Erkeklerin ''Kadınsı Kapris' Yapmakla Suçlanması

Aralık 10, 2025 - 21:21
 0
Erkeklerin ''Kadınsı Kapris' Yapmakla Suçlanması

Erkek bir konuda fikrini söyler, talebini belirtir…
Sınır çizer…
“Bu doğru değil, bunu kabul etmiyorum” der…
Ya da sadece görüş belirtir…

Ve bazı kadınların diline hemen aynı etiket yapışır:
“Kapris yapıyorsun.”
“Kadınsı davranıyorsun.”
“İnciniyorsun, abartıyorsun.”

Peki neden?

Çünkü bazı kadınlar, hoşlarına gitmeyen bir sözle karşılaştıklarında ya da istekleri geri çevrildiğinde, sorumluluk almak yerine suçu erkeğe yüklemeyi en kolay çıkış kapısı olarak görürler.
Bu, uzun yıllardır işleyen tanıdık bir döngüdür:

Kadın ister →
Erkek onaylar ve yapar →
Dünya sorunsuz döner.

Ama erkek ''hayır bunu kabul etmiyorum'' dediğinde →

Kadın, kendi isteği boşa çıkmasın diye erkeği manipülatif bir etiketle bastırmaya çalışır.

Ve buna “kadınca kapris yapmak” denir.

Oysa ortada kapris yapan biri varsa, çoğu zaman erkek değil, isteği kabul edilmeyince öfkelenen ve duygusal tepkiyle güç kazanmaya çalışan kadındır.

Erkeğin haksız olduğu yoktur; sadece kadın canlısı reddedilmeye alışık değildir.

Birçok kadın için erkek, her zaman “anlayışlı”, “sakin”, “duygusuzlaştırılmış” bir figür olarak var olmalıdır.
Erkek konuşunca sorun olur, kadın konuşunca duygu olur.
Erkek tavrını koruyunca “kadınca kapris”, kadın tepki gösterince “hassasiyet” olur.

Bu, adalet değildir.
Bu, alışılmış bir rol dağıtımının, ipleri görünmeyen bir toplumsal oyunun devamıdır.

Erkeğin de tahammül sınırı vardır.
Erkeğin de rahatsız olduğu davranışlar, istemediği istekler, yorulduğu anlar vardır.
Ama kadın bunlarla yüzleşmek istemediğinde, en hızlı savunma mekanizması devreye girer:

Etiketlemek.
“Kapris yapıyorsun.”
“Kadın gibi davranıyorsun.”

Çünkü bir erkeği küçültmek, kendi hatasını kabul etmekten çok daha kolaydır.

Asıl manipülasyon tam da burada başlar.

Bazı kadınlar, erkeğin haklı olduğu durumlarda bile onu “kadınsı kapris”le suçlayarak:

Sesini kısmayı,
Savunmasını zayıflatmayı,
Onu suçluluk duygusuna sürüklemeyi,
Sonunda da kendi isteğini dayatmayı
amaçlar.

Ve çoğu acemi erkek bu oyunu yıllarca anlayamadan yaşar.
Ama artık manipülasyonun kokusunu uzaktan tanıyan, sınırını bilen erkekler bu oyuna teslim olmaz.
Söylemleri değişmez, duruşları bozulmaz.

Çünkü gerçek budur:

Erkeğin sınır koyması kapris değil, tavırdır.
Erkeğin “hayır” demesi inat değil, saygı talebidir.
Erkeğin rahatsızlığını dile getirmesi abartı değil, dürüstlüktür.

Ve eğer bir kadın, erkeğin her reddedişinde onu küçültmeye, karalamaya, duygusal olarak bastırmaya çalışıyorsa; orada sevgi değil, iktidar mücadelesi vardır.

Erkek her talebi kabul etmek zorunda değildir.
Her isteğe “tamam” demekle yükümlü hiç değildir.

Çünkü bir kadın, erkeğin reddini hazmedemeyip onu “kapris” ile suçluyorsa…
Orada artık ilişki yoktur; yalnızca güç savaşının ince, görünmez ipleri vardır.

Yazan
Korhan KÜLÇE

Tepkiniz nedir?

Beğen Beğen 0
Beğenmedim Beğenmedim 0
Sevdim Sevdim 0
Eğlenceli Eğlenceli 0
Sinirli Sinirli 0
Üzgün Üzgün 0
Vay Vay 0
Korhan KÜLÇE Ben; Kelimelerin sessiz ama derin gücüne erken yaşlarda kulak veren; fakat bu çağrıyı kaleme dökmeye ancak yıllar sonra cesaret eden bir anlatıcıyım. Çocukluk ve gençlik yıllarımda sözcükleri biriktirdim; kimi zaman defterlerin kenarına, kimi zaman zihnimin sessiz koridorlarına notlar düştüm. O yıllarda yazmak, bir eylemden çok bir bekleyişti, zamanla demlenecek bir içsel dilin hazırlığıydı. Yaşamın dönemeçlerinde sessizce biriken gözlemlerim ve iç konuşmalarım, sonunda kelimelere dönüşecek olgunluğa erişti. Yazıya geç başlamam bir gecikme değil, anlatacaklarımın derinleşmesine vesile olan uzun bir iç yolculuktu. Kalemimden dökülen metinlerde bu yolculuğun izleri açıkça hissedilir: kelimelerim acele etmez, duygularım yüzeyde gezinmez; her cümlem, yıllar boyunca içimde taşınmış bir düşüncenin ağırbaşlı yankısıdır. Benim dünyamda zaman yavaşlar, sesler usulca belirir; okur, hem kişisel hem evrensel bir anlatının kıvrımlarında kendi yolunu bulur. Kitaplarım… Onlar, içimde uzun yıllar sessizce yankılanan seslerin kâğıda bürünmüş hâli. Bir gecenin ortasında fısıldanan bir cümleden, bir sabahın ilk ışığında doğan bir düşünceden süzülüp geldiler. Her biri kendi zamanında, kendi mevsiminde yazıldı. Kimi bir yağmurun ince sızısıdır, kimi bir rüzgârın taşıdığı uzak bir hatıradır. Kelimelerimin arasından geçerken, belki kendi hikâyene benzeyen bir yankı duyarsın. Çünkü ben yazarken çoğu zaman kendime değil, sessizce bekleyen o görünmez okura seslenirim. Kitaplarım, yalnızca satırlardan ibaret değildir; onlar, kalbimin sakladığı seslerin, yıllarca konuşmayı bekleyen duyguların suretleridir. Ben sustukça onlar konuşur. Ben geçtiğim yerlerden uzaklaşsam da, onlar orada kalır, kelimelerin vefalı bekçileri gibi. Kitaplarım; Defne'nin Hikayesi - Fethiye'nin Sırları ve Kayaköy'ün Fısıltıları Elif'in Hikayesi - Gölgedeki Kadın Ece'nin Hikayesi - Güneşin Gölgesindeki Sır Alice'in Hikayesi - Küçük Bir Kalbin Yolculuğu Özlem'in Hikayesi - Zeytin Gölgelerinde Bir Tohum Farklı Hayatlar, Farklı Hikayeler İlişkiler Hakkında - 1 Biri Görür, Öteki Hisseder - Şiir Kitabı Sen de Haklısın Korhan KÜLÇE