EdebiyatBlog & Online Blog Makale Kurgu Yaz Oku & Selin Sabcıoğlu https://edebiyatblog.com/rss/author/selin-sabcioglu EdebiyatBlog & Online Blog Makale Kurgu Yaz Oku & Selin Sabcıoğlu tr-TR © 2021 | EdebiyatBlog® | Tüm Hakları Saklıdır. Özgürlüğü Henüz Yaşayamadım https://edebiyatblog.com/ozgurlugu-henuz-yasayamadim https://edebiyatblog.com/ozgurlugu-henuz-yasayamadim Koşup oynayamadım

Çimlerin üzerinde yalın ayak.

Yıldızlara haykıramadım,

"Özgürlüğünüzden bana da verin" diye.

Denizin dalgasıyla yarışamadım,

Ondan gizlice kabuklarını çaldım,

"Hakkını helal et" diyemedim,

İçimden fısıldadım sessizce.

Gecenin kör karanlığında,

Ansızın yağan yağmurun altında,

Koşamadım, ağlayamadım,

Karışamadı karanlığa göz yaşlarım.

Özgürlüğümü yaşayamadım 

Henüz özgürce.

Daha onu anlayamadan,

Hayatımdan geçip gitti, belki de.

Bense farkına bile varamadan

El salladım gizlice.

Bu dünyada nasıl bir duygu olduğunu bilemesem de,

Öbür dünyada karşılaşırız belki de. 

]]>
Sat, 03 Dec 2022 15:14:13 +0300 Selin Sabcıoğlu
Anlayamadığım Konular Var https://edebiyatblog.com/anlayamadigim-konular-var https://edebiyatblog.com/anlayamadigim-konular-var Anlayamadığım konular var. Mesela neden zamanında kolaylıkla yapabildiğimiz bazı şeyleri yapamaz hale geliriz? Büyümenin ağırlığından mı? Yoksa sadece üşengeçlikten mi? Dünyanın bütün yükünü tek başımıza sırtlanmış gibi hissederiz bazen. Neden? Yapamayacağımızdan fazla sorumluluk aldığımız için mi? Yoksa büyüdükçe beklentilerin çoğalmasından mı? Ya da hepsi. Kim bilir. Yapamadıkça, çözemedikçe bahaneler üretmeye başlarız. Bir süre sonra bu bahaneler de içinden çıkılmaz bir hal alır. Böyle yüksekten kopmuş bir kar tanesi gibi büyüdükçe büyür. Aşağı indiğinde kocaman bir kar yığınıdır. Kaçışlarda bu kar tanesi gibi büyüdükçe yığın haline gelir ve biz altında kalırız. Bu zamanlar en yalnız olduğumuz zamanlardır ve hep tek başımıza çıkmak zorunda kalırız. Yalnızlığın en can alıcı yanı da budur zaten. Anlamadığım daha birçok konu varda, nerden başlayacağımı bilmiyorum. Belki ileride onları paylaşırım kim bilir?

]]>
Sun, 30 Oct 2022 16:12:58 +0300 Selin Sabcıoğlu
Geçmiş Zaman https://edebiyatblog.com/gecmis-zaman https://edebiyatblog.com/gecmis-zaman Hayatı aldırmadan,

Hayallere aldanmadan,

Kendini bile anlamadan 

Geçiyor zaman. 

Grilik bulmuşsun tozlu raflardan,

Dilek tutup medet ummuşsun yıldızlardan,

Yürümüşsün yine de güzellikler sokağından,

Bakmışmışsın vitrinlerine yalandan

Başını çevir bir bak, su gibi geçiyor zaman.

Yıllar birbirini kovalamış,

Yaş son demlerine varmış,

Pişmanlıklar yüzünde çizgi olarak kalmış,

Bazı şeyler için çok geç kalınmış,

Kum tanesi bitmiş ve durmuş zaman. 

]]>
Wed, 26 Oct 2022 12:29:57 +0300 Selin Sabcıoğlu
Kimse Bilmez https://edebiyatblog.com/kimse-bilmez https://edebiyatblog.com/kimse-bilmez Kimse bilme ne çektiğimizi

İçimizdeki uykusuz geceleri.

Yalnızlıkla olan sohbetleri 

Kimse bilmez.

Korkarak yürüdüğümüz sokakları,

Uçarcasına geçtiğimiz yolları,

Karanlıkta bile güvende hissetmediğimizi

Kimse bilmez.

Sustukça sıra bize de geleceğini,

Güzel günlerin emek vermedilçe gülümsemeyeceğini,

Şarkıların birlikte söyleyince güzelleşeceğini 

Kimse bilmez, kimse dumaz. 

Katledilen müzisyen Onur Şener ve tüm kadınlarımıza ithafen... 

]]>
Fri, 14 Oct 2022 14:33:19 +0300 Selin Sabcıoğlu
Şu "Yalnızlık" Denen https://edebiyatblog.com/su-yalnizlik-denen https://edebiyatblog.com/su-yalnizlik-denen Şu "yalnızlık" denen şey,

Ne beter bir şeymiş. 

Şu "yalnızlık" denen meret,

Sevincini, üzüntünü,

Hatta isyanını bile

Duyuraramamak ne beter bir şeymiş. 

"Tam yalnızlıktan kurtuldum" derken,

Tekrar tam ortasına düşmek,

Ne beter bir şeymiş. 

Tıpkı gecenin yıldızız kalması gibi,

Denizin mehtapsız, yakamozsuz kalması gibi,

Defterin kalemsiz,

Kalemin kelimesiz kalması gibi.

Şairin şiirsiz,

Şiirin yarsız, yolsuz,

Çıkmaz sokaklarda kalması gibi.

İnsanların vicdansız,

Vicdanların insansız kalması gibi,

Yani birçok fena şey gibi,

Yalnızlıkta işte öyle beter bir şeymiş. 

Hergün bir kez daha, 

Daha fazla yalnız kalarak öğreniyorum.

Ne beter bir şeymiş yalnızlık kadar,

Yalnızlığı daha beter bir şekilde

Anlamak ve yaşamak,

Ne beter bir şeymiş. 

]]>
Tue, 27 Sep 2022 12:18:23 +0300 Selin Sabcıoğlu
Teşekkür Ediyorum https://edebiyatblog.com/tesekkur-ediyorum https://edebiyatblog.com/tesekkur-ediyorum "Teşekkür ediyorum" duyduğumuz da hoşumuza giden, bize moral veren cümlelerde ilk beştedir eminim. Yaptığımız işin neticesinde bize verilen manevi bir armağandır. "Teşekkür ediyorum ya sağ ol" bundan bahsetmiyorum. Mümkünse bu yazıdan ve hayatımızdan uzak olsun.  Çünkü bu iğnemeli bir teşekkür. Daha çok "Aferin iyi batırdın" tarzında bir teşekkür. O yüzden bizden uzak olsun. Ben içten, samimi edilen, sözlü kucaklama olan teşekkürden bahsediyorum. 

Karşımızdaki insandan duyunca mutlu oluyoruz ama biz söylüyor muyuz? Söylüyorsak ne sıklıkla söylüyoruz? Kendimden örnek vereyim, en sık kullandığım cümledir, "Teşekkür ediyorum." Hatta konuştuğum insanı bezdirdirdiğim bile olmuştur. En sonunda, "Lütfen teşekkür etme" der. Ama elimde değil. İçimde bir buton var ve otomatik olarak devreye giriyor. "Nasılsın?" diye sorulduğunda, "İyi günler" ya da "İyi akşamlar" denildiğinde hep bu buton araya giriyor ve sözlü, yazılı olarak karşı tarafa iletiliyor. Mesela bir ürün siparişi verildiğinde söylediğim zaman şaşırıyorlar. "Bu bir alışveriş. Neden söyledin ki?" diyorlar. Bana o kadar normal geliyor ki, önce şaşırmalarına şaşırıyorum, sonra da, "Güvendiğiniz ve bizi tercih ettiğiniz için teşekkür ediyorum" diye izah ediyorum. Ya da ürün hazırlama aşaması uzun sürdüğünde bunu sorun yapmayıp anlayış gösterdikleri için teşekkür ettiğimi söylerim. Alıcı ile bu tarz diyalog yaşadığında akılda kalıcılık da artıyor. Hele bir de internet üzerinden satış yapılıyorsa... 

Konumuza dönecek olursak, teşekkür etmek güzeldir. :) İletişimde olduğumuz insanı önemsediğimizi gösterir. Bize ayırdığı vakit için, dinlediği için, derdimize çare aradığı için ve akla gelmeyen her güzellik için hayatımızdaki değerli insanlara teşekkür etmeliyiz. Bu duyarlılıkta insanlar varsa etrafımızda ne mutlu bize. Yani aynı şekilde düşünüp teşekkürü esirgemeyen insanlar varsa şanslıyız demektir. 

Ben de bu vesile ile, bu zamana kadar yazılarımı, şiirlerimi takip eden, yorumlarını esirgemeyen dostlarıma, beni yazıya teşvik eden babama ve ablama (Sena Sabcıoğlu) çok teşekkür ediyorum.  Bir de tam vazgeçmişken, beni yazıya ve şiire tekrar yönelmemi sağlayan dostum, Emrah Alaçam'a çok teşekkür ediyorum.

İyi ki varsınız, ve hep var olun, sağ olun. Sizleri seviyorum. 

]]>
Fri, 23 Sep 2022 18:42:55 +0300 Selin Sabcıoğlu
Senden Sonra https://edebiyatblog.com/senden-sonra https://edebiyatblog.com/senden-sonra Sen gittiğinden beri

Gözlerim yollarda bekler seni.

Aklım başımda değil,

Ellerim tutmaz oldu, kalemi, silgiyi.

Senden sonra 

Aynı yerdeyim, aynı sokakta.

Ayaklarım kök saldı sanki

Bırak koşmayı, yürümeyi unuttum inan ki.

Ruhumda ince bir sızısın,

Kalbimde derin bir yarasın,

Gel artık uzatma,

Bedenim hayata bağlansın. 

]]>
Sat, 17 Sep 2022 14:42:27 +0300 Selin Sabcıoğlu
Ben Böyle Yaşıyorum https://edebiyatblog.com/ben-boyle-yasiyorum https://edebiyatblog.com/ben-boyle-yasiyorum Benim evim dört duvar değil 

Benim evim beyaz sayfalar.

Can Yücel, Nazım Hikmet,

Cemal Süreya, Turgut Uyar,

Mısralarımdaki komşular.

Benim sokağım hayalden bir manzara.

Yer, gök alabildiğince mavi huylu.

Neşet Ertaş karşı pencereden saz çalar,

Birbirini susturur bütün kuşlar.

Bütün kelimeler saza kapılır, karışır sonsuzluğa.

Benim yalnızlığım, yazıdaki son noktadır.

Biter sanırsın, kendini ilk cümlede bulursun.

Sözlerime bakıp kederlenmesin yıldızlar,

Benim hüznüm zaten bana yeter. 

]]>
Tue, 13 Sep 2022 19:50:42 +0300 Selin Sabcıoğlu
Huzuru Ney Gibi Üflemek https://edebiyatblog.com/huzuru-ney-gibi-uflemek https://edebiyatblog.com/huzuru-ney-gibi-uflemek Huzuru bulsam,

Bir ağacı şekillendirir gibi şekillendirsem,

Ney formuna getirsem,

Bir acemi gibi alsam 

Ama bir usta gibi kalbine üflesem,

Nefesim tükendiğinde sana versem.

Sen huzur neyini üflerken ,

Kuşlar kemanlarıyla eşlik etse...

Keşke ah keşke,

Bütün "keşkeler" neyin rüzgarıyla uçıp gitse,

Bu ömür kışı terkedip, bahara kavuşurdu. 

]]>
Sat, 10 Sep 2022 14:29:28 +0300 Selin Sabcıoğlu
Yüz Yıllık Sevda https://edebiyatblog.com/yuz-yillik-yalnizlik https://edebiyatblog.com/yuz-yillik-yalnizlik Gözlerine baktığımız her gün

Zaferdir bizim için. 

Yüz yıllık bir sevdanın 

Evlatlarıyız biz. 

İnsanından, kuşuna aşığız sana

Kalbimiz atar, kırmızı, beyazına

Aklımız vatan toprağı,

Mehmetçik yatar, yan yana.

Bakma döküldük biraz,

Kıyısından kırıldık biraz,

Ama Senin kanındanız biz,

Yine bir zaferle ayaklanırız biz. 

]]>
Tue, 30 Aug 2022 14:12:08 +0300 Selin Sabcıoğlu
Bir Yalnız Var, Yalnızın İşinde https://edebiyatblog.com/bir-yalniz-var-yalnizin-isinde https://edebiyatblog.com/bir-yalniz-var-yalnizin-isinde Dertliyim ya, dertliyim 

Kendimi bile tanımadığım bir yerdeyim. 

Hadi ayna tuttular diyelim,

"Karşımdaki kim?" derim. 

Kederliyim ya, bitap bir haldeyim,

Bir yerlere savrulup gitmekteyim.

Hadi durup, "Dinleneyim" dedim,

Her taraf çöl. Nerede soluklanayım. 

Yürüdüm durdum, kalabalık her tarafım,

Ama ben kalabalık içinde de yalnızım. 

İçimden gelen bir ses duydum, anlayamayadığım,

Şöyle diyordu; "Ben yalnızın içinde de yalnızım.

Söyle bana ben ne yapayım?" 

29/03/2013/Çarşamba 

]]>
Sun, 28 Aug 2022 15:30:51 +0300 Selin Sabcıoğlu
Anlam Veremediğim Çok Şey Var https://edebiyatblog.com/anlam-veremedigim-cok-sey-var https://edebiyatblog.com/anlam-veremedigim-cok-sey-var Neden özlem duyduklarım uzak olmak zorunda 

Dertler, sıkıntılar, hep yanı başımda,

Dostlar, arkadaşlar ise, karlı dağlar ardında. 

Yalnızlık daha öncelerde 

Bu kadar acı vermedi bana.

Yıldızlar fener olurdu, mısralara.

Gündüz olduğunda 

Yalandan gülümserdim hayata.

Gece olduğunda ise, 

Kelimeler iner defter aralarına.

"Keşke" diyorum bazen dönebilsem, aslında

Hani, konuşmayı bile bilmediğim zamana.

Asıl o zaman anlatabiliyormuşum derdimi 

Şimdi varıyorum farkına.

Konuşmayı öğrendiğimde ne fark etti ki? 

Ne anlatabiliyorum,

Ne de anlaşılabiliyorum.

Verebilsem bir dilsize kelimeleri,

O da verse, dilsizliğini 

Adaleti sağlamış aramızda. 

]]>
Tue, 23 Aug 2022 16:20:27 +0300 Selin Sabcıoğlu
Sevda Bahçesi https://edebiyatblog.com/sevda-bahcesi https://edebiyatblog.com/sevda-bahcesi Düşünüyorum öyleyse seninleyim

Gölgende bir çiçek,

Toprağına muhtaç bir fidanım. 

Koparma beni kalbinin bahçesinden. 

Cemre havaya, suya, toprağa düşer 

Bilinmez ama bir de sevdaya.

Ben de böyle düştüm yollarına,

Sonunda kor gibi yanmak olsa da.

Düşünüyorsan öyleyse gel bu yana 

Çölün ortasında dönsün rüzgar gülü.

Açsın çiçeklerim, yeşersin ağaçlarım,

Düşsün cemre aşkın tam ortasına.

]]>
Sat, 20 Aug 2022 17:18:22 +0300 Selin Sabcıoğlu
İnsanları İzliyorum https://edebiyatblog.com/insanlari-izliyorum https://edebiyatblog.com/insanlari-izliyorum İnsanları izliyorum 

Çekildiğim köşeden.

Kimi telaşlı,

Kimi vazgemiş her şeyden. 

Kimi sevdayı kucaklamış kalpten,

Kimi sevdaya veda etmiş

Akmış kadehe yalnızlığı.

Ben mi? 

Ben çekildim köşeme izliyorum sadece. 

]]>
Mon, 15 Aug 2022 13:33:54 +0300 Selin Sabcıoğlu
Beklemek Öyle Bir Şeydir Ki https://edebiyatblog.com/beklemek-oyle-bir-seydir-ki https://edebiyatblog.com/beklemek-oyle-bir-seydir-ki Beklemenin sonu yoktur

Beklemek uçsuz bucaksız.

Tek renksiz "su" derler ama

Bence bir diğer renksiz de beklemektir. 

Ya çok şey kaybettirir,

Ya da pek çok şey kazandırır. 

Beklemek bazen düşlerde gezdirir,

Bazen de gerçekle yüzleştirir. 

Beklemek ya ayrılığı bitirir,

Ya da ayrılığı getirir. 

Beklemek, çölde kaybolmaktır. 

Kimi zaman da yeşillikler arasında 

Bir ağaca yaslanıp 

Gökyüzünde yolculuk yapmaktır. 

Beklemek öyle bir şeydir ki,

Ya yıldızları toplarsın birer birer,

Ya da ışık yılı uzaklığında bırakır. 

Yani beklemek hayatın görünmeyen yansımasıdır. 

]]>
Sat, 13 Aug 2022 21:31:24 +0300 Selin Sabcıoğlu
Su Kuşu https://edebiyatblog.com/su-kusu https://edebiyatblog.com/su-kusu Beş yaşından beri suyun içindeydi.  Ama katıldığı bir yarışmada ayağına bir kramp girmesi sonucunda boğulma tehlikesi geçirir. O günden beri suya mesafelidir, Sude. Aslında annesi suda doğum yaptığından, doğduğundan beri suyun içinde demek daha doğru olur. 

Yazın sahil kıyısına gittiklerinde içi gider.  Her suya yaklaştığında nefesi tıkanır ve bayılacak gibi olur. Babası polis olduğundan birçok şehir gezmişlerdir. Bu yüzden pek arkadaşlık bağı yoktur. Bunun için ailesi tekrar başlaması gerektiğini, böylece tekrar sosyalleşebileceğini söyler. Her seferinde red eder. Kendince bir taktik geliştirmiştir. Okulla ev arasında mekik dokuyacak, kimseyle konuşmayacak, ve hafta sonları dışarı çıkmayacaktır. Eğer bir arkadaşı bile olursa ve ona bağlanırsa, bir taşında söz konusu olduğunda bir telefon veya internetle sınırlayamacağı kadar bağlanır. Ayrılık zamanı geldiğinde anormallik derecesinde üzülür, hatta kahrolur. Kararlıdır, üniversiteyi kendi istediği şehirde okuyacaktır. Ondan sonra oraya kök salacaktır. Lisenin son yılında, liseler arası yüzme yarışına katılır. Son zamanlarda ailesinden iyice uzaklaşmıştır. Çünkü yalnızlığın sorumlusunun onların olduğunu düşünür. Eğer yarışmayı kazarnırsa, gideceği okulda burslu okuyacaktır. Kazanmıştır da... Hem okulunu, hem de milli yüzücü olma yolundaki ilk adımını atar. Ta ki üniversitenin ilk yılında aşk sandığı bir duyguya kapılana kadar. 

Üniversiteyi Antalya'da okuyacaktır. Babası zorda olsa son görev yerini kızının kazandığı şehre çıkartır. Sude, başta karşı çıksa da, durumu değiştiremez. Neticede tek evlattır. Hiç bilmedikleri bir şehirde kızlarını tek başına bırakamazlar. Koca bir yaz, taşınma ve yerleşmeye gider. 

Hem okula gider, hem de hafta sonları anterman yapar. Okulda tanındıkça herkes ona "Su Kuşu" demeye başlar. Okulu temsilen birçok yarışmaya katılır. Bu yarışmalardan aldığı derece ile hem okulunu, hem de ailesini gururlandırır. Ama bu başarılar Sude'yi hiçbir zaman mutlu etmez.  Bu esnada bunun farkında olan erkek arkadaşı, zaman zaman Sude'yi antermanlardan alı koymaya başlar. Beyin uyuşturucu ilaç verip, ufak ufak hırsızlığa alıştırır. Bağımlılık arttıkça hırsızlık derecesi de yükselecektir. Ailedeki bağı ikinci kez kopma aşamasına gelir.  Birkaç kez psikoloğa götürürler. Düzelme belirtisi gösterse de, tamamen iyileşemez. Erkek arkadışının verdiği ilaç da tahlillerde belli olmaz. Doktor her defasında "Psikolojik" der. Yüzmeye gittikçe daha az zaman vermeye başlar. Hatta okuldan kaçıp, sevgilisiyle uyuşrucunun yoğun olduğu mekanlara gider. Artık tam anlamıyla hırsızlığa programlanmış bir bağımlıdır. Eve gitmez olmuştur. Ailesi ilanlarla kızlarını aramaya başlar. Her geçen gün umutları tükenir. Ve bir gün... 

Babasına bir anons gelir. Bu ihbar, banka soygunu ihbarıdır. Soyguncuların arasında kızları da vardır. Ama baba bundan habersiz olay yerine gider. Tüm uyarılara rağmen teslim olmayan hırsızlar için baskın yapıp, bankaya dalarlar ve acı gerçek ile o zaman karşılaşır. Kızı gözü dönmüş bir şekilde elinde silahla masum bir kadını rehin almıştır. Baba bir an dumura uğrar. Sude, "Bize bir araba ayarlayın, yoksa kadın ölür" der. Babası ikinci bie şok yaşar. Kızına ne olmuştur böyle?  O esnada babasını polis arkadaşı Sude'yi yaralayarak rehineyi kurtarır. Silah sesiyle kızının yere düşmesi bir olmuştur. Dikkatleri dağılan acemi hırsızlar, o an yakalanır. Baba kızının yanına koşar. Yaşadığını anlayınca kısa bir bir sevinç yaşar. Ama gerçek herzaman acıdır. Kızını kendi elleriyle hapse gönderecektir. Ağlayarak kelepçeler, kızının dokunmaya kıyamayı bileklerine. Ambulansa kadar yanında yürür. İki yıl altı ay hapis cezası alır, Sude. Artık onun adı, "Su Kuşu" değil, parmaklıkların ardındaki "Bağımlı Kuş" olmuştur. Hapisten çıktıktan sonra, yoğun bir tedavi süreci sonucunda iyileşmiştir. Ama hiçbir şey eskisi gibi değildir. Medya tarihinde şu başlık atılmıştır, "Su Kuşumuz parmaklıklar ardında." 

]]>
Sun, 07 Aug 2022 14:11:52 +0300 Selin Sabcıoğlu
Doğa Diyorum https://edebiyatblog.com/doga-diyorum https://edebiyatblog.com/doga-diyorum "Doğa" diyorum 

Huzurun evi. 

Büyüler herkesi.

"Ay çiçeği misali 

Yüzümüzü dönsek" diyorum. 

"Doğa" diyorum,

Kuşlarıyla, ağacıyla, cırcır böceği ile

Seslenir bize. 

"Dünyanın teniyim, 

Senin nefesinim" der. 

Kesme nefesini,

Yakma tenini dünyanın. 

"Doğa" diyorum,

Senin senin, ne de benim 

"Bu doğa hepimizin" diyorum. 

Barış söyler, sen dinle,

"Bu dünya benim memleket" diyorum. 

]]>
Tue, 02 Aug 2022 14:02:37 +0300 Selin Sabcıoğlu
Eski Liman https://edebiyatblog.com/eski-liman https://edebiyatblog.com/eski-liman Mon, 01 Aug 2022 20:07:27 +0300 Selin Sabcıoğlu İçimdeki Güz Yağmurları https://edebiyatblog.com/icimdeki-guz-yagmurlari https://edebiyatblog.com/icimdeki-guz-yagmurlari Mevsim bahar olmuş, yaz olmuş 

Ne fark eder?

İçimdeki bitmeyen güz yağmurları 

Olduktan sonra.

Artık değil bir fincan,

Bir fiçı kahve bile ısıtamaz içimi.

Eğer bir yarin kollarında olabilseydim,

Ona sımsıkı sarılabilseydim,

Yağmur damlalarını göğsüne akıtabilseydim,

Belki dinerdi bu aptal ıslatan. 

Belki o zaman gelirdi yaz. 

Başım boşluğa düşmezdi o zaman

Üşümezdim.

İki kapılı bir handa 

Cereyanda kalmaz,

Tutulmazdı omuzlarım. 

Bir yorgan gibi

Sarıp sarmalayan bir kalbe sığınabilseydim eğer. 

]]>
Thu, 28 Jul 2022 18:00:00 +0300 Selin Sabcıoğlu
Hele Bir Bak https://edebiyatblog.com/hele-bir-bak https://edebiyatblog.com/hele-bir-bak Bir ağaç büyüyor gün be gün 

Onu yok etmeyi aklından sil.

Onu korumayı bil.

Bir ağaç yeşeriyor gün be gün 

Dallarında yetişiyor yeni nesil.

Tohumları düşecek toprağa,

Yayılacak doğaya,

Dönüşecek ormana,

Sakın olma ona düşman,

Aklından yakmayı sil. 

Bir ağaç serpiliyor gün be gün 

Dönme arkanı 

Kalmasın bir yerlerde sürgün.

Tarihler ilerlesin gölgesinde 

Yalnız bırakma onu.

Kalmasın cehaletin ateşinde,

Karışmasın tarihe. 

]]>
Mon, 25 Jul 2022 23:48:56 +0300 Selin Sabcıoğlu
Anlaşılmaz Sanırsın https://edebiyatblog.com/anlasilmaz-sanirsin https://edebiyatblog.com/anlasilmaz-sanirsin Anlaşılmaz sanırsın,

Anlaşılır halinden. 

Önce gözler hüzünlenir 

Dalar uzaklara.

Hiçkimsenin ulaşamayacağı yerlere giderler. 

Anlaşılmaz sanırsın,

"Anlamazlar" dersin,

Bir iç çekiş anlatır her şeyi.

Oysa her sessizlik bir yaprak döker,

Bir ağaç böyle anlatır yalnızlığı. 

Anlatmasan da, anlaşılır halinden.

Ellerin sallanır boşlukta 

Ritim tutarlar aklında çalan şarkıya. 

]]>
Mon, 25 Jul 2022 20:57:18 +0300 Selin Sabcıoğlu
Geceler https://edebiyatblog.com/geceler https://edebiyatblog.com/geceler Geceler, yalnızların karanlık kuyusu 

Dibini göremediği.

Gökyüzünden söküp atsan da 

Öyle derindir ki, 

Düşe düşe bitmez. 

Öyle derindir ki,

Yıldızlar bile aydınlatmaya yetmez.

Geceler, kimsesizlerin sığınağı.

Siyah bir yorgan gibi örter üzerlerine.

Kimse görmez dertlerini.

Kimse o örtünün altındaki hayatı 

Bilmek bile istemez. 

Gecenin karanlığı,

Günün bitişinden değil, 

Yalnızların ve kimsesizlerin,

Ahları, vahları, 

Hayal kırıklarından gelir. 

Gecelerin şiirlerine, şarkılarına aldanma.

Onlar manzaranın ışıltılı yanı.

Geceler işte bu ışıltının ardına saklanan 

Uçurumdur bilemezsin. 

]]>
Sat, 23 Jul 2022 14:01:17 +0300 Selin Sabcıoğlu
Sadece Düşlerde https://edebiyatblog.com/sadece-duslerde https://edebiyatblog.com/sadece-duslerde Şahit olmak isterim 

Hayatındaki her güzelliğe,

Sevinçlerine, hayallerinin gerçek oluşuna. 

Şahit olmak isterim 

İnsan şahit olmak istiyor sevince 

Umutsuzluğun gün doğumuna,

Karamsarlığın zifiri karanlığına 

Şahit olmak isterim.

Gençlik yıllarına, saçlarındaki ilk aklara,

Kavgalara, küsmelere

Ve sonundaki gönül almalara

Şahit olmak isterim.

İnsan şahit olmak istiyor sevince 

Yaşlılığına, kısacası hayatın her anına

Bizzat şahit olmak isterim. 

Her ne kadar gerçek olmayacağını bilsem de 

Ben hayalleriyle de yetinirim.

Çünkü her güzelliklere hayalperestim. 

]]>
Wed, 20 Jul 2022 17:17:08 +0300 Selin Sabcıoğlu
BAK... https://edebiyatblog.com/bak https://edebiyatblog.com/bak Sessiz bir geceyim gökyüzünde 

Sensiz ben hep karanlıktayım.

Yıldızlar parlasa da ruhumda,

Gözlerimden kayıp gidiyor bak  sonunda.

Rüzgar çıksa da saçlarımda 

Yaprak döküyorum bak dallarımda.

Bir rıhtımdayım, deniz var önümde 

O sonsuz, ben sonundayım hayatın. 

Gün geçti, yıl geçti, sen geçtin,

Yalnızlık kaldı bak solumda.

Yaz geçti, kış geçti, ömür geçti,

Hasretse hep kaldı bir kenarda. 

]]>
Mon, 18 Jul 2022 13:47:32 +0300 Selin Sabcıoğlu
Bir Zamanın Tamiri Yok https://edebiyatblog.com/bir-zamanin-tamiri-yok https://edebiyatblog.com/bir-zamanin-tamiri-yok Zaman tamir edilemez bazen

Paramparça olur da

Bir köşede  kalıverir.

Parçası yedeklenmez

Atsam atılmaz

Satsam beş kuruş etmez.

Saklasam boşuna yer kaplar

Göze batar, fayda etmez.

Suya atsam ilaç olmaz.

Düşman olmaz, dost da kalmaz. 

Bir şişenin içine 

Kürdan ve tutkalla birleştirsem yelken olmaz,

Havaya üflesem,gökkuşağı olup açmaz.

Ya zamanı, zamanı geldiğinde 

Başkasına veririm,

Ya da cama üflerim son nefesimle.

Kum saati olur, baş ucumda 

Her bitişinde ters çeviririm.

Ne bitip gider,

Ne de ömrüme ömür katar.

Ama ne yaparsam yapayım, 

Bir tek zamanın tamiri yoktur.  

]]>
Tue, 12 Jul 2022 15:51:43 +0300 Selin Sabcıoğlu
Sanaldaşlık https://edebiyatblog.com/sanaldaslik https://edebiyatblog.com/sanaldaslik Eskiden arkadaşılık denilen bir ilişki vardı. Hala var ama eskisi gibi değil. İnternetin yaygın olmadığı dönemlerde insanlar sokakta birbirinie selam verirdi. Hatta kısa bir muhabbet geçerdi. Bir mekana gidildiğinde sohbet ederler, arkadaşlık samimiyetiyle o günün tadını çıkarırlardı. Şimdi aynı masa etrafında oturup birbirlerinin yüzüne bakmıyorlar. Herkesin elinde telefon farklı insanlarla konuşup, sanal mecralarda geziyor. Masadakinin bir derdi var mı? Paylaşacağı bir sevinci var mı, sormuyor. Konuşulsa bile yine internette gördüğü bir video üzerinden konuşuluyor. Tek konu, "Son paylaşılan videoyu gördün mü?" Görmediysen hemen izletiliyor, gördüysen üzerine tartışılıyor. Gün sonunda aslında hiçbir iletişim olmadan dağılıyor. Anca sosyal hesabında paylaşırsa haberi oluyor. Paylaşılmasa kimsenin birbirinden haberi yok.  

Aynı evde olanlar bile internet üzerinden haberleşiyor. Mutfaktaki eşine telefondan mesaj yazıyor, " Su getir misin?" diye. Ben olsam su bardağı fotoğrafı gönderir, "İşte suyun afiyet olsun" derdim. Yani bu kadar birbirimizden kopmuş haldeyiz. Evet, internet, teknoloji büyük kolaylık ama günlük hayatı ve insanı insan yapan iletişimi yok ediyor. Bu da eksi tarafı.

Halbuki insan hayatı, sadece dertleşmek, gördüğümüz bir şeyi paylaşmak değildir. Aynı ortamda bir tatlı bakış, tebessüm, bazen hiddetli bir bağırış, bazen de ağlama halleri... işte bunları klavye tuşaları ile iletemeyeceğimiz şeyler. Her şeyimiz sanal oldu ne yazık ki. Arkadaşlık, dostluk, bir yerde oturup içilen kahveler, hatta aile bağları bile internet kablosu ile bağlı. 

]]>
Mon, 11 Jul 2022 13:32:59 +0300 Selin Sabcıoğlu
Büyümek İçin Acele Etme Derdim https://edebiyatblog.com/buyumek-icin-acele-etme-derdim https://edebiyatblog.com/buyumek-icin-acele-etme-derdim Geçmişe gidecek olsam,

Kendime uzaktan bakar,

"Kendime ne kadar uzağım" diye 

Büyük bir iç geçirirdim. 

Yanına varabilecek olsam,

"Sakın şimdi ağlama" derdim,

Daha ağlayacak çok günün var,

Böyle geçici teselli ederdim. 

Oturup konuşacak olsam,

"Beni sorma" derdim.

"İlerleyen zamanlarda 

Beni tanıyacaksın.

Yerinde olsam acele etmem" 

Diye fısıldardım kulağına. 

Yanından ayrılacak olsam,

"Nereye?" diye soracak olursa,

"Gidiyorum, aslında buralardayım" derdim.

Anlamazdı gerçi...

"O zamanda boşver nasılsa 

Beni anlayacak, bilecek,

Bazen kızacak, bazen çok seveceksin.

Belki nefret edecek, belki de bağrına basacaksın"

Deyip yok olurdum. 

Ama biraz da bun onun elinde,

Var olmakta, yok etmekte. 

21/01/2013/ Pazartesi 

]]>
Wed, 06 Jul 2022 16:56:10 +0300 Selin Sabcıoğlu
Bu Hayat Benim https://edebiyatblog.com/bu-hayat-benim https://edebiyatblog.com/bu-hayat-benim Nice insanlar tanıdım 

İçten gülen, içten seven.

İnsanlar tanıdım 

Bugün söz verip, yarın unutan.

Nice yollardan geçtim 

Çayır çimen, gül kokan.

Yollardan geçtim 

Diken dolu, taşlıklı.

Yine de yılmadım, pes etmedim,

Çünkü bu hayat benim.

Hiç durmadan yürüdüm, ardıma bakmadım,

Çünkü bu hayat benim 

]]>
Mon, 04 Jul 2022 17:11:04 +0300 Selin Sabcıoğlu
Yaşamak Neydi? https://edebiyatblog.com/yasamak-neydi https://edebiyatblog.com/yasamak-neydi Yaşamak bilmemekti.

Bilinmezlikti çoğu zaman. 

Yaşamak sevmekti, 

Ya da anlamsızca,

Şuursuzca yaşamaktı. 

Bir buluta bakmaktı çoğu zaman,

Ya da bir bulut olmaktı 

Masmavi gökyüzünde sonsuzca.

Düşünmekti, taşınmaktı,

Kimi zaman kaşınmaktı,

Kimi zamansa... :) 

Har vurup harman savurmaktı.

Yaşamak evreler ayrımıydı,

Bebeklik, çocukluk, ergenlik, olgunluk 

Ve de yaşlılık, sonunda ise ölüm. 

Bazen başlamadan bitivermesiydi. 

Aslında yaşamak,

Kimi zaman altmış yıllık bir ömür,

Kimi zamansa yirmi asra bedel,

Yirmi yıllık bir dünyaydı. 

Bu yıllara şarkılar, destanlar 

Ve bir dize şiir hep renk katardı. 

Ve bu şiir yaşamak gibi 

Bir yere varamazdı. 

Ya da işte öyle bir şeydi... :) 

]]>
Sat, 02 Jul 2022 15:57:10 +0300 Selin Sabcıoğlu
Ey Kalbim https://edebiyatblog.com/ey-kalbim https://edebiyatblog.com/ey-kalbim

Ne dünya seyirlik bir perde 

Ne de sen bir seferlik seyircisin.

Yaşayıp gördüklerinde gerçek 

Yaşayamayıp düş kurduklarında...

Dünya toz pembe değil,

Ya da zifiri karanlık hiç değil.

Ama sen yine de fazla gerçeklere kapılma 

Çimlere uzan ve hayalini yansıt 

Gökyüzü sinemasında.

Lafı uzatıp başını şişirmeyeyim,

Hayat bir terazi 

Kur ve bu teraziye eşit ağırlık koymayı unutma. 

Şunu da bil ki,

Dertler bir uçurumsa,

Dikkatli baktığında 

Yukarı çıkmanı sağlayacak 

Bir kayalık vardır mutlaka. 

 

]]>
Fri, 01 Jul 2022 14:39:55 +0300 Selin Sabcıoğlu
Rüya Kısalığında Mı Yaşadık? https://edebiyatblog.com/ruya-kisaliginda-mi-yasadik https://edebiyatblog.com/ruya-kisaliginda-mi-yasadik Sanki daha dün çocuktuk 

Ne ara serpildik, büyüdük?

Ne ara sivilcelere merhem aradık da,

Ergenliği ne ara yedik, yuttuk da,

Çocukları seyrederken, 

Kendi çocukluğumuzu hayallerde arar olduk?

Sahi ne aşık olduk da,

Ne ara severek ayrıldık?

Terkettik ya da terkedildik.

Her seferinde aşk acısı 

Kalbimizi delip geçti,

Delip geçti de başka aşkları yorumlar olduk?

Fallardan medet umduk.

Burçların terazesinin bir yanına balık,

Bir yanına kova, kovanın içine yengeç, aslan.. koyar olduk.

Ah, saçlara ara aklar düştü de,

Yalnızlığın ne zaman biteceğini 

Ne fallar, ne de burçlar söylemez oldu.

Ne ara birçok aşkı sığdırdıkta,

Hiçbirinde gerçek aşkı bulamadık?

Ne ara yalnızlık ilelebet sevgilimiz oldu? 

Yoksa büyük doğduk da,

Çocukluğu, ergenliği, ilk aşkı...

Rüyalarda mı gördük? 

Yoksa rüya kısalığında mı yaşadık da,

Rüya tadında yaşamayı mı unuttuk? 

Sahi kuzum, ne ara dünyayı yaşanmaz kıldık, ne ara? 

14/12/2014/ Pazartesi 

]]>
Tue, 28 Jun 2022 13:50:01 +0300 Selin Sabcıoğlu
Doğa Ana https://edebiyatblog.com/doga-ana https://edebiyatblog.com/doga-ana Ben bütün dünyanın tanıdığı bir anayım. Eteğimde çiçekten böceğe, böcekten bitkiye, bitkiden insana ve daha nice varlığa analık yapıyorum.  "Doğanın cinsiyeyi olmaz" demeyin, kadının doğurganlığından ilhan alınarak bana Doğa Ana dediniz. Ama saygı göstermediniz. Benimle yani büyükannenizle savaş halindesiniz. Derelerim, denizlerim, ormanlarım talan edildi.  Benim iyileşemeyecek yaram var, o da beton. Siz betonu çok sevdiniz ve benden vazgeçip onu seçtiniz. En önemli şeyi unuttunuz. Sizi hayata bağlayan, nefesi sağlayan beton değil, benim. Ben Doğa Ana.  

İnsanoğlu kadın neslini sürekli ikinci plana atarken, beton binalara hapsedip köle gibi davranırken, kadın üretkenliğinden doğan Doğa Ana adını taşıyan bendenize saygı gösterilmesini beklemek ne kadar anlamlı bilemiyorum. 

Ben size zaman zaman uyarılarda bulunuyorum. Güvendiğiniz betonların sağlam olmadığını defalarce kez gösterdim. Sevdiğiniz insanları kaybettiniz. "Doğanın intikamı" dediniz. Ben içinde intikam duygusu besleyen bir cani değilim, bunu anlamadınız. İnsanlar ölüyorsa, hayvan neslleri yok oluyorsa bu sizin suçunuz, benim değil. İntikan duygusunu yanardağ gibi barındıran tek canlı insanoğlu. Sizi öldüren almadığınız tedbirler ve benimle olan anlamsız savaş. Bu savaşı sürdüğünüz sürece hem sizden, hem de benden dönüşü olmayan kayıplar olacak. Mücadelesini verdiğiniz Corona Virüste bunun kanıtı. 

Ben sizinle savaşmak istemiyorum -ki bunu siz başlattınız. Ben asla yok eden taraf olmadım. Hep var eden taraf oldum. Size bütün ninatlerimi karşılıksız sundum. Hiçbir şeyi sakınmadım. Kollarım Mevlana misali herkese açık. Gelin bırakın elinizdeki savaş baltalarını, barış içinde yaşayalım. Dünya var olduğundan beri yaşamadığınız gibi. Siz olmadan ben yaşarım ama ben olmadan siz yaşayamazsınız.

Koca karı ilacı diye tabir edilen bir şifa türü vardı. İşte o şifayı ben sağlıyorum, Doğa Ana. Lütfen kapıma gelin, geri dönün bu savaştan. Geç olmadan saralım yaralarımızı. Birbirimizin yarası değil, şifası olalım. Birbirimize can olalım. Can almayalım. Gelin geç olmadan gelin. Mevlana'nın de dediği gibi, "Ne olursan ol, yine gel." 

]]>
Sat, 25 Jun 2022 13:48:05 +0300 Selin Sabcıoğlu
Anne Lütfen Ölme https://edebiyatblog.com/anne-lutfen-olme https://edebiyatblog.com/anne-lutfen-olme Adım Ayşe. Beş yıllık evliyim ve bir kızımız var. Kızımızın adı da Esra. Kömür karası gözleri dünyamı aydınlatıyor. Evliliğimden bahsetmeden önce nasıl tanıştığımızı anlatmak isterim. Beş yıl önce annem ile market alışverişine çıkmıştık. Annem tek başıma çıkmama çıkmama izin vermezdi. Bu yüzden arkadaş çevrem yok. Alışveriş işi de olmasa günyüzü göreceğim de yok aslında. O gün alışverişe çıktığımızda market kapısının önünde kaderim beni bekliyormuş meğer. Markette gölge gibi bizi takip etti. Kasanın önüne geldiğimizde sırasını bize verip sırıttı. O anda bir şeyler olduğunu sezmiştim ama çokta üzerinde durmadım.

O olayın üzerinden bir hafta geçti ve tek laf edilmedi. Ben de sormadım. Beni akşam yemeklerinden sonra odama gönderirlerdi. Ben odaya geçince aralarında fısıltılarla konuşurlardı. Bir akşam beni odama gönderdiklerinde gizli gizli mutfağa geçip dinledim. Bir hafta önceki alışveriş olayından bahsediyorlardı. O zaman anladım yanımdayken neden hiç konusu açılmayıp unutulmuş gibi yapıldığını. Sonra yine gizlice odama geçtim. Başımı yastığa gömüp saatlerce ağladım. Ailemin tek çocuğu olduğum için yalnız bir çocukluk geçirdim. Okul ve ev arasında gidip geldiğim için arkadaş çevrem de olmadı. Sığınacak, sesimi duyuracak kimse yok. Bu yüzden ağlaya ağlaya kaderime razı oldum. 

Sabah kahvaltısında tam bir sessizlik hakimdi. Birbirimizin gözlerine bakmadan lokmaları art arda boğazımıza diziyorduk. Evde sadece çay kaşığının bardağı dövercesine çıkardığı sesler yankılanıyordu. Asker gibi tek sıra dizilmiş lokmalar boğazı geçip mideye inince kahvaltı faslı da bitmiş oldu. Kahvaltıdan sonra babam sessizce çıkıp gitti. Annemle başbaşa kaldığımızda beni karşısına alıp akşama görücilerin geleceğini söyledi. Bağırdım, istemediğimi söyledim. Hatta ağlayarak ayaklarına kapandım ama nafile... Onlar çoktan kalemimi kırmıştı. Evi temizleyip toplayınca bayrmdan kalma elbisemi üzerime geçirdim.

Akşam üzerine doğru babam tıraş olmuş, kendine çeki düzen verimiş olarak geldi. Uzatmayacağım burayı... Akşam yemeğinden sonra Hikmet ve ailesi görücü olarak geldi. Hal hatır sorma, havalardan sulardan konuşma faslı bitince, Allah'ın emri, Peygamberin kavliyle beni istediler. Babam da verdi ve koca evine giden ilk adım atılmış oldu. Nişan çok uzamadı. Bir ay içinde tabiri caiz ise yangından mal kaçırır gibi evlendik.

Cicim ayları bizim için geçerli değildi. Baba evi ne ise, koca evi de aynıydı. Bir yıl sonra kızımız Esra dünyaya geldi. Sevinememiştim bile. Onun da sonu benim gibi olacaktı. Baskılar ben hamileyken bile vardı. Bir de kızımız olunca iyice arttı. Şiddette boş durmada tabi o da geldi. Böyle böyle beş yılı devirdik. Beşinci yılın sonunda canıma tak dedi ve kızımızın sonu bana benzemesin diye boşanma davası açtım. Bu süreçte uzaklaştırma cezası aldı Hikmet. Ama bu karar onu durdurmaya yetmedi. Tehditler savurmaya devam ediyordu. Evden adım atamıyorduk. Komşuların yardımı ile ihtiyaçlarımızı karşılıyorduk. Birgün camımıza büyükçe bir taş atıldı. Hikmet'in yaptığını anlayıp Esrayı odasına kapattım. Salona geçtiğimde kırık camdan gelen kurşun kalbime isabet etti. Kanlar içinde yere yığıldım. Son duyduğum ses kızımın şu cümlesi oldu, "Anne lütfen ölme." 

]]>
Wed, 22 Jun 2022 19:18:37 +0300 Selin Sabcıoğlu
Benim Adım Nerede? https://edebiyatblog.com/benim-adim-nerede https://edebiyatblog.com/benim-adim-nerede Benim adım nerede? Nerede kaldı yarınlarım? Umutlarım? Çocukluğumda uçan kırmızı balonlar, yıldızlı gecelerin sahneye resmettiği rüyalar nerede? 

Her dolunayda dilek tutardım ben. Evet, herkes kayan yıldız görünce dilek tutar ama ben dolunayda tutuyorum. Sarı kahverengi yuvarlak görüntüsü beni mest ederdi. Gözlerimi alamazdım. Ölünce dolunayın orada ev tutacağımı hayal ederdim. Ya da balon misali yanımda taşıyacağımı... 

Sonra büyüdüm ben. Ama hayallerimden asla vaz geçmedim. Kocaman gülüşlerim vardı benim. 

Sahil kenarında çekilen bir fotoğrafta kalacağımı söylese yine güler geçerdim. Hayat sonunu düşünmek için çok kısa derdim hep. Nereden bilebilirdim sonumunda kısa bir zaman sonra olacağını. 

Ve bu sonun hiç ummadığım biri tarafından acımasız bir cellat misali çığlıkların kine karışacağını nereden bilebilirdim?

]]>
Tue, 21 Jun 2022 00:20:49 +0300 Selin Sabcıoğlu
Sevgilim https://edebiyatblog.com/sevgilim https://edebiyatblog.com/sevgilim Aklıma takılı kalan şarkısın sen 

Kalbimde hissettiğim sevgi,

Seninle olduğum her yer düşler şehri 

Yokluğunda yok olur bu beden. 

*****

Şarkılar yoldaş olsun bize.

Şiirler arkadaş.

Yıldızlar pusula olsun bize,

Yeter ki seninle geçsin bütün mevsimler. 

]]>
Fri, 17 Jun 2022 21:10:04 +0300 Selin Sabcıoğlu
Bir Yer Var https://edebiyatblog.com/bir-yer-var https://edebiyatblog.com/bir-yer-var Bir yer var biliyorum. 

Hiçbir zaman göremeyeceğim,

Hiçbir zaman sokaklarında kaybolamayacağım,

Bir yer var. 

Orada bir yer var,

Uzaklarda bir köy misali,

Gökyüzü eşsiz mavi,

Yeryüzü ağaç kokan evi,

Huzuru, sessizliği ve sevdası ile 

Bir yer var. 

Tabiatımızda göçmek var biliyorum. 

Sazın, sözün bitmediği geceler var. 

Lakin kök saldım buralara,

Kımıldayamam artık biliyorum. 

]]>
Tue, 14 Jun 2022 17:59:41 +0300 Selin Sabcıoğlu
Günyüzü Edebiyatı https://edebiyatblog.com/gunyuzu-edebiyati https://edebiyatblog.com/gunyuzu-edebiyati Yıllardır şiir yazıyorum ve hayalim bir kitapta yer alabilmekti. O zamanlar bu hayal çok uzak gelirdi. Bulutlar, yıldızlar kadar uzak. Yıllar sonra bu hayalim kısmen gerçek oldu. "Kısmen" diyorum çünkü hayalimde kitapta sadece benim adımın yazmasıydı. Bu bana hâlâ çok uzak geliyor. Ama dört ayrı kitapta şiirlerim yayınlandı. Bu kitaplar hayatımda farklı kapılar açtı. Tek olmanın yanı sıra çok olmanında güzel ve anlamlı olduğunu öğretti. 

Bugün evimize gelen Günyüzü Edebiyatı kitabı da bu kapılardan biri. Beklemeyi, sabretmeyi hatırlattı. Başka şehirlerde yaşayan edebiyat dostları ile bir araya gelmeyi ve bir yolda ilerlemeyi tekrar gösterdi. Hem şiir, hem de yazıların bir arada olduğu güzel bir kitap karşılayacak sizleri ve farklı hayatların kapıları açılacak. 

Günyüzü Edebiyatı kitabı ile buluşan dostların yorumlarını heyecan ile bekliyorum :) 

]]>
Mon, 13 Jun 2022 19:41:40 +0300 Selin Sabcıoğlu
Kalbin Aşka Verdiği Öğüt https://edebiyatblog.com/kalbin-aska-verdigi-ogut https://edebiyatblog.com/kalbin-aska-verdigi-ogut Bir gün aşk ile kalp tanışırlar,

Aşk: Merhaba, benim adım Aşk. 

Kalp: Benim de adım Kalp. Memnun oldum tanıştığımıza.

Aşk: Bir şey soracağım. Sakın yanlış anlama. Sen Kalp misin gerçekten? Hiç defterlere çizilenlere benzemiyorsun.

Kalp üzgün bir şekilde cevap verir: 

-Önemli olan şekil değildir. Önemli olan içinde beslediğin duygulardır. 

Aşk hayal kırıklığı içerisindedir. 

-Ben seni böyle hayal etmemiştim. 

-Ama ben senin hakkında o kadar güzel şeyler duyuyorum ki ve o kadar güzel şeyler biliyorum ki... 

Aşk, bu sözleri duyunca çok sevinir, Kalbe içi ısınır. 

-Öyle mi? Çok mutlu oldum bunları senden duyunca. Peki, ben de senin içinde yaşayabilir miyim?

-Tabi ki yaşayabilirsin. Hem biz iki kardeş ülke gibiyiz. Bir ülkede her dinden, dilden, renkten insan yaşıyorsa, bizle de her türlü duygu barınıyor. Her zaman içimde yerin hazır.

Aşk gösterişli bir oda gösterir ve:

-Ben bu odaya yerleşmek istiyorum, der. Ne kadar kardeş ülke gibi olsak da ben bütün duygulardan üstünüm. 

Kalp: O oda olmaz. Sen Zamanla birlikte aynı odada kalacaksın, der. 

-Neden istediğim yerde kalamıyorum? Zamanla birlikte aynı yerde kalamam. 

Kalp sakinliğini korur. 

- Zamanla birlikte kalmalısın. Çünkü burası bütün vücuda sevgiyi dağıtmanın çıkış yoludur. Buradan en uç noktalara kadar zamanın içinde ulaşmanı sağlar. 

Aşk bu konuşmalardan çok etkilenir. Büyüklüğün kalbin içinde azalacağını değil, tam aksine çoğalacağına karar verir ve Zamanla birlikte aynı odada yaşayarak Kalp her temiz kan pompalandığında bütün vücuda dağılır ve hiçkimsenin bozamayacağı bir dostluk içerisinde yaşamaya başlarlar. 

SON

]]>
Sat, 11 Jun 2022 16:19:42 +0300 Selin Sabcıoğlu
Bu da Benim Cvim https://edebiyatblog.com/bu-da-benim-cvim https://edebiyatblog.com/bu-da-benim-cvim Adım: Yalnızlık 

Soyadım: Sessizlik 

Yaşım: Ne yirmilik, ne altmışlık 

Cinsiyetim: Bilinmezlik ( Ne kadın gibi duygusal, ne de erkek gibi güçlü) 

Doğum Yerim: Bulutların Üstü 

Doğum Tarihim: Senenin herhangi bir günü. 

Kilom: Çöp gibi bir şeyim fikrimce 

Yabancı Dilim: Hızlı konuştuğum zaman kimse bir şey anlamıyor. 

Mesleğim: Profosyonel ev hanımlığı 

Ehliyetim: Uçmak ( Yere inerken hala zorlanıyorum) 

Medeni Durum: Ben de medeni bir insanım 

Öğrenim Durumum: Hayat okulundan son sınıf terk 

Hayallerim ve kırıklıklarım: Hayalim, hayat okulundan mezun olmaktı. Kırıklıklarım, o kadar çok ki hangisini söylesem.. 

Alışkanlıklarım: Susmak ve şiir yazmak 

Saç Rengim: Toz Pembesi 

Sevdiğim Renk: Gökyüzü Mavisi 

Kariyer Hedefim: Ne iş olsa yaparım da genel müdürlüğü 

En Son Aldığım Maaş: Dişimin kavuğuna bile yetmeyecek kadar. 

Uzmanlık Alanım: Bakkala gidip ekmek almak 

Üyesi Olduğum Dernek: Çekirdek Çitleyenler Derneği 

Katıldığım Seminer: Seminer mi? O da neymiş? :) 

Önceki İşim: Faturaları son ödeme tarihinde yatırmak. 

Hobilerim: Kitap okumak ve televizyona bakmak. 

Fobim : Bir arkadaş bulmak 

Adresim: Deniz altında bir kulubecik. 

Boş vakitlerimde 

İçime kapanırım,

Müziği sonuna kadar açarım,

Bazen çabuk sıkılırım,

Bazen de bütün gün kalırım. 

******

Özgürlüğü tanırım,

Ama hiç yaşamadım.

Başkalarında görür bilirim 

Ve bununla yetinirim.

***

Bazen gözlerim kamera olur,

Hayatı çekerim.

Bir an çektiklerimi 

Gözlerimi kapatır izlerim. 

*******

Bu da benim cvim,

Birinden esinlendim,

İnşallah beğenilir,

Bunu umut ederim. 

 

 

 

 

 

 

]]>
Wed, 08 Jun 2022 16:44:52 +0300 Selin Sabcıoğlu
Çat Kapı Aşk https://edebiyatblog.com/cat-kapi-ask https://edebiyatblog.com/cat-kapi-ask Aşk, "Ne zaman geleyim?" diye sormuyor 

Çat kapı ansızın geliyor. 

Yürekte bir odacık beğeniyor 

Ve hemen oraya yerleşiyor. 

Bazen bağıra bağıra şarkı söylüyor,

Bazen de bir o kadar suskun oluyor. 

Bazen suskunluğu uzun sürüyor, şüpheleniyorum 

Kapısını çalıyorum, ses verince rahatlıyorum. 

Korkuyorum bir gün ansızın gidecek diye.

"Nöbette beklesem bir faydası olur mu?" düşünüyorum. 

Ama anahtarın kendisi aşkta,

Gideceğini sanmıuorum 

Ya da öyle umut ediyorum. 

Ama umudunun boşa çıkmayacağını biliyorum. 

Bu kadar endişe içerisinde bir şeyden eminim,

O da aşkı seviyorum. 

]]>
Mon, 06 Jun 2022 13:41:38 +0300 Selin Sabcıoğlu
HAYALCİ https://edebiyatblog.com/hayalci https://edebiyatblog.com/hayalci Kendisini bildi bileli hayalleriyle uyur, gerçek hayata uyanırdı. İstediği yere gittiği, istediğini yapabildiği bir hayal kapısı vardı. Günün yorgunluğunu o hayal kapısının arkasında bırakıyordu. Bu yüzden kendine bir lakap bile bulmuştu. Hayalciydi. Bir hayal ettiği yerlere gitmeyi ve oraya özgü fikirler bulup hayata geçirmeyi çok istiyordu. Sonra düşündü, "Neden olmasın?" Bunu yapabileceği bir meslek vardı. Mimar olacaktı. Böylelikle hem işini yapacaktı, hem de hayalindeki yerleri görecekti. 

Bunun için çok çalıştı ve böyle yıllar geçti. Artık hayali hayal olmaktan çıkmış ve hedef olmuştu. İşe başlamıştı başlamasına ama daha hiçbir yeri görememişti. Ama onun yerine iş yerinde kocaman bir odası, çok güzel bir evi vardı. Artık bulutların üstünde değildi, gerçekle yüz yüzeydi. 

Bir gün evinde çalışırken mola vermeye karar verdi. Gözleri yorgunluktan kıpkırmızı olmuştu. Mutfağa geçerken gözü koridordaki aynaya takıldı. Karşısına geçti, artık kırk yaşındaydı ve göz kenarlarında çizgiler oluşmaya başlamıştı. Bu çizgiler mutluluğun değil, kocaman bir pişmanlığın çizgileriydi. Eve şöyle bir baktı, son model televizyonu, sehpanın üstünde duran kumandası, koltukları ve bahçesinde havuzu, rengarenk gülleri... Sahi o kumandayı en son ne zaman eline almıştı ya da bahçedeki güllerin hangisini kendisi dikmişti? Hepsi bahçivanın marifetiydi. Sonra dönüp aynaya bir daha baktı. Bu aynayı da kendisi seçmemişti. Üzerinde başkasının emeği vardı. Ahşap oymaları el işçiliğiydi. Halbuki gençken kendisi de ahşap oymacılığı ile uğraşmış ve birçok ayna yapmıştı. Ama iş hayatı bu uğraşı elinden almıştı. Yani kendisi de anlardı bu işlerden. 

Sonra tekrar çalışma odasına girdi. Masanın üzerinde kocaman bir kağıt ve kağıdın üzerinde bir sürü çizgiler... Bu hayat ona ait onun değildi. Hiçbir şey ona ait değildi. Hepsi emanetti. Garajdaki son model araba bile. 

Ve en sonunda karar verdi. Bu emanet hayattan kurtulacaktı. Ertesi gün ilk işi istifa etmek oldu. Belki yaz mevsiminde tatil köyüne gidemeyecekti. Ama deniz kenarı olan bir yerde mütavizi bir hayat kurabilirdi. Belki böyle bir evi olmayacaktı. Zaten bu ev koca bir hayal kırıklığı ile doluydu. Kısacası hayal kapısını tekrar aralayacaktı. 

Evi, arabayı her şeyini sattı. İzmir'e yerleşti ve orada eğitmenlik yapmaya başladı. Evinin bahçesinde belki havuzu yoktu ama gülleri dikmek için kocaman bir alanı vardı. Çalıştığı kurumda hayatının aşkı ile tanıştı, evlendi ve bir kızları oldu. Adını Hayal koydular. Artık çok mutluydu. Tek bir şey kalmıştı o da emanet hayatından o da aynaydı. Bu gerçekleri gösteren o aynayı bırakamazdı. Gece yatağa uzandı ve eşiyle, kızıyla birlikte hayal kapısını açtılar. 

Hoşgeldin Hayalci, eşi Gül ve kızları Hayal. 

            -SON-

]]>
Fri, 27 May 2022 20:16:33 +0300 Selin Sabcıoğlu
Karanlığa Sitem https://edebiyatblog.com/karanliga-sitem https://edebiyatblog.com/karanliga-sitem Karanlığa giderken çakıl taşları bırak 

Aydınlığa geri dönebilmen için. 

Çakıl taşları rengarenk olsun,

Diğerlerlerinden ayırt edebilmen için. 

Ya da gözlükleri çıkart,

Belki önce gözlerin kamaşır 

Ama sonra alışırsın. 

Şimdi unuturum sanırsın,

Sonra öyle bir patlak verir ki, 

Hiçbir şeyle kapatamazsın.

Bu yüzden aç kalbini, al sıkıntıları eline üfle 

Bırak rüzgarla havaya karışsın.

Kaldır başını bir etrafına bak,

Siyahtan başka renklerde var. 

Belki tanırsın 

Siyahtan önce beyaz var. 

Belki onu da seversin.  

Geç kalma sakın 

Yoksa aydınlığı yanında bulamazsın.

Umarım sen de bir gün 

Karanlığa sitem edersin. 

]]>
Thu, 26 May 2022 16:02:06 +0300 Selin Sabcıoğlu
Elbet Bir Gün https://edebiyatblog.com/elbet-bir-gun https://edebiyatblog.com/elbet-bir-gun Hasret kaldık denizin dalgasına 

Altın sarısı kumların sıcağına.

Yabancı bir insanın selamına 

Hasret kaldık, hayatın masum yüzüne. 

*******

Birkaç ayda değişti hayatımız 

Sanallaştı gün aydınlarımız 

İyi akşamlarımız sanallaştı,

Eski bir diziydi sanki beş çayları. 

*******

Dört duvara çizdik umutları,

Fırçanın ucunda belirdi gökkuşağı. 

Sanal sokağın yolları da bitecek elbet,

Gerçeğin meydanında söyleyeceğiz şarkımızı. 

******

19/11/2020/Perşembe 

]]>
Wed, 25 May 2022 20:22:53 +0300 Selin Sabcıoğlu
Sonsuza Dek ATATÜRK Cumhuriyeti https://edebiyatblog.com/sonsuza-dek-ataturk-cumhuriyeti https://edebiyatblog.com/sonsuza-dek-ataturk-cumhuriyeti Mehmetçiklerle el ele,

Umudumuz yarınlar için 

Savaştık alın teriyle.

Tanrı hep yanımızdaydı 

Allah Allah sesleriyle 

Felaketlerden atladık 

Allahımıza bin şükür bu günlere vardık. 

Karşımızdaki düşmanları 

Elimizdeki taşlarla tüfeklerle 

Mücadeleyi kazanfık 

Atam, arkadaşları ve Mehmetçikler sayesinde 

Laik bir devlet kurduk. 

Atamızın sayesinde 

Tarih yazdık altın harflerle.

Armağandır bize 

Türkiye'nin her yeri.

Üstüne bastırmayız 

Rahat uyu Sen yerinde.

Kararlıyız, bırakmayız kimselere. 

Bu şiiri çocukken yazmıştım. Bu gün sizlerle paylaşmak istedim. 

 

 

 

]]>
Thu, 19 May 2022 15:15:53 +0300 Selin Sabcıoğlu
Benim Mavim https://edebiyatblog.com/benim-mavim https://edebiyatblog.com/benim-mavim "Özlemimdir benim mavim" 

Sonsuzluğun rengidir.

Laciverte boyanınca 

Yalnızlığın rengi olur bir anda.

" O zaman işte,

O zaman maviye zifir bulaşmıştır." 

Hasrettir benim mavim 

Güneşi gördüğünde 

Gündöndü gibi başını çevirir,

Sevdiğini görebilme ümidiyle. 

Bitmek üzere olan gaz lambasıdır 

Benim mavim 

Gazı bitince sessizliğe bürünür. 

Oysa sessizliği sevmez benim mavim 

Ama sevdanın getirdiği sessizliğe 

Ve huzura sevdalıdır. 

İçinde nereye gittiğini bilmeden 

Yol aldığım yelkenimdir benim mavim. 

Yalnızlığı, hasreti yanıma yoldaş yaptığım 

Uçsuz bucaksız yolum olması ümidiyle 

"Mavi diyorum,

Ruhumu esir alan ve 

Hiçbir rengi kendine karıştırmayan mavi,

Benim mavimdir." 

]]>
Wed, 18 May 2022 16:22:10 +0300 Selin Sabcıoğlu
Yarından Ne İstiyorum? https://edebiyatblog.com/yarindan-ne-istiyorum https://edebiyatblog.com/yarindan-ne-istiyorum Mutlu şiirler yazmak istiyorum 

Sayfalarından bulut yapmak,

Kelimeleri maviliklere serpmek istiyorum. 

Ardım orman yeşili,

Önüm alabildiğince huzur mavisi.

******

Kalemin siyahlığından 

Pembe hayaller aksın istiyorum. 

Gökkuşağına bulansın 

Bembeyaz bu defter. 

******

Gecenin karanlığından 

Dilek feneri misali 

Sarı yıldızlar parlasın istiyorum. 

Bu kalp kırmızısında 

Bir tek sen ol istiyorum. 

]]>
Tue, 17 May 2022 19:50:41 +0300 Selin Sabcıoğlu
Bitsin Bu Yalnızlığa Olan Hikaye https://edebiyatblog.com/bitsin-bu-yalnizliga-olan-hikaye https://edebiyatblog.com/bitsin-bu-yalnizliga-olan-hikaye Çok kişiydik zamanında

Bakmayın şimdi kuru ve yalnız kaldığıma.

Gövdeme eşya harcı diye bakanlar,

Durun bir bakın halime, halsizliğime..

Hiç evimin kapısını çalmadınız

Cama burnunuzu dayayıp bakmadınız

Öldüm mü, kaldım mı diye.

Ne yaptım ben size?

Ne kötülüğümü gördünüz bu güne kadar?

Zaten bir başımayım,

Zaten yalnızlıktan kurumuş dallarım

Bir de siz vurun bir balta

Durmayın indirin gövdeme defalarca.

Benim ölümden,

Sizin yorgunluktan 

Nefesiniz kesilinceye kadar vurun,

Ne duruyorsunuz vursanıza...

Her şeyimi aldımı aldınız benden

Yapraklarımı, kuş cıvıltılarını, dostlarımı,

Her şeyimi.

Bir kuru canım kaldı geride.

Geride kalmasın, durmayın

Vurun baltayı gövdeme.

Yıkılırken bile size yenilmeyeceğim 

Çünkü ben siz olmadan da yaparım.

Ama siz bensiz yapamazsınız. 

Gün gelecek beni de anlayacaksınız.

Ama o gün ben olmayacağım,

Bir dalım bile kalmayacak geride.

Şimdi vurun ve bitsin bu yalnızlığa olan hikaye.

06/06/2017

]]>
Sun, 15 May 2022 18:01:08 +0300 Selin Sabcıoğlu
Gülümsemek Zafer İşaretidir https://edebiyatblog.com/gulumsemek-zafer-isaretidir https://edebiyatblog.com/gulumsemek-zafer-isaretidir Sat, 14 May 2022 17:39:44 +0300 Selin Sabcıoğlu En Güzel Memleket https://edebiyatblog.com/en-guzel-memleket-2479 https://edebiyatblog.com/en-guzel-memleket-2479 En güzel memleket 

Senin kalbindir.

Orada doğmak, orada büyümek 

Ne büyük şereftir. 

*********

Dağlarına çıkarım,

Bir uçtan uca dolaşırım,

Yorulurum, gözlerinin uykuya dalışını izlerim,

Yakamozlu bir gecedir senin gözlerin.

********

En tatlı huzur 

Senin ellerindir.

Orada yaşlanmak, orada ölmek 

Ne büyük gidiştir.  

]]>
Fri, 13 May 2022 22:20:50 +0300 Selin Sabcıoğlu
Gerçekliğe Hoşgeldin https://edebiyatblog.com/gerceklige-hosgeldin https://edebiyatblog.com/gerceklige-hosgeldin Çocukluk, hayallerin gökkuşağı gibi parladığı yıllar,

Çocukluk, geceleri sabahlara kadar oynanan yıllar,

Her düştüğümüzde dizimizdeki yaralara aldırmadan 

Koşmaya devam ettiğim sokaklar,

Çocukluk, büyüdüğümüzde " Keşke hep çocuk kalsaydım" diye iç çektiğimiz 

Fotoğraflara bakıp bazen hüzünlendiğimiz 

Bazense tebessüm ettiğimiz bir daha asla 

Yaşayamayacağımız anılardır.

Ah, ahh.. 

Bizim çocukluğumuz, küçük bir mahallenin 

Dar sokaklarında geçti.

Saklambaç, kovalamaca...

Bizim için lunapark gibiydi.

Her şey çok kolay, her şey çok basitti.

Çocukluk, özgürce dolaştığın günlerdi. 

Biz büyüdük, önce lunapark yıkıldı.

Ardından özgürlük ülkeyi terk etti 

Ve bir gün çocukluk rüyası bitti.

Gözlerimizi açtık, yerimizden doğrulduk 

Ve bir el dokundu omzumuza 

Bu el büyüklüğün eliydi.

İlk cümlesi şu oldu,

"Gerçekliğe hoşgeldin evlat." 

]]>
Fri, 13 May 2022 11:50:49 +0300 Selin Sabcıoğlu
Eylül Rüzgarı https://edebiyatblog.com/eylul-ruzgari https://edebiyatblog.com/eylul-ruzgari Saklamışım yalnızlığı bugünlere,

Bak yanımda hala.

Geceyi severim ben, bana aldırma 

Böyle böyle karışır giderim Eylül rüzgarına.

Sararmış yaprak misali koparım dalımdan,

Gözlerimde dinmeyen çiğ tanesi.

Sonbahar değil, sarı sıcak aldı seni 

Böyle böyle göçer giderim senli hatıralardan.

]]>
Wed, 11 May 2022 19:38:18 +0300 Selin Sabcıoğlu
Hep Aynı Hikaye https://edebiyatblog.com/hep-ayni-hikaye https://edebiyatblog.com/hep-ayni-hikaye Aynı hikayeyi 

Başka dillerde dinler dururdum 

Sonu başka bitecekmiş gibi 

Farklı bir heyecan duyardım.

Sonu hep hüsran,

Sonu hep hasret,

Diline dolanmış bir türkü,

Kalbim söyler durur,

Susmaz bir türlü. 

Aşk ne beter bir şeymiş,

Kalp bedene büyük gelirmiş.

Acı içinde kıvrandırır da,

Zamanın ilacından vermezmiş. 

]]>
Mon, 09 May 2022 15:24:20 +0300 Selin Sabcıoğlu
Dünyanın En Çirkin Kadını https://edebiyatblog.com/dunyanin-en-cirkin-kadini https://edebiyatblog.com/dunyanin-en-cirkin-kadini Mary  Ann WEBSTER,

Yirminci yüzyılın başlangıç yılları. 

Dört çocuk annesi Mary sahnede, diğer yarışmacıların arasındaydı. Kimi şişman, kimi bıyıklı, kimi de kısa kısa boylu birçok kadın, büyük ödül olan parayı alabilmek için "Dünyanın En Çirkin Kadın Yarışması"na katılmıştı. Mary tedirginlikle etrafına bakıyordu. Salonu tıkabasa dolduran seyirciler kahkahalarla sahnedeki kadınlara gülüyorlardı. Mary utandı. Başını öne eğdi. Tam kulise doğru adım atmıştı ki, evdeki aç çocukları gözünün önüne geldi. Bu yarışmadan alacağı para çok önemliydi. Kocası öldükten sonra bozulan düzenini başka türlü yoluna koyamazdı. 

Bağrıtılara ve kahkahalara rağmen sahnede beklemeye devam etti. "Her şey çocuklarım için" dedi kendi kendine. Yanındaki bıyıklı kadın, "Anlamadım, bir şey mi dedin?" diye sordu. Mary, "Hiç" dedi, "Hiç bir şey demedim." Mary gözlerini kapattı ve eski halini düşündü. Hastalanmadan önce ne de güzel bir kadındı. Ta ki yirmi dokuz yaşında Thomas Bevan'la evlendikten ve 4 çocuğu olduktan sonra başlayan migren, kas ve eklem ağrılarına kadar. Doktor önce neler olduğunu anlayamamıştı. Sonra hastalığın " Akromegali" olduğu anlaşıldı. Bu hastalık Mary'in yüz şeklini de değiştirmiş, kadın tanınmayacak hale gelmişti. 

Ne yazık ki, Mary hastalığıyla boğuşurken, bir kocası ansızın ölüvermiş ve Mary çocukları ile yalnız kalmıştı. Mary bunları düşünürken, birden alkışları duyup gözlerini açtı. Evet Mary, "Dünyanın En Çirkin Kadını" yarışmasının birincisi olmuştu. Mary ödülü aldığında gözlerinden bir çift yaş kalbine damladı. O artık çocukları için "Dünyanın en çirkin kadını"ydı. 

Görüşünden dolayı hiçbir işe alınmayan Mary, o günden sonra sirklerde çalışmaya başladı. İnsanların dalga geçtiği, gülüp eğlendiği Mary bir anneydi. Kimse onun bu anne yanını görmedi. Çünkü insanların eğlenmeye, birilerini küçümseyerek, hor görerek kendilerini yüceltmeye ihtiyaçları vardı. Fedakar anne Mary 59 yaşında öldü ve son nefesini verene kadar sirklerde "Dünyanın en çirkin kadını" ünvanıyla çalıştı, çabaladı. Tek derdi çocuklarının kimseye muhtaç kalmamasıydı. 

ASLINDA MARY DÜNYANIN EN GÜZEL ANNESİYDİ. 

-ALINTI-

]]>
Sun, 08 May 2022 17:02:49 +0300 Selin Sabcıoğlu
Dilek Feneri https://edebiyatblog.com/dilek-feneri https://edebiyatblog.com/dilek-feneri Hayal kurmayı severdik biz 

Hayal kurmak bile hayallerde kaldı. 

Renkli fenerler yakardık biz,

Karanlığa salarken dilek tutardık. 

Dilekler karanlığa karıştı. 

Yağmur ne kadar korkutsa da gökyüzünü 

Ardından inadına çıkan gökkuşağı vardı bizim 

Hepsi kursağımızda kaldı. 

Şimdi, şimdi hergün bombalar patlıyor yüreğimizde 

Yarınımızı bilemez olduk. 

"Acıklar dinsin" dedikçe,

Dostumuza bile kin tutar olduk. 

Labirentte gibiyiz 

Dönüp duruyoruz aynı yerde. 

Aydınlık çıkışın olduğu yerde 

Peki söyleyin çıkış nerede? 

Şimdi, şimdi yalnızlaştırıldık,

Sindirildik, kuytulara sığındık. 

Korkular gardiyan,

Acılar demir parmaklık oldu. 

Her şey açıkta ayan beyan,

Ama ayağımıza kilit vuruldu, susturulduk. 

24/08/2019/Cumartesi tarihinde İstanbul ve Ankara Garı katliamı ardından yazıldı. 

]]>
Sat, 07 May 2022 19:45:36 +0300 Selin Sabcıoğlu
Ali İsmail Korkmaz Ölmedi https://edebiyatblog.com/ali-ismail-korkmaz-olmedi https://edebiyatblog.com/ali-ismail-korkmaz-olmedi Gece bu sesle yankılandı 

"Vurmayın ölüyorum."

"Ölüyorum" diye haykırdı. 

Hastaneye gidildi,

"Sıradan bir baş ağrısı" denildi,

"Ölüyorum doktor" 

diye bir daha haykırdı.

Son haykırışı oldu. 

Halbuki daha ondokuz yaşındaydı 

Sesi kesildi 

Ama haykırışı dünyayı sardı. 

Tekrar sesi yükseldi,

Pekçok kişi duymasa da,

Ya da kulaklarını kapatıp 

Üç maymunu oynasa da,

Biz duyuyoruz, biz anlıyoruz. 

Hem senin, hem de bütün Gezi yiğitlerinin 

Seslerini duyuyoruz, duyuyoruz.

Bizim sesimiz kesilse de,

Sizin sesleriniz asla kesilmeyecek. 

Sonsuza kadar dinlenicek,

DİNLETİLECEK...

]]>
Fri, 06 May 2022 15:57:10 +0300 Selin Sabcıoğlu
Böyle Bir Günde https://edebiyatblog.com/boyle-bir-gunde https://edebiyatblog.com/boyle-bir-gunde Çiçek açar şiirin olduğu yerde 

Bir başka kokar gökyüzü 

Kitap okurum böyle bir günde 

Tarifsiz bir huzur dolar içime.

Davetlisin bu güzel şiire 

Dans etmeyi bilmiyorum deme,

Sayfa hışırtısına oynar gönlümüz.

Böyle bir günde sevdik şiirleri. 

]]>
Thu, 05 May 2022 18:12:13 +0300 Selin Sabcıoğlu
Safran Çiçeği https://edebiyatblog.com/safran-cicegi https://edebiyatblog.com/safran-cicegi Thu, 05 May 2022 17:22:29 +0300 Selin Sabcıoğlu Yeter ki https://edebiyatblog.com/yeter-ki https://edebiyatblog.com/yeter-ki "Burnumda tütüyorsun" derler ya hani,

İşte öyle tütüyorsun burnumda.

Tutsak olmasak uzak mesafelere,

Bir sevda daha kazandırsak dünyaya. 

Aldırış etmedim geçen yıllara,

Dönüp bakmadım saçımdaki beyazlara,

Yeter ki sen ol yanımda,

Bütün yollar çıkar bahara.

Yaşlanırız karşılıklı koltukta seninle.

Bir finca kahve eşliğinde,

Dalar gideriz camdaki yağmurun sesiyle,

Yeter ki yanımda ol, yürürüm seninle huzura. 

]]>
Wed, 04 May 2022 14:38:39 +0300 Selin Sabcıoğlu
BAHAR https://edebiyatblog.com/bahar https://edebiyatblog.com/bahar Tue, 03 May 2022 23:35:25 +0300 Selin Sabcıoğlu