Her Gün Aynı Yüz, Aynı Baygın, Buğulu, Davetkar Bakış

Korhan KÜLÇE'den ''Her Gün Aynı Yüz, Baygın, Buğulu, Davetkar Bakış'' konulu bir yazı

Eylül 22, 2025 - 23:30
 0
Her Gün Aynı Yüz,  Aynı Baygın, Buğulu, Davetkar Bakış
Her Gün Aynı Yüz,  Aynı Baygın, Buğulu, Davetkar Bakış

Her Gün Aynı Yüz, 
Aynı Baygın, Buğulu, Davetkar Bakış

Hey sen, kendi yüzünün esiri

Aynanın mahkûmu, telefon ekranının sadık kölesi

Her gün aynı tebessüm, aynı açı, aynı boşlukla çıkıyorsun sahneye

Aynı açı, 
Aynı yapay tebessüm,
Aynı buğulu, baygın gözler 
Aynı davetkar bakışlar 

Sanıyorsun ki flaşlar seni kutsuyor, kalpler seni taçlandırıyor

Dünya sanki senin yanağından, kaşından, dudağından, buğulu baygın ve davetkar bakışlarından ibaret

Sanki hayat aynadan başka bir şey değil, ekrandan başka bir sahne yok

Bir vitrin kurmuşsun kendine; içinde tek ürün var: Senin yüzün, baygın ve "Ben Müsaitim ve Hazırım yani" diyen davetkar bakışların 

Ama vitrinler ışıkla parlar, içerik değil. Senin parıltın da işte bu kadar sahte

Her paylaşım takipçin Erkeklere bir çığlık aslında:
“Beni görün, beni fark edin, beni beğenin, alevli emoji gönderin, çiçek gönderin, bana onay verin.”

Takipçin erkeklerden gelecek tek bir “beğeni, alevli çiçekli emoji, mrb canısı, çok tatlısın, tanışalım mı?" sözleri

Altın değil, taç değil, sadece kırıntı. Ama sen o kırıntılara bayılıyorsun

Her tıklama, her kalp işareti, egonun küçük bir dozu; Ama ruhunun açlığını doyurmuyor

Evinde bir Kocanın olmasının verdiği istikrar yerine, elin yüzünde, parmakların dudaklarında, baygın, buğulu bakışların ile seni onaylamalarını istediğin takipçilerini tercih ediyorsun.

Sen yine aç, yine boş, yine telefon ekranı karşısında 

Zannediyorsun ki yüzünü tekrar tekrar göstermek, seni var kılar

Ama kendini binlerce Erkeğe göstermekle görünür olmaz bir Kadın 
Çünkü görünürlük bir fikirde, bir duruşta, bir iz bırakışta saklıdır

Seninse geriye bıraktığın tek şey, tüketilen kareler, unutulan gülüşler, filtreden yapılmış bir yüz. Photoshoplu yapay fotoğraflar

Her fotoğraf bir feryat:
“Bakın, buradayım. Görün beni, Güzelim ben, Onaylayın beni.”

Ve sen, takipçin Erkeklerden gelen her tıklamayı, bir dilencinin açlığa düşmüş kırıntıya sarılması gibi kucaklıyorsun.

Ama bil ki kırıntılar doygunluk getirmez; yalnızca bağımlılığı derinleştirir.

Gözlerin değil, kameran yoruluyor.
Ruhun değil, ekranın doluyor.
Ve sen hâlâ aynı yanılgının içinde:
Her beğeniyi bir övgü, her yorumu bir zafer sanıyorsun.

Telefonun belleğinde birbirinin aynısı binlerce fotoğraf karesi. Baygın baygın buğulu bakışlar, elin yüzünde parmakların ağzının kenarında, kameraya davetkar, sisli bir bakış. Senin tüm olayın bu. Photoshop olmasa ne yapardın ki?

Ama gerçekte olan şu: Senin tek gerçeğin, başkalarının sana bakışı.
Bakışlar çekildiğinde, sen de siliniyorsun. Geceyi yalnızlıkla karşılıyorsun.

Ve sonunda geriye kalan tek şey şudur:
Bir ekrana sığmış ama hayata sığamamış bir “Ben”.

Unutma;
Yüz, bir maskedir,
Beğeni, bir teselli,
Onay, sahte bir ilaçtır.

Ne kadar çok gösterirsen, o kadar siliniyorsun.
Çünkü gerçek görünürlük, ekrandan değil, içten taşar.

"Kendine özel bir Kadın" isteyen Erkek için, senin buğulu bakışlarını binlerce Erkeğin görmesi bir lânettir.

Değer sakladığında artar. 

"Kendine özel bir Kadın" isteyen Erkek, Kadınının diğer Erkeklere görünmez olmasını ister. Onlardan onay talep etmesini değil.

Her Erkek Kendi Krallığını Kurmak İster. Köydeki tüm Erkeklere kendini beğendirmeye çalışan bir Kadın ile Krallık kurulamaz.

Kendisini köyün tüm Erkeklerine beğendirmeye çalışan bir Kadın, Kocasını Kral değil köyün şarlatanı yapar. Kendisi de Kralın karısı değil Şarlatanın karısı olur.

Korhan KÜLÇE

Tepkiniz nedir?

Beğen Beğen 0
Beğenmedim Beğenmedim 0
Sevdim Sevdim 0
Eğlenceli Eğlenceli 0
Sinirli Sinirli 0
Üzgün Üzgün 0
Vay Vay 0
Korhan KÜLÇE Ben; Kelimelerin sessiz ama derin gücüne erken yaşlarda kulak veren; fakat bu çağrıyı kaleme dökmeye ancak yıllar sonra cesaret eden bir anlatıcıyım. Çocukluk ve gençlik yıllarımda sözcükleri biriktirdim; kimi zaman defterlerin kenarına, kimi zaman zihnimin sessiz koridorlarına notlar düştüm. O yıllarda yazmak, bir eylemden çok bir bekleyişti, zamanla demlenecek bir içsel dilin hazırlığıydı. Yaşamın dönemeçlerinde sessizce biriken gözlemlerim ve iç konuşmalarım, sonunda kelimelere dönüşecek olgunluğa erişti. Yazıya geç başlamam bir gecikme değil, anlatacaklarımın derinleşmesine vesile olan uzun bir iç yolculuktu. Kalemimden dökülen metinlerde bu yolculuğun izleri açıkça hissedilir: kelimelerim acele etmez, duygularım yüzeyde gezinmez; her cümlem, yıllar boyunca içimde taşınmış bir düşüncenin ağırbaşlı yankısıdır. Benim dünyamda zaman yavaşlar, sesler usulca belirir; okur, hem kişisel hem evrensel bir anlatının kıvrımlarında kendi yolunu bulur. Kitaplarım… Onlar, içimde uzun yıllar sessizce yankılanan seslerin kâğıda bürünmüş hâli. Bir gecenin ortasında fısıldanan bir cümleden, bir sabahın ilk ışığında doğan bir düşünceden süzülüp geldiler. Her biri kendi zamanında, kendi mevsiminde yazıldı. Kimi bir yağmurun ince sızısıdır, kimi bir rüzgârın taşıdığı uzak bir hatıradır. Kelimelerimin arasından geçerken, belki kendi hikâyene benzeyen bir yankı duyarsın. Çünkü ben yazarken çoğu zaman kendime değil, sessizce bekleyen o görünmez okura seslenirim. Kitaplarım, yalnızca satırlardan ibaret değildir; onlar, kalbimin sakladığı seslerin, yıllarca konuşmayı bekleyen duyguların suretleridir. Ben sustukça onlar konuşur. Ben geçtiğim yerlerden uzaklaşsam da, onlar orada kalır, kelimelerin vefalı bekçileri gibi. Kitaplarım; Defne'nin Hikayesi - Fethiye'nin Sırları ve Kayaköy'ün Fısıltıları Elif'in Hikayesi - Gölgedeki Kadın Ece'nin Hikayesi - Güneşin Gölgesindeki Sır Alice'in Hikayesi - Küçük Bir Kalbin Yolculuğu Özlem'in Hikayesi - Zeytin Gölgelerinde Bir Tohum Farklı Hayatlar, Farklı Hikayeler İlişkiler Hakkında - 1 Biri Görür, Öteki Hisseder - Şiir Kitabı Sen de Haklısın Korhan KÜLÇE