Sosyal Medyanın Gölgesinde Kadın Erkek İlişkileri
Korhan KÜLÇE'den ''Sosyal Medyanın Gölgesinde Kadın Erkek İlişkileri'' konulu bir yazı
Hayat, insanın en büyük derslerini, çoğu zaman kalbinin en kırılgan anlarında verir. Bir bakış, bir söz, ya da bir suskunluk, yılların öğretisini tek bir darbede sunar. Ve modern çağda bu derslerin sahnesi, sosyal medya gibi dijital bir aynadır; her geçen gün daha fazla insanın özünü yansıtan, ama aynı zamanda gerçeği çarpıtan bir platform.
Sosyal medya, çağımızın en parlak, ama en yanıltıcı aynasıdır. Herkes o aynaya bakar, kendi yüzünü görmeyi umar; ama gördüğü şey, gerçek değil, parlatılmış bir yansımadır. Bu yanılsama, özellikle kadınların hayatını şekillendirir. Fotoğraf kareleri, filtreler, özenle seçilmiş pozlar… Her biri, sadece bir anlık ifade değil, aynı zamanda bir imajdır. Kendini on binlerce gözün önüne sunmanın, beğenilerle değer kazanmanın yeni yoludur.
Bir kadın için, o an sadece bir paylaşım değildir; o, “Ben buradayım” demektir. “Ben hâlâ görülmek, hâlâ arzu edilmek istiyorum.” Beğeniler, kalp emojileri, her bir yorum, birer küçük zaferdir. Dopaminin sıcaklığı, kısa süreli bir mutluluk dalgası yaratırken, içindeki boşlukları geçici olarak doldurur. Fakat bu mutluluğun ardından bir yalnızlık gelir, tıpkı bir maskenin arkasında saklı kalmış gerçek bir yüz gibi.
Ama her zaman bir karşıt etki de vardır. O kadının hayatındaki adam, sevdiğinin gülüşünü binlerce yabancının arasında görmekten incinir. Gülüş, sadece ona ait olmalıydı. “Bizim kutsal bağımız neden herkesin gözleri önünde sergileniyor?” diye sorar kendi kendine. O gülüş, şimdi herkesin malıdır ve kalbinde bir yara açılır.
İşte tam bu noktada, mahremiyet erimeye başlar. Çünkü aşkın toprağı mahremiyettir. Sevgi, gizlilikle büyür, kalabalıkların alkışında değil. Sevgi, iki insanın arasında kurulan görünmez bir köprüdür. Seyircilerin gözleri o köprüyü ağırlaştırır, kırılgan hale getirir.
Başlangıçta masum görünen paylaşımlar, zamanda bir bağımlılığa dönüşür. Beğeni sayısı arttıkça insan, kendini değerli hissetmeye başlar; ama azaldığında huzursuz olur. Kendi özdeğerini, yabancıların parmaklarının ucuna bırakır. Bu bağımlılıkla birlikte, gerçek ilişkilerdeki bağlar zayıflar. Çünkü sevgi, dışarıdan gelen alkışlarla değil, içeriden gelen sadakatle ayakta kalır.
Ancak her hikâyede olduğu gibi, burada da bir çıkış yolu vardır. Bilinçli bireyler, sosyal medyanın tuzaklarına düşmeden, birbirlerinin kalbine bakmayı seçerler. Onlar bilirler ki bir ilişkinin en değerli anı, herkesle paylaşılan değil, yalnızca iki insanın arasında saklanan andır. Bir bakış, bir dokunuş, bir gülüş… Bunlar kalabalıkların gözleri önünde değer kaybeder, ama mahremiyetin sessizliğinde ölümsüzleşir.
Elbette sosyal medya bütünüyle düşman değildir. Doğru kullanıldığında, ilişkileri besleyen bir araç olabilir. Fakat bunun için sınırların farkında olmak gerekir. Hangi anların paylaşılmaya değer olduğunu, hangilerinin yalnızca iki kalbin sırlarında saklı kalması gerektiğini bilmek, aşkı korumanın en ince sanatıdır.
Sonuçta, aşk bir sahne değil, bir sığınaktır. Gerçek mutluluk, bir yabancının bıraktığı kalp emojilerinde değil, sevgilinin gözlerinde parlayan güvendedir. Akıllı çiftler, sosyal medyanın gölgesinde değil, birbirlerinin ışığında yuva kurar. O yuva, dijital dünyanın hiçbir parıltısına ihtiyaç duymadan varlığını sürdürür.
Çünkü aşkın özü, seyirciye değil, sevgiliye saklanır.
Korhan KÜLÇE
Tepkiniz nedir?
Beğen
0
Beğenmedim
0
Sevdim
0
Eğlenceli
0
Sinirli
0
Üzgün
0
Vay
0