EdebiyatBlog & Online Blog Makale Kurgu Yaz Oku & Nehir Kahraman https://edebiyatblog.com/rss/author/nehir-kahraman EdebiyatBlog & Online Blog Makale Kurgu Yaz Oku & Nehir Kahraman tr-TR © 2021 | EdebiyatBlog® | Tüm Hakları Saklıdır. Ateş ve Su https://edebiyatblog.com/ates-ve-su https://edebiyatblog.com/ates-ve-su Dünya da iki tane element vardır en çok bilinen iki element bir birine çok zıt görünürler. Aslında birbirleri olmadan da yaşarlar ama hayatın anlamı kalmaz o zaman. Bu elementler Ateş ve Su'dur. Bana göre su saflığı, temizliği ve güveni temsil eder, Ateş ise tam zıttı savaş, kaos, karmaşayı temsil eder.

Ateş sıcaktır mesela hemde çok sıcaktır heryeri küle dönüştürebilir, ama su soğuktur hemde çok soğuktur heryeri dondurabilir. Su, Ateş'i söndürür bütün o kaosu yok edebilir. Ateş, Su'yu yok eder buharlaştırır bütün o saflığı yok eder. Aslında böyle bakıldığında birbirinden çok alakasız, birbirine çok zıt aynı yere koyulamayacak iki madde gibidirler.

Ama biri olmadan diğeri hiçtir. Biri olmazsa diğeri hep yarım kalır. Hayatımıza giren ve belki diğer yarım diye adlandırdığımız o kişiyle de böyleyiz aslında. Biz Ateş'izdir o ise Su. Birbirimizin tam zıttıyızdır ama aslında aynıyızdır. Ondan ayrı kalamayız.

Birbirimizi huzura kavuştururuz ama aynı zamanda, bi savaşa iteriz.Ama bu ikimiz arasındaki bir savaş değildir Ateş ve Su'nun birleşip dünyayı buharlaştırabilecek kadar güçlü olup dünyaya karşı yaptıkları savaştır.

Bu iki kişi ayrı ayrı da çok güçlüdürler bir araya geldiklerinde birbirlerini tamamlar daha güçlü olurlar. Önlerinde kimse duramaz çünkü onları engelleyecek kadar güçlü biri yoktur. O yüzden hayatınıza giren insanları iyi seçin derim. Onlarla zaman zaman kavga edip küssenizde bu Ateş ve Su'nun zıtlığıdır unutmayın. Ve gerçekten siz Ateş ve Su iseniz o kişiyi küssenizde bırakamazsınız. Ama Ateş'inizi veya Su'yunuzu havada veya doğada aramayın çünkü o sizin yangınınızın ortasında atılan bi kovadaki sudur belki yada buz gibi üşürken yanınızda aniden oluşan Ateş'tir.

Sadece bekleyin, Ateş'inizi veya Su'yunuzu doğa size hediye olarak verecektir. Başka birinden uzaklaştım diye üzülmeyin çünkü o sizin diğer yarınız olsaydı sizi bırakamazdı emin olun. Dediğim gibi o size en doğru zamanda gelecektir zaten...

]]>
Mon, 25 Apr 2022 17:53:41 +0300 Nehir Kahraman
Karmaşık https://edebiyatblog.com/karmasik https://edebiyatblog.com/karmasik Bazen öyle birşey hissedersinki, sanki herşey üstüne geliyormuş gibi. Sanki en basit şeyler bile dehşet şekilde karmaşıkmış gibi. O an ne kadar yorulduğunu düşünürsün. Yaşadıklarını gözden geçirirsin, herşeyi düşünürsün. Beni gerçekten seven varmı, ben neden bunları yaşıyorum gibi ve daha fazlası. Bu düşünceler genelde her kötü birşey yaşandığında bulur insanı. En basit işlemler gözünüzde farklı boyutlara ulaşır.

Çünkü yorulmuşsundur. Hemde kelimelere dökemeyeceğin kadar çok yorulmuşsundur. Sonra bir daha düşünürsün içinde bulunduğun durumu, ben nasıl pes edebilirim ki dersin. Ben bırakırsam nolur, birşeyleri kontrol etmeyi bırakırsam yani hayatımı komple bırakırsam daha da karışmaz mı diye. Herşeyi kapatıp kimseye haber vermeden uzaklara, çok uzaklara gitmek istersin. Yalnızca biraz sessizlik, huzur, sakinlik istersin. Ama bu yoğun hayat temposunda asla ama asla mümkün olabilecek bişey değil.

Çoğu zaman kendine bile zaman bulamazken, bu imkansız gibi bişeydir. Ya hayatın temposuna uyman gerekir, yada arada yok olup gitmen gerekir. Eğer sen bırakıp gidersen herşey çok daha fazla karışır. Bir daha dönmek istersen o tempoyu bidaha yakalayamazsın. O yüzden bırakma şansın yok. Ne kadar yorulsanda, bırakıp gitmek istesende yapamazsın. Çünkü senin hayatını hiç kimse yönetemez. Sen herşeyi eline alıp başarılı olmazsan unutulup gidersin.

Çoğu insan seni başarıların için sever veya paran herneyse. Hepsinin ucunda bir şekilde başarı vardır. O yüzden pes etmeyi kenara atarak kendini yüceltmelisin. Sen herşeyi bırakıp gidersen bu kimsenin umrunda bile olmaz. O yüzden kalk çalış ve başar. Sadece kendin için. İnan bana başarılı olmak çok güzel birşey...

]]>
Sat, 02 Oct 2021 23:21:52 +0300 Nehir Kahraman
Küçüklüğüm https://edebiyatblog.com/kucuklugum https://edebiyatblog.com/kucuklugum Bazen insan küçüklüğünü özler 4 yaşındaki dertsiz tasasız hayatını. O masum gülüşü özler. Hiç bir sorumluluğu olmadığı o dönemi,  sadece arkadaşlarıyla masum bi kavga ettiği o dönemi özler. 

Ama ne yazık ki elimizden hiçbir şey gelmez. Ne o günlere dönmenin bir yolu vardır. Nede büyümemenin. Hayat çok garip gerçekten de. Bir sene önce arkadaşlarınla evcilik oynarken, bir sene sonra ağlayarak 'e' yazarsın mesela. Sonraki sene toplama çıkarma birkaç sene sonra da okulu bitirmiş halde iş ararken bulursun kendini. 

Her bir yaşında, her bir senede sorumluluklarımız, görevlerimiz bir kademe daha artar. Arkadaşlıklar kazanılır, kaybedilir. Ağlanır, gülünür. Hepsi o an olup biter bir saniye sonra bile o bir geçmiştir artık. Çok garip değil mi sadece bir saniye. Seneler önce gülerek evcilik oynamanda geçmiş, benim yazdığım önceki satırda bi geçmiş aslında. 

Şuan kaç yaşındasınız bilemem ama emin olun ki bunun da bi geleceği olacak. Ve siz bu günlerinizi de özleyeceksiniz. Şikayet ederek gittiğiniz okulu veya işi bile. O yüzden ne kadar kötü bir zamanda bile olsanız. Bunun kıymetini bilin. Çünkü sonrasında çok ararsınız ama geri dönüşü kalmamış olur...

]]>
Sun, 12 Sep 2021 23:13:10 +0300 Nehir Kahraman
Yaşarken Ölmek https://edebiyatblog.com/yasarken-olmek https://edebiyatblog.com/yasarken-olmek Siz hiç bir cinayete şahit oldunuz mu? Cinayet dediğim karşınızda bir bedenin öldürülmesi değil. Birinin susarak bağırmasına, boğazına oturan şeye, kafasının çok dolu ama aslında çok boş olduğuna şahit oldunuz mu? İnanın bana bu bir bedenin öldürülmesinden daha kötü. Hele de buna en yakınınızda şahit oluyorsanız. 

Karşınızdaki sürekli dalıp uzaklara gidiyorsa, gözleri sürekli doluyorsa bu sizin için herşeyden daha zordur. Çünkü karşınızda bir insanın içten içe yok oluşunu izlersiniz ve elinizden hiç birşey gelmez. Belki yemek yemez, uyumaz. Artık öyle bir duruma gelir ki siz korkarsınız her an bişey olacak diye. Ve bunlar olurken siz sadece onu izleyebilirsiniz. 

Çünkü hiçbir şey yapamazsınız. İçten içe o yok olur, duyguları ölür, kendisi ölür. Bi bakarsınız ki karşınızda bambaşka biri var. Ama ne olursa olsun bambaşka biri bile olsa ondan vazgeçemezsiniz ya. İşte o çok başkadır. Ne olursa olsun birbirinizde iyileşmeniz en güzel şeydir. Sonra yavaş yavaş düzelmeye başlar. O yaşanılanlar sadece siz hatırlarsınız. 

O dönemdeki ağlamalarınızı, zordanda olsa gülmenizi, senin ona kızmanı sadece siz hatırlarsınız. Tekrar hayata döner herşeye kucak açar hayat dolu kahkahalar atmaya devam eder. Uzun zamandan sonra ilk defa gözlerinin parladığını görürsün. Sen daha çok mutlu olursun. Herşey düzelir evet ama o ağlamalar ne oldu? Belki saatlerce ağladınız birlikte nereye gitti onlar. Bak işte hepsi bir anda sıkışıp kaldı. Bir anı olarka kaldı. 

Ama en kötü anınızı bile güzel kılan tek şey birlikte yaşamanız ve sonrasında hiçbişey olmamış gibi tekrar gülmenizdir. Birlikte gülmeniz. İşte sadece bu kişiyi bulun belki de vardır kim bilir. Beraber gülüp ağlayabileceğin ayağın takıldığı an seni kolundan yakalayabilecek bir dostun vardır. Veya belki de vardı ama o seni bıraktı. Emin ol ki o gerçek dostun değildir. Çünkü gerçek dostun seni asla ama asla bırakmaz.

]]>
Sat, 28 Aug 2021 02:46:10 +0300 Nehir Kahraman
En Yakınım https://edebiyatblog.com/en-yakinim https://edebiyatblog.com/en-yakinim Bazen en yakınından bile uzakta hisseder insan. Bu, o kadar garip bir duygudur ki. O kadar kalabalığın içinde yanlız hissedersiniz. Onunla Ay ve Güneş gibisinizdir mesela. Çok alakasızdır ikiside; biri sıcak, biri soğuk, biri aydınlık, biri karanlık. Ama ikisi de olmazsa olmaz değil mi? 

O kişiyle sürekli zıt düşseniz de, bazı hevesleriniz kırılsa da, yani sizi içten içe kötü etkilese de onu bırakamazsınız. Ne onunla ne onsuz derler ya, aynı öyle işte. Geceleri bazen onun için ağlarsınız. Bazen de onunla ağlarsınız ama sadece onun yanında huzurlu ve mutlusunuzdur. Çok saçma değil mi? 

Yaşamı onda bulursunuz ama aynı zamanda yaşam enerjinizi alır. O güzel günlerin hatrına kalırsın onunla ama zaten gitsen ne yapabilirsin ki? Hayatında içli içli ağlayıp güldüğün tek kişidir belki de. Bunu okurken aklınıza bir isim gelmiştir belki ve eğer geldiyse o kişiyi bir sorgulayın olur mu? Ben bundan neden uzaklaşıyorum diye. Ve eğer cevabını da bulamadıysanız o zaman size en yakın hissettiren şeye bakın. 

Bu belki bir çakmak ateşidir, belki su, bulutlar engellemediği sürece görünen güneş, ay ve yıldızlar. Sorun onlara, ben bundan neden uzaklaşıyorum diye. Ve eğer siz gerçekten kendinize izin verip biraz yorulduğunuzu ve zorlandığınızı kabul ederek gardınızı indirirseniz o size mutlaka doğru cevabı verecektir.

]]>
Fri, 13 Aug 2021 13:14:49 +0300 Nehir Kahraman
Hayat Arkadaşım https://edebiyatblog.com/hayat-arkadasim https://edebiyatblog.com/hayat-arkadasim Bir vapurda cam kenarına oturmuş başında şapkası ve takım elbisesiyle denizi izleyen bir adam gördüm. O kadar şık ve zarifti ki elinde bir buket çiçeğiyle bir kolundaki saate bir denize bir de çiçeğe bakıyordu sürekli. Birine veya birşeye gittiği belliydi. Acelesi vardı. Telaşla saatine bakıyordu belliki geç kalmaktan korkuyordu biryere. Başlarda eskiden görüştüğü bir dostuna veya bir hanımefendiye gittiğini düşündüm. Çünkü yüzünden gülümsemesi gitmiyordu. Bembeyaz sakalları arasından gülümsemesini kesemiyordu. Biraz izledim uzaktan. Sürekli telaşla saatine ardından elindeki çiçeğe ve tekrar denize odaklanıyordu. Yüzünü merak ettim, yerimden kalkıp farkettirmeden onun önündeki koltuklardan birine oturdum. O beyaz sakallarının arasında gerçekten görülmeye değer saf bir gülümseme vardı. İster istemez yüzümde bir gülümseme oluştu. Gözlerinin etrafındaki kırışıklıklar çok şeye şahit olduğunu gösteriyordu. Daha fazla dayanamayıp yanına gittim.

'Merhaba oturabilir miyim rahatsız etmeyeceksem' diye sordum kibarca. Bana döndü gülümsemesini düşürmeden başını salladı. Hemen yanına oturdum. Bir süre sonra boğazımı temizledim ve 'Yanlış anlamazsınız birşey sormak istiyorum' dedim.

'Buyur sor kızım' dedi.

'Bir süredir sizi izliyorum, yüzünüzdeki o saf gülümseme kendini her yerden belli ediyor ve bende merakına yenik düştüm. Merakımı mazur görün ama nereye gidiyorsunuz bir hanımefendiyle mi bulacaksınız bu kadar heyecanla' diye sordum kibarca.

Başını tekrar cama çevirdi derin bir iç çekti. 'Evet dedi bir hanımefendiyle buluşacağım. Çok kibar naif bir hanımefendiyle.'dedi. 'Ne kadar tatlı bunca sene birbirinizden kopmamanız ve hep aynı heyecanla buluşmanız.' 'Evet' dedi. 'Öyle, her cuma buluşuruz ve biliyor musun güzel kızım o hala çok güzel.

'Tabiki mutlaka çok güzeldir' dedim gülümsememi düşüremeyerek. Son kez saatine baktı. Ve şapkasını eline alarak ayağa kalktı. 'Kıyıya az kaldı ben kalkayım artık geç kalmak istemem' dedi.

'Tabiki buyurun efendim' diyerek yol verdim. Sonra bana hiç beklemediğim bir soru sordu. 'Güzel kızım yanında bir şişe su var mı acaba, yanıma su almayı unutmuşum çiçekleri ekince sulamazsam kururlar' dedi. Şaşkınlıkla yüzüne baktım. Bir buketi neden ekecekti ki. Hanımefendiye vereceğini söylemişti.

'Yanlış anlamazsınız bu çiçekleri hanımefendiye verecektiniz neden ekeceksiniz ki'

'O şuan bu çiçekleri benden alamaz belki öteki dünyada bi buket verirsem o zaman alır, şimdi onun gibi kokan çiçekleri toprağına dikeyim ki yine öyle koksun canımın içi' dedi. Ne olduğunu biraz geç kavramıştım.

'Başınız sağolsun çok üzüldüm' dedim. 'Hiç üzülme kızım' dedi,  ben de üzülmüyorum çünkü o benim üzülmemi istemezdi. Hem sevgi bitmedikçe araya topraklar girse ne farkeder' dedi.

'Haklısınız' dedim. O sırada çantamdaki suyu karşımdaki beye doğru uzattım. 'Çok teşekkür ederim yavrum. Onuda benide çok sevindirdin. Sende kendine hep yüzünü güldürebilen birini bul.' dedi. 'Umarım' dedim, 'Umarım bulurum.'

'Merak etme bulursun güzel kalpler ve ruhlar asla yanlız kalmaz hep eşini bulur sadece bekle hayat seni en olmadık zamanda onunla karşılaştırır inan bana' dedi.

Uzun ve takılmadan cümleler kuruyordu. Ve gerçekten bilgili biriydi. Hem giyiminden hemde konulmasından açıkça belli oluyordu. 'İnanıyorum size banada sizinki gibi bir eş, hayat arkadaşı verir hayat' dedim. 'Benim gitmem lazım şimdi umarım tekrar karşılaşırız küçük hanım' dedi.

Ve yavaş ama tempolu adımlarla uzaklaşmaya başladı. 'Umarım ve hanımefendiye özellikle selamları iletin' dedim. Başını hafifçe arkaya çevirip bana öyle içten gülümsedi ki o an herşeyin olabileceğine inandım. Ve öyle de oldu...

]]>
Mon, 12 Jul 2021 01:44:18 +0300 Nehir Kahraman
Yeni Evim https://edebiyatblog.com/yeni-evim https://edebiyatblog.com/yeni-evim Bazen bakarsın hava çok güzeldir. Bulutlar şekil şekildir. Kuşlar uçuyordur. Hafif bir rüzgar esiyordur. Sonra birden yağmur başlar. Bir an oradan uzaklaşmak için yeltensende vazgeçersin. Çünkü hava hala çok güzeldir. Hatta yağmurla birlikte daha güzel olduğunu fark edersin. Yağmur yavaş yavaş diner. Oturursun tekrar oraya. Gökyüzüne odaklanırsın. Sonra bu düzenin hayata ne kadar çok benzediğini farkedersin.

Hayatın çok güzel giderken birden kötü şeyler yaşarsın. Ama hayattan vazgeçmezsin. Sürekli bunları düzeltmek ve eski hayatına dönmek için çabalarsın. Ve olurda, hayatın yavaş yavaş düzene girer. Mutlu olursun tekrar, yani yağmurların diner. Derken bi şimsek çakar gece yarısı. Beklemediğin anda evin yerle bir olur.

Her yer yanar kül olur. Tam herşey düzeldi derken birinden kendin bile farketmeden sana yapılan kötülüktür bu şimşek. Ve evde senin en güvendiğin hatta belki en sevdiğin kişidir. Evin tamamen kül olduğunda o evdeki anılarda kaybolur. Geçmişteki hüzün ve mutluluklar, geleceğin umudu hepsi o evle birlikte kül olur gider. Bundan sonra evinle aranda bir sevgi bağı kalmaz, kalamaz. Ama evindeki küçük bir eşya bile olsa o an başka bir yerdeyse eğer şanslısındır çünkü evinden sana kalan tek şey odur, sana onu hatırlatabilecek tek şey.

Ama o eşya çok duygu saklar bütün anılarını güldüğün ağladığın zamanları. Birini sevdiğinizde, güvendiğinizde ondan kalan küçük bi eşya veya mektup bunları saklamak genel olarak istemeyiz çünkü hayatımızdan çıktığı için aklımızdan da çıkmasını isteriz. Aslında olması gereken de budur. Ama unutamazsın işte. İlla onu bir şekilde görmek yada duymak istersin yaptığı yaşadığı şeylerin haberini almak istersin çünkü alışmışsındır. Ama o ev yandığı için anılarında hatırlatmaması için o eşyayı da almazsın.

Yeni evine taşınırsın. Yeni mobilyalar, kıyafetler, yepyeni bir hayat. Ve bu hayatında daha mutlu olduğunu hissedersin. Önceki evine göre daha geniş, daha huzurludur yeni evin. Eski anılarını unutup kendine yeni bir arkadaş veya sevgili bulduğunda onun diğerine göre onun yanında daha mutlu ve huzurlu hissedersiniz.

İşte diğer kişinin gerçek dostunuz ve ya aşkınız olmadığını böyle anlamış olursunuz. Diğer kişide daha mutlu olduğunuzu hissettiğinizde. Ve bu doğru kişileri bulana kadar da devam eder. Hayatınızdan şimşekeler eksik olmaz siz yeterki evinizde değerli eşyalarınızı bulundurmayın. Yani bütün hayatınızı ona bağlamayın. 

]]>
Sun, 04 Jul 2021 02:14:19 +0300 Nehir Kahraman
Ruhun Eksik Yanı; Aşk https://edebiyatblog.com/ruhun-eksik-yani-ask https://edebiyatblog.com/ruhun-eksik-yani-ask Bir söz okumuştum.

Sadece tek birşey yüreğinin eksikliğini tamamlayabilir. Bu şey aşktır. 

Diyordu. Aslında ne kadar doğru. İnsan hayatı boyunca sürekli bir şeyleri eksik olmuş, oluyormuş gibi hisseder. Aslında her şey tamam ama çok içten bir şey eksik. Onu ne yaparsa yapsın bulamaz. Hayallerini gerçekleştirmeye çalışırız. Belki motor kullanmayı öğrenir, belki bir dil öğrenir, belki de gitar çalmayı öğrenir. Hedefleri tamamlanır. Çok başarılı olur kendini işine adar. Ama yinede içinde bir boşluk kalır. Gördüğü ve hoşlandığını sandığı bir insanla sevgili olur, aşk yaşadığını zanneder.

Oysa belki sadece kalbindeki o boşluğu geçici olarak doldurmak istemiştir. Yapay sevgidir bu. Hatta ayrıldığınızda ben bununla neden sevgili oldum dersiniz. Anne sevgisi vardır, bütün sevgilerden daha üstündür. Kimsenin dolduramayacağı ama kalbindeki boşluğu da dolduramayacak bir sevgidir. Sıradan bir arkadaşlık vardır. Çok aman aman olmazsınız ama onlarsız da yaşayamaz gibi hissedersiniz. Baba sevgisi vardır, belki kalbinde en çok yer kaplayan ama seni içten içe en çok kıran sevgi çünkü insan en çok babasına kırılır bence. Ama baba sevgisi bile doldurmaz o boşluğu. Dolduramaz. Herşeyi dener. Ama yine içinde bir sıkıntı kalır. O boşluğu dolduramamanın sıkıntısı.

Sonra karşınıza öyle biri çıkarki, eski sevgiliniz gibi uzak kaldığınızda ben neden bununla sevgili oldum demessiniz. Diyemezsiniz çünkü iyi hatıralar aklınızdan çıkmaz iyi dersiniz, iyiki hayatımda. Yada baba sevgisi gibi istemeyerekte olsa kırmaz sizi ne yaparsa yapsın gözünüze batmaz. Çünkü siz onu zaten kusurlarıyla sevmişsinizdir. Sonra bakarsın onun yanında çok mutlu hissediyorsun,içindeki boşluğu unutuyorsun. Sizi sarıyor, iyileştiriyor ayağa kaldırıyor. İşte o kişi sizin gerçek aşkınızdır.

Gördüğünüz zaman işte dersin, işte benim ruh ikizim bu çünkü onun yanında ısınırsın. Bazen mesela evinde 100 korumayla bile yaşasan güvende hissetmezsin. Ama onun kollarının altı herşeyden huzurlu ve güvenli gelir. Onda tamamlanırsın ruhun tamamlanır. Bunları hissettiğin zaman gerçek aşkını bulmuşsundur bence. Ama bu kişiyi bulmak için herkesle de birlikte olmayın. O  sizi bulacaktır, en çaresiz en zor en dipteki anınızda bulacaktır. Bundan emin olun...

]]>
Sat, 12 Jun 2021 15:45:27 +0300 Nehir Kahraman