SEVİN
Hikâye
Kıvranıyordu Sevin, annesine bir an önce anlatmalıydı. Her ne kadar sevdiğine eminse de aşkının gözünü kör etmesinden korkuyordu. Annesine anlatmalı, nasıl bir insan olduğuna dair yorumlarını almalıydı.
-Senin ne karın ağrın var, söyle bakayım. Saatlerce odana kapanıp birileriyle uzun telefon görüşmeleri mesajlaşmaları yapıyorsun. Özel biri mi var?
- Evet, ama ortada henüz ciddi bir şey yok. Konuşuyorum sadece.
-İyi o halde ciddi olduğunda benimle de paylaşırsın.
-Aslında aklımı meşgul ediyor. İlgimi çekti. Ama doğru insan mı emin olamıyorum.
- Neyi için tereddütlerin var?
-Kısa boylu, sarışın.
-Allah allah. Sevmezdin sen. Hem sarışın hem kısa boyluyu, kafası da yassı de tam olsun istemediklerin.
-Yok kafası yuvarlak Allah’tan…
-Kızım kaç kere belirttim. Dünyanın en çirkin adamı bile olsa sana güzel davranırsa, kişiliği güzel ise dünyanın en yakışıklı adamı olur senin için. Dış çekime aldanma. Güzellik göreceli ve geçici. Bak babana tostoparlak kel bir adam oldu. Düğün resimlerimiz öyle mi?
Sevin annesinin her zamanki konferanslarına gömüleceğini hissedip odasına geçti.
Dış çekim yoktu. Emin, ilgisini ilk andan itibaren hissettirmiş, ama sessiz ve uzak kalmayı seçmişti. Çok konuşkan ve sosyal bir tipe benzemiyordu. Oysa dans hobileri için bir araya gelmiş bu topluluk, laubali diyalogları ile dışardan birine antipatik gelebilirdi. Sevin, dansı seviyor ama bu camianın insanlarını sevmiyordu. Yeni biri katıldığında dikkatleri hemen üzerine çekiyordu. Öylece tanıştırıldılar ve samimi oldukları gruplarla farklı köşelerinde geceye devam ettiler.
Ertesi gün dans okulunda da karşılaştı Emin ile. Okulun yeni eğitmeni olarak Adana’dan getirtilmiş. Genç birinin eğitmenliği şaşırtıcı değildi. Şaşırtıcı olan Emin’in başka bir işi olmaması sadece eğitmenlikle gelirini sağlıyor olmasıydı. Sevin eğitmenlerin çok gelirinin olmadığını biliyordu. Tanıdığı herkes mesleğinin dışında hobi olarak dans ediyordu. Meslek edinen birkaç kişinin ise dans okulu veya dans kostümleri ile ilgili bir işi vardı. İki ay Emin ile çeşitli yerlerde karşılaştılar. Nezaketi hoşuna gitmişti. Az konuşuyor olması da. Makine mühendisliği mezunu olduğunu, okulu uzun sürede tamamladığını öğrendi. Mesleğini yapmak istemediğni de…
Sevin memuriyet hayatında bunalmış, kendisine mutlu olacağı dakikalar armağan etmek için sevdiği dansla ilgilenmeye başlamıştı. Emin babasıyla iyi anlaşamıyordu. Klasik bir baba olarak oğlunun dansla ilgilenmesini kabullenememişti. En son restleşerek babasıyla bağlarını koparmış, İstanbul’a gelmişti.
-Biliyorum kolay değil dans ile bir gelecek sağlamak. Hele benim gibi neredeyse sıfırdan başlayan için büyük bir risk. Ama sevdiğim işi yapmak istiyorum. Mutlaka başaracağım. Ne olursa olsun Adana’ya dönmeyeceğim.
Sevin rastladıkça ettiği sohbetlerle gittikçe yakınlaştığı Emin’in niyetini de bilmez değildi. Ona özel bir ilgisi olmadığını sınırlar koyarak belli ediyordu. Birinin kimseyi tanımaması, sorunları olması da ondan tamamen uzaklaşmasına engeldi.
Emin, Sevin’e içini dökmekten vazgeçmedi, yaklaştı, yaklaştı:
-Senin burada en farklı kız olduğunu düşünüyorum. Sempatiksin ama aynı zamanda ciddisin. Hiçkimse sana sulu şaka yapamıyor, ben de sana saygı duyuyorum. Seni daha iyi tanımak istiyorum. Ama öte yandan aynı toplulukta özel ilşkilerin sorun olacağını da biliyorum. Yürümezse burada bulunmak istemeyiz, birimizin gitmesi gerekir.
Sevin, olumlu bakmıyordu, ama tanınma isteğine, kendini ifade etme isteğini de görmezden gelemedi: “ Ne olacak zaten sohbet ediyoruz, dışarıda buluşup sohbet etmekten bir zarar çıkmaz. Duygularımdan emin olurum, bir şey hissetmezsem bitiririm.”
Üç aydır görüşüyorlardı ve artık gününü ondan habersiz geçiremiyordu: Ne yapıyordu, ne hissediyordu, nerede zorlanıyordu, neye ihtiyacı vardı?
Annesi kızının yoğun bir şeyler yaşadığını hissediyor, kendisi ile paylaşması için sabırla bekliyordu. Evden her zamansız çıkışı onun içindi, suratı asık ise bazen gözyaşları içindeyse onun yüzündendi, odada sesi yükseliyorsa kavgası onunlaydı.
-Bitti, ayrıldık.
-Öyle mi, senin için ne iyiyse öyle olsun. Fazla mı kaptırmıştın kendini. Ben öyle anladım. Onun için şaşırdım biraz. Ne oldu? Konuşmak ister misin?
-Zaten daha önce de anlaşmazlıklarımız olmuştu. Bir iki kere tepki gösterdiğimde, özürler diledi devam ettirdim. Bu defa kendisi istedi ayrılmayı. Toksik ilişkiymiş bizimkisi. Kendisini hep bir gerilimin içinde, kontrol ediliyormuş gibi hissediyormuş. Böyle konuşup aslında farklı düşünüp yaşadığını öğrendim.
Bir dans gösterisi gecesi, kostüm odasından çıkmak üzereyken koridordan tanıdık bir ses duydu Sevin, çıkmadı bekledi. Bir kadın “libidon yüksek senin, dansederken anlaşılıyor” cümlesine “galiba öyle” diye cevap veren Emin kahkahalarla. İçeri geldiklerinde her ikisi de selam verdiler. Sevin “ben içeri geçiyorum” deyip uzaklaştı. Gece bitip mekandan ayrıldıklarında Taksim meydanı ikisinin yükselen sesiyle inliyordu. Sakince “bir başka kadınla ne türlü sohbetler ediyorsun, libido filan” diye sormuş, öteki çıldırmıştı: Evli bir kadın için neler düşünüyordu, bu soru neydi böyle. Artık her adımının sorgulanmasından bezmişti. Kıskançlığın da sınırı olmalıydı. Sevin oradan uzaklaşıp ayrı eve dönmek istediğinde bırakmadı. Belli ki kavgayı tırmandırmak, sesiyle hiddetiyle bir şeylerin üzerini örtmek, galip gelmek istiyordu. Emin’in evine gittiler. Zira arabayı park sorunu olmaması için orada bırakmıştı. Evden bıraktığı eşyalarını alıp çıkmak istediğinde de bırakmadı. Kapıyı kilitleyerek bağırıp çağırmaya, konuştuğu kadını aramaya başladı.
Sevin neye uğradığını şaşırmıştı. Daha önce meselelerini konuşabiliyorken, bu az konuşan adam deli gibi davranıyordu. Sonra konuşalım, şimdi çok sinirlisin, kırıcı olmak istemiyorum, sözlerini duyuramıyordu. En sonunda “ kapıyı açıp gitmeme izin vermezsen polis çağıracağım” demek zorunda kalmış, kapıyı öyle açtırabilmişti.
-Sonra tekrar konuştuk, artık bu işin yürümeyeceğine karar verdik. Bambaşka bir insana dönüştü. Yine yanılmış olduğuma kızgınım. Beynimde bunu nasıl halledeceğim bilmiyorum. Artık kimse benim için iyi bir insan değil. Herkes pislik. Ya da ben gerçekten hiç kimsenin olamayacağı bir ilişki istiyorum. Garip olan benim.
Annesi kızını sadece sessizce dinledikten sonra:
-Yanlış kişi olduğunu anladığına sevinmelisin. İnsan ilk görüşte anlaşılacak biri değil. Zaman ve emeğinin boşa gittiğini düşünme. İyi olacaksın. Kendine kızma, seni olduğun kişi olarak kabul edemeyen ilişkisinde zorlandığını söyleyen biri için de gitmesi iyi olmuş. Nasıl istiyorsa öyle yaşasın. Acı ve pişmanlıklar içinde bir ömür geçirmektense yalnız ve kendinle mutlu olmak daha iyidir. Tek bir hayat çeşidi yok.
Hayatın öğrenilerek bitirilebilecek bir kitap olmadığını anlatamazdı.
Tepkiniz nedir?