Bir Kadının Son Erkeği, Bir Erkeği Son Kadını Olmak

Aralık 7, 2025 - 19:34
 0
Bir Kadının Son Erkeği, Bir Erkeği Son Kadını Olmak

BİR KADININ SON ERKEĞİ,
BİR ERKEĞİN SON KADINI OLMAK

Belki de aşkın en gerçek tanımı, yanlış insanlar ile eksilip doğru insanda yeniden tamamlanabilmektir.

Maalesef çoğumuz, hayatımızın aşkını genç yaşta bulup onunla bir ömür yürüyebilme şansına sahip olamıyoruz. Ya yanlış insanla karşılaşıyoruz, ya da o dönemin telaşı, aceleciliği ve olgunlaşmamış yanlarımız yüzünden biz yanlış kişiye dönüşüp elimizdeki o güzel ihtimali heba ediyoruz.

Sonra da yıllar boyunca bir yanlıştan diğerine savruluyoruz. Kimi zaman aynı yanlış insanda ömrümüzün en kıymetli zamanlarını tüketiyoruz; hatta bazılarımızın hikâyesi o yanlışlığın içinde tükeniyor.

Ve bazen de kader, bizi doğru insanla karşılaştırıyor ama bu kez yanlış tarafta duran biz oluyoruz. Onun hayatına doğru kişi olarak dokunacak olgunlukta olmadığımız için, o güzel ihtimal bizim ellerimizde sessizce sönüp gidiyor.

“Bir kadının son erkeği, bir erkeğin son kadını olmak…”

Bu cümle; acıdan, hatadan, sınavdan geçmiş, kalbinde sessiz izler taşıyan insanların kurabileceği bir hayalin özeti gibidir. Çünkü “son” olmak, ilk heyecanın ateşi değil; bir ömrün son sığınağıdır. Birinin artık denemeye, kanıtlamaya, savaşmaya gerek duymadığı; güvenin kendiliğinden aktığı o içten limandır.

Bir kadının son erkeği olmak; onun yorgunluğunu duymak, korkularını saklamadan anlatabileceği bir omuz olabilmek, güveni kelimelerle değil varlıkla hissettirmektir. Onun geçmişte aldığı yaraları telafi etmeye çalışmak değil; artık kimsenin ona yeni bir yara açamayacağı bir dünya inşa etmektir.

Bir erkeğin son kadını olmak ise; onun sessizce taşıdığı yükleri fark etmek, “yanındayım” diyen sadeliğiyle duran bir vefa olabilmektir. Erkeklerin anlatmadığı, hatta çoğu zaman kendine bile itiraf etmediği kırgınlıkları vardır; doğru kadın onun sonu olduğunda, o kırgınlıklar ağır ağır iyileşir.

“Son” olmak, sahip çıkmak ya da sahiplenilmek değildir. Bir ömrü baştan kurmak da değildir.
Son olmak; iki insanın birbirine yük olmadan, birbirinin yaralarını dürtmeden, birbirini değiştirmeye çalışmadan… yalnızca yan yana durabilmesidir. Aynı yöne bakabilmenin, aynı sükûnete inanabilmenin adıdır.

Ve unutmamak gerekir ki:

İnsan, her ilişkide aynı insan değildir.
Herkes, karşısındaki kişiye göre değişir; ona göre iyileşir, ona göre açılır, ona göre kapanır, ona göre cesaretlenir. Birinin yanlışlarında susan, diğerinin doğrularında konuşur. Birinde kırılgan olan, diğerinde dimdik durabilir. Çünkü insan, doğru kişiye rastladığında kendisinin en iyi hâline dönüşür.

Aşkın en olgun şekli budur:
Hayatında tüm yanlış kişileri bitirdikten sonra, doğru kişinin bir sabah sessiz bir huzur gibi gelmesi… ve insanın, “işte bu” diyerek kalbini sakince yerine bırakabilmesi.

Yazan
Korhan KÜLÇE
www.korhankulce.com

Tepkiniz nedir?

Beğen Beğen 0
Beğenmedim Beğenmedim 0
Sevdim Sevdim 0
Eğlenceli Eğlenceli 0
Sinirli Sinirli 0
Üzgün Üzgün 0
Vay Vay 0
Korhan KÜLÇE Ben; Kelimelerin sessiz ama derin gücüne erken yaşlarda kulak veren; fakat bu çağrıyı kaleme dökmeye ancak yıllar sonra cesaret eden bir anlatıcıyım. Çocukluk ve gençlik yıllarımda sözcükleri biriktirdim; kimi zaman defterlerin kenarına, kimi zaman zihnimin sessiz koridorlarına notlar düştüm. O yıllarda yazmak, bir eylemden çok bir bekleyişti, zamanla demlenecek bir içsel dilin hazırlığıydı. Yaşamın dönemeçlerinde sessizce biriken gözlemlerim ve iç konuşmalarım, sonunda kelimelere dönüşecek olgunluğa erişti. Yazıya geç başlamam bir gecikme değil, anlatacaklarımın derinleşmesine vesile olan uzun bir iç yolculuktu. Kalemimden dökülen metinlerde bu yolculuğun izleri açıkça hissedilir: kelimelerim acele etmez, duygularım yüzeyde gezinmez; her cümlem, yıllar boyunca içimde taşınmış bir düşüncenin ağırbaşlı yankısıdır. Benim dünyamda zaman yavaşlar, sesler usulca belirir; okur, hem kişisel hem evrensel bir anlatının kıvrımlarında kendi yolunu bulur. Kitaplarım… Onlar, içimde uzun yıllar sessizce yankılanan seslerin kâğıda bürünmüş hâli. Bir gecenin ortasında fısıldanan bir cümleden, bir sabahın ilk ışığında doğan bir düşünceden süzülüp geldiler. Her biri kendi zamanında, kendi mevsiminde yazıldı. Kimi bir yağmurun ince sızısıdır, kimi bir rüzgârın taşıdığı uzak bir hatıradır. Kelimelerimin arasından geçerken, belki kendi hikâyene benzeyen bir yankı duyarsın. Çünkü ben yazarken çoğu zaman kendime değil, sessizce bekleyen o görünmez okura seslenirim. Kitaplarım, yalnızca satırlardan ibaret değildir; onlar, kalbimin sakladığı seslerin, yıllarca konuşmayı bekleyen duyguların suretleridir. Ben sustukça onlar konuşur. Ben geçtiğim yerlerden uzaklaşsam da, onlar orada kalır, kelimelerin vefalı bekçileri gibi. Kitaplarım; Defne'nin Hikayesi - Fethiye'nin Sırları ve Kayaköy'ün Fısıltıları Elif'in Hikayesi - Gölgedeki Kadın Ece'nin Hikayesi - Güneşin Gölgesindeki Sır Alice'in Hikayesi - Küçük Bir Kalbin Yolculuğu Özlem'in Hikayesi - Zeytin Gölgelerinde Bir Tohum Farklı Hayatlar, Farklı Hikayeler İlişkiler Hakkında - 1 Biri Görür, Öteki Hisseder - Şiir Kitabı Sen de Haklısın Korhan KÜLÇE