BEN
Üzerime atılan asıl rengi beyaz olan ama üzerimde lekeli duran bir hayatta boğulmak kadar şansızlığımın dibine vurmuş, ne kadar kabul etmek istemesemde yalandan bir kaç umut ve hayatımın üzerine sürülmüş bulanık hayallerim vardı...
Küçük ama bir o kadar da büyük, mutlu bir o kadar da mutsuz bir hayattı ki benimkisi. Gün geçtikçe büyüdüğüm, büyüdükçe küçülen duygularımın nefessizliğiydi nefesim. Olurda bir gün biter diye başladığım bu hayata ben dışında herkesin hükmetmesi beni oldukça yok etmiş, kendi içimde kaybolmaya zorlamıştı. Anlıyamadığımda bu kaybolmuşluğun içerisinde, bbedenimi bırakmayan ufak huzur kırıntıları ve hayatımın üstüne sürülmüş bulanık hayallerim...
Gözlerime yağmuru giyderen ailemdi. Oysa ne çok isterdim bembeyaz, lekesiz giyinmeyi. Ailem ne çok korkardı lekelerden. Bilerek ya da bilmeyerek bana giydirdikleri acı ipliği ve nefret şişlerinin oluşturduğu hayya belki de birazcık namus ya da az biraz hüzün derisinden oluşan hayat giysilerini giydirdikleri günden itibaren azrail(a.s) kahraman ilan edilmiş, kurtuluş yolu olarak ölüm seçilmişti...
Tepkiniz nedir?