İZMARİT

Çocukluğumun masumiyetini taçlandıran dürüstlük anısı.

Ağustos 22, 2021 - 15:16
Ağustos 22, 2021 - 19:49
 0
İZMARİT

İZMARİT

Çok uzun yıllar önce, 1976 yılında, Malatya'ya bağlı Hekimhan ilçesinde, henüz çocukluğun saflığının en yalın haliyle, arkadaşım Zaza Alevisi Mustafa, bizden dört yaş büyük ağabeyi Sadık ve her zaman olmasa da arada Sadık'tan iki yaş büyük ablası Satı ile sokaklarda, bazen de ilçenin dışına kadar çıkar kayısı bağlarına kadar uzanırdık. Bugün geriye dönüp baktığımda "ne çocuklukmuş," diye içimden geçirim. Sağ sol çatışmasının en şiddetli yaşandığı Hekimhan'ın pek de tekin olmayan dağlarını gezerdik. Mustafa'nın ailesi aynen bizim gibi çok çocuklu, yoksulluğu dibine kadar yaşayan bir güzel aileyi. Babası Halo dayı bazı günler yük taşır, bazı günler de inşaatlarda çalışırdı, iş buldukça tabi. Oldukça iyi yürekli bir insandı, daima gözlerinin içi gülen, sıcacık, insana güven aşılayan, şefkatli bir yanı vardı. Keza hanımı Sultan hala da yoksulluğun açmazında yedi çocuğuna aile sıcaklığını aşılayan tipik Anadolu kadınıydı. Babam Hekimhan'ın uzak arazilerinde işi gereği maden arama uğraşındaydı. O tarihlerde İstanbul'da olan ağabeyim Fikret dışında ailece Hekimhan'daydık. Siyaset, Hekimhan'ın üzerinde kara bulutlar misali dolaşır, ilçeye huzuru adeti yasak ederdi. Halbuki kayısı bağları, dut bağları ve tarım arazileri ile insana yetecek refahı sağlayacak derecede, azımsanmayacak kadar bereketliydi. Sıcak yaz günlerinde ilçenin sokaklarında amaçsızca dolaştığımız zamanlarda genellikle Sadık'la az tüketilmiş izmarit bulmaya çalışırdık. Hele şöyle yarısından az içilmiş bir izmarit bulduğumuzda değmeyin Sadık'a. Babası gibi gözlerinin içi güler, daha bir keyiflenirdi. Arada Mustafa ve ben de izmaritin tadına bakmıyor değildik. Elbette keyif aldığımdan değil, çocukça bir özentiden ibaretti. Çoğu zaman akşama kadar eve uğramaz kimi zaman ilçenin sokaklarında, kimi zaman bağlarında, dağlarında dolaşır, kimi zaman da istasyonun altında akan derede yakıcı güneşin altında bıkmaz usanmaz halde yüzer dururduk. Açlığın başımızı döndermesine aldırış etmeden, aç susuz akşam ettiğimde annemin beni haklı olarak haşlaması unutulacak gibi değil. Lakin dışarıda özgürlük var, çocukça bir özgürlük.

Yine günlerden bir gün, Mustafa ağabey, Sadık, ablası Satı ve ben öğleyi devirmek üzere olan ilçenin sokaklarında, aç susuz ve amaçsızca geziniyorduk. İzmarit avı için çıktığımız günleri saymazsak, gün içinde pek çok izmarit bulduk. Şanslı günündeydi Sadık. Dördümüz hayaller içinde sohbetin en keyiflisini yaşarken Sadık birden "aha!" diye öne fırladı,  sevinçle karışık bir telaşla yerde bulduğu cüzdanla doğruldu. Tabi biz de hemen merakla etrafına üşüştük. Bir yandan ağzında izmariti tüttürürken diğer yandan cüzdanı açtı. İçinde oldukça yüklü para vardı. Bir köşeye çekildik, Sadık paraları saymaya koyuldu, en nihayetinde on beş bin var dedi. O zamanlarda oldukça büyük bir paraydı. Mustafa ağabey "açız. Ekmek arası bir şeyler alalım. Kola da alırız," deyince Sadık kardeşine ters ters baktı ve hayatta unutamayacağım şu cümleleri sarf etti: "Biz bu paranın sahibi değiliz. Biz sadece bulmanız. Paranın sahibi kaybedendir." Bizi de ardına takarak doğruca karakola gitti. Kapıda nöbetçi memurla konuştuktan sonra biz dışarıda kaldık. Onu içeri aldılar, çok sonra sahibini bulup getirdiler. İşin garibi, sonradan öğrendiğimiz üzere, polis adama gittiğinde kendisi cüzdanının kayıp olduğundan bir habermiş. Altmışlı yaşlarda bir adamdı. Sattığı hayvanların bedeliymiş o paralar. Bize çok sıcak davrandı. Özellikle Sadık'a bir miktar para vermek istedi ama sokaklarda açlığı son demine kadar yaşayan o güzel insan almam diye diretti. Adam güç bela Sadık'ı ikna ederek bizi bir lokantaya götürdü. Adamdan ayrıldığımızda, bunun üzerine sigara iyi gider diyerek sokaklarda yarısı atılmış izmaritleri aramaya koyulduk.

Unutulmamalı ki insanların yaşadığı şartlar asla yanlışlarına mazeret değildir. Arkadaşım Mustafa ve ağabeyi Sadık'ta olduğu gibi. Kumaşı sağlam insanlar daima çamura düşse bile onu üstünde taşımaz, bedeli ne olursa olsun doğrularından vazgeçmez.

Tepkiniz nedir?

like

dislike

love

funny

angry

sad

wow

Aydın Yıldız Doğaçlama yazdığım şiirlerimi, kurgusal yazılarımı ve anılarımı paylaşıyorum. Umarım yazılarım size hitap eder.