EdebiyatBlog & Online Blog Makale Kurgu Yaz Oku & Yaren Böçkün https://edebiyatblog.com/rss/author/yaren-bockun EdebiyatBlog & Online Blog Makale Kurgu Yaz Oku & Yaren Böçkün tr-TR © 2021 | EdebiyatBlog® | Tüm Hakları Saklıdır. Ölümün Pelerini Bölüm 2 https://edebiyatblog.com/olumun-pelerini-bolum-2 https://edebiyatblog.com/olumun-pelerini-bolum-2

                                                             KAVUŞMA

 Ölü bedenlerin karanlığa hapsolması en büyük ceza mıydı yoksa bu ceza sadece bana mı özeldi?  Tanrı açmayacaktı belki bana kollarını ama bu ceza ile de sınırlı kalmayacaktı.

 Hak etmiştim belki tüm cezaları ama görmemiş miydi tüm çektiğim acıları, yaşadıklarımı Tanrı? Yaşarken açmamıştı bana kollarını ama ben yine de ona kollarımı açıp gelmişken bu muydu karşılığı?

 En büyük korkum karanlıkken neden şimdi hapsolmuştum buraya? Ölüm son vermeyecek miydi korkularıma oysaki?  Korkularımla yüzleşeceksem kalırdım hayatta, her şeye yeniden devam ederdim. Kurtulmak için kaçmamış mıydım zaten yaşadıklarımdan?

   Sorularımı karanlığa gömüp hareket etmek istedim ama kuş tüyü kadar hafif hissettiğim bedenime bu isteğimi yaptıramadım. Nerede olduğumu merak edip etrafa bakmak istedim ama karanlık bana yardımcı olmuyordu. Her bakmaya çalıştığım yerde birer birer korkularımı gördükçe daha da ürktüm. 

Gözlerimden istemsiz yaşların aktığını hissediyordum. İçimdeki korku volkanı patlamak ister gibi tüm feryatlarımı serbest bıraktı ama hayır dudaklarım arasından hiçbir ses özgürlüğüne kavuşmadı, kavuşamadı. 

Bir anda yer yarıldı da uzandığım yerden aşağıya savruldum. Boşlukta süzülmeye başladıkça kulaklarımı tok bir ses kapladı. "Hayat önüne mucizeleri dolaylı yollarla sunacak. Sabret! Savaş!"     Ses kesilince sert bir yere çarptım ve canım çok fazla yandı. 

Ciğerlerim sanki havaya muhtaç gibi içini derin bir nefesle doldurdu. Rahatlamam gereken yerde ciğerlerimin yanması ile şiddetlice öksürdüm. "Hasta uyandı!" Duyduğum bu ses ile algılarım yeniden aktifleşti. Bir el sırtımı, diğeri de başımı kavrayıp yattığım yerden dikleşmemi sağladı. 

Gözlerimi olabildiğince yumdum, yeniden karanlıkla yüzleşmek istemiyordum. Dudaklarıma değen soğuk cam ile ağzım aralandı ve dudaklarım arasından içimi ferahlatacak hayat suyu girdi. Suyu yutmak için beynimden bir komut bekliyor ama yapamıyordum. Dudaklarımdan çeneme doğru su yavaş yavaş yolunu değiştirdi. 

Naif bir ses suyu yutmam gerektiğini söylüyor ama ben yine de yapamıyordum. "Yutkun!" Aynı ses kulaklarıma yeniden ulaşınca beklediğim emir buymuş gibi suyu yutmaya başladım. Boğazımdan geçen su beni rahatlatırken istemsiz bir şekilde sevinmiştim. Bu ses Tanrı'ya aitti ve Tanrı bana her şeyi kolaylaştırıyordu. 

Tok ve kalın bir ses bulunduğum yeri hakimiyeti altına almıştı. "Gözlerini neden hala açmadı? 1 hafta oldu."  İlk birkaç saniye sessizlik sürdü daha sonra yeniden naif bir ses kulaklarımı kapladı. "Hastamız yeni yeni kendine geliyor, zamanla eski sağlığına kavuşacak." 

Lütfen korktuğum şey olmasın, lütfen şu an Tanrı'ya kavuşmuş olayım. "Çıkın odadan." Önce bir emir verildi, daha sonra sessiz sedasız odadan çıkış sesleri.Gözlerim merak içinde açılmayı beklerken korkularım daha çok kendini belli ediyordu. 

Ya cennetin kapıları şu an benim için açılmıştı ya da Tanrı beni cennetine layık görmeyecek kadar yaşatıyordu. 

]]>
Tue, 10 May 2022 14:35:18 +0300 Yaren Böçkün
Can Kırığı Röportajı https://edebiyatblog.com/can-kirigi-roportaji-1981 https://edebiyatblog.com/can-kirigi-roportaji-1981   İlk olarak kitap yazmaya nasıl karar verdiniz sevgili yazarım? 

   -- Okumayı çok seven biriyim. Lise zamanlarımda da çok okuyup ileride yazar olma hayaliyle ilerliyordum. Bir ara yazmaya başladım sonra uzun bir süre hem yazmaya hem de okumaya ara verdim. Sonra bir yazar kesinlikle kaleminin kurumasına izin vermemeli diye düşündüğüm için yeniden yazmaya devam ettim ve kalemimi güçlendirdikçe hayalim de güçlendi. Bu sayede ilk eserim ortaya çıktı.

  Can Kırığı bize ne anlatmak istiyor?

 -- Kitabı yazarken tek bir amaç gütmüştüm o da insanlara hayatlarının her anında mutluluğun var olmasını aşılamaktı. Anka'nın mutluluğunu da hepinize yaymışımdır umarım. Bazen bir anıyla, bazen bir şarkıyla, bazense bir insanla.

 Peki neden Can Kırığı?

-- Herkesin sormaktan ve benim de açıklamaktan bıkmadığım bir soru. Can Kırığı benim için çok şey ifade ediyor. Yaşanmışlıkları sığdırabildiğim tek yer. 

Anka ismi nereden geliyor?

-- Anka kuşunun hikayesini herkes biliyor, beni de ilk duyduğumda çok etkilemişti. Herkesin bildiği isimle yeni bir karakter oluşturmak istedim ve başardım da. Anka artık akıllardaki yerini sorguluyor. 

  Karakterlerinizin resmedilmesini ister miydiniz?

-- Karakterlerin, özellikle roman karakterlerinin resmedilmesini kendimce doğru bulmuyorum. Çünkü resime dökülen her şey hayal gücünü daraltır. Okurlarımın benim hayal gücümden etkilenmek yerine kendi hayal güçlerini kullanmaları daha çok hoşuma gider.

 Can Kırığı yazıya dökülürken hayatınızın hangi duygu ve düşüncelerinin ağır bastığı dönemindeydiniz?

--  Her insanın hayatında olduğu gibi benim de hayatımda sorunlar olmuştu. Toparlanmak çok güçtü bir şeylere tutunmak, mutluluğuma kaldığım yerden devam etmek zorundaydım. Bir şeyleri başarabilmek adına tutunduğum tek daldı. 

   Kitaptan sonra hayatınızda değişiklikler oldu mu?

--  Tabii ki ufak tefek değişiklikler oldu. Daha güzel arkadaşlıklarım ve daha saygın bir çevrem oldu. İletişim kurduğum insanlar artık daha güçlü ilerliyor. 

  Son olarak kendinizi nasıl bir konumda görüyorsunuz, sizce siz şu an yazar mısınız?

  -- Yazar sıfatını taşımak çok güç, henüz yazar sıfatını taşıyacak mertebede değilim. Ama küçümsenecek bir konumda olduğumu da düşünmüyorum. Kitap, deneme, şiir vs. tarzında yazılar yazan hiçbir insanın konumunu da küçük görmüyorum. Zor olanı başarmanın yolundayım, her başarımın ardından yazar sıfatına daha çok yakın olacağım.

]]>
Mon, 21 Mar 2022 22:33:04 +0300 Yaren Böçkün
ÖLÜMÜN PELERİNİ https://edebiyatblog.com/olumun-pelerini https://edebiyatblog.com/olumun-pelerini                                             ÖLÜMÜN PELERİNİ / BÖLÜM 1

Tik tak, tik tak, tik tak... Beynimin içi, bozuk plak gibi sürekli zamanın geçiş sesini tekrarlatıyordu. Zaman geçiyor ve ölümün soğuk varlığını ensemde hissetmeye başlıyordum. Çektiğim çileler son buluyordu. Damarlarımdaki kan çekildi ve üzerime ölümün cesareti bindi. 

 Ölüm bir bedene hapsolsaydı eğer kesinlikle benim bedenim olurdu. Yaşarken ölmek, ölüme adım atmaktan daha zordu. 

 Terleyen avuç içlerimi pantolonuma silip bir adım daha attım. Soğuk hava bile vücudumun terlemesine engel olamıyordu. Dalgaların sert biçimde kıyıya vurması ve esen rüzgarın soğukluğu içimde bir şeyleri değiştirmek için kaynayıp volkan gibi gün yüzüne çıkmaya hazırlanırken fikrimin değişmesine engel olmak için bir adım daha attım. 

Belki dakikalar sonra bu dünyadan yok olacaktım, belki kimse ölü bedenimi bulamayacaktı. Belki de buldukları zaman balıklar her tarafımı kemirip çürütecekti. Ya da en kötüsü denizin derinliklerinde benliğimden bir iz bile kalmayacaktı. 

Ölüme bir adım daha attım. Ay gökte bu gece benim için son kez parlıyordu, rüzgar son kez tüm şiddetiyle etrafı kavuruyordu, deniz son kez şiddetli dalgalarla çarpıyordu. Ben ise son nefeslerimi alıyordum. Kafamı semaya kaldırıp son kez baktım. 

Ey hayat! Yıkıp geçtin beni. Tüm benliğimi hiçe saydın ve ne kadar acın varsa tattırdın bana. Şimdi ise yıkıp geçiyorum seni tüm acılarını hiçe sayarak.

Son bir adımı daha atıp kendimi boşluğa bıraktım. Bir yaprak tanesi gibi savrulup uaştım denizin tüm soğukluğuna. Tuzlu su bedenimdeki taze yaraları yıkıp geçerken istemsizce çırpınmaya başladım. Bedenim denizin derinliklerine inerken sanki bunu kendi isteğimle yapmamış gibi yüzeye çıkmak istedim. 

Nasıl oluyordu da hem ölmek için cesaretlenip hem de yaşamak için çaba sarf ediyordum? Çırpınmalarıma son verip kollarımı bacaklarımın etrafında doladım ve ciğerlerimin su ile dolmasına izin verdim. 

Canım yandıkça ağlamaya başlamıştım. Denizin derinliklerinde kaybolmaya başlamışken acı hayatım geçti gözlerimin önünden. Ölüm nasıl oluyor da kulağa bu kadar cazip gelirken acıları diriltip diriltip yaşatıyordu? 

Belki birazdan melek olacak, belki de kendi canımı aldığım için hiç affedilmeyen bir kul olacaktım Tanrı'nın gözünde. Tanrı affetmeyecek olsa bile ona kollarımı açarak gidecektim. Belki beni bir gün affeder diye beklerdim ama burada daha fazla acı üzerine hayatımı sürdüremezdim. 

Bedenim ve ruhum daha fazla bu acıya dayanamayarak gözlerimi sonsuzluğa kapatmamı emretti. 

      Üzerimde ölümün pelerini, ardımda sadece adımı bırakarak kapattım gözlerimi son kez.

]]>
Mon, 13 Dec 2021 00:59:00 +0300 Yaren Böçkün