YUVAMIZ
“Yuvamız,” beş yaşındaki Hazar ve ailesinin, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından sağlanan “Yuvamız İstanbul” kreşinde yaşadıkları mutluluğu ve bu kreşin kapanma tehlikesiyle karşı karşıya kalması sonrası verdikleri mücadeleyi anlatıyor. Aile, diğer velilerle dayanışma içinde hükümetin politik müdahalelerine karşı dururken, bu süreç toplumsal dayanışmanın ve halkın gücünün bir sembolüne dönüşüyor. Hikaye, bireysel bir sorun gibi görünen bir kreşin kapanma tehlikesini ele alırken, bu durumun daha büyük bir siyasi mücadelenin parçası olduğunu ortaya koyuyor. Bir ailenin çocuğu için daha iyi bir gelecek hayaliyle başlayan hikaye, halkın dayanışmasının, demokrasiye olan inancın ve kolektif bir mücadelenin umut dolu bir portresini çiziyor. Masum bir çocuğun renkli dünyasından siyasi müdahalelerin sert gerçekliğine uzanan bir hikaye.

YUVAMIZ
Hazar beş yaşında doğaya, yeşile ve ağaçlara ilgi duyan sevimli bir çocuktu. Oldum olası doğayla arası iyi olan Hazar’ın, akranı olan çocuklarla arası her zaman iyi değildi. Genelde çekingen ve utangaç bir karaktere sahipti. Annesi Ekin ve babası Hakan, her aile gibi bu konu için endişeliydi. Ancak çocuklarının kreşe başlayıp, akranlarıyla daha fazla zaman geçirmesi ve sosyalleşmesiyle bu durumun değişeceği ümidindeydiler.
Hazar kreşe gitme yaşına geldiğinde ailesi onun için araştırmalara başladı. En uygun olanı bulmak adına çevrelerindeki kreşlere bakmaya başladılar. Ancak görüştükleri her kreşten sonra büyük bir umutsuzluğa kapıldılar. Kreş ücretleri İstanbul’da yaşayan, orta halli, sıradan bir ailenin göğüsleyebileceğinden çok daha fazlaydı. Hazar’ın doğumuyla birlikte Ekin çalışmaya ara verdiğinden yavrularının kreşe gitmesini dört gözle beklediler. Böylelikle Ekin iş hayatına geri döndü.
Ekin ve Hakan araştırmalarına devam ederken, sosyal devletin ne demek olduğunu ilk kez deneyimlediler. Özel kreşlere bütçeleri yetmeyen aileler için adeta kurtarıcı rolünü üstlenmiş İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Yuvamız İstanbul kreşleri yardımlarına koştu. Hazar’ın bu kreşte eğitime başlamasıyla hayatlarına yeni bir düzen ve umut geldi. Ekin tekrardan çalışma hayatına dönmüş, Hakan ise oğlunun hem ücretsiz bir şekilde hem de tüm olanaklar sağlanmış olarak eğitim hayatına başladığına çok memnundu.
Kreşteki günleri Hazar için eğlenceli geçti. Yeni arkadaşlar edindi. Onlarla oyunlar oynayıp, öğretmeniyle şarkılar öğrendi. Yavru kedi patisi gibi olan minicik ve yumuşacık olan elleriyle çizdiği resimleri gururla ailesine gösterdikçe ailesi de onun yaptıklarıyla gururlandı. Etraflarına Yuvamız İstanbul kreşlerinin ne kadar iyi olduğunu anlata anlata bitiremediler. Çocuklarının güzel bir eğitim almasının yanında, çekingenliğinden ve utangaçlığından da eser kalmadı. Ancak dışarıdaki dünya, Hazar’ın dünyası kadar renkli ve basit değildi. Bu çirkin ve karanlık dünyada basitlikten çok uzak bir gerçek vardı. Kreşlerin üstünde kara bulutlar vardı.
Bir sabah Ekin işte çalışmaya başlamadan önce günün manşetlerine şöyle bir göz attı. Gördüğü bir haberle donakaldı. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, bazı kreşlerin mevzuata aykırı olduğu gerekçesiyle kapatılacağını açıklamıştı. Haberde Yuvamız İstanbul kreşlerinin de hedefte olabileceği yazılıydı. Ekin ve Hakan bunaltıcı gri bir panik bulutunun içine girmiş gibi hissetti. Kreş kapatılırsa ne yapacaklardı? Hazar’ın mutlu olduğu, kendilerinin sayesinde hayatlarının düzenini sağladıkları kreş ellerinden alınacak mıydı?
Bu endişe Ekin ve Hakan’ı harekete geçirdi. Kreşin diğer velileriyle görüşüp, bir araya geldiler ve toplantı yaptılar. Bu toplantılarda sadece kreşin kapatılması ihtimali ve daha sonrasında ne yapacaklarını değil, aynı zamanda bu kararın arkasındaki siyasi nedenler de konuşuldu. Birçok kişi, bu kararın, İstanbul Belediye Başkanı’nın gelecekteki Cumhurbaşkanlığı adaylığının engellenmeye yönelik bir hamle olduğundan emindi.
Daha önce de buna benzer müdahaleler oldu. Belediyeye aktarılması gereken fonlar kesildi. İBB mülklerinin, yok pahasına hükümete yakın vakıflara verilmesini önleme çabaları yargıya takıldı. En açıkça yapılan hamle ise İstanbul Belediye Başkanı’na YSK üyelerine hakaret ettiği iddiasıyla açılan, siyasi yasak davasıydı. Bu olaylar, Yuvamız İstanbul kreşlerinin kapatılması kararını daha anlamlı hale getirdi. Halk, bunun sadece bir kreş meselesi değil, daha büyük bir siyasi müdahalenin parçası olduğunu düşündğü. İnsanların akıllarındaki soru ise birkaç kişinin koltuk sevdası, bütün bu çocukların geleceğini karartmaya değer miydi? Bu kreşler sayesinde hem eğitimli nesiller yetişebilirdi hem de ekonomik özgürlüğe sahip kadınlar daha kolay var olabilirlerdi. Bu iki dinamikte sanki birilerinin yaratmak istediği toplumsal yapıya aykırıydı.
Ekin, Hakan ve kreşteki diğer veliler, bu kararı protesto etmek için harekete geçti. Hazar tüm bu olanlardan habersizdi. Kreşte yaptığı bir resme buğulu mavi gökyüzü ve uçuşan rengarenk balonlar çizerken, ailesi onun geleceği için sokaklarda yürüyüşler düzenleyip, dilekçeler topladı. Hazar’ın öğretmeni, çocukların bu süreçten etkilenmemesi için büyük uğraş verdi. Veliler ise dayanışma içinde mücadelelerini sürdürdü.
Belediye başkanı ise bu süreçte velilerin yanında olduğunu her fırsatta belirtti. Basına yaptığı bir konuşmada, “Bu sadece bir kreş meselesi değildir. Bu halkın iradesine yönelik bir müdahaledir.” dedi. Ayrıca hükümetin aldığı kararları uygulamayacağını, velilerin gönüllerini ferah tutmalarını ifade etti. Bu açıklamalar halkta büyük bir yankı uyandırdı.
Günler süren protestolar ve kamuoyu baskısı sonuç verdi. Hükümet, Yuvamız İstanbul kreşlerini kapatma kararından vazgeçti. Bu bir zaferdi. Yalnızca Ekin ve Hakan için değil, ülkenin tüm insanları için bir umut kaynağı oldu. Halk, birlikte hareket ederek neler başarabileceklerini görmüş oldu. Ekin ve Hakan bu süreçte yalnızca bir kreşi değil, aynı zamanda demokrasiye olan inançlarını da koruduklarını hissettiler.
Bu olay, halkın dayanışma gücünü ve siyasi müdahalelere karşı nasıl birlikte mücadele edileceğini gösterdi. Ailesi için Hazar’ın masum gözleri, büyük bir mücadelenin küçük bir sembolü oldu. Belki de yıllar sonra bu mücadele, Türkiye’nin insanına değer veren, daha eşit ve özgür bir geleceğinin ilk adımlarından biriydi.
CEM ECE
İSTANBUL 2024
Tepkiniz nedir?






