SANA BAKARAK BÜTÜN YÜZLERİ UNUTMAK
Burası benim karanlık dünyamın parlamayan güneşi gibi solgun bir defterden ibaret benim için. İçimi kanatan acıları kusmak için her defasında buraya gelsem de, bazı acılar kusulmuyor. Bazı yaralar susulmuyor, boğuyor içten içe insanı. Ne geceler gündüz oldu, ne de yıldızlar yerini dolunaya bıraktı. Ben olduğum yerde kalakaldım öylece. Üzüntülerime kucak açarak yaşamayı öğrendim.
Kimsenin okumayacağı bir deftere bile yazılamıyorken bazı şeyler, topladığım tüm cesaretimle buradayım işte. İnsanı kendi kendiyle bile konuşamadığı dertler yiyip bitirir dediklerinde hiçbir zaman kulak asmamıştım. Beni o karmakarışık rüzgar buralara getirdi zaten.
Hissettiğim hissin ilk kez bir tarifi yok gibi hissediyorum, ya da bir adı. Lügattaki 29 harfi yan yana getirsem dahi bendeki duyguyu karşılayabilecek kadar kuvvetli değiller, farkındayım. Derinlerimde bir yerde bir deniz var ve ben orada var gücümle çırpınıyorum. Tam her şeyden vazgeçtim dediğim anda, bir yüzün çizgilerine kapıldım. Dünyanın ekvator çizgisi nereden geçiyor bilmiyorum ama, benim ekvatorumun çizgisi onun güldüğünde kısılan gözleri ve dudağının kıyısındaki gamzelerinde birleşiyordu.
O öyle bir ruhun taşıyıcısı ki, bana yazdığım her satırı yeniden sevdiriyor. Adına kitaplar yazdığım şarkıyı da sevmeye başladı üstelik. Bana öylesine derin bir cümle kurdu ki, bunca zaman bir başkası tarafından sevilmediğime ikna oldum. Seni tanıdığımdan beri bu şarkıyı çok dinliyorum dedi. Hayatımın en dönülmez dediğim dönüm noktası bir şarkı oldu.
Adını koyamadığım acılarıma dokundu. Bana sahip olduğum gücü yeniden hatırlattı. Bana kötü geleceğini, bana zarar vereceğini düşünse de aslında tam tersiydi. Belki hayatıma değdiği günderi bügüne kelebek ömrü kadar kısacık bir zaman geçti, evet. Ama bu beni harap edeceği anlamına gelmezdi. Korktum, sınandım, savaştım, ağladım, binbir parçaya bölündüm. Ki sonrasında yine ona sarıldığım anlarda duruldum, kalp atışı kulağıma doldukça yatıştım.
Ah anne... Sen görmüyorsun ama kızın adına sevgi dedikleri bir geminin içinde yolcu. Çok isterdim bu zaman dilimime denk gelmeni. Çok isterdim gözlerime baktığında o ışığı görmeni. Sadece istediğimle kalakaldım anne. Ben bekledim ve sen hiç gelmedin. Çocuk ellerimle kumdan kaleler yaparak seni bekledim.
Gelmeyeceğini o kadar çok iyi biliyorum ki. Mevsimler geldi geçti, ay kaç kez dönümünü tamamladı, gökyüzünden kaç yıldız eksildi sayamadım. Sonucunda sen yine de uğramadın buralara. İyi ki gelmedin anne, iyi ki...
Yokluğunda bende açtığın yara izlerini ruhuma sarılarak saran biriyle kesişti yolum. Sensiz geçirdiğim her güne binlerce kez şükür dedirtti bana. Korktuğum yerlerden sarıldı. Ağladığımda yaşlarımı silmekten bir an olsun vazgeçmedi. Ben onu sana olan öfkem kadar sonsuz bir sevgiye sığdırmza çalışıyorum. Aslında çalışmıyorum da, sevmeye ısınıyor gibiyim.
Kimi zaman canımı çok yaktığın için insanlara kötü gelmekten korkuyorum anne. Beni senin içine sığdırmadığın değerler çerçevesine koyuyorlar. Ben sevildiğimi hissediyorum.
Beni sevmediğin için teşekkür ederim anne. Öyle güzel üzdün ki beni, artık üzülemiyorum. Çyle sızlattın ki kemiklerimi, bir daha sızı hissedemez oldum. Sonsuz teşekkür ederim sana. Bana gidişinle çok özel bağlar kazandırdın. Kötüleştiğimde senin kolların sanıp kendime sarılıyordum. Yine öyle bir gecenin kör ayazında bana sen değil de ''o'' sarıldı anne. Senden daha sıkı, senden daha çok sevgiyle...
Sana ettiğim ilk ve son teşekkürdü anne. Sana ettiğim son, ona edeceğim sonsuz teşekkürle noktalıyorum bu geceyi.
Fazla bir beklentim yoktu aslında hayattan. Bana miras bırakılan tüm acıları unutturacak bir yüzün tebessümüne ihtiyacım var sadece. Ona bakarak kalan tüm yüzlere yabancı olmaya ihtiyacım var.
Birgün bu yazıya değecek olursa gözlerin bil ki, sana bakıp bütün yüzleri unutmak istiyorum. Sağır ve kör olmak istiyorum sen dışındaki her şeye.
Hayatıma girecek misin inan bilmiyorum. Ama yalvarırım, '' ölü biri bir kör sevdi, görmez ama duyar sanmıştı, yanılmıştı'' dedirtme bana.
Tepkiniz nedir?