Kar Tanesi 8.Bölüm
Gökten düşen pamuk şekerlere gülümsedi. Annesine döndü ve işaret parmağıyla göğü gösterdi. Annesi ona gülümsedi.Avucunu açıp sokağın ortasında gökten yağan pamuk şekerleri yakalamaya çalıştı, avucuna düşen kar tanelerine baktı ve avucundaki kar taneleri kırmızıya bulandı.Bu kar tanesinin kırmızıya bulandığı yolda yeni aşklar ve yeni aileler bulunacaktı..

-KAR TANESİ -
ŞARKILAR :BACK TO YO - FLOWER FACE
Keyifli Okumalar!!
Beni hiç mi sevmedin BABA?
Günün ilk ışıklarıyla gözlerimi araladım.Yanımda duran telefona baktım.Gece telefonda gezinirken uyuyakalmıştım ve telefon da yanımda kalmıştı. Gözlerimi yeniden kapadım ve gelen telefon sesiyle telefonu alıp kulağıma götürdüm.
"Merhaba Bayan Lavin ,sizi devamsızlığınızın sınırda olduğunu söylemek için aramıştım ve girmediğiniz sınavlar bulunmakta efendim."
"Tamam teşekkür ederim Bayan Rose."
"Rica ederim efendim, rahatsız ettiysem kusura bakmayın. İyi günler dilerim."
"İyi günler Bayan Rose."Telefon kapandıktan sonra bıkkınlıkla nefes verdim. Hayatım altüst olmuştu. Okulu günlerce asmıştım ve şimdi de sınavlar çıkmıştı başıma. Bunları düşünürken yatakta uzanmış tavanı izliyordum.
" Günaydın Lavin."diyerek neşeyle girdi içeri Zack. İzin istemeden yatağa oturdu, bana baktı kaşlarını çatarak."Noldu kuzen?"
"Okuldan aradılar sınavlar ve devamsızlığım için. “dedim yüzümü ona döndürüp.
"Ve sen hâlâ yatakta boş boş tavanı izliyorsun, kalk çabuk. “dedi, kollarımdan tutup yataktan çıkardı. “Çabuk duşa gir, sana atıştırmalık hazırlıyorum. Buradan okuluna 1 saat sürer, hadi hadi. “dedi, bu sefer banyoya sürükleyerek götürdü. Ona gözlerimi devirdim.
Sıcak bir duş alıp uykum açıldıktan sonra üstüme dolaptan siyah jeans ve siyah boğazlı kazak giydim.Saçlarımı at kuyruğu yapıp kabanımı alıp odadan çıktım.Zack elinde küçük bir kese kağıdı ile bekliyordu, bana doğru uzattı ve kapıya doğru yöneldi.Girişteki odaya girip oradan uzun deri siyah çizmeleri ayağıma geçirip hızla arkasından çıktım.
Okula doğru arabayla giderken Zack'in hazırladıklarını yedim. Çok acıkmıştım. İçine ilaçlarımı da koymuştu, onları da içtim.
"Zack ben yokken araştırmaya devam et sen, ben de okulda boş zamanlarımda devam edeceğim."
"Tamam..Bak şurada turuncu sweatshirt giyen kıvırcık kızı görüyor musun? O baban tarafından görevlendirilmiş ve şu çimlerde oturmuş siyah kısa saçlı, üstüne babaannem tarz giyinmiş siyah saçlı kız da ve onun yanındakiler de.Ayrıca Profesör Marshall da baban için çalışıyor.“Bu dediklerini ağzım açık dinlemiştim, onca zamandır bana çok yakın davranmalarının nedeni buymuş demek. Sinirlenerek arabadan indim. “Dikkatli ol”. diye arkamdan seslendi.
Kampüse hızlı adımlarla ilerledim. Merdivenlerden çıkarken az kalsın birine çarpıyordum. "Pardon. “diyerek hızla merdivenden çıktım. Sınıfa varınca en arkalarda köşe bulup kendimi oraya attım. Birkaç göz bana bakıp aralarında konuşmaya başladı, onlara göz devirip çantamdan telefonumu çıkardım, gezinmeye başladım ders başlayana kadar.
"Merhaba, oturabilir miyim?" kafamı kaldırmam ile onun ela gözleriyle buluşmam bir oldu.Lois Henderson yine karşımda gülümseyerek bakıyordu bana.
"Hayır. “dedim, ona sinirle bakıp telefonuma geri döndüm ama o dediğimi anlamak istememiş olacak ki yanıma oturdu. Beni izlemeye başladı, yüzündeki o sırıtışı hayal edebiliyordum. Ona bakmadan" Galiba anlamanda sorun var. "dedim.
"Hayır, aslında gayet iyiyimdir Lavin."Onu ittirip başka bir yere geçtim, yanıma da ardından Noah geldi.Onunla çok az sohbetimiz vardı ama samimi biriydi.
"Merhaba Lavin. Uzun zamandır göremedim, seni iyi misin? "dedi elini koluma koyarak, gözüm bu hareketten sonra Lois'e kaymıştı. ize sinirle bakıyordu.
"Evet iyiyim, teşekkür ederim Noah."
"Lavin ben Zack'in arkadaşıyım, seni burada koruyacak kişi benim. “dedi kulağıma doğru yaklaşarak. Nefesi yanağıma çarptı.Ürperdim, geri çekildim.
"Sağ ol ama kendimi koruyabilirim."
"Öyle demek istemedim.Sadece biz artık yani arkadaşız, işte ekibiz.Ben de araştırmaya katıldım."
"Neden benim haberim yok? "
"Ben istemedim, kendim sana söylemek istedim sadece.Sakın Zack'e kızma."
Her şeyi konuştuktan sonra bana kendinden bahsetti. O an anladım ki çok eğlenceli bir kişiliği vardı.Onun anlattıklarını dinlerken gülmemi durduramıyordum. Ara sıra Lois'e bakıyordum. Bizi sinirle izliyordu. İçinden Noah'a neler dediğini merak ettim. Profesör geldiğinde zar zor gülmemi durdurup derse odaklandım.
Ders bittikten sonra Noah kütüphaneden kitap alıp geleceğini söyledi, onu beklemek için bahçeye indim.Ders bitiminde Lois'i gözlerim aramıştı ama onu görememiştim. Bahçede ona bakınırken orada kız grubuyla konuştuğunu gördüm.Beni görünce onlarla vedalaşıp yanıma geldi.
"Ahh Lavin, seni bekliyordum ben de."
"Neden?" dedim, umursamazca ona baktım. "Hem sen neden geldin?"
"Göz.. Gözlerin çok güzeller." dedi, sanki beni duymuyor gibiydi.
"Soruma cevap ver Lois." dedim onu kolundan biraz sarsarak ama dengesi bile bozulmadı.
"Lavin ben.." Sözünü yarıda kestim.
"Hem sen burada mı okuyordun?"
"Evet, kaç defa senin dikkatini çekmeye çalıştım. Seninle konuşmaya çalıştım ama olmadı. “dedi bana hüzünle bakarak. “Gözlerinle gözlerim buluşunca kalbimin atışını bir duysan senin de kalbinde benimki gibi atar mıydı? “dedi, bir anda ben ona şaşkın şaşkın bakarken Noah geldi yanımıza.
"Hadi gidelim Lavin."dedi koluma girerken. Lois ona bakıp yumruğunu sıkıyordu.
"Tamam. “dedim Lois'e bakarken, o ise ağzımdan başka şeyler çıkmasını bekler gibi baktı bana. Yanından geçip gittim. Kalbim acıdı onu öyle bırakınca ama o bir yalancıydı, beni tuzağa düşürmüşlerdi, üstüne birde beni yanına çağırıp gelmemi istememişti.
Okulda hiç boş zamanım olmamıştı, profesörleri tekrar sınavlara girmek için ikna etmeye çalışmıştım. Bazı sınavlara girmiştim pek başarılı olmasam da. Kapalı garaja gittik Noah ile. Zack beni arayıp onunla eve gelmemi söylemişti.
Zack bizi bahçede bekliyordu.Yağmur atıştırmaya başlamıştı yolda.Yanına gidip ona sarıldım.
"Ne mutluluk?" dedi, bu halimi uzun zamandır göremiyordu. Ben de pek böyle hissetmezdim aslında.
"Hiç, mutlu olmak geldi içimden. “Aslında düşününce bugün Lois'i görmüştüm, o zamandan beri içimde bir mutluluk vardı. Hem sinirli hem kırgın hem de mutlu etmişti beni gelmesi. Yüzüme birazcık sorgulayıcı bakış atıp üstümden gözlerini çekip Noah çevirdi. Ona baktı ve gülümsedi. Ayağa kalktı ve Noah 'a sarıldı. Normalde samimi davranmayı sevmezdi. “Keşke bana da söyleseydin. “dedim sitem ederek.
Sarılmayı bırakıp bana döndü. “Sana desem izin verir miydin?"
"Hayır."
"Bundan demedim."
"Birinin beni korumasına ihtiyacım yok Zack, şu zamana kadar tektim ve kendimi korudum. “Ona kaşlarımı çatarak baktım.
"Her zaman güçlü olmak zorunda değilsin Lavin."dedi yanıma yaklaşarak. “Ve Lavin şunu da demem gerekiyor son yaptığım şeyden dolayı.." Sözünü kestim.
"Yine ne yaptın?"
"Lois ve ekibi burada bizim evde kalacaklar. “Ona baktım ve yutkundum. O gün aklıma geldi ve neşem yok oldu.“Yalnızsın Lavin, onlar da seni bıraktı."
"Sen onları nasıl çağırırsın Zack, onlar beni öldürmek istediler. “dedim gözyaşları içinde.Noah yanıma yaklaştı, omzuma elini koydu."Zack hani sen de inanmıyordun onlara! “Onları orada bırakıp ormana doğru hızlı adımlarla ilerledim.
Ne yapacağımı bilmiyorum. Kime inanmam gerektiğini bilmiyorum. Ait olmadığım bir çağın ortasına düşmüş, talihsiz bir kuşaktanım.Hayat kopup gidiyor ve ben uyum sağlayamıyorum...
Ellerimi saçlarımı geçirdim, ormana doğru haykırdım.
"Lavin."Göz kapaklarımı kapattım sinirle. “Al bak sana biz tuzak kurmadık, al bu videoyu izle." Arkama döndüm, elindeki telefonu bana doğru uzattı. Şüpheyle ona bakıp telefonu elime aldım. Oynatma tuşuna bastım ve benim vurulduğum andı bu.Kendi kendime konuşuyordum, gülüyordum karşıya bakıp. Lois’in bana doğru koşarken yere yığılışını gördüm, Theo ona doğru koştu.Kolundan sıyırıp geçti kurşun, Lois bana bakıyordu yerde kanlar içinde.Kamera açısına o babam ve Carolina Carter ve adamları girdi. Gözyaşlarım artık yanağımdan süzülüp gidiyordu. Babamdı, bunları yapan babamdı.Yanıma geldi ve karnıma bir tane daha kurşun sıktı. Acıdan kıvranıyordum.Telefon titreyerek elimden kaydı ve toprağa düştü. Dudaklarımı birbirine bastırdım, ağzımdan hıçkırıkların kaçmaması için.Yanımdaki ağacın dibine çöktüm.
"Baba. “Ağzımdan tek bu kelime çıktı.Her zaman babamdan beni gerçekten kızı olarak görmesini istemiştim.
Lois de yanıma çöktü. “Gel yaralarını ben sarayım." dedi titreyen ellerimi kavrarken.
Ona doğru yaşlı gözlerimi kırpıştırırak baktım. “Benim yaralarımı sarmak seni yaralar Lois. Bak babam yaptı bunların hepsini, o vurdu seni."
Beni kendine doğru çekti. “Sana yardım edeceğiz Lavin, o küçük kız çocuğunu annesiz bırakanları bulacağız. “saçımda ellerini gezdirdi. “Bana güven Lavin, ben sana zarar vermem."
"Bir anda kimseye güvenemem Lois, bunca şeyleri yaşadıktan sonra o olaydan sonra ve başta söylediğin yalan var birde."
"Benim için sorun değil, güveneceğin zamana kadar beklerim."
"Lavin iyi misin?"Noah bize doğru koşarak geliyordu. Nefes nefese kalmıştı. Yanımıza yaklaştı, bana doğru elini uzattı ve ayağa kaldırdı.
"Evet, iyiyim Noah."dedim ona gülümsemeye çalışarak.
"Hadi hava soğudu, eve geçelim. “dedi üstündeki ceketi üstüme atarken.
Birlikte eve doğru ilerleme başladık. Eve vardığımızda hepsi toplanmış bahçede bizi bekliyordu. “Ben odama gidiyorum, çalışmam gereken sınavlarım var. “Masada duran çantamı da alıp yukarı çıktım. Odama geçip kapıyı kilitledim. Dolaptan pijamalarımı alıp yatağa koydum. Üstümdekileri de çıkarıp kirli sepetine atıp üstümü giyinip balkona çıktım.Oldukça büyüktü ve her yeri görüyordu.
Hepsi aşağıda oturmuş bir şeyler konuşup gülüşüyordu. Onlara el salladım ve masada duran bardakları alıp geri odaya girdim, komodinin üstüne bıraktım.Çantamdan telefonumu, kulaklığımı ve kitaplarımı da alıp balkona geri döndüm.Kulaklığımı takıp ders çalışmaya başladım. Rüzgar arkamdan esip saçlarımı savuruyordu.Saçlarımı sinirle bağladım, gözüm aşağıda oturan Lois’e kaydı.Gözlerini bana dikmiş izliyordu, ona baktığımı fark ettiğinde göz temasını kesmedi. İlk kesen ben oldum.Önümdeki kitabı kapatıp diğer kitabı açtım.Okumaya başladım bu ders ne kadar da zordu ve yarın sınavıma odaklanmam gerek odaklanmam gerek diye içimden geçirdim ama kendime yenik düşüp bahçeye göz attım ama orta da kimse kalmamıştı.
Gece olmuştu, artık göz kapaklarımı açmakta zorlanıyordum.Masadaki eşyalarımı topladım, balkondan ayrılacakken ormana giden Noah'ı gördüm.Elinde fenerle ormana doğru ilerliyordu. Eşyalarımı alıp odama döndüm.Onları bırakıp ben de Noah'ın peşinden ilerledim. Ne karıştırıyordu gecenin bu saatinde özellikle de ormanda. Peşinden hızla ben de ormana girdim.Nereye gittiğini bilmiyordum ama ilerlemeye başladım. Yerdeki kırılan dal seslerinin çıtırtı sesleri biraz daha ürpermemi sağlıyordu, sanki çalıların arasından biri beni çekip karanlığın içine hapsedecek gibiydi.İlerliyordum ama onun nereye gittiğini bilmiyordum, bu cesaretim nereden geliyor onu hiç bilmiyordum. Kurtların uluma seslerinin daha da yaklaştığını duydum ve hızlı adımlarla ilerledim. İşte oradan beyaz ışık gördüm, adımlarımı oraya doğru yönelttim..Noah durdu, ben de yanımdaki ağacın ardına saklandım.
Yanıma simsiyah bir siluet geldi ve yerde kendimi buldum. “Uyu küçük kız, uyu. “Saçlarımda parmaklarını hissediyordum, gözlerim kim olduğunu çözemeden ağırlaşarak kapandı.
Okuduğunuz için teşekkür ederim.Umarım sizde okurken keyif almışsınızdır.Ve lütfen ifade,yorum bırakmayı unutmayın.
Tepkiniz nedir?






