ruhumun kıyıları- övünmek gibi olsun
içimde bitmek bilmeyen hayatı romantize etme isteğimi bastıramadığım için farkındalıklarımı yazıyorum
selam. yine geldim ruhumun kıyılarına. dur durak bilmeden yazmak istiyorum. noktalama için bile durmuyorum o derece. sonrasında düzeltmek zor gelse de umrumda değil. ben durmadan ikilemeden kıyılarımda yürümek istiyorum. müsaitseniz gelin başlayalım.
yazmak bana hep iyi hissettirdi. ve ne şanslıyım ki genç yaşımda farkettim bunu. sabah sayfalarının popüler olduğu dönemde benim için yazmak çoktan alışkanlık haline gelmişti bile. kendimi övmek gibi olsun. evet yanlış okumadınız olsun ya. övmek gibi olsun. övüyorum kendimi. yıllarca mütevazi oldum ve bir faydasını da görmedim. .çünkü buna müsaade eden bir toplumsal çerçevede yaşamıyorum sanırım. duygusal zekamı geliştirmeye başladığım süre zarfında kazandığım bir huy da buydu. mütevazi olmak. başarımı gözler önüne sermemek. serenler olunca da utanmak ve hemen karşı tarafı daha da abartarak övmek. yine yenilerde farkettiğim bir şey oldu bu. çünkü amiyane tabirle dengim olmayan insanların bile beni küçümsemelerinin beni yıprattığını yaraladığını farkettim. ve en en en önemlisi de değersizleştiğimi. ben mütevazi oldukça değersizleştim. yaşayarak öğrendim evet. öğrendiğim diğer her şey gibi bunu da yaşayarak öğrendim. mütevazi oldukça alçakgönüllü oldukça değersizleşiyordum ben. aman egolu görünmeyeyim aman ben zaten kendim biliyorum insanlar da tanıdıkça anlar diye diye değersizleştim ben. ve galiba bu da travmalarımdan, gölge yanlarımdan biri. değersiz hissettirilmek beni aşırı tetikliyor. hem de aşırı. bunu farkettiğimden beri de ( yine anahtar kelime fark etmek heheh) kendimi övmekten gocunmuyorum (yine yerine göre tabii, seloluğumdan ödün vermiyorum). ve gelen övgüleri de açık yüreklilikle kabul ediyorum.
neyse. öyle işte. velhasıl yazmak iyi geliyor. 5 senedir her sene bir defter alırım ve günlük tutarım. her gün yazamasam da birkaç günde bir illa ki uğrarım. hele ki stresliysem. günde birkaç kez bile uğradığım olur. duygularımdan bahsederim orda genelde. ne düşündüğümden çok nasıl hissettiğimle ilgilenirim. önemli olan da buymuş aslında. çünkü bazen duygular düşüncelerimin yolunu saptırabiliyor. özellikle de yıpratıcı duygular. stres öfke kırgınlık gibi. böyle anlarda yazarım. önce yazarak biraz rahatlarım. nasıl oluyor bende çözemiyorum bunun mucizevi etkisini. ama rahatlatıyor işte. en azından yoğun bir şekilde etkisi kalmıyor duygularımın. yazdıktan sonra içimde, bağrımın tam ortasında bir öküz kalıyor. işte o zaman sormaya başlıyorum. ben ne hissediyorum tam olarak. bazen adlandırabiliyorum bazen de olmuyor. durup yaşıyorum o duyguyu. sadece ona odaklanıyorum. tam vücudumun neresinde gözlemliyorum ve ben gözlemledikçe zaten etkisi gitgide azalıyor. sonrasında da oturup ne yapmak istediğime karar veriyorum. evet bu olay beni etkiledi. şimdi ne yapmalıyım nasıl tepki vermeliyim, nasıl sınır çizmeliyim ? ve bunlar arasından en önemlisi de bana ne iyi gelir diyebilmek. tüm her şeyden kendini sıyırıp; kişilerden olaydan vs bana iyi hissetirecek olan şeyi bulabilmek.
işte burda sıkıntılar başlıyor. çünkü kendine iyi gelen şeyi bulduğunda kendine izin verdiğinde bu başkaları için kırıcı olabiliyor. ya da vardığın sonuç senin için bile kırıcı olabiliyor. ama insanın kendisiyle ilişkisi geliştikçe kendini nasıl koruması gerektiğini öğreniyor. hatta kendinden bile korumasını öğreniyor. kendisinin gölge yanlarından, zihnindeki susmak bilmeyen dırdırcı eleştirel tarafından bile. ben işte tam bunu başarmaya çalışıyorum. başardım diyemeyeceğim tam anlamıyla ama yol katettim. en azından başkaları için dengesizlik olarak görülecek olsa bile bana iyi hissettirmiyorsa konuşmuyorum ya da yazmıyorum. açıklamasını belki yapmam gerekiyor ama yapmıyorum abi ya bazen. yapmıyorum. kendimi korumanın yolu buysa. böyle davranıyorum. bazen de zorlanıyorum. çok zorlanıyorum. bazen koruyamıyorum sınırlarımı. ve hatta bazen kendime kaldıramayacağım duygular yaşamaktan korktuğum için koruyamıyorum kendimi. evet. kendime güvenimi sarsıyorum. ama sonra teselli ediyorum kendimi. öğreniyorsun selocum yine denersin, zamana güven diyorum. çünkü zamanla zırhın daha da sağlamlaşacak ve zamanla her şey olması gerektiği gibi olacak. sen ne kadar savaş versen de üzülsen de bunun için zamanı gelince olacak. o yüzden kabul et. bunun da normal olduğunu kabul et. sen de insansın diyorum. işe de yarıyor. kendimi, içimdeki küçük seloyu her durumda sakinleştirmenin ona şefkat göstermenin yollarını arıyorum. hata yapsa bile. çünkü bu hayat bir yolculuk ve dost olmamız gereken en önemli kişi kendimiziz. yetişkin kimliğimiz de değil. içimizdeki çocuk kimliğimiz asıl dost olmamız gereken kişi. o zaman işte hayatı biraz daha taze gözlerden görebiliyoruz, tadabiliyoruz, hissedebiliyoruz.
benim hala anlatacak çok şeyim var. o yüzden diğer yazında görüşmek üzereee...
Tepkiniz nedir?
Beğen
1
Beğenmedim
0
Sevdim
0
Eğlenceli
0
Sinirli
0
Üzgün
0
Vay
0