıydı ve kalbim sanki gökyüzünde parçalanmış ve etrafa parçalarını saçıyordu.

Yıldırım ise hayattı. Beni yıpratan, karşısında çokça kez pes edip yenildiğim sonra birden ayağa kalkıp tekrar mücadeleye başladığım hayattı.

O sokağın ortasına çöküşüm; pes etmem ve yenilgiyi kabul etmemden dolayıydı. Ve yağmur üzerime yağarak beni teselli ediyordu.

Bu sefer gücüm var mı? Tekrar ayağa kalkabilir miyim? Bilemiyorum. Tek bildiğim hayatın devam ettiği. Ben pes etsem de etmesem de…

Güneş doğarken ve havada ki kasvet geri plana çekilirken düşündüğüm şey buydu. Yağmurda dindi ardından, sanki tüm dertlerimde onunla gitti ve ben onun gibi dinginleştim.

İnsan bazen nefretini, derdine dökmek istiyor. “biraz dağılayım.” diyor  “ne de olsa tekrar toparlanırım.” Benim bugün bu sokakta yaptığımda tam olarak buydu. Dağıtmıştım kendimi ve güneş doğduğunda kendimi toplamaya koyulmuştum.

Şuan ise arkama gündoğumunu aldım yürüyorum. Nereye gittiğimi bilmeden, hiçbir şeyi sorgulamadan…

O an için yürümek, “Ben yeniden savaşmaya hazırım” demek benim için. Yönüm ya da yolum önemli değil. Yürümeye tekrardan güç bulmuş olmam önemli olan. Çünkü eninde sonunda yolumu bulurum ve yolumu bulduğumda kendimi de bulacağımdan oldukça eminim.

Sizlerde bu evreye geldiğinizde boşaltın üstünüzdeki tüm yüklerinizi, dağıtın kendinizi. Güneş yeniden doğduğunda yeni bir siz, yeni bir umutta doğuyor demektir. O halde güneş doğduğu vakit toparlanma vaktidir. Toparlanın ve sizde güneşle beraber küllerinizden doğun. Hemen ardından yürümeye başlayın. Tıpkı benim gibi. Sebepsizce ve dilediğiniz yere doğru…

Yeter ki hayat devam ettikçe sizde devam edin. Yerinizde saymayın! İşte o zaman hayat size yolu gösterecektir. Yolunuzu bulduğunuzdaysa yürümek, sizin için zevke dönüşecektir.

]]>
Fri, 20 May 2022 12:20:49 +0300 Merve Yağmur
Yeni Sayfanın İlk Cümlesi https://edebiyatblog.com/yeni-sayfanin-ilk-cumlesi https://edebiyatblog.com/yeni-sayfanin-ilk-cumlesi Herkesin isteğidir ya yeni bir sayfa
Bir anda o yeni sayfa verilse elimize
Sahi yeni ve kusursuz başlangıçlar yapabilir miyiz
Güzel anılarımızı kaleme alabilir miyiz
Hatasız ve nizami hayatlar oluşturabilir miyiz
Yeniden tutunabilir miyiz hayata var gücümüzle
Hep yenilikler ve güzellikler mi olur o sayfada 
Yoksa geçmişin bıraktığı izleri de barındırır mı içinde

***********************************

Yeni sayfalar hep tertemiz ve el değmemiş olur ya
Herkesin hayalini süsleyen budur aslında
Peki bizler temiz düşünceli miyiz
Bizler el değmemiş hayaller kurabiliyor muyuz hala
Yeni bir sayfa ihtimalini tutturmuş gidiyoruz ama
Tam şu an şu dakika yeni bir sayfa verilse elimize
İlk cümlemiz ne olurdu sorduk mu kendimize

]]>
Wed, 18 May 2022 16:58:37 +0300 Merve Yağmur
İpteki Cambaz https://edebiyatblog.com/ipteki-cambaz https://edebiyatblog.com/ipteki-cambaz İpteki Cambaz

İlham Veren Şarkı: My Hidden Treasure- Andreas Dalvik

Bazen hayat tüm imkansızlıklarıyla karşında durduğunda, ne yapacağını bilemez halde öylece tıkanıp kalıyorsun. Kendine verdiğin sözler, tekrarlanmamak üzere kayda geçen hatalar, mühürlenmiş eski defterler… Hepsi o an için buhar oluyor.

Hiçbir şey yapmak istemediğin bir evreye giriyorsun. Öylece durup beklemek istiyorsun. Sanki sen öylece durursan onca dert ve insan seni görmeyip teğet geçecek gibi hissediyorsun ama olmuyor işte. Hayat saat gibi işlemeye devam ediyor ve sen ilerlemek zorunda kalıyorsun bir noktada. “Neden bu kadar zor olmak zorundasın ki?” diye soruyorsun. Ağlayamıyorsun bile bazen. Çünkü bir başlarsan bir daha duramayacaksın gibi geliyor.

Sana acı bir şey söyleyeyim mi? Ne olursa olsun, ne tür acılar çekersen çek nefes almaya, yaşama adapte olmaya devam edeceksin. Ve bundan mutsuz olmayacaksın. Yıkıcı olan da tam olarak bu aslında. Hiçbir şeyin çok da önemli olmadığı bir evrende, belirli dönemlerde belirli şeyleri önemseyip sonrasında ardında bırakarak yaşamaya devam ediyorsun. Edeceksin de. Hayat denen ipte bir cambaz gibi maharetli bir şekilde ilerleyeceksin. Durmayacaksın çünkü duracak olursan eğer düşeceksin. İpin sonuna gelip karşıya geçene kadar bu döngü içerisinde yaşayıp bir an bile sorgulamayacaksın. Neden bu ipin üzerindeyim?

]]>
Mon, 16 May 2022 13:03:41 +0300 Merve Yağmur
Bazı Geceler https://edebiyatblog.com/bazi-geceler https://edebiyatblog.com/bazi-geceler İlham Veren Şarkı :Nil İpek-Gömülür

Bazı geceler vardır; sanki sonu gelmeyecekmiş gibi hissettiğin... Ucu bucağı olmayan dertlerini uç uca getirip onlardan bir merdiven yapmak istersin, gökyüzüne tırmanabileceğin bir merdiven. Zihnin o kadar karmaşık ve yoğundur ki o gecelerde, buharlaşıp havaya karışmak istersin. Sanki sen havaya karışırsan, hayatın tüm o kasveti de seninle buharlaşacakmış gibi...

Bazı geceler vardır; bedeninde ki yorgunluğu iliklerine kadar hissedersin. Zihnindeki yorgunluk bedenine de yayılmıştır adeta. Kafanın içinde dönüp duran düşüncelerden bir dönme dolap oluşturursun böyle zamanlarda. İçindeki çocuk da bunu fırsat bilir ve doyasıya eğlenir o gece. O gecenin tek kazananıdır içindeki çocuk, sen ise tek kaybedeni...

Bazı geceler vardır;  istemsizce ağlamak gelir içinden...
Ortada olmuş hiçbir şey yoktur ama senin ağlaman için bir sebebe de ihtiyacın yoktur. O kadar dolmuşsundur ki, ya da o sıra hayat sana çok koymuştur. Belki sebepsiz yere ağladığını düşünürsün ama gözyaşların teker teker süzülmeye başlayınca anlarsın, hangi sebeple ağladığını.
  Bazen bastırılmış duygulardır sebep, bazen dalıp dalıp gittiğin derin düşünceler.

Ve yine bazı geceler vardır ki; tarifi yapılamaz. Anlatamazsın, anlamlandıramazsın, kendi içinde bir yere koyamazsın. Öylece geçer gider, tekrarı olmaz. İşte o geceleri belki sen değil ama bir kaç cümle anlatabilir; yatağına uzanmışsın, oda karanlık, kulağında kulaklığın takılı, son ses bir müzik, gözler kapalı, hayaller açık...

]]>
Fri, 13 May 2022 16:29:23 +0300 Merve Yağmur
Ne Dersin? https://edebiyatblog.com/ne-dersin https://edebiyatblog.com/ne-dersin Belki bir gün kavuşuruz rüyalarda

O hep dinlediğimiz masallarda

Belki bir gün tamamlanırız mısralarda

Ya da ardı arkası kesilmez şiirlerde

**************************

Belki bir gün son bulur bu bekleyişlerde

her gün yeniden doğarız yüreklerde

"bir gün" lerin yerini "her gün"ler 

"Sen, ben" lerin yerini "biz" alırız sözlüklerde

11/05/2022

]]>
Thu, 12 May 2022 16:44:12 +0300 Merve Yağmur
Olur Muyuz Yeniden? https://edebiyatblog.com/olur-muyuz-yeniden https://edebiyatblog.com/olur-muyuz-yeniden Şimdi her şey yerle yeksan olmuşken

Güzel günler unutulmuş, gülümsemeler kaybolmuşken

Denizler yosun tutmuş, gönüller yeni limanlara yelken açmışken

**************************************

Şimdi bir bahar akşamında güz yaprakları süzülürken

Mevsimler şaşmış, gündüzler gecelere karışmışken

Kalemim elden düşmüş, ellerim sensiz üşümüşken

**************************************

Şimdi her şeye, herkese rağmen gel desem yeniden

Kendini arındırıp geçmişin yüklerinden

Ya da yersiz sitem ve tedirginliklerinden

Gelir misin sahiden?

11/05/2022

]]>
Thu, 12 May 2022 11:27:27 +0300 Merve Yağmur
Yıkılan Köprülere İthafen https://edebiyatblog.com/yikilan-koprulere-ithafen https://edebiyatblog.com/yikilan-koprulere-ithafen Thu, 12 May 2022 10:37:48 +0300 Merve Yağmur Kalp Ve Zihnin Dansı https://edebiyatblog.com/kalp-ve-zihnin-dansi https://edebiyatblog.com/kalp-ve-zihnin-dansi İlham Veren Şarkı: A Cheval – Lake Isabel

İçime bir hüzün çöktü olur olmaz. Ardından apansız bir kalp ağrısı. Sanki hüzün kalbimin bir ucunda bir yangın başlattı ve o yangın giderek kalbime yayıldı. Zihnim bulanıklaştı, düşüncelerse berraklaştı. Bilirim ben bu hissi. Zihnimin bedenim aracılığıyla bana verdiği bir tür mesajdır bu. “Yazma Vakti” demek ister. “Nerede ne durumda olursan ol çekil bir köşeye ve yaz, yeterince olgunlaştı düşüncelerin.” Onu hep dinlemişimdir. Hiçbir zamanda pişmanlık duymadım. Nereden başlayacağımı bilmediğim ve nereye varacağını kestiremediğim binlerce yazı yazdım. Hepsi ailem oldu. Sığındım kimi zaman onlara, kimi zaman kapı dışarı edildim, ağladım, öfkelendim, kahkahalara boğuldum ama her daim sürdürdüm yazmayı.

Arka planı oldukça karmaşık bir şey yazmak denen mevzunun. Derinlerinde bir şeyler barındırmalısın hatta kimi zaman bunun farkında bile olmayarak yazmalısın. Yazdıkça irdeleyip irdeledikçe neden o yazıyı yazdığını anlamalısın. Ve sonra fark etmelisin ki sen içten içe hep bu yazıyı yazmak istemişsin ama zamanını beklemişsin. Daha doğrusu o duygunun olgunlaşmasını. O duygu olgunlaştığında aynı oranda da yoğunlaşmaya başlar kalbinde. Zihninin göz ardı edemediği kadar yoğunlaştığında da yazmaya başlarsın bir anda.

Gözle görülemeyen hislerin bu denli göz alıcı eserler çıkarmasına şaşırmamak elde olmuyor kimi zaman. Hala yazdıktan sonra son kontrollerimi yaparken” Bunu ben mi yazdım sahi?” diye sormaktan kendimi alamıyorum.

Her şey zamanını bekler derler. Yazmak da tamamen böyledir. Zamanını bekler. Duygusunu, ruh halini ve daha birçok şeyi. Bazen tıkanıp kaldığında olur. Yazma ihtiyacı hissettiğin ama kelimelerin zihninden kağıda dökülemediği anlar olur. Ben o anlarda takar kulaklığı beni bu hale getiren ve zihnimin karanlık köşesine attığım şeyleri düşünürüm. Ertelediğim acılarımla yüzleşirim. Hatta onlara meydan okur ve onlar için sayfalarca dil dökerim. O sayfaları kimi zaman yakarım kimi zaman saklarım. Bana öğretecekleri varsa ya da hala yarım kalan şeyler varsa özünde, onları saklı tutarım. Ama benim için manası kalmadıysa ne zihnimi ne çevremi meşgul etmesin diye onları yakar ve sonsuzluğa uğurlarım.

Böyledir işte yazmak. Kendi içinde bir matematiği vardır ama bunu formüllerle ya da beyninle çözemezsin. Kalbin bilir o ritmi, seni kalp yönlendirir. Kalbine sağır insanlar hiçbir zaman anlamamıştır yazmanın kıymetini. Boşa zaman israfı diyip geçmişlerdir. Çokça kez karşılaştım onlarla. “Başka uğraş mı bulamadın?”, “Mühendislik okuyorsun alanınla ilgilensene, senin işin sayılarla değil mi neden yazıyorsun?” gibi gibi birçok cümle birçok insan.

Belki de günümün uzun saatlerini sayılarla ve zihnimin sayısal kısmıyla geçirdiğim için bu şekilde dinleniyorumdur. Belki de dertlerimle böyle baş ediyor, hayattaki sorunlarımı bu yolla çözüyorumdur. Belki kalbimi dinlemeyi özlediğimde kaçıp kaçıp sayfalara sığınıyorumdur. İşim teknoloji ama ben kendimi işimden ayrıştırmak için ruhumu taptaze tutmaya çalışıyorumdur.

Sorgulamak lazım bazı şeyleri anlamlandırabilmek için. İnsana bu zihin bunun için bahşedildi. Hissetmek lazım olabildiğince, bu kalp bunun için var. Ve her ikisine de vakit ayırmak çok kıymetli çünkü insanı diğer varlıklardan ayırabilen şey budur. Kalp ve zihnin bütünlüğünü sağlamak ve korumak. Ben buna önem veriyorum ve vakit ayırıyorum. Kendimi bir taraf seçmek için şartlandırmıyorum. Güzel olan da bu zaten. İnsanı yazmaya teşvik eden ve geliştiren şey tam da bu. Kalp ve zihnin ahenk ve uyumu.

Yazmak böyledir işte. Dans etmek gibi. Hem bir matematiğe göre ilerler hem de müziğin ritminin sende uyandırdığı duyguya göre. Sen her ikisini dengeli bir şekilde götürebilirsen dans edersin. Ritme takılı kalan yapacağı hareketi kaçırır, harekete takılanın ayakları birbirine dolanır.

]]>
Wed, 11 May 2022 15:06:39 +0300 Merve Yağmur
Gökyüzünden Bir Yıldız Seçtim https://edebiyatblog.com/gokyuzunden-bir-yildiz-sectim https://edebiyatblog.com/gokyuzunden-bir-yildiz-sectim Bazen koşarsın olabildiğince hızlı, bir şeylerden kaçarsın adeta. Sonra ansızın bir taşa takılırsın ve düşersin. Şiddetli bir ağlama nöbeti eşliğinde taşa kızmaya başlarsın. O an hayat ve önündeki engeller ya da yüreğinde taşıdığın yükler o taşın siluetine bürünür ve sen aslında tüm o şeylere isyan edersin. Nihayet sakinleştiğinde farkına varırsın. Hayatın koşuşturmacasına kendini öyle kaptırmışsındır ve duygularını öylesine ertelemişsindir ki bu hale kendini yine kendin getirmişsindir aslında. Bazen bize engel olan, bulduğumuz tonlarca sebep ya da imkansızlık olarak nitelendirdiğimiz şeyler değildir.
Bazen kendimize bizzat kendimiz engel oluruz. İçten içe istemeyiz, güvenmeyiz belki de inanmayız kendimize. Bunu sesli söyleyebilecek cesareti bulmak yerine nedenler sıralamak daha kolay gelir.

Bazen bazı şeyleri gözümüzde biz büyütürüz. Başımıza gelen şeyler, yaşanılan onca olay yaşandığı kadardır aslında. Biz altında farklı manalar ararken olayı karmaşıklaştırırız. Her şey mükemmel olsun isteriz ve her detay üzerine uzun uzun düşünürüz. Oraya o çizgiyi çizmek ya da oraya o virgülü koymak belki birçok insan için bir anlam ifade etmeyecektir ama bizler yine de onunla uğraşırız.

Sorun kendimize karşı dürüst olamamak ve birçok şeyi fazla irdelemek aslında. Bizi yoran da bizi biz yapan da bu özelliklerimiz ve bunlardan vazgeçemeyiz, istesek de yapamayız bunu.

Benim gibi takıntılı, detaycı ve mükemmeliyetçi biriyseniz bu söylediklerimin hepsine evet diye haykırmak istemişsinizdir biliyorum. Hadi! Birbirimizin elinden tutalım ve bu düzene karşı koyalım. Kendimizi yine kendimiz iyileştirelim ve bunu başarmanın gururunu yaşayalım. Birbirimize inanalım, sebeplerimizi uzay boşluğuna fırlatalım. Sevelim sevilelim hep birlikte. Acılarımızı, yaşanmışlıklarımızı hatta yaşayamadıklarımızı da kabullenelim birlikte. Birlikte güçlü ve güzeliz. Başarabiliriz.

Ben size inandım. Kalbimdeki, zihnimdeki taşları kaldırıp attım. Gökyüzünde kendime bir yıldız seçtim. Ona her baktığımda şuan ki hislerimi ve aldığım kararları hatırlamak için. Hadi! Sizde bir yıldız seçin ve bana katılın. Burada sizleri bekliyor olacağım. Işığınızın solmadığı nice güzel yarınlarda görüşürüz.

                                                                                                          27/05/2021

]]>
Tue, 10 May 2022 17:32:35 +0300 Merve Yağmur
Banklar https://edebiyatblog.com/banklar https://edebiyatblog.com/banklar Banklar özeldir ve çok fazla şey taşırlar üzerlerinde. Kiminin geçmişinin yükünü, kiminin gelecek telaşını, ilk aşları, ilk aşk acılarını… Her gelen bir yenisini ekler, banklar ise onları sessizce dinler. Derdine ortak, yalnızlığına dost olur. Kar, kış, yağmur fark etmez hep oradadır. Bıraktığın yerde, Bıraktığın hislerle seni bekler. 

Şehirler unutulur belki, semtler, sokaklar... Ama banklar unutmaz asla. O sokak lambasının altında saatlerce oturduğun, zamanın milim ilerlemediği, üzerine yağan kar tanelerinin bile içini soğutamadığı o banklar. Hayatın koşuşturmacasına bir süreliğine mola verip dinlendiğin, etrafındakileri yok sayıp içine kulak verdiğin, kafanda bir şeyleri halletmiş bir şekilde kalktığın o banklar. 

Unutulmazlar. Ne o banklar ne de o bankta otururken yaşadığın, düşündüğün şeyler. Uzunca bir zaman sonra önünden geçip gitsen bile, geçen zamanın eskitemediği o duygular yeniden yeşerir gönlünde. Her önünden geçişinde başka bir rüzgar eser zihninde. Alır götürür seni gökyüzünde süzülen kar taneleri gibi... 

]]>
Mon, 09 May 2022 22:44:10 +0300 Merve Yağmur
Annem'e https://edebiyatblog.com/anneme https://edebiyatblog.com/anneme Bundan yıllar önce bir mektup yazmıştım anneler gününde. Öylece içimden ne geçtiyse ve ne kadar el verdiyse kelimelerim. Yaşım küçüktü, yazım kargacık burgacık ama sen o mektubu okuduğunda yarım saat boyunca ağlamıştın. 

Anlayamadım başlarda hatta yanlış bir şey yaptığım düşüncesine kapıldım. Özür dilemek için yanına geldim ve hiç beklemediğim bir şekilde bana sımsıkı sarıldın. "İyi ki varsın annecim." dedin. Yıllar da geçse üzerinden hala hatırladığında güzel tebessümünü eksik etmezsin yüzünden.

O zamanlar küçüktüm ama kalbim kocamandı. Yaş büyüdükçe kalp ya küçülüyor ya katılaşıyor sanırım emin olamıyorum ama bana her güzel kalpli olduğumu söyleyen insana "Annemin izinden gidiyorum. Onun sayesinde hala küçüklüğümde taşıdığım o kalbi taşıyabiliyorum." diyorum. Çünkü bu gerçekten böyle annem. Hep senin izinden, senin hayatıma kattığın güzel ışıltılardan dolayı küsmüyorum hayata. Hep yeni bir umut tohumu ekiyorum kalbime, yeni hedefler, hırslar... Tıpkı senin bana öğrettiğin gibi hep en iyisini düşünüyorum. Senin de dediğin gibi "Polyanna'cılık" oynuyorum. Hatta fark ettim ki eskiden sana kızdığım ne varsa (bu oyun örneğin) hepsini yapmaya başlamışım. Fark etmeden, kendiliğinden yapıyorum bunları. Her idrak ettiğimde gülümseyip "İyice anneme benzedim." diyorum kendi kendime.

Günden güne sana benzemek, senin küçücük bir parçanı bile kendi bünyemde taşıyabilecek güçte olmaktan çok mutluyum ve gurur duyuyorum. Hatta ileride anne olursam senin gibi bir anne olabileceğim ihtimaliyle kendimi güvende, güçlü hissediyorum. Çünkü bir evladım olur ve ben senin gibi olamazsam ne yaparım bilemiyorum.

Bu dünyaya senin gözlerin gibi bakmak için her gün tecrübe kazanmaya çalışıyorum. Seni düşünüyorum acaba annem olsa ne yapardı, ne düşünürdü. Allah seni başımızdan eksik etmesin.????????

Sen benim yaşlarımdayken nasıl bir evlat hayal ediyordun, ne kadarını karşılıyorum inan bilmiyorum. Elimden geldiğince hayatın her anında yanı başında olmaya, hep dimdik ve hep tuttuğunu koparan o kız olmaya çalışıyorum. Hep daha ileriye giden, daha dürüst, daha erdemli biri olmaya çalışıyorum. Umarım başarabiliyorumdur çünkü senin evladının kötü olma ihtimali olamaz. Olsa olsa Annesine benzememiştir. :)

Hep benim hayatımı anlatan bir kitap yaz diyip duruyorsun ya. Ben yavaş yavaş başlamıştım aslında. Asla senin hayatını anlatabilecek kadar güçlü bir kalemim yok tabii ama deniyoruz işte bir şeyler. :) Şimdi bu yazının sonuna o kitaptan bir kesit bırakıyorum. Ve bu hayatta beni yalnız bırakmadığın, mesafeleri bir kalp sıcaklığıyla yok ettiğin, beni koşulsuz şartsız sevip dünyanın en değerli insanı gibi hissettirdiğin için teşekkür ediyorum. Umarım küçücük de olsa aynı hisleri sana yaşatabiliyorumdur. Seni seviyorum dünyanın en güzel gamzelerine ve şen kahkahalarına sahip kadın. Hep gül hep güldürelim seni çünkü gülmek en çok sana yakışıyor evimizin her şeyi.

P.S: Bahsettiğim yazı.

"Gördüğüm ilk gün ışığı

Dünyaya gözlerimi ilk açışımda bir çift kahverengi gözle karşılaştım. O zaman ne gördüğüm en güzel kahverenginin o olduğundan ne de bana en şevkatli bakacak gözlerin o gözler olduğundan habersizdim.  Ne olursa olsun o gözler benden şevkatini, sevgisini esirgemedi ve o gözlerin sahibi ne yaşarsa yaşasın kalbindeki sevgiden, merhametten ve inancından asla vazgeçmedi. O gözler gördüğüm en güçlü kadının ,annemin, gözleriydi. Ben bir gün onlar gibi bakabilmek için her gün tecrübe kazanmaya çalışıyorum. Onların çeyreği bile olamayacak olsa da bu gözler, onlarla bakışabildikleri için bile bir ömür kendilerini şanslı hissedecekler. 

Gördüğüm ilk gün ışığıydı gözlerin ruhumun beden bulmasına vesile olan güzel kadın. Sense dünyamı aydınlatan hoş tebessümlü güneşim…"

]]>
Sun, 08 May 2022 17:08:47 +0300 Merve Yağmur