Hokus Pokus 21.Bölüm

Hokus Pokus

Mart 13, 2022 - 15:00
Mart 13, 2022 - 21:43
 0

1.

İyi Okumalar :)

*
21.Bölüm: Kilitli Kalan Ruhlar

''Geçmiş günaha gebeydi. Gelecek ise bize... Biz, geçmişin günahları; geleceğin günahsız çocuklarıydık.''

-

Arel'in Faris ile olan konuşmasının üzerinden yaklaşık 1 saat geçmişti. Ceren'e mutfakta yardımcı olurken Arel ve Pars akşamki toplantıyı son kez gözden geçiriyorlardı. Gazel ise yemeğini bitirir bitirmez yukarı çıkmış saçlarını boyuyordu. Gerçi yemekten sonra bu işe girişmesi bile mucizeydi çünkü yemek yemeden önce kalkmayı planlıyordu. Tüm planını ise Ceren bozmuştu. Üstelik tabağındakileri bitirmeden masadan kalkamayacağını da dile getirmişti. Gerçi bunun bizim içinde geçerli olduğunu eklemeyi de unutmamıştı. Gülümseyerek Ceren'e doğru döndüm.

"Yanlış anlamayacaksan sana bir şey sormak istiyorum." Dediğimde stresle dudaklarımı içe doğru kıvırdım.

Merakla elindeki tabağı bırakıp bana doğru döndü.

"Sor,tabii." Diye gülümseyerek konuştuğunda gerginliğim biraz olsun azalmıştı.

"Faris ile tanıştığın zaman aranızdaki yaş farkını dert etmedin mi? Yani... demek istediğim kendi yaşına daha yakın biriyle olamaz mıydın?"

Soruyu sormamın ardından Ceren'in gözleri ışıl ışıl parıldadı.

"Aslına bakarsan aramızdaki yaş farkı 8 olması lazım. Ben sadece yaşımı pek göstermiyorum." Elini gür siyah saçlarına atıp karıştırırken burukca tebessüm etti. "Ayrıca kalpler bir olduktan sonra yaş pek önemli değil benim için. Faris ile tanışmadan önce yaşadığımı bile bilmiyormusum. Onunlayken nefes almayi ogrendim diyebilirim."

Gözleri hafiften dolmuştu. Kalbim acıyla kıvrılırken "Peki ya şimdi?"

"Şimdiyse koca bir hiç." Kıkırdadığında gariplikle ona baktım. "Bana nefes olan adamın nefesini kesmek için elimden geleni yapıyorum."

Söylediklerine için burkularak baktım.

"Hayat böyledir işle kıvırcık. Üzerinde yürüdüğüm yolda her an tokezleyebilirsin veya o yolun ayaklarının altından kayıp gittiğini görebilirsin."

Bikkinlikla nefesimi verip Ceren'e doğru adımladım. Ellerinden tutarken "bazende biri gelir ve o yolda el ele yürürsün." Dediğimde şaşkınlıkla bana baktı.

Beni kendine doğru çekip sarıldığında şaşıran taraf bu kez ben olmuştum. Elleri sırtımda dolanırken bende ellerimi beline yerleştirdim. Sıcaklığı afallamama sebep olduğunda zihin haritama yeni bir anı düşmüştü. Ütülü okul gömleğimi ellerinse tutan anneme koşarak sarılıyordum. Aynı histi ya da benzeri. Ama neticesinde huzuru hissedebiliyordum.

''Madem sahneye çıkıyoruz o zaman Pera'nın gelişi üzerine sizden bolca alkış bekliyorum!'' diyerek neşeyle mutfağa gelen Gazel'le birlikte kollarımızı ayırdık.

Ceren ile birlikte ona doğru gülümserken söyledikleri kıkırdamamıza yol açmıştı.

''Eee,'' elini havaya kaldırıp bize işaret verdi. ''Hadi alkış yapın!'' deyip sahte ciddiyete büründü.

Sarı omuzlarının üzerinde biten saçları gitmiş, yerini mavi ve uzun saçlara bırakmıştı. Ceren ile birlikte alkışlamaya başladığımızda Gazel kendi ekseni etrafında gururla dönmeye başladı.

''Ne bu alkış tufanı?!'' diyerek kapı pervazına yaslandı Pars.

Elimle Gazel'i işaret ettiğimde mavilerini benden alarak Gazel'e çevirdi.

''Hadi sende alkışlasana.'' dedi Gazel gülerek.

Pars gözlerini devirerek, ''Bok alkışlarım.'' dediğinde Gazel başta olmak üzere Ceren ve benimde gözlerim irice açıldı.

''Yuh,'' kaşlarını çatarak, ''senden bir şey isteyende kabahat!'' dedikten sonra hışımla mutfaktan çıktı Gazel.

Ortamın rengi bir kez daha anında değiştiğinde Pars'a baktım. Ses tonuyla mimikleri bariz ciddiyetini gösteriyordu ve Gazel'de buna bozulmuştu.

''Öyle bakmayın bana.'' diyerek bize doğru döndü Pars.

Ceren, ''neden?'' dediğinde bakışları ona döndü.

Ceren'in sorusu Pars'ın duraksamasına sebep olduğunda bakışlarını zemine çekti. Mavilerine serpilen duygular iç çekmesine sebep olurken kollarımı önümde bağladım.

''Normalde böyle bir tepki verirken şaka yaptığın belli olur fakat sen ciddisin.'' dediğimde bakışlarını bir an olsun yerden almamıştı. ''Pars, neden öyle dedin?''

Burukça tebessüm edip dudaklarını ıslatarak birbirine bastırdı. Omuzlarını umarsızca kaldırıp indirirken, ''sadece Pera'ya dönüşmesini sevmiyorum.'' dediğinde mavilerini, koyu kahvelerime çekti.

''Gazel, Pera'ya dönüşmüyor Pars. Pera her zaman Gazel'in içinde. Tek fark örgüt Gazel'i, Arel'in kız kardeşi olarak tanıdıkları için dış görünüşünü değiştirmesi gerekiyordu.'' deyip yumuşak ses tonuyla konuştu Ceren.

''Sorunda bu ya. Ben içindeki Pera'ya laf etmiyorum, edemememde zaten.'' dedi Pars.

''O zaman sorun ne?'' dediğimde bunu sormamı bekliyormuş gibi anında dudaklarını araladı.

''Gazel tanıdığım en naif insan. Bundan dolayı Pera gibi sert olması bu dünya için gerçektende iyi bir şey fakat dış görünüşünü değiştirmesi alkışlanacak bir şey değil.'' deyip yaslandığı yerden doğruldu.''Neyse ben buraya işiniz bittiyse salona gelmeniz gerektiğini söylemek için gelmiştim.'' diyerek mutfaktan çıktı.

Ben yerimde mıhlanmış gibi kaldığımda Pars'ın ses tonu zihnimde dönüp dolaşıyordu. Ondan belkide ilk defa bu ses tonunu işitmiştim.

''Pars Tekim cidden ne yaptığı belli olmaması dışında ne dediği de pek anlaşılmayan biri.'' dedi Ceren iç çekerek.

Başımı iki yana sallayarak dudaklarımın kıvrılmasına izin verdim.

''Pars Tekin ne yaptığı belli olan ancak ne yaptığını veyatta söylediğini bilmeyen bir adam.'' diyerek Ceren'in cümlesini değiştirdim.

Ceren başını sağa yatırıp yüzüme baktığında onun siyaha çalan gözleri yüzümün her bir kıvrımında gezinmeye başladı. Başımı ona doğru çevirdiğimde gözlerimiz buluşmuştu ve o anda anlamıştım. Bir şeyi söylemek istiyordu fakat nasıl söyleyeceğini bilemiyordu.

''Arel'de aynısını demişti.'' dediğinde sesi mırıltıdan farksız çıkmıştı.

Kalbim istemsizce hızlandığında gözlerimi Ceren'den alarak etrafta gezindirdim. Belimi mutfak tezgahına yaslarken Ceren'de benim gibi aynı pozisyona geçti. Gözlerini zemine diktiğinde düşüncelerin eşiğinde olduğunu anlayabiliyordum ancak yüzündeki sahici gülümsemeye bir mana konduramıyordum.

''Pars hakkında aynı cümleyi kurduğuna göre Arel'in dediğine katılmıyorsun.'' dedim ona bakarak.

Başını usulca sallarken dudaklarını birbirine bastırdı.

''Kabul etmem gerekirse Pars ve senin hakkında net bir şey diyemiyorum.'' Omuzlarını kaldırıp indirdiğinde, ''doğrusunu söylemek gerekirse benimde kendime dair pek bir fikrim yok.'' dediğimde omzumu hafifçe sıvazlayıp gülümsedi. "Fakat geçen gece Arel aslında kendimi tanıdığımı sadece hissedemediğimi söyledi. Belki de seninde ben ve Pars'ı hissetmen gerekiyordur."

Söylediklerim kaşlarının havalanmasana yol açtı. Ellerini kavuştururken gözlerini kısarak bana baktı.

''Bulut Takımı ve 5'te 5 içinde Pars'ı en iyi tanıyan kişi Arel fakat işin içine seni kattığımda bir şeylerin değişeceğini hissedebiliyorum." Gülümseyerek başını sağa yatırdı. Böylelikle daha rahat göz teması kurabiliyorduk. "Eğitim boyunca Bulut Takımıyla vakit geçirdin. Bu süre zarfında Pars ile ayrı bir bağ kurduğunda anlaşılıyor. İşin güzel tarafıysa tek taraflı olmaması. Ayrıca sadece Pars'ı değil her birimizi anlamaya çalışıyorsun. Haksız dahi olsak haklı olmamız adına kendi içinde oyunlar kuruyorsun veya şanslar veriyorsun değil mi?'' dedikten sonra bana döndü.

Ceren'in anlattıklarını buruk bir tebessüm ile dinlerken yönelttiği soruya usulca başımı salladım. Arel'in Pars'ı herkesten daha iyi tanıdığını biliyordum fakat Bulut Takımının Pars'ı daha iyi tanıdığını düşünmüştüm. Bu şaşırmama sebep olsada belli etmemeye özen göstererek Ceren'i dinlemeye devam ettim.

Ceren'i dinlemek astını dinlemek gibiydi çünkü o da benim gibi gözlemciydi. Oyunun gözlemcileri her zaman bir adım önde veya geride olurlardı. Ben geride olan taraftım ancak Ceren önde olan taraftı.

''Söyleyeceğim çok şey var aslında ama salona gitmemiz gerekiyor.'' Önüme geçip ellerimi tuttu. Başımı birkaç santim yukarı kaldırırken Ceren ile boylarımız arasında 4 veya 5 santim olduğunu fark ettim. ''Arel ve Gazel'in sır küpleri olduğunun farkındayım. Pars'ın ise kendj çemberinde kurduğu düzeninde farkındayım ve seninde bunların farkında olduğunu da biliyorum. Kendini, aileni hatırlamamanın dışında bizleri de tamamen tanımıyorsun. Aslına bakarsan sana bir şeyi itiraf etmek istiyorum.'' deyip ellerimi daha sıkı tuttu.

Merak tüm vücudumu hapsettiğinde, ''neyi?'' diyerek ilgiyle vereceği cevabı bekledim.

''Arel sayesinde yaşadıklarımı atlatıp buralara kadar gelmiş olabilirim ama bu bildiğim her şeyi Arel'e söyleyeceğim anlamına gelmiyor. Bu yüzden içindeki kasırgaları dindiremesem de dinleyebilirim. Sonuçta insan bir yerden sonra kendi içindeki iç karışıklık yüzünden dayanamayacağı noktalara gelebiliyor. Ben bu durumu Arel bana yardım etmeden önce her salise yaşıyordum ancak Arel beni dinleyip bana yardımcı olduktan sonra üzerimdeki yükler bir anda yere yığıldı. Demem o ki bende senin yüklerini sırtından indirmek istiyorum. Bu nedenle isteğimi görmezden gelmezsen çok sevinirim. Son olarak da aynı odada kalmak istememin sebebi de buydu. Daha rahat konuşabilmek ve birbirimizi daha iyi tanıyabilmek için.''

Ceren'e hayranlıkla bakıyordum ve sözlerinin altında en ufak yalan kırıntısı dahi bulamıyordum. Arel ve Gazel'i hatırlıyor oluşumu ona söyleyebilirmiydim emin değildim fakat onunda dediği gibi artık biriyle konuşmak istiyordum. Bu bir yabancı bile olabilirdi.

''Teşekkür ederim,'' gözlerime umut serpilirken ''açıkçası ne diyebileceğimi bilmiyorum ama teşekkür ederim. Bunu bilmek bile beni rahatlattı. Aynı odayı madem paylaşıyoruz o zaman sohbet edecek çok zamanımız var. '' dediğimde içimde bir umut filizi toprağa ekiliyordu.

''Konuşacağımız çok şey var desene.'' dediğinde gülerek karşılık verdim.

Enerjiye bürünen ruhu yanılsama olarak beni seçtiğinde bende durgun halimden vazgeçmiştim.

Salona girdiğimizde yeşil ikili koltukta oturan Arel başını bize çevirdi. Ceren onun yanına otururken bende tekli beyaz koltuğa geçtim. Pars ise sandalyeyi ters çevirmiş, ellerini birbirine kenetleyerek oturmuştu.

''Gazel nerede?'' diyerek suskunluğu bozdu Ceren.

''Buradayım.''

Merdivenden gelen adım sesleri Gazel'in sesine karışmıştı. O da salona geldiğinde kadro tamamlanmıştı. Üçlü koltuğa oturup ayağını masanın üzerine uzatırken Arel boğazındaki hırıltıyı yok edip konuya gireceğini belirtti.

''Öncelikle Ceren sen burada kalacaksın.'' Deyip Ceren'e tebessüm ederek baktı.

''Faris bir şey demedi mi?'' dedi Ceren.

Arel başını geriye doğru atarak Ceren'e döndü. ''Faris tamda bunu söyledi.'' deyip Gazel'e döndü.

Ceren'in, ''şaşırtıcı...'' demesiyle birlikte Arel konuşmaya devam etti.

''Dün gece çektiğimiz videoyu flasha yükledim. Yavuz'un işi bittiğinde bu videoyu Arya herkese izletmiş olacak.''

''Nasıl olacak o?'' diyerek konuya atıldı Gazel.

''Flash Arya'da olacak. Yavuz'un işi bittikten sonra bizim istediğimiz gerçekleri dökülecek ve flashı ortaya bırakacak. Yani örgüte birinin savaş açtığını Arya duyuracak ve tehdit edildiğini, korktuğunu söyleyerek herkesi kendine inandıracak. Biliyorsun ki ben o masada söz sahibiysem aynı şekilde Arya'da söz sahibi olan biri. Onun gücünü kullanacağız.''

''Arya'nın tüm bunlardan çıkarı ne?'' dediğinde Arel'in açık kahveleri tekrardan Ceren'e döndü.

Gözlerim sessizliğini koruyan Pars'a çevrildiğinde Arel ve Ceren'in sohbetini dinliyor olduğunu gördüm.

''Yavuz, Arya'nın istediği kadar para vermiyordu ve yeri gelince kıza ağır laflar söylüyordu. Arya bu tarz laflara boyun eğecek biri değil ve en son olan Hale ile Agatha olayı yüzünden Yavuz'un yanından ayrılmayı planlıyordu. Bende ona istediği parayı verebileceğimi söyleyerek Yavuz'un yanında köstebek olmasını sağladım.''

Ceren başıyla Arel'i onayladığında Arel, Gazel ve Pars'a doğru döndü.

''Bu geceki toplantıda açık vermememiz için Yavuz'a oynamamız gerekiyor. Bunu ikinizde biliyorsunuz. Örgütün içinde köstebek olduğunu düşünmelerini sağlamalıyız. Burada iş size düşüyor. Malum ikinizde nam salmış insanlarsınız.''

Gazel gülmeye başladığında elini kalbinin üstüne koyup baş selamı vermişti. Onun bu tavrı gülümsememe sebep olduğunda Pars'ın buz gibi çıkan sesi dudaklarımın tek bir çizgi haline bürünmesine yol açtı.

''Peki ya Vuslat'ın görevi ne? Burada kalmak mı?''

Arel Pars'a döndüğünde Pars beklentiyle Arel'in vereceği cevabı bekliyordu. İkisininde gözleri oldukça donuk ve sert bakıyordu. Arel'in, Pars'a yolladığı bakışlar neticesinde alaylı tarafın Pars olduğunu anlamıştım.

''Bu konuyu az önce konuşmuştuk.'' dedi Arel bozuntuya vermemek adına.

Benim adıma kendi aralarında karar vermelerine alışıktım fakat bu kez mevzunun başka bir şey olduğu anlaşılıyordu. Ciddiyet bana da yayıldığında ikisi arasındaki konuşmanın nereye bağlanacağını merak etmiyor değildim.

''Hayır, konuşmadık. Sen bir karar verdin ve buna uyulmasını bekliyorsun.'' dediğinde kaşlarımı çatarak Arel'e baktım.

Arel yutkunup dudaklarını birbirine bastırdı. ''Pars, sana nedenini söyledim. Bunu yapmaktan vazgeç.'' diyerek elini ensesine götürüp ovdu.

Boğuk çıkan sesi oldukça garibime gittiğinde olayın nereye varacağı muammaydı. Ceren ve Gazel 'de tıpkı benim gibi onları hayretle izlerlerken Pars tek kaşını kaldırarak Arel'e baktı.

''Önce sen kendini kandırmaktan vazgeç daha sonra ben neyden vazgeçmem gerekirse geçerim. Biliyorsun benim silip atamayacağım bir şey yok.'' iddialı sesi şaşkınlıkla Pars'a bakmama yol açtı. ''Söylediğin neden ise kendini kandırmandan başka bir şey değil.''

''Ne dememi bekliyorsun?'' Diye çıkıştı Arel.

''Gerçekleri.''

Pars'ın dominant sesi Arel'e üstünlüğünü sağlıyordu.

''Gerçekleri, '' mırıldanarak, ''senin için söylemesi kolay.'' dedi Arel.

''Zoru seversin sen. E o zaman sevdiğin şeyi yap.'' dedikten sonra bana doğru döndü Pars. ''Öyle değil mi Vuslat?''

Topu bana atışı yutkunmama sebep olurken Arel bir anda konuşmaya başladı.

''Korkuyorum kardeşim oldu mu?!'' diyerek gür bir sesle konuştuğunda harelerim yuvalarından çıkacaktı.

Arel ettiği itirafın farkında değildi ve bu itiraf Ceren'in şaşırmasına, Gazel'in sorgulamasına ve Pars'ın tatmin olmasına yol açmıştı.

''Bunu mu duymak istiyordun? Al duydun işte. Daha ne demem gerekiyor.'' demesiyle beraber gözleri kısa süreliğine benimle buluştu. Tedirgince gözlerini benden alıp Pars'a çektiğinde, ''Sana söyledim ve bunu ona da söylerim. Bunun için beni zorlama.'' diyerek tekrardan bana çevirdi.

''Sen saçmalamaya devam ettiğin sürece ben seni zorlamaktan vazgeçmem Sarnıç'' deyip diretti Pars. "Şimdi ona da söyleyecek misin? Yoksa yine söylediklerinin altı boş mu çıkacak. "

Arel bir anlık donup kaldıktan sonra, ''Pars ne konuştuğunun farkına var. " deyip elini ensesine götürdü.

Gerildiği her halinden belliydi. Pars sırıtarak dik dik Arel'e bakmaya başladığında Arel sıkıntıyla iç geçirdi.

"Depo da Ver-'' deyip gözlerini kaçırarak, ''Vuslat'ı kanlar içinde gördüğüm andan beri depo gibi bir yerde bulunmasına karşıyım.'' dedi.

''Bunun olmasına izin vermeyiz Arel.'' dedi Ceren.

''Aynı şey 2. kez olmaz Arel. Bunu demiyor muyuz her zaman?'' dedi Gazel.

Ceren ile Gazel aynı anda konuşmuşlardı. Birbirleriyle kısa sürelik bakışmanın ardından Arel'e döndüler.

"Bu o zaman içinde geçerliydi. Sonucunu hepimuz biliyoruz."

"Beni bırakan sendin Arel. Şimdi yanımda olanda. Her ikisininde sonucu elbetteki farklı olacak. Bunun için biraz abartmıyor musun?"

Arel'in açık kahve gözleri bana döndüğünde gözlerindeki çaresizliği görebiliyordum. Yutkunarak gözlerimi ondan kaçırdım. Saklamıyordu. Gerçekten ne hissettiğini apaçık gösteriyordu.

"Yanında oluşum seni daha kötü bir duruma sokabilir. " diye mırıldandığında zihnime buğulu sesler gelmeye başladı.

Belli etmemeye özen göstererek ayağa kalktım. Bedenim sakindi fakat zihnim kasırgayı davet etmişti bile. Alıştığım için mi kalbim hızlanmıyordu? Dudaklarımı stresten dişlemeye başladım.

''Herkesin korkuları vardır.'' diyerek ortamdaki sessizliği bir kez daha bozdu Arel.

''Herkesin korkuları vardır ancak herkesin karar verme yetkisi yoktur.'' demesiyle birlikte hepimiz Pars'a döndük.

Arel'i anlayamadığım şekilde köşeye sıkıştırıyordu ve Arel'de bir yerden sonra onun istediği cevapları vermek zorunda kalıyordu. Ceren'inde dediği gibi Pars'ı en iyi tanıyan Pars'tı fakat Arel'i en iyi tanıyanda Pars'tı.

Pars'ın tilkileri uyanmıştı. Tilkilerini Arel'in zihnine salmış, konuşmanın altında yatan manayı vurguluyordu.

"Arel..." diye mırıldandım. "Karşında süs bebeği yok senin. Dünya ne kadar karanlık olursa olsun ben onu bulamaya razıyım."

Pars'ın sırıtarak, ''Bingo!'' dediğini duysam da umursamayarak Arel'e döndüm.

Derin bir nefes alarak, ''senin için kimim ben?'' dediğimde Arel başta olmak üzere diğerleri de gözlerini bana çevirdi. ''Neden beni düşünüyorsun?''

''Belki her şey belki de hiçbir şey.'' dedi doğrudan gözlerime bakarak.

''Yani?'' dedim zihnimdeki buğuyu dinlememeye çalışarak.

''Yanisi... bilmiyorum.'' dudaklarını içe katlayıp, ''her şeyi bilmek zorunda da değilim.''

''O zaman bilmediğin bir şey hakkında fikirlerini beyan etme.'' deyip Pars'a döndüm. O sırada ortada oldukça gergin bir Arel bırakmıştım.

''Arel burada kalmam gerektiğini söylüyor ama senin başka bir fikrin var gibi görünüyor.'' diyerek başımla söylemesi için işaret verdim.

''Doğru diyorsun Çaylak." Ellerini havaya kaldırıp gerindikten sonra dudaklarını alayla kıvırdı. "Benim fikrim, bu akşamki toplantıya senide götürmek.'' dedikten sonra sandalyeden kalkarak Gazel'in yanına oturdu.

''O nasıl olacak?'' dedim merakıma yenik düşerek.

''Benim adamım olarak geleceksin ve sana eğitimde bahsettiğim yüzleşmeyi bu gece yapacaksın.''

Yutkunduğumda adrenalin duygusu vücudumu sarmak için izin bekliyordu fakat ben izin verecek konumda değildim. Kalbim hızlanmaya başladığında sadece Faris Gevheri'yi değil diğerlerini de görecek olmam içimdeki yangını körüklüyordu.

''Yüzleşmemen gerektiğini söylemiyorum ki bende yüzleşmen gerektiğini savunuyorum. Fakat en azından o tarz mekanda bunun olmasını istemiyorum.'' dedi Arel.

Arel'in kendinden emin çıkan sesi az önceki halinden tamamen farklıydı. Onu anlamak istemiyordum. Onu anlarsam, empati beslersem eğer toplantıya katılamayacaktım. Arel'in benim için sebepsiz yere endişelendiğini anlamamak elde değildi ancak ailemin geçmişindeki perdeyi aralamayı Arel'i anlamaktan daha çok istiyordum.

''Ne hissettiğin umurumda bile değil Arel. Benim tek bir amacım var o da aileme yapılanların hesabını kesmek.'' deyip ifademi olabildiğince ciddi tuttum.

''Peki ya sana hislerimin çoğunlukla gerçekleştiğini söylersem o zaman umurunda olur muydu?''

''Ne demek bu şimdi?'' diye hayıflandım.

''Defalarca hissettiklerini yaşayan bir insanım. Ufak ya da büyük fark etmiyor. Şimdi anlıyor musun demek istediğimi?''

''Garipsin.'' dedim mırıldanarak. ''Oysaki hislerinle karar alan biri gibi durmuyorsun.''

''Belki de öyle gözükmek istiyorumdur?'' deyip ellerini kenetledi.

''Ya da esasında olduğun kişiyi değiştirmeye çalışıyorsundur?!'' dediğimde onu geçmişte tanıyan tarafım baskın çıkmıştı. Daha fazla dayanamamıştım.

Arel'in gözleri boşluğa düşerken dudaklarını birkaç kez aralayıp kapattı. Gazel'e baktığımda ise duvardaki tabloya gözünü kırpmadan bakıyordu. Pars ile Ceren ise Arel ve benden gözlerini bir saniye olsun ayırmıyorlardı.

''Ne demek bu şimdi?'' diye sordu.

''Ne anladıysan o.'' deyip Pars'a döndüm.

''Ben karar verme yetkisine sahibim bu yüzden seninle geleceğim.''

Pars başıyla beni onaylarken Gazel usulca Arel'e baktı. Arel'in dudakları sinsice kıvırıldığında alaylı gözleri beni buldu.

''Sen herkes değilsin Vuslat Sözen.''

Tek kaşımı kaldırarak ona baktım.

''Ne demeye çalışıyorsun?''

''Ne anladıysan o.''

Sinirden güldüğümde Arel'in alaylı tarafı bana geçmişti.

''Ben satranç tahtasında kolaylıkla kontrol edebileceğin piyonlardan değilim Arel. Son karede istediğim taşa dönüşebilecek kararı veren piyonum. Bu yüzden beni kısıtlamadan önce kendini tanı.'' dediğimde Pars'ta dahil hepsi şaşırmıştı.

''Yine de son kareye kadar benim yönlendirmeme göre hareket etmek zorundasın.'' deyip ayağa kalktı.

Birkaç adım atıp masanın üzerindeki telefonunu alırken gülmeye başladım. Meraklı gözleri anında bana döndüğünde neye güldüğümü anlamaya çalışıyordu.

''Senin piyonlarında dahil olmak üzere tüm piyonlar daima ileri giderler Arel.'' gülüşümü durdurdum. Safir'in öğütlerine kulak verirken Arel'e doğru adımladım. ''Ancak ben ileri gitmiyorum. Geçmişe gidiyorum. Yani geriye... Sen ileride savaşırken ben geçmişi baştan yazıyor olacağım. İleriye gitmek için yeltendiğimde de önümde yalnızca sen olacaksın.'' deyip ifadesiz yüzümü Arel'in sorgulayan yüzüne çektim.

''Benim ayak izlerime basarak geçmişini yazamazsın.'' dedi geçen gün yaptığımız konuşmaya atıfta bulunarak.

''Belki de senin öyle sanmanı istiyorumdur.'' deyip bir kez daha onu taklit ettim.

''Madem önünde yalnızca ben kalacağım," deyip başını gülümseyerek sağa yatırdı. Açıkçası bu beklediğim bir tepki değildi. ''Benimi yeneceksin?''

''Canım neyi istiyorsa onu yapacağım Arel.''

Omuzlarımı kaldırıp indirirken onun gibi gülümsedim. Pars'a doğru döndüğümde bana eğlenen yüz ifadesiyle bakıyordu. Bakışlarındaki heyecan kırıntılarını Ceren'e çevirdiğinde, ''çekirdek var mıydı?'' dediğinde şaşkınlıkla ona baktım.

''Olması lazımdı.'' diyerek mutfağa giden Ceren'e daha çok şaşırdığımda Pars gülmeye başlamıştı.

''Pars!'' diye uyarıcı tonda konuştuğumda elini boş ver dercesine havaya kaldırıp salladı.

Gazel bayık bakışlarını Arel'e çevirdiğinde iç çekerek merdivenlere yöneldi. Arel'in gözleri Gazel'e kaydığında dudaklarını içe katlayıp elini saçlarına geçirdi.

''Canın yanmayacağı şeyleri yap Vuslat.'' deyip merdivenlere yöneldiğinde kolundan tuttum.

''Kül olmuş birine bunları söylemen ne ironi ama(!)''

Gözleri koluna kayarken birkaç kez konuşmak için yelletendi fakat başını iki yana sallayarak merdivenlerden çıkmaya başladı.

Alkış sesi duyduğumda başımı Pars'a çevirdim.

''Fazla sert olmadın mı?'' Diye durağan tonda konuştu.

''Az önce memnundun söylediklerimden birkaç saniye içinde ne değişti?''

''Çok şey...'' diyerek mırıldandı. ''Seni hafife almışız Çaylak! baksana ağzın iyi laf yapıyor.''

Umutsuzca başımı iki yana salladığımda Ceren elindeki çekirdek ve kaselerle geri gelmişti. Birini Pars'a uzatırken elimi alnıma götürüp ovdum.

''Ya,'' yakınmaya başladı Ceren. ''Arel nerede? bitirdiniz mi tartışmayı?''

''Bitirdiler ama bunun rövanşını Arel alır.'' diyen Pars'a Ceren heyecanla baktı.

''Neden?''

''Bu raundu Vuslat kazandı da ondan.''

Ceren düşündüğünü belirten mırıltılarla, ''haklısın, Vuslat'ın içinden tamamen bambaşka biri çıktı.'' deyip bana döndü. ''Kediler gibi sağ gösterip sol vurdun.''

''Siz gerçek misiniz?'' dediğimde birbirlerine baktılar.

''Yaşı kırka dayanmış bir kadın olmasına rağmen bu kadar güzel kalabildiği için arada bir bende bunu düşünmüyor değilim.'' diyerek yanıtladı Pars.

Ceren gözlerini kısarak Pars'a baktığında dudaklarını birbirine geçirmişti.

''Şimdi... Kızsam mı? yoksa sevinsem mi bilemedim.'' diye düşünmeye başladığında mümkünmüş gibi daha çok şaşırmıştım.

Bu durumda bile eğlenebiliyorlardı. Hem de oldukça saçma bir konudan.

''İltifat iltifat.'' diye çekirdekleri çitlemeye başladı Pars.

''Bu seferlik öyle olsun.'' deyip çekirdek kasesini önüne aldı Ceren.

''Baksana şuna.'' eliyle beni gösterdi Pars. ''Kırk yaşına gelince yürüyecek hali kalmaz.'' dediğinde Ceren kahkaha atmıştı.

''Kendine bak önce! 40 yaşına geldiğinde o kasların yerinde mi kalacak sanıyorsun?'' deyip kaşlarımı çattım.

''Kalacak.'' diye iddialı konuştuğunda.

Gülerek elimi havaya kaldırdım. ''Var mısın iddiasına?'' dediğimde gülerek öne atıldı.

''Varım lan!'' dediğinde ikimizde küçük çocuk gibiydik.

''Ödülüm ne?' dedim düşünceli tınıyla.

''Sen önce kazan sonra düşünürüz.''

''Hay hay efendim.'' deyip asker selamı verdim.

"Bu 40 yaşına kadar beraber olacağınız anlamına mı geliyor?" Diyerek güldü Ceren.

Pars gülümseyerek Ceren e doğru döndüğünde diyeceği şeyi merakla bekledim. Asıl merakım gözlerindeki mutluluk kırıntılarıyla oluşmuştu.

"Başka türlüsü var mı?" Gülümsediğinde yanağındaki kat izlerini belirginleştirmişti. "Buna seninde dahil olduğunu söylememe umarım gerek yoktur."

Ceren şaşkınlıkla Pars'a baktığında Pars'ın yüzündeki aptal sırıtış daha da yayıldı. Gülümseyerek yanlarından ayrılırken Ceren'in Pars'ın cümlelerine mutlulukta baktığını görmüştüm. Hafiften gözleri dolmuş olsada Pars şakaya vurarak ortamı bozdu. Büyük ihtimalle bunu bilerek yapmıştı.

Sandalyeye oturduğumda elimi yanağıma yasladım. Arel'e söylediklerimi düşünürken fazla mı ileri gittiğimden emin değildim. Söylediklerim onun anılarımı hatırlamaya başladığımı düşünmesine umarım yol açmazdı. Çünkü henüz geçmişte yakın olduğumuz halde benden neden uzak durduklarını çözememiştim. Yeni bir başlangıç yapmak istiyor olabilirlerdi. Bu ihtimal her zaman aklımdaydı fakat içimdeki huzursuzluk bu ihtimalle giderek katlanıyordu.

Her başlangıcın bir sonu var demiştik. Ya Arel ve Gazel'inde başlangıçları asıl sonlarını getirirse? En önemli kısımsa o sonu benim getirecek olmamdı çünkü, onlar yalan söyleyerek sıfırdan başlamayı tercih etmişlerdi. Anılarımın karışık renklerinde boyanırken Arel ve Gazel'in tercihlerinin kurbanı olmamalarını istiyordum. Ailemin vefat edişinin yanı sıra anılarımda ölmüştü. Ölen ruhumun umudu Gazel ve Arel'e baktıkça istemsizce yeşeriyordu çünkü renklerimi bulayan onlardı. Sanki onların tercihleri sonu getirdiğinde şimdimin Vuslat'ı da ölecekmiş gibi hissediyordum. Artık geçmişteki güçsüz kız olmak istemiyorum. Güçlü olmak istiyorum. Bunun içinde yaşamalıydım. Ölmek yaşamaktan daha kolaydı fakat yaşamayı başarmak asıl zaferi kazanmak demekti.

-

Selam!
Hafiften itiraflı, çekişmeli bir bölüm oldu sanki?

Sorular:

1-) Vuslat söylediklerinde haklı mıydı? Neden?

2-) Arel'in tavırlarındaki değişikliğin sebebi ne olabilir? Eski günlere mi dönüyor yoksa?

3-) Ceren ve Vuslat arasındaki ilişki ilerleyen bölümlerde nasıl ilerler?

Hoşçakalın:)

Tepkiniz nedir?

Beğen Beğen 3
Beğenmedim Beğenmedim 0
Sevdim Sevdim 2
Eğlenceli Eğlenceli 1
Sinirli Sinirli 0
Üzgün Üzgün 0
Vay Vay 0
Edanuryd "Her şey burada bir masal gibi ya da yine kafam iyi."