EdebiyatBlog & Online Blog Makale Kurgu Yaz Oku & Serve https://edebiyatblog.com/rss/author/serve EdebiyatBlog & Online Blog Makale Kurgu Yaz Oku & Serve tr-TR © 2021 | EdebiyatBlog® | Tüm Hakları Saklıdır. Hükümsüz https://edebiyatblog.com/hukumsuz https://edebiyatblog.com/hukumsuz Hükümsüz artık sözlerin
Bilirim ki en büyük yalancı gözlerin
Bir perde ardında saklarken hislerini
Nasıl da yıktın hayallerimi
Şimdi nafile boş yakarışların
Anlamı yok artık,
Kırık dökük duyguların
Yan yana olsa da bedenlerimiz
Yürekler arasında aşılmaz duvarların
Şimdi boşuna gözünden akan yaşlar
Sarar mı yaraları o bakışlar
Tüketme boşuna nafile yalvarışlar 
Hükümsüz artık senden gelen bütün duygular…

]]>
Thu, 28 Apr 2022 04:18:28 +0300 Serve
Sen https://edebiyatblog.com/sen-2211 https://edebiyatblog.com/sen-2211 Bütün dertlerim biter, Ela gözlerin gözlerime deyince
İçimi bir huzur kaplar, tenini tenimde hissedince
Bazen susarsın, kaybolurum sessizliğinde
Umutlarım yeşerir senin sözlerinde
Seninle uyanmak her güne
Ve sende nokta koymak geceye
Tarifi zordur seni anlatmak
Sığdıramam ki seni kelimelere
Ömrüm ömründe yıllansın
Sen hayatımdaki tek anlamsın
Hislerim dile gelmese de
Gözlerim her şeyi haykırsın

]]>
Wed, 27 Apr 2022 16:19:09 +0300 Serve
Vurgun https://edebiyatblog.com/vurgun https://edebiyatblog.com/vurgun Kelimeler çıkmaz dilimden 

Lal olur kalırım birden

Hırçın bir deniz gibi dalgalanır yüreğim

Sen ardına bakmadan giderken. 

Haykırırım sessizce hislerimi

Sağır olur yüreğin

Duymaz sözlerimi

Ben çaresiz izlerim gidişini. 

Zaman durur sensiz geçmez

Kulağım kapıda, ayak sesin gelmez

Bir "Ah" çekerim, yangınım sönmez 

Bilirim giden geri dönmez. 

Kaçıncı vurgun bu yüreğim

Kalmadı sevmeye cesaretim

Gün değil, yıl değil

Bir ömür bekledim 

Ama sen geri gelmedin

]]>
Thu, 21 Apr 2022 23:51:36 +0300 Serve
Benim Adım Toprak https://edebiyatblog.com/benim-adim-toprak-2057 https://edebiyatblog.com/benim-adim-toprak-2057 Benim adım TOPRAK! Hep hor gördünüz, örselediniz beni, benimle ilgilenenleri, siz bana verdikçe ben daha fazlasını verdim; ama siz cömertliğimi anlayamadınız. Hep yüksündünüz hep şikayet ettiniz. Oysa aynada gördüğünüz, hayran hayran izlediğiniz ten bile benden yaratılmıştı; ama siz bunu görmezden geldiniz. Rahmetle birleşince ben, siz çamur diye tiksindiniz; size bulaşmamdan imtina ettiniz. Sizler bu ruhsuz halinizle aslında çamurdan daha çirkeftiniz.

Benim adım TOPRAK! Kıymetimi bilemediniz, ben verdikçe siz şımarıp nankörlük ettiniz. Şimdi ben de size küskünüm, haydi yaşayın bensiz yaşayabilirseniz! Benden geldiniz yine bana döndürüleceksiniz!

]]>
Thu, 14 Apr 2022 14:27:00 +0300 Serve
DARAĞACI https://edebiyatblog.com/daragaci https://edebiyatblog.com/daragaci DARAĞACI

Darağacında asılı kaldı yarınlarım,

Dahası umutlarım.

Kimse "Dur" demedi cellada,

Sanki vurulan son darbeydi hayatıma.

Darağacında asılı kaldı yarınlarım,

Söyleyemediğim türkümdü aşkım.

Tüm insanlık seyirciydi bu drama,

Yaşarkenki gibi, ölürken de yalnızdım.

Darağacında asılı kaldı yarınlarım,

Kirlenmiş, tükenmiş bir sevdaydı yaşadığım,

Güzellikler içi boşalmış safsataydı,

Kaderime değil; insanlaraydı isyanım.

Darağacında asılı kaldı yarınlarım,

Puslu bir akşam grisiydi bakışların,

Bulanıktı düşünceler, gevezeydi suskunluk,

Gözlerindeki manayı bir türlü anlayamadım.

Darağacında asılı kaldı yarınlarım,

Müebbetti bende artık yalnızlığım,

Kırılmıştı kalemim belli,

Boşunaydı umarsızca çırpınışım...

]]>
Sat, 26 Feb 2022 09:08:02 +0300 Serve
HUZURSUZLUK EVİ https://edebiyatblog.com/huzursuzluk-evi https://edebiyatblog.com/huzursuzluk-evi                                                 HUZURSUZLUK EVİ

Koşar adımlarla yürüyen insanlar, durmaksızın korna çalan arabalar, çöpleri eşleyen kediler, daldan dala konan kuşlar, yelkovanla kovalamaca oynayan akrep, bir arada olup da birbirini tanımayan durakta otobüs bekleyen bir yığın yolcu…

Saat kaç  acaba? Bu küçük odada her gün birbirinin aynı gibi olsa da zaman akıyor, sokaktaki kiraz ağacı dallarını bayram çocuğu gibi süslemiş, sokak boylu boyunca mis gibi ıhlamur kokuyor, rengarenk hercai menekşeler bahçelerde yerini almış, ağaçlar yeşermeye başlamış. Göçmen kuşlar da yavaş yavaş dönüyor. Koltuğu camın kenarına almak iyi olmuş; en azından dışarıyı izliyor da dünyanın döndüğünün ayırdına varıyor.

Bu sabah pek keyfi yok gibi; görevlinin getirdiği kahvaltı tepsisi de orada öylece duruyor, hiç dokunmamış. Güne dair pek çok düşünce var kafasında, bir dolu plan; ama hiçbirini yapacak gücü yok. Yataktan çıkmak için bile uzunca bir süre düşündü. Kalkıp da ne yapacaktı? Belki biraz daha uyurum diye gözlerini kapattı. Bir müddet öylece yatmaya devam etti yatağında. Gençken de sevmezdi uykuyu, yaşlanınca daha az uyur oldu. Gözlerini kapatmaktan, gözleri acıdı; uyumak için zorlamanın daha fazla anlamı yoktu. Kalktı… Üzerini giyindi; giyimine pek düşkündü. Ne kadar keyifsiz olursa olsun kıyafetlerini seçmek için uzunca bir süre uğraşırdı;  bugün pantolonunun üzerine gömlek uydursa, kravatı tutturamadı, kravat uysa gömleğini beğenmedi. Sonunda hoşuna giden bir gömlek ve kravat seçip hazırlandı, itina ile tıraşını oldu. Çıktı… Her zaman gittiği parka gidip, bir banka oturdu. Açık hava iyi geldi, neşe ile oynayan çocuk seslerine karışan seyyar satıcı sesleri hala yaşadığını anımsattı ona. Ne kadar süre oturmuş, çocukları, kuşları, yürüyen insanları izlemiş, saat kaç olmuş, önemi yoktu; zaten gün içinde yapacak işi de yoktu. Akşam serinliği çıkmaya başlayınca üşüdüğünü duyumsadı. Yakınlarda zaman zaman gittiği bir kıraathane vardı. Emekli insanların geldiği, biraz siyaset, biraz ekonomi, biraz spor konuştuğu, kimisinin tavla oynadığı, kimisinin bulmaca çözdüğü, ufak bir kıraathane. Bir sandalye çekti, her zamanki gibi sade bir kahve söyledi. Yan masada oturanlar kıyasıya tavla oynuyor, karşı masadakiler ise hararetle bir şey tartışıyor. Son zamanlara kadar ömründe hiç gitmemiş  kahveye; ama bu aralar ya parka gidiyor  ya kahveye. Ne yapsın başka türlü vakit geçmiyor.

Bir süre de kahvede oturduktan sonra artık geri dönmenin zamanı gelmişti. Bu sefer yolu biraz daha uzatarak, geldiği yolu değiştirerek geri döndü; yaklaştıkça adımları yavaşladı; sanki bir adım ileri iki adım geri. Sonunda yol bitmiş; bahçe kapısına gelmişti, titrek ellerle kapının kolunu tuttu.

]]>
Fri, 25 Feb 2022 08:57:03 +0300 Serve
YİTİK SEVDA https://edebiyatblog.com/yitik-sevda https://edebiyatblog.com/yitik-sevda YİTİK SEVDA

Bir ağustos akşamıydı,

Hava puslu ve sıcaktı,

Ben deli dolu çağlarımda,

Sense "ağır abi" tavırlarında.

Bir pastanedeydik Olgunlar'da

Yapraklar sararmış, hazırlanıyordu son bahara

Farklıydı o gün Ankara akşamı,

Farklıydı kömür gözlerinin bakışları.

Biraz çocuktum, biraz genç kız,

Sen duruşunla tam bir delikanlı.

Bir ağustos akşamıydı,

Hava puslu ve  sıcaktı.

Kalbimi bıraktığım yer Olgunlar'dı.

Yitikti artık yüreğim,

Yitikti artık benliğim.

O günden sonra ben kimdim?

Ben deli dolu çağlarımda,

Sense "ağır abi" tavırlarında.

Yıllar sonra bakıyorum da ardıma,

Değmezmişsin ardından yaşanan acılara.

Her gidenin yerini bir dolduran olurmuş,

O bildiğin kız değilim artık,

Yıllar beni de yormuş.

Arama, sorma, çıkma bir daha karşıma,

İnanamam sana anlatıp durma boşuna.

Sözlerimi duymuyorsan da,

Bittiğini gözlerime bak da anla.

Sen şimdi beni için,

Son kullanma tarihi geçmiş

Yitik bir sevda...

]]>
Thu, 24 Feb 2022 08:52:29 +0300 Serve
Dursun Usta https://edebiyatblog.com/dursun-usta https://edebiyatblog.com/dursun-usta                                                            DURSUN USTA

  • Çay, tavşan kanı çay, cıvıl cıvıl sesi, gençliğine yakışır enerjisi ile daldı dükkana çaycının çırağı Efe, efelere yaraşır sesiyle:
  • Hayırlı işler Dursun abi, bırakayım mı bir çay? Dursun Usta, yorgun, mutsuz, bezgin topuğunu onardığı kunduradan başını kaldırmadan; duyulur duyulmaz bir sesle “bırak oraya” dedi. Efe, çayı bırakıp çıkarken radyodan gelen müziği duyunca kendi kendine gülmeden edemedi, “ayağında kundura, ayağında kundura, yar gelir dura dura…” Tam da dükkana uygun bir şarkıydı, şarkıdaki durağanlık sanki dükkana nota nota, ezgi ezgi işlemişti. Zehir gibi boya deri karışımı ağır koku, sağda, solda, rafta, tezgahta, loş huzmeler arasında belli belirsiz seçilen kimi onarılmış, kimi onarılmayı bekleyen onlarca eski, yeni kundura… Bir enkazı andıran dükkan, Dursun Ustanın ruh halini aks ettiriyordu sanki. Baba mesleğiydi kunduracılık, çocukken de sevmezdi bu dükkanı, babasının zoru ile tatillerde dükkanda çalışırdı. Önce boyanacak ayakkabıları fırçalamakla başladı işe, sonra boyamaya, sonra ufak tefek tamir işleri derken iyi bir kunduracı oldu. Civarda ne onun gibi kundura tamir eden usta vardı ne de yapan. Babasının vefatı ile dükkanı o işletmeye başladı. Oysa Dursun müzisyen olacaktı, ne milletin ayak kokan kunduralarını tamir edecek ne de elleri pis ve boya olacaktı. Babası yüzünden piyano çalacak parmaklar, çivi ile ökçe tutturuyordu şimdi. Ara sıra ekmek parası diye kendini teselli etse de sevmiyordu bu işi. Ökçeyi tutturmak için vurduğu her çekiç darbesi aslında hayallerine, umutlarına, gençliğine iniyordu. Bu küçük, köhne, ruhu gibi karışık dükkanda ömrü tükenip gidecekti. Yaşı genç olmasına rağmen kırlaşan saçları, kırışan alnı yaşından oldukça fazla gösteriyordu bedenini. Evlenmemişti, evlenenlerin halini görüyordu, evlenip de ne yapacaktı hem hangi kadın çekerdi ki tenine sinmiş yaş tabaka kokusunu? Ben diyesim geldi, sonra kendimden emin olamadım, bana yakışmazdı; zaten hayalleri peşinde koşup, baba sözünden çıkmayan adamdan da koca olmazdı. Sıkılmış olmalı ki, şöyle bir yerinde kıpırdadı, yoksa acıktı mı? Çırağın bıraktığı çaya da dokunmadı. Bu adam, nasıl bir adamdı? Kafamda yine sorular birbirini kovaladı.

- Tamir edilecek ayakkabınız mı vardı? Sorusu aklımı başıma aldırdı. Evet miydi hayır mı, verilecek en mantıklı cevaptı?

-Dedim ekmek alacaktım, yakınlarda bir fırın var mı?

]]>
Sat, 19 Feb 2022 23:27:24 +0300 Serve
HEP GEÇ KALDIM HAYATA https://edebiyatblog.com/hep-gec-kaldim-hayata https://edebiyatblog.com/hep-gec-kaldim-hayata HEP GEÇ KALDIM HAYATA...

Hep geç kaldım hayata, hep bir adım öndeydi benden,

" Buyur." dedim, "Sen git, Ben yetişirim..."

O koştu hep, ben bekledim.

Hep geç kaldım hayata,

Hani çocuktum ya,

Hele bir büyüyeyim,

Neler neler yapardım daha.

Hep geç kaldım hayata,

Elimde elma şekerim,

Babamın dizlerinde,

Annemin eteğinde

Mutluydum sıcacık yuvamda, 

İnsan ne isterdi daha.

Hep geç kaldım hayata,

Hayatın saati ileriydi beş dakika,

Ben yürürken aheste adımlarla

Bir bakmışım gelmişiz yarıya...

Hep geç kaldım hayata,

Acelem yoktu, dost davrandım zamana,

Erteledim hep istekleri,

Ömür uzundu nasıl olsa...

Hep geç kaldım hayata,

Şikayetim yoktu olanlara,

Bir de baktım ki zaman geçivermiş,

Şimdi "Ahhh..." etmek boşa.

Hep geç kaldım hayata,

Yaşamaya, ağlamaya dahası sevdaya,

Hiçbiri acıtmadı, dokunmadı da,

Bütün pişmanlığım, SANA GEÇ KALMIŞLIĞIMA...

]]>
Wed, 16 Feb 2022 08:34:51 +0300 Serve
TELAŞ https://edebiyatblog.com/telas https://edebiyatblog.com/telas TELAŞ

Bu sabah yüreğimde bir telaş

Dedim, neler oluyor, az yavaş

Bahar mı gelmiş hayatıma

Kendine gel, kemale ermiş yaş

Senin gücün yetmez bu heyecana

Sakın ola kendini kaptırma

Kim kalıcı oldu ki sende?

Bir soluktun, yorgun kalplere...

Bir masaldı sende sevda

Yönünü çevirdin hep çıkmazlara

Arama, sorma, bekleme boşuna

Şimdi otur yan, kaçırdığın fırsatlara...

]]>
Mon, 14 Feb 2022 22:16:37 +0300 Serve
YAŞAMAK https://edebiyatblog.com/yasamak-1613 https://edebiyatblog.com/yasamak-1613            YAŞAMAK

Yaşamayı ciddiye almalı insan,

Her anını dolu dolu yaşamalı

Hiçbir detayını atlamadan

Her anının tadını çıkarmalı

Yaşayamadıklarına olmalı pişmanlığı

Yaşamayı ciddiye almalı insan

Hüzünleri mutlulukları kaçırmamalı

Gelecek için hayaller kurarken

Bugününü elinden uçurmamalı

Yaşamayı ciddiye almalı insan

Bazen çakıllı yollarda yürüse de

Kayıplarına aldırmamalı

Yüreğini kanatanları değil,

Yaralarını saranları hatırlamalı...

]]>
Tue, 01 Feb 2022 15:59:37 +0300 Serve
Firak https://edebiyatblog.com/firak https://edebiyatblog.com/firak FİRAK

Her çalan kapıya sensin diye koştum

Gün oldu güldüm, gün oldu sustum

Ben de unuturum diye avundum

Varlığım varlığındaymış

Yazık ki sen de kayboldum.

Geçmez sanıdığım zaman da geçti

Takvimlerde gün, bende takat bitti

Her gelen ardına bakmadan gitti

Kalbime mühür ela gözlerindi

Şimdi o da beni terk etti.

Yokluğun yaksa da canımı,

Çok görme bir kuru selamı,

Sızım sızım sızlıyor şimdi yüreğim

Kabullenemiyorum bu firakı...

]]>
Sat, 04 Dec 2021 22:14:26 +0300 Serve
Hırka https://edebiyatblog.com/hirka-1143 https://edebiyatblog.com/hirka-1143 HIRKA

Yine eve gelir gelmez attı beni bir kenara. Yarın fellik fellik arayacak, nerede bu hırka diye? Hayır, nedir bu agresifliği anlamıyorum; oysa kıyafetlerine çok da hoyrat davranan bir insan değil. Beni aldığı günü anımsıyorum da, ne güzel rengi var demişti; tam da bana göre, sonra da "üç kuruş fazla olsun kırmızı olsun" diye eklemişti. Şimdi ne o göz alan kırmızımdan eser kaldı ne de beni her seferinde  özenerek üzerine giyen insandan.

Sanırım ben de eskiyorum, kullanıldıkça yıpranıyor; yıprandıkça gözden düşüyorum. Belki bir zaman sonra yerimi başka bir model, başka bir renk hırka alacak. Tıpkı beni giydiği gibi, yeni hırkasını özenle giyecek, düğmelerini ilikleyecek ve dakikalarca aynanın karşısında kendini inceleyecek. Kim bilir? Belki de onca yıpranmama, onca eskimeme rağmen ısrarla benden vazgeçmeyecek.

Her sabah yataktan kalkar kalkmaz beni üstüne giyecek, az hareket edip terleyince tersimle çıkarıp bir köşeye iliştirecek. Bu kısır döngü bilinmez ne zamana kadar sürüp gidecek. Şu önümüzdeki günlerde havalar ısınacak, bana çok ihtiyaç hissetmeyecek; ama biliyorum ki, beni yanından eksik de etmeyecek. İlginç bir insan kendisi, tuhaf takıntıları var; mesela sıcak da olsa soğuk da olsa beni yanından hiç ayırmaz. Kimi zaman rengim hoşuna gider, kimi zaman modelim. Bazen beni eski ve modası geçmiş diye beğenmez, bazen de çok eskidi; ama, böyle bir hırka bulamadığım için vazgeçemiyorum ondan, der. Dedim ya, değişik bir karakter; onu çözmeye çalışmaktan vazgeçeli uzun zaman oldu. Artık davranışlarına çok takılmıyorum, akışına bıraktım olayları. Keyfi ister beni giyerse, mutlu olmuyor değilim; ama, giymezse de eskisi gibi üzülmüyorum.

Bugün neşesi yerindeydi; bir heves giydi beni; sonra ne olduysa oldu keyfi kaçtı. Bir hışımla çıkardı üzerinden, tersimle fırlattı beni. Muhtemelen sabaha yine sakinleyecek ve fellik fellik arayacak beni.

]]>
Sat, 04 Dec 2021 19:47:08 +0300 Serve