EdebiyatBlog & Online Blog Makale Kurgu Yaz Oku & Müzeyyen GÖKMEN https://edebiyatblog.com/rss/author/muzeyyen-gokmen EdebiyatBlog & Online Blog Makale Kurgu Yaz Oku & Müzeyyen GÖKMEN tr-TR © 2021 | EdebiyatBlog® | Tüm Hakları Saklıdır. 3 DEV https://edebiyatblog.com/3-dev https://edebiyatblog.com/3-dev HAZİRAN' IN ÜÇ DEVİ

 

Orhan Kemal  - 2 Haziran 1970

Nâzım Hikmet - 3 Haziran 1963

Ahmed Arif - 2 Haziran 1991

 

Haziran Türk Edebiyatı İçin matem ayıdır, hüzündür.

Nazım Hikmet sürgünde,

Orhan Kemal yoksulluk içinde,

Ahmed Arif sessizce bir Haziran günü gittiler.

 

Aşkın, kavganın, insanlığın aydınları olan; ülkemizin yetiştirdiği dünyaca ünlü Şairlerimiz Nazım Hikmet Ran ve Ahmed Arif ile Yazarımız Orhan Kemal’i saygıyla ve rahmetle anıyorum.

 

Terk etmedi sevdan beni,

Aç kaldım, susuz kaldım,

Hayın, karanlıktı gece,

Can garip, can suskun,

Can paramparça...

Ve ellerim, kelepçede,

Tütünsüz uykusuz kaldım,

Terketmedi sevdan beni.

~

Ahmed Arif

 

"Bozuldu ağa bozuldu, dünya kökünden bozuldu. Üstüne bastığım toprak ayaklarımın altından kayıyor sanki. Bugün dünü arıyoruz, yarın da bugünü arayacağımızdan şüphen olmasın."

~

Orhan Kemal

 

Seviyorum seni

denizi ilk defa uçakla geçer gibi

İstanbul'da yumuşacık kararırken ortalık

içimde kımıldayan bir şeyler gibi

Seviyorum seni

Yaşıyoruz çok şükür der gibi.

~

Nazım Hikmet

]]>
Sun, 02 Jun 2024 08:12:35 +0300 Müzeyyen GÖKMEN
Çığlık 3 https://edebiyatblog.com/ciglik-3 https://edebiyatblog.com/ciglik-3 BİZ MİYİZ

DERS ALMAYAN

 ZAMANDAN

YOKSA ,

ŞU ZAMAN MI 

İLERLEMİYOR

GERÇEKTE!

(Uluslararası İzartist Sanat Günleri Çığlık serisi 3)

]]>
Sat, 25 May 2024 07:58:38 +0300 Müzeyyen GÖKMEN
ÇIĞLIK https://edebiyatblog.com/ciglik-4615 https://edebiyatblog.com/ciglik-4615 ZAMAN

SU GİBİ

 AKIP GEÇSE DE

YAŞANILANLAR

AYNI KALIYOR

NEDENSE..

Uluslararası İzartitst sanat günleri çığlık serisi   1

]]>
Fri, 24 May 2024 18:00:01 +0300 Müzeyyen GÖKMEN
DOĞMAK https://edebiyatblog.com/dogmak https://edebiyatblog.com/dogmak Yaşam  nerede  başlar, nerede biter?

Bir  küçük  hücreyle bir  cana  döner.

Bir  başlangıç, bir  umut  yeşertir

Tohumdan  başağı.

Ve  o  tohum düştüğü  yerden

Kaldırır  toprağı.

Bir  canda  iki  canan

Biri  umuttur ,biri  yaşam

Ve  doğunca  yine  yeniden

Kavuşacaktır  aslına

Karanlıklarda  kaybolan  insan.

Müzeyyen/2020

]]>
Wed, 24 Aug 2022 08:46:54 +0300 Müzeyyen GÖKMEN
ANLATAMAM Kİ https://edebiyatblog.com/anlatamam-ki https://edebiyatblog.com/anlatamam-ki Özel günler geldi mi bir yumru oturur yüreğime. Ağlamak isterim bağıra bağıra.???????? 

Ağlayamam ki.

Sessizce kapanırım odama.

Hıçkırıklarımı kara gece duyar sadece. 

Ve sadece yastığım saklar gözyaşlarımı. 

Zaman geçer aradan aylar hatta yıllar. 

Özlemim artar, yüreğimin sol köşesi sızlar

Anlatmak isterim özlemimi tüm dünyaya. 

Tüm dünya benimle özlesin isterim ama anlatamam hiç kimseye. 

Belki de o özlemi ifade edecek kelime yoktur. Düğüm olur sonra o sözler boğazımda. Yutkunurum geçsin diye. 

Geçmez o düğüm ve sonra özlemim akar gözlerimden .

Bilirim yine de bir yerlerden benimle olduğunu.

Dualarda buluşur, rüyalarda hasret gideririz sanki varmışcasına.

Bir tokat gibi vurur kutlama günleri yüzüme.

Kelime az kalır anlatamam ki.

Sevgim yetmez o kolları dolduramam ki.

Acım derinleşir ağlayamam ki.

Annem ahhh annem der yanar yanar yanarım.

Sevgiyi merhameti yüreklerinin en derinlerinde taşıyan tüm annelerin anneler gününü kutlu olsun.

Başta anneciğim ve hacı teyzem olmak üzere başka bir dünyaya uğurladığımız tüm annelerimizin ruhları şad mekanları cennet olsun. Nurlar içinde uyusunlar.????????????❤️❤️❤️

]]>
Sun, 08 May 2022 08:45:08 +0300 Müzeyyen GÖKMEN
BAYRAMLAR OLMALI https://edebiyatblog.com/bayramlar-olmali https://edebiyatblog.com/bayramlar-olmali Bayramlar olmalı sevgiyle paylaşılan

Sen ben değil bizim diyebileceğimiz bir dünyayı yeniden insa eder gibi.

Bayramlar olmalı dün gibi değil 

Ama geçmiş bayramlarda yaşanan güzel anları yaşatır gibi

Bayramlar olmalı tüm özlemlerin sona erdiği

Kavuşamadığımız hasret duyduğumuz uzak diyarlardaki sevdiklerimizle berabermişiz gibi

Bayramlar olmalı yüreklerdeki yangınlara su serper gibi

Acıyı dindirip, yaşamı yaşanılır hale getirir gibi

Bayramlar olmalı haksızlıkların hukuksuzlukların yaşanmadığı

Adalet terazisinin herkese eşit işlediği gibi

Bayramlar olmalı tüm güzelliklerin bir tohum olup yeryüzüne serpilmesi

Karanlıkların tümüyle silinmesi gibi

Bayramlar olmalı gönlünüzce, sevdiklerimizle birlikte şeker tadında kutlayabilmek gibi.

İyi bayramlar diliyorum.

Müzeyyen/2022

]]>
Mon, 02 May 2022 08:12:46 +0300 Müzeyyen GÖKMEN
PORTAKAL AĞACI https://edebiyatblog.com/portakal-agaci https://edebiyatblog.com/portakal-agaci Mezarlığa uğradım bugün dua etmek için canlarıma. Çıkarken mezarlıktan bir mezarın baş ucunda rastladım resimdeki portakal ağacına .

Tazecik çiçeklerle donanmıştı her dalı, hayatın son bulduğu o noktada. Yeniden umuda çiçek açmıştı sanki.

Farkettim ki en üst dalında çiçeğe inat bir portakal duruyor.

Çiçeğe; " sen istediğin kadar aç, ben de buradayım direniyorum yaşama" ya da "sen alışıncaya kadar dünyaya eşlik etmem lazım sana" diyor gibiydi.

Hangisi acaba?

Tuhaf bir hisse kapıldım o an.

Ne garip!

Biri gençlik, biri yaşlılıktı belki!

Bir dalda yan yana.

Döndüm baktım mezara, anne ve evladı koyun koyuna.

Bir dalda iki hayat. Biri başlangıç biri son nokta.

İster istemez zamanı gelince o portakal da düşecek illa ki toprağa.

Sevgi nasıl derin bir duygudur böyle.

Getirecek  onları birlikte yine yeniden  dünyaya.

Müzeyyen/Nisan 2022

]]>
Fri, 22 Apr 2022 17:41:23 +0300 Müzeyyen GÖKMEN
DÜŞ YORGUNU https://edebiyatblog.com/dus-yorgunu https://edebiyatblog.com/dus-yorgunu Düşümde gezdim  karanlık  sokaklarda

Tanıdığım,  bildiğim  hiç  bir şey kalmamış

Ne  varsa yabancıydı  sanki bana.

Hiç  yaşamamış,  hissettim  kendimi.

Sordum  geriye  dönüp  bilinçaltıma.

Oyun  mu bu , yoksa gerçekten 

Yabancılaşmış  mıydım anılarıma?

Kulağıma  fısıldadı.  Sen  ce!......

Soruma  soruyla  cevap  verdi

Aydınlatmadı  yeterince,

 

Müzeyyen/2022

]]>
Wed, 23 Mar 2022 00:31:23 +0300 Müzeyyen GÖKMEN
VAR OLUŞTAKİ MUCİZE https://edebiyatblog.com/var-olustaki-mucize https://edebiyatblog.com/var-olustaki-mucize Tue, 22 Mar 2022 21:10:54 +0300 Müzeyyen GÖKMEN UNUTMA https://edebiyatblog.com/unutma https://edebiyatblog.com/unutma UNUTMA

Gölgeler  düşse de  yüreğinin üstüne,

İçine  doğan  güneşini  asla  söndürme.

Umut  yoksa!

Yarınlar  uzak  kalır  insana.

Unutma  hepimiz  tekiz.

Bir  sen  daha  yok  bu  dünyada.

]]>
Fri, 18 Mar 2022 12:52:50 +0300 Müzeyyen GÖKMEN
KADIN OLMAK MI , ÖLMEK Mİ! https://edebiyatblog.com/kadin-olmak-mi-olmk-mi https://edebiyatblog.com/kadin-olmak-mi-olmk-mi KADIN  OLMAK MI , ÖLMEK  Mİ!

 Yaşam  en  ağır  zehrini

Akıtıyor  dünyaya.

Kan  kırmızı  doğuyor  güneşler.

Bir  garip  yumru  takılıyor  boğazıma,

Yutkunsa  götürecek

Yutmasa  öldürecek

İki  ucu  kan  kırmızı

Alevden  bir  değnek.

Tutsa  ölecek

Tutmasa  ölecek.

Böyle mi  yazıldı  yazılar

Yeryüzüne  böyle mi?

Umutlar  dendi

Yarınlar  dendi

Ama  o  yarınlar

Onun  için  hiç  gelmedi.

Kaç  kadın  sadece

Kadın  olduğu  için  yitip  gitti…

Müzeyyen/İzmir-2021

 

 

]]>
Mon, 07 Mar 2022 16:24:24 +0300 Müzeyyen GÖKMEN
MORA YAZILAN https://edebiyatblog.com/mora-yazilan https://edebiyatblog.com/mora-yazilan MORA  YAZILAN

 

Alı   al,   moru  mor,

Dağları   mis   gibi  kokan

Güzel   vatanım.

Şairi    duygu,

Yazarı    ilhamla

Dolu    vatanım.

Şu   an  ihanetle

Tüm   doğası  ağlasa  da

Elbet   yarına rengarenk

Umutlar  saklar  vatanım.

 

 

 

Müzeyyen/Haziran/2021

 

 

]]>
Fri, 04 Mar 2022 18:02:18 +0300 Müzeyyen GÖKMEN
YOKLUĞUNDA https://edebiyatblog.com/yoklugunda https://edebiyatblog.com/yoklugunda

YOKLUĞUNDA 

Nice insanlar geldi yeryüzüne

Hiç biri aynı değildi bir ötekinden

Niceleri isimsiz yaşadı 

Bilmedi kimseler varlığını

Niceleri kendi güzelliğinde boğulup gitti

Niceleri dili kadar bildiği ile edebiyle yaşadı

Niceleri bilmediği kadar edepsizce.

Ne kelimeler yetti insanı tanımlamaya

Ne de dil bu açığı kapatabildi.

Evet kimseyle aynı değildik aslında.

Sadece seninle aynı dağdık,

Aynı gökyüzü,aynı deniz, aynı hava ,aynı su

Sadece nefsimizin altında kalanlar kadar noksan

İrademizin üzerine katabildiklerimiz kadar çoktuk

Ne çok yaşamlar sığmış yeryüzünde benim iklimime

Hiç biri senin kadar yara açmadı inan benliğimde.

Hiç birinin yaşamı benzemedi

Senin hayatıma hayat

Nefesime nefes ve canıma can katışına.

Yokluğunda hapsoldu bedenim

Çöktüm çöktüm

Çöktüm ama sen yükselttin.

Varlığında verdiklerin, açıldıkça örtmelerin

Ve her zaman yol gôstermelerin

Bak ayakta bıraktı beni.

Yokluğunda tükendim,

Tükendikçe yenilendim.

Sendin benim gerçek sevenim, sevdikçe diriltenim.

Yokluğunda bilendim, bilendim

Bilendikçe yaşama yenilmedim.

Çünkü sendin benim tek direncim, sabredenim.

Şimdi sen uzaklarda

Başka bir dünyaya yol alırken annem

Yokluğunda arsızca yaşayan

Bir ruhum ve bedenim artık ben....

Müzeyyen

]]>
Fri, 25 Feb 2022 09:53:25 +0300 Müzeyyen GÖKMEN
DOĞAYLA ARINMAK https://edebiyatblog.com/dogayla-arinmak https://edebiyatblog.com/dogayla-arinmak

Doğaya salmalı kendini insan
Tıpkı bir ağaç,
Bir kuş gibi
Yıkanmalı arınmalı
Dökmeli içindeki kirleri.
Doğayı dinlemeli insan
Ne istedi neler yaptı dünyaya
Bir düşman
Bir cani gibi
Tutmalı nefesini tutmalı
Ve birden bırakmalı ki
Götürsün hava içindeki nefretlerini
Doğayı görmeli insan
Bir ağacın 
Döktüğü yapraklarla
Arınarak tekrar yeşermesi gibi.
Ve tüm bunlardan ders almalı
Ders almalı ki
Yeniden yeşertebilmek için 
Yarına sakladığı ümitlerini
Müzeyyen/21.12.2021

]]>
Sat, 19 Feb 2022 20:53:02 +0300 Müzeyyen GÖKMEN
KİMSESİZLİK https://edebiyatblog.com/kimsesizlik-1516 https://edebiyatblog.com/kimsesizlik-1516 Karanlık bir kuyuda

Yol almak gibidir yoksunluğun tarifi.

Görmese de gözlerin,

Tutmasa da dizlerin,

Titrese de yüreğin,

Taşlı, dikenli

Yollardan zoraki gidebilmek gibi .

Sormuşlar bir şaire!

"En büyük yokluk nedir sizce?"

Şöyle bir bakmış,

Acı mı acı bir tebessümle.

"Varlığına alıştığın birinin yokluğudur elbette."

Ağlasan nafile, yansan nafile.

Kayıp gidenler hayatından,

Dönmüyorlar asla geriye.

En ağırı belki de,

Kimsesizlik olmalı şu yeryüzünde.. 

Müzeyyen/2022

]]>
Thu, 20 Jan 2022 00:18:54 +0300 Müzeyyen GÖKMEN
EYYY HAYAT! https://edebiyatblog.com/eyyy-hayat https://edebiyatblog.com/eyyy-hayat Eyyy  hayat!

Verdiklerinden  fazla, inan ki  aldıkların.

Aydınlığa  hasret, karanlıklar içinde

Kör kuyulara  saldın.

Cam kırıkları misali kalbim

Paramparça kanattın.

Sevdiklerimi, yolumu,

Işığımı  çaldın.

Yarınlara umutla koşarken,

Nefessiz  bıraktın.

Bir çöl ortasında , 

Susuz ,kimsesiz kaldım.

Yıldım, yoruldum,

Aciz  bir kulum  hayat, 

Dönüp de senden,

Hesabını  soracak cesareti  bulamadım.

Müzeyyen/2022

]]>
Sat, 15 Jan 2022 15:18:04 +0300 Müzeyyen GÖKMEN
FOTOĞRAF https://edebiyatblog.com/fotograf-1420 https://edebiyatblog.com/fotograf-1420 Zaman geçer yakalayamazsın.

Bir saniyeye mahkum olur

Fotoğraflarda yaşarsın.

Geride kalan

Duvarda asılı bir resim olsa da

Yaşam devam ettiği sürece

Yaptıklarınla anılır, 

Kazandırdıklarınla sonsuzlaşırsın..

Müzeyyen/2021

]]>
Sat, 08 Jan 2022 19:05:43 +0300 Müzeyyen GÖKMEN
SEVGİ DOLU BİR YÜREK https://edebiyatblog.com/sevgi-dolu-bir-yurek https://edebiyatblog.com/sevgi-dolu-bir-yurek Ey insan,

Neye sahip olursan ol

Sevgi dolu bir yüreğe

Sahip değilsen,

Hiç birşeye sahip değilsindir.

Senin değildir yaşam

Senin değildir elindekiler.

Önce kendini sev, sev ki

Sevilebilesin.

Şefkati göğsüne yerleştir ki

İyileşebilesin.

Sen iyileştiğinde inan

Dünyayı da güzelleştireceksin.

Müzeyyen/2021

Aydınlık, huzurlu ve daha yaşanası bir dünyaya uyanalım yeni yılda. Önce sağlık girsin kapılarımızdan.

Sevgi eksik olmasın. Kimse yarın kaygısı yaşamasın. Kimse bencil uyanmasın. Hakça adilce paylaşalım ne varsa. İncinmesin dağ, taş, börtü böcek, hiç bir canlı. Ve yaşamı yeniden başlatalım, el ele birlikte. Naçizane yeni yıldan beklentim budur. Yorulduk artık, yoruldu dünya. Herşey gönlünüzce olsun.

Yaşamayı düşlediğiniz ne varsa sizi bulsun. Ama illa ki sağlık ve sevgi başucunuzda bulunsun.

]]>
Thu, 30 Dec 2021 15:25:08 +0300 Müzeyyen GÖKMEN
YAŞAM NEDİR Kİ!! https://edebiyatblog.com/yasam-nedir-ki https://edebiyatblog.com/yasam-nedir-ki

]]>
Fri, 10 Dec 2021 12:35:09 +0300 Müzeyyen GÖKMEN
BİR KEZ DAHA https://edebiyatblog.com/bir-kez-daha https://edebiyatblog.com/bir-kez-daha Yarama dokunma, bırak yansın

Kavrulsun acıyla

Sanma ki yaşıyorum,

Sanma ki unuttum.

Nasıl bir tohum düşünce toprağa

Çatlarsa kabuğu,

Tekrar başak olmak isterse yeryüzünde,

İşte öyle dönmeliyim

İşte öyle gelmeliyim

Tüm acılardan arınmış,

Kabuklarından sıyrılmış,

Tertemiz ak mı ak.

Yepyeni bir başlangıç yapmak,

Başakta bir dane,

Dalda bir tohum

Ve gökyüzünde bir yıldız,

Nasıl direniyorsa yaşama

Yeniden direnmek istiyorum,

Haykırmak merhaba dünya...

19.04.2021/Müzeyyen

]]>
Tue, 07 Dec 2021 13:25:02 +0300 Müzeyyen GÖKMEN
ELLER https://edebiyatblog.com/eller https://edebiyatblog.com/eller Şehrebanu teyze üst komşumuzdu. Hayran olduğum, olmayı düşlediğim biriydi. Çocukluğumun o cahil haliyle nasıl bu kadar güçlü ve güzel göründüğünü anlayamadığım düşü.

Yıllar öncesi kopup geldiği vatanından yeni bir yaşam mucizesi. Hergün evinden gelen o bitmek bilmez, bir o kadar da heyecan verici tınılar... Onunla birlikte geçen her saati özlem ve heyecanla bekler, bana  öğretmeye çalıştığı kemanın nağmeleri arasında kaybolup giderdim.

Bir keman böyle güzel yakışmazdı hiç kimseye. O çalmaya başladı mı kemanla dans ederken bütünleşir, vücut kıvrımları notaların esiri olurdu adeta. Bense bir okyanusun üzerinde parmak uçlarımda dansa geçerdim. Vazgeçilmesi gerekenlerden vazgeçmemek, birgün biteceğini bile bile devam etmek gibi bir şeydi bu. Belleğimde ondan bugüne kalan en derin iz elleriydi.

İnce, kıvrak elleri kemanın tellerinde raks ederken parmakları sanki kemana yapışacak gibi gelirdi. Onun bir parçası olmuştu. Narin, zarif, bir o kadar da yaşanmışlık kokan eller. Kim bilir neler yaşamıştı bugüne  kadar? 

Gizemli gözlerle derinlere daldığında gözlerim ellerine kayar, onu incelerdim. Kaderiydi o eller, yaşamını belirleyici. Kaç kuşak eskitmişti, daha kaç kuşağa yetecek güç vardı bedeninde? Kim bilir? Şimdi ellerime bakıyorumda... 

]]>
Tue, 07 Dec 2021 13:23:34 +0300 Müzeyyen GÖKMEN
BİR UMUT KALDI GERİYE https://edebiyatblog.com/bir-umut-kaldi-geriye https://edebiyatblog.com/bir-umut-kaldi-geriye BİR  UMUT   KALDI  GERİYE

Mahkum  ediliyorsak  yalnızlık ve karanlıklara,

Sessizce  yitiriliyorsak sokak  aralarında,

Boş  bir  arsada, bir  evin  bodrum  katında,

Ya  da  yürümeye  korkar  olduysak  kaldırımlarda

İçimizdeki  kara  beyinler  yüzünden.

Gün  karanlık, zindan misali oluyorsa gitgide

Sevgiden eser  kalmıyor, vicdanlar sustruluyorsa, 

İnsanlık  bitmek  bilmez  acılarla  sınanıyorsa,

Aydınlığa  düşman  olanlar  yüzünden.

At  izi it  izine  karışmış,

Yönetenler  ibret  misali aymazlıktaysa,

Merhametin  adı  yok, yürekler dondurulmuşsa,

Nezaket  yitirilmiş, değerler  alt  üst  olmuşsa,

Kin  kusup, dini  sömürenler  yüzünden.

Bir  umut  kaldı  geriye  düşlerimizde  sakladığımız

İlmek  ilmek  nakışladığımız  sabır  tezgahlarında 

Çuvaldızı  başkasına değil , kendimize  batırdığımızda,

Ne  karanlık  sokaklar, ne de  suskunluklar  engel  olamaz

Yeniden  aydınlığa  kavuşmamıza….

 

Müzeyyen/ Aralık 2021

 

]]>
Fri, 03 Dec 2021 19:27:25 +0300 Müzeyyen GÖKMEN
BAZEN https://edebiyatblog.com/bazen-1048 https://edebiyatblog.com/bazen-1048        

Bazen  sevdik,  sevildik

Bazen  sevildik  sevmedik

Bazen  mutluluktan  uçtuk,

Bazen  öfkeden kudurduk.

Bazen  üzdük,  üzüldük

Bazen  umuda  kapıldık.

Bazen  umudu  yitirip

Bazen itilip  kakıldık.

Bazen başlarda  taşındık.

Bazen  çalışıp  didindik

Bazen  boşlukta  uyuştuk

Bazen  haklıyı  savunduk

Bazen  haksıza  yan  çıktık

Bazen  güzeli  yarattık

Bazen  hayatı  kararttık

Bir  ömür  böyle  geçti

Farkına  varamadık.

 

Müzeyyen/2021

]]>
Fri, 26 Nov 2021 21:41:28 +0300 Müzeyyen GÖKMEN
KAPILAR https://edebiyatblog.com/kapilar https://edebiyatblog.com/kapilar Kapılar

Her biri ayrı bir dünyaya açılan

Rengarenk kapılar

Kimler dokundu,

Kimler çaldı kimbilir!!

Hangi güne açıldı?

Hangi sevgiyi doldurdu evin içine!!

Kimler işledi nakış nakış!

Ne hikayeler gizlidir !

Kim bilir her bir motifinde!

Ustası ayrı, yaşayanı ayrı

Kim bilir kimleri sakladı 

Bir avlu içinde! 

Tüm kapılarınız güzelliklere aydınlığa açılsın.

Müzeyyen/Kasım 2021


]]>
Tue, 23 Nov 2021 13:31:12 +0300 Müzeyyen GÖKMEN
ÜZGÜNÜM https://edebiyatblog.com/uzgunum https://edebiyatblog.com/uzgunum Sussam olmuyor 

Konuşsam kelimeler az geliyor.

Yaşanası şu dünyada

Yaşam bazen zor, bazen ar  geliyor.

Bugün dünya çocuk hakları günüymüş

Daha dün bir çocuğu daha  yok etmedi mi yine!

Bu toplum.

Ama bilerek, ama isteyerek.

Bu son olsun diye diye 

Sonlar tükendi.

Bitsin artık diyerek ömürler tükendi. 

Bu ülkede sabır tükendi, sevgi tükendi.

Merhamet, görgü, ahlak tükendi.

İş bilmez, aş bilmez ,emek bilmezler elinde,

Zavallı sahipsiz ülkemde maalesef

Yarınlar, gençlik, insanlık yitip gitti de,

Aymazlık, körlük, sağırlık ve cahillik tükenmedi.

Bazen hakikaten yazmak bile bir işkence oluyor. Kelimeleri bulamıyor insan. Bu nasıl bir dünya ki artık haberler sıradanlaştı. Duyguları ,hisleri alınmış bir toplum, bir garip kitle olduk. Sokakta herkes patlayacak birini arıyor sanki. Yanlış bir davranışı söylemeye cesaret kalmadı. Kimde ne var bilemiyoruz. Ufacık bir tartışma nedensizce büyüyor. İnsan insana ne zaman böyle hain oldu? Bizler hangi aralıkta canice duyguların esiri olduk?

Bilemiyorum. Sadece üzgünüm hem de çok üzgün.

Müzeyyen/20.11.2021

]]>
Sat, 20 Nov 2021 08:34:48 +0300 Müzeyyen GÖKMEN
VEDA ZAMANI https://edebiyatblog.com/veda-zamani https://edebiyatblog.com/veda-zamani "Yaşamak aynı  zamanda vedaya  hazır  olmaktır"  diye  okumuştum bir kitapta.

Gerçekten  de öyleymiş.  Belki  yaşadığımız koşturmacada  farkına  varamayabiliyoruz, ancak  ayrılık  vakti  gelince  daha  erken  diyoruz.

Evet  aslnda  her  veda  erkendir. Biz  onu  kabullenmediğimiz  sürece.

Oysa  doğa  ruhu  iyileştirme  gücünü  taşır bünyesinde.

Her  şey  olup  bittiğinde veda  zamanı geldiğinde  inkar  ederiz,  kabullenemeyiz. 

"Hayır!  bu  olmadı, gerçek  değil"  der  inkarı  seçeriz. Oysa  bu  birinci  evredir.

Çoktan  giden  gitmiş, veda  faslı  bitmiştir.

Zaman  geçer, yavaş  yavaş kendimizi  umutsuzluğun  kollarında  buluruz.

Bu  kez  "olmamalıydı,  ben  hiç  yanlış  yapmadım,  daima  en  iyisini  yaptım"  der  diretiriz

Bu  ikinci  evredir umutsuzluk evresi.

Ve  son  evreye  hazırlıktır  aslında.

Sıra  en  son  "Kabullenme" evresine  gelir. 

Her  aşama  kendi  dinamiğini  taşıdığı  gibi

Her  acı  da şifasını  taşır  içinde.

Tüm  bu  aşamalardan geçtiysen  başarıyla ki; 

Bu da,  sabır  süzgecinden , acının  içinden  geçerek  yaşamakla  gerçekleşir.

İşte  o  zaman  şifa  arkasından  gelecektir.

Yalnızca   ihtiyaç  duyulan  yegane  şey  zamandır. 

Bu  gün  doğayı  takip  etti  gözlerim

Şu  ağaca bakakaldım.

 Katman  katman  kabukları  soyulmuş.

Kim bilir! Her  katmanda  neler  gördü, nelere  şahit  oldu?

Yaşamın içinde  var  olan acıya  dayandı, belki de  içinden  geçti.

Zamana  karşı  direnip, rüzgarda  eğilip  bükülse  de

Belki yoruldu, ama dimdik ayakta  durdu

Zamana  dayanarak , vedaya  inat. 

Müzeyyen/2021

]]>
Thu, 18 Nov 2021 10:54:50 +0300 Müzeyyen GÖKMEN
GÜN KIZILI https://edebiyatblog.com/gun-kizili https://edebiyatblog.com/gun-kizili GÜN KIZILI

Gün kızıla bulandı mı kıyıda,

Martılar  üstlenir karanlığın yükünü.

Bir  martı kanatlanır.

Sabaha  doğru

Yeni  ufuklara kanat  çırpar

Yarına taşımak  için  umudunu.

Müzeyyen/2021

]]>
Tue, 16 Nov 2021 00:18:25 +0300 Müzeyyen GÖKMEN
BEKLEYİŞ https://edebiyatblog.com/bekleyis https://edebiyatblog.com/bekleyis Bir  pencereden bakarak  yaşama tutundu.
Bir  gün  geri  dönecekler  inancıyla.
Belki  biraz  sonra  köşeden çıkıp  gelecekler!
Hasret  bitip  eskisi  gibi  seveceklerdi..
Kaç  gün  geçti, yoksa  aylar mı oldu?
Saymayı  bilmiyordu ki, 
Yalnızca  beklemeyi  bilirdi,
Hem  de  sabırla  beklemeyi.
O  alışıktı  zaten  sokaklarda  yaşamaya.
Kaldığı mekanın  adı  Darağaç  olsa  da
Gün  ayrıldı mı  yeryüzünden,  
Zifire  bulandı  mı  gökyüzü,
Yanardı  sokak  lambaları  nasıl  olsa.
İşte  o  zaman  yavaş  yavaş  kapanan 
Tamirhane  kapılarından  biri,
Onun  için  açılırdı  nasıl  olsa.
Gediklisiydi  mahallenin.
Tanımayan  yoktu  onu.
Bir  kap  yemek  bir  tas  su  illaki  nasibiydi.
Vermeden  ayrılmazdı  oradan  Niyazi  usta.

Müzeyyen/2021

]]>
Mon, 15 Nov 2021 17:03:46 +0300 Müzeyyen GÖKMEN
BİTMEYEN SEVDA https://edebiyatblog.com/bitmeyen-sevda https://edebiyatblog.com/bitmeyen-sevda  Başka  söze  gerek  yok. Büyük  önder kendini  ne de  güzel  ifade etmiş.Minnet  ve  şükranla  anıyoruz. Ruhu  şad  olsun.

"İki Mustafa Kemal vardır: Biri ben, et ve kemik, geçici Mustafa Kemal...

İkinci Mustafa Kemal, onu "ben" sözcüğüyle ifade edemem; o, ben değil, bizdir! O, memleketin her köşesinde yeni fikir, yeni hayat ve büyük ülkü için uğraşan aydın ve savaşçı bir topluluktur. Ben, onların rüyasını temsil ediyorum. Benim girişimlerim, onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir. O Mustafa Kemal sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan, yaşaması ve başarılı olması gereken Mustafa Kemal odur!"

Mustafa Kemal Atatürk

 

]]>
Wed, 10 Nov 2021 00:35:09 +0300 Müzeyyen GÖKMEN
GİZLENİŞ https://edebiyatblog.com/gizlenis https://edebiyatblog.com/gizlenis GİZLENİŞ

Gün batarken

Bin  bir duygu  çöker yüreğime.

Kaybolup  gitmek  isterim,

O  yakamozlarla

Sarmalanmış  enginliklerde.

Karanlık  gizlemiş  bak

Bütün  kötülükleri.

Acaba!   derim  o  an,

Şöyle dönüp  baktığımda

Güneş hiç doğmasa  mı!

Gerisin  geriye....

Müzeyyen/2021.

]]>
Mon, 08 Nov 2021 01:56:24 +0300 Müzeyyen GÖKMEN
EYVAH EYVAH https://edebiyatblog.com/eyvah-eyvah https://edebiyatblog.com/eyvah-eyvah EYVAH  EYVAH!

Saat on ikiyi  çoktan  geçti. Her  akşam  saat  tam  yirmi  oldu  mu sallana  sallana  gelirdi. Bu  gün  oldukça  geç  kaldı. Hayret  aramadı  da.

Ah! Yoksa  başına  kötü  bir  şey mi  geldi? Diye  içinden  geçirirken birden  alacaklısı  gelmiş  borçlu gibi  kapısının  şiddetle çalınması onu  kendine  getirmiş, korku mu yoksa  heyecan mı bilemediği  garip   bir  duygu tüm  bedenini  sarmıştı.  Durdu  düşündü! Bu  güne  kadar  akşam  vakti  kapısı  böylesine  hiç  çalınmamıştı. Hatta hiç  çalınmamıştı.

Melisa çiçeklerinin  yoğun  kokusunun  etrafı  buram  buram  kapladığı bir  İzmir  akşamında, denizin  kıyıya  hoyratça  vurma  sesleri  odanın  penceresinden  nasılda  işitiliyordu.  Yıllar  yalnız  başına  yaşamayı  ona  bir  hakmış  gibi dayatsa  da, yine  de  her  akşam  bıkmadan  usanmadan penceresinin  perdesini  aralar ,  saatler  boyu  kavuşmayı  istediği  gençliğini  beklerdi.

Bu  akşam  da  yine  aynı  özlemle oturmuş karşı  evlerin ışıkları  bir  bir  yanmaya  başlarken  o  içindeki  karanlığı  aydınlatacak  bir  ışığı  bekliyordu. Kendi  kendine  konuşmaya  başladı  birden;

Tabii  yaa beklersin  işte. Hani  asla  yalnız  kalmazdın. Etrafında  seni  seven  bir  çok  insan  vardı. Ne  oldu?

Şimdi  gülme  ve  huzur  zamanım  diyordun, görevlerimi  yerine getirdiğimden  emin  olarak  yaşlanmak  istiyorum  diyordun!  Olmadı  mı?

Dinlenmek  huzurun  tadını  çıkarmak  istiyorum, kırışıklıklardan  ve  beyaz  saçlarımdan  korkmadan yaşlanmak  istiyorum  diyordun.  Ne  oldu  şimdi? Bak  perdenin  arkasından  bakıyor,  biri  gelecek  diye  için  titriyor, kendini  dört  duvar  arasına  mahkum  ediyorsun.

Sahi  kaç  gün , yok  yok  kaç hafta , hatta  kaç  aydır  evden  dışarı  çıkmıyorsun?

Hadi  canım  o  kadar  da  değil.  Geçen  gün  Nezaket  hanım  hani  şu  giriş  katta  oturan  dul  Nezahat  var  ya beni  kahve  içmeye  çağırmıştı  ya.

Ah  be  zavallım  nasılda  unutkan  oldun, başım  ağırıyor  bir  başka  gün  geleyim  diye  atlattın  ya.

Doğru!  Derin  bir  nefes  aldı. Bir  an  heyecanlanmıştı . 

Hayret , hatırlamıyordu.  En  son  ne  zaman   dışarı  çıkmıştı? Ne  zaman  biriyle  konuşmuştu?

Ama  bu  akşam  kararlıydı  mutlaka  birileriyle  konuşmalı  ve  bu  yalnızlığı  yıkmalıydı.  Sokağa  geri  döndü. Saat  on  yedi  otuz,  Zebercet  Hanım bankadaki  işinden  çıkmış, elinde beyaz  örgü  filesinin içine  doldurduğu  ,  akşam  pazarı  meyve  ve sebzeleriyle  telaşlı  adımlarla sokağın  köşesinde  bulunan  en  yüksek  apartmanın  yanından kıvrılıp  gidecek.  Bu  apartman mahaldeki  en  kolay  bulunabilecek  adres.  Mahalleli  tarif  verirken kırmızı  boyalı  bu  apartmanı  söyledi  mi  adresi  bulmamanız  mümkün  değildir.  Elinizle  koymuş  gibi  bulursunuz. 

Biraz  sonra  Mithat koşarak  okuldan  gelecek  ve  doğruca evlerinin  altındaki  bakkaldan  kaptığı,  fırından  yeni  gelmiş,  özene  bezene kapının  sol  tarafında  bulunan sarı  tel dolaba  sırayla  dizilmiş  ekmeklerden en  ortada  olanı diğerlerine  dokunmadan  itinayla  alacak  diye  söylenmeye  başlamıştı  ki ;

Evet, Mithat  söylediklerini  harfiyen  gerçekleştirmişti  bu  günde.

Dur  bak  dedi,  şimdi  Kahveci  Samet in  Çırağı elindeki  eski  bakır  tepsi  üzerinde  taşıdığı çayları  sırasıyla tüm  esnafa  dağıtmaya  başlayacak.

Kolay  gelsin  Samet!  Bana  yok  mu?  Diye  seslendi.

Samet  binanın  önünden    geçerken  aniden  dönüp  pencereye  dikkatlice  baktı  baktı. 

Eyvah   duydu  galiba!  Gördü  mü  acaba?  Samet  kafasını  sağa  sola  sallayarak  yoluna  devam  etti. Perdenin  arkasından  kim  görebilirdi  ki!  Kim  bilir  onun  için  neler  söylüyorlardı?   Yıllarca  aynı  sokaktan  defalarca  geçmiş,   konuşmadığı  selam  vermediği  kimse  kalmamış ama  şimdi  herkese  kendini  kapatmıştı. Sabah  ekmeği,  alınacakları  dahi  listeler  kapıcının  alması  için torba  ve  parayla  kutuya  bırakır  gerek  olmadıkça  kapıcıyla  bile  konuşmazdı.

Oh  ya  dedi  sevinçle.  Hiç  sektirmeden  her gün  aynı  olayları  yaşıyorum.  Ama  mutluyum  diye  geçirdi  içinden. Yalnızlığının adeta  bir  ortağı  olup  onu bu  derin  yoksunluktan  kurtarıyordu  izledikleri.

Hayat  kimine cömert  kimine  nasıl  da cimri  davranıyor diye  düşündü. Sokakta  gördüğü  herkes bir  şeylerin  telaşıyla  sağa  sola  giderken  onunsa yaşamı  olduğu  yerde  tükeniyordu  sanki. Olsun  o  yine de  mutluydu. Çünkü  dert  edecek  öyle  az  şeyi  vardı  ki!

Az  mı?  Dedi. Alaylı  bir  tebessümle   adeta  kendi  sözüyle  dalga  geçti.

Gerçekten  de  az  mı?  

Ooo    saymayayım  şimdi.  Ya  çok  çıkarsa!  Mahcup  olurum  maazallah.

Vazgeçti  döndü  tekrar  sokağa. Hava,  koyu  ağırlığını  yüklenmiş  bulutlarla   güneşi  bir  kapayıp  bir  açıyor,   saatler   ilerliyor ve   heyecanı  da  ikiye  katlanıyordu . Silkindi  kendine  geldi.

Sen  bu  kafayla  gidersen hep  yalnız  kalacaksın.  Kalk  sokağa  çık, herkes  gibi  nefes  al,  gez  dolaş ve  sana  sunulan  yaşam  denen  bu  armağanı  doyunca  yaşa. Biliyor  musun  hayatı  kaybetmekten  daha  acı  bir  şey  vardır.  O  da   yaşamın  anlamını  kaybetmek. Yoksa  sen bunu  mu  yitirdin?

Duydum  ki  kendini  eve  kapatmışsın . Öldün  zannettim.  E  yaşıyorsun  işte.  Yaşıyorsan  hala  umut  var  demektir.

Evet  bu  ses  kulaklarında  çınlarken  etrafına  bakındı. Gerçekten  yaşıyor muydu? Bir  kez  daha  sessizlik  yüzüne  yüzüne    vuruyordu  sanki.

Nasıl  oluyor  bu?  Yoksa  deliriyor  muyum?  Bütün  bunlar ...

Aman  neyse  ne! Şimdi  bir  de  bunları  mı  takacaktı  kafasına?

Geçmişte  yaşadıklarını hatırlamak istemiyordu.  İçinde  derin  yaralar  açmış  belki  de  insanlara  karşı  nefreti  ya da  kırgınlığı o  günlerden  başlamıştı.  O  da  her  kadın  gibi  sıcak  bir  yuva  hayaliyle  çıktığı  o  yolda  başına  gelecekleri  nereden  bilebilirdi ki? Yemeğin  tuzu  az  olmuş,  evin  temizliği yeterince  yapılmamış,  işten  eve  geç  gelinmiş,  zaten  hiç  bir  şey  zamanında  olmuyormuş…muş  da  muş ,muş . Bahane  üstüne  bahaneyle  hıncının çıkarıldığı  bir  metaya  dönüşmüştü  adeta.  Canını  hiç   bir  şey  daha  kötü  incitemezdi işittiği  laflardan. Kırılan  kemikler  zamanla  iyileşiyor,  moraran  yüzü  eski  haline  geliyordu,  ancak  kırılan  incinen  ruhu  hiç  bir  zaman  iyileşemeyecek  ,  bu  nedenle kendisine  uzanacak  her  ele  karşı  ürkek  davranarak geri  kalan  hayatını  yalnızlığa  mahkum  edecekti.

İnsanca  yürüyebileceği  bir  yol  kalmamıştı. Böyle  gitmez  diyerek  sonunda  bir  cesaretle boşanmış ve  kendi  içine  dönüp,   kendini  dış  dünyadan  soyutlamıştı. Tüm  bu  yalnızlığı  tamamen kendi  tercihiydi.  Şimdi  gençliğinin  geri  gelmesini  beklerken o da  bunun hiç  gerçekleşemeyeceğinin  farkındaydı  ama  yine   bir  umut  işte…..

Hah  işte  saat  on  dokuz  otuz, az  kaldı. Yarım  saat  sonra servis  otobüsü meşhur  köşeyi  döndü  mü  o   da  muradına  erecekti. Bekledi , bekledi,  saat  yirmi,  yirmi  on  beş, yirmi  otuz,  yirmi  bir.

 Ne  oluyor  böyle? Belki  belki  de  beklediği  gelmişti.

Birden  derin  bir  sessizlik  sonrası  saatin  yirmi  dördü  vuran  gong  sesiyle  birlikte kapı  çalmaya  başladı.  Ayağa  kalkmaya  çalıştı  zorlanmıştı.  Yorgun  bedenini taşımak  bu  gece  nedense  ağır  gelmişti  ona. Son  bir  çaba ha  gayret  dedi. Koridora  zor  ulaştı. Az  daha  yürüse  kapıya  ulaşacaktı. Ayakları  geri  geri  gitse  de bedeni   olağan  üstü  bir  çabayla  nihayet  kapının önüne gelebilmişti

Biraz  önce  duyduğum  doğru  mu?  diye  söylendi. Kalbinin  sesi  öyle  güçlü  çıkmaya  başlamıştı  ki   başkası  duymasın  diye  eliyle  bastırmaya  çalıştı.  Heyecandan  ne  yapacağını  şaşırmış kapıyı  dinliyordu.

Üstteki  kilidi  iki  kez  çevirdi, altı  da  kilitlemişti.  İki  kez  de onu  çevirir  çevirmez  kapı  aralandı. Önce  karşı  daireye  gelen  birisi  diye  düşünmüştü  ki  yüz  yüze  gelince birden  irkildi.

Eyvah,  eyvah  diye  bağırdı. Beklediği  gelmişti. Bu  yüz  hiç de   yabancı  değildi.  Fısıltı  gibi  cılız  bir  sesle ;

Hoş  geldin,  diyebildi.

Ne  oldu  işte  hadi  konuş  bakalım.  Sor  bunca  zaman  neredeymiş?  Neden  bu  kadar  beklemiş?

Korktun  mu?

Biraz.

 Değdi  mi  beklemeye?

Bilemiyorum  dedi  kendi  kendine, hayal  kırıklığı  yaşıyordu  şu  an.  O  gençliğinin  geleceğini  düşünerek  bu  kadar  zaman  beklemişti.

Oysa   şimdi  karşısında  duran, ona  tanıdık  olduğu  gibi  bir  o  kadar  da  yabancı  olan  yılların  yorduğu  son  demleriydi ,     misafirliğe     gelmişti  . Buyur  etmeden  kapıda  konuştular  ayak  üstü.  Ne  çok  söz  birikmişti  meğer  içinde. Dayanamadı    veda  etmek  isterken son  bir  kez  dönüp  baktı  geriye.

 

 

Aynada  gördüğü  bu  yüz    kendisi  olamazdı.

Şakakları  kaldıramazdı   bu  kadar  çok  beyazı

Elleri  buruş  buruş  olmuş  üşüyor   hava  sanki  kış  ayazı

Yüreği    döndü   buzdan  bir  cama  nasılda  oldu   kaskatı

Ne  servis  kaldı  geçmişten  bu  güne  gelecek,

Ne  kendisi  o  servisten  eskisi  gibi  inecek

Hayat  beklemeye  değmiyor  inan  bitti  bitecek

Son  demleri görmeye  belki  nefes  yetmeyecek.

 

 

Müzeyyen/ 11.09.2021  

 

 

 

 

]]>
Mon, 25 Oct 2021 16:35:42 +0300 Müzeyyen GÖKMEN
Umutsuzca Bakma Bana https://edebiyatblog.com/umutsuzca-bakma-bana https://edebiyatblog.com/umutsuzca-bakma-bana Umutsuzca bakma bana.

Umudun tam da adıyım ben.

Var olma savaşında,

Dimdik ayaktayım ben.

Masumum daha fazla.

Gözü doymayanlardan,

Yüreği kaskatı

Donmuşlardan.

Ve acımasızca

Yaşama kast eden

 Zavallı aymazlardan.

Müzeyyen

]]>
Sun, 26 Sep 2021 16:05:28 +0300 Müzeyyen GÖKMEN
Yaşamı Yakalamak https://edebiyatblog.com/yasami-yakalamak https://edebiyatblog.com/yasami-yakalamak Bıraktım kendimi rüzgara
Meltem, imbat, boraya
Her biri ayrı savurdu
Bir oraya,  bir buraya
Yalnızca esen rüzgar olsa.
Esip hüzünleri toplasa
Ve yaşamı yeniden
Gülerek bize bağışlasa.

Ve bağışladığı anda

Her şey kaldığı yerden başlasa.

İnsanoğlu bu ikinci şansla;
Darmadağın olmasa,
Boşlukta kaybolmasa,
Kula kulluk yapmasa,

Sevgiden korkmasa,
Ve kadınlığından utanmasa

Her anında yaşamı yakalasa,

Acısıyla, tatlısıyla,
Yaşamın o en gizemli duygularını

Doyasıya paylaşsa.

Müzeyyen

]]>
Thu, 23 Sep 2021 15:58:17 +0300 Müzeyyen GÖKMEN
Ömrümüzden https://edebiyatblog.com/omrumuzden https://edebiyatblog.com/omrumuzden Siyah ve beyaz gibi

Gece ve gündüz

Ne çabuk geçiyor

Avaz avaz ömrümüz

"Dur, soluklan" diyorsun

"Acelem var" diyor.

"Konuşalım " diyorsun.

"Zaman daraldı" diyor.

Peşinden  sürüklenirken,

Hiç halden anlamıyor.

Velhasıl gidenler

Ömrümüzden gidiyor.

Müzeyyen

]]>
Tue, 21 Sep 2021 16:21:49 +0300 Müzeyyen GÖKMEN
CESARET https://edebiyatblog.com/cesaret https://edebiyatblog.com/cesaret Her  sabah

Yeni  bir  başlangıçla

Açarsın  gözlerini  yaşama.

Bir  umuttur.

Sadece  cesaret,

Sadece  yürek  ister,

Adım  atmaya.

Ve  o  ilk  adımı 

Cesurca  attığında,

Seni  bekler  hayallerin

Yanıbaşında.

Müzeyyen

]]>
Sun, 19 Sep 2021 22:42:06 +0300 Müzeyyen GÖKMEN
İÇİMDEKİ YANGIN https://edebiyatblog.com/icimdeki-yangin https://edebiyatblog.com/icimdeki-yangin Sabaha  dönerken  gün  ufukta,

Bir  bir  sönmekte  ışıklar.

Yeni  bir  buruk  yalnızlık

Getiriyor  beraberinde  dalgalar.

Silsem  olmuyor, silmesem içimde  yangınlar,

Büyüyor, büyüyor

Belki  de   yakarak 

Yeniden acımasızca hayata  bağlıyor.

Nasıl  bir  duygu  bu?

Bir  yandan  alev  almış  yakarken

Öbür  yandan   hayata  bağlan  diyor.

Dışım  bahar  misali  acıya  direnirken

İçimde  yangınlar büyüdükçe  büyüyor.

Müzeyyen/2021

]]>
Thu, 16 Sep 2021 09:05:13 +0300 Müzeyyen GÖKMEN
HAYAL DENİZİ https://edebiyatblog.com/hayal-denizi https://edebiyatblog.com/hayal-denizi HAYAL  DENİZİ                                                            

Gecenin kör karanlığında,

Bir hayal denizinde buldum kendimi.

Ruhum bedenimden sıyrılmış,

Bir ateş mağarasında gizliydi sanki.

Zamanlar tükenmiş, zamansızlığa dönmüş.

İmkanlar yok olmuş,  imkansızlık  ta karar noktasında,

Yaşamın anlamı gelmekten çok gitmek gibiydi.

Bir başka dünyanın sarhoşluğunda kalmış,

Bu dünya ile o dünya arasında,

Gerçek ile rüya arasında savrulup duruyordum.

İçim adeta engin denizlerde kolaylıkla yol alıp ta

Sığ sularda dengesi bozulup kırılan büyük dalgalar misali

Bir kıyıdan ötekine çarpar gibiydi.

İnsan ancak bildiği denizler kadar korkusuz,

Bilmediği okyanuslar kadar korkuya yenik düşmeye hazırdı.

İşte öylesine bir gizemin içinde,

Korkusuzlukta korkuya,

Kalabalıkta yalnızlığa,

Koşmanın kanatlanmaya

Bağlandığı bir yol ayırımındaydım.

Bedenim ruhuma hükmedemez olmuş,

Kendi dünyamın içinde boğulmuş

Aradığımı bulmanın en doğru yolunun

Kaybetmekten geçtiğini çoktan anlamıştım aslında.

 

 

Müzeyyen

2020

 

 

 

]]>
Tue, 14 Sep 2021 20:06:46 +0300 Müzeyyen GÖKMEN
NEREDESİN? https://edebiyatblog.com/neredesin https://edebiyatblog.com/neredesin NEREDESİN?    

Gece karanlık.

Körfezde uzanan

O gerdanlığa bakarken

Bin bir ışıktan hangisi sensin?

Pencerelerde ışıklar bir bir sönerken,

Ve gece alabildiğince,

Karanlğın içine hapsedilirken,

Sen neredesin?

Hava soğuk,

Meltemden eser kalmadı artık.

Gün ışımadı,

Koyu karanlık.

Pencerem sensiz,

Gökler ve sokak sessiz.

Bir kedi çığlığı

Çığlığın içinde neredesin?

Tüm kenti tarıyor gözlerim,

Gözlerim yoruldu artık,

Gördüğüm boşlukta,

Nerelerdesin?

Sesini duyarım diye

Kapadım gözlerimi

Dinliyorum,

Dinliyorum,

En dipteki hücrelerime kadar

Dinliyorum.

Sessizlik ve sessizliğin içinde

Sen   neredesin?

Canın yansa yanar yüreğim,

İçim titrer ürperirim.

Ölesiye özlerim.

Boğar beni yokluğun,

Özlemlerin içinde ,

Neredesin?                                                                               

Sabah zor olacak bu gün sanki,

Sancı içindeyim.

Gecenin kasveti

Yalnızlığın verdiği ızdırap,

Yaşadığım acı

Tüm bunların ötesinde

“Seni  seviyorum”

Diyememenin sancısı

Sevgilerin kucağında

Neredesin?

Yıldızlar bana ağlarken,

Kopkoyu karanlık oldu ortağım.

Ne adım var, ne kimliğim

Ne yatağım var, ne yorganım

Söyle bana lütfen

Karanlık olan bu alemde ,

Sen neredesin?

 

 Müzeyyen

 

]]>
Sun, 12 Sep 2021 20:37:50 +0300 Müzeyyen GÖKMEN
HUZUR https://edebiyatblog.com/huzur https://edebiyatblog.com/huzur Huzura yol alsam,

Yalnızlık rıhtımından.

Seyre dalsam alemi,

Ruhum bir kuş,

Kanatlansa.

Kaybolsam 

Mavilikler deryasında.

Belki Yeniden gelirim 

O rıhtıma.

Dünya mutluluğa 

Vardığında.

Müzeyyen/2021

]]>
Thu, 02 Sep 2021 14:13:18 +0300 Müzeyyen GÖKMEN
YENİDEN https://edebiyatblog.com/yeniden https://edebiyatblog.com/yeniden Acımasızca  saldırdılar.

Koparıp,  koparıp  yoldular.

Bilemediler ki !

Ruhumun  çiçekleri,

Sabahla  yine

Yeniden  açacaklar..

Müzeyyen/2021

]]>
Tue, 31 Aug 2021 09:03:54 +0300 Müzeyyen GÖKMEN
SORUMLU DEĞİL MİYİZ HİÇ BİRİMİZ! https://edebiyatblog.com/sorumlu-degil-miyiz-hic-birimiz https://edebiyatblog.com/sorumlu-degil-miyiz-hic-birimiz SORUMLU  DEĞİL  MİYİZ  HİÇ  BİRİMİZ!

Bir   kabusun  ortasında  yaşadığımız şu acınası  zamanda  yazılması,  söylenmesi   gereken  öyle çok  şey var  ki!

Salgın   hastalıklar,  depremler, yangınlar , seller,  savaşlar ve dinmek  bilmez  göz  yaşları.   Adeta   bir  bilim kurgu filminin  figüranları   olup  çıktık. Tüm  dünyayı   tehdit  eden  iklim   krizinin  yarattığı  afetlere  sorumlu  bulunamadı   maalesef.  Sadece  iklim  krizi  mi!  Bile  isteye  yaptığımız  yanlışların  sorumluluğundan  da  kaçar  olduk.

Oysa  hepimiz  sorumlu  değil miyiz  doğayı  tahrip  etmekten?

Sorumlu  değil miyiz çevremizi  kirletmekten?

Bilimden  ayrılıp  ilkelliğe  geri  dönmekten?

Sorumlu  değil  miyiz  susmaktan,  yanlışa  yanlış   diyememekten?

Zamanında  suskun  kalıp,  görmezden  geldiğimiz,  “aman,  bana  dokunmuyorsa  ne olursa  olsun”  dediğimiz  her  ne  varsa  teker  teker  intikam  alıyor  şimdi.

“Mangal  yapmak  yasaktır”  yazısının altında  mangal  yaparken,

“Çevreni koru”  yazısının  hemen  yanındaki  çöp  kutusu  dururken  elindeki   pet  şişeyi  rastgele fırlatırken,

Yapılmaması  gereken  dere  yataklarına  evler  yapılırken,

çöp  kutusunun  içine  atılması  gerekirken  yanına  konmuş  çöp  yığınlarına  bakarken sorgulamıyorsak  karşılaştıklarımızı,

ormanlık  alanların  cam  şişe  kırıklarıyla  dolu  seyir  teraslarından gönül  rahatlığı  ile  bakamıyorsak  manzaraya, 

Sen,  ben,  o, öteki, beriki  diye  ayrıştırılırken  insanlık,  dur  diyemiyorsak,  kardeşçe  yaşamayı,  paylaşmayı  hayatın  odak  noktası  yapamıyorsak,

sıralayacağımız o kadar  çok  yanlış  varken  ortada, sorumlu  değiliz  hiç  birimiz  diyebilir  miyiz!..

Belki de elektronik çağında  makinalaşarak   insanlığı unuttuk,  sevgiyi unuttuk, merhameti  paylaşmayı unuttuk.  Öylesine  nefret aşılandı   ki insanlığa,  canlı   olan  her  şeyin  yok edilmesi  gerektiğine  inanır  olduk.  Çünkü  “her  şeyin  sahibi   insandı,  yanlızca  o  yaşamalıydı”  duygusuna  kapıldık. Nasıl  tuhaf  bir  duyguyla  dolduk  böyle!  Ne oldu  bizlere!

Ey  insanoğlu  dön  kendine!  Dönde  bak  bir  kez  marifetine.  Sen,  ben , o , öteki  yok .  Her  şeyi  eski  haline  döndüremezsek  de,  başarabiliriz  yaşanması  gereken  bir  dünyayı inşa  etmeyi,  gelirsek  bir  araya  kardeşçe.

 

Müzeyyen/2021

]]>
Thu, 26 Aug 2021 11:29:58 +0300 Müzeyyen GÖKMEN
FARZ ET Kİ https://edebiyatblog.com/farz-et-ki https://edebiyatblog.com/farz-et-ki FARZ  ET  Kİ

Farz  et  ki;  dönmeyi  bıraktı  dünya,

Yeniden   dönüştü  her  şey  var  oluşuna.

Farz  et  ki;  yaşam  yeniden  başladı  dünyada,

Sana  sunulan  her  şey  başa  döndü  eni  konu

Farz  et  ki;  insanın  insana ettiği acılar  yok oldu

Sil  baştan  başlattın  kaderini

Farz  et ki;  karlar  yağdı  hiç  yağmamış  yerlerde

Yağmurlar   yağdı,  izin  vermedi  yangınlara

Farz  et  ki;  aşk,  sevgi,  adalet  hüküm  sürdü  yeryüzünde

Acılar,  yalnızlıklar, korkular  olmadı.

Farz  et  ki;  düğüm  düğüm  kangren  olmuş  kirli  beyinler  yok  oldu

Hiç  bir  çocuk  gözyaşıyla  tanışmadı  dünyada

Akan  yaş  olduysa  illa ki,  aktı  sevgi  ve  mutlulukla.

Farz  et  ki;  güneş  gibi  aydınlandı  yeryüzü

Sildi  süpürdü    karanlığa  dair  ne  varsa .

Farz  et ki;  tüm olumsuzlukları  yenmeyi  başaracak  cesarete  sahip  olduk

 Paylaşabildik  ne  varsa  kardeşçe. 

Farz  et  ki  cehenneme  çevirmiyoruz  dünya  denen  cenneti.

Sadece  farz  etmek  bile  rahatlatıyor.

Yok ediyor  eğer  varsa  içindeki  kinini,  nefretini,

Ve  farz  etmek  bile yaşatıyor  insana ,

Ruhun  var  olup,  bedenin  bir gün  gideceğini.

Müzeyyen/2021

 

(Lamia  ablama  sevgilerimle )

]]>
Thu, 26 Aug 2021 11:06:17 +0300 Müzeyyen GÖKMEN
UÇMAK https://edebiyatblog.com/ucmak https://edebiyatblog.com/ucmak

]]>
Tue, 24 Aug 2021 22:17:36 +0300 Müzeyyen GÖKMEN
GÜN DOĞARKEN https://edebiyatblog.com/gun-dogarken https://edebiyatblog.com/gun-dogarken GÜN   DOĞARKEN

                 I

Sabah saat 6.00, henüz aydınlanmadı gökyüzü

Bir kuş sesiyle irkildim önce.

Bir horoz karanlığı yırtarcasına bağırıyordu.

Uzaktan, otobandan geçen araçların uğultusu

Bir köpeğin hırıltısı, bir martının çırpınışı...

Açtım gözlerimi, duyduğum sesler bir yana,

Geceyi yırtarcasına

Bir kızıllık kapladı karşı dağın üstünü.

Bambaşka bir tabloydu.

Önce kızıla boyadı dağ başını,

Yavaş yavaş açıldı.

                II

Çok uzaktan geçen bir motorun sesi

Bu kızıllığa katıldı.

Derken açılan renk sarıda takılı kaldı.

Dağlar heybetli silüetiyle,

Meydan okurcasına yeryüzüne

Deniz sessiz,

Deniz durgun,

Deniz griydi.

Karşıdan gördüğüm Karşıyaka,

Griliğin içinde ışıklarla bezeli bir gerdanlıktı.

Pırıl pırıl parlayan,

Beni al, göğsüne tak dercesine bağıran.

Tekrar döndüm dağlara,

Parlak kızıllık

Kendini bırakmıştı

İnanılmaz renklerin kucağına.

                III                                                                        

Aydınlandı, aydınlandı ortalık.

Yine yeniden başlayan

Bir günün getirdiği aydınlık.

Birden en açık tonuna

Büründü doruklar renkleri.

Güneş ha çıktı ha çıkacak

O da benim gibi soluk ve bitkin.

Canlı renkler kaybolurken ufukta

Işıklar bir bir sönüyordu Karşıyaka'da.

               IV

Deniz yine durgun,

Deniz yine sessiz,

Deniz yine yalnızdı sanki.

Ama içindeki balıkçı motorlarıyla,

Ağlara takılan balıklarla,

Her şeye inat yaşam tüm hızıyla

Sürüyordu deniz ve otobanda.

Evet çıktı çıkacak o büyülü aydınlık.

Şu an ufuk bembeyaz ve soluk.

           V

Sancılar başladı; bu doğuş mutlaka olmalı.

Bir otobüsün sesi

Dağıttı bir an tüm dikkatimi.

Kuşlar, böcekler, martılar

Rüzgarın sesi, horozun müjdesi

Ve işte, işte güneş geldi.

İki kedi inatlaşırken

Bu sabah gün

Yine muradına erdi.

            VI                                                              

Bir tablo çizdim sabaha dair.

Tuvalim için paletimde kardığım

Hiçbir renk tutmadı gökyüzünün renklerini.

Adım adım izlerken karşımdaki fırça darbelerini,

Birbiri ardına gelen o muhteşem renkleri.

Parlaklıktan sıyrılıp soluklaşan,

Soluklaştıkça olgunlaşan,

Ben geldim, işte buradayım,

Derken bile zorlanan,

Dakikalarca beni bu eşsiz tablonun

İçine hapseden o sıcaklık zorlandı.

             VII

Şu an saat 6.45 ve tablo şimdilik tamamlandı.

İşte, güneş ağaçların yaprakları arasından

O parlak ve gizemli yüzünü gösterdi.

Ben geldim, işte buradayım dedi.

Yaşama, ölüme, her şeye inat.

İşte, yine ben geldim, dedi.

Ama bitmedi; devam ediyor.

Öyle bir tablo ki, gün battıkça

Yenileniyor.

Arınıyor belki tüm sancılardan,

Gebe kalarak yeni sancılara.

 

Müzeyyen

20.08.2019

("Mısra" isimli sanat kitabında yayımlandı.)

@eecstaticc

]]>
Tue, 24 Aug 2021 16:38:20 +0300 Müzeyyen GÖKMEN
GÜNAYDIN https://edebiyatblog.com/gunaydin-468 https://edebiyatblog.com/gunaydin-468

]]>
Mon, 23 Aug 2021 21:14:55 +0300 Müzeyyen GÖKMEN
SAVRULUYORUZ https://edebiyatblog.com/savruluyoruz https://edebiyatblog.com/savruluyoruz

]]>
Sun, 22 Aug 2021 13:43:11 +0300 Müzeyyen GÖKMEN
MERHABA https://edebiyatblog.com/merhaba-335 https://edebiyatblog.com/merhaba-335 Merhaba güne


Merhaba geleceğe


Yenilendim ben.


Her yaprağım hayatın zorluğuna inat


Yeniden yeşerdi.


Güneşi gören bedenim


Tazelendi, filiz verdi.


Açtım suya, toprağa


Açtım insana, doğaya


Bir misafirim var bu sabah.


Geldi kondu karşıma


Bir yuva, sığınacak bir liman arar gibiydi.


Ben onu izledim o da beni


Sadece bakıştık.


Bir şeyler der gibi.


Oysa farklı değildi hislerimiz.


Ben toprağa mahkum


Oysa göklerin hakimiydi özgürce.


İkimizde kalmıştık betona dönen


Soğuk, duygusuz adına kent denen


Yozlaşmış, şehirlerde.


Boşver neyse ne!


Gel sohbet edelim seninle


Sen bana anlat, nasıl gökyüzü?


Ben sana anlatayım seslerin öyküsünü.


Mavi yeşil buluşsun güneşi ekle rengine


Bak şimdi bütün renkler yer aldı paletimde.


Merhaba yeni güne


Merhaba geleceğe


Yenilendim ben.


Bedenim filiz verdi 


İnadına, inadina  yeniden 


Müzeyyen

]]>
Sat, 14 Aug 2021 20:38:07 +0300 Müzeyyen GÖKMEN
ZAMANIN KOVASINDA BEN https://edebiyatblog.com/zamanin-kovasinda-ben https://edebiyatblog.com/zamanin-kovasinda-ben Uzun upuzun bir yolda  yürürken,

Akıp giden zamanda,

Biraz geç olmuş, biraz erken ya da,

Engin deryalara dalayım derken,

Artık bir okyanusun

Zaman kovasında

Minicik bir damla oluverdim aniden.

Bu yolculukta ne bir yolcu kaldı geçmişten gelen,

Ne de ben bu yolculuktan zevk alamadım.

Korkup, bastırdım duygularımı,

Yapayalnız  her şeyi terk edebilecekken.

 

Bekledim sabır süzgeciyle,

Hayale daldım belki de.

O an bir yolcu oturdu yanıbaşıma.

Zamanın kuytuluğunda,

Nereden gelir, nereye giderdi?

Sohbete daldık hani yolculuğun diliyle.

Ne o söylediyse ben dinledim;

Ne ben anlattıysam o dinledi.

Her şey kırık dökük, yarım yamalak,

Öylesi bir dalmaydı darmadağın

Ve bir o kadar da ıslak.

Ne paylaşabilirdik ki!

Dur düşün bir kez kendince,

Düşün anlatabileceklerini iyice.

Anlatabileceklerimizden fazlası

Kalır inan içimizde.

Çok acı diyebilsek de sadece,

Geride kalan zamanın dönmeyeceğine,

Vazgeçtim döndüm geriye.

 

Başka yolculuklara yelken açarken,

Döndüm okyanusun,

Zaman kovasına aniden.

Doldurdum kovayı

Yine yeniden damla damla akarken.

Müzeyyen   2020

(2021 Haziran/ Evren sanat kitabında yayınlanan şiirim)

@eecstatic

]]>
Sat, 14 Aug 2021 18:38:22 +0300 Müzeyyen GÖKMEN
Göksel & Denize Bıraksam https://edebiyatblog.com/goksel-denize-biraksam https://edebiyatblog.com/goksel-denize-biraksam Denize bıraksam kendimi
Kumlara uzatsam gölgeni
Havada umut ruhum firar
Güneşte kurutsam kalbimi ...

]]>
Fri, 13 Aug 2021 18:12:10 +0300 Müzeyyen GÖKMEN
ATEŞTEN GÜNLER https://edebiyatblog.com/atesten-gunler https://edebiyatblog.com/atesten-gunler Hangi ateşten bahsedeyim!! 

Öylesine çok ki. Derinden derine işledi yüreğimize. 

Var mıdır yangın olmayan ev?

Var mıdır yüreğinde o harlı ateşi hissetmeyen?

Var mıdır çaresizlik içinde nefesi tükenmeyen?

Bir ucundan yandık hepimiz.

Yaktık kendimizle birlikte dünyayı neler uğruna!

Hangi kelime yeter anlatmaya!

Ateşin dünyaya düştüğü o ilk andan itibaren yanıyoruz aslında.

Kimi hırsından,

Kimi acısından,

Kimi vicdansızlığından yakıyor.

Olmayacakmışsın bu dünyada kadın, çocuk,doğa ve hayvan.

Hepsi de dünya zevkleri uğruna yanmıştır bir ucundan.

Kadınsın yanıyorsun çevrende olan acılarla.

Yok sayıyorlar

Görmüyorlar

Duymuyorlar.

Varsın yok saysınlar; ateş açmışsa çiçeklerim yalan dolana,

Varsın görmesinler; haykırıyorsam soygun ve talana

Varsın duymasınlar; elbet bir duyan bulunacaktır içimde sönmez inanç oldukça.

Çocuksun, tanımıyorsun dünyayı, bilmiyorsun insan denen canlının ne yapacağını!

Yok sayıyorlar

Görmüyorlar

Duymuyorlar.

Varsın duymasınlar; alev alev yanmışsa şu bedenim,

Varsın duymasınlar; avazım çıkmasa kesiverseler sesimi

Varsın duymasınlar; unutmasınlar benimle kuracaklar geleceklerini.

Doğası, kedisi,köpeği,börtü böceği

Her biri faydalı şu zalim dünyaya

Var olduysa elbet vardır bir sebebi

Tek ihtiyacı doyurmak nefsini ve sımsıcak bir sevgi.

Yok sayıyorlar,

Görmüyorlar,

Duymuyorlar.

Varsın yok saysınlar;,yok etsinler birer birer canları,

Varsın görmesinler;kor ateşlerde boğsunlar canlı canlı.

Varsın duymasınlar; seyre dalsınlar alaylı alaylı.

Sönecektir elbet birgün bu yangın, 

Bitecektir bitmez denen saltanatlar

Kavrulurken cehennem kuyularında

Vatana ihaneti reva gören acımasız cellatlar.

Müzeyyen/05.08.2021

]]>
Thu, 05 Aug 2021 19:25:51 +0300 Müzeyyen GÖKMEN
GÜNEŞ BATARKEN https://edebiyatblog.com/gunes-batarken https://edebiyatblog.com/gunes-batarken

Salınırken güneş ufukta

Gitme vaktidir yavaştan

Deniz durgun, hava durgun. 

Kirliliği kapatırken karanlıklar

İnsan yorgun, zaman yorgun

Bunca kirlilikten,

Bunca yangından,

Bunca acıdan sonra

Kim bilir sabaha 

Hangi haberle uyanacak?

Zavallı yurdum, nasıl da yorgun.....

Müzeyyen

]]>
Sun, 01 Aug 2021 15:47:16 +0300 Müzeyyen GÖKMEN
MERHABA https://edebiyatblog.com/merhaba https://edebiyatblog.com/merhaba Merhaba güne


Merhaba geleceğe


Yenilendim ben


Her yaprağım hayatın zorluğuna inat


Yeniden yeşerdi.


Güneşi gören bedenim


Tazelendi filiz verdi


Açtım suya toprağa


Açtım insana doğaya


Bir misafirim var bu sabah


Geldi kondu karşıma


Bir yuva, sığınacak bir liman arar gibiydi.


Ben onu izledim o da beni


Sadece bakıştık.


Bir şeyler der gibi.


Oysa farklı değildi hislerimiz.


Ben toprağa mahkum


Oysa göklerin hakimiydi özgürce.


İkimizde kalmıştık betona dönen


Soğuk, duygusuz adına kent denen


Yozlaşmış,  şehirlerde.


Boşver neyse ne!


Gel sohbet edelim seninle


Sen bana anlat nasıl gökyüzü?


Ben sana anlatayım seslerin öyküsünü.


Mavi yeşil buluşsun güneşi ekle rengine


Bak şimdi bütün renkler yer aldı paletimde.


Merhaba yeni güne


Merhaba geleceğe


Yenilendim ben


Bedenim filiz verdi 


İnadına inadina  yeniden 


Müzeyyen

]]>
Sun, 01 Aug 2021 12:32:12 +0300 Müzeyyen GÖKMEN