Sosyal Medyanın Gölgesinde Kadın Erkek İlişkileri

Korhan KÜLÇE'den ''Sosyal Medyanın Gölgesinde Kadın Erkek İlişkileri'' konulu bir yazı

Eylül 22, 2025 - 23:03
Eylül 22, 2025 - 23:19
 0
Sosyal Medyanın Gölgesinde Kadın Erkek İlişkileri
Sosyal Medyanın Gölgesinde Kadın Erkek İlişkileri

Hayat, insanın en büyük derslerini, çoğu zaman kalbinin en kırılgan anlarında verir. Bir bakış, bir söz, ya da bir suskunluk, yılların öğretisini tek bir darbede sunar. Ve modern çağda bu derslerin sahnesi, sosyal medya gibi dijital bir aynadır; her geçen gün daha fazla insanın özünü yansıtan, ama aynı zamanda gerçeği çarpıtan bir platform.

Sosyal medya, çağımızın en parlak, ama en yanıltıcı aynasıdır. Herkes o aynaya bakar, kendi yüzünü görmeyi umar; ama gördüğü şey, gerçek değil, parlatılmış bir yansımadır. Bu yanılsama, özellikle kadınların hayatını şekillendirir. Fotoğraf kareleri, filtreler, özenle seçilmiş pozlar… Her biri, sadece bir anlık ifade değil, aynı zamanda bir imajdır. Kendini on binlerce gözün önüne sunmanın, beğenilerle değer kazanmanın yeni yoludur.

Bir kadın için, o an sadece bir paylaşım değildir; o, “Ben buradayım” demektir. “Ben hâlâ görülmek, hâlâ arzu edilmek istiyorum.” Beğeniler, kalp emojileri, her bir yorum, birer küçük zaferdir. Dopaminin sıcaklığı, kısa süreli bir mutluluk dalgası yaratırken, içindeki boşlukları geçici olarak doldurur. Fakat bu mutluluğun ardından bir yalnızlık gelir, tıpkı bir maskenin arkasında saklı kalmış gerçek bir yüz gibi.

Ama her zaman bir karşıt etki de vardır. O kadının hayatındaki adam, sevdiğinin gülüşünü binlerce yabancının arasında görmekten incinir. Gülüş, sadece ona ait olmalıydı. “Bizim kutsal bağımız neden herkesin gözleri önünde sergileniyor?” diye sorar kendi kendine. O gülüş, şimdi herkesin malıdır ve kalbinde bir yara açılır.

İşte tam bu noktada, mahremiyet erimeye başlar. Çünkü aşkın toprağı mahremiyettir. Sevgi, gizlilikle büyür, kalabalıkların alkışında değil. Sevgi, iki insanın arasında kurulan görünmez bir köprüdür. Seyircilerin gözleri o köprüyü ağırlaştırır, kırılgan hale getirir.

Başlangıçta masum görünen paylaşımlar, zamanda bir bağımlılığa dönüşür. Beğeni sayısı arttıkça insan, kendini değerli hissetmeye başlar; ama azaldığında huzursuz olur. Kendi özdeğerini, yabancıların parmaklarının ucuna bırakır. Bu bağımlılıkla birlikte, gerçek ilişkilerdeki bağlar zayıflar. Çünkü sevgi, dışarıdan gelen alkışlarla değil, içeriden gelen sadakatle ayakta kalır.

Ancak her hikâyede olduğu gibi, burada da bir çıkış yolu vardır. Bilinçli bireyler, sosyal medyanın tuzaklarına düşmeden, birbirlerinin kalbine bakmayı seçerler. Onlar bilirler ki bir ilişkinin en değerli anı, herkesle paylaşılan değil, yalnızca iki insanın arasında saklanan andır. Bir bakış, bir dokunuş, bir gülüş… Bunlar kalabalıkların gözleri önünde değer kaybeder, ama mahremiyetin sessizliğinde ölümsüzleşir.

Elbette sosyal medya bütünüyle düşman değildir. Doğru kullanıldığında, ilişkileri besleyen bir araç olabilir. Fakat bunun için sınırların farkında olmak gerekir. Hangi anların paylaşılmaya değer olduğunu, hangilerinin yalnızca iki kalbin sırlarında saklı kalması gerektiğini bilmek, aşkı korumanın en ince sanatıdır.

Sonuçta, aşk bir sahne değil, bir sığınaktır. Gerçek mutluluk, bir yabancının bıraktığı kalp emojilerinde değil, sevgilinin gözlerinde parlayan güvendedir. Akıllı çiftler, sosyal medyanın gölgesinde değil, birbirlerinin ışığında yuva kurar. O yuva, dijital dünyanın hiçbir parıltısına ihtiyaç duymadan varlığını sürdürür. 

Çünkü aşkın özü, seyirciye değil, sevgiliye saklanır.

Korhan KÜLÇE

Tepkiniz nedir?

Beğen Beğen 0
Beğenmedim Beğenmedim 0
Sevdim Sevdim 0
Eğlenceli Eğlenceli 0
Sinirli Sinirli 0
Üzgün Üzgün 0
Vay Vay 0
Korhan KÜLÇE Ben; Kelimelerin sessiz ama derin gücüne erken yaşlarda kulak veren; fakat bu çağrıyı kaleme dökmeye ancak yıllar sonra cesaret eden bir anlatıcıyım. Çocukluk ve gençlik yıllarımda sözcükleri biriktirdim; kimi zaman defterlerin kenarına, kimi zaman zihnimin sessiz koridorlarına notlar düştüm. O yıllarda yazmak, bir eylemden çok bir bekleyişti, zamanla demlenecek bir içsel dilin hazırlığıydı. Yaşamın dönemeçlerinde sessizce biriken gözlemlerim ve iç konuşmalarım, sonunda kelimelere dönüşecek olgunluğa erişti. Yazıya geç başlamam bir gecikme değil, anlatacaklarımın derinleşmesine vesile olan uzun bir iç yolculuktu. Kalemimden dökülen metinlerde bu yolculuğun izleri açıkça hissedilir: kelimelerim acele etmez, duygularım yüzeyde gezinmez; her cümlem, yıllar boyunca içimde taşınmış bir düşüncenin ağırbaşlı yankısıdır. Benim dünyamda zaman yavaşlar, sesler usulca belirir; okur, hem kişisel hem evrensel bir anlatının kıvrımlarında kendi yolunu bulur. Kitaplarım… Onlar, içimde uzun yıllar sessizce yankılanan seslerin kâğıda bürünmüş hâli. Bir gecenin ortasında fısıldanan bir cümleden, bir sabahın ilk ışığında doğan bir düşünceden süzülüp geldiler. Her biri kendi zamanında, kendi mevsiminde yazıldı. Kimi bir yağmurun ince sızısıdır, kimi bir rüzgârın taşıdığı uzak bir hatıradır. Kelimelerimin arasından geçerken, belki kendi hikâyene benzeyen bir yankı duyarsın. Çünkü ben yazarken çoğu zaman kendime değil, sessizce bekleyen o görünmez okura seslenirim. Kitaplarım, yalnızca satırlardan ibaret değildir; onlar, kalbimin sakladığı seslerin, yıllarca konuşmayı bekleyen duyguların suretleridir. Ben sustukça onlar konuşur. Ben geçtiğim yerlerden uzaklaşsam da, onlar orada kalır, kelimelerin vefalı bekçileri gibi. Kitaplarım; Defne'nin Hikayesi - Fethiye'nin Sırları ve Kayaköy'ün Fısıltıları Elif'in Hikayesi - Gölgedeki Kadın Ece'nin Hikayesi - Güneşin Gölgesindeki Sır Alice'in Hikayesi - Küçük Bir Kalbin Yolculuğu Özlem'in Hikayesi - Zeytin Gölgelerinde Bir Tohum Farklı Hayatlar, Farklı Hikayeler İlişkiler Hakkında - 1 Biri Görür, Öteki Hisseder - Şiir Kitabı Sen de Haklısın Korhan KÜLÇE