Yol Ayrımı

Ekim 14, 2025 - 21:22
 0
Yol Ayrımı
Yol Ayrımı

'Hayat, bazen sessizce bizi iki yolun kavşağına getirir.
Birinde “kalmak” yazar; alışkanlıkların, hatıraların yolu…
Diğerinde “gitmek”; belirsiz ama özgürleştirici bir patika.
İnsan, çoğu zaman kalbiyle aklı arasında sıkışır.'

Bazen Sevmek, Bırakmaktır

Ahmet’in hayatı, farkında olmadan bir eksenin etrafında dönmeye başlamıştı; o eksenin adı Melisti.

Güne sabah alarmının sesiyle değil, onun gülüşünün hayaliyle uyanıyor; gününü planlarken aklında hep “Melis ne düşünür?” sorusu beliriyordu. Onun yanında daha iyi bir insan olmak istiyor, kendi küçük kusurlarını bir bir fark edip düzeltmeye çalışıyordu. Önceleri sabırsız biri olduğunu kabul etmezdi; şimdi ise sırf onun huzuru bozulmasın diye kelimelerini seçerek konuşuyor, öfkesini içine çekip derin nefesler almayı öğreniyordu.

Melis’in yanında geçirdiği her dakika, Ahmet için bir tür yeniden doğuş gibiydi. Fakat Melis’in sessizliğinde saklı bir geçmiş vardı; kırgınlıkların, hayal kırıklıklarının ve örülmüş güven duvarlarının sessiz yankısı… Onun kahkahaları bile bazen içten değilmiş gibi gelir, gözleri bir anda uzaklara daldığında, Ahmet onun orada olmadığını hissederdi.

Melis, geçmişinden taşıdığı yüklerle yaşıyordu. Bir zamanlar derin bir sevgiyle bağlandığı biri, onun içindeki güven duygusunu paramparça etmişti. “Bir daha asla aynı şekilde sevmem,” demişti kendine. Ahmet’in sevgisi büyüktü, ama Melis’in kalbinin kapıları sadece sevgiyle açılacak kadar basit değildi.

Bir Akşamın Sessizliği

Bir akşam, hava erken kararmıştı. Şehrin üzerinde turuncu ışıklar dans ediyor, kaldırımlarda yürüyen insanların gölgeleri uzayıp kısalıyordu. Ahmet ve Melis, sık sık gittikleri küçük bir sahil kafesinde yan yana oturuyorlardı. Aralarındaki masa bir kahve fincanı kadar dar ama bir dünya kadar genişti.

Ahmet, içindeki duyguları artık susturamayacağını fark etti. Yutkundu, gözlerini Melis’in gözlerine dikti.

— “Melis… Senin için değişiyorum,” dedi, sesi titrek ama kararlıydı. “Bunu fark etmeni istiyorum.”

Melis başını eğdi. Parmakları kahve fincanının kenarında dolaşıyordu; sanki kelimeleri orada arıyordu.

— “Biliyorum Ahmet…” dedi sessizce. “Ama ben buna hazır değilim. Kendimi değiştirmek istesem de, bunu senin için yapamam. Kendim için yapmalıyım.”

Ahmet o anda anladı: Sevgi, her zaman yeterli değildi. Birini değiştiremezdi. Onun iç savaşını kendi sevgisiyle kazanamazdı.

Uzaklaşan Sessizlikler

Günler birbirini takip ederken, aralarındaki sessizlikler konuşmalarından daha baskın hâle geldi. Mesajlar daha kısa, buluşmalar daha gergin olmaya başladı. Önceden bir bakışla anlaştıkları anlarda şimdi gözlerini kaçırıyorlardı.

Bir sabah, Ahmet eski bir kafede tek başına otururken dışarıdaki yağmuru izledi. Camdan süzülen damlalar, içindeki bulanıklığın yankısı gibiydi. Mırıldandı kendi kendine:

— “Belki de onu sevdiğim kadar… kendimi de sevmem gerek. O kendi yolunu seçti… Ben de kendi yolumu.”

Ayrılık Akşamı

O akşam, buluştuklarında hava soğuktu. Sokak lambaları altında durdular. Ahmet’in yüzünde bir kabulleniş, Melis’in bakışlarında sessiz bir yorgunluk vardı.

Ahmet derin bir nefes aldı.
— “Belki bir gün her şey farklı olurdu… Ama artık devam edemem.”

Melis başını usulca salladı.
— “Bazen sevmek… bırakmayı bilmektir,” dedi. Gözlerinde ne nefret vardı ne öfke; sadece kabullenilmiş bir geçmiş.

İkisi de ağlamadı. Çünkü bazı ayrılıklar sessiz yaşanırdı; ne sahne ne alkış gerekirdi.

Sessiz Günler

Ayrılıktan sonra Ahmet’in dünyası yavaşladı. Evine döndüğünde salonun sessizliği onu yutuyordu. Eskiden Melis’in kahkahasıyla dolan odalarda şimdi sadece saat tıkırtısı vardı. Günler ağır ilerledi; kahvaltılar yalnız yapıldı, akşam yürüyüşleri daha kısa sürdü.

Ama zaman, kalbin en iyi ilacıdır. Yavaş yavaş eski dostluklarına döndü, kitaplara gömüldü, uzun zamandır ertelediği resim kursuna yazıldı. Pazar sabahları sahile gidip denizi izledi; kalbindeki düğümler birer birer çözülmeye başladı.

Ela ile Karşılaşma

Bir gün bir sanat galerisinde gezerken, sessiz bir salonda bir tablo önünde durdu. Mavi tonların hâkim olduğu bir deniz resmi… Sanki kendi ruhunu görüyordu o dalgalarda. Yanına biri geldi — Ela. Uzun saçları omuzlarına dökülmüş, gözlerinde hayat dolu bir sıcaklık vardı.

— “Bu tabloyu her gördüğümde içim huzurla doluyor,” dedi Ela gülümseyerek.

Ahmet, onun gülüşünde bir şey hissetti. Ama bu, geçmişin acısını hatırlatan bir şey değildi; yeni bir kapının hafifçe aralanması gibiydi. Sohbet ettiler, sergiyi birlikte gezdiler, ardından dışarıda kahve içtiler. Ahmet, uzun zamandır ilk kez bir konuşmada zamanın nasıl geçtiğini fark etmedi.

Yeniden Başlamak

Aylar geçti. Ahmet ve Ela sık sık buluşur oldu. Sahil yürüyüşleri, sabah kahveleri, uzun sohbetler… Ela, Ahmet’in eksik yanlarını tamamlamaya çalışmıyordu; sadece yanında oluyordu. Ahmet de artık bir başkasının etrafında dönmüyor, kendi merkezini kuruyordu.

Bir akşam deniz kenarında yürürken Ela’nın yanındaydı. Hava serin, gökyüzü yıldızlarla doluydu. Ahmet içinden sessizce düşündü:

“Hayat, kayıplarla büyür; bazen bırakmakla güçlenir. Ve sevgi… yeniden başlamayı bilmektir.”

Melis artık uzak bir anıydı. Ahmet, geçmişin gölgesinden çıkmış, kendi yolunu bulmuştu. Artık bir hikâyenin figüranı değil, kendi hayatının baş kahramanıydı.

Yazan
Korhan KÜLÇE
14/10/2025

Tepkiniz nedir?

Beğen Beğen 0
Beğenmedim Beğenmedim 0
Sevdim Sevdim 0
Eğlenceli Eğlenceli 0
Sinirli Sinirli 0
Üzgün Üzgün 0
Vay Vay 0
Korhan KÜLÇE Ben; Kelimelerin sessiz ama derin gücüne erken yaşlarda kulak veren; fakat bu çağrıyı kaleme dökmeye ancak yıllar sonra cesaret eden bir anlatıcıyım. Çocukluk ve gençlik yıllarımda sözcükleri biriktirdim; kimi zaman defterlerin kenarına, kimi zaman zihnimin sessiz koridorlarına notlar düştüm. O yıllarda yazmak, bir eylemden çok bir bekleyişti, zamanla demlenecek bir içsel dilin hazırlığıydı. Yaşamın dönemeçlerinde sessizce biriken gözlemlerim ve iç konuşmalarım, sonunda kelimelere dönüşecek olgunluğa erişti. Yazıya geç başlamam bir gecikme değil, anlatacaklarımın derinleşmesine vesile olan uzun bir iç yolculuktu. Kalemimden dökülen metinlerde bu yolculuğun izleri açıkça hissedilir: kelimelerim acele etmez, duygularım yüzeyde gezinmez; her cümlem, yıllar boyunca içimde taşınmış bir düşüncenin ağırbaşlı yankısıdır. Benim dünyamda zaman yavaşlar, sesler usulca belirir; okur, hem kişisel hem evrensel bir anlatının kıvrımlarında kendi yolunu bulur. Kitaplarım… Onlar, içimde uzun yıllar sessizce yankılanan seslerin kâğıda bürünmüş hâli. Bir gecenin ortasında fısıldanan bir cümleden, bir sabahın ilk ışığında doğan bir düşünceden süzülüp geldiler. Her biri kendi zamanında, kendi mevsiminde yazıldı. Kimi bir yağmurun ince sızısıdır, kimi bir rüzgârın taşıdığı uzak bir hatıradır. Kelimelerimin arasından geçerken, belki kendi hikâyene benzeyen bir yankı duyarsın. Çünkü ben yazarken çoğu zaman kendime değil, sessizce bekleyen o görünmez okura seslenirim. Kitaplarım, yalnızca satırlardan ibaret değildir; onlar, kalbimin sakladığı seslerin, yıllarca konuşmayı bekleyen duyguların suretleridir. Ben sustukça onlar konuşur. Ben geçtiğim yerlerden uzaklaşsam da, onlar orada kalır, kelimelerin vefalı bekçileri gibi. Kitaplarım; Defne'nin Hikayesi - Fethiye'nin Sırları ve Kayaköy'ün Fısıltıları Elif'in Hikayesi - Gölgedeki Kadın Ece'nin Hikayesi - Güneşin Gölgesindeki Sır Alice'in Hikayesi - Küçük Bir Kalbin Yolculuğu Özlem'in Hikayesi - Zeytin Gölgelerinde Bir Tohum Farklı Hayatlar, Farklı Hikayeler İlişkiler Hakkında - 1 Biri Görür, Öteki Hisseder - Şiir Kitabı Sen de Haklısın Korhan KÜLÇE