Farklı Dünyaların Aynı Çatıda Yaşaması Yanılgısı

Kasım 2, 2025 - 00:26
 0
Farklı Dünyaların Aynı Çatıda Yaşaması Yanılgısı

Evlilik, sadece iki insanın yan yana gelmesi değil; aynı zamanda iki hayatın, iki bakış açısının, iki değerler sisteminin birleşmesidir. Bu nedenle evlilikte en temel yapı taşı, benzer yaşam tarzı ve ortak dünya görüşüdür. Eğer bu temel uyum yoksa, en ufak çatlaklar zamanla derin uçurumlara dönüşür.

Bir insanın yaşam tarzı, yalnızca ne yiyip içtiği, nasıl giyindiği ya da hangi alışkanlıklara sahip olduğu değildir; aynı zamanda hayata bakışını, aileye, sadakate, sorumluluğa ve geleceğe dair duruşunu da yansıtır. 

Dünya görüşü ise bunun daha da derin boyutudur: inançlar, değerler, öncelikler ve hayattan beklentiler. İşte bunlar örtüşmediğinde evlilik, bir sevgi yuvası olmaktan çıkar; sürekli çatışmaların ve mücadelenin yaşandığı bir arenaya dönüşür.

Başlangıçta “farklılıklarımız bizi tamamlıyor” diye düşünülebilir. Bir taraf özgürlüğüne düşkünken diğer taraf düzen ve disiplin arayabilir. Bir taraf eğlenceyi, gece hayatını ve dışarıda yaşamayı severken, diğeri sakinliği, evi, aile ortamını tercih edebilir. 

İlk bakışta cazip gelen bu farklılıklar, zamanla anlaşmazlıklara yol açar. Çünkü evlilik, yalnızca romantizmden ibaret değildir; aynı evde geçirilen her gün, bu farklılıkları daha da görünür kılar.

Dünya görüşü farklı olduğunda, çocuk yetiştirmeden para harcama anlayışına kadar her konuda çatışma kaçınılmazdır. Bir taraf için çocuk kutsal bir emanetken, diğer taraf için sadece bir zorunlu sorumluluk olabilir. 

Bir taraf için tasarruf geleceğin garantisi iken, diğer taraf için hayat “anı yaşamak”tan ibarettir. Bu durumda ortak bir yol bulmak imkânsızlaşır.

Böylesi bir evlilikte en çok yıpranan şey, erkeğin sabrıdır. Çünkü erkek genellikle sorumluluğun ağırlığını omuzlarında taşır; farklı dünyadan gelen eşine uyum sağlamak için defalarca çabalar. Fakat çaba karşılık görmediğinde, bu gayret yalnızca erkeğin tükenişine yol açar. 

Kadın ise çoğu kez kendi yaşam tarzını dayatır; erkeğin emeğini, değerlerini ve bakış açısını küçümseyerek sürtüşmeleri artırır.

Unutulmamalıdır ki, evlilik yalnızca bir duygu meselesi değil; aynı zamanda bir değer ortaklığıdır. Aynı sofrada yemek yenirken farklı düşünceler olabilir; fakat aynı hedefe yürünmüyorsa, sofradaki ekmek bile huzur vermez. Çünkü evlilik, birbirine zıt hayatların zoraki birleşimiyle değil; benzer yolların gönüllü kesişmesiyle anlamlıdır.

Sonuç olarak, yaşam tarzı ve dünya görüşü farklı iki insanın evliliği, baştan yanlış kurulmuş bir dengedir. Bu farklılıklar ne kadar görmezden gelinirse gelinsin, gün gelir yüzeye çıkar ve çatışmaya dönüşür. 

Gerçek mutluluk, birbirini tamamlamaktan değil; ortak bir zeminde buluşmaktan doğar. Evlilikte asıl mutluluk, aynı pencereden aynı yöne bakabilmektir.

Korhan KÜLÇE
22/09/2025

Tepkiniz nedir?

Beğen Beğen 0
Beğenmedim Beğenmedim 0
Sevdim Sevdim 0
Eğlenceli Eğlenceli 0
Sinirli Sinirli 0
Üzgün Üzgün 0
Vay Vay 0
Korhan KÜLÇE Ben; Kelimelerin sessiz ama derin gücüne erken yaşlarda kulak veren; fakat bu çağrıyı kaleme dökmeye ancak yıllar sonra cesaret eden bir anlatıcıyım. Çocukluk ve gençlik yıllarımda sözcükleri biriktirdim; kimi zaman defterlerin kenarına, kimi zaman zihnimin sessiz koridorlarına notlar düştüm. O yıllarda yazmak, bir eylemden çok bir bekleyişti, zamanla demlenecek bir içsel dilin hazırlığıydı. Yaşamın dönemeçlerinde sessizce biriken gözlemlerim ve iç konuşmalarım, sonunda kelimelere dönüşecek olgunluğa erişti. Yazıya geç başlamam bir gecikme değil, anlatacaklarımın derinleşmesine vesile olan uzun bir iç yolculuktu. Kalemimden dökülen metinlerde bu yolculuğun izleri açıkça hissedilir: kelimelerim acele etmez, duygularım yüzeyde gezinmez; her cümlem, yıllar boyunca içimde taşınmış bir düşüncenin ağırbaşlı yankısıdır. Benim dünyamda zaman yavaşlar, sesler usulca belirir; okur, hem kişisel hem evrensel bir anlatının kıvrımlarında kendi yolunu bulur. Kitaplarım… Onlar, içimde uzun yıllar sessizce yankılanan seslerin kâğıda bürünmüş hâli. Bir gecenin ortasında fısıldanan bir cümleden, bir sabahın ilk ışığında doğan bir düşünceden süzülüp geldiler. Her biri kendi zamanında, kendi mevsiminde yazıldı. Kimi bir yağmurun ince sızısıdır, kimi bir rüzgârın taşıdığı uzak bir hatıradır. Kelimelerimin arasından geçerken, belki kendi hikâyene benzeyen bir yankı duyarsın. Çünkü ben yazarken çoğu zaman kendime değil, sessizce bekleyen o görünmez okura seslenirim. Kitaplarım, yalnızca satırlardan ibaret değildir; onlar, kalbimin sakladığı seslerin, yıllarca konuşmayı bekleyen duyguların suretleridir. Ben sustukça onlar konuşur. Ben geçtiğim yerlerden uzaklaşsam da, onlar orada kalır, kelimelerin vefalı bekçileri gibi. Kitaplarım; Defne'nin Hikayesi - Fethiye'nin Sırları ve Kayaköy'ün Fısıltıları Elif'in Hikayesi - Gölgedeki Kadın Ece'nin Hikayesi - Güneşin Gölgesindeki Sır Alice'in Hikayesi - Küçük Bir Kalbin Yolculuğu Özlem'in Hikayesi - Zeytin Gölgelerinde Bir Tohum Farklı Hayatlar, Farklı Hikayeler İlişkiler Hakkında - 1 Biri Görür, Öteki Hisseder - Şiir Kitabı Sen de Haklısın Korhan KÜLÇE