EdebiyatBlog & Online Blog Makale Kurgu Yaz Oku & : Röportaj https://edebiyatblog.com/rss/category/roportaj EdebiyatBlog & Online Blog Makale Kurgu Yaz Oku & : Röportaj tr-TR © 2021 | EdebiyatBlog® | Tüm Hakları Saklıdır. güçlü kadınlar https://edebiyatblog.com/guclu-kadinlar https://edebiyatblog.com/guclu-kadinlar Sun, 27 Aug 2023 23:37:49 +0300 şükran yağcı ZAMANA YOLCULUKTA GENÇ BİR CAFECİ https://edebiyatblog.com/zamana-yolculukta-genc-bir-cafeci https://edebiyatblog.com/zamana-yolculukta-genc-bir-cafeci

]]>
Tue, 15 Nov 2022 23:58:58 +0300 KUM SAATİ YAZARI
ZAMANA YOLCULUKTA GENÇ BİR TULUM SANATÇISI https://edebiyatblog.com/zamana-yolculukta-genc-bir-tulum-sanatcisi https://edebiyatblog.com/zamana-yolculukta-genc-bir-tulum-sanatcisi

 

Bugünkü zamana yolcukta; Çaldığı Tulum ile insanları eğlendirirken,Huzur veren! Samimi,Güler yüzlü her daim müziğin içinde olan genç  sanatçı dostum Oğuzhan  OKUMUŞ. Kendisi ile müziğe ve hayata dair  güzel  bir  söyleşi  gerçekleştirdim.

VAHAP        : Oğuzhan  OKUMUŞ seni tanıyabilir miyiz?

OĞUZHAN : Memleketim Rize/Çayeli olup,  07 Nisan 1997 İstanbul/Üsküdar’da doğdum. Tulumla tanışmam  ilk  olarak  yöresel  köy  düğünleri  ile  gerçekleşmiştir. Lise yıllarında tulum öğrenmeye başladım.Bir süre sonra;arkadaşlarım ile ”GRUP MAPAVRİ” Kurup; 2015 yılında sokak müziğine başlamıştır. Sokağın her zaman bir öğretici olduğunu bilip ondan bir şeyler öğrenmeye çalıştım. 2017 yılında arkadaşlarım ile beraber “GRUP SEVDALİ” Kurdum. İstanbul’da büyük  kitleye eriştim. Halen İstanbul’da horon etkinliklerine devam etmektedir. 2019 yılında “GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE SENOZ KAİDELERİ” Adlı çalışmamda Senoz kaidesi için parmaklarım nav ile buluştum. 2020 yılında da yenilikleri  takip edip tulumla REMİX  tarzında müzikler çıkarttım. Şuanda  da  Tulum  eğitimleri  verip yeni  tulumcular  yetiştirmeyi  hedeflemekteyim…

VAHAP        : Çocukluğunda yapmayı en çok sevdiğin şey neydi?

OĞUZHAN : Oyunlar  oynamak…

VAHAP        : Çocukluğunda  unutamadığın bir anı bizimle paylaşır mısın?

OĞUZHAN  : Üç  arkadaş aynı bisiklete binmiştik ve frenler patlamıştı. Sonra bir kaza geçirdik. Ben diz kapağımdan yaralandım ve kemik  gözüküyordu. Arkadaşıma  da  bisikletin boynuzu  girmişti. Bu olay hiç aklımdan çıkmıyor. Kemik  bembeyazdı  ve  görünce  çok  korkmuştum.

VAHAP          : Kaç yaşında Tulum çalmaya başladın? Tulum çalmayı kimden öğrendin?

OĞUZHAN    : 17 Yaşında kendim öğrendim.

VAHAP           : Tulum en zor enstrümanlardan biri! Çalarken yorulduğun oluyor mu? Hangi türde çalıyorsun?

OĞUZHAN      : Evet sonuçta nefes veriyoruz. Kendi  yöremize  ait  olan Karadeniz  ve  Rize.

VAHAP            : Ailede senden başka enstrüman ile uğraşan var mı? Neden başka bir alet değil de! Tulum?

OĞUZHAN      : Ailemde başka yok. Yöremi temsil ettiği için Kültürel Miras.

VAHAP            : Hayalin ne? Gerçekleştirebildin mi?

OĞUZHAN      : Sadece müzik yaparak geçimimi sağlamak ve önce Türkiye’de sonra da Dünya’da kendimi tanıtmak…

VAHAP             : Sevginin azaldığı, Aşkın dillerden düşmediği bu zamanda! Senin için hangisi ağır basıyor? Neden?

OĞUZHAN        : Bu zamanda sevgi ya da Aşkın olduğunu düşünmüyorum. Çıkar ilişkileri dolu her şey.Eskiden  güzeldi.

VAHAP                : Sevgiyi  üç  kelime ile özetler misin?

OĞUZHAN          : Alışkanlık,Mutluluk,Üzüntü…

VAHAP                : Gençler  neden  anlaşılmıyor? Gençler  nasıl  anlaşılmalı?

OĞUZHAN          : Şu anki  gençleri  anlamak  için dinleyicilerinde  genç  olması  gerek.Çünkü; diğer türlü onlar gibi düşünmezler… Şuan ki  nesil  zevke  dayalı  ve  istedikleri  iki  şey  var: EĞLENMEK  ve  ZEVK  ALMAK…

VAHAP                 : Son olarak; Genç  bir Tulum Sanatçısı olarak, Senin  gibi  müziğe ilgi duyan  bu mesleği  icra  eden  yada  bu  mesleği  icra etmek  isteyenlere  neler  söylemek  istersin?

OĞUZHAN           : Hangi sanat  olursa  olsun! Asla pes  etmemeliler…Kimsenin kötü yorumuna  kulak  asmamalı ve iyi yorumlarıyla da kendilerini  Salıvermemeliler… Çok çalışmalı. Asla yerinde saymamalı ve  sürekli  farklı yollar çizmemeliler…

VAHAP                  : Sevgili dostum Oğuzhan OKUMUŞ. Onca iş yoğunluğuna rağmen bana zaman ayırıp;  ZAMANA  YOLCULUK’a  konuk olup  verdiğin samimi  cevaplar için teşekkür  ederim. Müzik hayatında  başarı  dolu yıllar diliyorum…

OĞUZHAN             : Saygı değer  Yazar&Şair  Abdulvahap  UNCU. Gençler alanında yaptığın çalışmaları büyük bir ilgi ile takip ediyorum. Bana bu güzel  söyleşide  yer  verdiğin  için teşekkür  eder, Çalışmalarında  başarı dolu yıllar diliyorum…

 

 

]]>
Sat, 29 Oct 2022 22:11:22 +0300 KUM SAATİ YAZARI
ZAMANA YOLCULUKTA GENÇ BİR KUAFÖR https://edebiyatblog.com/zamana-yolculukta-genc-bir-kuafor https://edebiyatblog.com/zamana-yolculukta-genc-bir-kuafor

ZAMANA YOLCULUKTA GENÇ BİR KUAFÖR

Bugünkü zamana yolculuğun konuğu;Samimi ,Güler yüzlü aynı zamanda! Kendi işinin dışında gençleri  Usta  olma  yolunda  eğiten,”ÖNCE MÜŞTERİ MEMNUNİYETİ” İlkesini benimseyen Ercan Kuaförün sahibi genç dostum Ercan YAMAK.Kendisi ile iş ve yaşama dair güzel bir söyleşi gerçekleştirdim…

VAHAP : Ercan YAMAK seni tanıyabilir miyiz?

ERCAN:  1994 Mardin doğumlu olup,Kuaförlük yapıyorum.Meslek aşkına küçük yaşta merak saldım.On bir yaşımda bir kuaför dükkanında çırak olarak işe başladım.

VAHAP : Çocukluğunda yapmayı en çok sevdiğin şey neydi?

ERCAN:  Çocukluğumda en çok futbol oynamayı  ve  Bisiklet sürmeyi  severdim…

VAHAP : Çocukluğunda unutamadığın bir anı bizimle paylaşır mısın?

ERCAN: Yeni bisiklet aldığım an! Unutamadığım en özel  anımdı…

VAHAP : Kaç yaşında ve nasıl öğrendin mesleği?

ERCAN: On altı yaşımda öğrendim. Çocukluğumdaki hayalimdi bir ustanın yanında bu mesleği öğrendim ve gerçekleşti.

VAHAP : Kuaförlük zor bir meslek.Müşterilerini nasıl karşılıyorsun?

ERCAN : Müşterilere her zaman güler yüzlü,Samimi  ve işinde dürüst biri olmak için gayret ettim ve etmeye  devam  ediyorum…

VAHAP: Neden başka meslek değil de! Kuaförlüğü seçtin?

ERCAN : Merakım her zaman saç üzerineydi.Kendi saçımı sürekli  değişik  şekil yapardım.

VAHAP : Kendi işinin patronu olduğun gibi! Gençlere örnek olup,bu mesleği gençlere nasıl sevdiriyorsun?

ERCAN:  Genç  arkadaşlara  ilgi ile,Bıkmadan ve sabırla öğretmeye çalışıyorum.Ben onlara o şekilde yaklaştıkça! İlgileri bu mesleğe daha da artmış oluyor…

VAHAP : Gençler anlaşılıyor mu? Nasıl  anlaşılmalı?

ERCAN : Şuan ki gençlerin bir meslek hayali yok denecek kadar  acı… Ben hayatın gerçeklerini onlara anlatmaya çalışıp! O şekilde anlamaya çalışıyorum…

VAHAP : Bu mesleğin en büyük sırrı ne?

ERCAN: Geniş ve sabırlı olmak bu mesleğin en büyük sırrıdır.

VAHAP : Sevginin azaldığı, Aşkın dillerden düşmediği bu zamanda senin için hangisi ağır basıyor? Neden?

ERCAN : Aşk ve Sevgi birbirini tamamlayan duygulardır…Kimileri için bir hevestir AŞK.SEVGİ  her zaman  daha  kalıcıdır…

VAHAP : Sevgiyi üç kelime ile özetler misin?

ERCAN : İlgi,Samimiyet ve Emektir…

VAHAP : Takım tutuyor musun? Hangi takım taraftarısın?

ERCAN : Evet tutuyorum. FENERBAHÇE.

VAHAP : Son olarak; genç bir kuaför olarak senin gibi bu mesleği icra eden ya da bu mesleğe  gönül vermiş ,Bu mesleği  icra etmek isteyenlere neler söylemek istersin?

ERCAN : Bu meslek her zaman var olan bir meslek.Bu işi yaparken sosyal hayatını da  unutmayacaksın…İşimiz zor  bir meslek ama! Süreklilik gerektiren bir meslek  bu…

VAHAP : Sevgili dostum Ercan YAMAK. İş  yoğunluğun arasında bana zaman ayırıp, ZAMANA YOLCUK’a  konuk olup; Verdiğin samimi cevaplar için teşekkür ederim.İş hayatında güzel günler dilerim…

ERCAN : Saygı değer Şair&Yazar Abdulvahap UNCU.Bana bu güzel anı benimle paylaştığın için ve ZAMANA YOLCULUK’a konuk ettiğin için teşekkür ederim. Ayrıca gençler alanında yaptığınız çalışmalar takdire şayan…

SAYGILARIMLA…

]]>
Sun, 23 Oct 2022 21:18:53 +0300 KUM SAATİ YAZARI
ZAMANA YOLCULUKTA GENÇ BİR ÜNİVERSİTELİ https://edebiyatblog.com/zamana-yolculukta-genc-bir-universiteli https://edebiyatblog.com/zamana-yolculukta-genc-bir-universiteli

ZAMANA   YOLCULUKTA   GENÇ   BİR   ÜNİVERSİTELİ

  Bugünkü   zamana   yolculuğun   konuğu   başarılarla dolu  bir  hayatın   peşinden   koşan  , örnek  davranışlarıyla   arkadaşlarının  takdirini  kazanan  hayallerinin   peşinden   koşan ,  genç  üniversite  öğrencisi   Mustafa   KARADEMİR  .  Kendisi   ile  hayata   dair  hoş  seda  bir  sohbet   gerçekleştirdim .

BEN               :  Mustafa   seni   tanıyabilir  miyim  ?

MUSTAFA     :  1996  Malatya  doğumluyum  . İlk  ve  orta  öğretimimi  burada  tamamladım  . Şuan  üniversite  son  sınıfta  Din Kültürü  ve  Ahlak  Bilgisini  okuyorum  .  Futbol   takımı   olarak  Malatya spor  .

BEN               :    Çocukluğunda   yapmayı   en   çok   sevdiğin  şey  neydi   ?

MUSTAFA     :   Çocukluğumda   en   çok   arka   mahallenin  çocuklarıyla  mahalle  maçı  yapmak  en sevdiğim  şeydi  .

BEN                :  Seninle   her   konuştuğumda   hayalin   olduğunu   söylüyorsun  .  Hayalini   söyler  misin  ?

MUSTAFA      :  Hayalim önce  asker  olmak  ,  sonra  rütbeli   asker   olarak   subay   olarak  kalmak  .

BEN                 :  Neden   rütbeli   asker   olmak   istiyorsun  ?

MUSTAFA       :  Rütbeli   asker  çünkü  ;  son   yaşanan  olaylar   dahil  hayatım  boyunca   hep  vatansever   olarak   yetiştim  .  Bu  ülkenin  evladı   olarak  ,  bu   görevi  hakkıyla   yapabileceğimi  düşünüyorum    üstelikte    kendime   uygun   görüyorum   .

BEN                  :  Çocukluktan  gelen  bir  şey  mi  ?

MUSTAFA        :  Çocukluktan    gelen  bir   merakım   var  .  Çocukken   asker   oyuncaklarla   oynarken  hep  sevinirdim  .

BEN                  :   Üniversiteli   olmak  ,  üniversite   okumak   nasıl   bir  duygu  ?

MUSTAFA       :   Üniversiteli   olmak   başlangıçta   cazip   geliyor  .  Ama  ,  daha  sonraları  hala  küçük  olduğunu   anlıyorsun  .  Çünkü   hala   ekonomik   özgürlüğün  yok  .  Bence  üniversiteli   olmak  sonraları   bir  ayrıcalık   olmaktan  çıkıyor  .  Elbette  ki ;  üniversite   okumak   güzel   okumanın  her  türlüsü   güzel   çünkü  bilgi   güçtür     Onu  elinde  tutan  gücün  sahibi  olur .  Dediğim  gibi  , üniversite   başlarda  güzel  bir  duygu  başlıyor  ama  sonra  o   duygu  yok  oluyor  .

BEN                 :  Sevgi  mi ,  Aşk     senin   için  hangisi  daha  ağır  basıyor  ?

MUSTAFA       :  Bence  Aşk  ,  Aşk  benim  için  daha   ağır  basıyor  . Sevginin  olduğu  yerde  her zaman   aşktan   söz   edemeyiz   .  Çünkü , aşk  derindir  .  Aşk  varsa  sevgi  kesinlikle  vardır  .  Bir  şeye    nesneye    birine   her   ne   olursa   olsun   sevgi   besleyebiliriz   .  Ama   o  şey   için  fedakarlıklarda   bulunacaksak  ,  sevgi   yetmeyebilir    Aşk  besliyorsak  , fedakarlıklarda  bulunuruz .  O  yüzden   aşk  sevgiyi  de  kapsayan  daha  geniş  bir  olgudur  . 

BEN                :   Sevgiyi   üç   kelime   ile   özetler  misin  ? 

MUSTAFA               :  Koşulsuz  kabul  , Güven ,  Saygı .

BEN                          : Sevdiğin   insanda  hangi  özellikleri   ararsın  ?  Senin   için  olmazsa   olmaz  dediğin   şey   ne  ?

MUSTAFA               :  Sevdiğim   insanda   olmazsa   olmaz   dediğim   şey  yalan  söylememesidir  .  Yalana  tahammülüm  yoktur  .   Çünkü  ,  yalan   yalanı  doğurur   ve   güveni   yok   eder     Sevdiğim  insanda   olması   gereken   özellikler  ;  güven  duymalı  ,  karşısındakine   saygılı  olmalı ,  açık  sözlü  olmalı ,  düşüncelerini   karşındakini   onaylamak  için  değil ,  açıkça  söylemelidir 

BEN                         :  Son  olarak , üniversiteli   bir  genç   ve   örnek   bir   insan  olarak  ,  senin   gibi  üniversite   okuyan   ve   mezun   olan   gençlere   ne   demek   istersin  ?

MUSTAFA               :  Eğer   üniversite  okumak  istiyorsanız  ,  bunu   meslek   seçimi      imkanı   olarak  görmeyin  .  Bunu  kendinizi    geliştirmek   için  isteyin  .  Kendinizi   geliştirirseniz  başarırsınız    Üniversite   okumak   istiyorsanız  mutlaka  , yeteneğinize  ve  ilgi  alanınıza  önem  gösterin  .  Çevrenin    yönlendirmesine   asla   izin   vermeyin  

BEN                          :  Sevgili  Mustafa  sınavlara  yoğun  olarak  hazırlandığın  bu  dönemde  bana  değerli  zamanını  ayırdığın  için  teşekkür  ederim  .  Derslerinde  ve  sınavlarda  başarılar  dilerim 

MUSTAFA               :  Asıl   ben  teşekkür   ederim  .  Bana  zaman  ayırıp  benimle  keyifli  bir  sohbet gerçekleştirdiğin   için .  Çalışmalarında  başarılar  dilerim 

 

]]>
Sat, 15 Oct 2022 22:35:56 +0300 KUM SAATİ YAZARI
ZAMANA YOLCULUKTA GENÇ BİR UÇURTMA SANATÇISI https://edebiyatblog.com/zamana-yolculukta-genc-bir-ucurtma-sanatcisi https://edebiyatblog.com/zamana-yolculukta-genc-bir-ucurtma-sanatcisi   UÇURTMA  SANATÇISI

Zamana  yolculuğun  bugünkü  konuğu ;Çocukluğundan beri  tutkun olduğu uçurtmaların peşinden koşan,Çocukların  hayalini  süsleyen  uçurtmaları  gökyüzü  ile  yakınlaştıran, Kendi  alanının dışında  Uluslararası  alanda  ün salmaya   başlayan,Uçurtma  Atölyesi  kuran Sanatçısı  dostum   Zahit   MUNGAN. Kendisi ile yaptığı  uçurtmalar  ve  yaşama  dair güzel  bir söyleşi  gerçekleştirdim.

VAHAP  :  Sevgili  Zahit  MUNGAN      yoğunluğuna   rağmen   beni  kabul  ettiğin  için  teşekkür  ederim  .

 ZAHİT  :  Asıl  ben  teşekkür   ederim   kıymetli  zamanını   bana  ayırdığın için …

 VAHAP:  Zahit  MUNGAN   seni   bir  çok   kişi  tanıyor  ama ; Tanımayanlar   için  kendinden   biraz  bahseder  misin  ?

 ZAHİT  :  1991 Mardin  doğumlu  olup ,İlk  ve  Orta  öğrenimimi  Mardin ’de  tamamladım . Tarih  kokan  dört   kültürü  bir  arada  tutan   güzelim   şehirde   çocukluğumu  ve   gençliğimi  geçirdim  ve geçirmeye   devam  ediyorum 

 VAHAP  :  Çocukluğunda  en   çok   yapmayı   sevdiğin  şey  neydi  ?

 ZAHİT  :  Çocukluğumdan  beri  uçan  her şeye  ilgim  vardı .  Bu   yüzden   uçurtmayı  çok severim  .

VAHAP :  Uçurtma  hevesi  nasıl  başladı  ?

 ZAHİT   :  Mardin’ de  hiç  eksik  olmamış  uçurtmaların  ayrı  bir  yeri  var  .  Bu  kale  şehrinde  tek  bir  gün  uçurtmasız  geçmemiştir  .  Mardin   sokaklarında   gezinirken   gökyüzüne   baktığınızda , mutlaka   gözünüze   uçurtmalar  ilişir .  Çocukluğumdan   bu  yana  uçurtma  aşkım  hiç  bitmedi  bitmeyecekte     Daha  sonra  internette  yaptığım  araştırmalarla , modern  uçurtmalara  geçiş  yaptım  .

  VAHAP :  Benim  bildiğim  kadarıyla  uçurtmanın  dışında  resim  sergisi  de  düzenliyorsun  bu konuda  ne demek  istersin  ?

 ZAHİT  :  Uçurtmanın  dışında  resim  değil de ;   fotoğraf   sergisi   düzenliyorum  . Biraz  bahsedeyim  istersen ?

 VAHAP :  Tabi ki.

 ZAHİT  :   Uçurtmaya  yaptığım  özel  bir  düzenekle  bağladığım  DSRL   fotoğraf  makinesi   ile  Mardin’ i  gökyüzünden  tarihi  mekanları  resmediyorum . Bunları  Adana , İstanbul  ve Mardin’de  sergiledim  . Aynı   zamanda   Mardin’i  360  derece   hava  çekimi   yapmaktayım 

 VAHAP :   Hayalin  ne  ?  Gerçekleştirebildin  mi  ?

 ZAHİT   :   Hayalim  bir  uçurtma  ile  insan  uçurtmaktı  bu  hayalimi  gerçekleştirdim  .

 VAHAP :   Çok   değerli  sanatçı  dostların  olduğunu  biliyorum  . Bunlardan  bir  kaçının  ismini  söyler  misin ?

ZAHİT  :  Hollandalı  Albert   THİNKS  , Yeni  Zelandalı  Peter  LYNN   bunun  yanında  ;  İsmet  YEDİKARDEŞLER  , Sadettin  NOYAN   ve  Murathan  MUNGAN  yer  almakta  .

 VAHAP :  Hangi  festivallerde  yer aldın

 ZAHİT  :  Türkiye’nin   bir   çok  yerinde  ulusal  ve  uluslar arası  festivallere  öncülük  ettim  . Tayland , Malezya  , ve Hindistan’da festivallere  katıldım .

VAHAP :  Sevgiyi   üç  kelime   ile   özetler  misin  ?

ZAHİT   :   İyilik  , dostluk   ve  mutluluk  .

VAHAP :  Son  olarak   bir  sanatçı   olarak  gençlere  ne  tavsiye  edersin  ?

ZAHİT      :  Gençlerin   bir  hobisi  olmalı .  Ayrıca ;  başarılı  ,  aktif ,  üretken  , yaratıcı  ve  farkındalık  yaratan  bireylerin   çoğalmasını  arzu  ediyorum  

VAHAP : Sevgili dostum  Zahit MUNGAN. Onca yoğunluğuna rağmen beni kabul edip,ZAMANA YOLCULUK’a  konuk  olduğun  ve  verdiğin  samimi  cevaplar  için teşekkür  ederim. Çocukların hayalini ömür boyu gerçekleştireceğin yılların olsun…Çalışmalarında başarılar dilerim…

VAHAP : Şair& Yazar ve aynı zamanda değerli dostum  Abdulvahap UNCU. Bu güzel söyleşiye beni kattığın ve ZAMANA  YOLCULUK’a çıkardığın için teşekkür ederim. Ayrıca gençler alanındaki çalışmalarını hayranlıkla takip etmekteyim.Bundan sonraki çalışmalarında başarı dolu yıllar diliyorum…

       

]]>
Tue, 13 Sep 2022 23:36:31 +0300 KUM SAATİ YAZARI
ZAMANA YOLCULUKTA GENÇ BİR ŞAİR https://edebiyatblog.com/zamana-yolculukta-genc-bir-sair https://edebiyatblog.com/zamana-yolculukta-genc-bir-sair

ZAMANA YOLCULUKTA GENÇ BİR ŞAİR

Bugünkü Zamana Yolculukta; Sevecen,Heyecanlı kendini şiire adamış  aynı zamanda  Şiirler yüreğin sesi  diyen,SOLMUŞ  ŞİİRLER adlı kitabı kaleme alan genç meslektaşım Şair Kağan İbrahim KIZIL. Kendisi  ile  şiir dünyasına  bir  yolculuk  yapmak  ve  yaşama  dair  güzel  bir söyleşi  gerçekleştirdim.

VAHAP  :  Kağan İbrahim KIZIL seni tanıyabilir miyiz?

KAĞAN :  05.09.2002 yılında Mersin’in  Tarsus ilçesinde doğdum.İlk yazmaya başladığım zaman  Aylardan  Haziran, yaş olarak  on sekiz  yaşındaydım. H er zaman hayalleri olan ve hayallerinin peşinden koşan birisiyim. Hayallerimden birisi! Şiir kitabı çıkartmaktı. Zor da olsa; kitabımı çıkartmayı başardım. Diğer hayallerimden birisi de! Roman yazmak. Asıl en büyük hayalime gelince! Güzel eserler  bırakmak  ve  güzel  işlere  imza atmak…

VAHAP : Çocukluğunda  unutamadığın  bir anı  bizimle  paylaşır mısın ?

KAĞAN : Yastıklarla kale yapardık. Karşılıklı oradan birbirimize terlikler  fırlatırdık.

VAHAP : Çocukluğunda  yapmayı  en  çok sevdiğin şey neydi ?

KAĞAN : Çocukluğumda  en  çok  resim  çizmeyi  severdim. Aslında ; Yine  boş  zamanlarımda  çizmeyi  seviyorum.

VAHAP : Roman,Hikaye,Macera  vesaire…  Yazmak  varken! Neden  şiir  yazdın ?

KAĞAN : Aslında  roman  yazıyorum  demeyelim de! Ufak  tefek  karaladığım  oldu. O sırada  şiirde yazıyordum.Bir platformda yazılarımı  paylaştım. Gördüm ki! Şiirlerim çok beğeniliyor  ve  şiir  yazma  yeteneğimin  olduğunu  keşfettim. Böylece  şiir yazmaya  karar  verdim. Yani  roman yazmak bir dünya  yaratmak gibi çok ciddi  bir iş. Kötü yazıp ta; Edebiyatı  incitmek  istemedim. Kötü yazarım kötü dünya  yaratayım  deyip te; yazmayı bırakmak  istemek  yerine! Şiir yazıp  kalemimi  güçlendirmek istedim. Böylece kalemimi  roman yazmaya  ve romanım  için daha iyi bir dünya  yaratabilirim diye  şiir yazmaya karar verim.

VAHAP : Şiirin unutulmaya  yüz  tuttuğu  bu zamanda; Şiiri  yaşatmak  ve hep  yaşaması için  çaba göstermek gerekir. Bu  konuda  neler  söylemek  istersin?

KAĞAN : Aslında  günümüzde  pek  şiir  okunmuyor. Tek şiirde  değil! Kitap  okuma oranı da  az olduğu için kısa  yazıyı  bile  okumadan  geçiyoruz. Yani; Şiiri yaşatmak  ve  sevdirebilmek  için insanlara  şiirleri sesli  halini  dinletebiliriz.Böylece şiir okumaya  teşvik edebiliriz…

VAHAP : Genç  yaşta  şair  olmak, Şiirler  yazmak, Aynı zamanda  kitap yazarı olmak nasıl  bir  duygu? Sana  neler  hissettiriyor ?

KAĞAN : Genç  yaşta  şair  olmak, Şiirler yazmak  aynı zamanda  kitap yazarı olmak  güzel  bir duygu. Ayrıca  kitabımı okuyanlardan  gelen güzel  mesajlar  ayrı bir  duygu veriyor. Nasıl anlatsam ki! Bir haber  beklersin  o  haber olumlu  olup; size  ulaşmıştır. O  an! Kalbinizde  uçmayı bilmeyen  kelebekler  uçar  gibi olur.

VAHAP : Çok enteresan  bir isimle bir eser yayınladın. Şiirler neden  solar?

KAĞAN : Yaprağa  yazılan  şiir, Duvara  yazılmış  yazıya  benzer… Şiirler ya da  Yazılar  zamanla  değişen  kelimelerin  anlamına  benzer…Kıymet  vermesek! Okumazsak! Kitabın yapraklarına  bakıp okumazsak! Gün geçtikçe  yazılar  bazı kelimelerin  anlamı gibi  yavaş  yavaş  solmaya mahkum  olur. Yani  ben  şiirlerim kıymet  bulsun diye böyle bir düşünce ile şiirlerimi solmadan evvel soldurmaya  karar verdim. Kitabımın adı böylece  ortaya  çıkmış  oldu.

VAHAP : Hayalin ne ? Gerçekleştirebildin mi ?

KAĞAN : Hayallerimi  yavaş  yavaş  gerçekleştiriyorum. Gerçekleştirdiklerim  oldu. Tabi  hayalim var! Başardıklarım ve  başarmaya çalıştığım küçük işler sayesinde  hayalime  ulaşmaya  gayret  ediyorum.

VAHAP: Sevginin  azaldığı, Aşkın  dillerden  düşmediği  bu zamanda senin için hangisi  ağır basıyor ? Neden ?

KAĞAN : Benim  için sevgi  ağır basıyor. Çünkü; Sevmek ve  sevebilmek aşkın temeli . Sevgi yoksa ! Aşk ta  yoktur…Yani  kısacası; Sevgi aşkın can suyu. Sevgi  tek  başına  aşkı ayakta  tutamaz… Sevgi Aşka  sadakat ve güven verir…

VAHAP : Sevgiyi  üç  kelime  ile özetler  misin ?

KAĞAN : Sadakat , Güven, Fedakarlık…

VAHAP : Son olarak; Genç bir yazar olarak, Yazmak isteyen  yada  bu  mesleğe gönül vermiş  olan  genç  yazar arkadaşlara  neler söylemek  istersin?

KAĞAN : Yazmak çok  ciddi bir iş aslında bu işe başlamadan evvel  araştırmalarını ve kelime haznelerini  genişletmelerini  isterim. Daha  önce belirttiğim gibi; Önemli  olan  bir yerden  başlamaktı gayem.Yazmak isteyenler bir yerden  başlamalı.Ellerine  kalem  kağıt alıp, Karalamamalı…ilk denemede illa ki güzel eserler ortaya çıkmayabilir. Güzel eserler çıkmaz da  demiyorum !

 Araştırdıkça bilgi  hazneniz  gelişir.

Bilgi  hazneniz  geliştikçe  kaleminiz.

Kaleminiz  güçlendikçe  daha iyi  eserler ortaya çıkabilir…

En  önemlisi; bu işe  başlamadan evvel  inanmalı, Pes  etmemeli…

VAHAP : Sevgili  Genç  Meslektaşım ve Şair dostum Kağan İbrahim KIZIL. Bana zaman ayırıp, ZAMANA  YOLCULUK’a  konuk olup;Verdiğin samimi cevaplar için teşekkür ederim. Şairlik yolunda başarı dolu yıllar dilerim…

Şiirle kal…

KAĞAN : Saygı değer Ustam ve değerli meslektaşım  Abdulvahap UNCU. Öncelikle; beni ZAMAN YOLCULUK ‘a  çıkardığın  için daha sonrasında ; Gençlerin önünü  açmak  yüreklerine  hapsolan duyguları  senin aracılığınla dışarı vurmak adına yaptığın bu güzel çalışma için teşekkür ederim. Eserlerini ve kitaplarını büyük bir ilgi ile takip etmekteyim. Çalışmalarında başarı dolu yıllar seninle olsun…

]]>
Sat, 10 Sep 2022 21:43:56 +0300 KUM SAATİ YAZARI
ZAMANA YOLCULUKTA GENÇ BİR İŞLETMECİ https://edebiyatblog.com/zamana-yolculukta-genc-bir-isletmeci https://edebiyatblog.com/zamana-yolculukta-genc-bir-isletmeci +

ZAMANA  YOLCULUKTA  GENÇ  BİR  İŞLETMECİ

Bugünkü  zamana  yolculuğun konuğu; İnsanlarla iletişimi seven,Güler yüzlü,Samimi ve hoş sohbeti ile doğal bir insan olan genç bir cafe  işletmecisi  Azat  ALTAY. Kendisi ile kendi doğal mekanında güzel bir söyleşi  gerçekleştirdim.

VAHAP  : Azat ALTAY seni tanıyabilir miyim?

AZAT     : Aslen Mardinli olup,Diyarbakır doğumluyum.Yirmi beş yaşındayım. İnşaat teknikerliği mezunu olup,üç senedir işletmecilikle uğraşıyorum.

VAHAP  : Çocukluğunda yapmayı en çok sevdiğin şey neydi?

AZAT      : Çocukluğumda en çok ressam olmak istemiştim.

VAHAP   : Çocukluğunda unutamadığın bir an var mı?

AZAT       : Aslında unutamadığım çok an var. Ama, abimin vefatından çok etkilendim. Sanırım! o etki hala devam ediyor. Birde,bir kuşum vardı.Altı yaşındayken sakatlanmıştı.damda hava alsın diye biraz gezsin istedim.Damdan aşağı düşünce,peşinden koşup atladım ve ayağımı kırdım.

VAHAP    : Cafe açmak nereden aklına geldi?Daha önce hangi mesleği icra ediyordun?

AZAT        :Aslında cafe açmak gibi bir planım yoktu. Daimi müşterisi olduğum cafenin sahibinden böyle bir teklif aldım.Zaten aşina olduğum bir iş sayılırdı.Daha lisede iken, küçükte olsa bir cafem vardı.Öncesinde Üniversite öğrencisiydim ve restorant  işletiyordum.

VAHAP    : Cafenin isimi ilgi çekici ve  aynı zamanda güzel.”KÖYDEN KAHVALTI CAFE” neyden esinlenerek bu ismi verdin? Cafede hangi hizmetleri veriyorsun?

AZAT        : “Köy benim için işlenmemiş Mücevherdir”.Şuan hala ailemle köy diye tanımlayabileceğimiz bir mahallede yaşıyorum. Her zaman orada yaptığım kahvaltının tadı bir başka olur.Eğer insanlarda ömürlerinde bir kere o tadı almışlarsa,ismi  görünce hoşlarına gider diye düşündüm. Hizmetime gelince; otuz üç çeşit serpme  kahvaltı hizmetimiz var.Aynı zamanda oyun salonumuz ve aperatif yiyecek  servisimiz  mevcut.

VAHAP    : Bir cafe işletmecisi olarak,müşterilere ilk verilmesi gereken hizmet nedir? Müşterilerin görüşü senin için önemli mi?

AZAT        : Müşteriye ilk verilmesi gereken iki şey vardır.

Birincisi; Güleryüz,Samimiyet göstermek.

İkincisi; Açtığın mekanın profesyonel bir mekan olduğunu müşteriye hissettirmek.

Kesinlikle görüşleri çok önemli. Görüşleri olacak ki işletme daha iyi bir hizmet verebilsin.

VAHAP    : Sevginin azaldığı,Aşkın dillerden düşmediği bu zamanda senin için hangisi ağır basıyor? Neden?

AZAT    : İçinde Aşk olan sevgi benim tercihim. Çünkü benim için ikisi de, tek başına biraz eksik kalır.Sevgi, Sadakat,Delilik. Bence insan ikisini de beraber yaşamalı…

VAHAP  : Sevgiyi üç kelime ile özetler misin?

AZAT      : Güven, Sadakat, Bağlılık…

VAHAP   : Hayalin ne? Gerçekleştirebildin mi?

AZAT       : Çok hayalim var. Gerçekleştirdiklerimde oldu. Gerçekleştiremediklerimde. Ama, ailesi ve çevresinde saygın biri olmak, en büyük hatta! Tek hayalim diyebilirim.

VAHAP    : Gençliğin en büyük sorunu ne?

AZAT        : Hayatı neden yaşıyoruz? Amacımız ne? Bence gençliğin en büyük sorusu bu olmalı…

VAHAP     : Hangi zamanda yaşamak isterdin? Neden?

AZAT         : Eski zamanın birinde. Hangi  zaman dilimi olduğu fark etmez. Sadece her zaman olduğum zamandan  önceki zamanlarda yaşamanın daha kolay olduğunu düşünürüm. Belki de değildir!

VAHAP      : Son olarak  genç bir cafe işletmecisi olarak, Senin gibi bu işi severek yapan ya da yapmak isteyen genç arkadaşlara neler söylemek istersin?

AZAT          : Sadece cafe olarak sınırlamak istemiyorum.Söyleyeceğini yapacaklarına inandıkları hiçbir işten korkmasınlar. Belki çok zor bir başlangıç  olacak  ama,hep mutlu olacaklar…

VAHAP       : Sevgili dostum Azat  ALTAY. Bu güzel mekanda seninle sohbet etme imkanını verdiğin için ayrıca, zamana yolculuk sayfama konuk olup samimi cevaplar verdiğin için teşekkür eder, işlerinde bol kazançlı günler dilerim…

AZAT           : Saygı değer Abadulvahap Uncu. Gençleri anlamak,onlara yol göstermek ve onların kendilerini özel hissetmeleri adına yaptığın bu güzel söyleşi için asıl ben teşekkür ederim. Ömür boyu çalışmalarında başarılar dilerim…

 

 

]]>
Sat, 30 Jul 2022 16:34:27 +0300 KUM SAATİ YAZARI
ZAMANA YOLCULUKTA GENÇ BİR MÜHENDİS https://edebiyatblog.com/zamana-yolculukta-genc-bir-muhendis https://edebiyatblog.com/zamana-yolculukta-genc-bir-muhendis

ZAMANA  YOLCULUKTA     GENÇ     BİR    MÜHENDİS

 Bugünkü  zamana  yolculuğun  konuğu  samimi, Güler yüzlü,İnsan  ilişkilerinde başarılı  Karadeniz    Teknik  Üniversitesi   Jeoloji  Mühendisliği  bölümü  mezunu  Emre  KESEN. Kendisi  ile hayata  dair    söyleşi  gerçekleştirdim. 

VAHAP   :  Emre  KESEN  seni  tanıyabilir miyim?

EMRE     : 1989 Batman  doğumluyum. İlk ,Orta   ve   lise öğrenimimi  Batman’da  tamamladıktan    sonra;  Karadeniz  Teknik  Üniversitesi   jeoloji   mühendisliği  bölümüne   yerleştim . Dört  yıllık   öğrenim   süresinde   okulu  bitirdim. Şuan  özel  bir  şirkette   işimle  yakından  alakası  olmayan bir    pozisyonda   çalışmaktayım. 

VAHAP  :  Çocukluğunda   yapmayı   en   çok   yapmayı  sevdiğin  şey  neydi ?

EMRE     :  Çocukluğumu  pek  hatırlamam  ama! Dışarıda  oyun  oynamaktan  keyif  alırdım.

VAHAP   :  Hayalin  ne ? Gerçekleştirebildin  mi ?

EMRE     :  Hayalim  her  zaman  iyi  bir   müzisyen   olmaktı  ama ! Bu  işi  profesyonelliğe   taşıyamadım . Çünkü ; Doğru  yönlendirmelerim   olmadı… Ama! Müzikten  de  hiç kopmadım.  Üniversitede  bateristlik   yaparak   çok   güzel  paralar kazandım.  Ayrıca; Gitar ,Bağlama  çalabiliyorum. Yani kısaca ; Müzisyenlik  benim   ruhumda  var  ama  olmadı. İnsanın  bu  hayatta     istedikleri  her zaman  olmuyor… Kısmet  değilmiş. 

VAHAP  :  Hangi  mesleği  icra  etmek  isterdin ? Neden ?

EMRE     :  Aslında  bunun   cevabını  verdim. Yine de  şöyle  devam   edeyim . 

Doğru   yönlendirilme  bu  hayatta  çok  önemli . Nedeni   ise; Bence   bir   müzisyen   eline   enstrümanı   aldığında  yaşadıkları  ve  yaşanmışlıkları ona  hayat  katarak  bu  duyguyu  insanlara   aktarabiliyor. Bundan  daha   güzel   bir   şey   olmaz… Ben  bu   yüzden   iyi   bir   müzisyen   olmayı   istedim  ama   olmadı. Ayrıca ; Ben   ritimciyim  bu  işi  amatör  yapıyorum . Profesyonel   anlamda  bu   işi   yapmak  isterdim. Hayatım  sadece  ona  odaklı  olmalıydı!...

VAHAP  :  Türkiye’de   en   çok  gezip  görmek  istediğin  yer  neresi ? Neden ?

EMRE     : Ülkenin   bir  çok  yerini  gezdiğim  için  çok  büyük  heyecanlarla  görmek  istediğim  bir    yer  pek  kalmadı.  Ama ! Yeni  yerleri  tabiki  de  keşfedip  görmek   isterim . 

VAHAP  :   Aşkın  dillerde dolandığı , Sevginin  azaldığı  bu   devirde   senin  için  hangisi   ağır  basıyor ?  Neden ?

EMRE     : Bana  kimse  Aşk’tan  ve  Sevgiden  bahsetmesin . Emin  olun  ki ; Bu  iki  şey   sadece   dillerde  kalmış . Çünkü ; Siz  sevdiğiniz   kişiye  ne  kadar  fedakarlık  yaparsanız  yapın!... Gerçek     sevgiyi   göremezsiniz .  Her  ikisi  de  bana  göre  boş   ve  yersiz … Sadece   insanların  birbirlerini   kandırdığı  dalga  geçtiği  şeyler  olmuş  artık.

 Hangi   Aşk?

Hangi  Sevgi ?

VAHAP  :  Neden   böyle  bir  tepki  verdin ? Yaşadığın  senin   unutamadığın  birşey mi  yaşadın ?

EMRE     : Ben  sevdiğim  kadın  için  ailemi  ve  asıl  mesleğimi  bırakıp  buraya  geldim. Ama ! O  ne    yaptı?  Koskoca  beş  yılı  hiçe  sayıp ; Ben  buraya  geldikten   sonra  bir  gecede  beni   terk   etti. O    yüzden  kimse  bana   Aşk  ve  Sevgi   demesin... 

VAHAP  :  O  zaman  bir  sözünde  seven   insanlara ve  Gerçekten   sevmeyi  bilenlere   gelecek     sanırım . Haksız mıyım ?  

EMRE    : Sevgi ,Aşk  karşındakine  özellikle; İnsan  olduğu  için  değer   vermek.  İnsana   aşık  olmak    onu  sevmek . Onu  sahiplenmek  benim   için  o   kadar  kutsal  ki ; Ben  bu  kutsallığı  kimseyle    tartışmam  ve  kimseye   sorgulamam... Çünkü; Ben  bu  hayatta  değer  yargılarım  Aşkım , Sevgim,  Dostlarım  ve  Sevdiklerim  için  varım. Ben  her  zaman  doğru  ne  ise ; Onu  yapmaya  çalıştım . 

VAHAP  :  Sevgiyi  üç  kelime  ile  özetler  misin ?

EMRE     : Bu  kelimenin  bende  bir  anlamı  ve  önemi   olmadığı  için, Anlamsız   ve   önemsiz     şeyleri   yorumlamayı  pek   sevmem .

VAHAP  :  Üniversite  okumak , Sonrasında  mezun   olmak  nasıl bir duygu ?

EMRE     :  Emin  olun ! Bu  zamanda  bu  sıfatın  bir  önemi   kalmamış … Etraf  mezun  olanlarla  dolu.   Mezun   olmuş  ama ! İş ,Güç  yok … Ne  yapayım  böyle  bir  mezuniyeti . Tabiki de ! Okumak   güzel   bir  duygu  ama ! Okul  biterken  de  bir  yerlere  gelebilmeli .

VAHAP  :  Neden   Jeoloji  Mühendisliği ?

EMRE     : Bir  nedeni   yok  aslında. Üniversite  okumak  için  gittim. Eğer ki ; Sonucun  bu  şekilde   olacağını  bilseydim !... Emin  olun  gidip okumazdım.

VAHAP  :  Son  olarak ; Genç  bir  Mühendis   olarak  senin   gibi  bu  bölümü  okuyan   ya  da  başka   bir  bölümde  devam   eden  ve  mezun  olan  genç   arkadaşlara  neler  söylemek   istersin? 

EMRE     :  Sadece  bu   olabilir! Doktor, Mühendis , Avukat , Çöpçü  kim  olursak  olalım… Bence  ilk    önce   insan  olmayı  becermeliyiz . Yoksa; Sıfatların  hiç  bir  önemi  yok. Önce  insana  Saygı  ve  Sevgi  gelir . Birbirimize  seviyeli  bir  şekilde   yaklaşalım ki ; Hayat  güzelleşsin  ve  insanca  yaşam  olsun…    Son  bir  şey  daha  eklemek  istiyorum :

Kürt , Türk , Çerkez , Laz  vesaire … Hangi  dine, Dile  ve  Irka  sahip  olursak  olalım! Önce  insan    olalım… 

VAHAP  : Sevgili  dostum  Emre  KESEN. Yoğun  bir  tempoda  çalıştığın bu  zamanda  bana vakit     ayırıp; Zamana Yolculuğa Konuk  olduğun  ve  verdiğin  samimi  cevaplar  için  teşekkür  ederim .  bundan  sonraki   yaşamında  ve  Çalışmalarında  başarı  dolu  yıllar dilerim.

 EMRE  : Saygı değer  Abdulvahap   Bey . Zamana  Yolculuk’a beni konuk  ettiğiniz, Bu güzel  söyleşiye konuk  ettiğiniz   için  teşekkür  ederim . İlerlediğiniz  bu  yolda  başarılarınızın  devamını  dilerim…

 

]]>
Tue, 19 Jul 2022 15:40:04 +0300 KUM SAATİ YAZARI
ŞEBNEM GÖKTÜRK VE LAVANTA BAHÇESİNİN KISA ÖYKÜSÜ https://edebiyatblog.com/sebnem-gokturk-ve-lavanta-bahcesinin-kisa-oykusu https://edebiyatblog.com/sebnem-gokturk-ve-lavanta-bahcesinin-kisa-oykusu

            YALOVA LAVANTA TARLASI

             

              Şebnem GÖKTÜRK çiçeği burnunda emekli mali müşavir, Ormanın göğsündeki arazisini hobi bahçesi  yapmaya karar vermiş; Yalova'nın çiçek diyarı olmasına rağmen, lavanta gibi önemli bir bitkinin yetiştirilmediğini fark edincede, önce 3dönüm daha sonrada 20  dönüme dönüştürdüğü hobi bahçesini lavanta tarlası olarak düzenlemiştir. Lavantayla ilgili üretimin hasatın yanısırada lavanta yağı, lavanta kesesi, lavanta çayı, lavanta buketi, çekmecelik lavanta üretimide yaparak bu konudaki eksikliğide gidermiştir. Lavanta Tarlasında sünnet düğünü, özel günlere dair resimler çekilmek üzere çok yönlü tasarım köşeler düzenlenmiş, lavanta tarlasını ziyarete gelen misafirler çay ve kahvelerini lavanta kokuları eşliğinde yudumlarken, hazırlanan sanatsal köşelerde resimler çekinip hatıralarında kalıcı yerlerini hafızalarındaysa sonsuza kadar yer ettirecek güzellikleri görme şansı bulacaklardır.

              Lavanta tarlaları kadın eliyle güzelleşmiş ve ziyaretçilerinin hizmetine sunulmuştur.

               Herkes gelip doğada meşelerin altında keyifli bir gün geçirebilir fotoğraf çekmek yada çektirmek dışında kitap okuyabilir doğayı dinleyebilir.

#lavantakokusueşliğinde #lavantayalova#lavanta#lavander#lavantatarlası#lavantabuketi#lavantahasadı #lavantafotoğrafplatosu #fotoğrafplatosuyalova #fotoğrafplatosu
https://www.instagram.com/p/CeYR32qLn2r/?igshid=MDJmNzVkMjY=

]]>
Sat, 02 Jul 2022 23:59:28 +0300 perihan Dosgül
Yazar Tolga Yalçın ile Röportaj https://edebiyatblog.com/yazar-tolga-yalcin-ile-roportaj https://edebiyatblog.com/yazar-tolga-yalcin-ile-roportaj Saçma kitabının yazarı sevgili Tolga Yalçın ile yaptığım küçük röportaja hoş geldiniz.. 

İlk olarak bize kendinizi tanıtır mısınız?

1995 yılında İstanbul’da doğdum, 13 yaşındayken ailece Ayvalık’a taşındık. Hayatımın en önemli dönüm noktasıdır belki de bu. Doğayla iç içe, kalabalıklardan uzakta dünyayı objektif bir gözle izlemeyi öğrendim, büyük resme daha kolay bakabildim daha doğrusu. Makine Mühendisi olmama ve bu alanda hala severek çalışmama rağmen yazar kimliğimle ön plana çıkmayı tercih ediyorum. Nefes almaya devam ettiğim sürece bir şeyler üretmeye de devam etmeyi istiyorum, üretimsiz bir yaşam düşünemiyorum.

İlk yazılarınızı yazmaya ne zaman ve nasıl başladınız?

İlk yazılarımı orta okulda yazmaya başladım. Kompozisyon derslerinde standart şeyler yazmaktan sıkıldığım için saçma hikayeler yazmaya başladım ve bu öğretmenlerimin dikkatini çekti, beni daha fazla yazmaya teşvik ettiler.

Neden hayattaki saçmalıklar üzerine bir kitap yazmak istediniz? 

Aslında yazdığım hayatın ta kendisi, saçmalıkları saçma olmayanlardan nasıl ayırabilirsiniz ki? Hepsi iç içe geçmiş durumda. Saçmayı çoğu zaman negatif olarak algılıyoruz ama saçmalık, evrenin çalışma şekli. Saçmalık kaos ve evren kaos. Evet düzen ve mantık var ama bu düzen ve mantık devamlı bozuluyor. Gezegenleri ve yıldızları görüyorsunuz, sonra bir gün hepsi birbirinin içine çöküyor ve ortaya bir karadelik çıkıyor, kaos, saçmalık. Atom altına indiğinizde de bu saçmalığı görüyorsunuz. Saçmalık her an, her yerde.

Yazılarınızı genellikle nerede ve nasıl yazıyorsunuz, nerden ilham alıyorsunuz? 

Genellikle evde, yazdığım yazının konusuna ve üslubuna bağlı olarak klasik, caz, metal, rap müzik dinlerken yazıyorum. Hayatta karşınıza çıkan ya da çıkmayan her şey ilham kaynağı olabilir, kesin bir şey söyleyemem ama Ayvalık’taki doğaya yakın yaşamımın çok etkisi olduğunu söyleyebilirim. 

Hiç düşüncelerinizi aktarmaktan korktuğunuz oldu mu? 

Yazmak bir mücadeledir, devamlı korkularla savaşırsınız ama sonuçta ben kazanırım ve yazarım. Bazı günler geri çekilirsiniz ama ertesi gün yine hücuma geçmek zorundasınız. Düşüncelerinizi aktaramazsanız yok olursunuz.

Saçma kitabını oluşturmanız ne kadar süre aldı? 

Yaklaşık 1,5 sene sürdü. Bazı günler 3-4 yazı birden yazdım, bazı günler başka projelerle ilgilendim ama düzenli olarak çalışmaya devam ettim.

En sevdiğiniz yazar ve kitap nedir? 

Tek bir isim ve kitap belirtmem mümkün değil ama son zamanlarda Murakami kitaplarına yoğun bir ilgim var ve özellikle 1Q84 serisini çok beğendim.

Son olarak okuyucularınızla paylaşmak istediğiniz bir şey var mı?

Saçmalamaktan korkmayın. Başarıya değil, bir eser bırakmaya odaklanın, başarı yanında gelecektir. Dünyanın en varlıklı, en güçlü insanı da olsanız bunun geçici ve bir illüzyondan ibaret olduğunu unutmayın. Hiçbir şeye sahip değilseniz kendinize sahipsiniz ve evrendeki en mükemmel makina sahip olduğunuz bu beden, kendinizi tanıdığınızda yalnız kalmayacaksınız. Bu dünyaya bir şekilde geldik ve bir şekilde gideceğiz, şan, şöhret, para, hepsi dünyada kalacak ama ürettiklerimiz, ortaya koyduğumuz sistem, değerler, yıllar boyunca devam edecek ve sonsuzlukta yankılanacak.

]]>
Wed, 08 Jun 2022 11:32:40 +0300 Nurlan EYUB
NESRİN GÜNDOĞDU İLE KISA SÖYLEŞİMİZİ DEĞERLİ EDEBİYAT BLOG OKUYUCULARIYLA PAYLAŞMAK İSTİYORUM https://edebiyatblog.com/nesrin-gundogduyla-roportaj https://edebiyatblog.com/nesrin-gundogduyla-roportaj

                   

             NESRİN GÜNDOĞDU İLE KISA BİR SÖYLEŞİ

           Nesrin GÜNDOĞDU  İyi bir anne olmanın dışında, Yoga Eğitmeni, koroda solo olarakta şarkı söyleyen, bankacı, mağazacı, öğretmen, mali müşavir, her birinde apayrı yetkinliğe sahip uğraşıları bilgi, becerisiyle başarılı olarak üstesinden geldiğini gördüm. Bütün bunları ve daha fazlasını yoga eğitmenliği sırasında tanıdığım sevgili öğretmenim Nesrin GÜNDOĞDU çok yönlü kişiliğinin yanısıra, etkili iletişimi bilgi ve becerisiyle  donanımıyla göz dolduran, çağdaş kadın statüsünün ete kemiğe bürünmüş hali diyebilirim Bir kaç yıllık tanışıklığım ve her karşIlaşmamızda canı gönülden bilgi edinip bunu paylaşması öğretmesi ve yeni başlayan kursiyerlere en başından bıkmadan usanmadan defalarca öğretmeye çalşması hayranlık uyandıran yapısıyla işte bu,eğitmen böyle olmalı dedirtiyor.

            Kısaca anlatmaya çaliştiğim Nesrin GÜNDOĞDU'yu kendi cümleleriyle  tanıyalım,   kimdir? Nelerle meşguldür?

    Her şeyden önce yaşamı kolay algılayan bir kadınım. Ya da yaşam bana hep yumuşak geçişler sundu.İştediğim şeylere ulaşma konusunda hiç endişem olmadı, belkide hırs beni tanımlayacak en son sıfat olduğu içindir. Ancak azimle çalışmak, yaşamı güzelleştirmek, hayatı zevkle, konforla yaşamak için elzemdir. Düsturum bu. Çalışırsam yapabileceğime inancım hayatı kolay kılıyor.

           Yoga ile tanışmam çocuk iken babamın yoga kitaplarından oldu. Küçükken çok garip yoga pozisyonları kardeşlerimizle yapıyorduk zaten. Yalova'da bir kaç yoga eğitmeni denedim. İstediğim şeyi bulamadım.Bazısı bana itici ve sıradan geldi. Bazısı da ticari. Halk Eğitim Merkezi'nde bir iki ay kadar yoga yapıldı. Yaklaşık 7-8 sene önceydi. Aradığım tarzdı. Hocamız Karamürsel'den geliyordu. Grup dağılınca yoga'dan kopmak istemediğim için sertifika alıp Eğitmenlik yapmaya başladım.

            Musiki Cemiyetlerinde olma nedenimde, aynı yogadaki gibi bir zevk bulmam koroda. Grupla yüksek sesle şarkı söylemenin zevkini, maçlardaki coşkuya benzetirim bazen. Ve yeni keşifler, yeni uğraşlar, yeni meziyetler katmak istemem kendime. Kendime yatırım yapmak; önce aileme, yakın çevreme ve diğer ulaşabildiğim  kişilere yararlı olabileceğimi düşündüğüm konularda destek, motivasyon  sağlamak benim yaşam misyonum bence.

           Bir de yaşamla dans edebilmeli insan. Hayat herkese zaman zaman zorluklarla geliyor malum. Çabuk adapte olak için kolay geçiş yolları vardır daima. Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir diye bir söz vardır örneğin. Bir diğer önemli olan şey de kimlik kavramı. Ne görünüşün ne statünün, ne mesleğin kimliğim olmamalı. Çünkü onlar sen değilsin ve kalıcı da değiller. Sıradan herhangi bir insan gibi yaşamak, kendi değerini bildiğin gibi diğer insanların değerini bilmek, öz saygı geliştirdiğin gibi çevrendekilerede saygılı olmak önemli bana göre.

                 Bu nedenle de iyi bir anne,olmanın dışında,mali musavir,ogretmen,konfeksiyoncu,magazacı,bankacı,son olarak da yoga egitmenliği yapıyor olmamı kimliğim olarak göremiyorum ben.

                 Sevgili hocamıza söyleşisi için teşekkürlerimi sunuyorum.

        

        

]]>
Mon, 30 May 2022 08:51:56 +0300 perihan Dosgül
ZAMANA YOLCULUKTA GENÇ BİR ÖĞRETMEN ADAYI https://edebiyatblog.com/zamana-yolculukta-genc-bir-ogretmen-adayi https://edebiyatblog.com/zamana-yolculukta-genc-bir-ogretmen-adayi

ZAMANA    YOLCULUKTA    GENÇ   BİR   ÖĞRETMEN   ADAYI 

 Bugünkü  zamana  yolculuğun konuğu ; Çocuklarla  güçlü bir  iletişim  kuran ,Onların okul  alanındaki ilk eğitmeni ,Okul  öncesi  öğretmen  adayı  ve  Çocuk  gelişimcisi  mezunu  Barış  DİZLEK . Kendisi  ile   EĞİTİM  VE  HAYAT  üzerine  güzel  bir  söyleşi  gerçekleştirdim . 

VAHAP :  Barış  DİZLEK   seni  tanıyabilir  miyiz? 

BARIŞ    :  1995  yılında Diyarbakır’ın   Silvan  ilçesinde   doğdum . İlk  Orta   ve  Lise  eğitimimi    burada  tamamladım . Artuklu  Üniversitesi   Çocuk  gelişimi  ön  lisans  mezunuyum . Bilgisayarla   uğraşmayı , Araştırma  yapmayı , Gündemi   ve  Siyaseti  takip   etmeyi   severim .  

VAHAP :   Çocukluğunda    yapmayı   en   çok   sevdiğin    şey    neydi   ? 

BARIŞ    :  Çocukluğumda  şiir   yazmayı   severdim. Hatta  şiir  kitabım  bile  vardı .Şiiri   çocukluğumdan  beri   çok  severim. İlerde   kitap  çıkartmayı  düşünüyorum .

VAHAP :  Hayalin  ne ? Gerçekleştirebildin  mi ? 

BARIŞ    :  On  yıllık  bir  planım  var… Öncelikle ; DGS’ yi  tamamlamak   ve   daha    sonra  eğitimimi    yurtdışında    geliştirmek   istiyorum . Bir  Rehabilitasyon  Merkezi   açmak  istiyorum. Bu  hayalime   en  kısa  zamanda  kavuşacağıma  inanıyorum …   

VAHAP :  Eğitmen   ve    öğreten    denilince   ilk   akla   gelen  şey  ne? 

BARIŞ     : Eğitmen, Sadece   eğiten   ve  görsel  olarak  kendi  bildiğini  size  dayatan  okurken    Öğreten… Daha   geniş   kapsamlı   size   bir   yol   çizerek   ve  göstererek    bir   şeyleri   sunan   kişi    olur . 

VAHAP :  Öğretmen   olmak   nasıl   bir   duygu ?

BARIŞ    :  Öğretmen    olmak    çok    asil   bir   duygu . Bu   duygu   anlatılmaz  aslında   yaşanır … Staj   ile  başladığım   bu   mesleğe   değerli   hocalarımı  örnek  alarak  ve  gelişim   videolarını  izleyerek    bir de; Çocuklardan   ilham   aldığım   harika   bir   duygudur …

VAHAP :  Neden  Türkçe  öğretmeni   ya   da  başka   bir  meslek  değil  de; Okul  öncesi  çocuk     gelişimi  bölümü  okudun ?  

BARIŞ :  Türkiye’de    en    iyi    şartlarda   mesleği   olan   bölüm   olduğu   için   bu   alanda  yeteri    kadar  okuyan   olmadığı  için  bir de;  Çocuk  sevgisi  taşıdığım  için  bu  bölümü   seçtim .

VAHAP :  Türkiye’deki   eğitim   sistemini   nasıl  değerlendiriyorsun ? 

BARIŞ    :  Türkiye’deki   eğitim   sistemi   iyi   değil   maalesef ! Üniversite   okumak  bile   artık   bir   şeyi   ifade   etmiyor .  Çünkü;  Üniversite   öğrencisinin  kendine   bir  özgüveni   yok.  En  basiti  kendi   bölümünden   mezun   olan  bir  üniversiteli  kendi   alanındaki  işin  dışında  her  işe  razı   oluyor .    Eğitim  şart  diyoruz ... Ama  uygulama  sıfır  maalesef .

VAHAP :  Sevginin   azaldığı , Aşkın  dillerde   dolandığı  bu   zamanda   senin   için   hangisi   ağır   basıyor ? Neden ? 

BARIŞ  :  Sevgi   değer   vermektir . Ama   sevginin   gücü  azalmış . Mesela   14  Şubat  Sevgililer  Günü   deniliyor !...  Sevgi  bir  güne mi  sığar ?  Yada  Anneler   günü  Annemizi  bir  gündemi  hatırlayacağız? Bir  sürü özel  gün…  Sevgi  kalpte  olmalı . Orada  hissedebiliyorsanız   Sevgi  hep  yaşar.  Aşk  ise;  sadece  sözden   ibaret … Bu   yüzden  SEVGİ  benim   vazgeçilmezim .

VAHAP :  Sevgiyi   üç  kelime  ile   özetler   misin ? 

BARIŞ    : Çocuk , Aile , Hayatımdaki  kız…  

VAHAP  :  Çocukların  dilinden  nasıl  anlamalıyız ? 

BARIŞ   :  Çocuk  olmak  çok  güzel  bir  duygu … Onu  çocukla  yaşarsanız   ve   en   önemlisi ! Yüreğine     inerseniz   oradaki  ışığı   yakalarsanız , Çocuğu  çok  iyi  anlar  ve  onun  dilinden  konuşmaya     başlarsınız . Kitaptan  değil ! Onunla  yaşayarak   anlamaya   çalışın.

VAHAP  :  Son  olarak ; Genç   bir  Öğretmen   adayı  olarak , Senin   gibi  bu   mesleği   genç   yaşta   icra  eden   ya  da   yeni   atanan  genç   arkadaşlara  neler   söylemek  istersin ?

BARIŞ   : Genç   arkadaşlara  önerim :

 Öncelikli  olarak ; Öğrencilerin    yüreğine  insinler . Öğrenciyi   anlasınlar , Dinlesinler  ve  kendilerini   onların  yerine    koysunlar . İşte  o   zaman  öğrenci  sizi  iyi   dinler   ve   derse   konsantre  olur .  Bir de; Bu   mesleğin   sabır   gerektirdiğini   ve   bu   mesleği   icra   edebileceğine   inanması  gerekir .  Öğretmen , Örnek   davranış  sergilerse ! Çocuklar  ve  Toplum  onları  örnek   alarak  hayatına  devam    eder .

VAHAP  :  Değerli  dostum   Barış  DİZLEK.  Değerli  vaktini   bana  ayırıp , Zamana   Yolculuk’a konuk olduğun  ve  verdiğin  samimi  cevaplar  için  teşekkür   eder , Eğitim  ve  Öğretim  hayatında  başarılar     dilerim …

BARIŞ  : Bu  güzel  söyleşide  bana yer  verip, Zamana  Yolculuk’a konuk  ettiğin  için , Asıl ben  teşekkür   ederim. Gençleri  anlamak  ve onların  yüreklerine  inmek  yaptığın bu güzel  çalışmadan  dolayı  seni  kutluyorum. Bundan  sonraki  çalışmalarında  başarılar  dilerim...

]]>
Fri, 27 May 2022 23:29:38 +0300 KUM SAATİ YAZARI
Roman değil kitapsız bir gerçek https://edebiyatblog.com/roman-degil-kitapsiz-bir-gercek https://edebiyatblog.com/roman-degil-kitapsiz-bir-gercek ◇Neden bir kitap yazmak istediniz?

Adını koymadan romanlarım son bulmasın,yaşandıktan sonra adı konulan değilde yeni doğmuş bir bebek gibi adı konulduktan sonra yaşayan olmak için. Hayat hikayemin bittiği değilde yeniden başladığı bir mertebe olması dileğiyle istedim. Hem ne demiş felsefi düşünür ; sanat sanat içindir.. 

◇Hayat yolculuğunu nasıl tamamlarsınız ve bu yolculuğun sonunda hedefleriniz nelerdir? 

Önsöz ile sonsöz arası olup biten herşey yani bir kitap kadar bütün yaşam hükmüm.Masal olsa mutlu sonla biteceğini kesin olarak söyleyebilirdim.Belirsizlik her zaman olayların sürekliliğini getirir.İnişli çıkışlı bir atan kalp grafiği gibi evren beni nasıl kurguladı yaşayıp görüp yazıcağım. Taki o inişli çıkışlı çizgi düz çizgi olana kadar.. 

◇Yazmaya ne için başladınız hangi 

duygular içerisinde yazıyorsunuz? 

Ben var bir benden gayrı elim kalme değilde divite gidiyor, klavye değilde mürekkep haz veriyor.Kan gibi akışkan olduğundandır belki bu kadar çekiciliği.Hangi duygularla yazdığımı bilsem bu konumda olamazdım diye düşünüyorum.Bilmeden kendimi sayfa sonu bir cümlenin noktasında buluyorum.Pardon pardon o satırlarda ben bulamadığım kendimi arıyorum. 

◇Kitaplarla olan ilişkinizi nasıl tanımlarsınız, hangi tür kitaplar ve hangi yazarlar daha fazla ilgi alanınızda? 

Kitapların sarjı birmiyor mesela, ansızın yok olup gitmiyorlar, buldukça kaybettiğim yürüdükçe uzayan yolum bu serüven. Başlı başına bir kitap olan ben, tür türü sevmezmi yahu.Oğuz Atay , Zülfü  Livaneli , Nazan Bekiroğlu üçübir aradam.

◇Hayat hikayeniz ile yazdıklarınızın ilişkisi nasıldır? 

Değerli okuyanlar az ve öz anlatmak gerekirse ben roman yazmıyorum roman yaşıyorum.Hayal gibi bir gerçek yaşanılanlar.Kurgulasan bile bu kadar olamazdı dedirten türden bir hikayem var. Bir rumuze ile açıklanırsa kendi hikayemin Manolyasıyım ben.Hikayesinin kahramanını bulan değilde , hikayesinin kahramnı olanım.Nasılmı? Şu satırlarla anlatıyım sizlere ; senki sümbülsün leylaklaştın ama haklı olarak Manolya olmayı her zaman yatsıdın Elifsin 

sen anısın ve geliceksin, gerçeksin ve düş, şiirin takma adı devrimin ağaç altısın...

Kısacası böyle başlıyor hikayem romanımı tamamlayıp sizlere sunucağım en kısa sürede. 

◇Bir kelime veya birer cümlelik tanımlar eşliğinde; en sevdiğiniz eşyanız, sizi en mutlu etcek şey, keşke tekrar yaşasaydım dediğiniz olay? 

Benim için hiçbir zaman en olmadı.Tek hayatım var ve tek seçimim.Bu yüzden en sevdiğim hayat yok yani gizemli dünyamda tesadüflerle yaşamımı sürdürğüm büyük şaşkınlıklar ama ufak mutluluklarda kendini arayan bir benliğim.Yine rumuze olarak Maria Magdelena (gerçek dost demek) Megaloman (üst düzey kişilik demek) kendileri en büyük ilham kaynağım oldu M serim çıktığı zaman kendileriyle tanışmıs olucaksınız.Her yazının kurgudan değilde bir kilim misali harf harf hece hece gözyaşı gözyaşı dokumaktır anlamı. Bir yazar için roman dokumak güzel bir tabir olsa gerek.Keşkeler büyük pişmanlıklar getirir .Getirenin götürmemesi için keşkelere yer vermemek en doğrusu olacak.Tavsiye ederim sizlerede...

]]>
Sun, 15 May 2022 01:33:12 +0300 Elif Can
ZAMANA YOLCULUKTA GENÇ BİR RESSAM https://edebiyatblog.com/zamana-yolculukta-genc-bir-ressam https://edebiyatblog.com/zamana-yolculukta-genc-bir-ressam ZAMANA YOLCULUKTA  BİR RESSAM

   Bugünkü zamana yolculuğun konuğu;Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Öğretmenliği bölümünü birincilikle bitiren değerli Ressam  dostum Halil İbrahim. Kendisi ile yaşama dair keyifli bir sohbet gerçekleştirdim.

VAHAP UNCU:Halil İbrahim seni tanıyabilir miyim?

HALİL İBRAHİM: 30 Ağustos tarihinde Kahramanmaraş ta dünyaya geldim.İlköğretim ve liseyi memleketim olan Kahramanmaraş ta okudum. Bir ağabeyim bir de kız kardeşim var. Ben evin ortanca oğlu olmam sebebi ile zaman  zaman  bu dezavantaja dönüşebiliyor.Başak burcuyum.

VAHAP UNCU:Çocukluğunda yapmayı en çok sevdiğin şey neydi?

HALİL İBRAHİM:Çocukluğumda dans etmeyi ve resim yapmayı severdim.Aynı zamanda yaşıtlarım olan kişilerle arkadaşlık bağı kurmayı çok severdim.Şuanda da olduğu gibi insanlarla diyalogum oldukça başarılı ve 15 yılı aşkın devam eden arkadaşlıklarım vardır.Bu sıradan bir şey olarak algılanmasın lütfen!İnsanları sevebilmek onlarla arkadaşlık kurmak yaşantımızın şu zamanlarında en zor şeylerden biridir.Yaşadığımız dünyayı örnek verelim.Görmeyen yoktur ve bunu gördükçe kahrolan duygularım mevcut.Mazimizi unutup atiye gidiyoruz. Oysaki; mazimizden çıkaracağımız çok büyük dersler vardır.

VAHAP UNCU:Çocukluğunda unutamadığın bir an var mı?

HALİL İBRAHİM:Çocukluğumda unutamadığım bir çok an olmuştur.Bir yandan insanların beni sevmesi. Bir yandan da sevdiğim insanların hayatımı benden çalmaları gibiydi.İnsanlar çocukluğunu yerlere göklere sığdıramaz iken;Ben 4 gb tan oluşan bir flaş belleğe sığdırdım. Kolay değildir! O kadar yaşanmışlıkları bu kadar az alana sığdırabilmek.Kendimce sorunsuz fakat!ailemce sorunlu bir birey olarak büyümeye devam ediyorum. Ta ki,resim öğretmenim Canan hanımı tanıyana kadar. Güler yüzlülüğü ve öğrencilerine olan ilgisi bende Canan öğretmene karşı bir aşk yaratmıştı. Her fırsatta ufak hediyeler alıp Canan öğretmene götürürdüm. Sebepsizce tüm vaktimi onunla geçirmek isterdim.Çünkü,ondan alacağım o kadar büyük dersler vardı ki;zamanla hepsi oldu ve yıllarımı karanlık bir kuyu gibi geçirsem de, ayakta kalmayı ve zaferi elde etmeyi başardım.

VAHAP UNCU:Resim çizmek,duyguları kalemle çizmek sana neler hissettiriyor?

HALİL İBRAHİM:Resim çizmek bana genellikle konuşamadıklarımı hissettiriyor.Çizdiğim her çizginin kafamda canlanan bir hikayesi vardır.Genellikle;sinirli ve üzgün olduğum zaman kalemi elime alırım.Çünkü,beni sakinleştiren tek şey kara bir kalem ve beyaz bir kağıttı...

VAHAP UNCU:Kaç yaşında resim çizmeye merak sardın?İlk resim çizimi nasıl ve ne ile alakalıydı?

HALİL İBRAHİM:Okula başlamadan önce ağabeyim okuldan gelirken sürekli çantasını kurcalar ve defteri ile kalemini alıp kaybolurdum.Bir şeyler karalardım.O çizgileri canım nereye isterse oraya çekerdim.O kağıt karalandıkça ben mutlu olurdum.Bunun yanı sıra,daha böyle resim denilecek bir resmi ilkokul 4. Sınıfta çizdim.Canan öğretmen sıcak ve soğuk tonları kullanarak güzel bir resim yapmamızı istemişti. Ben sıcak tonları seçip bir tren çizmiştim. Kurak arazide ilerleyen trenleri çok severdim.Ben küçük iken, her ayrılık hikayesinde bir tren vardı ve insanlar o kömür trenlerine hep mutsuz  binerlerdi.Bu yüzden kömür trenlerini severdim.Neden?diye soracak olursan çünkü,onlar gerçekti ve elbette yaşantımızda ayrılıklar yaşayacağız.O kara trenler bu bütün ayrılıklara ev sahipliği yapmış iken,biz insanların yürekleri tek bir ayrılıkla yıkılıyor.Bu yüzden trenleri çocukluğumda hep severdim.

VAHAP UNCU:Sizin ailede ressam var mı?Ressamlık denilince ilk akla ne gelmeli?

HALİL İBRAHİM:Ailemde ressam maalesef yok.Ailem Kahramanmaraş ın merkezine bağlı bir kasabada doğup büyümüş insanlardır.Bir bakımdan nüfusları ile birlikte köklü bir aile olmuşlardır.Biraz da yetişme tarzımızdır bilemeyeceğim ama,daha sanattan uzak insanlar olduğu için bu durum beni çok üzerken bir yandan da güç veriyor.Ne derlerse desinler,ne düşünürlerse düşünsünler ben sevdikten sonra bi öneminin olmadığını düşünüyorum.Sakın ola yanlış anlaşılmasın! bu sadece bir sitemdir.

VAHAP UNCU:Okuduğun bölümün birincisi geldin.Bu nasıl bir duygu?Sergi düzenliyor musun?

HALİL İBRAHİM:Evet çeşitli illerde 4 adet büyük sergim oldu.Sergi açmaktan çok kişiye özel çizimlere daha çok ağırlık veriyorum.Oradan elde edilen kazancın %80 lik kısmı ihtiyaç sahibi ilkokul çocuklarına gönderiliyor.Buradan önemle belirtmek isterim. Okurlarınızında katkılarını bekleriz.

VAHAP UNCU:Ne mutlu sizlere binlerce durumu olmayan çocuğa umut oluyorsunuz tebrik ederim.

HALİL İBRAHİM:Bir katkı yapmak geleceğin neslini yarınlara taşıyabilmek adına ışık olmak beni gururlandırıyor.

VAHAP UNCU:Sevginin azaldığı,Aşkın dillerden düşmediği bu zamanda senin için hangisi ağır basıyor?Neden?

HALİL İBRAHİM:Aşk ve Sevgi sadece iki insan arasında olamaz.Evrenseldir.Bir ağaca da aşık olabilirsin ya da başka bir insana.Şunu unutmayalım ne için aşık olur bir insan.Mutlu olmak için. Lakin aşık olup acı  çekiyorsa o aşk doğru bir aşk değildir.Şu dünyada milyarlarca insan yaşıyor ve her insan bir diğerinden farklı yaratılmıştır.Karıncaya dahi can veremeyen biz aciz insanlar ne oluyor da, haddimizi aşarak  can  alıyoruz.Bunu görmemiz gerek artık. Üzmeyin,sevindirin,Öldürmeyin,yaşatın.Unutmayın ki, kötü insanların kalemi de kötü olur ve ne kadar iyi resim çizseler de o resim kötü olur.Çizgilerin yönünü kalp belirler.Kalbin yönünü ise,biz insanlar…

VAHAP UNCU:Sevgiyi üç kelime ile özetler misin?

HALİL İBRAHİM:Sevgi üç kelime ile özetlenecek kadar basit bir kavram olarak düşünmüyorum. Ama, huzurlu bir aile,hakiki ve doğru bir yaşam ve nefret duygusu ile tanışmamış bir kalp.

VAHAP UNCU:Yaşam bir tablo.Senin gözünde bu tablo nasıl çizilir?

HALİL İBRAHİM:Yaşamı bir tabloya dönüştürecek olsaydım! O tabloyu önce ikiye böler ve bir tarafını parçalardım.Çünkü,yaşamın bir ucu kaos ortamı.Diğer ucu o kaosu görmeyip kendi vaatleri için yaşayan bir şeyler ortamı. Ne yazık ki;bu daha büyük bir kaostur.

VAHAP UNCU:Hayalin ne?Gerçekleştirebildin mi?

HALİL İBRAHİM:Sanatla ilgili olan bir insan olmama rağmen aslında sıradan hayaller dışında pek hayal kurmadım.Olursa olurdu olmasa olmazdı.Bir şeyi hayal edip ona bağlanırsanız büyük bir hataya düşersiniz.O hayalle birlikte sizde yıkılırsınız. O yüzden; fazla hayal kurmadım belki de kuramadım…

VAHAP UNCU:Son olarak;genç bir Ressam olarak,senin gibi genç yaşta ressam olan ya da ressamlığa merak saran genç arkadaşlara neler söylemek istersin?

HALİL İBRAHİM:Asla ve asla kıyaslama yapmasınlar.Eğer çizilen resimde kıyaslama yapılıyorsa,al o resmi çöp kovasına at.Herkes aynı şeyleri çizecek olsaydı eğer,zerre ilerleyemezdi.Bu sanat o yüzden en yaratıcı, en farklı olmaya çalışın.Eğer;bir farkındalık yaratmayı başarırsanız o zaman hedefinize ulaşmış olursunuz.Bir diğer konu; resim öyle bir sanattır ki,boş zamanlarda yapılacak bir sanat gibi değil!Ona  vakit ayırmanız gerekir.Onunla ilgilenmeniz o sanatı uygulamaya dökmeniz gerekir.Unutmayın ki!çaba göstermeden sadece yerinizde saymış olursunuz.Eğer bu bünyede bulunmayı  içten içe istiyorsanız, hiç çekinmeden hocalarınıza gidin,kurslara gidin faydasını göreceksiniz…

VAHAP UNCU:Sevgili dostum Halil İbrahim. Bunca iş yoğunluğun arasında değerli zamanını ayırdığın ve zamana yolculuk sayfama konuk olup, samimi cevaplar verdiğin için teşekkür ederim. Sanat hayatında başarılarının devamını dilerim…

HALİL İBRAHİM:Beni böylesi özel kılan bir sayfada güzel bir söyleşiye kattığın için teşekkürlerimi sunuyorum.Gençlere ses olmak adına ve onları anlamak,dinlemek adına yaptığın söyleşiler çok başarılı. Çalışma hayatında başarılarının devamını dilerim…

]]>
Sun, 17 Apr 2022 15:24:28 +0300 KUM SAATİ YAZARI
ZAMANA YOLCULUKTA GENÇ BİR YÖNETİCİ https://edebiyatblog.com/zamana-yolculukta-genc-bir-yonetici https://edebiyatblog.com/zamana-yolculukta-genc-bir-yonetici +

ZAMANA   YOLCULUKTA   GENÇ   BİR   YÖNETİCİ

Zamana   yolculuğun bugünkü   konuğu; Kendi  alanında  başarıyı  yakalayan,Edebiyat  Fakültesi   mezunu   aynı  zamanda giyim  sektörü mağasaında  Müdür  Yardımcılığı yapan  değerli  dostum  Oğuz  ONUKTAV .Kendisi   ile  iş ve  hayata  dair hoş  bir  söyleşi  gerçekleştirdim.

 VAHAP: Oğuz  ONUKTAV   seni  tanıyabilir  miyiz?

OĞUZ    : 15  Mart  1989 doğumlu olup; Aslen  Erzurumluyum . Çevrem  tarafından  sempatik ,Sakin aynı zamanda  eğlenceli  biri  olarak  tanınırım. Ailemin  tek  çocuğu olup; Koton  Mağazasında Müdür   Yardımcılığı  yapmaktayım.

VAHAP:  Bir  edebiyatçı  olarak  Hangi  yazarları  ve  şairleri  seviyorsun?

OĞUZ   : Yakup  Kadri  Karaosmanoğlu,Özdemir  Asaf, Atilla  İlhan,Oscar  wilde ve Goethe  severim.

VAHAP:  Örnek  aldığın  şair  ve yazar  var mı?

OĞUZ   : Atilla İlhan  benim  için özeldir.Ayrıca Can Yücel de ilgimi çeker.

VAHAP: Kendi  alanında  şiirler  yazıyorsun  diye  biliyorum.Kitap  çıkartmayı  düşünüyor  musun?

OĞUZ   :  Evet,Bundan yedi  sene  önce  bu  konuda  çok   zamanımı  verdim.Özellikle; Şiir  yazma  ve  kompozisyon  oluşturma  konusunda  bir  sürü  denemelerim  var. Ancak ;Hem  hayat  şartlarının  yorucu  oluşu,hem  de oyalanmalarımızın  klasik  işler  rutin  çalışmalar  üzerinden  gitmesi  zamanla  ideallerimizin  unutulmasına  neden  oldu. Son  iki yıldır hiç  bir  deneme  yapmadım  desem  yalan  olmaz. 22  yaş  benim  için özeldi.En  çok  bu  yaşta  ağırlık  vermiştim. 

VAHAP : Sevgiyi  üç  kelime  ile  özetler  misin?

OĞUZ  :  Fedakarlık,Hayallerin,Geleceğin…

VAHAP:  Zaman  öyle  bir  hal  aldı ki ; Aşk  sevgiden  önce   gelmeye   başladı.Sevgi  yok  denecek  kadar  azaldı.Bu  konudaki   görüşlerini  alabilir miyim?

OĞUZ     :  Aşk kendini  tanıma.Sevgi  ise;Karşındakini  kendinde   bulma  halidir. Aşk  kısa  sürede   seni  mutlulukta   zirve  yaptırırken!...Sevgi   bunu  zamana  yayarak  mutlu  eder. O  yüzden  sevgi   uzun  yaşamak  isteyen  insanların  farkında  olduğu  sürece  vazgeçmeyeceği  olgudur … 

VAHAP : Genç   yaşta  iş  hayatına  atıldın.Çok  kısa  bir  zamanda  Müdür   Yardımcılığına  getirildin.  Bu  nasıl bir  duygu?Bunu  nasıl  başarabildin.

OĞUZ     : Herkes   gibi ekmek  davası  diyelim.Bir şey  başarmak,Kendini  bulmak ,Kendine  güvenmek    bunlar  içinde para  kazanmak   ve kendini   ispatlamak  lazım. Tabi  çevredeki  patavatsızları    susturmakta   cabası.Kendime  inandım  ve  bir  iş  bitirmeden  o   yoldan  ayrılmayacağıma karar   verdim. Sonuçlarını  güzel  meyveler   toplayarak   aldım  ve  almaya  devam   edeceğim …

VAHAP: İnsanlarla  iletişimin çok  güçlü.İnsanlara  nasıl bir  giyim  yakıştığını  iyi  bilen  biri  olarak bunu  nasıl  başardın?

OĞUZ    :  İyi  giyinmek  insana  özel  hissettirir  ve  giyim  insanın  aynasıdır. Bunu  zamanla  anladım  ve farklı  markalarda  çalışarak daha  iyi  görme  potansiyeli  kazandım. 

 VAHAP:  Koton  gibi  tanınmış  bir   mağazanın  yöneticiliğini  yapıyorsun. Bu  sana  neler  hissettiriyor?

OĞUZ    : Kotonda İki  yıldır çalışıyorum.Ürün  yelpazesi  çok  geniş  olduğu  kadar, İşimi  yaparken mutlulukla  sevgiyle  yapıyorum. İnsanlardan  olumlu  tepkiler  alıyorum.Ancak,Koton  ismi  bana   güç   veriyor .Yaptığım her  işi  dikkatli  ve  geliştirerek  yapıyorum .Bu  iyi firmada  yapılacak işleri  size   kolaylaştırıyor.

VAHAP: Genç  bir  yönetici  olarak,Senin  gibi  genç  yöneticilere  neler  söylemek  istersin?

OĞUZ   : Asla  hayallerinizden  vazgeçmeyin… İnsanlara  değil! Önce  Allah’a  sonra,kendinize  güvenin.

VAHAP: Son  olarak;Senin  özlü  ve  güzel  sözlerinle  sohbetimi  bitirmek  istiyorum.

OĞUZ   : Okyanus  gibi  yürek  sahibi  olun. Ancak; Denizleri  sonra  gölleri  oradan da  dereleri  unutmayın…Çünkü,Seni  oluşturan  onlardır…

 VAHAP: Sevgili  dostum  Oğuz  ONUKTAV.Onca  iş   yoğunluğun  arasında  bana  zaman  ayırdığın ve ZAMANA  YOLCULUK’a  konuk  olup  verdiğin  samimi  cevaplar için,Ayrıca;Keyifli  sohbetin  için  teşekkür  eder ,İşinde   başarılar  dilerim… 

OĞUZ    : Asıl  ben  teşekkür  ederim. Gençler alanında yaptığın bu güzel çalışman takdire şayan…Ayrıca; ZAMANA YOLCULUK  gibi  özel sayfanda bana yer verdiğin için teşekkür ederim.Benimle   yaptığın  sohbet  çok  önemli  ve anlamlıydı.İnsan  dostuna   karşı  yaptığı  her  işte  mutluluk  duyar.Bende  bu  sohbette  mutluluk  duydum .Çalışmalarında  başarılar  dilerim…

 

 

]]>
Tue, 22 Mar 2022 23:52:23 +0300 KUM SAATİ YAZARI
ZAMANA YOLCULUKTA GENÇ BİR YAZAR https://edebiyatblog.com/zamana-yolculukta-genc-bir-yazar https://edebiyatblog.com/zamana-yolculukta-genc-bir-yazar ZAMANA  YOLCULUKTA  GENÇ  BİR  YAZAR

 Bugünkü  zamana yolculuğun konuğu; samimi,yüreği  sevgi  dolu,genç  yaşta kalemi eline  alan   insanlarla  iletişimi güçlü, aynı  zamanda  kendi  meslektaşım  olan  genç  yazar dostum Serhat    GÜRBÜZ . Kendisi   ile  hayatın  içinden  güzel  bir  söyleşi  gerçekleştirdim.

VAHAP : Serhat  GÜRBÜZ  kimdir?

SERHAT : 1996 yılında Paşmaklı  bir ailenin tek  çocuğu olarak göz nuru ve gözbebeği  olarak     dünyaya  geldim. Babam,İranlı .Annem,Bulgar.  Açık  ve net  olmam  gerekirse, Trabzon’da on yaşıma   kadar  kaldım. İlk  doğduğum  an doktorum  adımın Serhat  olmasını  istemiş. İsmimin  anlamına   gelince; SINIR  yani DUVAR  demek. Benimde   duvarlarım  oldu aşılması gereken  güçlü  duvarlarım.  Okumayı  çok  sevmişimdir .Hayatım  boyunca  tıpkı  babam  gibi. Ben  bilgimi  hep  deneyimlere   dayanarak  bu  yaşıma  kadar  geldim. Çalışkan ve  azimli  bir yapıya  sahip olduğumdan  dolayı, script  dillerine  yoğunlaşmış  ama! python  ile   bir  sürü  alana  yönelen  yazılımcı  yazarım. 

VAHAP: Babandan  biraz  bahseder  misin?

SERHAT :Babam  sırf koyunlara  köyde bakmamak  için dedemden  kaçıp  Trabzon’a  gelip  çalışmaya   ve  okumaya  geliyor. Öyle bir şey  yaşanıyor ki, okumayı  unutuyor  resmen. Annemi  gördüğü  an  öyle  bir sevgi  ile  bağlanıyor ki  okumayı da  unutuyor . Eskiden  sevmek   böyle  güzeldi  sadakat   ve  sonsuz  sevgi   vardı. 

VAHAP: Çocukluğunda   unutamadığın   bir   an  var   mı?

SERHAT :  Hiç   kimse   ile   tanışmak   istemediğim   bir   gün  aşık   olmuştum . Bazen  yürümek   istersin  sadece yürümek … Amaçsızca  bir  amacı  olmayan bir  eyleme  kalkışmak istemiyordum uzun  süredir.Oysa  birileri  bana  şöyle  demişti: Amaçsız  yaşayamazsın. Çok mu dinliyorum  etrafımda   konuşan  insanları? Şunu  söylemek  istiyorum! Hayatıma  hiç  girmeseydi  daha   iyi   olurdu. Onu   orada  O kitapçıda  hiç  görmemeyi  dilerdim.     

VAHAP :  Çocukluğunda   en  çok  yapmayı   istediğin  şey  neydi? 

SERHAT : Dünyayı  sahiplenip   bizim   için  sadece  bize hizmet  etmek .Tabiatın  var  olduğunu   zannettiğimiz  bir  dünyada  yaşıyoruz  ki ;Belki  de  asıl  mutsuzluğumuzun  sebebi  budur. Belki de;Beklenileni   bulamamaktır. Ya da boşa kürek  çektiğini  anlamaktır.Çünkü  bizi  hep  avuttular.Bir   şeyi  ne  kadar isterseniz  olur diye!Seviyoruz   Sevilmiyoruz  ya  da  çabalıyoruz  başarısız oluyoruz.Ümit   ediyoruz  yine  olmuyor . Gel  de  mutlu  ol  şimdi  diye bir  an  düşünüyorum. Şu   dünyada  her  an  ölme  riskimiz  varken, bu  kadar   mutsuz   olma  çabası niye?Hayat  mutlu   yaşamaktır. Çocukluğumda  hep   umut  ile   yaşadım  çünkü; Umuyorum  ama  bulamıyorum…

VAHAP: Hayalin  ne? Gerçekleştirebildin  mi?

SERHAT : Gerçekleşmeyecek   bir  düşün  civarlarında dolanıp  duruyordum.Farkındaydım  kurmaya   çalıştığım hayal  imkansızlıklarla kuşatılmıştı. Zarlar düşeş   gelmemekte  ısrarcıydı .Yarım kalan bir aşk    öldürücü  olabilirdi bunu  biliyordum.Ama  her  şeye  rağmen  hafızamdan   silinmeyecek   bir  şey  vardı  ben  onu  ilk  tanıştığımız  günden  beri  istemiştim. 

VAHAP:  Yazar  olmak insanların senin  yazdıklarını  okumaları  sana  nasıl  bir  duygu  katıyor?

SERHAT : Aslında  yazılarımı  okumak   önemli   değil!... Benim  yazdıklarımı  anlayacak  okur  lazım  bana. Beynimden   geçen   fırtınalı anlarımı,yaşadıklarımı hayal  gücüme  dayanarak  kelimeleri    süsleyerek   mısralara  döküyorum . Yazmak sanat  ister…

VAHAP : Yazar  olmak  bir  anlamda insanların  duygu  ve düşüncelerini   ifade  etmek  midir?Yoksa sadece  kendinin   yaşadıklarını mı  kaleme  almaktır?

SERHAT : Yazar olmak  bir  anlamda insanın  kendi  duygularını  yazılı bir şekilde  ifade etme    özgürlüğüdür.İnsanlarda  yazınızı  okuduklarında  kendilerinden   bir şeyler   buluyorlar. Herkes  bir  şeyler   yaşar  ve herkes  acıyı hisseder… 

VAHAP:  Sevginin   azaldığı  Aşkın   dillerden   düşmediği  bu   zamanda   senin  için  hangisi  ağır   basıyor? Neden?

SERHAT  :Sevgi   dediğimiz   olgu   Aşkı  ifade  etmez. Sevgi   çok  farklı  bir sevmedir. Aşk  ise,uzaktan   sevmektir . Sevgi   Aşkı  yenmiş   ve  karşındakine  duyulan   hissin  adıdır. Herkes  aşık  olabilir.Ama !Herkes   sevemez…

VAHAP : Sevgiyi  üç  kelime  ile   özetler misin?

SERHAT : Sevgi   üç   kelime  ile  özetlenemez. Çünkü;  vebali   çok   ağırdır  ve  kendimi   bunu   düşünürken   buluyorum. Beş  dakika  önce  ve  sonrasında  bir  yaşam  var. Hayatımızda  öyle  bir   düşünce  ile  sevgi  sonsuzdur  diyorum.

VAHAP:  Kitap   çıkarmayı   ve   seminer  vermeyi   düşünüyor  musun?

SERHAT : Hayır düşünmüyorum . Çünkü ;Genelde   bunu   yapanlar  paraya  ihtiyaç  duyan  insanlardır   diye  düşünüyorum. 

VAHAP : Hobilerin  arasında  yapmayı   en  çok  sevdiğin  şey  ne?

SERHAT :  Uyumak ,Gezmek  yine   gezmek  ve  Eğlenmek.

VAHAP :  Son  olarak;Genç   bir  yazar  olarak  senin  gibi  bu   işe   gönül   vermiş  genç  arkadaşlara    ve  yazarlara  neler  söylemek   istersin?

SERHAT : Değerli  yazarlar   ve   bu    işe    gönül    vermiş   sevgili  genç  yazarlar!Öncelikle   adaletli   olun .Kaleminizde   hep    adalet   olsun  ve   adaletli  şeyler  yazın  ki ;Bilgisizliğe  ve  cehalete   kapılar   kapansın. Yazan  ellerimiz  hep   bir  kalemden   olsun…

VAHAP : Sevgili   yazar   dostum   Serhat    GÜRBÜZ. Seninle  bir  yazar  olarak  aynı mesleği paylaşmaktan  büyük  bir  onur  duydum.Kalemin  hep  ellerinde, Sözün   dilinden  hiç  düşmesin…  Ayrıca   bana   zamanını   ayırdığın   için   zamana   yolculuğa   konuk   olduğun   için   tekrar   teşekkür   ederim . 

SERHAT : Saygı değer  yazar  dostum  Abdulvahap   UNCU. Asıl  ben  teşekkür  ederim. Bana  bu   fırsatı  verdiğin  ve  ZAMANA YOLCULUK   gibi özel  bir  yerde  bana  yer  verdiğin  için müteşekkirim.  Gençler alanında gösterdiğin bu güzel çaba için ayrıca seni tebrik eder,Çalışmalarında başarılar   dilerim …

 

]]>
Sat, 12 Mar 2022 18:31:33 +0300 KUM SAATİ YAZARI
EDEBİYAT BLOG, AYTEKİN DURAN İLE RÖPORTAJ https://edebiyatblog.com/edebiyat-blog-aytekin-duran-ile-roportaj https://edebiyatblog.com/edebiyat-blog-aytekin-duran-ile-roportaj       Sevgili okuyucularımıza mutlu ve sağlıklı günler dilerim. Bu hafta röportaj konuğum Aytekin DURAN'DIR. 

Sevgili Aytekin DURAN İLE RÖPORTAJIMIZ SİZLERLE... 

  • Kendinizi kısaca tanıtır mısınız?

    Aytekin Duran:   26.01.1993 yılında Edirne ilinde doğdum. Ailemle birlikte İstanbul’da yaşamaktayım. İstanbul Kavram Meslek Yüksekokulu yeni adı (İzmir Kavram Meslek Yüksekokul) spor yönetimi bölümünü tamamladıktan sonra Karabük Üniversitesi Hasan Doğan Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu Spor Yöneticiliği bölümünü okuyarak lisans eğitimini tamamladım. Futbol hakemliği ve basketbol antrenörlüğü yapmaktayım. Ancak; 17 yaşında çok severek başladığım futbol hakemliğini sakatlığımdan dolayı bırakmak zorunda kaldım. Basketbol antrenörlüğü kariyerimde birden fazla alt yapı basketbol takımlarında antrenörlük yaptım ve başarılar elde ettim. İstanbul Kavram Meslek Yüksekokulu yeni adı (İzmir Kavram Meslek Yüksekokulu) basketbol takımında yardımcı antrenörlük görevinde bulunarak Ünilig de başarılar elde ettik. Son olarak da Karabük ilinde yeni oluşturulan Karabük Demir Kartal GSK tekerlekli sandalye basketbol takımında yardımcı antrenörlük görevinde bulundum. Oradan da başarıyı elde ettikten sonra ayrıldım. Şimdi hem oyunculuk hem de yazarlık kariyerinde ilerlemekteyim. Kengeş Eğitim ve Yardımlaşma Derneği çatısı altında elimden geldiğince yardıma ihtiyacı olan ailelere destek sağlıyorum. Biricik Babam ve Corona Günlüğü ve Sevgisizliğinizle Ölünüz adlı eserlerin yazarıyım.

  • Yazarken hangi kaynaklardan beslenirsiniz?                                                                                         Aytekin Duran: İlk eserim yaşadığım süreci anlatan bir kitap olduğu için faydalandığım hiçbir kaynak yoktur. Ancak bundan sonra ki eserlerim de çok iyi bir şekilde gözlem yeteneğimi kullanırım. Yazarken huzuru hissedebileceğim iyi bir sessizlik ve ilham kaynağı olabilecek müzikler en iyi kaynağımdır.
  • Yazarlık hayatınızdaki dönüm noktalarından bahseder misiniz ?

      Aytekin Duran: Yazım hayatıma annemin karnından doğduktan sonra başladım. Yani yaşadıklarımı ve gözlemlediklerimi ruhuma yazıyordum. Babamın vefatını tek başıma öğrendiğim ilk günden Sonra ruhuma yazdıklarımı kağıda aktarmaya karar verdim.

  • EdebiyatBlog hakkındaki düşünceleriniz nelerdir ?

  Aytekin Duran: EdebiyatBlog Yazar ve okuyucuyu bir arayan getiren güzel bir platformdur. Özgürce fikirlerin paylaşılabildiği güzel bir aile ortamı.

]]>
Mon, 21 Feb 2022 12:10:46 +0300 Şeyda Yüksel
Betül FIRAT'IN Röportajı https://edebiyatblog.com/betul-firatin-roportaji https://edebiyatblog.com/betul-firatin-roportaji İnci Yılmaz Şimşek: Merhabalar Betül Hanım.  Öncelikle davetimizi kırmayıp röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkürler. Lütfen okuyucularımız için kendinizi tanıtır mısınız?

 

İNCİ YILMAZ ŞİMŞEK: Sıklıkla duyduğunuz bir sorudur belki ama okurlarımız için bir daha cevaplarsanız seviniriz. Yazmaya nasıl ve ne zaman başladınız?

Ben Betül FIRAT.  13 Ekim 1984 Amasya doğumluyum. Ailemin dört çocuğundan ilkiyim. Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Ziraat Mühendisliğini ve yine aynı bölümde Yüksek Lisansımı tamamladım. Kamuda Ziraat Yüksek Mühendisi olarak çalışmaktayım. %40 bedensel engelliyim. Tabi ki hayatıma engel olamadı bu durum. Bugüne kadar çeşitli oluşum ve projeler içinde yer aldım. Yazmak uzun soluklu bir serüven. Temeli lise yıllarıma dayanır. Diyarbakır Anadolu Öğretmen Lisesi çıkışlıyım ve öğrenimin yanında kişisel gelişimimiz için de ayrı bir ortamımız olmuştu. O gün bugündür edebiyata düşkünüm ve yazıyorum.

İNCİ YILMAZ ŞİMŞEK: Kitap yazma fikri nasıl ortaya çıktı?

Sosyal medyada ara ara yazdıklarımı yayınlıyordum. Aynı kurumda bir bürokratımız Başmüfettiş Dr. İsmail BOZKURT nezaket ziyaretiyle kitap çıkarmam için teşvik etti. Ben de sürekli kitap çıkarsam diye sayıklayıp cesaret edemeyenlerdendim. Daha sonrasında yayınevi ile irtibatımızı kurduk ve kitabımızı çıkartmış olduk.

İNCİ YILMAZ ŞİMŞEK: Yayınladığınız kitapların isimlerini nelerdir? Kitaplarınızla henüz tanışmamış okuyucularımız için içeriğinden bahseder misiniz? Kitaplarınızda okurlarınızı neler bekliyor?

İlk kitabım ‘Mavinin Fecri’ ve ikinci kitabım ‘Mihrinin Hicranı’ olmakta. ‘Mavinin Fecri’ deneme türünde bir kitap. Hayat ile ilgili kıstaslar ve aforizmalar bulunmakta. Okurlarımın güzel tepkilerini ve yorumlarını topladı; beğenildi kısacası. Herkes kendinden bir şeyler ve toplumun değerleri ile ilgili bir şeyler bulabildi. Kadınlar, çocuklar, şehitler, bayrak, aile, aşk, yaşamak gibi konulara atıflar bulunmakta.

İkinci kitabım ‘Mihrinin Hicranın’ türü şiir olmakta ve son bölümü deneme ve aforizmalara ayrılmış bulunmakta.  Şiirlerin konusu çeşitli olmakla birlikte ayrılık üzerine. Genelde kitapla ilgili güzel dönüşler alıyorum. Birkaç kişiyi de ağlatmışım; yani o şekilde bir dönüş oldu. Okur tarafından beğeni topladı.

 

İNCİ YILMAZ ŞİMŞEK: Yazılarınızı yazarken zorlandığınız anlar oldu mu? Bu zorluğu nasıl aştınız?

İnsanların hayatını dönem dönem bölmek gibi gün gün an an da bölmek mümkün. Odaklanamadığım zamanlar oldu. Kimse başında bir ağırlıkla gezmek istemez sonuçta. Sürekli yazasım var ama bazen bir şeyler size dur diyor ya yazıtlarınız olgunlaşmadı ya da henüz yazılmaya hazır değiller diye düşünüyorum. Sonuçta herkes en iyisini yapmak ister. Sanırım beynimizde buna hizmet ediyor. En güzel nüansı bulana kadar ortaya çıkarmıyor. Başka konularla ilgilenmek, aynı konuya kendimi sabitlememek ve kitap okumak beni bu anlamda rahatlatır. Beyin öyle bir mekanizma ki siz neyle uğraşırsanız uğraşın o arka tarafta çalışmalarına devam eder. Siz oyalanırken en azından fazla başınız ağrımadan çıkar ortaya yazınlarınız.

 

İNCİ YILMAZ ŞİMŞEK: Yazılarınızı kaleme alırken ne tür okumalar yapıyorsunuz? Yazılarınızı üretim esnasında özellikle okuduğunuz bir tür var mı?

Okumalarım genelde kendime göre yaptığım listeme göre gider. Son dönemlerde tanıtım kitaplarıyla haşır neşir olduğum için seçme şansım çok olmasa da kendi rutinime dönebildim. İyi bir okuyucu olduğumu düşünüyorum. Yazılarımı genelde etkilemez çünkü hislerime göre yazarım; salt düşünce olmaz yazılarım.  Yine de şiir kitapları biraz da olsa etkiler; duygusallaştırdığı için teşvik edici olabilir. Yazmamın vakti saati belli olmadığı için kitapların yönlendirmesi şimdilik olmuyor. İnceleme veya araştırma kitabı yazacak olsam kaynaklara göre değişebilir bu durum.

 

İNCİ YILMAZ ŞİMŞEK: Kendinize örnek aldığınız, idol olarak gördüğünüz yazar ya da şair kim ve neden?

Cemal SÜREYA, Halide Edip ADIVAR, Sabahattin ALİ, Cemil Meriç, Can YÜCEL idollerim arasında. Bizden önceki yazarların naifliğini, topluma ve olaylara bakışlarını seviyorum. Onları okumakla da anlatmakla da bitiremem herhalde. Her şeye dönemin yazarları gibi kolay ulaşamamışlar ve dönemlerinin zorluklarıyla nasıl baş ettiklerini düşünürsek biz hazıra konduk diyebilirim.

İNCİ YILMAZ ŞİMŞEK: Günümüz yazarlarından kalemini beğendiğiniz yazar ve şairler kimlerdir?

Günümüz yazarlarını popüler olmak isteyenler ve edebiyata gönül verenler diye ayırabilirim. Son zamanlarda nicesiyle tanıştım. İster istemez kendinize yakın olanı seçiyorsunuz. İsim vermemek şu an için daha makul geliyor.

İNCİ YILMAZ ŞİMŞEK: Yazarken ilham veya motivasyon kaynağınız nelerdir? Biraz bahseder misiniz?

Duygularım yönlendiriyor genelde beni. Toplumsal olaylar, kanayan yaralarımız tetikliyor duygularımı. Çok okumak, çok müzik ve şiir dinlemek ayrıca motive ediyor; duygu ve düşüncelerimi değiştirmese de teşvik edebilen kaynaklar. Motive olmak gerekiyor ortaya bir eser çıkartacağınız zaman elbette. Biraz sakinlik ve kendinizle baş başa kalmanız gerekiyor. Yalnızlık alışkanlığım değil ama kendimi motive etmek için sıkça başvurduğum bir yöntem. Bazen kulaklığı takıp dünyayı sessize almak gerekiyor.

İNCİ YILMAZ ŞİMŞEK: Yazmak sizin için ne ifade ediyor? Hayatınızın neresinde yer alıyor?

Yazmak hayattır diyebiliyorum. Bununla ilgili bir demem de mevcut. Yazabiliyorsam varlığımın daha bir anlamlı olduğunu düşünüyorum. Yazmak her zaman her yerde benim için. Kitap çıkarttıktan sonra hayatımın merkezinde yer almaya başladı. Yıllardır yazıyorum ama bunları esere dönüştürmek ayrı bir teşvik konusu oldu.

İNCİ YILMAZ ŞİMŞEK: Kitaplarınızın yayınlanma sürecinizden bahseder misiniz? Yaşadığınız zorluklar nelerdi? Bu süreçte size kimler destek oldu?

Eser çıkartmak istediğiniz zaman bir düzenleme ve yayınlama süreci bekliyor yazarları. Bu süreçleri yaşadık hep beraber. Çalışacağınız yayınevine karar vermek önemli bir aşama. Sonuçta yazara maliyeti olan bir durum. Biraz da bütçenize göre davranıyorsunuz.

Bu süreçte ailem ve yakınlarım desteklerini esirgemediler. Kitabımın dizaynı için Yazar ve Şair Ünal KAR Bey, tablosuyla kitabıma hayat veren Ressam Nuri CAN Bey, kitap için teşvik edip kitabımda yer alan yorumuyla Yazar Dr. İsmail BOZKURT Bey, kitabımın düzenlenmesinde yardımcı olan ve yorumlarıyla, şiirleriyle katkıda bulunan Yazar ve Şair Erol KARATEKİN BEY ve yorumunu esirgemeyen Şair Osman CENGİZ Bey bu süreçte ailem dışında kitaplarıma desteklerini esirgemediler. İyi ki varlar.

İNCİ YILMAZ ŞİMŞEK: Yazmak isteyenlere önerileriniz nelerdir? Yazmanın herhangi bir formülü var mıdır sizce?

Yazmanın herhangi bir formülü yok ama mizanseni var. Akıcı bir dil kullanmak çok önemli. Okurda bir duygu, davranış değişimi yaratabilmek önemli. Okura dokunması lazım bir eserin bir şekilde. Çokça okumak ve çokça olgunlaştırmak gerekiyor düşünce, duygu ve kurguları. 

İNCİ YILMAZ ŞİMŞEK: Eserleriniz dışında projeleriniz bulunmakta mı? Bunlardan bahseder misini?

Kitaplarım haricinde; yerel gazetelerde köşe yazarlığı yapmaktayım. Göl Kültür Sanat Dergisinde Kültür Sanat Kurulunda yer almakla birlikte yazarıyım da aynı zamanda. Edebiyat Sanat Meltemi web sitesinin Genel Yayın Yönetmeniyim aynı zamanda yazarlığı yapmaktayım ve yazarlarla yaptığım röportajları yayınlamaktayım. Sahip olduğum youtube kanalında şiirlerim çeşitli kişiler tarafından seslendirilmekte. Güfte yazarı olmak için ayrı bir çalışma içerisindeyim. Şu anda 2 deneme, 1 roman ve 1 öykü kitabı çalışmam bitti ve yakında okuyucu ile buluşacak. Bunlar dışında da çeşitli dergi ve sitelerde yazılarım yayınlanmakta. Sosyal medyada aktif olarak kitap yorumcusu olarak yer almaktayım. İleriki dönemlerde sürpriz projelerim olabilir.

İNCİ YILMAZ ŞİMŞEK: Güzel ve keyifli bir sohbetti. Betül Hanım/ Bey Röportajınız için teşekkürler.

Son olarak okuyucularımıza ne söylemek istersiniz?

Okurlarımın ilgisi ve takdiri beni mutlu ediyor. İyi ki varlar. İçinde yaşadığımız dünyanın zorluklarında ve koşturmacasında bana zaman ayırdıkları ve gösterdikleri ilgiden dolayı teşekkür ederim. Kitapla kalın hoşça kalın.

Bu güzel sorular ve röportaj davetiniz için teşekkür ederim İnci Hanım. Esen kalın.

İNCİ YILMAZ ŞİMŞEK: Veda vakti geldi. Sanatla, edebiyatla kalın, hoşça kalın....

]]>
Thu, 01 Jan 1970 02:00:00 +0200 Betül FIRAT