Uğursuz
Sıfır altı

Altı
Bugün günlerden Pazartesi. Kimsesizliğin yaklaşık birinci ayındalardı. Arayan, soran yok. Bir çöp gibi hissediyordu kendini genç kız. Konteynıra fırlatıldıktan sonra bir daha bakılmayan bir çöp. Halini, sağlığını ve bulunduğu konumu merak eden dahi yok. Annesinin peşine düşmemesi onu çok da üzmüyordu ama ablası onun için çabalayabilirdi. Ablası, her ne olursa olsun günün sonunda hep yanındaydı. Kızı asıl üzen de buydu. Diğer bir ihtimali de düşünüyordu. Belki annesi yasakladı bulmaya çalışmasını. Kendisi de ölmesini istediği kızını bulmak ile uğraşmazdı. Peki, babası o ne durumdaydı? O da mı merak etmiyordu evladını. Sorumluluğundan korkup, bir korkak gibi kaçıp giden babası. İlk evladına gösterdiği şefkati, sevgiyi neden Eslem'e de göstermedi?
——————
Cebinden çıkardığı kibrit kutusunun içinde kalan son kibriti yaktı. Şiddetli yağmura yakalanmışlardı tüm çocuklar. Hepsi bir araya toplanıp üzerlerindeki battaniye ile ısınmaya çalışıyorlardı. Bazı çocuklar yağmura yakalanmıştı, kurumaları uzun sürecekti. Ateşin sıcaklığı parmağını yakınca bırakmak zorunda kaldı. Isınmak için tek şansları buydu. Sağdan soldan topladıkları küçük odun parçalarını birleştirip ateş yakmaya çalışmışlardı. Fakat tüm çabalar sonuçsuz kaldı. Bir ileri bir geri sallanarak battaniyeye sıkıca sarıldılar. Kız, üzerindeki örtüyü alıp çocukların üzerine serdi. Bir çocuğun daha ölümüne şahit olamazdı. Onları, kendinden daha çok önemsiyordu. Kendisi dayanabilirdi bu felakete fakat onlar çabuk pes edebilirdi..
Binanın içinden gelen hışırtı sesleri ile tüm gözler aynı yöne kaydı. Ellerinde bir sürü poşet, saçları sırılsıklam olan kahramanları gelmişti. Tüm çocuklar sevinçle ayağa kalktılar. Çok sevdikleri Ömer abileri gelmişti. Onları bu soğukta da yalnız bırakmayan, düşünen biri. Poşetler açıldı, karınlar doydu. Ayaklara çorap, kazaklar ve hırkalar giyildi. Yemekler bol kahkalar ile yenildi. Onların elinden her şeyi alabilirsiniz fakat gülüşlerini asla..
Gitmek için yağmurun dinmesini bekleyen Ömer 'in sırtına ıslak saçlarından su damlıyordu. Bir köşede oturmuş dinleniyordu. O da yorgundu. Hem ruhen hem fiziken süren bir yorgunluğu vardı. Hasta annesinin durumu pek de iyi değildi. Her an her şey olabilirdi. Korkusu vardı elbette, annesini kaybetmek istemiyordu. Derinden aldığı nefesi tek seferde geri verdi. Elindeki örtüyü ona uzatan Saye'ye çevirdi kafasını.
-Tam kurumaz ama en azından ıslaklığını alır. Üşütüp hasta olmanızı istemem. Burada kolay ısınamazsınız.
Dedi ve elindeki örtüyü adama uzattı. Adam yüzündeki buruk gülümseme ile alıp dediğini yaptı. Ayaklanıp camdan dışarı bakınca yağmurun arttığını gördü. Dinecek gibi durmuyordu ve anlaşılan bu gece çocuklar ile kalacaktı. Hem aklı da kalmamış olurdu. Annesinin yanında ona bakacak hasta bakıcı vardı. İçi az da olsa rahat edebilirdi. Bu geceyi de bir şekilde atlatmalılardı. Aslında her gün onlar için zorlu geçiyordu. Ama günün sonunda hep bir arada uyudukları için pek de sorun etmiyorlardı. Dışarıdan bakıldığında kendi ailelerini kurmuş gibi duruyorlardı. Hepsi kardeş gibi yakınlaşmışlardı birbirlerine. Kimsesizliğin içinde bir kez daha bunu yaşayamazlardı..
Tepkiniz nedir?






