Modern Kadının Özgürlüğü

Ekim 18, 2025 - 22:54
 0
Modern Kadının Özgürlüğü

Günümüz modern hayat anlayışına göre, kadının özgürce yaşama hakkı vardır. Bu hak ona doğuştan verilmiştir; hiçbir erkek, aile ya da toplum bu hakkı elinden alamaz. Kadın ister çalışır, ister her gece gezer; ister dünyayı dolaşır, ister kendi sessiz köşesine çekilir. Kendi bedeni, düşünceleri ve yaşamı üzerinde söz hakkı yalnızca kendisine aittir.

Bazı modern çevrelerde, kadının bedenini ve benliğini istediği kadar erkekle paylaşmasının onu “kötü” bir kadın yapmayacağı savunulur. Farklı erkeklerle yeni deneyimler yaşamak, kimilerine göre kadının en doğal hakkıdır. İsterse her gece bara, meyhaneye gider; gecelerini ışıltılı masalarda, kalabalıkların içinde geçirir. Bu yaşam biçimi, çağdaş toplumun temel taşlarından biri olarak görülür.

Benim çevremde tanıdığım modern insanlar da genellikle bu düşünceleri dile getirir. Onlara göre özgürlük, sınırsız deneyimlerle iç içe geçer; bireyin tercihleri hiçbir toplumsal kalıba sıkıştırılamaz. Bu bakış açısı, bazıları için bir yaşam felsefesi, bazıları içinse derin bir yabancılaşmanın göstergesidir.

SEÇİMLER VE YOLLAR

Peki kadının istediği hayatı yaşamayı seçme hakkı var da erkeğin eş olarak kendi yaşamak istediği hayata uygun kadın seçme hakkı yok mu?

Özgürlük, yalnızca bir hak değil; aynı zamanda seçimlerin ve sonuçların da alanıdır. Kadın, kendi yaşam tarzını belirleme özgürlüğüne sahipse; erkek de kendi değerleri ve hayat anlayışıyla örtüşen bir eş seçme hakkına sahiptir. Bu durum, bir tarafın diğerine üstünlüğü değil; farklı yolların varlığının kabulüdür.

Kimi kadın evinde, kocasının yanında huzuru ve mutluluğu bulur; sıcak bir yuvada, sadelikte ve aile bağlarında anlam arar.
Kimi kadın ise hayatın coşkusunu dışarıda arar; meyhanelerde, kadehlerin ışıltısında, kalabalıkların içinde özgürleştiğini hisseder.

Kimi kadın akşam çayını kocasıyla sessiz bir sohbet eşliğinde içmeyi tercih ederken, bir diğeri dostlarıyla meyhane masasında rakı kadehi kaldırmayı seçer.

Her biri kendi yolunu çizer. Bu tercihler yargı konusu olamaz; çünkü herkes kendi iç dünyasının, değerlerinin ve arayışlarının izinden gider.

Benzer şekilde erkekler de farklıdır. Kimi, geleneksel değerlere sahip bir kadınla huzur bulur; kimisi daha özgür ve sosyal bir yaşamı paylaşabileceği bir eş arar. Bu tercihler kimseyi daha değerli ya da değersiz kılmaz; yalnızca farklı yönlere bakan bakış açılarını yansıtır.

Dünya görüşleri, değerler ve yaşam anlayışları uyuşmadığında, iki insanın aynı yolda yürümeye çalışması zamanla çatışmaları beraberinde getirir. Başlangıçta görmezden gelinen farklar, zamanla büyür; sevgiyi bile yıpratacak kadar derin uçurumlara dönüşür.

Bu yüzden herkes, kendi dünya görüşüne ve yaşamak istediği hayata uygun bir eş seçmelidir. Aksi halde, farklı yönlere bakan iki insanın ortak bir gelecek kurması zorlaşır ve çoğu zaman mutsuzluk, kırgınlık ya da sessiz bir ayrılıkla sonuçlanır.

Ne kadın özgürlüğünden ödün vermek zorundadır, ne erkek kendi değerlerinden vazgeçmek. Mesele, karşılıklı saygı içinde “senin yolun bu, benimki başka” diyebilmeyi bilmektir. Gerçek olgunluk, farklılıkları görüp doğru eşleşmeyi yapabilmekte yatar. Çünkü sevgi tek başına yeterli değildir; uyum, ortak bir yaşam anlayışı ve karşılıklı saygı olmadan en büyük aşklar bile zamanla yıpranır.

KENDİ YOLUNDA YÜRÜMEK

Ben kendimi geri kafalı olarak tanımlayabilirim; çünkü bugünün modern erkek tanımlarının çoğu bana uymuyor. Benim anlayışıma göre, bir eşin varlığı sadece bir evliliğin değil; ortak bir hayatın, bir yuvanın ve sadakatin sembolüdür. Ben, eşimin yanımda olmasını isterim — hem bedenen hem de ruhen.

Kendi başına ya da toksik bir takım arkadaşları ile barlarda, meyhanelerde gezen elinde rakı kadehi tutmadan mutlu olamayan bir kadının benim hayatımda yeri olmadı; bundan sonra da olmayacak. Bu bir yargı değil, benim hayat görüşümün, değerlerimin ve sınırlarımın bir yansımasıdır. Herkesin hayat anlayışı farklıdır; benimki de budur.

Ben kendi seçimlerimle mutluyum. İnandığım değerlere göre yaşar, o değerlere göre bir hayat arkadaşı seçerim. Boşluğuma gelmiş ve yanlış bir seçim yapmışsam, cezası neyse öder ve yoluma devam ederim.

Aynı şekilde başkalarının da kendi yollarını seçmesine saygı duyarım. Herkes mutlu olacağı hayatı yaşamalı; kimse kimseyi kendi yoluna zorlamamalıdır.

Çünkü gerçek uyum, dayatmalarda değil, gönüllü kabullerde bulunur. Kimi hayatlar yan yana yürüyebilir, kimileri ise ancak ayrı yollarda huzur bulur. Ben kendi yolumu seçtim; bu yolda yürümekten de hiçbir zaman pişman olmadım.

Benim pişmanlığım kendi yoluma gitmekten değil yanlış kadını seçmekten kaynaklıdır.

Yazan
Korhan KÜLÇE
www.korhankulce.com
18/10/2025

Tepkiniz nedir?

Beğen Beğen 0
Beğenmedim Beğenmedim 0
Sevdim Sevdim 0
Eğlenceli Eğlenceli 0
Sinirli Sinirli 0
Üzgün Üzgün 0
Vay Vay 0
Korhan KÜLÇE Ben; Kelimelerin sessiz ama derin gücüne erken yaşlarda kulak veren; fakat bu çağrıyı kaleme dökmeye ancak yıllar sonra cesaret eden bir anlatıcıyım. Çocukluk ve gençlik yıllarımda sözcükleri biriktirdim; kimi zaman defterlerin kenarına, kimi zaman zihnimin sessiz koridorlarına notlar düştüm. O yıllarda yazmak, bir eylemden çok bir bekleyişti, zamanla demlenecek bir içsel dilin hazırlığıydı. Yaşamın dönemeçlerinde sessizce biriken gözlemlerim ve iç konuşmalarım, sonunda kelimelere dönüşecek olgunluğa erişti. Yazıya geç başlamam bir gecikme değil, anlatacaklarımın derinleşmesine vesile olan uzun bir iç yolculuktu. Kalemimden dökülen metinlerde bu yolculuğun izleri açıkça hissedilir: kelimelerim acele etmez, duygularım yüzeyde gezinmez; her cümlem, yıllar boyunca içimde taşınmış bir düşüncenin ağırbaşlı yankısıdır. Benim dünyamda zaman yavaşlar, sesler usulca belirir; okur, hem kişisel hem evrensel bir anlatının kıvrımlarında kendi yolunu bulur. Kitaplarım… Onlar, içimde uzun yıllar sessizce yankılanan seslerin kâğıda bürünmüş hâli. Bir gecenin ortasında fısıldanan bir cümleden, bir sabahın ilk ışığında doğan bir düşünceden süzülüp geldiler. Her biri kendi zamanında, kendi mevsiminde yazıldı. Kimi bir yağmurun ince sızısıdır, kimi bir rüzgârın taşıdığı uzak bir hatıradır. Kelimelerimin arasından geçerken, belki kendi hikâyene benzeyen bir yankı duyarsın. Çünkü ben yazarken çoğu zaman kendime değil, sessizce bekleyen o görünmez okura seslenirim. Kitaplarım, yalnızca satırlardan ibaret değildir; onlar, kalbimin sakladığı seslerin, yıllarca konuşmayı bekleyen duyguların suretleridir. Ben sustukça onlar konuşur. Ben geçtiğim yerlerden uzaklaşsam da, onlar orada kalır, kelimelerin vefalı bekçileri gibi. Kitaplarım; Defne'nin Hikayesi - Fethiye'nin Sırları ve Kayaköy'ün Fısıltıları Elif'in Hikayesi - Gölgedeki Kadın Ece'nin Hikayesi - Güneşin Gölgesindeki Sır Alice'in Hikayesi - Küçük Bir Kalbin Yolculuğu Özlem'in Hikayesi - Zeytin Gölgelerinde Bir Tohum Farklı Hayatlar, Farklı Hikayeler İlişkiler Hakkında - 1 Biri Görür, Öteki Hisseder - Şiir Kitabı Sen de Haklısın Korhan KÜLÇE