ruhumun kıyıları- güz

içimde bitmek bilmeyen hayatı romantize etme isteğimi bastıramadığım için farkındalıklarımı yazıyorum

Eylül 20, 2025 - 17:26
 0
ruhumun kıyıları- güz

selamm. yine ruhumun kıyılarına geldim. ama bu sefer konuyu öyle bir yerden bağlamaya felan çalışmayacağım. aklıma ne esiyorsa anlatacağım. gelin başlayalım. ( söz noktalamalara biraz daha dikkat edeceğim xd )
buralarda havalar yeni soğumaya başladı. akdeniz böyledir, mevsim geçişlerinin tadını çıkaramazsınız . öyle yaprakların sarardığı, her esintide yere düşüşlerinin sesini duyduğunuz bir güz yaşayamazsınız buralarda. bir istanbul sonbaharı edemese de yine de severim. yazılarıma da bu ayda başlamamdan bellidir diye düşünüyorum tam sohbahar ve hatta eylül insanı olduğum. bayılıyorum hayatımı romantize etmeye bu mevsimlerde. 
geçişleri sevmem aslında ben. belirsizlik sevmem. ne sıcak ne soğuk olduğu belli olmayan hiçbir şeyden haz etmem. bakmayın tabii ki mevsim geçiş anksiyetesi de yaşıyorum ama kontrol edemeceğimi bildiğim için tadını çıkarmaya çalışıyorum. her şeyi kontrol etmem çabam mevsimlere de yansımasa olmazdı tabii. ama ne şanslıyımdır ki ben bunu da farkettim. nur topu gibi bir 'kontrol etme çabam' olduğunu. ve bu metastaz gibi her yere yayılmıştı. geçmişime, geleceğime, günlerime, anlarıma, kariyerime ve en önemlisi de ilişkilerime. her şeyi ama her şeyi kontrol etmeliydim çünkü böyle regüle oluyordum. hayatımın her şeyinin 'benim' kontolümde olduğunu bilmek beni hem inanılmaz rahatlatıyor hem de aşırı tetikliyordu. özellikle romantik ilişkilerimde bu her şeyi batırmama neden olan bir şeydi (hala tam anlamıyla bırakmış değilim ama iyi ilerliyorum). aslında kendim için her şeyi  batırmama neden oluyordu. çünkü ben kontrol etmek istiyordum. beni nasıl sevmeli, bana nasıl davranmalı, nerde, nasıl tepki vermeli, bana ne iyi gelir, nasıl iyi gelmeli.. gibi  konuları belki yüzlerce kez anlatmışımdır. ama bu kontrol edebileceğim bir şey değildi. bu beni daha da değersizleştiren bir şeydi. evet ben sınırlarımı, sevgi dilimi, isteklerimi, beklentilerimi dile getirdim. ama ne gerek vardı bunları her defasında söylemeye. bu benim kendi kendimi değersizleştirdiğim bir davranıştı. sesimi duyurana kadar, inatla anlatmak. ama ben elimden geleni yapmıştım. gerisini kontrol edemezdim. ve artık enerjimi kontrol edebileceğim şeylere yatırmam gerektiğini farkettim. zor oldu ama farkettim. kontrol edebileceğim tek şey de 'kendimdim'. hayatta gücümüzün yettiğine emin olabileceğimiz tek şey; kendimiziz. bunu içselleştirmek insana inanılmaz bir güç veriyor bence. insanlar ne yaparsa yapsın ya da olaylar nasıl gelişirse gelişsin ne tepki vereceğimizi ne düşüneceğimizi nasıl hissedeceğimizi ne zaman hissedeceğimizi seçebiliriz. bunu kontrol edebiliriz bir tek. e tabii ki de her zaman yapabileceğiz diye bir şey de yok. demesi kolay tabii ama bir kez bile yapabilmek bunu benim için başarıdır. çünkü insanın bir şeyleri kontrol edebilmesi özellikle de kendi içsel dünyasıyla alakalıysa inanılmaz zor bir şey. 
velhasıl kendimiz hariç her şeyi kontrol etmeyi bir yerde bırakabilmek gerekiyor. insanları kontrol etmeyi, anlatmayı, anlaşılabilmek için çabalamayı, gereksiz tepkiler vermeyi, diyaloglar kurmayı, öfkeye yenilmeyi.. elimizden geleni yaptıktan sonra geriye kontrol edebileceğimiz bir şey kalmıyor. ben kendimle alakalı elimden geleni yaptım mı, yeterli emek verdim mi ? evet. o zaman gerisi bırakmamız gereken bir şey. o ince sınırı yani kontrol edebileceğimiz ve edemeyeceklerimiz arasındaki sınırı belirledikten sonra gerisi daha kolay oluyor. soruyorum kendime artık yapabileceğim kotnrol edebileceğim bir şey kaldı mı diye kalmadıysa içime bir huzur yerleşiyor. işte o zaman dünya yansa umrumda olmuyor. 
böyle anlatması kolay geliyor biliyorum. geriye çekilip geniş pencereden bakınca görebiliyor insan bunları. tam o hengamenin içineyken farkedemiyor. birçok duygu karmaşası yaşarken, çok fazla seviyorken ama aynı zamanda öfkeliyken, anlaşılamamış ve değersiz hissediyorken geriye çekilip de 'aa ben ne tepki versem şu an, ımm acaba ne zaman hissetsem öfkemi' diyebilmek aşırı zor. ama insan duvarlar örüyor bir süre sonra kişiye ya da olaya karşı. kontrolünün dışında olduğunu kabulleniyor ve kendine odaklanıyor. kontrol edebileceği tek şeye. işte o zaman bir tık geride durup nasıl bir şeyin içindeyim diye bakabiliyor. ne yapmak istediğini soruyor.ve hatta bazen büyük sorular soruyor. ama acele etmiyor böyle soruları cevaplamak için. tartıyor, yokluyor, bekliyor. ama asla acele etmiyor. çünkü biliyor ki ne olursa olsun o soru hoşuna gitse de gitmese de bir gün cevaplanacak kendiliğinden.
bu yüzden ben de belirsizlikle yaşamayı göğüslüyor, hayata güveniyor ve sadece kontrol edebileceklerime odaklanıp sabrediyorum. belki  hala kontrolünüz dışındakiler için çabalıyor gereksiz şeylere nefes tüketiyor olabilirsiniz. hatta hayatımın belli dönemlerinde ben de hala yapıyor olabilirim. olabilir değil yapıyorum. ve itiraf ediyorum sıklıkla yapıyorum. hayatı çok da çözmüş biri değilim. ama yoldayım işte. farkettiklerimi ve yaşamı göğüslemek için ışık gördüğüm şeyleri paylaşıyorum. geçen okuduğum bir kitapta bununla alakalı şöyle diyordu; 'bildiğim kadarıyla, yaşamı kolaylaştıracak yöntemlerden bahseden insanlar, bu yöntemleri bilmeyen kişilere kıyasla hayatın içinde daha çok debelenen insanlardı. o kadar tükeniyorlardı ki artık tükenmek istemedikleri için sürekli farklı yollar bulmaya çalışıyorlardı... hayata katlanma yolları, yaşamaya devam etme yolları...'
diğer yazında görüşmek üzere...

Tepkiniz nedir?

Beğen Beğen 0
Beğenmedim Beğenmedim 0
Sevdim Sevdim 0
Eğlenceli Eğlenceli 0
Sinirli Sinirli 0
Üzgün Üzgün 0
Vay Vay 0