Beni simitçi çocuğun tezgahına el koyan ama hak yiyen kodlamanlara dokunmayan sistem mahvetti,
Sevdiğim insana gitmek için çıktığım yolda tel örgülere takıldığım sınırlar mahvetti,
Aşkın asgari ücrete yenik düşmesi mahvetti,
Salon takımının iki gönül arasına girmesi mahvetti,
Ay sonunu getiremeyen babanın, oyuncakçının önünden geçerken çocuğunu oyalamaya çalışması mahvetti,
Geçimi dert eden, ekmeği kavga ile kazandıran sistem mahvetti,
Güzellik ürünlerine harcanan paraların, milyonlarca ihtiyaç sahibine yettiğini bilmek ve bu yapay güzelliklerinin altındaki çirkinlerini anlamak mahvetti,
Kalacak yeri olmayandan para alan otellerin ve karnı aç olandan para isteyen lokantaların yüzsüzlüğü mahvetti,
İnsanların emeğini sömüren bankaların, yine aynı insanların seçtiği devletler eliyle desteklenmesi mahvetti,
Köleliğine menfaati için kılıf uyduran cahillik mahvetti,
Eşyanın insandan daha değerli olduğunu görmek mahvetti,
Bir fahişe, bir yetimi beslerken, zekatını vermeyen zengin namazlılar mahvetti,
Bir gün incecik kirpiklerini dahi kaldıramayacak duruma gelecek olan gözlerin doyumsuzluğu mahvetti,
Beni, ‘ben sana inanmıştım!’ cümlesinin acizliği mahvetti,
Beni aslında dert ile dertlenen kalbim mahvetti…