TİKSİNÇ

Deneme

Mayıs 15, 2023 - 18:15
Mayıs 15, 2023 - 18:11
 1
TİKSİNÇ

Böyle bir kelime var, boşuna kontrol etmeyin, ben TDK sözlüğüne baktım. Kendim uydurdum kelimeyi derken, meğer uydurmamışım.

Toplumların tiksinç buldukları kendi kültürlerine göre değişiyor. Artık küresel bir kültürümüz de var ya, neyse! Bir turistik amaçlı kilise gezisinde (Büyükada Aya Yorgi) yabancı turistlerin yoğun olduğu bir zaman diliminde bahçede, bir turistin arkadaşlarının ve bizlerin yanında bir höykürme sümkürmesi ile burnunu temizlediğine tanık olmuş, kendim gaz kaçırmış gibi utanmıştım. Bunu yurtdışı görmüş genç birine anlattığımda “ne var, bu onlara göre ayıp değil, asıl genirmek onlara itici geliyor” demişti de bu tiksinçlik davranışlarına o zamandan beri takılmış durumdayım.

Kendi tiksinçliklerimi sıralayacağım, sıkı durun. Sosyal medyada “sinirinizi bozan takıntılar” listesinde rastladıklarım var gerçi. İlk olmayacak. Yanımda sakız çiğnenmesine, sessiz ortamlarda fısıltılı okumalara, kaldırımlarda boğazdan veya burundan belli olmayan atıklarla karşılaştığımda, yağmurlu havalarda yollara dizilen yumuşakça sürüngenlere, hertürlü canlı dışkılarına…Aklıma gelen bunlar. Ama bunlar azalarak veya eklemeler yapılarak her insanda gözlemlediğimiz öğrenilmiş tiksinçlikler. Benim konum istisnai olup anlamadıklarım… Birlikte anlamaya çalışmak için bu satırlara taşındılar.

Toplumsal tiksinç. Yine dünya üzerinde bakıyoruz ki, millet başka milletlerden birilerini tiksinç bulabiliyor. Sınır içine bakarsak da bir şehrin insanının farklı bir şehirliden asla hoşlanmadığını dile getirdiğini duyuyorum. (Örnek vermiyorum, kötüyü yaymamak için) O şehir halkından biriyle problem yaşamışsa ve toptancılık yaparak hepsini silmişlerse biraz bu tavrı almalarını anlayabilirim. Boşandığı eşi, kaynanası dolayısıya, kazık yediği iş ortağından mütevellit, bir müddet yaşamak durumunda olup o şehirde kötü komşulara maruz kalmışlık…

Anlayamadığım tam da ülkemin coğrafi konumu nedeniyle batı – doğu arasında yer almasından kaynaklanıyor. Öğrenci yıllarımda bindiğim bir otobüsün ayakta yolcusu olarak tekli koltuğun birine tutunmuştum. Önümde oturan beyaz sakallı sarıklı bir bey birşeyler mırıldanmaya başladı. Ailemden alışkınım, dualar okuyor diye yorumlayarak ilgisiz kaldım. Ama sertçe başını sağa sola sallayıp kızgınca bana bakış attıktan ve cama döndükten sonra tepkisinin bana olduğunu anladım ve uzaklaşmak mecburiyeti hissettim. Kısa kollu bir gömlek vardı üzerimde, rahatsızlık duyduğu çıplak dirsek altı görünen bana göre hiç de kılla kaplı görüntüsüyle cezbedici olmayan kollarım veya örtü olmayan başımdı. Aramızda dede torun yaş aralığı olması ile de anlayamadım. Günahlara sevketme halim onun benden tiksinme sebebiydi.

Bir kesim de var ki, tesettürlü, siyah çarşaf ile örtünmüş birini görmesin, tiksiniyor. Yüzünün şekli öyle bir hal alıyor ki, önüne tuvaletten bir öbek malzeme koysam sadece burnunu tutarak koku almamaya çalışır, o kadar. Yüzü o derece değişmez.

Siz bu değerlendirmeleri hayata bakış açısına, siyasal tercihlere, hizmet alma-verme iletişimine, velhasıl yaşamınızdaki bütün safhalara genişletebilirsiniz. İnsanoğlunun bu öğrenilmiş çaresizlik gibi sonradan dayatılarak edinilen yargıların içinde debelenmesini seyretmeye dayanmak çok zor. Hiçbirisi şablonlarından vazgeçmiyor. Biz aynı memlekette çeşnisi bol bir toplum olarak yaşamak ayrıcalığını her defasında teğet geçiyoruz. Tarihte yapabildiğimiz bu beceri nasılsa imkansız hale geliyor.Çok kereler dost sohbetlerinde  kendimce olmayan tarafın halini anlatmaya, empatik yollar açmaya, orta yolu bulmaya çalışırken bendenizin de her iki tarafın düşmanı ilan edildiğimi belirtmeme gerek yok.

Biz insan merkezli bir toplumuz. Doğu böyledir. Batı medeniyetlerinde bunlar özünde olmadığından çeşitli akımlar ve kurumlarla edinilmeye yerleştirilmeye çalışılır. Kim ne için uğraşırsa uğraşsın bizden yamyam çıkmayacak. Kanlısını evine sığındığında misafir kabul eden ve sonuna kadar korumuş bir geçmişten bahsediyorum. Ne demişti Winston Churchill “Çanakkale centilmenler savaşıdır”. Çatışma bittiği ve dinlenmeye geçildiği anlarda birbirine yakın siperlerden yiyecek fırlatarak değiş tokuş yapma başka yerde yaşanmaz çünkü. Çok daha fazlası hikaye olarak belleklerinizde yer alıyor elbette.

Savaşta tek yürektik, depremde tek yürek olduk, tüm şartlanmışlıklarımızı bir kenara bırakarak, tiksinç yaşamın devraldığımız kötü zincirini kırarak herkesle insan çerçevesinde paylaşım yapabiliriz. Birlikte yaşam inşa etmenin mümkün olduğu bu coğrafyada umarım bir de “sevinç” konulu yazı kaleme alırım.

Tepkiniz nedir?

like

dislike

love

funny

angry

sad

wow

GÜMÜŞ SÖZ Sözün gücünü farkedeli epeyce yol aldık hayatta. Tadımız, tesellimiz, yoldaşımız, yârenimiz ve daha niceleri oldu söz benim için. Sözlerle dolu nice kitaplar.... İnsanoğlunun en değerli buluşu herhalde sesi söze, sözü yazıya dökmek....Sahibinin zerresi kalmamışken dünyada sözü yolculuğuna devam eder. Öyle bir sözdür ki o, doğduğu dilin gücünü yansıttığı ölçüde ömrü devam eder. Sözün gücüyle ruhlar inşa etmeyi isteyenlerin paylaşım mecraları bulmaları ne güzel şans!...