İradesiz Erkek Meselesi

Aralık 21, 2025 - 16:45
 0
İradesiz Erkek Meselesi

Erkek olmak; yalnızca sabahın köründe kalkıp bütün gün çalışmak değildir, akşam neye “hayır” diyeceğini de bilmektir
Çünkü gerçek güç, kaslarda değil; erkeğin kendine koyduğu sınırda ölçülür.

Bu toplumda asıl konuşulması gereken soru “kadınlar ne yapıyor?” değildir.
Asıl soru şudur: Erkekler neden bu hâle düşmeye razı oluyor?

Ortada bir kadın meselesi yoktur.
Ortada açıkça bir erkek aklı ve iradesi çöküşü vardır.

Bir erkeğin sabahın köründe (örneğin) inşaata gidip, bedenini ve ömrünü törpüleyerek kazandığı parayı; akşam olup da yalnızca bir görüntüye, birkaç saniyelik bir yanılsamaya teslim etmesi yoksulluk değildir.
Bu, bilinç yoksunluğudur.

Emek kutsaldır.
Ama emeğini neye verdiğin, kim olduğunu ele verir.
Terinin karşılığını üretime, geleceğe, kendini büyütmeye değil de dijital bir vitrinin soğuk ışıklarına yatırıyorsan; kandırılan bir kadın yoktur ortada.
Kandırılan sensin.

Kadın, talep varsa arz olur.
Piyasa böyle işler.
Mesele, bu talebin neden bu kadar ölçüsüz, kontrolsüz ve çaresiz hâle geldiğidir.

Bir fotoğraf için, birkaç saniyelik bir video için maaşını, zamanını, onurunu ve iradeni masaya koyuyorsan; sömürülen beden değil, sömürülen akıldır.
Kimse kimseye zorla kredi kartı uzattırmıyor.
Kimse “bakacaksın” diye silah dayamıyor.
Bu, düpedüz irade meselesidir.

Bugün bazı erkekler için kadın artık bir insan değil;
bir kaçış,
bir uyuşturucu,
bir unutma aracıdır.

Hayatında anlam olmayan, hedefi olmayan, emeğiyle inşa edilmiş bir özsaygısı bulunmayan erkek; dikkatini satın alabileceği yerlere yönelir.
Çünkü gerçek ilişkiler sorumluluk ister.
Emek ister.
Yüzleşme ister.

Dijital vitrin ise zahmetsizdir.
Ne reddedilirsin,
ne eksik hissedersin,
ne de büyümek zorunda kalırsın.

Bu yüzden meseleyi ahlakla değil, karakterle konuşmak gerekir.
Erkeklik, arzularının kölesi olmak değildir.
Erkeklik; çalışmak kadar, vazgeçebilmektir.
“Hayır” diyebilecek bir iç disipline sahip olmaktır.

Cüzdanını, zamanını ve zihnini kime teslim ettiğinin farkında olmaktır.

“Bırak kendi kendini bitiren bitirsin” diyenler haksız değildir.
Ama sorun, bireysel çöküşlerin normalleşmesidir.
Çünkü bu zayıflık hâli yaygınlaştıkça;
emeğin değeri düşer,
ilişkiler ucuzlar,
insanlık aşınır.

Gerçek erkeklik; bakmakta değil,
bakmamayı seçebilmekte başlar.

Ve bugün asıl mesele şudur:
Bunu unutan erkeklerin sayısı giderek artmaktadır.

Yazan
Korhan KÜLÇE
19/12/2025

Tepkiniz nedir?

Beğen Beğen 0
Beğenmedim Beğenmedim 0
Sevdim Sevdim 0
Eğlenceli Eğlenceli 0
Sinirli Sinirli 0
Üzgün Üzgün 0
Vay Vay 0
Korhan KÜLÇE Ben; Kelimelerin sessiz ama derin gücüne erken yaşlarda kulak veren; fakat bu çağrıyı kaleme dökmeye ancak yıllar sonra cesaret eden bir anlatıcıyım. Çocukluk ve gençlik yıllarımda sözcükleri biriktirdim; kimi zaman defterlerin kenarına, kimi zaman zihnimin sessiz koridorlarına notlar düştüm. O yıllarda yazmak, bir eylemden çok bir bekleyişti, zamanla demlenecek bir içsel dilin hazırlığıydı. Yaşamın dönemeçlerinde sessizce biriken gözlemlerim ve iç konuşmalarım, sonunda kelimelere dönüşecek olgunluğa erişti. Yazıya geç başlamam bir gecikme değil, anlatacaklarımın derinleşmesine vesile olan uzun bir iç yolculuktu. Kalemimden dökülen metinlerde bu yolculuğun izleri açıkça hissedilir: kelimelerim acele etmez, duygularım yüzeyde gezinmez; her cümlem, yıllar boyunca içimde taşınmış bir düşüncenin ağırbaşlı yankısıdır. Benim dünyamda zaman yavaşlar, sesler usulca belirir; okur, hem kişisel hem evrensel bir anlatının kıvrımlarında kendi yolunu bulur. Kitaplarım… Onlar, içimde uzun yıllar sessizce yankılanan seslerin kâğıda bürünmüş hâli. Bir gecenin ortasında fısıldanan bir cümleden, bir sabahın ilk ışığında doğan bir düşünceden süzülüp geldiler. Her biri kendi zamanında, kendi mevsiminde yazıldı. Kimi bir yağmurun ince sızısıdır, kimi bir rüzgârın taşıdığı uzak bir hatıradır. Kelimelerimin arasından geçerken, belki kendi hikâyene benzeyen bir yankı duyarsın. Çünkü ben yazarken çoğu zaman kendime değil, sessizce bekleyen o görünmez okura seslenirim. Kitaplarım, yalnızca satırlardan ibaret değildir; onlar, kalbimin sakladığı seslerin, yıllarca konuşmayı bekleyen duyguların suretleridir. Ben sustukça onlar konuşur. Ben geçtiğim yerlerden uzaklaşsam da, onlar orada kalır, kelimelerin vefalı bekçileri gibi. Kitaplarım; Defne'nin Hikayesi - Fethiye'nin Sırları ve Kayaköy'ün Fısıltıları Elif'in Hikayesi - Gölgedeki Kadın Ece'nin Hikayesi - Güneşin Gölgesindeki Sır Alice'in Hikayesi - Küçük Bir Kalbin Yolculuğu Özlem'in Hikayesi - Zeytin Gölgelerinde Bir Tohum Farklı Hayatlar, Farklı Hikayeler İlişkiler Hakkında - 1 Biri Görür, Öteki Hisseder - Şiir Kitabı Sen de Haklısın Korhan KÜLÇE