Tarhana Çorbası
Hikaye
TARHANA ÇORBASI Hep isterdi aslında evlenmeyi ... Sobası çıtır çıtır yanan sıcacık evinde onu bekleyen bir eşin hayali ile dolanır dururdu. Fabrika çıkışı taze ekmek alıp da eve geldiğinde eşi açmalıydı kapıyı. Eşinden sonra onu karşılayan mutfaktan gelen sarımsaklı tarhana çorbasının kokusu nasıl da güzel olurdu. Üzerine tereyağlı, salçalı ve hafif naneli bir sos. Biraz da pul biber. Az ama. Acıyı pek sevmezdi. Hayal etmekten hiç vazgeçmedi Ethem. Hayal de Ethem ‘den. Fabrikaya işçi olarak girdiğinde “Burada çalışan hanımlar arasında illaki kendime göre birisi çıkar” diye düşünmüştü. Fabrikadan önce çalıştığı hastanedeki temizlik işinde de , mahalle kahvesinde esnafa çay dağıtırken de, meydandaki lokantada bulaşık yıkarken de odun ,kömür çuvallarını taşırken de ,park eden arabalara değnekçilik yaparken de hayal etmekten hiç vazgeçmedi Ethem . Hayal de Ethem’den. Yaşlı anasının Ethem’e kız bakacak sağlığı kalmamıştı. Aslında sağlığı kalmadığından değil de Ethem’ine kimseleri layık göremediğindendi. Anasının yanında hiç sesini çıkaramıyordu ki Ethem. Anasının yaptığı vıcık vıcık yağlı patatesli böreği , çiğ soğanlı taze fasulyeyi, diri kalmış makarnayı , salçası hafif küf kokan pırasayı “Ellerine sağlık” diyerek yerdi de tarhana çorbasını içemezdi. Yapamıyordu işte anası. Sarımsaklı , tereyağlı ,salçalı , hafif naneli yapamıyordu . Anasının çorbası , çorba gibi kokmuyordu. Anası bütün gün evde yatıyordu. Hasta olduğundan değil tembelliğinden. Babası da inşaatta çalışırken sakarlığından beşinci kattan düşüp de öldükten sonra hepten tembelleşmişti. Yatmadığı zamanlarda da kapının önünde komşularıyla oturup konuşur da konuşurdu. Anasının bu davranışlarını sevmezdi Ethem. Evi temizlese, kenarları iplik iplik çıkmış ,rengi solmuş halıları çırpsa, bulaşıkları yağlı yağlı kokmadan yıkasa, televizyonun tozunu alıp üzerine dantel bir örtü örtüp ucunu ekranının önüne sarkıtsa, yatağını toplasa , çarşafını silkeleyip katlasa , sobayı düzgün yakmadığı için evin her tarafına dağılan külleri silse,süpürse diye düşünürken de hayal etmekten hiç vazgeçmedi Ethem. Hayal de Ethem’den. Ablası vardı bir de Ethem’in. İki sokak ötede otururdu. Damı akan , pencerelerinden bıçak gibi soğuk giren, kapı önü yazın bile çamurlu bir evde ; pısırık ,tıknaz, hiçbir işi kendisine yakıştıramadığı için bir türlü iş bulamayan , günün birinde at yarışlarından vurgunu vuracağını düşünen bir adamla yaşardı. Hiç şikayet etmezdi kocasından. İçki içmiyor , dövmüyordu ya . Yetiyordu ablasına . Kocası taş dizerken kahvede o da evde yatıyordu tıpkı anası gibi . Çocukları olmamıştı . Önceleri pek üzülmüştü. Ama sonradan rahata alışmış kocası da ses etmeyince ablası da kabullenmişti . Ablasının evinde de güzel yemek kokuları olmazdı. “ Hiç değilse ablamın evinde tarhana çorbası içebilsem” diye düşünürken de hayal etmekten hiç vazgeçmedi Ethem. Hayal de Ethem’den. Birkaç kız göstermişti ablası . Ethem beğenmiş ama kızların hiç birisi yanaşmamıştı tanışmaya. Ethem’in şaşı gözleri mi , traktör kazasında kısa kalan bacağı mı yoksa çocukluğunda sobanın üzerine döktüğü kolonyadan parlayan alevlerin yüzüne hediye olsun diye serpiştiriverdiği izler miydi bu tanışmaya engel olan ? Çalışmaya yeni başladığı fabrika , iyi bir başlangıç olabilirdi Ethem için. Hanım hanımcık , aklı başında , evinin içini mis gibi sarımsaklı tarhana çorbası kokusu ile dolduracak , yüzündeki yanık izlerini tiksinmeden öpecek bir hanım bulabilirdi. Bir de akşamları diğerinden kısa olan bacağının ağrısını hafifletebilmek için kantaron yağı sürmeliydi. Yazın birlikte topladıkları kantarondan yapmalıydı hanımı bu yağı. “Ethem’im senin için yapıyorum” demeliydi. Hem de gözlerinin içine bakarak diye düşünürken hayal etmekten hiç vazgeçmedi Ethem. Hayal de Ethem’den. Yemekten sonra sobanın yanına oturduğunda kahvesini de getirmeliydi hanımı. Mutfakta işini hemencecik bitirip o da yanına gelip oturmalıydı. Birlikte televizyona bakarken ekranın üstünden hafifçe sarkan dantel örtüyü kaldırmak için yerinden doğrulurken , hanımı Ethem’ine kıyamayıp kendisi düzeltivermeliydi. Hazır ayaktayken bu sefer de mutfaktan elma tabağı getirmeliydi. Kabuğunu incecik soyduğu elma dilimlerini tabağa yerleştirip ikisinin arasına koymalıydı. Elma alırken tabaktan ara sıra birbirlerine değmeliydi elleri. Hanımı yer minderinin yanında duran boş kahve fincanını fark edip hemen almaya niyetlenmeli biraz mahcup bakmalıydı Ethem’inin gözlerine. Şimdi de Ethem kıyamamalıydı . “ Boş ver kalkma, koyuver yana” deyip sıcacık elini tutmalıydı. Bir taraftan da hanımının akşamüzeri aceleyle yıkayıp soba borusunu üzerindeki demir çubuklara gelişigüzel bırakıverdiği Ethem’inin çoraplarının ucundan zaman zaman su damlamalı ,soba cossss diye cevap vermeliydi çoraplara. Hayal etmekten hiç vazgeçmedi Ethem . Hayal de Ethem ‘den. Banu KATIRCIOĞLU 18.03.2022 Niğde
Tepkiniz nedir?
Beğen
34
Beğenmedim
0
Sevdim
7
Eğlenceli
0
Sinirli
0
Üzgün
0
Vay
4